SALİM
GÜLBAHÇE’NİN HAYATI ve ESERLERİ, Abdullah Çağrı ELGÜN
Şair, Salim GÜLBAHÇE 1958 YOZGAT / Taşpınar
köyü doğdu. Lise mezun olduktan sonra
üniversiteye giti ise de çeşitli
sebeplerden ayrıldı.
Evli
olup biri oğlan biri kız olmak üzere
iki çocuk babasıdır.
Babası
Seyit Sami efendi, Annesi Satı Hanımdır; ancak babası iki evli olduğundan Salim
GÜLBAHÇE, ikinci eş olan Nazife Hanımdan doğma olup, resmî nikahlı olan ilk
eşi, Satı Hanımın nüfüsüna kayıtlıdır.
Şiir
hayatına on altı on yedi yaşlarında gizemli bir duygunun rüzgarıyla başladı.
Şiirlerinde
“GÜLBAHÇE” mahlasını kullanarak yazmaya
başladı. Yazdığı ilk şiirleri 1977 yılında Yozgatta günlük çıkan, dört
sayfalık “Anadolu Gazetesi” isimli mahalli gazetede yayınlandı.
Daha
sonraları 1983’te “Kültür Bakanlığı” Araştırma görevlileri tarafından kendisinin
tespit edilmesi ve şiirlerinden bazı örnekler alınarak Bakanlığın Antolojisinde
yer alması şairin, şiir yazma şevkini kamçıladı. Bu teşvik edici yönlendirme
çalışmalarına hız katmış, şiirlerinin çeşitli antoloji ve kitaplarda yayınlanma
yolunu açmıştır.
Bugüne
kadar beş yüze yakın şiir yazmış;
ama henüz basılmış bir kitabı
bulunmamaktadır.
Her
konuda şiiri bulunan şairin ağırlıklı olarak: “Tasavvuf, Nasihat, Ağıt,
Taşlama, Methiye, Gelenekler, Vatan ve
Aşk” konulu şiirleri mevcuttur.
Kültür
Bakanlığının “1983 te tesbit ettiği ve 1986 da resmi olarak kayıtlı, şairler
listesine alınmış; ve Bakanlığın çağrısı üzerine, kimlik kartı başvurusunu
yenileyerek 2010 yılında “Halk Şairi
Kimliği” Bakanlık Kimliği İl
Kültür Müdürlüğü tarafından kendisine teslim edilmiştir.”
Kültür
Bakanlığının Kayıtlı Halk Şairlerinden olan Salim Gülbahçe, Türkiye genelinde
yapılan şiir yarışması ve şiir şöleni
etkinliklerine de katılarak memleketi olan YOZGAT’ı temsil etmektedir.
“Yozgat’ta
2006 yılında Kurulan YOŞAYBİR ( Yozgat Şairler ve Yazarlar
Birliği ) Derneğinin Kurucu Üyelerindendir.
Ayrıca Radyo ve TV Programlarındaki davetlere iştirak ederek Türk Halk Edebiyatının ve Halk
şiirinin yaşanması ve yaşatılması adına, şiirlerinden örnekler sunarak etkinliklerini devam ettirmektedir.
Yozgat,
Bozlak, Türk Folklörü, Erciyes, Bozok, Sevgi Yolu, Maki, gibi dergilerle
Yozgat. Adana, Ankara… vb. gibi Mahalli gazetelerde değişik zamanlarda bir çok
şiirlerine yer verilmiştir.
Yozgatlı
Şair Salim Gülbahçe, halen
Yozgat’ta bulunan 75.Yıl Anaokulunda memur olarak görev yapmaktadır
ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞI MAHLAS:
Şairin
şiirlerinde soy ismi olan sadece “GÜLBAHÇE” mahlasını kullanmış olduğunu yine
şiirlerinden öğüreniyoruz. Elimizde bir delil olması açısından bir kaç
şiirinden alınmış örnekleri aşağıya alıyorum:
“Bir esinti ( GÜLBAHÇE ) nin
sözünden
Sıtkınan sevenler yanar özünden
Nida Tüfekçi’nin telli sazından
Mızrap dokundukça akmış Sürmeli
(GÜLBAHÇE,
Salim; SÜRMELİ SEVDASI )”
“GÜLBAHÇE’yim
bende Türkoğlu Türk’üm
Koruyup yüceltmek en büyük
ülküm
Feda olsun ona varlığım mülküm
Kabul
etmeyeni yurttan kovarım
Kovamassam hesabını sorarım
(GÜLBAHÇE,
Salim; BAYRAĞIMA)”
“Döngel köyü
döndermedi yüzünü
Keş dağıda
karla örttü gözünü
Gülbahçe'de
yaşla yazdı sözünü
Silmediki
Muhsin Yazıcıoğlu
(GÜLBAHÇE, Salim;
MUHSİN YAZICIOĞLU "ANISINA")”
“Gülbahçe’de düş görüyor hay’rola.
Gelin kaynanayı taktı kol kola.
Acep böyle hoş geçinen varm’ola.
Dileğim böylolsun gelin
kaynana.
(GÜLBAHÇE,
Salim; GELİN KAYNANA
DESTANI ( 2 ))”
ŞAİRİN
ŞİİRLERİNDEKİ KONULAR:
Salim GÜLBAHÇE’nin, şiirlerinde kullandığı konular, konu başlıkları ve
işlediği temâlar açısından bakıldığında o millî ve yerli hayata dair ne varsa
işlemiştir denebilir. Şairin aşağıdaki sıraladığımız kelimeleri bu sözümüzün en güzel belgesidir:
Yozgat,
Karamağra, Çayıralan, Çekerek, Çandır, Bozok, Cavlak, Sorgun, Akdağmadeni,
Görkemli Cehrilik, Gelin Kayası, Yerköy, Aydıncık’ın Öreni, Yenifakılı,
Kadışehri, Gelingüllü Esenli'nin Göleti, Çapanoğlu, Beşçamlar, Sürmeli,
Çamlık Sırtları, Baba Türkmen, Nida Tüfekçi, Berat Kandili, Mevlâ, Sürmeli
Çoban, Büyük Camii, Çapanoğlu, Nohutlu Baba, Kırk Kızlar, Gelin Kayası, İman
Deryası, Bozkaya, Kızılırmak, Havzası, Aslanlı Kapı, Sesli Kapı;
Mısır,
Çorum, Hasan Paşa, Saat Kulesi, Roma, Bizans, Osmanlı, Koyunbaba Köprüsü,
Hatuşşaş, Alaca Hüyük, Bizans, Hasan Tuluk Usta, Paris, İskilip Dolması, Keşkek Yemeği, Gülburma, Sıkma, Kırklar Dağı,
Mecitöz, Kartaltepe, Sungurlu, Ulu Camii, Hingel, Sarı Leblebisi, Kargı,
Akçeltik, Kuzey Sinop, Avrat, Tandırları,Tezek, Hûda, Bayrak,Vatan, Tek Vatan
Tek Bayrak Tek Millet, Türkoğlu Türk,
Mamakta, Muhsin Yazıcıoğlu, Maraş, Çağlayancerit, Döngel, Keş Dağı, İsrail,
Mehdi, Azrail, Kurban Bayramı, Altınlar, Gümüşler, İnciler… vb konuları işlemiş olduğunu
görüyoruz.
EDEBî
ŞAHSİYETİ:
Salim GÜLBAHÇE, yerli
hayatı, mahallî dili, Yozgat ve çevresini, yakın illeri ve bu bölgelerin önem
arz eden örfleri, adetleri, gelenekleri, yemekleri, günlük hayatın meşakkatli
gidişini, devrin değişimini, sosyal yaşayış hakkında bizleri bilgilendiriyor.
Şiirlerinde
zengin bir kelime dağarcığına yer veriyor. Donanımlı, mahallî ve millî hayatı
iyi bilen ve şiirlerinde işleyen şairlerimiz çağdaş şairlerimiz arasında yer alıyor.
Şiirlerinin bütününde yerlî, mahallî, millî ve manevî değerlere dair izler ve
akisler bulunmaktadır.
Şair, Halk şiirinde âşıklar geleneğine uyarak, şiirlerini
DÖRTLÜKLER (HANE, KITA, BENT) halinde
söylemektedir. Bu şiirler dörtlük halinde kurulup ölçülü, kafiyeli ve hece ile
örülüp, KATARLAR halinde
dizilmektedir. Halk şiirinde HECE ye
PARMAK HESABI adı verilen millî
ölçünün yedili, sekizli, on birli kalıplarını kullandığını söyleyebiliriz.
Şair
şiirlerinde kullandı vezin(ölçü) yedili, sekizli ve onbirli hece veznidir. Türk Halk Edebiyatının en önemli ve millî
ölçüsü olan ve adına eski devirlerde “PARMAK HESABI” da denilen hece ölçüsünü
kullanıyor. Özellikle on birli kalıp onun daha kolay ve külfetsiz şiir
verebildiği kalıptır. Zaman zaman yedi ve sekizli kalıplara da kaydığı oluyor.
Aşağıda verilen örnek bunun ispatıdır:
“Ben bir masum yavrucağım
İsrail’den koru Yârab
Mermi olmuş oyuncağım
İsrail’den koru Yârab
Annem babam emmim ölmüş
Beş kardeşten üçü kalmış
Birisi de sakatlanmış
İsrail’den koru Yârab!”
GÜLBAHÇE, Salim; (İSRAİL’DEN (KORU YARAB)
Salim MUHTAR EMMİ ( SOHBET )
Ben gideli köye ne haller
olmuş?
Muhtar emmi
noldu benim köyüme?
Bahçeler
bozulmuş gülleri solmuş
Muhtar emmi noldu benim köyüme?
Sorma yeğen sorma köyün halini
Bizim köy de sosyeteye karışdı
Köylü işden gücden çekti elini
Bizim köylü sosyeteye karışdı
Göremedim
souk, döğen, halalar
El taşıyla
bulgur çeken analar
Islığınan,
düven süren balalar
Muhtar emmi,
müze kurak köyüme?
Çocuklar bilmiyo döven taşını
Gelin kıtabınan yapar aşını
Makyaj ile inceltiyor kaşını
Bizim gelin, sosyeteye karıştı.
Yufka ekmek
yapan, fazla kalmamış
Parmak
çörek, kete, pideye dalmış
Şehirden
yumurta, alanda varmış
Muhtar emmi,
kümes yapak köyüme
Köye fırın
geldi, ekmek yapıyo
Avratlarda, tandırları kapıyo
Tezek bitti, odun kömür yakıyo
Bizim avrat sosyeteye karıştı
GÜLBAHÇE, Salim; MUHTAR EMMİ ( SOHBET ) (İSRAİL’DEN (KORU
YARAB)
MUHTAR EMMİ ( SOHBET )
MUHTAR EMMİ ( SOHBET )
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
YOZGAT GÜZELLEMESİ -1-
Yâdellerde hasretini çektiğim,
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Andıkça da şiirlere döktüğüm..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Yerköy’ün dört mevsim iklimine bak,
Dokuz ay dalında sararmaz yaprak,
Kavuna tat veren kırmızı toprak..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Sorgun merkezine kaplıca veren,
Suyuna yıldızlı tesisler kuran,
Gelişim hızıyla dimağ durduran..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Tarihçe de benzeri yok dünyada,
Gizemli kemeri yaşar hülyada,
Hitit uygarlığı Sarıkaya’da..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Bir çıktı pir çıktı Cavlak deresi,
Bereket diyarı oldu yöresi,
Bozulmamış geleneği töresi..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Karamağra, Çayıralan, Çekerek,
İştah açar lavaşıyla, çökelek.
Üstünede has naneyle, efelek..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Şefaatli sarı buğday ambarı,
Arpa nohut çavdar mercimek darı,
Boğazlıyan’da bal şeker pancarı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Akdağmadeni’nin ardıcı çamı,
Mesiresi döker kederi gamı,
Salebi, sakızı, sulu şalgamı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Büyüknefes’te de tarih alası,
Görkemli Cehrilik, Gelin Kayası,
Yaylamızda icat yoğurt mayası..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Yâdellerde hasretini çektiğim,
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Andıkça da şiirlere döktüğüm..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Yerköy’ün dört mevsim iklimine bak,
Dokuz ay dalında sararmaz yaprak,
Kavuna tat veren kırmızı toprak..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Sorgun merkezine kaplıca veren,
Suyuna yıldızlı tesisler kuran,
Gelişim hızıyla dimağ durduran..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Tarihçe de benzeri yok dünyada,
Gizemli kemeri yaşar hülyada,
Hitit uygarlığı Sarıkaya’da..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Bir çıktı pir çıktı Cavlak deresi,
Bereket diyarı oldu yöresi,
Bozulmamış geleneği töresi..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Karamağra, Çayıralan, Çekerek,
İştah açar lavaşıyla, çökelek.
Üstünede has naneyle, efelek..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Şefaatli sarı buğday ambarı,
Arpa nohut çavdar mercimek darı,
Boğazlıyan’da bal şeker pancarı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Akdağmadeni’nin ardıcı çamı,
Mesiresi döker kederi gamı,
Salebi, sakızı, sulu şalgamı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Büyüknefes’te de tarih alası,
Görkemli Cehrilik, Gelin Kayası,
Yaylamızda icat yoğurt mayası..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Kazankaya kanyonundan bakarken,
Bal kayadan süzülerek akarken,
Çiğdem çiçek nevruz lâle kokarken..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Çandır'ın her yanı üzüm bağları,
Kekik tadı verir tereyağları,
Misk anber kokulu yüce dağları..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Gönüller arzular Kadışehri’ni,
Kemer gibi akıp giden nehrini,
Testi kebap seven bilir kadrini..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Gizemlidir Aydıncık’ın öreni,
Hayran bırakıyor gelip göreni,
Yufkasına dut çalması süreni..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Saraykent tarihten adını almış,
Eski sarayları namını salmış,
Padişahlar konuk etmiş yollamış,
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm
Trenle tanınmış Yenifakılı,
El emeği raylarının çakılı,
Tünelleri düşündürür akılı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Gelin güllü Esenli'nin göleti,
Deniz gibi cezbediyor milleti,
Yozgat'ta başka tat sazanın eti..
Bozok sevdasıyla Yozgat'a selâm.
Adında Pir’lerin duâsı vardır,
Mertlik ünvanları hep aşikardır,
Çapanoğlu'ndan da bir yadigardır..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Bal kayadan süzülerek akarken,
Çiğdem çiçek nevruz lâle kokarken..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Çandır'ın her yanı üzüm bağları,
Kekik tadı verir tereyağları,
Misk anber kokulu yüce dağları..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Gönüller arzular Kadışehri’ni,
Kemer gibi akıp giden nehrini,
Testi kebap seven bilir kadrini..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Gizemlidir Aydıncık’ın öreni,
Hayran bırakıyor gelip göreni,
Yufkasına dut çalması süreni..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Saraykent tarihten adını almış,
Eski sarayları namını salmış,
Padişahlar konuk etmiş yollamış,
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm
Trenle tanınmış Yenifakılı,
El emeği raylarının çakılı,
Tünelleri düşündürür akılı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Gelin güllü Esenli'nin göleti,
Deniz gibi cezbediyor milleti,
Yozgat'ta başka tat sazanın eti..
Bozok sevdasıyla Yozgat'a selâm.
Adında Pir’lerin duâsı vardır,
Mertlik ünvanları hep aşikardır,
Çapanoğlu'ndan da bir yadigardır..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Destan oldu Beşçamlar'ın dünyası,
İz bıraktı Sürmeli’nin Nida'sı,
Bozok GÜLBAHÇE'de ''Yozgat Sevdası''
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
İz bıraktı Sürmeli’nin Nida'sı,
Bozok GÜLBAHÇE'de ''Yozgat Sevdası''
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
-------------------------------------------------------
Bu şiir, Giresun/Şebinkarahisarda yapılan, 12.Hikmet okuyar şiir yarışmasında, Birincilik Ödülü almıştır.19.05.2009
Bu şiir, Giresun/Şebinkarahisarda yapılan, 12.Hikmet okuyar şiir yarışmasında, Birincilik Ödülü almıştır.19.05.2009
SALİM
GÜLBAHÇE
MİRAS KAVGASI
Bir miras bıraktın bela başıma
Baba bize niye miras bıraktın?
Hem bacıma küstüm hem gardaşıma
Baba bize niye miras bıraktın?
Yaşadığın yuva örene döndü
Dostların üzüldü düşmanın güldü
Neyin varsa, bilki seninle öldü
Baba bize niye miras bıraktın?
Bizler evlatların hayırsız
çıktık
Köyünü batırdık evini yıktık
Ocağın yakmadık mülkünü yaktık
Baba bize niye miras bıraktın?
Alan yok satan yok virane oldu
Herkes ince ince hesaba daldı
Ne muhabbet kaldı ne huzur
kaldı
Baba bize niye miras bıraktın?
Keşke bize miras bırakmasaydın
Hayırlı amêle sen harcasaydın
Yoksula dertliye derman
olsaydın
Baba bize niye miras bıraktın?
Hayrâ sarf etseydin hayrı
olurdu
Kazandığın servet senle gelirdi
Oğlun GÜLBAHÇE‘ de huzur
bulurdu
Baba bize niye miras bıraktın?
SALİM GÜLBAHÇE
……………................
……………................
SÜRMELİ SEVDASI
Bir gönül sevdası bir aşk masalı
Gönlünün gözüyla bakmış Sürmeli
Yaşamışya gasavetli
tasalı
Çamlık sırtlarında yatmış Sürmeli
Meyil vermiş ulaşılmaz güzele
Gönül gülistanı dönmüş gazele
Çal kavalın yaraların tazele
Aşkın acısını tatmış Sürmeli
Bir elde kavalı bir elde sazı
Yüreğine düşmüş bir ince sızı
Kendi çoban sevdiği de bey kızı
Gönül bu abayı yakmış Sürmeli
Kara sevda
dedikleri buyumuş
Yediği
içtiği soğuk suyumuş
Yanık türkü
çığırarak uyumuş
Efkarına name katmış Sürmeli
Baba Türkmen beyi yola gelmiyor
Beylik gururundan kızı vermiyor
Kızı da sevdalı bunu bilmiyor
Kendini dağlara atmış Sürmeli
Dünürcüler elçileri çevrilmiş
Umut bitmiş koca çınar devrilmiş
Sevdiğide yadellere verilmiş
Hilâl kaşlarını çatmış Sürmeli
Beş çamlara kurmuş dergah otağı
Terkeylemiş yastık yorgan
yatağı
Üzerine örtmüş koza yaprağı
Kayaları yastık yapmış Sürmeli
Bir esinti ( GÜLBAHÇE ) nin
sözünden
Sıtkınan sevenler yanar özünden
Nida Tüfekçi’nin telli sazından
Mızrap dokundukça akmış Sürmeli
-----------------------------------------
Bu şiir Yozgat sürmelisi
türküsünün yaşanmış olan gizemli, aşk hikâyesini anlatmaktadır.
SALİM
GÜLBAHÇE
BERAT GECESİ
Yüce Râbbim bahşeylemiş bizlere
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Bir fırsat tanımız çaresizlere
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Bu geceyi ibadetle süslesek
Oruç ile ruhumuzu beslesek
Tövbe edip yakarışlar seslesek
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Bin aydan hayırlı kutsal bir
gece
Günahlardan arınalım böylece
İnşallah bağışlar yüceden yüce
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Kılınan namazlar dinin direği
Râsul’ümüz bekler duâ dileği
Kudret kalemiyle sevap Meleği
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Mevlâm buyuruyor işte vereyim
Ne dilersen gönlünüze sereyim
Kullarımı cennetimde göreyim
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Ey GÜLBAHÇE zikri al dillerine
Ne imkanlar sunmuş biz
kullarına
Duâcıyım erem hac yollarına
Berat Kandilimiz mübarek olsun
SALİM GÜLBAHÇE
……………................
……………................
YOZGAT’TAN
SELÂM
Yiğitlerin harman olduğu diyar,
Bozok yaylasından selâm getirdim.
Kalbindeki sevda, yirmi dört ayar.
Aşkın alâsından selâm getirdim.
Yozgat’ın her karış, toprak taşından,
Muslu belen geçit vermez
başından,
Desti kebabından ,ara aşından,
Keklik çorbasından, selâm
getirdim.
Yoğut mayasından, sarı
yağından,
Beşçam’ın gizemli, aşk otağından,
Sürmeli Çoban’ın,
sevdalarından,
Sevda yuvasından, selâm
getirdim.
Büyük Camisi’nden,
Çapanoğlu’ndan,
Eğrice’de yağan, kardan, doludan,
Ağustos ayında, buhar soludan,
Serin havasından. selâm getirdim.
Nohutlu Baba’nın, Kırk
Kızlar’ından,
Gelin Kayasının, ahuzarından,
Yürek göyündüren,
masallarından,
Kara sevdasından, selâm getirdim.
Bozoklar’dan gelen, dostluk
elinden,
Sürmeli’ye esen , seher
yelinden,
Nida TÜFEKÇİ’nin, namelerinden,
Kültür dehasından, selâm
getirdim.
Ahmet Efendi’den , dergah
ehlinden,
İman Deryası’ndan , ilim
nehrinden,
Büyük ŞEHİT veren, küçük
şehrinden,
Şehit sâlasından, selâm getirdim.
Bakî selâm olsun, bizden
sizlere,
Tebessüm nakşolsun, gül
benizlere.
GÜLBAHÇE‘nin sözü damlada
zerre,
Gönül deryasından, selâm
getirdim
SALİM GÜLBAHÇE
ÇORUM GÜZELLEMESİ
Her köşe gizemli, tarih
kokuyor.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Yirmi bir asıra, meydan okuyor.
Sanki
açık hava müzesi Çorum.
Kızılırmak, havzasına yayılmış.
Örenleri, ilçelere dağılmış.
Bogazkale, kainata duyulmuş.
Sanki
açık hava müzesi Çorum.
Anıtsal kapılar, boy boy dizilmiş.
Bozkaya’ya, kabartmalar kazılmış.
Çivi yazısıyla, tarih yazılmış.
Sanki
açık hava müzesi Çorum.
Aslanlı Kapıda, buna örnektir.
Sesli Kapı, törenlere ahenktir.
Bağrındaki tarih, Mısır’a
denktir.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Orta çağdan gelir, büyük
kalesi.
Oyma taştan, çeşmelerin lülesi.
Hasan Paşa dikmiş, saat kulesi.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Roma, Bizans, Osmanlının
dönemi.
Artırıyor, tarihteki önemi.
Hitit Festivali, anma töreni.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Büyük Tapınağı, seksen odalı.
Koyunbaba Köprü, hâlâ edalı.
Tarihi sevenler, ona sevdalı.
Sanki açık hava, müzesi Çorum.
Hatuşşaş’ın ünü, dünyada büyük.
Gün güne büyüyor, Alaca Hüyük.
Terk eden Bizans’ın, boynuysa
eğik.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Hasan Tuluk usta, tezgahı
kurmuş.
Döğme sanatıyla, eserler
sunmuş.
Eseri Paris’te, birinci olmuş.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Tarihi töresi, sırlar yumağı.
İskilip dolması, Keşkek yemeği.
Gülburmayla sıkma , bayram
damağı.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Kırklar Dağı, Mecitöz’e
yaslanmış.
Kartaltepe, Sungurlu’da
puslanmış.
Şehitliğe bakan, gözler
ıslanmış.
Sanki açık hava, müzesi Çorum.
Ezan yankılanır, Ulu Camii’den.
Taş türbeler, kalmak ister
yerinden.
Seda yankılanır, şehitlerinden.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Sarı leblebisi, dünya gözdesi.
Akçeltik’te hayran, koydu
herkesi.
Kargı'dan bakınca, eren tepesi.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Duyanlar koşuyor, Hingel adını.
Elde hazırlıyor, kızı kadını.
Asırlardır, kaybetmemiş tadını.
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Kuzey Sinop, güney Yozgat’a
karşı.
İskilip’te meşhur, tarihi
çarşı.
Tarihi bir nida, kürşad’ın
marşı
Sanki açık hava müzesi Çorum.
Güzelliği, saymak ile bitmiyor.
Gidip görmek gerek, söz kâr etmiyor.
GÜLBAHÇE’de gezdi, amma yetmiyor.
Sanki
açık hava müzesi Çorum.
---------------------------------------
Bu
şiir, Giresun/Şebinkarahisar’da yapılan, Hikmet Okuyar şiir yarışmasında,
Birincilik Ödülü almıştır.19.05.2010
SALİM GÜLBAHÇE
MUHTAR
EMMİ ( SOHBET )
Ben gideli köye ne haller
olmuş?
Muhtar emmi
noldu benim köyüme?
Bahçeler
bozulmuş gülleri solmuş
Muhtar emmi noldu benim köyüme?
Sorma yeğen sorma köyün halini
Bizim köy de sosyeteye karışdı
Köylü işden gücden çekti elini
Bizim köylü sosyeteye karışdı
Göremedim
souk, döğen, halalar
El taşıyla
bulgur çeken analar
Islığınan,
düven süren balalar
Muhtar emmi,
müze kurak köyüme?
Çocuklar bilmiyo döven taşını
Gelin kıtabınan yapar aşını
Makyaj ile inceltiyor kaşını
Bizim gelin, sosyeteye karıştı.
Yufka ekmek
yapan, fazla kalmamış
Parmak
çörek, kete, pideye dalmış
Şehirden
yumurta, alanda varmış
Muhtar emmi,
kümes yapak köyüme
Köye fırın
geldi, ekmek yapıyo
Avratlarda, tandırları kapıyo
Tezek bitti, odun kömür yakıyo
Bizim avrat sosyeteye karıştı
Düğün
bitmiş, gidiliyor balay'a
Dans
başlamış, itibar yok halaya
Her şey
dönmüş, fanteziye kolaya
Muhtar
emmi, şifa yok mu köyüme?
Gayrı tarlaları, mimzer ekiyo
Biçer döver ,deneleyip döküyo
Saptan samani da patos çekiyo
Bizim ırgat, sosyeteye karışdı
Deseneki,
harab oldu yöremiz
Ne gelenek
kaldı, ne de töremiz
Yöre, töre
kanser, biz de veremiz
Muhtar emmi
El Fatiha köyüme?
Galiba (GÜLBAHÇE) fazla abarttı
Biraz gerçek biraz latife kattı
Sosyete onun da aklına yattı
( GÜLBAHÇE ) de sosyeteye
karıştı
SALİM
GÜLBAHÇE
TÜRKİYEMİ SEVDİM
Kara sevda ile bağlanmış yürek
Hûdayı, Bayrağı ,vatanı sevdim
Mânânın narıyla dağlanmış yürek
Göndere Ay Yıldız takanı sevdim
Çeksemde cefasın gitmez ağrıma
Bağlamışım kara taşı bağrıma
Gözünü kırpmadan vatan uğruna
Kabrinde kefensiz yatanı sevdim
Ya baçağın ya kolunu kaybedip
Yinede bu vatan sağolsun deyip
Her zaman hazırım diye kükreyip
Bayrağa kanını katanı sevdim
Elbebek gülbebek sevgi vererek
Aydınlık yarına umut görerek
Gerekirse kurban olsun diyerek
Yavrusuna kına yakanı sevdim
Öyle bir sevdaki damarda kandır
Varlığı mutluluk yâdı figandır
Vatanım diyene işte vatandır
Yadıgar bırakan atamı sevdim
Gülbahçe‘yim aşkla yanıyor içim
Hepimiz kardeşiz bu kavga niçin
Tek Vatan tek Bayrak tek Millet için
Hainlere kurşun atanı sevdim
SALİM GÜLBAHÇE
BAYRAĞIMA
Al bayrağım ecdadımdan
emanet
İndiremez
kurşun atsa da namert
Şu an ben
korurum bendedir nöbet
Yan bakanın gözlerini oyarım
Rengini
almıştır asil kanımdan
Gücünüde şehit
atalarımdan
Bayrağım
kutsaldır tatlı canımdan
Uzanan elleri koldan kırarım
Onu diken
iplik kılcal damarım
Sökmek isteyene iner şamarım
Ömrüm var
oldukça fedadır canım
Ona söz söyleyen dili yararım
Bayrağım
göklerin hakimiyeti
O temsil
ediyor cumhuriyeti
Yakanları
affetmez türk milleti
Yakanları oracıkta yakarım
Serbest
dolaştıkca o hayasızlar
Utançtan
kızarır ayla yıldızlar
Şehitlerin
kemikleri sızılar
Verin bana seve seve asarım
GÜLBAHÇE’yim
bende Türkoğlu Türk’üm
Koruyup yüceltmek en büyük
ülküm
Feda olsun ona varlığım mülküm
Kabul
etmeyeni yurttan kovarım
Kovamassam hesabını
sorarım
MUHSİN
YAZICIOĞLU "ANISINA"
Nice
meşakkate göğsünü gerdi
Yılmadıki
Muhsin Yazıcıoğlu
Vatan
bayrak büyük sevdamdı derdi
Kalmadıki
Muhsin Yazıcıoğlu
Bayrak
sevdasıyla verdi hizmeti
Mamakta
yaşadı onca zahmeti
Birliği
sağlamak oldu serveti
Çalmadıki
Muhsin Yazıcıoğlu
Şarkışladan
doğup Maraş’ta battı
Şadolsun
ebedi uykuya yattı
Sönmeyen
meşale bir gül bıraktı
Solmadıki
Muhsin Yazıcıoğlu
Milliyetçi
ruhu asla sönmedi
Zulüm gördü
ilkesinden dönmedi
Gönüllerde
yaşayacak ölmedi
Ölmediki
Muhsin Yazıcıoğlu
Çağlayancerit’le
Yerköy arası
Oldu kem
talihin sifri karası
Sarılır mı
bu acının yarası
Gelmediki
Muhsin Yazıcıoğlu
Döngel köyü
döndermedi yüzünü
Keş dağıda
karla örttü gözünü
Gülbahçe'de
yaşla yazdı sözünü
Silmediki
Muhsin Yazıcıoğlu
***25-mart-2009
***
SALİM
GÜLBAHÇE
İSRAİL’DEN (KORU YARAB)
Ben bir masum yavrucağım
İsrail’den koru Yârab
Mermi olmuş oyuncağım
İsrail’den koru Yârab
Annem babam emmim ölmüş
Beş kardeşten üçü kalmış
Birisi de sakatlanmış
İsrail’den koru Yârab
Kardeşimin biri bebek
Onu kimler emzirecek?
Kimimiz var kime gidek?
İsrail’den koru Yârab
Bir ben kaldım ayaktayım
Şu an için hayattayım
Ölmek için sıradayım
İsrail’den koru Yârab
Bir bacım var bir gardaşım
Ne ekmek var nede aşım
Önüme eğildi başım
İsrail’den koru Yârab
Halimizi soran yok ki
Yaramızı saran yok ki
Nere gitsek param yok ki
İsrail’den koru Yârab
Ne iğne var ne de ilaç
Hafta oldu karnımız aç
Dinsizlere koyma muhtaç
İsrail’den koru Yârab
Gülbahçe’nin dileği bu
Bir lokma aş, bir yudum su
Gelsin Melekler ordusu
İsrail’den koru Yârab
SALİM GÜLBAHÇE
NOT : 26-MART-1995 YILINDA MEYDANA
GELEN
SORGUN MADEN OCAĞINDAKİ GIRİZU PATLAMASIYLA MEYDANA GELEN GÖÇÜKTE
KAYBETTİĞİMİZ OTUZ DOKUZ (39) İŞÇİNİN
ANISINA YAZILMIŞ AĞIT
SORGUN MADEN OCAĞI
-AĞIT-
Gırizu
patladı göçük yürüdü
Gencecik işçiler
yandı çürüdü
Sorgun,
Yozgatı yasa bürüdü
Bir bahane
oldu gazın kaçağı
Ocaklar
söndürdün maden ocağı
Ceset birer
birer çıktı geliyor
Analar
bacılar figan ediyor
Hala
acı acı duman tütüyor
Kalplere
sapladın sinsi bıçağı
Ocaklar
söndürdün maden ocağı
Bu göçük
ihmal mi yoksa kaza mı?
Suçluları
bulsak versek ceza mı?
Yoksa
Yaradan’dan bize eza mı?
Nerden aldın
sen bu kızgın sıcağı?
Ocaklar
söndürdün maden ocağı
Yediden
yetmişe mateme daldık
El ayak
dolaştı şaşırdık kaldık
Od
düştüğü yeri yakar inandık
Devleti
aradık köşe bucağı
Ocaklar
söndürdün maden ocağı
Patlamayla,
gözyaşımız çağlattın
Alları
soyutup kara bağlattın
Dostlar
ağlar düşmanıda ağlattın
Dal gibi
bıdadın kolu bacağı
Ocaklar
söndürdün maden ocağı
Vekil
misin Azrail'in yerine?
Mehdi
kılıcını aldın eline
Ağıt
oldun GÜLBAHÇE 'nin diline
Her
taraftan yandık olduk saçağı
Ocaklar
söndürdün maden ocağı
SALİM
GÜLBAHÇE
YOKSULUN BAYRAMI
Bayramların farkı yoksa
Yoksul neylesin bayramı
Yarı açsa yarı toksa
Yoksul neylesin bayramı
Alamamış bir gocuğu
Sevinememiş çocuğu
Tatmamışsa et sucuğu
Yoksul neylesin bayramı
Kapısını çalan varmı
Arzuhalin soran varmı
Yarasını saran varmı
Yoksul neylesin bayramı
Kurban alıp gelememiş
Bayramlığın giyememiş
Yavrum bayram diyememiş
Yoksul neylesin bayramı
Cebinde yoksa parası
Azmıştır kanar yarası
Bu yoksulluk yüz karası
Yoksul neylesin bayramı
Gülbahçe‘ nin ağrısı bu
Dinleyene çağrısı
bu
Acı amma
doğrusu bu
Yoksul neylesin bayramı
SALİM
GÜLBAHÇE
GELİN KAYNANA DESTANI ( 2 )
Gelişinle neşe
doldu evime.
Gayrı gam gasavet keder neyime.
Güzelliğin destan oldu köyüme.
Düşman çatlatacak boylusun gelin.
Ben ana yurdumu terkedip
geldim.
Çok şükür ikinci anayı buldum.
Sevginle övgünle bahtiyar oldum.
Ömrün uzun olsun şirin kaynana.
Güneş gibi doğdun ısındı yuvam.
Bal
oldu yediğim samırsak suvan.
Kıskanıyor
bizi methini duyan.
Tatlı
dilli güzel huylusun gelin.
Ne kinin var ne garezin ne
kastın.
Ne beni küstürdün ne kendin
küstün.
Beni kızın gibi bağrına bastın.
Hayır öğütlüsün şirin kaynana.
Olgunlaşmış hayrı şerri bilmişsin.
Saçlarını taramışsın örmüşsün.
Asil kibar helal sütü emmişsin.
Ecdadına rahmet soylusun gelin.
Allah başımızdan eksik etmesin.
Her sozün nasihat konuş
bitmesin.
Uzun yaşa ecelin er yetmesin.
Evime gönlüme sultan kaynana.
Çamaşır bulaşık yıkama sakın.
Altınlar gümüşler inciler takın.
Oğlumla kol kola gezmeye bakın.
Gönlumde oğlumla aynısın gelin.
Ne çamaşır ne bulaşık yıkattın.
Nede pişmiş aşımıza su kattın.
Hem övmekten hem sevmekten
bıkmadın.
Sığınacak dalsın şirin kaynana.
Gülbahçe’de düş görüyor
hay’rola.
Gelin kaynanayı taktı kol kola.
Acep böyle hoş geçinen
varm’ola.
Dileğim böylolsun gelin kaynana.
ALDIĞI
ÖDÜLLER:
1)
1989,
Yozgat’ta yapılan Hıdırellez (Çamlıkta
Eğrİce) şiir yarışmasında ÜÇÜNCÜLÜK,
2)
2008,
Bodrumda düzenlenen Uluslar arası şiir şöleninde (BODRUM ŞİİRİ) Mansiyon (Jüri özel ödülü),
3)
2009, YOZGAT
GÜZELLEMESİ ŞİİRİ, Hikmet OKUYAR (ÖZEL) ödüllü,
BİRİNCİLİK,
4)
2009,
Türkiye Azarbaycan Kültür Bakanlıklarının birlikte hazırladıkları ANTOLOJİYE
konulmak üzere 2 adet şiiri,
5)
2010,
ÇORUM GÜZELLEMESİ ŞİİRi:* Hikmet OKUYAR
( ÖZEL ) ödüllü BİRİNCİLİK ödüllerini aldı.
YAYINLANAN ŞİİRLERİ :
1)
1991,
İSRAFI
ÖNLEME TASARRUFA ÇAĞRI: * Kültür
Bakanlığı Yayınları Kitabı, bir
(1) şiir.
2)
1992,
YAŞAYAN
HALK OZANLARI ANTOLOJİSİ: “Kültür ve Turizm Bakanlığı Antolojisi” İki (2)
şiir.
3)
1992,
DURBİLMEZ, Bayram. DESTANLARLA ERZİNCAN :
*** Adlı Kitap bir (1) şiir
4)
1993,
DURBİLMEZ, Bayram. AĞLA ÇINARIM AĞLA : Adlı Kitapta iki (2) şiir,
5)
1998,
DURBİLMEZ, Bayram. TAŞPINARLI HALK ŞAİRLERİ : Adlı Kitap beş (5) şiir.
6)
1998,
DOĞAN, Durali. YOZGAT
ŞAİR ve YAZARLARI : Kültür Yayınları Dizisi*’ın hazırladığı Kitap, beş
(5 ) adet şiir.
7)
2004, DURBİLMEZ, Bayram. OZANLARDAN YÜREKLİ SÖZLER:
Adlı Kitap bir (1) şiir.
8)
2005,
YOZGAT
ŞAİR ve YAZARLAR ANSİKLOPEDİSİ : Durali
DOĞAN’ın iki (2) adet şiir
9)
2007,
GÖKSOY, Yılmaz. ATATÜRK ve YOZGAT
"YOZGAT BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI (Atatürkün Yozgat’a Gelişi)
bir (1) şiir.
10)
2008,
AYDIN, Gündüz. GÜLDESTE "SEVGİ YOLU: "Adlı, hazırladığı Antolojide
beş (5) şiir.
11)
2008,
DURBİLMEZ, Bayram. AŞIK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI: Adlı Kitap, yedi (7) şiir.
12)
2010,
SİVASLI ŞAİRLER DERNEĞİNİN HAZIRLADIĞI ANTOLOJİ: bir (1) Şiir.
13)
2010,
SERİN, Sabiha, “KAR TANELERİ” Adlı Kitapta bir (1) Şiiri yer aldı.
İLETİŞİM ADRESİ:
Fatih Mah. Stadyum Cad. 75.Yıl
Ana Okulu Müdürlüğü, YOZGAT
Cep Tel: 0 543 947 4623 ---EV
Tel: 0 354 2124095 – İş Tel: 0 354 2176630
MSN : ( salim_1958@hotmail.com ) (
gulbahcesalim@gmail.com )
KAYNAKLAR:
- http://www.antoloji.com/salim-gulbahce/siirleri/
- http://www.antoloji.com/azerbaycana-siiri/
- tr-tr.facebook.com/gulbahcem
- http://www.edebiyatdefteri.com/siir/506641/yozgat-arabasisi.html
- http://www.medya73.com/yozgatli-sair-salim-gulbahce-siir-yarismasinda-birinci-oldu-haberi-564815.html
- http://www.duralidogan.com/yazar.asp?yaziID=254
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder