SERGÜL VURAL’IN
HAYATI ve
ESERLERİ:
Abdullah Çağrı
ELGÜN
HAYATI:
1976-1977 Bilecik Hürriyet İlkokulu,
1977-1978 Bilecik
Merkez Ortaokulu,
1980-1981 Erzincan Lisesi,
1994-1995 Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nde lisans yaptı.
1997’de Procon GFK Araştırma Hizmet A.Ş. de yarım zamanlı çalışmaya başladı.
Anadolu İlim ve Edebiyat Eserleri Sahipleri Meslek Birliği (ANASAM), yönetim kurulunda iki dönem
görev aldı.
Türkiye Yazarlar Birliği(TYB),
İlim ve Edebiyat Eserleri Meslek Birliği (İLESAM),
Kayseri Enstitüsü (KAYENDER)
üyesidir.
1984 yılında Mevlüt VURAL ile evlendi. Bu evlilikten
iki oğlu oldu. Mehmet Serhat VURAL
(24.08.1986, Kayseri); Sertaç VURAL (29.10.1989 da Kayseri) doğumludur.
İhsan
IŞIK, Türkiye Yazarlar Ansiklopedisi, Ankara
2006; Nurkal KUMSUZ, Bu Şehrin
Işıkları, Kayseri 2006 Laçin Yayınları s.145; Nurkal KUMSUZ, ANASAM Şairler ve Yazarlar Sözlüğü
s.173; Berceste
Aylık Kültür Sanat Edebiyat Dergisi, Erciyes Kültür Sanat
Dergisi, Çemen, Yeniden Diriliş, Mavi Sürgün, İzmir, Dikili
Ekin, Yağmur Dergisi (Ünye), Kümbet Altında (Tokat), Okumaca
Dergisi (Ankara), Güllük Dergisi (Antalya), Bizim
Ece Kültür Sanat Dergisi (Aydın, Salihli), İklim Dergisi, Akpınar
Kültür Sanat Dergisi, Kayseri Kültür Ocağı dergilerinde
yayımlandı.
Kayseri Erciyes
Üniversitesi’nde Türk Dili Bölümü son
sınıf öğrencisi Züleyha KARYAĞDI, Kayseri’de
yaşayan şaire, Sergül VURAL ile
ilgili bir tez çalışması yapıyor ve yaptığı tezin önsözünde:
“Kendine özgü bir yeteneğe
sahip olan Sergül VURAL şiiri hayatın kendisi gibi kabul etmiş, olgun ve derin
bir duygu yoğunluğuyla yeni anlatım biçimleri arayarak, farklı yorumlara uygun
gerçeklikte şiirler yazar.
Şiirleri çeşitli
gazete ve dergilerde yayımlanan Sergül
VURAL’ın hayatı, sanatı, eserleri ele alınan bu tez çalışmasında şairle
bire bir röportaj yapılmış ve hakkında yazılanlar tez çalışmasına dâhil
edilmiştir.
Kendine has bir dünya; ve bu dünyadan izler olan şiirleri, hiç
yaşanmamış bir şiir zevkini size yaşatır.
İlk şiirlerini “Naz
Çiçeğim” adlı eserinde toplamıştır. Her doğum sancılı olur, “Naz Çiçeğim” de şairin hem yıllar
yılı kapalı kalmış duygularını paylaşmak istemesi hem de şairliğinin ilk adımı
olması bakımından sancılı bir doğumun ardından dünyaya merhaba diyen “bebek”
misalidir. Sergül VURAL, “Bebeğim”
dediği “Naz Çiçeğim”; “Emeğim” dediği “Bir Günde Dört Mevsim”
isimli eserlerinden sonra, şiirin gizemli basamaklarını hızlı bir
şekilde tırmanmış, serbest şiir ölçüsüyle başladığı hece ve ardından öğrendiği
aruz ölçüsünü de kullanmış ve kısa zamanda şiir denizinin dalgıcı olmuştur.
İlk eserinden sonra git gide ilerleyen ve şaşırtan şairlik
yeteneği, son kitabı “SÜVEYDA” ismini verdiği eserindeki
şiirlerinde doruk noktasına ulaşmıştır. Sergül
VURAL gerçekten “Nur Yolunun
Yolcusu” olmuştur.
Merhum Necip
Fazıl’ın iki mısralık şiirlerinden biri şöyledir:
“Garip geldik gideriz, rafa koy evi
barkı
Tek dudaktan dudağa geçsin ölümsüz
şarkı!”
O, bu şiiri yazarken kimi veya kimileri ne düşünmüştür
bilemiyorum; ancak bildiğim bir şey var ki Sergül
VURAL “Ölümsüz Şarkı’nın” dudaktan dudağa geçmesi için varlığını feda
etmeye hazırdır.
“Şiir benim aşkım” diyen şaire, çabası
ve azmi sayesinde şiir denizinin dalgıcı olmuş ve bu denizin derinliklerindeki
incileri itinayla çıkarmayı başarmıştır.
Yardımseverliği
ve fedakârlığıyla, maddî hırslardan arınmış, sadece kendi sanat anlayışını
şiirleriyle ortaya koyan Sergül VURAL’ın
layıkıyla tanınması dileğiyle…” diyerek TEZ ÇALIŞMASININ ÖNSÖZÜNÜ bitirmektedir.
(Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti, Erciyes
Üniversitesi Fen Edebiyatı Fakültesi
Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğrencisi, Züleyha KARYAĞDI, (Sergül VURAL’ın,
Hayatı, Sanatı ve Eserleri) Bitirme Tezi s.III)
Edebî Kişiliği:
1981 yılında Erzincan Millî
Eğitim Müdürlüğünün düzenlediği “Atatürk”
konulu “Şiir Okuma Yarışmasına”
yazdığı bir eserle katılarak derece
alır. Bunun üzerine duyguları tetiklenen
VURAL şiir hayatına atılır.
Evlendikten sonra çok uzun
yıllar şiire ara verir. VURAL nihayet,
2002 yılında kaleme kağıda sarılır ve yeniden şiir yazmağa başlar.
Şaire Sergül: “Şiirin edebî
sanatlar içindeki değerine inanması, yazdıklarını sorgulaması, yaptığı işe
saygı duyması, şairenin, bu yolda yükselişinin en önemli faktörlerinden biri
olarak görülmektedir
Şaireye Göre Aşk:
olmazsa olmazlardandır; çünkü hayat aşksız çekilmez. Aşkın gerçek sahibine olan
inancı, onu öylesine sarmalar ki sevgisiz hayat şaire için ölüm demektir. Her
seven insan gibi ayrılık, hasret, özlemler VURAL’ı da yakar.
Şiir
İçin: “Duygu ve düşüncelerin söze
aktarılmasıdır.”diyen şaire şiiri, âhenkli söz olarak da tanımlamaktadır. Ona
göre: Mûsikîsi olmayan şiir, şiir değildir.

Şâir, duygu ve düşüncelerini
güzel bir üslûp içinde söze veya yazıya aktarabilen kişi olmalıdır. Böyle olunca kişilerin kendilerini şair ilan
etmesi hiç önemli değildir. Kişilerin
bıraktığı eserlerin kişiyi şair ilan etmesi önemlidir. Bunu da şiiri okuyan
okuyucu belirler. Günümüzde asırlarca yaşayacak eserler bırakmak, bu eserlerin
kalıcı olmasını sağlamak ve eserlerimizin edebî eser olma yolunda ilerlemek
için gayret sarf etmek gerekli ve hepsinden önemlisi de bu bir anlayıştır. Bu
anlayışı yaymak, geliştirmek ve üzerinde ısrarla durmak gerekmektedir.
Şairin gözlerinden süzülen
damlalar şiir olmalıdır mısralara… Sevdasının öteki adıdır şiir… Özlemle
yaşamanın doyulmaz tadı, âleme dökülen hayâllerin kulağı olmalıdır şiir. Bunu
kim başarmış, başarabilmişse, ölümsüzlüğe adım atmış demektir. Dokuz, on yüz
yıl sonra bile hâla bugün yazılmış gibi taze ve diri duran şiirler ve şairleri vardır:
“Hacıbektaş:
Dünya bir gündür
O da bugündür.”
Hoca Ahmet Yesevî:
Dertsiz
insan insan değil, bunu anlayın
Aşk'sız
insan hayvan cinsi, bunu dinleyin
Aşk'sızların
hem canı yok, hem imânı,
Resûlullah
sözün dedim mânâ hani?
Nerde
görsen gönlü kırık, merhem ol,
Öyle
mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol,
Mahşer
günü dergâhına yakın ol,
Benlik
güden kişilerden kaçtım ben
“Yunus:
Bu dünyadan gider olduk
Kalanlara selam olsun
Bizim için hayır dua,
Kılanlara selam olsun”
Çalış,
kazan, ye, yedir,
Bir
gönül ele getir
Bin
kâbe'den iyrektir,
Bir
gönül ziyareti.
“Erzurumlu İbrahim Hakkı:
Hak şerleri hayreyler,
Zannetme ki gayreyler
Ârif onu seyreyler
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel Eyler”, derlerken
nice yüz yıllar sonrasına erebileceklerini elbette bilmişlerdir.
Şaire Sergül VURAL
şiiri, düşlerin dinleyicisi, düşlerin kurgulayıcısı, şiirlerin sevdalısı,
dinleyen ve dinledikçe örselenen ve gönüllü yıpranmak için gelen, duygu paylaşımcısı
olarak görmek ister. Kaybettiği veya hasretini çektiği sevdası
olarak bakar.
VURAL’ın şiirlerinde,
gönül bağı bahardan hazana gider gelir. Kimi zaman yıkılır kimi zaman da saray
olur. Onun için şiir, şairin saltanatıdır. Her şey onunla başlar ve onunla sona
erer. Dar gelir nefes alışlar yokluğunda… Bir nefeslik dünyaya sığmaz yüreği
şairin. İlham, bir kıvılcım, bir tohum, bir akış, bir yakıştır şaire… Sonrası
akıl, zekâ, bilgi, vb. unsurlar başlar.
Sergül VURAL’da ilhamı önemser.
Kimi zaman sadece ilhamla söylenilen şiirler söyler İlhamla başlayan şiirler işlenerek ortaya
kıymet değeri yüksek şiirler çıkarılabilir. İşte VURAL’ın işlenmiş şiirine bir
örnek…
BİR
GARİP YOLCULUK
Fırtınaya tutulan yaprağın nahoşluğu,
Bir hüzzam faslı gibi keder olur gam
olur.
Perdenin arasıdır nevânın sarhoşluğu,
Nağmelerde her vuruş tellerde meram
olur.
O sevdalı tellerle seherlere varılır,
Geceye ulaşınca dolunaya sarılır,
Karanlıkta bir yıldız sabahlara darılır,
Göz uyanık rüyada uykular haram olur.
Bir garip yolculuk ki anlatması ne
zordur,
Azığıdır gözyaşı tınısı neyden kordur,
Kimi zaman kırmızı kimi zaman da mordur,
Sarı yaprakta hüzün, yüreğine ram olur.
Şairenin anlayışında şiir aklın özüdür; bununla
birlikte duygu da şiirde önemlidir. Ne
akıl duygusuz bir işe yarar ne de duygu, akılsız. VURAL’a göre bu ikisi atbaşı beraber
gitmelidir; şairler fertlerin ve toplumların acılarını, sevinçlerini,
çırpınışlarını dile getiren kişilerdir.
Halkın
dertleriyle dertlenecek sesine ses, duygularına tercüman olmalıdırlar,
düşüncesini taşır; fakat bunu başarma yolunda fazla adım atmaz. Bu yolda
yürürken edebî sanatların girdabına tutulur.
Kendini ondan alamaz. Heceyi dener, lezzet bulamaz. Aruza sığınır.
Aruzda ustalaşmak için gayretler sarfeder. Halk dili burada zaman zaman
kaybolur; ancak halk dilindeki bir iki denemelerinde başarı sağlar.
Şimdiki kimi
şairlerin Serbest, Hece, Aruzla da şiir yazma ve her dalda oynama ve gidip
gelmeleri gibi kararsızlıklar şairede de
vardır. Kimi şiirlerde bu vezinlerin birbirine girdiği ve karışık
bir manzume durumu ortaya çıktığı da söylenebilir.
2003 yılında ANASAM‘ın düzenlediği “Kültürde Öze Çağrı Şiir Yarışması”ında
Üçüncü olan şiir, ana ile oğul arasında geçmektedir.
Halkın sesinin tercümanı sesinin ve nefesinin terennümünü şaire aşağıdaki
şiirinde anlatmaktadır. Şiir, yeni neslin kendi gibi olamaması, özünden ayrı,
köksüz ve öksüz kalışı sebebiyle bocalaması; ve annenin bu konudaki serzenişi
şairenin mısralarında yankı bulur:
BİR
ANNENİN GÖZYAŞLARI*
-Eyvallah kocakarı, keyiflerin gıcır mı?
Bugün haraç günüdür; birkaç papel hazır mı?
-Oğul ben bir anneyim anlamadım
sözünden,
İnsan ayrı düşer mi? Atasının sözünden.
Konuşma hiç boşuna bıktım akan selinden,
Çektiğim yeter artık zehir saçan dilinden.
Bu sözlerim sanadır ne diye gülüyorsun?
Bir hiç için boş yere anneni üzüyorsun.
-Bunak oldun boşuna geçti kafa kâğıdın,
Güzel konuş diyerek bitmez oldu ağıtın.
-Oğul uyan, sahip çık; kültürüne özüne,
Satma kendi kendini başka dilin sözüne.
Tarihimiz diliyle geleceğe uzanır,
Bil ki yarın anlamaz, oğlun senden utanır.
Boyunduruk takmayı kolay mı sanıyorsun?
Esarete gül diye sen niye kanıyorsun?
Dikenleri batınca çok acıtır canını,
Gün gelir acımadan satın alır kanını.
-Usandım bu sözlerden kaçıncı asırdayız,
Out(!)ettik Türkçe’yi haberin yok pırdayız.
-Oğul bunca sözüme hâlâ ısrar edersin,
Ömrüme kırlar gibi dolan bir tek, kedersin.
Uyan artık uyan ki! Türklüğün şaha kalksın,
Ay yıldızın göğsünü kor ateş gibi yaksın.
Koca oğlan git artık! Çek git kendi
yoluna,
Sütüm sana haramdır; dönmez isen aslına.
-Ana ben bu sellere kapılmış gidiyordum,
Kendimi bulmak için bin dilek diliyordum.
Sen ağlama ne olur; ben anladım hatamı,
Ver öpeyim elini hatırladım atamı.
Bundan sonra sözüm söz: kaybetmem hiç kendimi,
Dilime inşa ettim Türkçe ile bendimi.
ŞİİRLERİNİN KONUSU:
Şairin şiirlerinin genel konusu aşk ve sevgi olmakla birlikte,
genel konulara da değinir. Hayata dair, Allah, Peygamber, Haç,
Şehirler(İstanbul) Anne, Kutlu Yol, Tavaf, Seyit Burhaneddin, Mevlânâ, Arif
Nihat, Mehmet Âkif vb. sanatçılar, üzerine görüş ve düşüncelerin yansıdığı
şiirleri vardır. Bu şiirlerinde halk zevkini yansıtan halka dönük olanları
fazla değildir.
Onun şiirleri daha
çok bir görüş, düşünüş; ve zevkin işlenmiş, özenilmiş bezenilmiş, hatta birkaç
cilâdan sonra, birkaç hafta kurumaya, soğumaya, parlamaya bırakıldıktan sonra tekrar
gözden geçirilerek işlenmiş özenilmiş, ışıldatılmış, parlatılmış şiirlerdir. Sanatçıda sanat yapma
endişesi ön planda olarak görülmektedir.
Sanatçının denemeleri de son günlerde görücüye çıkmış olup bu
konuda yazıları Kayseri’de çıkartılan çoğunlukla “BERCESTE”
dergisinde ve diğer dergilerde okuyucuyla buluşur.
Şaire şiirlerinde sanat yapma, şiiri işleme, bir hakkak edası ile
şiire şekil ve ruh verme gayreti içerisinde bakar. Her şiiri ve her şairi beğenmez. Kendi içinde
kurduğu bir şiir anlayışı ve şiir telakkisi ile hattatların işlediği yazı,
hakkakların işlediği cevher gibi şiiri işler, süsler, parlatır, görünüşteki
güzlikten emin olduktan sonra şiirlerini görücüye çıkarır.
Şairenin şiiri öyle, herkesin kolaylıkla söyleyeceği, bir çırpıda
hafızada tutacağı, ezber yapacağı şiirler değildir. Bunlar devrimizin dili ile
bile olsa, uzun düşünme, yorum ve muhayyilede ölçülüp biçildikten sonra
anlaşılacaktır.
Günümüzün bir kısım
şairleri gibi sonradan ARUZ ÖLÇÜSÜNE merak sarması da bu meylini ortaya
sermektedir. Zamana ve asırlara damga vurma peşindedir; lâkin şaireyi bu tutum
kolay ve basit söyleyişten uzaklaştırmakta ve kalıcı şiirde kalıcı olmayı
engellemektedir.
Bugün okuduğumuz, bu şiirler
içerisinden, aklımızdan hiç çıkmayacak, zihnimize damgasını vuracak ve bizim zihnimize
kazınmış, hafızalarımıza oturmuş, ezberimizde kalacak kadar yerleşmiş kaç veya
hangi şiir var?
Şiir şiir olarak
güzel, diyecek yok... Maksat sadece şiir yazıp zamanı kovalamaksa ne âlâ; ama
geleceğe ışık tutmak, asra ve nice asırlara hitabederek adımızı zamana kazımak
asırlara mühür vurmak istiyorsak bir başka şekilde düşünmemiz gerekecek...
Bugün hafızalarımıza yerleşememiş tek bir şiiri olmayan şairler,
şaireler hangi asra damgasını vurarak asırları aşarak kalıcı olabilecekler?!.
Herhalde her şairin isteği, bugün olduğu gibi geleceğe, asırlara damgasını
vurabilmek gelecek kuşaklarca da hatırlanabilmek çabası ve gayretidir bu
gayret...
Örneğin:
“Kebabı köz öldürür,
Sürmeyi göz öldürür
Yiğidi kılıç kesmez
Bir kötü söz öldürür”
...
“Ala gözlerini sevdiğim dilber
Sana bir tenhada sözüm var benim
Kumaş yüküm dost köyüne çezildi
Bİr zülfü siyaha nazım var benim
Karacoğlan”
veya
“Ala gözlerini sevdiğim dilber
Ben güzel görmedim senden ziyade
Bilmem huri misin gökten mi indin? Bu gün güzelliğin dünden ziyade
Ercişli
Emrah”
Yaklaşık
altı yüz yıl hafızalara damgasını vurmuş vurmaya devam eden, akılara ve
zihinlere yerleşen bu şairlere ne demeli?.. Bu şiirler daha kaç yüz yıllar, bizim ve bizim
gibilerin zihinlerini meşgul edecek?.. Hafızadan hafıza geçerek, hafızalara kazınacak, zamana ve asırlara
meydan okuyarak ebedî; ve edebî şiir olmanın valsına ererek ölümsüzleşecektir ?..
Vural’ın şiirleri imbikten geçirildikten sonra, kimi şiirleri; ancak erbabınca anlaşılabilecek ağdalı edebî sanatlarla yüklü şiirlerdir. Bu şiirler, geçmiş devirlerdeki Divan edebiyatçılarının özenilmiş, bezenilmiş, hatta Klasizmin(Kadın kapandıkça güzelleşir) işlenmiş, edebî sanatlarla yüklü şiirlerdir. Biraz değişerek, dünün bugüne taşınmasından ibaret olsa gerektir.
Vural,
düşünce acısından akılcıdır. Rasyonalizm(akılcılık)
her şey aklın kontrolünde olmalıdır. Duygu ve
coşkuları, akıl yoluyla denetleme amacı güder. Klasikler, işledikleri konuya
değil, konunun işleniş biçimine önem verirler. Vural da öyle.
Konular nasıl olsa, eskide vardır.
Eskiye sıkı sıkıya bağlanıyor. Mitolojiye
sarılıyor, biçimdeki
kusursuzluğuna önem veriyor. Üslûbun süssüz, açık, yapmacıktan uzak olmasına
dikkat ediyor. Eserlerinde kendi kişiliklerini gizleme
özentisi ön plana çıkıyor.
Klasikler
için, insan dışındaki hiçbir şey önemli
değildir. Klasik eserlerde, seçkin bir dil kullanılır. Kaba saba sözlere yer
verilmez. Eserler millî dil ile yazılmıştır. Eskiye çok fazla
özlem olduğundan eskiyi yaşama ve yaşatma gayreti içerisine girerler. Vural’ın serbest
şiirden heceye taşınması, millî veznimiz Hecenin
yanında Aruz veznini kullanma; ve
bu konuda da başarılı olma çabası, bu fikrimizin en önemli delillerindendir.
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
SÜVEYDA
Kalbimdeki basîret ve
olgunluk beneğim,
Ne olursun, tut beni, tut
belimden süveyda.
Sen gözümün bebeği, sen ki
sevda meleğim,
Dehlizlere düşmeden tut
elimden süveyda.
Şu kararan kalbimin kardan
beyaz noktası,
Kim demiş kara diye, sen ki
sevda ustası?
Sana kara diyenin mürekkebi,
hokkası,
Dökülmesin üstüme, tut
kolumdan süveyda.
Mehtabın yansıması, kara
değil ak yüzlüm,
Nasıl ısıttın, nasıl, güneşe
hasret özlüm?
Yakıyorsun gönlümü kömürden
kara gözlüm,
Sönmesin bu yangınım, tut
selimden süveyda.
Gönül pâyitahtıma vekil
kıldım seni ben,
İster yaşat sevdanla, öldür
beni istersen,
Yeter ki hiç dokunma ateş
oluyor bu ten,
Yüzüyorum alevde, tut
salımdan süveyda.
Uykuyla uyanıklık arasında
bir yerde,
Sıkışıp kalmaktayım nedense
her seferde,
Kurtarmak için beni, haydi
haykır “yeter” de!
Baharlarım kaçıyor, tut
dalımdan süveyda.
Mısralarım tutuklu dudaklarım
kilitli,
Açılmayan kapılar açılmaya
niyetli,
Anahtarım sendedir, bu can
sana akitli,
Geçti rahvan saatler,
tutamadım dünümü,
Bırakma tuzaklara, set ol da
kes önümü,
Yardım et ne olursun,
kurtarayım günümü,
Esiyorum gün be gün, tut
yelimden süveyda.
AŞKIMIN ŞİİRİYİM
Gönlümdeki yıldırım
gözlerinden geçiyor,
Çaktığın ateş ile kalbimi
sırlar mısın?
Yağmurdan önce gelen ılık,
nazlı yel benim,
Davetsiz misafirim, beni
ağırlar mısın?
Tutundum ufuklara akşamın
ilk vaktinde,
Yenik düştüm yollara gecenin
saatinde,
Kapındayım, yorgunum;
gönlünün cennetinde
Muhabbet sofrasını bana
hazırlar mısın?
Hasretin çöllerinde susadım
yana yana,
Uzattığın bâdeden bir içsem
kana kana,
Yüce sevgiler asla teslim
olmaz zamânâ,
Mutluluk yakındayken günü
asırlar mısın?
Ben yüceler yücesi bir aşkın
esiriyim,
Belki de âşıkların
cümlesinin piriyim,
Ruhumun ötesinde aşkımın
şiiriyim,
Bu dünyadan giderken söyle
hatırlar mısın?
AŞK ATEŞİ*
Ne yeşerttin sevginle, ne de
kuruttun beni,
Ne can evinden sevdin ne de
unuttun beni,
Ne dizinde uyuttun ne de
avuttun beni,
Aşk ateşi içinde sönmeden
yanan mısın?
Söyle bana sevdiğim can
mısın, canan mısın?
Sevdam için gözümden söyle
yaş mı akmalı,
Hasret için özümden ateşler
mi yakmalı,
Yoksa gonca gül iken
dalımdan mı bıkmalı,
Aşk ateşi içinde tütmeyen
duman mısın?
Söyle bana sevdiğim can
mısın, canan mısın?
Ey, sevgili gül nihâl, ben
sana doyamam ki,
Ne yapsan da yerine kimseyi
koyamam ki,
Yıl olur sensiz günler,
usanır sayamam ki,
Aşk ateşi içinde alevden
yaman mısın?
Söyle bana sevdiğim can
mısın canan, mısın?
Alıp da dizlerine şefkâtinle
yoğursan,
Gözlerime bakıp da yüreğimi
doyursan,
Gönlümdeki şu hüznü
rüzgârınla savursan,
Aşk bâdesi içinde içmeden
kanan mısın?
Söyle bana sevdiğim can
mısın, canan mısın?
*2007 “Okumaca Aylık Genel
Kültür Dergisi” Şarkı Sözü
Yarışmasında Mansiyon Alan Eserdir
GÜL
YÂRE GÜLİSTAN
Kalbimde vuran her atışın şifresi
sensin,
Gönlümde bahârın o güzel cemresi sensin.
Sevdikçe sevildin yanışım başka yanıştır
İçtikçe şu gönlüm akışım aşka kanıştır
Her mevsimi gördüm güneşim gönlüme
hardır
Gün; sende doğan, sende batan başka
bahardır
Gizlendi ki, benden öte bir ben
bedenimde,
Görmez onu gözler cana saklandı tenimde.
Nurlar kuşanır, sanki denizlerdeki süsler.
Gül yâre gülistan, yakamozlarda akisler.
Yıllarca garip kaldı şu gönlüm sana
hasret,
Bilmez ki nasıldır yüreğim, yâr ile
halvet.
Cennette buluşmaktı şu gönlümde ki
hülya,
Döndürme yeter kalbimi, hep susmalı
dünya.
Mef
û lü / Me fâ î lü / Me fâ î lü / Fe û lün.
KUTLU YOLUN YOLCUSUYUM
Çok acırım ağlamayan gözlere
vay!
Kutlu yolun yolcusuyum
cânana ben.
Gözleri yaş, gönlü kurak
özlere vay!
Kutlu yolun yolcusuyum
Hannan’a ben.
Yolcu olur cennetinin
güllerine,
Hasretinim al beni sar
kollarına,
Kutlu yolun yolcusuyum
Mennan’a ben
Çaresizin derdine derman ne
de zor,
Lokmanı gül, merhemi yâr,
âteşi kor,
Sor beni dizginlediğim
nefsime sor,
Kutlu yolun yolcusuyum
Rahman’a ben.
Kıl gibiyim, hükmüne eğdim
başımı,
Boynumu vursan bile sen,
çatmam kaşımı,
Hâlimi gör, gönlümü
bil, al yaşımı,
Kutlu yolun yolcusuyum
Yezdan’a ben.
Kıbleme serdim yüreğimden
geleni,
Yâ Rab ne olur affediversen
köleni
Koydum yere bak alnımı
reddetme beni
Kutlu yolun yolcusuyum
Sûbhan’a ben
Müfteilün/ müfteilün/ müstef'ilün
AYNALARDAN
YANSIYAN YÜZ
Hasretinden savrulurken gençliğimden
vermişim,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Gün yeşilken güz gülünden bir demet gül
dermişim,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Sevdi gönlüm derdi çektim bilmedim hiç
vurgunu,
Yangınımdan kül verirken kor ateş aşk
yorgunu,
Geçti günler geçti yıllar oldum aşkın
dargını,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Saçlarımdan geçti günler rengi kardan
bembeyaz,
Ben bu aşkın yangınıydım söndü gönlüm
çok ayaz,
Sen çiçektin ben üşürken sarmadın hiç
söndü yaz,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Gözlerimden yaş akarken bilmedim can
aşkımı,
Yollarımdan yâr giderken yolcu ettim
meşkimi,
Kuş misali uçtu yıllar yâre verdim
coşkumu,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Kırgınım çok dargınım çok yangınım çok
neyleyim,
Bir tutamcık gülmedim hiç mutluluk yok
neyleyim,
Ben hedefsem vuslatım sen ayrılık ok
neyleyim,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Aldanırdım bir bakıştan bir gülüşten ben
sana,
Çağlıyordum az mı buldun aşkımız dünyâ
bana?
Bilmedin hiç aşkı yordun gelmedin benden
yana,
Gülmüyor hiç aynalardan yansıyan yüz ben
miyim?
Fâ
i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün /fâ i lün
CAN ÖZÜNDEN ÖZLE, İSTANBUL BENİ
Fethi şanlım, sensin aşkın
kaynağı
Mavi gözler bitmeyen aşk
ırmağı
Sanki bağrın, sönmez aşkın
toprağı
Ayrılık zor, gizle İstanbul
beni.
Öyle sevdim öyle İstanbul
seni
Vuslatımsın, sen ki bir gül
destesi
Mızrabımdan çıktı sevdâ
bestesi
Nağmelerden coştu hülyâ
güftesi
Çal telinden sazla İstanbul
beni
Öyle sevdim öyle İstanbul
seni
Üsküdar’dan esti rüzgâr bahtıma
Çöktü bir sessiz serinlik
rıhtıma
Düştü senden bir kıvılcım
tahtıma
Aşk elinden közle İstanbul
beni
Öyle sevdim öyle İstanbul
seni
Kor ateşsin yaktığın yer sönmüyor
Sar ki sensiz sanki dünya
dönmüyor
Serde sevdâ yellerim hiç
dinmiyor
Aşk yaram var tuzla İstanbul
beni
Öyle sevdim öyle İstanbul
seni
Kubbelerden yükselirken
dâvetin
Gökten inmiş nur mu Sultan
Ahmet’in
Tâ ezelden muştulanmış
rahmetin
Aşk izinden, izle İstanbul
beni
Öyle sevdim öyle İstanbul
seni
Halvetimsin, servetimsin sen benim
Hiç tükenmez hasretimsin sen
benim
“Gel” diyorsun, gurbetimsin
sen benim
Can özünden, özle İstanbul
beni
Öyle sevdim öyle İstanbul seni
Çok şehirler gördü gönlüm
göçmedi
Geçti candan senden asla
geçmedi
Ferde senden başka cânan
seçmedi
Yâr gözünden, gözle İstanbul
beni
Öyle sevdim öyle İstanbul
seni
Fâ i lâ tün/ fâ i lâ tün/ fâ i lün
ANNEYE METHİYE
I
Bembeyaz bir kış gününden kardelen
Bembeyaz bir kış gününden kardelen
Özler mi bilinmez güneşten
öteyi
Nasıl merakla özledin
…………………/ özlemle bekledin
beni
Dokuz aydan dokuz yıllık gün
aldın
Heyecandan saatlerin geçmedi
Öyle yükten yormuşum ben
bilmeden
Kimin ağır yükü olsam
………………… / taşır mı hiç
erinir
Gölgene konmuşum güneşten
öte
Bedenim bensiz
…………… / bir meleğin
bedeninde
Gizlendikçe filizlenir
mevsimsiz
Çiçeklenir isimsiz
Ve o an böylesi bir bekleyişin ilk perdesi
Açılır tüm umudun sahnesi
……………………… / roller verilir
Sen anne olursun bana
…………………… / sen anne olursun
Sevgi tohumları yüreğinde
filizlenir
Şefkat çiçekleri açar
rengârenk
Toprak
…… / hepsini barındıran
toprak
Havva annemle sen sanki
ortak….
II
Günler beni ben yılları emdikçe bitti
Günler beni ben yılları emdikçe bitti
Sancınım ben sanki senden
doğmadım
Hep canında
.................../ hep
kanında dolaştım
Beni her gün bal özünle
beledin
Sevgin ile besleyip
Rüyamı da ninnilerle
süsledin
Hasta olsam baş ucumda
………………….. / bir heykeldi
soluşun
Aldın beni
………… / sardın beni
……………………. / doymadın ki hiç
Ne zümrüt benden yeşildi
ferinde
Ne de yakut benden çok nar
rengiydi
Atılmazdım
…………. / satılmazdım
……………………… / bir tatlı bela
Yenilmedin kırılmadın
dilimden
Sen elâ nur sen benim annem
gülüm
Aynalı beşiğimde gördüğüm iki dünyam
Ak göğsünde uyurken yüreğin
bir güvercin
Uçuverse
……… / düşerim ellerinden
Ben ağladıkça kaçıyor
uykuların
Gece yorgun
………… / sen yorgun saatler de
tükenmez
Bir de sevgin tükenmez
……………………. / bir de sevgin
III
Kınalı saçlarında Âmine Hatun kokusu
Kınalı saçlarında Âmine Hatun kokusu
Kokladıkça doyamam
Sanki cennet kokusu
Ben emeğim
………… / çileyim
…………………. / göz yaşıyım
akmayan
“Çileyi çeken bilir”
Sen bir cennet yolcusu
Gizlenir aydınlığın gök kubbede sessizce
Karanlıkta ay misali
yoldaşım sen olursun
Bir yıldız rüzgârısın
yayılırsın semaya
Gözlerinden erişirim
yıldızlara izinden
Nurdan yüzün kucaklar
…………………… / uzatır güllerini
Bu ne güzel bir güldür
dikeni sende kalan
Ve sen olmazsan solan…
Gözlerin hevenk hevenk kara
üzüm tanesi
Salkımların yüreğimde
tatlanır
Öylesi buğulanır yüreğin iki
gözüm
Güz gelir pekmez olur
Tadın ben de katlanır
Bakışın nemli nemli
………………… / duygu pınarı
Susuzluktan ölsem de
Tek bir damla istemem
Gülüşün mahmur çiçeği
…………………… / boynu bükük bir
sümbül
Sesinle yankılanır
yüreğimdeki dağlar
Doruklarında karlar erir
………………… / eteklerinde
papatyalar açar
Yanağındaki damla
bulutlarımda ağlar
Gönlünde fırtına eser
…………… / eser de dinmez
Hicabın Meryem gibidir
Gül yüzün kızarır
………………. / kızardıkça güller
kızarır
IV
Buselerinle geçti yılların hoyratlığı
Buselerinle geçti yılların hoyratlığı
Seninle tuza bansam ekmeği
Dilimde bal tadın kalır
Asırları yorar da bana olan
hasretin
Zaman mekan yorulur
................................
/ sen yorulmazsın
Yedi iklim dört bucak arasam
senin gibi
Senden öte bir can bulamam
ki canımda
Yıldız yıldız bakışın
dolaşır da yanımda
Bütün güzelliklerde sen
çıkarsın karşıma
Nasıl da geçti yıllar senin güzel elinden
Ağlasam göz yaşlarım senden
akar
Bir meleksin sen inan tüm
benliğim
Sen canımsın
.................... / sen
kanımsın
.........................................
/ ben senim
Sen gümüşten bir güzellik
bir elâ
Güller açtın verdin ama
almadın
İklimimden siliverdim
kışları
Yeter ki sen gülümse solma
annem
Başımda taç
................ / tenimde
can
Arkamda ki dağdan yüce bir
dağ gibi ulu
Dorukların eritti kar nedir
ki
Sardın beni
.................. /
sardıkça ısıttın eridim
Kardelendim sende açtım
solmadım
Sen canımsın
................... / sen
kanımsın
...........................................
/ ben senim
Sen elâ nur sen benim annem
gülüm
V
Sustu bütün zamanlar
Sustu bütün zamanlar
Gözlerimde nem
..................... /
yüreğim elem
Kâr etmedi ‘aman’ lar
Gurbet ötesi bir yerdeyim
Aynalardan yansıyan sendeyim
Dünya yorgun
....................... /
ayna yorgun
...........................................
/ ben yorgun
O dünya ki bakmıyor hiç
ardına
Tüketmiş de nice sevda nice
aşk
Son bir defa annemi bırak
.................................
/ her şeyi al
Dedim
........./ dedim
.................../ bıraktı
her ne varsa
Fakat ne yazık ki her
şeyimdi annem
Kalemlerim
.................. /
kelamlarım
......................................
/ selamlarım
Duâlarım da annem
...............................
/ hidayetim de annem
Nazlı mum ışıklarının
.............................
/ O nurlu aydınlığı
Alevini titreten rüzgâr ile
soluyor
Gizli gizli ağlayan şu
damlalar
Bir lav olup ömrüne
..............................
/ ah! nasıl da doluyor
Vuruyor gönül telim hüzünlü
nağmelere
Cennette melekler kucaklıyor
Ödenmiyor ödenmez emeklerin dilimden
Ne dünyada
................ / ne ukbada
.....................................
/ ne Yâr da
Söz bitse de dünyada
................................
/ kalırsın mısralarda
Sen canımsın sen kanımsın
........................................
/ ben senim
Sen elâ nur sen benim annem
gülüm
SA’Y
Mü’mine örnekti Hacer
Valide,
Sa’y ü gayretinden razıydı
Rahman,
Bir kadın, bir zenci ve de
bir köle,
Sa’y ü gayretinden razıydı
Rahman.
Safa’dan Merve’ye kuş uçmaz
oldu,
Hacer’in yüreği cananla
doldu,
Aşk için imanla koştukça
soldu,
Sa’y ü gayretinden razıydı
Rahman.
Hürriyeti öğrendi âdem
onunla,
Yarıştı su için, koşan
zamanla,
Çalışıp kazandı çölde
imanla,
Sa’y ü gayretinden razıydı
Rahman.
Hicretin gelini teslimdi
O’na,
Merve’de ansızın gelmişti
sona,
Hayata zemzemle tutundu ana,
Sa’y ü gayretinden razıydı
Rahman.
Çabanın ödülü zemzem âhiret,
Salih ameline zemzemdir
cennet,
Ne cinsiyet, ne ırk, kopsa
kıyamet,
Sa’y ü gayretinden razıydı
Rahman.
Aldığı Ödüller:
1) 2003 yılı ANASAM
(Anadolu Sanatçıları Meslek Birliği)’ın düzenlediği "Kültürde Öze Çağrı”
şiir yarışmasında, üçüncülük;
2) 2003, yılında ANASAM
‘ın düzenlediği “Kültürde Öze Çağrı” şiir yarışmasında 3. Olan eserdir
3)
2007 Nisan 1’de
“Gündüz Kitabevi- Anayurt Gazetesi “İkinci Şiir Yarışması” Kitap Dalı, “Bir
Annenin Gözyaşları” isimli eseriyle takdİr;
4)
2007 yılı Okumaca Aylık Genel Kültür Dergisi, “Şarkı Sözü Yarışması” nda “Bir Günde Dört
Mevsim” isimli şiir kitabında bulunan “Aşk Ateşi” isimli eseriyle, mansiyon;
5)
2007 Eylül 7/8 II. Kapadokya Şairler Buluşması “Kapadokya”
adlı eseriyle, üçüncülük;
6)
2008 Nisan 29
KUBADER’in, “Nât Yarışması”, “Mavi Nurun Peşinde” adlı şiiriyle, MANSİYON;
7)
2009 “Ümraniye
Belediye Başkanlığı, Beşinci Geneleksel Şiir yarışması”, “Güvercin Vurulunca”
isimli eseriyle, MANSİYON;
8)
2007, “Okumaca Aylık
Genel Kültür Dergisi” Şarkı Sözü
Yarışmasında Mansiyon Alan Eserdir
19) 2007, Eylül 2. Kapadokya Ulusal Şairler Buluşmasındaki Kapadokya
şiir yarışmasında, üçüncülük;
10) 2008
Nisan, KUBADER Eğitim Kültür Camii ve Çevre Derneği’nin Peygamber Efendimiz
S.A.V. in en güzel şekilde anlatılması ve edebiyatımıza yeni şairler ve şiirler
kazandırılması gayesiyle düzenlemiş olduğu naat yarışmasında şiir yarışmasında, MANSİYON;
Yayınlanmış
Eserleri:
1) VURAL, Sergül, Naz Çiçeğim(Şiir) Geçit Yayınları/KAYSERİ, ( Mart 2002 ) 80 s.
2) VURAL, Sergül, Bir Günde Dört Mevsim (Şiir) Gündüz Yayınları/ANKARA, ( 2006 ) 96
s.
3) VURAL,Sergül, İncesu'dan Sesleniş (Antoloji) İncesu Belediyesi Kültür Yayınları-2
Netform Matbaacılık/KAYSERİ, (2006), 96 s,. (Mehmet SARI ile ortak
çalışmadır.)
4) VURAL, Sergül, Süveyda (Şiir) Laçin Yayınları/ KAYSERİ, ( 2009 ) 128 s.
5) VURAL, Sergül, Üşüyorum
(Şiir) Güldestesi (Laçin Yayınları,
2010 ), Göç Hikayeleri( Melikgazi Belediyesi Kültür Yayını, 2013)
6) VURAL, Sergül, Anne Peygamber Nerede (Çocuk Kitapları) Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, (2011),
6) VURAL, Sergül, Anne Peygamber Nerede (Çocuk Kitapları) Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, (2011),
7) VURAL, Sergül, Anne Seccadem Nerede (Çocuk
Kitapları),Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, (2011) Çocuk
Kitapları:
8) VURAL, Sergül, Sızı (Mola Eserlerden Esintiler (Deneme) Şiir Vakti Yayınları, Mayıs (2015)Kitap, Ocak 2012),
9) VURAL, Sergül, İstasyon Mahallesi Demiryolunda Zaman Yolculuğu (Araştırma), Heyamola Yayınları Mart (2014)
10) VURAL, Sergül, Siyah Elmas, Hz. Bilâl, (Roman), Mola Kitap, (Ağustos 2012; Paradoks Yayınları, Nisan (2014)
8) VURAL, Sergül, Sızı (Mola Eserlerden Esintiler (Deneme) Şiir Vakti Yayınları, Mayıs (2015)Kitap, Ocak 2012),
9) VURAL, Sergül, İstasyon Mahallesi Demiryolunda Zaman Yolculuğu (Araştırma), Heyamola Yayınları Mart (2014)
10) VURAL, Sergül, Siyah Elmas, Hz. Bilâl, (Roman), Mola Kitap, (Ağustos 2012; Paradoks Yayınları, Nisan (2014)
KAYNAKLAR:
1)VURAL, Sergül, “Naz
Çiçeğim” (şiir), 80 sayfa, Geçit Yayınları, KAYSERİ, Mart 2002
2)VURAL, Sergül, “Bir Günde
Dört Mevsim” (şiir), 96 sayfa,
Gündüz Kitabevi Yayınları, ANKARA,Nisan, 2006
3)VURAL, Sergül,
“İncesu’dan Sesleniş”, Mehmet SARI ile ortak çalışma (şiir)”, 96 sayfa,
İncesu, Belediyesi Kültür Yayınları, KAYSERİ, 2006
4)VURAL, Sergül “Süveyda”
(şiir), 128 sayfa, Laçin Yayınları, KAYSERİ, 2009
5)IŞIK, İhsan, Türkiye
“Yazarlar Ansiklopedisi”, Ankara 2006;
6)KUMSUZ, Nurkal “Bu Şehrin Işıkları”, Kayseri
2006 Laçin Yayınları s.145;
7)KUMSUZ, Nurkal “ANASAM Şairler ve Yazarlar Sözlüğü” s.173
Haberleşme Adresi:
Sivas Caddesi No: 62/30 Melikgazi/ KAYSERİ
Şairle haberleşmek ve kitaplarını
temin etmek isteyenler bu adresten şaire
ile bağlantı kurabilir, kitaplarını temin edebilirler.
Emek verilmiş, gayretle elde edilmiş başarı. Daim olsun.
YanıtlaSil