AHMET ÜNAL ÇAM ve ESERİ:
“BIRAKIP GİTTİN BENİ YARALI”
Abdullah Çağrı ELGÜN

ÇAM’ın şiirleri, hecenin kısa ve en
işlek ölçülerinde denenerek, şairin hayâl dünyasındaki akisleri, güneşin
ışıkları gibi ruhumuza aks ederek bizi dinlendiriyor. Şair bizi kendi
dünyamızdan alıp başka dünyalarda, başka diyarlarda ve giderek başka başka
hayâllerde gezdiriyor. Şiirin içine içine girdikçe görüyoruz ki şiir, bir derya
ki insanı kendine çekiyor ve ÇAM’ın kaleminin ilmik ilmik dokumaları,
işlemeleri, kaneviçeleri içerisinde kayboluyorsunuz.
Şair, “Aşık Xp Der ki: Windows’um Gitti” şiirinde
modern teknolojinin getirdiği kolaylıklar, kazanımlarımız: “AŞK”; yanında kaybettiklerimiz ise: HÜSRAN adı ile nitelendirilebilir. Çelişkiler içinde bizim “Aşk”ımızdan
doğan; ama inandığımız, alıştığımız ve ömrümüzü o değerler, alışkanlıklar ve
uzun yılların birikimleri ile uğrunda harcadığımız kültüre, inanca, saygı
göstermeyen bu teknoloji harikası internete içten içe kızıyor. Her gün değişen
teknolojiye ayak uyduramamanın verdiği çaresizlik karşısında hayflanıyor,
halkına dert yanıyor:
“Şiirler yazdım, notepat word ile,
Gönderdim, yahoo, hotmail ile,
Üç gün oldu, bakamadım, nafile,
İnternet sorunlu, bağlantım gitti.
Düzelir mi şimdi, bu sistem?
Düğmeye bassam, reset etsem,
Ah, ekranda bir ipucu görsem!
“Bip” demeden Windows’um gitti.”
Ahmet
Ünal ÇAM, bütün bunlara rağmen, insanoğlunun zaman zaman kendi ürettiklerinin
sıkıntısını yine kendisinin çektiğini, bu konuda asıl, uzman olması gereken
amirlerin dahi teknoloji karşısındaki acizliğini çekinmeden itiraf ettiklerini:
“(Ben anlamam!) dedi de gitti.” Sözleriyle amire itiraf
ettiriyor. Sonra yine bu teknoloji
harikası âleti, yine insanoğlunun kontrol edebileceğini de gösteriyor; ve diyor
ki:
“Uzmanlar geçsin, kalksın acemi,
Kursun yeniden, kursun sistemi,
“Söyledim de bir amire, derdimi,
“Ben anlamam!” dedi de gitti. Şeklinde anlatarak çözümün yine işin erbabında
olduğunu, bir ustayı, uzmanı çağırarak meseleyi, yine kendisinin çözebileceğini
gösteriyor.
ŞİRLERİNDE KULLANDIĞI DİL ve
ORJİNALLİKLER:
Şair şiirlerinde öyle orjinallikler kullanıyor ki bu tarz şairlerimizde
çok az görülen ve adına ..... denilen bir tarzdır. Bu ise edebiyatımızda edebî
sanat olarak nitelendirilebilen ve her babayiğidin başaramadığı uslûp
güzelliğidir. Buluştaki kıvrak ve pratik zekânın şiire kelimelere yansıması
usta olma yolundaki pırıltıların yansıması ve şiirin ve şairin gelecek vaad etmesidir.
Bu tarz şiirlerde şairler, önce çok bildiğimiz basma kalıp sözleri
düşündürecek sözcükleri mısralara sıraladıktan sonra sonucun hiç
beklemediğimiz, aklımızdan geçmeyecek bir tarzda bitirilmesi, okuyucuya bir
bakıma sürpriz yapılmasıdır. Sonuç bir şaşırtma, hayret, soru, dikkat çekme, sözü
beklenmeyen bir tarzda bitiriş dikkat çekmektedir.
Şairini bu tarz şiirlerinden birkaç örnek:
GİT!
Salatayı
severim,
Elmayı
severim,
Seni
de...
Salatasız
ölmedim,
Elmasız
ölmedim,
Ölmem sensiz de!..
PENCEREDE BİR ÇOCUK
Sizin
hiç anneniz,
“Döneceğim!”
diyerek,
Bırakıp
gitti mi bir kapıda,
Kış
gününde?..
Beklediniz
mi günlerce?
Beklediniz
mi senelerce?
Pencerelerde...
Ve bir
gün;
Okumayı
öğrenip de,
Kapıdaki
yazıyı okudunuz mu?
Hece
hece kelime kelime,
“Ço çuk E sir ge me Ku ru mu!..”
“Çoçuk Esirgeme Kurumu!..”
CİNAYETİ GÖRDÜM
Kavak
yelleri esiyordu,
Başımda
efil efil.
Ve
orda, bakışları hançer hançer
Soğuk
kanlı bir katil.
Biliyorum
cinayete hazırlanıyordu,
Bir
masa başında oturuyordu.
Boştu
masada bir sandalye,
Kaçarken
oradan şahit yazarlar diye,
Parçalaya
parçalaya içimi,
Gördüm,
öldürdü, son ümidimi...
Gülücükler
dağıtarak çevresine
İmza atıyordu nikah defterine...
KOŞU
Çocuk
bana gülümsedi,
Çıkarıp
bir şeker verdim.
“Kaç
lira?” dedi.
“Yanaktan bir öpücük.” dedim.
Ödedi.
Koşan
çocuklara takıldı gözü,
Boynu
bükük fısıldadı:
“Koşalım
mı?”
Gülümsedim:
“Koşalım!” dedim.
Kucağıma
aldım,
Koştum koştum...
Koltuk değnekleri bizi bekledi!..
SEVGİYE SUSAYANLAR
Kimler
sevgiye susuz? Toprağın suya, balığın denize, bitkinin güneşe hasret oluşu gibi
sevgiye hasret olan Ahmet Ünal ÇAM, kendisinin suçlu olmadığını, ağlayan
gözlerine bakarak onu sevmemizi, annesi, babası olduğu halde göremediğini,
sevgiye muhtaç ellerinin tutuverilmesini anne gibi baba gibi ve sımsıkı sarılma
isteğini, mutluluktan yorulup gülümsemesi gerektiğini, ziyarete gelen yakını,
amcasının (belki de sadece yuvayı ziyaret eden bir gönüllü) yanaklarından
öpmese de kendisini sevmesini istiyor.
Saçlarını
okşayıp, kimselerin söylemediği: “Yavrum!” sözcüğünü söylemesini, bulunduğu
yerdeki yüzlerin donuk, solgun, oyuncakların soğukluğu ve kendilerinin,
mutluluk hakkından yoksun bırakıldıklarını ve mutluluk haklarının olup olmadığı
soruluyor.
Geceleri
soğuktan anne baba kucağı görememekten çorapsız ayağı değil; ama yüreğinin
üşüdüğünü ve ziyaretçiye gelene, bir resmini bırakmasını, hiç olmasa geceleri
ona sarılarak sıcak yatma isteğini, diğer mısralarda da değişik isteklerini bir
bir sıralamaktadır.
HADİ BENİ SEV
Bak da
ağlayan gözlerime,
Hadi
beni sev,
Ben
suçlu değilim
Başımı
okşa benim.
Annem
varmış babam varmış,
İnan ki
ben hiç görmedim
Tutuversen
ellerimi,
Anne
gibi baba gibi,
Sana
sımsıkı sarılsam,
Mutluluktan
yorulsam
Gördün
mü hiç güldüğümü?
Yıkıp
gitme gönlümü
Öpmesen
de yüzümü
Hadi
beni sev.
Saçlarımı
okşasana,
Kimse
“Yavrum” demedi,
“Yavrum”
der misin bana?
Burada
yüzler donuk donuk,
Oyuncaklar
öyle soğuk
Hakkımız
yok mu söyleyin?
Niye
uzak bu mutluluk?
Çorapsız
ayağıma bakma benim,
Nasıl
üşüyor nasıl yüreğim?
Bir
resmini bıraksana,
“Anne!”
derim, “Baba!” derim.
Sıcak
geçer gecelerim.
Bu gece
kal da amca,
“İyi
geceler!” diyeyim,
Gideceksen
git; ama
Uyurken
bir kez güleyim...
Belki
bir masal okursun,
Bir
buse kondurursun,
Hiç
gitmeyecekmiş gibi
Beni
mutlu uyutursun.
Gözün
hep kapıda,
Acelen
var gibi amca,
Çok
bile kaldın yanımda,
Gitmeden
n’olur son defa,
N’olur
bana sarıl da;
Hadi
beni sev hadi beni sev (amca!)...
ŞİİRLERİNİN KONUSU ve KULANDIĞI BAŞLIKLAR
Şiirin
Konusu:Yalnızlık, kimsesiz çocuklar, gariplik, ölüm, amca dayı, hâlâ
ilişkileri, çocuk yuvası, sevgi, günlük aktüel insan ilişkileri, insanlık dışı
insan davranışları, ölüm, ayrılık, terör, çağın getirdiği yenilikler,
bilgisayar, hapishâne, sevgiye susamışlık, şairler, rüyalar, çocukluk, büyümek,
Irak’taki çocuklar, çocukluk düşleri, terörizm, pansiyonlar, gemiler, deniz
gibi aktüel konular ve başlıklar aktarılmaktadır.
Şairin,
Çocuk Esirgeme Kurum Müdürlüğü yurtlarından birinde kalması sebebiyle kimi
zaman içine içine düştüğü yalnızlık, kimsesiz kalmanın verdiği çaresizliği
şiirlerinde işlediğini görmekteyiz. Bu ruh haleti içinde yazdığı şiirlerde
yurtta kalan çocuklarımızın da hislerine tercüman olduğu düşünülürse bu kitabı
yazarak toplum psikolojisine de bir değer ve katkı yapmış olduğunu
söyleyebiliriz.
Sanatçının
kitabında geçen konular, çoğu zaman üniversitelerin araştırma ve tezlerine konu
dahi olabilmekte ve bu konular araştırma ve inceleme yapmak isteyenler için de
ayrı bir değer taşımaktadır. Kısaca şairin, belki de farkına varmadan anlattığı
konuların içtenliği, çekiciliği, gerçek hayattan alınan kesitlerin ta kendisi
olması, şiirin kıymetini artırdığı gibi onu bir belge yapıyor, delil haline de
getiriyor.
Yurt
çocuklarının içinde bulunduğu durum, duygu, düşünce ve hayâlleri bizi
düşündürmektedir. Henüz çocuk yaştaki bu karakterlerin hayata bakışı, o yaşta
hayatı algılama biçimleri, ailelerinden uzakta; kimileri, öksüz, yetim,
kimsesiz olmanın verdiği çaresizlik ve
bu çaresizlik içinde buldukları çareler ve çözümleri gösteriyor. Bu
çocuklarımızın kendi kendine hayatı göğüsleme, mücadele etme yetenekleri,
direnç ve kabiliyetleri ile ilgili bilinmeyen yönleri hakkında bizleri
bilgilendirmekte ve kimi zaman umursamaz, aldırmaz, aymaz yanımızı iğneleyerek
duyarlılığımızı artırmakta ve gözlerimizi açmaktadır.
Şair
Ahmet Ünal ÇAM’ın şiir kitabı “Bırakıp
Gittin Beni Yaralı”nın son kısmına ileride çıkarmayı düşündüğü, hikâye
kitabından (İçimde Bir Sızı Kaldı), adlı kitabının içine (Yürekteki Yanık)
hikâyesini almış. Bu hikâyeyi ben, zevkle ve bir solukta okudum. Siz
okuyucuların da zevkle ve bir solukta okuyacağınızı zannediyorum. Yazara,
hazırladığı hikâye kitabını okuyucularına sunmak üzere, tez zamanda çıkarmasını
öneriyorum. Şahsıma müracatı halinde kendisine kitabı bastırılabilecek
külfetsiz ve masrafsız yer önerebileceğimi ve kendisini masrafların,
külfetlerin yükünden kurtarabileceğimi şimdiden belirtmek istiyorum.
Yeni
yazacağı kitaplar konusunda başarı dileklerimizi iletiyor, daha nice kitaplara
imza atması temenni ediyorum.
.
Kitap İsteme Adresi: Gündüz Kitabevi Yayınları Demet 7.
Sokak no:7/b Yeni Mahalle/ANKARA.
İrtibat Telefonları:
Cep: 0532 692 79 01
0312 346 54 57
Etitör: Ali GÜNNDÜZ
aligunduz@gunduzkitabevi.com.tr
www.gunduzkitapevi.cm.tr
ŞİİRLERİNİDEN ÖRNEKLER:
SENSİZ OLMADI
Maziyi
sileyim dedim: “Yeniden”,
Ayrılık
acısı yaktı derinden.
Unutmak
ne mümkün sevdim yeniden
Denedim
her şeyi, sensiz olmadı.
Her
yerde her şeyde izin var senin
Her
tatlı nağmede izin var senin
Yaksam
her şeyi, kalır gözlerin,
Sevmeyi
denedim, sensiz olmadı.
Baktığım
yerlerde seni ararım.
Attığın
adımda seni ararım.
Her
adım geçişte yanar ağlarım,
Gülmeyi
denedim sensiz olmadı.
HAPİSTEN MEKTUP
Geceleri
yalnızlığa sarılıp da uyurum,
Hasret
yiyip, dert içip büyürüm
Yollarıma
güller ser ki gülüm,
Belki
bugün belki yarın gelirim
Buharı
tütsün, hazır olsun çayım
Gözün
yolda olsun, açık kalsın kapın
Boş
kalmış ya son resminde sağ yanın,
Girmek
için sağ koluna gelirim
Gülüm,
beton yerde gül bitmez,
Mektup,
selam bana kâr etmez
Bu dört
duvar beni hapsetmez
Gözlerimi
kapar sana gelirim
ATTIN BAŞIMI SEVDALARA
Bir
bahar gunü
Attın
Başımı sevdalara
Çekip
gittin
Erişilmez
yollara
Koştum
peşinden
Çıkmaz
sokaklar
Kesti yolumu
Döneyim
dedim
Aşılmaz
dağlar ördü yolumu
Çaresizliğin
sınırlarındayım
Hayâlin
yol gösteriyor
Yolların
sonu uçurum
Tam
“Kurtuldum” derken,
Tekrar
tekrar düşüyorum,
...Sevdana
DERDİNLE
Derdin
derdin diyerek
Dertlendim
senelerce,
Şimdi
ellerin oldun
Derdim
arttı binlerce
Sana
mutluluk dolu
Bir
ömür diliyorum,
Sensiz
gülemesem de
Tebessüm
ediyorum
Bahar
gelmiş, baktım da
Kuşlar
cıvıl cıvıl yine,
Sensiz
hayat sürüyor
Sensizim
derdinle.
ŞAİRİM KİMSESİZİM
Karartmadan
kendi bahtlarını
Son
şiirimi sökecekler kalbimden
“Atın,
hayır, yok artık bu bedenden!..”
Deyip,
sürecekler atlarını
BU KAÇINCI?
Bu
kaçıncı söyle, bu kaçıncı?
Bu
kaçıncı yıkılışım, ölürcesine.
Ne
candan bir dost ne vefalı bir yâr
Bu
kaçıncı kış, kaçıncı bahar.
Çiçeklerim
açmadan soluyor,
Güneş
doğmadan
ömrümde
akşam oluyor,
Söyle
kaçıncı akşam, bu sensiz?
Söyle
kaçıncı gün ki sensiz?..
BÜYÜMEK
Evden
ağıtlar yükseliyor,
Ağlıyorlar.
Ben
daha çocuğum;
Ama
ağlamamalıyım.
Artık
evin erkeği benim.
Büyümeliyim.
Anneme
bakacağım.
İlk iş yarın simit satacağım.
Oysa oysa
yarın...
Balığa
gidecektik babacığım...
PİLOT AMCA
(Irak’taki Çocuklara)
İnsanlar
ne kadar medenî,
Kılıcıyla
yürekleri sökmüyor artık.
Öldürdüklerinin
gözlerine bakmıyor artık.
Ne
feryat duyuyor ne figan...
Pilot
amca, çok bağırsam duyar mısın beni?
Meselâ
kolumu parçaladığında,
Ya da
bombaların ayağımı kopardığında,
Duyar
mısın beni?!.
Benim
yüreğimi parçalarken,
Sesim,
senin yüreğini acıtır mı?..
Pilot
amca, ne güzel uçaklarınız var.
Ne
güzel bombalar atıyorsunuz üstümüze,
Ne
güzel parçalıyorsunuz bizleri.
Sen de
ölümü bekledin mi çaresizce?
Senin
de kolların koparıldı mı?
Hiç
görmediğin hiç göremeyeceğin,
Belki
de güzel yüzlü pilotlarca,
Açlık
susuzluk nedir bilirim.
Peki
katliam ne demek amca?..
“Morgda
yer kalmamış” ne demek?
Senin
uçağında yer var mı amca?
Çocuğunun
fotoğraflarının yanına,
Benim
de kellemi koyar mısın?..
Ellerin
ne kadar temiz pilot amca,
Yüreğin
kadar kirlenmemiş!..
KAYNAKLAR:
1) ÇAM,
Ahmet Ünal, “BIRAKIP GİTTİN BENİ
YARALI”, Gündüz Yayınları, Birlik Matbaası, 96s. Nisan, Ankara, 2006
2)
GÜNDÜZ Ali, aligunduz@gunduzkitabevi.com.tr
3)
www.gunduzkitapevi.cm.tr
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder