AHMET AYAZ’IN ESERİ:
"DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ"
Abdullah Çağrı ELGÜN
1947’de Gaziantep/Oğuzeli’nin Yakacık Köyünde doğdu.
İlköğrenimini Yakacık Köyünde, Orta ve Lise Tahsilini Gaziantep’te tamamladı.
1995 tarihinde “Askerin Türküsü” isimli
şiiri Tuğ General. Zafer ÖZKAN tarafından bestelettırilerek 10. Piyade Tugayı
Marşı yapıldı.
1988 yılında Gaziantep Sosyal Hizmetler İl
Müdürlüğünden emekliye ayrıldı.
2007 Sabit İnce Jüri Özel Ödülü, aldı. “Doğduğum
Günden Beri(Şiirler)”,
Şair, araştırmacı yazar, gazeteci olarak dikkat
çekti. Bir süre Atatürkçü Düşünce
Derneği, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti gibi daha birçok derneğin yönetim
kurulu ve üyelik görevlerinde bulundu. Birçok dergide şiirleri
yayınlanmış, gazete ve dergilerin bir
kısmında da “Kültür ve Sanat” sayfaları çıkartmıştır.
“Doğduğum
Günden Beri, Mayıs 2007” adlı
kitabının sunuş yazısında, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu
Başkanı, sayın Abdullah Sabri KOCAMAN Ahmet AYAZ’dan için şöyle diyor:
“ ‘Bir
ülkenin türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.’ Büyük ozan
Pablo Neruda. Geleneğin,
göreneğin, örf ve adetlerin, özgün yaşamın sonuçlarına bakarak… Her kuş kendi coğrafyasının renklerini taşır kanatlarında…’ sözünde
olduğu gibi, sayın AYAZ da kendi coğrafyasının renklerini yansıttığı bu
kitabıyla, önemli bir çalışmaya imza attı.”
Sanatçı Ahmet AYAZ,
Şiir hakkındaki görüşlerini:
“Şiir, şairin iç dünyasını yansıtır. Biraz da zor iştir; fakat işçilik
işi değildir. Kelimelerin yan yana dizilmesiyle meydana gelir; ama kelimeleri
de şiirin ustaları dizer; çünkü kabiliyet gerekir. Kabiliyet ise şairlerin yaradılışlarında
mevcuttur.
Şiirde ölçü, uyak, olmasa da nesirden farklı bir yapıdır.
Bir anlam bütünlüğü, bir ana fikir olmalıdır.
…
Ne yazık ki, bugünlerde şiirin büyük çoğunluğu da
siyasî mafyaların eline geçti. Türk şiiri kan kaybına uğradı; ama ne olursa
olsun bir Necip Fazıl KISAKÜREK, bir Tevfik FİKRET, asla inkar edilemezler.
Günümüzün ustalarından Yavuz Bülent BAKİLER,
Abdürrahim KARAKOÇ, edebiyatımızda sönmeyen birer yıldızdırlar. Parlayıp
duracaklardır.
Eline kalemi alanların hepsi de şair olsaydı, Ahmet
HAŞİM’in, Muallim NACİ’nin isimleri çoktan unutulurdu.
Yukarıda belirttiğim gibi tezekten kale yapmayın. Bir yağmur sonucunda sel götürür her tarafı
pis kokular sarar, rezil olursunuz. Şiir
konusunda şiirin ucundan kıyısından bir şeyler anlatmaya çalıştım.
Bir de Usta kalemlerimiz ne demişler onlara bir göz
atalım.” diyerek şiir hakkında düşüncelerini sıraladıktan sonra usta kalemlerin
“Behçet NECATİGİL(Şiir Defteri), Suut Kemal YETKİN(Denemeler), Hasan
Hüseyin (Yazko Edebiyat), Munis Faik OZANSOY(Hisar), Cahit Sıtkı ERDOĞAN(Ziya’ya
Mektuplar), Orhan Veli KANIK(Varlık Dergisi); Nazım Hikmet RAN (Mapushaneden
Mektuplar), Necip Fazıl KISAKÜREK(Büyük Doğu), Ahmet Hamdi TANPINAR(Yaşadığım
Gibi), Abdulhak Hamit (Makber), Nurullah Ataç (Günce), Yavuz Bülent BAKİLER (Bizim
Ece), hakkındaki görüşlerini dile getirir.
Ahmet AYAZ,(Kavgam Barış İçin) adlı kitabında da
şiirle ilgili olarak şu görüşlerini sıralıyor: “ …Taş ve biriketlerin dizilişinden binalar, sözcüklerin dizilişinden
ise şiirler meydana gelir; ama her ikisi de usta ister. Şiirin hası, okuyucunun
beyninde iz bırakır. Gerisi baş ağrısıdır.”
Şiir için söylenecek çok şey vardır. Şiir için
söylenecekler asla yeterli de olmayacaktır. Şiir yazmak hem kolaydır hem de çok
çok zordur. Bir Fransız yazar: “Yirmi bin yıl sonra okunmayacağımı bilseydim,
elime kalemi almazdım.” diyor. Yahya Kemal: “Bir şiiri yazdığımda kelimeler
oturmamış ise bu şiiri çoğu kez uzun yıllar askıya alırım, bekletirim. O şiire
bir kelimeyi yerleştirmek için yıllarca beklerim, bulduğum kelime uymazsa yine
beklerim. Böylece bir şiiri, bazen on yıl, on beş yıl beklettiğim olmuştur.” demektedir. Ahmet AYAZ’ın düşünceleri de bundan farklı
değil.
Doğrusunu söylemek gerekirse şiir, bir mermer
ustasının mermere, bir hattatın yazıya, bir kuyumcunun altına, zümrüte
sanatını, zekası, hayâllerini kazıması kadar zor bir iş şiir. Sabır, zaman,
azim ve çalışma ister.
Şiir, okunduğu esnada insanı duygulandıran,
düşündüren, düşünürken güldüren, bir şeyler veren ve yığınların yüreklerini o
şey uğrunda titretendir.
Şiir, bazen dağda Köroğlu, Dadaloğlu, bazen bir
tekkede Yunus, Hacıbektaş bazen
yumruklarımızı sıkıp sessiz sessiz gözyaşı döktürten bazan da elimizi
kulağımıza attırıp hüngür hüngür ağlatan büyülü bir şeydir. Yoksa, şiir şiir
olmaktan çıkıp nesir olur. Halbuki, şiiri nesirden ayıran en önemli fark,
söylenmek istenen bir çok maksadı, kısa ve öz olarak, kolay ve etkileyici bir
şekilde, bir veya birkaç mısrada anlatabilmiş olmasıdır.
Şiirlerinde, Ahmet
AYAZ, AYAZ, Deli Ozan mahlalarını
kullanan sanatçı, arzu ettiklerini başarmak, hedefe varmak arzusunu taşıyor. Bu
idealle dopdolu alarak yola çıkan sanatçı, her hedefe varışta hedefler
büyüdüğünden olsa gerek ülküsüne ulaşamıyor. Uğrunda çile çekiyor, meşakkate
katlanıyor ve yorulan bedenine rağmen, insana hizmeti kendisine ilke edinen bir
yol seçiyor. Şairin aşağıdaki şiirinde bunu açıkça görmek mümkündür.
GÖNDERİ
Ölüm gelir, bir gün beni alırsa,
İnsanı seven bir fedakârdı de.
Yazdıklarım eğer dilde kalırsa,
Baban, talihsiz ve fedakârdı de.
Oldukça efendi, kibar ve nazik,
Çok sitemler çekmiş, sinirler bozuk,
Seçtiği hedefe varmamış yazık,
Bu yorgun bedende kafadardı de.
Bir gün olur şansın gülerse sana,
Uğraş, didin, hizmet eyle insana,
İyiden, doğrudan, haklıdan yana,
Şiirlerinin çoğunda, Türk edebiyatımızın millî vezni, heceyi kullanan sanatçının
şiirleri, halka dönük, halkın dertlerini sıkıntılarını, töreleri, törelerin
yerin dibine giresi katı kurallarına baş kaldıran ve kalemini bu uğurda kılıç
gibi, silah gibi öldürücü olarak kullanarak anlatan, ender yazarlardan biridir.
Yasaları vicdanında
saklı sayan, hiçbir korkuya gönlünde yer vermeyen, Şah’tan, Padişah’tan
korkmayan; ancak arkada ağlayıp kalanların tasasını gönlünde taşıyan bir
sanatçıdır AYAZ… Gönlündeki sevgi tellerini akortlayıp, notalarla nağmeler
dizerken Yunusça söylemekten zevk alır. Bu sevgiyle kendinden geçer. Sevgi bağının
şerbetini kana kana içer. Yunus Emre’nin:
“ Bir siz dahi sizde bulun; benim
sizde bulduğumu.” dediği gibi Ahmet AYAZ da:
“Ben
Yunus gibi sevdim kimi sevdimse;
Keşke
sevenler de benim gibi sevse” diyerek sevgide Yunus’tan
geri kalmadığını göstermek ister.
Şair, toplumun dertlerini dert edinmiş, meclise seçilen vekillerin
asıllarına nasıl ihanet ettiklerini görmüştür. Ömürlerini bunların
önderliğinde, gösterdikleri yolda, izde devam ettirirken herkesin, onlara
bağladığı umutların sönmesi, çıkan rezaletlerin sel olup taşması halkı
ürkütmüştür. Verilen sözlerin yerine getirilmemesi, sonu gelmeyen hayallere
bağlanan ümitler ve adaletin bir türlü tecelli etmemesi neticesine uğranılan
mağduriyet… Yalan dolan, içi boş vaadler, sıkılan nutuklar. Avrupa Birliği hayâli ile
avutulan ve kandırılan millet. Halkın arzu ettiği kanunların bir türlü çıkarılamaması.
Halkının içinden çıkamaz girdaplara sokularak boynuzlatılması, şairi içten içe
göğündürmektedir.
Şair, halkın derdiyle dertlenmiş, onları haykırmakta, yükselen
feryatların susturulmasını istemekte; fakat aldıran olmamakta. Sesler tekrar
sahibine dönmektedir. “Abooo!” şiiri bu feryatlardan ancak biridir:
Elimde kalemim coştu da coştu.
El merdiven kurup aya giderken,
Bizimkiler boşa koştu da koştu.
Seçilenler, halka ihanet etti,
Ömrümüz onların izinde bitti.
Umutlar yanarak kül oldu gitti,
Rezalet sel olup taştı da taştı.
Boş meydana çıkıp nutuklar attık,
Sonu yok hayalle uykuya yattık.
Türk İslam yolunda acılar tattık,
Adalet yolundan şaştı da şaştı.
Neyleyip nettiysek sonu boş çıktı,
Bu millet yalandan usandı bıktı.
Hükümet AB'yi kafaya taktı,
Kanunlar kabında şişti de şişti.
Ayaz'ım daha da övünmekteyiz,
İçimiz yanıyor gövünmekteyiz.
Gögsümüze vurup dövünmekteyiz,
Boynuzlar boyları aştı da aştı...
El merdiven kurup aya giderken,
Bizimkiler boşa koştu da koştu.
Seçilenler, halka ihanet etti,
Ömrümüz onların izinde bitti.
Umutlar yanarak kül oldu gitti,
Rezalet sel olup taştı da taştı.
Boş meydana çıkıp nutuklar attık,
Sonu yok hayalle uykuya yattık.
Türk İslam yolunda acılar tattık,
Adalet yolundan şaştı da şaştı.
Neyleyip nettiysek sonu boş çıktı,
Bu millet yalandan usandı bıktı.
Hükümet AB'yi kafaya taktı,
Kanunlar kabında şişti de şişti.
Ayaz'ım daha da övünmekteyiz,
İçimiz yanıyor gövünmekteyiz.
Gögsümüze vurup dövünmekteyiz,
Boynuzlar boyları aştı da aştı...
“Şair,
şair sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın”, “Şairleri haykırmayan bir millet,
sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.” diyen bir dönemin ünlü şairlerinden Faruk Nafiz
ÇAMLIBEL ve Mehmet Emin YURDAKUL’dan bir farkı olmayan Ahmet AYAZ, ülke
dertlerini kendisine dert edinir. Yunus, Mevlâna inancıyla insanları kucaklar.
Azerbaycan, Türkistan, Karabağ, Kafkaslar, Çeçenistan, Bosna, Oğuz Boyları ve
buralarda, bir türlü tecelli etmeyen hasta adalete, doktor ve ilaç bulmak ister.
Hürriyet güneşinin doğacağı günü ve bu aynı dünya, halkının huzur ve sukûnu
bulmasını ister. Yönü hep Balkanlar, Türkistan Ortadoğu ve meseleleri olarak, yüreği
buruk ve çaresizlik ile dertlerini içine gömer.
GÜNEYDOĞUDAN MEKTUP

Ben Yunus Emre'nin tek varisiyim.
Sitemim kimsenin kalbini yakmaz,
Mevlâna'nın gönül süvarisiyim.
Başladı yurdumda bir başka akın,
Asîl at yolunda, katırlar çapkın.
Yönüm Türkistan'a, yolum çok yakın,
Sevda yolcusunun, en irisiyim.
Bu yolda ozanlar, yalnız ve yorgun,
Gönül Karabağ'a, Kafkas'a vurgun.
Belki Çeçenistan benimle dargın,
Oğuz boylarının serserisiyim.
Ayaz'ım kanımda hürriyet atar,
Adalet çok hasta yorganda yatar.
Bosna, Azerbeycan burnumda tüter,
Ülkemin başı dik ve dirisiyim
Fuzûlî:
“Her
ne var ise, aşk imiş âlemde;
İlm
bir kıl-ü kâl imiş
ancak”;
Aşk
derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabib;
Kılma dermam kim helâkım zehr-i dermanındadır.” derken, Güçer KAFA
da (Anafilya)da:
Sevdiceğim!
Cânânım! Aşkın ile mestim yâr…
Senden gayrı ne varsa, alâkamı kestim yâr!
Senden uzak ellerde, hasretinle biçare,
Her seher pencerene, rüzgâr olup estim yâr!
Neylerin elemiyle, gezinirken âvâre,
Geceleri, kalbini çınlatan o sestim yâr!..” diyor.
Senden gayrı ne varsa, alâkamı kestim yâr!
Senden uzak ellerde, hasretinle biçare,
Her seher pencerene, rüzgâr olup estim yâr!
Neylerin elemiyle, gezinirken âvâre,
Geceleri, kalbini çınlatan o sestim yâr!..” diyor.
Sevgi
olmadan, sevgili olmadan, aşk olmadan yaşamak, hayatı anlamlandırmak ne mümkün?..
Hayat, sevgisiz aşksız çekilebilir mi?
Mevlânâ:
“Kim ki içinde bir parça aşk ateşi yoktur, odundan farksızdır” der. Burada o dun iki mânâya gelmekte ve Tevriyeli olarak kullanmaktadır.
Birinci anlamı odun, ikinci anlamı, eşekten aşağı, en aşağı anlamlarını
taşımaktadır. Demek ki sevgisiz yaşanamaz. Sevgisiz, sevgilisiz olunmaz.
Ahmet
AYAZ ise aşağıdaki şiirde bu duyguları,
bizlere başka türlü yansıtarak
sevgilisinin gelmesini istiyor. Sevgisiz, aşksız ve sevgilisiz
olunamayacağını adeta haykırıyor:
TEZ GEL HA TEZ GEL!
Yıllardır
gözümün kökü ağardı,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Mahmur bakışında mutluluk vardı,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Uzaklardan bakma bana el gibi,
Dalında susayıp solan gül gibi.
Çöle hasret kalmış esen yel gibi,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Mahmur bakışında mutluluk vardı,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Uzaklardan bakma bana el gibi,
Dalında susayıp solan gül gibi.
Çöle hasret kalmış esen yel gibi,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Sanatçı Ahmet AYAZ’ın şiirlerinde: Milleti yönlendiren didaktik (öğretici), halkını
eğiten, onlara ufuk açan, birlik beraberlik ülküsü aşılayan, çalışmayı bir
ibadet gibi kutsal gören bir anlayış, ileri görüşlülük, uzak hedefleri fark etme
ve aşk vardır. Bu aşk, asla sönmemektedir. Milletini seven ayrılıklara
gayrılıklara fırsat vermeden, “Türkmen,
Arap, Çerkez, Kürt’le birleşip, seslenerek”
, “Birlik ol, oğlunla
kızınla çalış; Elinde bel, kürek kazma kırıksa; İşleyen iğneyle, bizinle
çalış.” diyerek onlara neler yapması gerektiği konusundaki hedefi
gösteriyor. Başkalarının yaptıklarıyla kendisini mukayese etmesi gerektiğini
ve “Olanca
gücünle hızınla çalış.” diyerek onları, bu yarışta geçmenin, memleket ve millet
için bir borç olduğunu hatırlatır. Bunun için bütün deney ve tezleri kullanıp çalışmanın
gerekliliğini vurguluyor.
KÖYLÜ KARDEŞİME
Bu
büyük ulusu yüceltmek için,
Birlik ol, oğlunla kızınla çalış.
Elinde bel, kürek kazma kırıksa,
İşleyen iğneyle, bizinle çalış.
Türkmen, Arap, Çerkez, Kürt’le birleşip,
Benlik çıkarana bir mezar eşip,
Yan bakan düşmanın bağrını deşip,
Olanca gücünle hızınla çalış.
Düşün hele yatmak yakışır kime?
Çalışarak güç ver güzel ülkeme.
Mahsulü derince iş bitti deme,
Yazınla, kışınla, güzünle çalış.
Ayaz'ım bak eller neler yapıyor?
Yerden aya merdivenler takıyor.
Bir pil ile dünyaları yakıyor,
Bütün deneyinle tezinle çalış.
Birlik ol, oğlunla kızınla çalış.
Elinde bel, kürek kazma kırıksa,
İşleyen iğneyle, bizinle çalış.
Türkmen, Arap, Çerkez, Kürt’le birleşip,
Benlik çıkarana bir mezar eşip,
Yan bakan düşmanın bağrını deşip,
Olanca gücünle hızınla çalış.
Düşün hele yatmak yakışır kime?
Çalışarak güç ver güzel ülkeme.
Mahsulü derince iş bitti deme,
Yazınla, kışınla, güzünle çalış.
Ayaz'ım bak eller neler yapıyor?
Yerden aya merdivenler takıyor.
Bir pil ile dünyaları yakıyor,
Bütün deneyinle tezinle çalış.
Ahmet AYAZ’ın, Şiirlerindeki Özellikler:
Ahmet AYAZ’ın,
şiirlerinin konusu çeşitlidir. Şair şiirlerin konusunu gerçek hayattan,
yaşanmış olaylardan, hikâyelerden ve halkın içinde bulunduğu kişiler ve
gerçeklerden alıyor. Aşk, gurbet, ayrılık acısı, ölüm, bayramlar, çocuklar,
köylü halk, felek, Atatürk, içinde yaşadığı, acısını, sancısını, sevinç ve
mutluluklarını paylaştığı Türk Halkı, Irak Halkı, Azerbaycan, Türkistan,
Çeçenistan, Kafkaslar ve buralarda yaşayan halk. Albümdeki resimler, mahalle
kızları, Mehmetçikler, bahar, yaz, kış, rüzgar,
memleket köşeleri, Gaziantep, Harran, Antalya ve yörelerin güzellikleri,Türk
halkının yaşayış biçimi, duyuş ve düşünüşü gibi konular ele alınıyor.
Ahmet AYAZ’ın şiirlerindeki şekiller, Türk şiirinin
güzel örnekleri arasına girmiştir. Şiirde nazım şekilleri olarak; duyguların
coşku ve üstünlükle dile getirildiği, içimizde bir heyecan uyandıran türüne,
LİRİK ŞİİR denmektedir. Örnek olarak: Necip Fazıl KISAKÜREK’in, “Bu Yağmur”,
Ali Baş’ın: “Sevgililer Günü” şiirleri gösterilebilir.
Öğretmek bilgi vermek, bir düşünceyi benimsetmek
maksadıyla yazılan şiir türlerine, DİDAKTİK ŞİİR denmektedir. Örnek olarak:
Mehmet Âkif ERSOY’un: “ Asım, Seyfi Baba”
şiirleri.
Vatan, millet,
memleket, savaş, kahramanlık gibi duyguların üstünlükle dile getirildiği
şiirlere, EPİK ŞİİR denmektedir. Örnek olarak: Mehmet Âkif ERSOY: “İstiklâl Marşı”, Orhan Şaik GÖKYAY: “
Bu Vatan Kimin?”,
Tabiat sevgisini, köy ve kır ve tabiat hayatını, onlara
karşı hasreti dile getiren şiirlere PASTORAL ŞİİR denir. Örnek olarak:
Abdurrahim KARAKOÇ’un: “Güney İlleri”, Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’in: “Çoban Çeşmesi”,
Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI’nın: “Uçun Kuşlar Uçun” şiirlerini örnek göstermek
mümkündür.
Ahmet AYAZ’ın
ise bu çeşitlemelerin bütün örneklerine rastlamakla birlikte şiirlerinde,
şiirin öğretici tarz dediğimiz, didaktik türünde müthiş bir başarı gösteriyor.
Bu yönde başarılarına yeni başarılar katıyor.
AYAZ’ın şiirleri, ölçülü ve kafiyeli anlatım biçimi,
sıraya dizilmiş, düzenlenmiş bir hal aldığı için “nazım”dır. Nazımların estetik kaygı taşıyan, duygulu, heyecanla
bir bütünlük kazanmış biçimine şiir denebileceği gibi Ahmet AYAZ’ın yazdıkları,
serbest tarz bile olsa şiir adını almağa hak kazanıyor.
Giderek ölçülü ve kafiyeli yazılmış estetik değer
taşıyan, kısa nazımlara “manzume”lere benzemektedir. Nazım özelliklerini taşıyan edebî nitelikli
uzun eserlere de “manzum eser” dendiğine göre Ahmet AYAZ’ın bu şiirlerinde
“manzum eser” özelliği de taşımaktadır.
Ölçülü ve kafiyeli yazılmış, kısa nazımlara manzume
adı verilmektedir.
Ahmet AYAZ’ın şiirlerinin şekil özellikleri, muhteva
unsurları, âhenk unsurları, dil ve uslûp, şiir türü açısından incelendiğinde de
görüleceği gibi halk edebiyatında koşma türünün bütün özelliklerini barındırmaktadır.
Nazmın, en küçük parçası olan “dize” leri
yerleştirmekte maharet gösteriyor. Ahmet AYAZ, çoğu şiirlerinin son dörtlüğünde mahlas kullanıyor.
Şiiri oluşturan
mısralardaki hece sayılarının eşit olması kuralına dayanan bir ölçü sistemi
olan hecede, büyük başarıları olduğunu söylemek gerekir.
Kafiye(Uyak)ta, dize sonlarında, kafiye yapılan
kelimelerdeki tek sessiz benzerliği yani, yarım kafiyenin kimi şiirlerine
gizlendiğini bu halk tarzı şiirde de oldukça başarılı olduğu, şu örnek ile
açıkça görmekteyiz:
“Körler pazarına sıkça indiler,
Tayfada yer verdim ata bindiler.
Harabede köşelere sindiler,”
Yaprak gibi
daldan, sıyırdıklarım” mısralarındaki “n” sesleri “yarım kafiyeyi” oluşturmaktadır.
Şair, Ahmet AYAZ’ın diğer Şiirlerinden
Örnekler
IRAK HALKINA ÇAĞRI
Muhammed
cananım Ali’dir canım,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Adem’den Havva’dan geliyor kanım,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Mazlumun başından, kaldır sopanı,
Af fedemem Mescitleri yıkanı.
Cami ile Cem Evleri yapanı,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Kanlar döktü, Amerikan darbesi,
Cami yakmış, Şiiler’in zorbası,
Yıkılır mı Hüseyin’in türbesi,
Bu emiri buyuranlar utansın.
AYAZ’ım ben Hakk’a gider yolumuz,
Hakk yolunda bağlı durur kolumuz.
Son Peygamber Sahabeler ulumuz,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Birbirinden ayıranlar utansın.
Adem’den Havva’dan geliyor kanım,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Mazlumun başından, kaldır sopanı,
Af fedemem Mescitleri yıkanı.
Cami ile Cem Evleri yapanı,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Kanlar döktü, Amerikan darbesi,
Cami yakmış, Şiiler’in zorbası,
Yıkılır mı Hüseyin’in türbesi,
Bu emiri buyuranlar utansın.
AYAZ’ım ben Hakk’a gider yolumuz,
Hakk yolunda bağlı durur kolumuz.
Son Peygamber Sahabeler ulumuz,
Birbirinden ayıranlar utansın.
BUNLAR KİM, DEME
Türlü türlü halı, kilim olmuşlar;
Dikenden toplayıp eğirdiklerim.
Garip mekânlara seyis olmuşlar,
Elinden tutarak kayırdıklarım.
Bunları sorup da sakın kim, deme,
Soframda mezeler en son, dübleme.
Hep zarar verdiler, güzel ülkeme,
Adam olsun diye, ayırdıklarım.
Körler pazarına, sıkça indiler,
Tayfada yer verdim, ata bindiler.
Harabede köşelere sindiler,
Yaprak gibi daldan, sıyırdıklarım.
AYAZ'ım aldırma bu kadar yeter,
Kötü söz kâmile ölümden beter.
Her biri bir baykuş nefreti öter,
İrfan sofrasına, buyurduklarım
Türlü türlü halı, kilim olmuşlar;
Dikenden toplayıp eğirdiklerim.
Garip mekânlara seyis olmuşlar,
Elinden tutarak kayırdıklarım.
Bunları sorup da sakın kim, deme,
Soframda mezeler en son, dübleme.
Hep zarar verdiler, güzel ülkeme,
Adam olsun diye, ayırdıklarım.
Körler pazarına, sıkça indiler,
Tayfada yer verdim, ata bindiler.
Harabede köşelere sindiler,
Yaprak gibi daldan, sıyırdıklarım.
AYAZ'ım aldırma bu kadar yeter,
Kötü söz kâmile ölümden beter.
Her biri bir baykuş nefreti öter,
İrfan sofrasına, buyurduklarım
ABBAS ABDULLAH
HACALOĞLU'NA
SÖZÜM
MECLİSE
Hedef tuttuk seçilince kârı biz,
Altın gibi o cevheri pisledik.
Rafa koyduk şöhret ile arı biz,
O aydınlık yolumuzu sisledik.
Aydın olduk özgürlükten dem tuttuk,
Çağlar geçti neslimizi unuttuk.
Çok zılgıt işittik, çok zehir yuttuk,
Barış için Avrupa’yı sesledik.
Bir baş idik, bölük bölük böldüler,
Yasaları, orta yerden deldiler.
Artık bizi, yönetmeye geldiler,
Hayâl ile, rüyaları süsledik.
Ayaz'ım, derdim çok, yaram çok derin,
Kıramam gücünü, kötü kaderin.
Güzel yurdum, yılan dolu her yerin;
Bostanında, ne inekler besledik.
Altın gibi o cevheri pisledik.
Rafa koyduk şöhret ile arı biz,
O aydınlık yolumuzu sisledik.
Aydın olduk özgürlükten dem tuttuk,
Çağlar geçti neslimizi unuttuk.
Çok zılgıt işittik, çok zehir yuttuk,
Barış için Avrupa’yı sesledik.
Bir baş idik, bölük bölük böldüler,
Yasaları, orta yerden deldiler.
Artık bizi, yönetmeye geldiler,
Hayâl ile, rüyaları süsledik.
Ayaz'ım, derdim çok, yaram çok derin,
Kıramam gücünü, kötü kaderin.
Güzel yurdum, yılan dolu her yerin;
Bostanında, ne inekler besledik.
AYAZ'ın elimdeki kitabı “Doğduğum Günden Beri” adını taşıyor. Sanatçı kitabını beş bölüme
ayırıyor:
1) Deyişler
ve Yunusça
2) Sevda
Şiirleri
3) Derunî
Dilden(Taşlamalar)
4) Atatürk
Asker ve Millî Memleket Şiirleri
5) Ağıt ve
Güzellemeler
AHMET AYAZ HAKKINDA YAZILANLAR
“.....O'nu
uzun yıllara varan bir zaman içinde tanıyorum. Yüreği memleket sevdası ile
dolu, asil kanlı bir Türk yazarıdır. Her daim arı gibi çalışkan ve üretken. Yaşamın
her alanında emeği ve izleri olan bir gönül erbabıdır. Okur, yazar araştırır, didikler.
Mevcutla yetinmeyerek, olması gerekenlerin peşinde bir sürek avcısı gibidir. Tamer ABUŞOĞLU 24 Nisan 2002 GAZİANTEP 27
GAZETESİ”
“.....Aziz dostum Ahmet AYAZ, gerçek, doğuştan şair. Törelerine
saygılı, vatansever, içi dışı pırıl pırıl, dostluğuna güvenilen, sağlam
karakterli, mert insan. Katıksız Türk oğlu Türk. O'na Türk Milleti sahip
çıkmalıdır. Dr. Abdülkadir TANRIVERDİ 18
Mart l999 OLAY GAZETESİ”
“.....Ahmet AYAZ 'ı şair olanlar bilir. Bir şair
Ahmet AYAZ var, bir de, halkbilimci, folklörcü Ahmet AYAZ
var. Prof. Dr. Erdal CEYHAN Ocak 2000
SON MEKTUPLAR”
“.....Türk şiirinin geleneksel temaları, şairimizin şiirlerinde en içli ifadelerini bulur. Trafik kazasında ölen Feride'si için yazdığı ağıt ve güzellemeler, gerek lirizmi, gerek samimiyeti ile gerçek üstün şiir örnekleridir. Ziya ÇİL Haziran l991 ŞEHİTKÂMİL'E BAKIŞ DERGİSİ”
“.....Gaziantep'li şiir ustası Ahmet AYAZ,
şiirin yalın sıcaklığını, söylemin her dem tazeliğini duyumsatan konularla
sarıyor okuyucuyu. 'Son Mektuplar' isimli
eser, hayâl dünyamızın, öze yansıyan, beklenti ve erdemini açıyor şiir evrenine.
Reşit Güngör KALKAN 27 Mayıs 2001 YENİGÜN GAZETESİ”
eser, hayâl dünyamızın, öze yansıyan, beklenti ve erdemini açıyor şiir evrenine.
Reşit Güngör KALKAN 27 Mayıs 2001 YENİGÜN GAZETESİ”
“.....Ahmet AYAZ, Gaziantep'te yetişen bir şair. Tamer Abuşoğlu'nun dediği gibi, Ahmet AYAZ'ın vatan sevgisini takdir etmemek ve hormonsuz şiirlerinde başka
tadlar bulmamak mümkün mü? Abdurrahim KARAKOÇ 30 Ağustos 2007 VAKİT GAZETESİ”
“.....Çok yönlü yazarlarımızdan şair, araştırmacı,
gazeteci Ahmet AYAZ, insanı şiir ile doyuruyor. Duygu ve fikir yüklü şiir demetinde, okuyucu
okyanusta yüzer gibi, şiirin derinliklerinde buluyor kendini. Gürsel GÜZEL Eylül 2000 Sayı 6 KÖY
HİZMETLERİ DERGİSİ”
“.....Ahmet
AYAZ, Gaziantep'in kültür, sanat ve edebiyatında, unutulmaz bir iz bıraktı.
Mehmet NACAR 12 Ağustos 2003 GAZİANTEP
27 GAZETESİ”
“.....Şiiri kendine özgü anlatım biçimi ile güzelleştiren Ahmet AYAZ, mütevazıyapısı, şair yüreğiyle, karıncayı bile incitmemek için, temkinli adımlar atar. İbrahim Halil AYCAN 17 Ağustos 1994 GÜNEYDOĞUBİRLİK DERGİSİ”
“.....Gaziantep'in resmi deyince akla Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu'nu akla getirmemek mümkün mü? Ozan denince de Vahittin Bozgeyik'i, Ahmet Ayaz'ı,
ve Mehmet Nacar'ı… Mehmet KARA 16 Eylül 2002 ZAFER GAZETESİ”
“.....Ahmet AYAZ’ı çok eskiden beri, dergilerden ve internetten okuduğum şiirleri ile tanıyordum. Geçen yıl 9 Eylül 2005 Antalya şiir şöleninde şahsen tanıma fırsatı buldum. Çok sevcecen, dürüst, kibar, yiğit ve mert bir Antep'li vardı karşımda.Tam bir Oğuz Türk'ü, tam bir Dadaloğlu örneği, Türkmen di. Ayaz'ı anlatmak o kadar zor ki, belkide bu yazımda, ilk defa kelime bulamama sıkıntısı yaşayacağım. Hece ve serbest tarzda şiirler yazan,her iki şiir tarzında da, mükemmel şiir yazan usta birşairimiz. Ayaz. Durmadan üreten, yazan bir şair, araştırmacı, folklorcu. .....Maki, Bizim Ece ve Anadolu Sevdası Dergilerinin Gaziantep temsilciliğini yapan Ayaz'ı tekrar tekrar kutluyor, Nice yeni kitaplarını beklediğimi bilmesini istiyorum. Sevgili AYAZ, seni her zaman bir dost, kardeş, unutulmayan bir insan olarak, unutmayacağım. Sabit İNCE 09 Haziran 2006 KAYSERİ DENİZPOSTASI”
“.....Şiir üzerindeki hakimiyetinizi kutluyorum. Şiirlerinizi beğenerek ve saygı duyarak okudum. Dr. İrfan YILMAZ 11.10.2006ANTOLOJİ COM”
“.....Ahmet AYAZ, üretken bir şair. l993 yılında 'Yankılı Sesler' ile tanıdık O'nu.Coşkulu, sevecen, saygılı bir kişiliğe sahip. Bu yönü şiirlerine de yansır. Hüseyin TOPRAK Ekim 2006 OLAY GAZETESİ”
“.......Tanıdığım Ahmet AYAZ kimdir? Anlatayım Ahmet Ayaz'ı
30 yıldan beri
Türk Şiir Dünyasından tanırım. Dürüst, pırıl pırıl,
Yunus odunu anlayışında ama çok hassas ve duyarlı bir yüreğe sahip. En çok da
ağlayanla ağlar. Dertliyle hemdert olur. Dalavere, yalan ve asla ticaret
bilmez. Verir, alamaz; arzular isteyemez; susar, yüreği konuşur, bakışları
konuşur dili konuşamaz. Mısralarına döker içinin yağmurunu... Has şair olmanın
verdiği ağırlıkla olgun başaklar misali eğiktir başı.
Hata yapmamaya gayret eder. Sözünün eridir. Hata yapan
gözü olsa, kendi gözünü bu hatadan dolayı çıkaracak kadar da yiğit ve yalındır.
Yapmacık değildir. Süslü ve şatafatlı konuşmayı sevmez. Gösterişten uzaktır,
samimidir. Tebessümü ihlas doludur. Mustafa CEYLAN 08.l2.2007 ANTOLOJİ COM”
“.......Sevgili dost, aziz AYAZ, iki yolu da aynı başarıyla
yürütmekte olduğunuzu gördüm ve sevindim. Gönül varlığınızı harcayarak meydana
getirdiğiniz eserler için sizi kutluyorum. Şiirleriniz şarkıların türkülerin
yüreklerini taşımaktadır. Mehmet Zeki AKDAĞ”
“.......Ahmet AYAZ 'ı uzun yıllardır şiirlerinden tanır ve severim.
Okudukça sarar beni şiirleri, duygulanırım. Kaç kez
okuduğum şiirleri olmuştur. Nesir yazıları, araştırmaları, folklörük çalışmaları olsa da ben O'nu, şair
olarak tanıdım ve sevdim. Yapmacıktan uzak durmuştur. Sade bir dil, içten bir
söyleyiş, her şiirinde görülen bir unsurdur. Gerek serbest, gerekse hece ölçülü
şiirlerinde, usta bir ozanın söyleyişleri, belirgin biçimde ortaya çıkar.
“.......Ahmet AYAZ 'ın hangi kitabını okursanız okuyun, O'nun şiirlerinin çoğunda, toplumsal çarpıklığa karşı bir başkaldırı, bir yergi bulacaksınız. Sevda şiirleri okuyucuyu büyülemektedir. Atatürkçü, yurtsever ozanımızı şiir burcunda coşku ile dalgalanan bir bayrak olarak görüyorum.. Kitaplarının her biri, dünyamıza başka başka ufuklardan açılan, ayrı ve güzel pencerelerdir. Ertuğrul KARAKOÇ.”
“(Yorumlar:
antoloji.com)
Didaktik mizahi bir işlevle bezediğiniz şiirinizin
realist harflerine; aynı yolun yolcusu olarak, toprağa gömülmeyi hak etmeyen
zanaatın işçiliğindeki terimle, kalite soluklu dokunabiliyorsam, toplumun
gerçek aynası olduğunuzu ifade ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum.
Adana, Bayan, 28, asiyaa
14.12.2007 17:52”
“Üstadım ülkenin haline ne güzel ifade etmişsin. Bu
millet, bir titreyip özüne dönebilse....... Yüreğine sağlık saygı ve
selamlarımla.
coolsondurak091 1.09.2007 20:06”
“Samimi isek
memleti korumaya, kırmak zorundayız, dayatılan o kader denen esareti. Unutmamak
gerekir ki hocam; bizi zılgıtlar kurtarırsa kurtarır belki, ama despot gerici
yöneti olarak gelenler asla...
Şiiriniz Edebî anlamda harika!.. Kutluyorum. Üstelik, çok eser vermiş değerli
bir şairimizsiniz. Başarınızın devamını diliyorum...
medeni
melleoğlu 18.03.2007”
“Türkiye topraklarını başka türlü ele geçiremediler AB
diyenlerin yasalarıyla 181 milyon metre kare şu an yabancı tapusunda ve hâlâ
devam ediyor işte. AB oyunu bu… Adamlara
kendi içlerinde bile böyle bir yasaları yok bu nasıl bir zihniyet her gelen iktidara
AB diye memleketi satıyor... Tebrikler arkadaşım. Okuyunca şiirini, boşaldım. Baki
Ceylan/boyut ötesi Türkiye Bay, 12.01.2007 10:26”
“Toplumsal
eleştirinizi yaparken, halk edebiyatı geleneğini ustaca kullanmaktasınız.
Uyaklı şiiri herkes söyler ama anlamla uyağın bütünleşmesini az kişi başarır.
Siz de bu azkişilerden birisiniz.Dilinize,elinize sağlık. SEZARVESU
Eryaman Bay, 51, 09.01.2007 11:31”
“Diline sağlık üstadım.AB'ye girmeyi marifet
sananlar.Tarihini biliyorlar mı acaba.Medet umduklarımızın can düşmanımız
olduğunu tarih boyu görmediler mi? Biliyorlar, görüyorlar; ancak bakar kör
numarası yapıyorlar. Dün, Gaziantep'i yıkanlar, bu gün mamur mu edecekler?
AB'ye girdiğimizde AB meclisinde alınacak hangi karar,
ülkemiz lehine olabilir? Nedir bu sorunun cevabı? Herşey aleyhimize. Her şartta
AB'ye hayır; ancak AB ülkeleri ile ikili anlaşmalar ve ticaret elbette
yapılmalı. AB'ye girmek ile ticari anlaşma ayrı şeylerdir. Bu da iyi bilinmeli.
En derin sevgi ve saygılarımı sunarım Gaziantep'in güçlü kalemine. Abdulhadi bay
Gaziantep Bay, 49, 07.01.2007
12:14”
Yazarın
Yayınlanmış Eserleri:
1)
1993 Yankılı
Sesler (Şiir)
2)
1994 Doğduğum
Günden Beri (Şiir)
3)
1998 Antep
Şiirleri (Derleme)
4)
2000 Son
Mektuplar (Şiir)
5)
2002 Hüzün ve
Rüya (Şiir)
6)
2003 Gaziantep’te
Kültür Sanat ve Edebiyatta İz Bırakanlar(Araştırma)
7)
2004 Bir Başka
Rüya ve Sızı
8)
2005 Elveda
İstanbul(Hikâyeler)
9)
2006 Kavgam Barış
İçin(Şiir)
10) 2007 Doğduğum Günden Beri (Şiir) İkinci
Baskı
11) 2008 Şiir Defteri (Şiirler) Derleme
İsteme
Adresi: www.ahmetayaz.bz.tc
e-meil: ayazahmett@mynet.com
Yeditepe Mh.256.Sk.No:4 Ayaz Ap: Kat. 2 Daire: 7,
Şahinbey/Gaziantep
KAYNAKLAR:
1)
Ahmet AYAZ,
Elveda İstanbul(Hikâyeler), Çağlar Ofset Basın Yayın ve Matbaacılık,,
Gaziantep, Mart, 2005
2)
Ahmet AYAZ,
Doğduğum Günden Beri(Şiirler), Hakimiyet Gazetesi Yayınları, Çağlar Ofset Basın
Yayın ve Matbaacılık, İkinci Baskı, Mayıs, Gaziantep,2007
3)
Ahmet AYAZ 1993
Yankılı Sesler (Şiir)
4)
Ahmet AYAZ 1994
Doğduğum Günden Beri (Şiir)
5)
Ahmet AYAZ 1998
Antep Şiirleri (Derleme)
6)
Ahmet AYAZ 2000
Son Mektuplar (Şiir)
7)
Ahmet AYAZ 2002
Hüzün ve Rüya (Şiir)
8)
Ahmet AYAZ 2003
Gaziantep’te Kültür Sanat ve Edebiyatta
İz Bırakanlar(Araştırma)
9)
Ahmet AYAZ 2004
Bir Başka Rüya ve Sızı
10)
Ahmet AYAZ 2005
Elveda İstanbul(Hikâyeler)
11)
Ahmet AYAZ 2006
Kavgam Barış İçin(Şiir)
10) Ahmet AYAZ 2007 Doğduğum Günden Beri (Şiir)
İkinci Baskı
11) Ahmet AYAZ 2008 Şiir Defteri (Şiirler)
Derleme
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder