MUSTAFA AYVALI ve ESERİ:
“KARLI DAĞLARIN MOR MENEKŞESİ”
Abdullah Çağrı ELGÜN
1964 yılında Amasya ili Suluova
ilçesi Bayırlı köyünde, annesinin deyişiyle arpalar biçilirken dünyaya geldi. Mustafa
AYVALI, üniversite mezunu olup, halen Amasya’da bir kamu kurumunda görev
yapmaktadır.
Mesleğine ait bir derneğin uzun yılar
şube başkanlığını yaptı. Aynı zamanda bir kamu sendikasının il temsilciliği
görevini yürütmektedir.
Amasya İlinde ikamet eden sanatçı
şiir yazmaya karşı, ilgisi dolayısyla elinizdeki kitabı çıkartmıştır. Şair
şiiri bir hobi olarak düşünmekte ve bu yolda ilerleme çabası içerisindedir.
AYVALI şiirini bir iş, uğraş olarak
gördüğünden şiirlerini bir kuyumcu titizliği içerisinde yontar, işler ve ona
şekil verir. Onu öylesine parlatır ki artık o müşterisi tarafından “al beni”
denilecek kadar çekici hale gelmiştir.

Şairin şiirlerinden başka, deneme
yazıları da mevcuttur.
ŞİİRLERİNDEKİ KONULAR:
Şairin şiirlerinde konular
çeşitlidir. Şairde konu zenginliği, sayesinde humanist, insanlığa kucak açan,
insanı seven bir güzellik vardır. Tabiatı ve dünyadaki yaratıklara karşı duyarlı
olan AYVALI’nın yüce bir gönle sahip olduğu yazdığı şiirlerinden
anlaşılmaktadır.
Şiirlerinde hüznü, sevinci,
mutluluğu, insanı, insanlığı, hasretliği, vedayı, karlı dağları, onun mor
menekşelerini, denizleri, kirve, ırmak, su, yazgı, gelincik, aşk ateşi,
güfteleri, aşkın enkazı, ağlamak, rüyalar, göçmen halk, şehirler, ırmaklar,
çınar gölgesi, yaşamaya dair, anne, baba, dualar, hazan, gecenin gönlü, özlem,
can pazarı, yazgı, umutlar, yağmurlar, postacı, kaseler, vuslat, gurbet kuşu,
fecrin ışıkları, anne, baba, vefa, kadı, ay, güneş, devriye gibi konuları şiirlerinde
işlediğini görmekteyiz.
Hayatı hakkında fazla bilgilere rastlamamaktayız.
Kitabının arka kapağına yazdığı yazılardan anlıyoruz ki Mustafa AYVALI, diğer
şairler gibi romantik bir yapıya sahip. Bunu kendi ifadelerindeki sözlerden
anlamak mümkün:
![]() |
Sağbaştan: Mustafa AYVALI, Münevver DÜVER,..., İsmet Bora BİNATLI |
Şair: “Hayatın girift ve meşekkatli
yollarında yürüyüp yoğrulurken; bîçare kalışlarda hüzünler, özlemler, kiminde
mutluluklar dile getirmiştir şiirlerde.
Aşkın mekânı yanarken, gönül
tellerini titreten nağmeler kaleme alındığında “şiir” olur. Nihavent güfte
olur. Kimi zaman da şairin feryat
edişleri “makber” olur. Sevdayı hüzünlere katık yapıp meyin şarabıyla, imbikten
damla damla içerken dizelerini, bir şiirinde dosta şöyle seslenir:
Zaman perdesini çekmeden ey, dost!
Derdin aşkı demde, çağ olmadan gel.
Arayı arayı bıkmadan ey, dost!
Şu âhengin hüznü, dağ olmadan gel.”
Şair kitabının önsözünde de şiiri
tarif eder:
“Sürgündeki yaşamda, insanoğlunun
kendisini yoktan var edene kavuşması süresindeki çileli yoldur. Şairin bu
çileli yolda verdiği amansız mücadelelerin kırılma noktasında, ruhun kozasından
sıyrılmasıdır. Ufkun efsunkar iklimlerinde gezinirken, gönle düşen değerlerin
söze, kaleme yansımasıdır şiir.” diyerek şiir hakkındaki görüşünü belirtir.
(AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” s.5)
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
KURTULUŞ
Zaman perdesini çekmeden ey, dost!
Derdin aşkı demde çağ olmadan gel.
Arayı arayı bıkmadan ey, dost!
Şu âhengin hüznü dağ olmadan gel.
Memnun değil sanma sürgünlüğümde,
Gezip de âlemi yorgunluğumda,
Cehâletin sonu erginliğimde,
Serde divaneler çığ olmadan gel.
Demirden ağların sardığı anda,
Yanık tenime gün vurduğu anda,
Sabrın gözyaşına durduğu anda,
Kirpiğim gözüme iğ olmadan gel.
Dağın bildiğini sor, çöllere sor,
Cefâ etme cana dimağını yor,
Şahlansa da zifir O’na mizan dur,
Nefsim mabedime ağ olmadan gel.
(AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” s.7)
ÇİLLİ ÇİGAN
Çal tepede bulutlar dağ gibi
sıralanır.
Yamaçlara giz düşer ufkun bittiği
yerde.
Çilli Çigan göz kırpar, beş perde
aralanır.
Yangın öze tez düşer aklın
yittiği yerde.
Şerare düşer gönle o yârin
gözlerinden.
Bir meşale yanınca yavaş yavaş
derinden,
Yangın yeri iç deniz, dağ taş
oynar yerinden.
Güle şebnem öz düşer aşkın
gittiği yerde.
Perçem belik cemalden savaklara
lav akar.
Salınır gül endamı, beyaz gerdan
can yakar.
Kavak yeli esende gülşene yağar
mı kar ?
Takvimlere iz düşer bülbül öttüğü
yerde.
Bir kuşun kanadında enginlere
çıkılır.
Boş durmaz ağyar fettan, aşka ağu
ekilir.
Baldıran sarar bağı, sırça
köşkler yıkılır.
Yüreklere köz düşer günün battığı
yerde
(AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” s.27)
HERİ
Keçiğ bağlamış al yazmayı başa,
Zülfü kâkül güzel, bak dedi heri,
Çevirip davarı vursan yokuşa,
Gel, yüzüne güller, “Yok!” dedi heri.
Çıt deyip çalıya düştün gün gibi,
Fenikiyor kafam, şukirman gibi.
Bir Şirin bilirdim, tıpkı sen gibi
“Bizim buralarda, çok!..” dedi heri
Fağrifi şu ömrüm gız geze geze,
Gel hele şöyle koy başını dize,
İyice kazınsak vurup da saza
Yaksam mı cerağı? “Yak!” dedi heri
Kız seni baban mı çağırıp durur?
Yo sofada kınnap eğirip durur.
Habire ağama bağırıp durur.
Dedim sert mi baban? “Pek!” dedi heri
Bir hörpüm su versen yanan bağrıma,
Topuklu gaynanam gitmez ağrıma,
Kulak versin dağlar taşlar çağrıma,
“Senin anan bana yük.” dedi heri
Öncekte pirpirim pörsüdü gitti,
Çıtkırıldım huyu canıma yetti,
Kurduğum sofrada tabağı itti,
“Karnım hasudaya tok.” dedi heri
Gel gidelim dilber, bağda eyvana,
İşgevefe tavlamış gız ebem sana,
Semaverde yiti çay oy oy bana,
Dökeyim bir bardak: “Dök!” dedi heri.
(AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” s.49)
DUA
Kudretin sonsuzdur arz-ı âlemde
Ruhu Cehennemde, pişirme Yarab!
Cehaleti görür isen kalemde,
Yönümü menzilden şaşırma Yarab!
Okusan da ehil, ahmaklık baki,
Hoşgörü yolunda olasın saki.
O’na açılan el, kalmaz âfâki,
Şaşırıp dayardan aşırma Yarab!
Şaşığp vursa beşer, özün kan dolsa,
Yaraşmaz beddua düşmanın olsa.
Gül figan ederek hazanda solsa,
Sabır ihsan eyle, şaşırma Yarab!
Kadere isyan boş, Mevlâ’dır gani,
İsyankâr ruhuyla terleyen fâni.
O sosuz vuslata dünyadır mâni
Sırat Köprüsü’nden düşürme Yarab!
(AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” s.60)
AYAZDIM
Telafisi olmayan bir zamanda ayazdım,
Cinnet düşse gözlerim seğirirken gör
beni.
Hicran soluyan dağda aşkı karlara
yazdım.
Pencerende titreyen serçelere sor
beni.
Yıldızlar eriyorken k,irpikte gmönül
çelen,
Süzülür bam teline düşer de var mı
bilen?
Ah, ellerim üşüyor, elleri ey,
kardelen!
Buz mavisi takvimden gözlerine sür
beni.
Suskunduı deli gönül, sisler çökerken
dağa,
Sürgün yerken tipide, muhtaç oldum
toprağa,
Ağustos ortasında çiğ düşmedne
yaprağa,
Kuru bir: “Merhaba!”nın ateşiyle sar beni.
(AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” s.118)
ESERİ:
AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ; Toplam: 136 s. Kültür Ajans Yayınları Yayın No:5; ISBN:
978-975-8951-43-7, BRC Basım, I. Baskı, 2009, Kapak tasarım: Erhan İVGİN,
Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Lmt.Şti. Konur Sok. 66/9
Bakanlıklar/ANAKARA, Tel: 0312 425 93 53; Faks: 0312 419 44 43)
Kitap İsteme Adresi:
www.mustafaayvali.com;
ayvalimustafagmail.com; CepTel: 0532 643 52 28
FAYDALANILAN KAYNAK:
AYVALI, Mustafa “KARLI DAĞLARIN MOR
MENEKŞESİ” Toplam: 136 s. Kültür Ajans Yayınları Yayın No:5; ISBN:
978-975-8951-43-7, BRC Basım, I. Baskı, 2009, Kapak tasarım: Erhan İVGİN,
Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon Lmt.Şti. Konur Sok. 66/9 Bakanlıklar/ANAKARA,
Tel: 0312 425 93 53; Faks: 0312 419 44 43)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder