16 Ekim 2016 Pazar

SALİM GÜLBAHÇE’NİN HAYATI ve ESERLERİ, Abdullah Çağrı ELGÜN

              SALİM GÜLBAHÇE’NİN  HAYATI ve                ESERLERİ,  Abdullah Çağrı ELGÜN
HAYATI:
 Şair, Salim GÜLBAHÇE 1958 YOZGAT / Taşpınar köyü doğdu.  Lise mezun olduktan sonra üniversiteye giti ise de  çeşitli sebeplerden ayrıldı.
Evli olup biri oğlan biri kız olmak üzere  iki  çocuk  babasıdır.
Babası Seyit Sami efendi, Annesi Satı Hanımdır; ancak babası iki evli olduğundan Salim GÜLBAHÇE, ikinci eş olan Nazife Hanımdan doğma olup, resmî nikahlı olan ilk eşi, Satı Hanımın nüfüsüna kayıtlıdır.
Şiir hayatına on altı on yedi yaşlarında gizemli bir duygunun rüzgarıyla  başladı.
Şiirlerinde “GÜLBAHÇE” mahlasını kullanarak  yazmaya  başladı. Yazdığı ilk şiirleri 1977 yılında Yozgatta günlük çıkan, dört sayfalık  “Anadolu Gazetesi” isimli  mahalli gazetede  yayınlandı.
Daha sonraları 1983’te “Kültür Bakanlığı  Araştırma görevlileri tarafından kendisinin tespit edilmesi ve şiirlerinden bazı örnekler alınarak Bakanlığın Antolojisinde yer alması şairin, şiir yazma şevkini kamçıladı. Bu teşvik edici yönlendirme çalışmalarına hız katmış, şiirlerinin çeşitli antoloji ve kitaplarda yayınlanma yolunu açmıştır. 
Bugüne kadar  beş yüze yakın şiir yazmış; ama  henüz basılmış bir kitabı bulunmamaktadır.
Her konuda şiiri bulunan şairin ağırlıklı olarak: “Tasavvuf, Nasihat, Ağıt, Taşlama, Methiye, Gelenekler, Vatan  ve Aşk”  konulu şiirleri mevcuttur.
Kültür Bakanlığının “1983 te tesbit ettiği ve 1986 da resmi olarak kayıtlı, şairler listesine alınmış; ve Bakanlığın çağrısı üzerine, kimlik kartı başvurusunu yenileyerek 2010 yılında “Halk Şairi Kimliği” Bakanlık Kimliği İl Kültür Müdürlüğü tarafından kendisine teslim edilmiştir.”
Kültür Bakanlığının Kayıtlı Halk Şairlerinden olan Salim Gülbahçe, Türkiye genelinde  yapılan şiir yarışması ve şiir şöleni  etkinliklerine de katılarak memleketi olan YOZGAT’ı temsil  etmektedir.
“Yozgat’ta 2006  yılında  Kurulan YOŞAYBİR ( Yozgat Şairler ve Yazarlar Birliği ) Derneğinin Kurucu Üyelerindendir.
 Ayrıca Radyo ve TV  Programlarındaki davetlere  iştirak ederek Türk Halk Edebiyatının ve Halk şiirinin yaşanması ve yaşatılması adına, şiirlerinden örnekler sunarak  etkinliklerini devam ettirmektedir.
Yozgat, Bozlak, Türk Folklörü, Erciyes, Bozok, Sevgi Yolu, Maki, gibi dergilerle Yozgat. Adana, Ankara… vb. gibi Mahalli gazetelerde değişik zamanlarda bir çok şiirlerine yer verilmiştir.
Yozgatlı Şair Salim Gülbahçe, halen Yozgat’ta bulunan 75.Yıl Anaokulunda memur olarak görev yapmaktadır

ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞI MAHLAS:
Şairin şiirlerinde soy ismi olan sadece “GÜLBAHÇE” mahlasını kullanmış olduğunu yine şiirlerinden öğüreniyoruz. Elimizde bir delil olması açısından bir kaç şiirinden alınmış örnekleri aşağıya alıyorum:

“Bir esinti ( GÜLBAHÇE ) nin sözünden
Sıtkınan sevenler  yanar özünden
Nida Tüfekçi’nin telli sazından
Mızrap dokundukça akmış Sürmeli
 (GÜLBAHÇE, Salim;  SÜRMELİ SEVDASI  )”
  
“GÜLBAHÇE’yim bende Türkoğlu Türk’üm
Koruyup yüceltmek en büyük ülküm
Feda olsun ona varlığım mülküm
Kabul etmeyeni yurttan kovarım
Kovamassam  hesabını sorarım
(GÜLBAHÇE, Salim;  BAYRAĞIMA)”

“Döngel köyü döndermedi yüzünü
Keş dağıda karla örttü gözünü
Gülbahçe'de yaşla yazdı sözünü
Silmediki Muhsin Yazıcıoğlu
(GÜLBAHÇE, Salim;  MUHSİN YAZICIOĞLU "ANISINA")”

“Gülbahçe’de düş görüyor  hay’rola.
Gelin kaynanayı taktı kol kola.
Acep böyle hoş geçinen  varm’ola.
Dileğim böylolsun gelin kaynana.
 (GÜLBAHÇE, Salim;  GELİN  KAYNANA  DESTANI ( 2 ))”

ŞAİRİN ŞİİRLERİNDEKİ KONULAR:
Salim GÜLBAHÇE’nin, şiirlerinde kullandığı konular, konu başlıkları ve işlediği temâlar açısından bakıldığında o millî ve yerli hayata dair ne varsa işlemiştir denebilir. Şairin aşağıdaki sıraladığımız  kelimeleri bu sözümüzün en güzel belgesidir:
Yozgat, Karamağra, Çayıralan, Çekerek, Çandır, Bozok, Cavlak, Sorgun, Akdağmadeni, Görkemli Cehrilik, Gelin Kayası, Yerköy, Aydıncık’ın Öreni, Yenifakılı, Kadışehri, Gelingüllü Esenli'nin Göleti, Çapanoğlu, Beşçamlar, Sürmeli, Çamlık Sırtları, Baba Türkmen, Nida Tüfekçi, Berat Kandili, Mevlâ, Sürmeli Çoban, Büyük Camii, Çapanoğlu, Nohutlu Baba, Kırk Kızlar, Gelin Kayası, İman Deryası, Bozkaya, Kızılırmak, Havzası, Aslanlı Kapı, Sesli Kapı;
Mısır, Çorum, Hasan Paşa, Saat Kulesi, Roma, Bizans, Osmanlı, Koyunbaba Köprüsü, Hatuşşaş, Alaca Hüyük, Bizans, Hasan Tuluk Usta, Paris, İskilip Dolması,  Keşkek Yemeği, Gülburma, Sıkma, Kırklar Dağı, Mecitöz, Kartaltepe, Sungurlu, Ulu Camii, Hingel, Sarı Leblebisi, Kargı, Akçeltik, Kuzey Sinop, Avrat, Tandırları,Tezek, Hûda, Bayrak,Vatan, Tek Vatan Tek Bayrak Tek Millet, Türkoğlu Türk, Mamakta, Muhsin Yazıcıoğlu, Maraş, Çağlayancerit, Döngel, Keş Dağı, İsrail, Mehdi, Azrail, Kurban Bayramı, Altınlar, Gümüşler,  İnciler… vb konuları işlemiş olduğunu görüyoruz.
EDEBî ŞAHSİYETİ:
Salim GÜLBAHÇE, yerli hayatı, mahallî dili, Yozgat ve çevresini, yakın illeri ve bu bölgelerin önem arz eden örfleri, adetleri, gelenekleri, yemekleri, günlük hayatın meşakkatli gidişini, devrin değişimini, sosyal yaşayış hakkında bizleri bilgilendiriyor.
Şiirlerinde zengin bir kelime dağarcığına yer veriyor. Donanımlı, mahallî ve millî hayatı iyi bilen ve şiirlerinde işleyen şairlerimiz çağdaş şairlerimiz arasında yer alıyor. Şiirlerinin bütününde yerlî, mahallî, millî ve manevî değerlere dair izler ve akisler bulunmaktadır.

Şair, Halk şiirinde âşıklar geleneğine uyarak, şiirlerini DÖRTLÜKLER (HANE, KITA, BENT) halinde söylemektedir. Bu şiirler dörtlük halinde kurulup ölçülü, kafiyeli ve hece ile örülüp, KATARLAR halinde dizilmektedir. Halk şiirinde HECE ye PARMAK HESABI adı verilen millî ölçünün yedili, sekizli, on birli kalıplarını kullandığını söyleyebiliriz. 

Şair şiirlerinde kullandı vezin(ölçü) yedili, sekizli ve onbirli hece veznidir.  Türk Halk Edebiyatının en önemli ve millî ölçüsü olan ve adına eski devirlerde “PARMAK HESABI” da denilen hece ölçüsünü kullanıyor. Özellikle on birli kalıp onun daha kolay ve külfetsiz şiir verebildiği kalıptır. Zaman zaman yedi ve sekizli kalıplara da kaydığı oluyor. Aşağıda verilen örnek bunun ispatıdır:

“Ben bir masum yavrucağım
İsrail’den koru Yârab
Mermi olmuş oyuncağım
İsrail’den koru Yârab

Annem babam emmim ölmüş
Beş kardeşten üçü kalmış
Birisi de sakatlanmış
İsrail’den koru Yârab!”
GÜLBAHÇE, Salim; (İSRAİL’DEN (KORU YARAB)

Salim MUHTAR EMMİ ( SOHBET )
Ben gideli köye ne haller olmuş?
Muhtar emmi noldu benim köyüme?
Bahçeler bozulmuş gülleri solmuş

Muhtar emmi noldu benim köyüme?

Sorma yeğen sorma köyün halini

Bizim köy de sosyeteye karışdı
Köylü işden gücden çekti elini
Bizim köylü sosyeteye karışdı

Göremedim souk, döğen, halalar
El taşıyla bulgur çeken analar
Islığınan, düven süren balalar
Muhtar emmi, müze kurak  köyüme?

Çocuklar bilmiyo döven taşını
Gelin kıtabınan yapar aşını
Makyaj ile inceltiyor kaşını
Bizim gelin, sosyeteye karıştı.

Yufka ekmek yapan, fazla kalmamış
Parmak çörek, kete, pideye dalmış
Şehirden yumurta, alanda varmış
Muhtar emmi, kümes yapak  köyüme

Köye fırın geldi, ekmek yapıyo
Avratlarda, tandırları kapıyo
Tezek bitti, odun kömür yakıyo
Bizim avrat sosyeteye karıştı
GÜLBAHÇE, Salim; MUHTAR EMMİ ( SOHBET ) (İSRAİL’DEN (KORU YARAB)
MUHTAR EMMİ ( SOHBET )
MUHTAR EMMİ ( SOHBET )

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
YOZGAT GÜZELLEMESİ -1-
Yâdellerde hasretini çektiğim,
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
Andıkça da şiirlere döktüğüm..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Yerköy’ün dört mevsim iklimine bak,
Dokuz ay dalında sararmaz yaprak,
Kavuna tat veren kırmızı toprak..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Sorgun merkezine kaplıca veren,
Suyuna yıldızlı tesisler kuran,
Gelişim hızıyla dimağ durduran..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Tarihçe de benzeri yok dünyada,
Gizemli kemeri yaşar hülyada,
Hitit uygarlığı Sarıkaya’da..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Bir çıktı pir çıktı Cavlak deresi,
Bereket diyarı oldu yöresi,
Bozulmamış geleneği töresi..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Karamağra, Çayıralan, Çekerek,
İştah açar lavaşıyla, çökelek.
Üstünede has naneyle, efelek..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Şefaatli sarı buğday ambarı,
Arpa nohut çavdar mercimek darı,
Boğazlıyan’da bal şeker pancarı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Akdağmadeni’nin ardıcı çamı,
Mesiresi döker kederi gamı,
Salebi, sakızı, sulu şalgamı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Büyüknefes’te de tarih alası,
Görkemli Cehrilik, Gelin Kayası,
Yaylamızda icat yoğurt mayası..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Kazankaya kanyonundan bakarken,
Bal kayadan süzülerek akarken,
Çiğdem çiçek nevruz lâle kokarken..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Çandır'ın her yanı üzüm bağları,
Kekik tadı verir tereyağları,
Misk anber kokulu yüce dağları..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Gönüller arzular Kadışehri’ni,
Kemer gibi akıp giden nehrini,
Testi kebap seven bilir kadrini..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Gizemlidir Aydıncık’ın öreni,
Hayran bırakıyor gelip göreni,
Yufkasına dut çalması süreni..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Saraykent tarihten adını almış,
Eski sarayları namını salmış,
Padişahlar konuk etmiş yollamış,
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm

Trenle tanınmış Yenifakılı,
El emeği raylarının çakılı,
Tünelleri düşündürür akılı..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Gelin güllü Esenli'nin göleti,
Deniz gibi cezbediyor milleti,
Yozgat'ta başka tat sazanın eti..
Bozok sevdasıyla Yozgat'a selâm.

Adında Pir’lerin duâsı vardır,
Mertlik ünvanları hep aşikardır,
Çapanoğlu'ndan da bir yadigardır..
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.

Destan oldu Beşçamlar'ın dünyası,
İz bıraktı Sürmeli’nin Nida'sı,
Bozok GÜLBAHÇE'de ''Yozgat Sevdası''
Bozok sevdasıyla Yozgat’a selâm.
-------------------------------------------------------
Bu şiir, Giresun/Şebinkarahisarda yapılan, 12.Hikmet okuyar şiir yarışmasında, Birincilik Ödülü almıştır.19.05.2009
SALİM GÜLBAHÇE
MİRAS KAVGASI
Bir miras bıraktın bela başıma
Baba bize niye miras bıraktın?
Hem bacıma küstüm hem gardaşıma
Baba bize niye miras bıraktın?

Yaşadığın yuva örene döndü
Dostların üzüldü düşmanın güldü
Neyin varsa, bilki seninle öldü
Baba bize niye miras bıraktın?

Bizler evlatların hayırsız çıktık
Köyünü batırdık evini yıktık
Ocağın yakmadık mülkünü yaktık
Baba bize niye miras bıraktın?

Alan yok satan yok virane oldu
Herkes ince ince hesaba daldı
Ne muhabbet kaldı ne huzur kaldı
Baba bize niye miras bıraktın?

Keşke bize miras bırakmasaydın
Hayırlı amêle sen harcasaydın
Yoksula dertliye derman olsaydın
Baba bize niye miras bıraktın?

Hayrâ sarf etseydin hayrı olurdu
Kazandığın servet senle gelirdi
Oğlun GÜLBAHÇE‘ de huzur bulurdu
Baba bize niye miras bıraktın?
                  SALİM GÜLBAHÇE
         ……………................
SÜRMELİ SEVDASI 
Bir gönül sevdası  bir aşk masalı
Gönlünün gözüyla bakmış Sürmeli
Yaşamışya    gasavetli   tasalı
Çamlık sırtlarında yatmış  Sürmeli

Meyil vermiş ulaşılmaz güzele
Gönül gülistanı dönmüş gazele
Çal kavalın yaraların tazele
Aşkın acısını tatmış Sürmeli

Bir elde kavalı bir elde sazı
Yüreğine düşmüş bir ince sızı
Kendi çoban sevdiği de bey kızı
Gönül bu abayı yakmış Sürmeli

Kara sevda dedikleri buyumuş
Yediği içtiği  soğuk suyumuş
Yanık türkü çığırarak  uyumuş
Efkarına name katmış Sürmeli

Baba Türkmen beyi yola gelmiyor
Beylik gururundan kızı  vermiyor
Kızı da sevdalı bunu bilmiyor
Kendini dağlara atmış Sürmeli

Dünürcüler elçileri  çevrilmiş
Umut bitmiş  koca çınar devrilmiş
Sevdiğide yadellere verilmiş
Hilâl kaşlarını çatmış Sürmeli

Beş çamlara kurmuş dergah otağı
Terkeylemiş yastık yorgan yatağı
Üzerine örtmüş koza yaprağı
Kayaları yastık yapmış Sürmeli

Bir esinti ( GÜLBAHÇE ) nin sözünden
Sıtkınan sevenler  yanar özünden
Nida Tüfekçi’nin telli sazından
Mızrap dokundukça akmış Sürmeli
-----------------------------------------
Bu şiir Yozgat sürmelisi türküsünün yaşanmış olan gizemli, aşk hikâyesini anlatmaktadır.
                                               SALİM GÜLBAHÇE
BERAT GECESİ
Yüce Râbbim bahşeylemiş bizlere
Berat Kandilimiz mübarek olsun
Bir fırsat tanımız çaresizlere
Berat Kandilimiz mübarek olsun

Bu geceyi ibadetle süslesek
Oruç ile ruhumuzu beslesek
Tövbe edip yakarışlar seslesek
Berat Kandilimiz mübarek olsun

Bin aydan hayırlı kutsal bir gece
Günahlardan arınalım böylece
İnşallah bağışlar yüceden yüce
Berat Kandilimiz mübarek olsun

Kılınan namazlar dinin direği
Râsul’ümüz  bekler duâ dileği
Kudret kalemiyle sevap Meleği
Berat Kandilimiz mübarek olsun

Mevlâm buyuruyor işte vereyim
Ne dilersen gönlünüze sereyim
Kullarımı cennetimde göreyim
Berat Kandilimiz mübarek olsun

Ey GÜLBAHÇE zikri al dillerine
Ne imkanlar sunmuş biz kullarına
Duâcıyım erem hac yollarına
Berat Kandilimiz mübarek olsun
                      
                        SALİM GÜLBAHÇE
               ……………................

YOZGAT’TAN SELÂM

Yiğitlerin harman olduğu diyar,
Bozok yaylasından selâm getirdim.
Kalbindeki sevda, yirmi dört ayar.
Aşkın alâsından selâm getirdim.

Yozgat’ın her karış, toprak taşından,
Muslu belen geçit vermez başından,
Desti kebabından ,ara aşından,
Keklik çorbasından, selâm getirdim.

Yoğut mayasından, sarı yağından,
Beşçam’ın  gizemli, aşk otağından,
Sürmeli Çoban’ın, sevdalarından,
Sevda yuvasından, selâm getirdim.

Büyük Camisi’nden, Çapanoğlu’ndan,
Eğrice’de  yağan, kardan, doludan,
Ağustos ayında, buhar soludan,
Serin havasından. selâm getirdim.

Nohutlu Baba’nın, Kırk Kızlar’ından,
Gelin Kayasının, ahuzarından,
Yürek göyündüren, masallarından,
Kara  sevdasından, selâm getirdim.

Bozoklar’dan gelen, dostluk elinden,
Sürmeli’ye esen , seher yelinden,
Nida TÜFEKÇİ’nin, namelerinden,
Kültür dehasından, selâm getirdim.

Ahmet Efendi’den , dergah ehlinden,
İman Deryası’ndan , ilim nehrinden,
Büyük ŞEHİT veren, küçük şehrinden,
Şehit sâlasından,  selâm getirdim.

Bakî selâm olsun, bizden sizlere,
Tebessüm nakşolsun, gül benizlere.
GÜLBAHÇE‘nin sözü damlada zerre,
Gönül deryasından, selâm getirdim
                           SALİM GÜLBAHÇE
ÇORUM GÜZELLEMESİ
Her köşe gizemli, tarih kokuyor.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.
Yirmi bir asıra, meydan okuyor.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Kızılırmak, havzasına yayılmış.
Örenleri, ilçelere dağılmış.
Bogazkale, kainata duyulmuş.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Anıtsal kapılar, boy boy dizilmiş.
Bozkaya’ya, kabartmalar kazılmış.
Çivi yazısıyla,  tarih yazılmış.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Aslanlı Kapıda, buna örnektir.
Sesli Kapı, törenlere ahenktir.
Bağrındaki tarih, Mısır’a denktir.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Orta çağdan gelir, büyük kalesi.
Oyma taştan, çeşmelerin lülesi.
Hasan Paşa dikmiş, saat kulesi.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Roma, Bizans, Osmanlının dönemi.
Artırıyor, tarihteki önemi.
Hitit Festivali, anma töreni.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Büyük Tapınağı, seksen odalı.
Koyunbaba Köprü, hâlâ edalı.
Tarihi sevenler, ona sevdalı.
Sanki  açık hava, müzesi Çorum.

Hatuşşaş’ın ünü, dünyada büyük.
Gün güne büyüyor, Alaca Hüyük.
Terk eden Bizans’ın, boynuysa eğik.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Hasan Tuluk usta, tezgahı kurmuş.
Döğme sanatıyla, eserler sunmuş.
Eseri Paris’te,  birinci olmuş.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Tarihi töresi, sırlar yumağı.
İskilip dolması,  Keşkek yemeği.
Gülburmayla sıkma , bayram damağı.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Kırklar Dağı, Mecitöz’e yaslanmış.
Kartaltepe, Sungurlu’da puslanmış.
Şehitliğe bakan, gözler ıslanmış.
Sanki  açık hava, müzesi Çorum.

Ezan yankılanır, Ulu Camii’den.
Taş türbeler, kalmak ister yerinden.
Seda yankılanır, şehitlerinden.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Sarı leblebisi, dünya gözdesi.
Akçeltik’te hayran, koydu herkesi.
Kargı'dan bakınca, eren tepesi.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Duyanlar koşuyor, Hingel adını.
Elde hazırlıyor, kızı kadını.
Asırlardır,  kaybetmemiş tadını.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Kuzey Sinop, güney Yozgat’a karşı.
İskilip’te meşhur, tarihi çarşı.
Tarihi bir nida, kürşad’ın marşı
Sanki  açık hava müzesi Çorum.

Güzelliği, saymak ile bitmiyor.
Gidip görmek gerek, söz kâr etmiyor.
GÜLBAHÇE’de gezdi, amma yetmiyor.
Sanki  açık hava müzesi Çorum.
---------------------------------------
Bu şiir, Giresun/Şebinkarahisar’da yapılan, Hikmet Okuyar şiir yarışmasında, Birincilik Ödülü almıştır.19.05.2010
                                 SALİM GÜLBAHÇE
MUHTAR EMMİ ( SOHBET )
Ben gideli köye ne haller olmuş?
Muhtar emmi noldu benim köyüme?
Bahçeler bozulmuş gülleri solmuş

Muhtar emmi noldu benim köyüme?

Sorma yeğen sorma köyün halini

Bizim köy de sosyeteye karışdı
Köylü işden gücden çekti elini
Bizim köylü sosyeteye karışdı

Göremedim souk, döğen, halalar
El taşıyla bulgur çeken analar
Islığınan, düven süren balalar
Muhtar emmi, müze kurak  köyüme?

Çocuklar bilmiyo döven taşını
Gelin kıtabınan yapar aşını
Makyaj ile inceltiyor kaşını
Bizim gelin, sosyeteye karıştı.

Yufka ekmek yapan, fazla kalmamış
Parmak çörek, kete, pideye dalmış
Şehirden yumurta, alanda varmış
Muhtar emmi, kümes yapak  köyüme

Köye fırın geldi, ekmek yapıyo
Avratlarda, tandırları kapıyo
Tezek bitti, odun kömür yakıyo
Bizim avrat sosyeteye karıştı

Düğün bitmiş, gidiliyor balay'a
Dans başlamış, itibar yok halaya
Her şey dönmüş, fanteziye kolaya
Muhtar emmi, şifa yok mu  köyüme?

Gayrı tarlaları, mimzer ekiyo
Biçer döver ,deneleyip döküyo
Saptan samani da patos çekiyo
Bizim ırgat, sosyeteye karışdı

Deseneki, harab oldu yöremiz
Ne gelenek kaldı, ne de töremiz
Yöre, töre kanser, biz de veremiz
Muhtar emmi El Fatiha köyüme?

Galiba (GÜLBAHÇE) fazla abarttı
Biraz gerçek biraz latife kattı
Sosyete onun da aklına yattı
( GÜLBAHÇE ) de sosyeteye karıştı
                                  SALİM GÜLBAHÇE
TÜRKİYEMİ SEVDİM
Kara sevda ile bağlanmış yürek
Hûdayı, Bayrağı ,vatanı sevdim
Mânânın narıyla dağlanmış yürek
Göndere Ay Yıldız takanı  sevdim

Çeksemde cefasın gitmez ağrıma
Bağlamışım kara taşı bağrıma
Gözünü kırpmadan vatan uğruna
Kabrinde kefensiz yatanı sevdim

Ya baçağın ya kolunu kaybedip
Yinede bu vatan sağolsun deyip
Her zaman hazırım diye kükreyip
Bayrağa kanını katanı sevdim

Elbebek gülbebek sevgi vererek
Aydınlık yarına umut görerek
Gerekirse kurban olsun diyerek
Yavrusuna kına yakanı sevdim

Öyle bir sevdaki damarda kandır
Varlığı mutluluk yâdı figandır
Vatanım diyene işte vatandır
Yadıgar bırakan atamı sevdim

Gülbahçe‘yim aşkla yanıyor içim
Hepimiz kardeşiz bu kavga niçin
Tek Vatan tek Bayrak tek Millet için
 Hainlere kurşun atanı sevdim
                                 SALİM GÜLBAHÇE
BAYRAĞIMA
Al bayrağım ecdadımdan emanet
İndiremez kurşun atsa da namert
Şu an ben korurum bendedir nöbet
Yan bakanın gözlerini oyarım

Rengini almıştır asil kanımdan
Gücünüde şehit atalarımdan
Bayrağım kutsaldır tatlı canımdan
Uzanan elleri koldan kırarım

Onu diken iplik kılcal damarım
Sökmek isteyene iner şamarım
Ömrüm var oldukça fedadır canım
Ona söz söyleyen dili yararım

Bayrağım göklerin hakimiyeti
O temsil ediyor cumhuriyeti
Yakanları affetmez türk milleti
Yakanları  oracıkta yakarım

Serbest dolaştıkca o hayasızlar
Utançtan kızarır ayla yıldızlar
Şehitlerin kemikleri sızılar
Verin bana seve seve  asarım

GÜLBAHÇE’yim bende Türkoğlu Türk’üm
Koruyup yüceltmek en büyük ülküm
Feda olsun ona varlığım mülküm
Kabul etmeyeni yurttan kovarım
Kovamassam  hesabını  sorarım

MUHSİN YAZICIOĞLU "ANISINA" 
Nice meşakkate göğsünü gerdi
Yılmadıki Muhsin Yazıcıoğlu
Vatan bayrak büyük sevdamdı derdi
Kalmadıki Muhsin Yazıcıoğlu

Bayrak sevdasıyla verdi hizmeti
Mamakta yaşadı onca zahmeti
Birliği sağlamak oldu serveti
Çalmadıki Muhsin Yazıcıoğlu

Şarkışladan doğup Maraş’ta battı
Şadolsun ebedi uykuya yattı
Sönmeyen meşale bir gül bıraktı
Solmadıki Muhsin Yazıcıoğlu

Milliyetçi ruhu asla sönmedi
Zulüm gördü ilkesinden dönmedi
Gönüllerde yaşayacak ölmedi
Ölmediki Muhsin Yazıcıoğlu

Çağlayancerit’le Yerköy arası
Oldu kem talihin sifri karası
Sarılır mı bu acının yarası
Gelmediki Muhsin Yazıcıoğlu

Döngel köyü döndermedi yüzünü
Keş dağıda karla örttü gözünü
Gülbahçe'de yaşla yazdı sözünü
Silmediki Muhsin Yazıcıoğlu
***25-mart-2009 *** 
                                    SALİM GÜLBAHÇE
İSRAİL’DEN (KORU YARAB)
Ben bir masum yavrucağım
İsrail’den koru Yârab
Mermi olmuş oyuncağım
İsrail’den koru Yârab

Annem babam emmim ölmüş
Beş kardeşten üçü kalmış
Birisi de sakatlanmış
İsrail’den koru Yârab

Kardeşimin biri bebek
Onu kimler emzirecek?
Kimimiz var kime gidek?
İsrail’den koru Yârab

Bir ben kaldım ayaktayım
Şu an için hayattayım
Ölmek için sıradayım
İsrail’den koru Yârab

Bir bacım var bir gardaşım
Ne ekmek var nede aşım
Önüme eğildi başım
İsrail’den koru Yârab

Halimizi soran yok ki
Yaramızı saran yok ki
Nere gitsek param yok ki
İsrail’den koru Yârab

Ne iğne var ne de ilaç
Hafta oldu karnımız aç
Dinsizlere koyma muhtaç
İsrail’den koru Yârab

Gülbahçe’nin dileği bu
Bir lokma aş, bir yudum su
Gelsin Melekler ordusu
İsrail’den koru Yârab
                  SALİM GÜLBAHÇE

NOT : 26-MART-1995 YILINDA MEYDANA
GELEN SORGUN MADEN OCAĞINDAKİ GIRİZU PATLAMASIYLA MEYDANA GELEN GÖÇÜKTE KAYBETTİĞİMİZ   OTUZ DOKUZ (39) İŞÇİNİN ANISINA YAZILMIŞ AĞIT

SORGUN MADEN OCAĞI
-AĞIT-
Gırizu patladı göçük yürüdü
Gencecik işçiler yandı çürüdü
Sorgun, Yozgatı yasa bürüdü
Bir bahane oldu gazın kaçağı
Ocaklar söndürdün maden ocağı

Ceset birer birer çıktı geliyor
Analar bacılar figan ediyor
Hala acı acı duman tütüyor
Kalplere sapladın sinsi bıçağı
Ocaklar söndürdün maden ocağı

Bu göçük ihmal mi yoksa kaza mı?
Suçluları bulsak versek ceza mı?
Yoksa Yaradan’dan bize eza mı?
Nerden aldın sen bu kızgın sıcağı?
Ocaklar söndürdün maden ocağı

Yediden yetmişe mateme daldık
El ayak dolaştı şaşırdık kaldık
Od düştüğü yeri yakar inandık
Devleti aradık köşe bucağı
Ocaklar söndürdün maden ocağı

Patlamayla, gözyaşımız çağlattın
Alları soyutup kara bağlattın
Dostlar ağlar düşmanıda ağlattın
Dal gibi bıdadın kolu bacağı
Ocaklar söndürdün maden ocağı

Vekil misin Azrail'in yerine?
Mehdi kılıcını aldın eline
Ağıt oldun GÜLBAHÇE 'nin diline
Her taraftan yandık olduk saçağı
Ocaklar söndürdün maden ocağı
                                  SALİM GÜLBAHÇE

YOKSULUN BAYRAMI
Bayramların farkı yoksa
Yoksul neylesin bayramı
Yarı açsa yarı toksa
Yoksul neylesin bayramı

Alamamış bir  gocuğu
Sevinememiş çocuğu
Tatmamışsa et sucuğu
Yoksul neylesin bayramı

Kapısını çalan varmı
Arzuhalin soran varmı
Yarasını saran varmı
Yoksul neylesin bayramı

Kurban alıp gelememiş
Bayramlığın giyememiş
Yavrum bayram diyememiş
Yoksul neylesin bayramı

Cebinde yoksa parası
Azmıştır kanar yarası
Bu yoksulluk yüz karası
Yoksul neylesin bayramı

Gülbahçe‘ nin ağrısı bu
Dinleyene   çağrısı     bu
Acı   amma   doğrusu  bu
Yoksul  neylesin bayramı
SALİM GÜLBAHÇE
                  
GELİN  KAYNANA  DESTANI ( 2 )
Gelişinle  neşe doldu evime.
Gayrı gam gasavet keder neyime.
Güzelliğin destan oldu köyüme.
Düşman çatlatacak boylusun gelin.
                       
Ben ana yurdumu terkedip geldim.
Çok şükür ikinci anayı buldum.
Sevginle övgünle bahtiyar oldum.
Ömrün uzun olsun şirin kaynana.

Güneş gibi doğdun ısındı yuvam.
Bal oldu yediğim samırsak suvan.
Kıskanıyor bizi methini duyan.
Tatlı dilli güzel huylusun gelin.
                       
Ne kinin var ne garezin ne kastın.
Ne beni küstürdün ne kendin küstün.
Beni kızın gibi bağrına bastın.
Hayır öğütlüsün şirin kaynana.

Olgunlaşmış hayrı şerri bilmişsin.
Saçlarını taramışsın örmüşsün.
Asil kibar helal sütü emmişsin.
Ecdadına rahmet soylusun gelin.
                       
Allah başımızdan eksik etmesin.
Her sozün nasihat konuş bitmesin.
Uzun yaşa ecelin er yetmesin.
Evime gönlüme sultan kaynana.

Çamaşır bulaşık yıkama sakın.
Altınlar gümüşler inciler takın.
Oğlumla kol kola gezmeye bakın.
Gönlumde oğlumla aynısın gelin.
                       
Ne çamaşır ne bulaşık yıkattın.
Nede pişmiş aşımıza su kattın.
Hem övmekten hem sevmekten bıkmadın.
Sığınacak dalsın şirin kaynana.

Gülbahçe’de düş görüyor  hay’rola.
Gelin kaynanayı taktı kol kola.
Acep böyle hoş geçinen  varm’ola.
Dileğim böylolsun gelin kaynana.
                                        SALİM GÜLBAHÇE
                        
ALDIĞI ÖDÜLLER:
1)                      1989, Yozgat’ta yapılan Hıdırellez (Çamlıkta Eğrİce) şiir yarışmasında ÜÇÜNCÜLÜK,
2)                      2008, Bodrumda düzenlenen Uluslar arası şiir şöleninde (BODRUM ŞİİRİ) Mansiyon (Jüri özel ödülü),
3)                      2009, YOZGAT GÜZELLEMESİ ŞİİRİ, Hikmet OKUYAR (ÖZEL) ödüllü,  BİRİNCİLİK,
4)                      2009, Türkiye Azarbaycan Kültür Bakanlıklarının birlikte hazırladıkları ANTOLOJİYE konulmak üzere 2 adet şiiri,
5)                      2010, ÇORUM  GÜZELLEMESİ ŞİİRi:* Hikmet OKUYAR ( ÖZEL ) ödüllü BİRİNCİLİK ödüllerini aldı.
YAYINLANAN ŞİİRLERİ :
1)                      1991, İSRAFI ÖNLEME TASARRUFA ÇAĞRI: * Kültür  Bakanlığı Yayınları Kitabı,  bir (1) şiir.
2)                      1992, YAŞAYAN HALK OZANLARI ANTOLOJİSİ: “Kültür ve Turizm Bakanlığı Antolojisi”  İki (2)  şiir. 
3)                      1992, DURBİLMEZ, Bayram. DESTANLARLA ERZİNCAN :   *** Adlı Kitap bir (1) şiir
4)                      1993, DURBİLMEZ, Bayram. AĞLA ÇINARIM AĞLA : Adlı Kitapta iki (2) şiir,
5)                      1998, DURBİLMEZ, Bayram. TAŞPINARLI HALK ŞAİRLERİ : Adlı Kitap beş (5) şiir.
6)                      1998, DOĞAN, Durali. YOZGAT  ŞAİR ve YAZARLARI : Kültür Yayınları Dizisi*’ın hazırladığı Kitap, beş (5 ) adet şiir.
7)                      2004,  DURBİLMEZ, Bayram. OZANLARDAN YÜREKLİ SÖZLER: Adlı Kitap bir (1) şiir.
8)                      2005, YOZGAT ŞAİR ve YAZARLAR ANSİKLOPEDİSİ :  Durali DOĞAN’ın iki (2) adet şiir
9)                      2007, GÖKSOY, Yılmaz. ATATÜRK ve YOZGAT  "YOZGAT BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI  (Atatürkün Yozgat’a Gelişi) bir (1) şiir.
10)                  2008, AYDIN, Gündüz. GÜLDESTE "SEVGİ YOLU: "Adlı, hazırladığı Antolojide beş (5) şiir.
11)                  2008, DURBİLMEZ, Bayram. AŞIK EDEBİYATI ARAŞTIRMALARI: Adlı Kitap,  yedi (7) şiir. 
12)                  2010, SİVASLI ŞAİRLER DERNEĞİNİN HAZIRLADIĞI ANTOLOJİ: bir (1) Şiir.
13)                  2010, SERİN, Sabiha, “KAR TANELERİ” Adlı Kitapta bir (1) Şiiri yer aldı.


İLETİŞİM ADRESİ:
Fatih Mah. Stadyum Cad. 75.Yıl Ana Okulu Müdürlüğü, YOZGAT                                                                  
Cep Tel: 0 543 947 4623 ---EV Tel: 0 354 2124095 – İş Tel: 0 354 2176630 
MSN :  ( salim_1958@hotmail.com )    (  gulbahcesalim@gmail.com )

KAYNAKLAR:


  1. http://www.antoloji.com/salim-gulbahce/siirleri/
  2. http://www.antoloji.com/azerbaycana-siiri/
  3. tr-tr.facebook.com/gulbahcem
  4. http://www.edebiyatdefteri.com/siir/506641/yozgat-arabasisi.html
  5. http://www.medya73.com/yozgatli-sair-salim-gulbahce-siir-yarismasinda-birinci-oldu-haberi-564815.html
  6. http://www.duralidogan.com/yazar.asp?yaziID=254

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder