6 Ekim 2016 Perşembe

AHMET AYAZ’IN ESERİ: "DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ" Abdullah Çağrı ELGÜN

AHMET AYAZ’IN ESERİ:

"DOĞDUĞUM GÜNDEN BERİ" 

Abdullah Çağrı ELGÜN

1947’de Gaziantep/Oğuzeli’nin Yakacık Köyünde doğdu. İlköğrenimini Yakacık Köyünde, Orta ve Lise Tahsilini Gaziantep’te tamamladı.
Uzun Süre Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü emrinde  şef olarak görev yaptı.
1995 tarihinde “Askerin Türküsü”  isimli şiiri Tuğ General. Zafer ÖZKAN tarafından bestelettırilerek 10. Piyade Tugayı Marşı yapıldı.
1988 yılında Gaziantep Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğünden emekliye ayrıldı.
2007 Sabit İnce Jüri Özel Ödülü, aldı. “Doğduğum Günden Beri(Şiirler)”,

Şair, araştırmacı yazar, gazeteci olarak dikkat çekti.  Bir süre Atatürkçü Düşünce Derneği, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti gibi daha birçok derneğin yönetim kurulu ve üyelik görevlerinde bulundu. Birçok dergide şiirleri yayınlanmış,  gazete ve dergilerin bir kısmında da “Kültür ve Sanat” sayfaları çıkartmıştır.

“Doğduğum Günden Beri, Mayıs 2007”  adlı kitabının sunuş yazısında, Gaziantep Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Başkanı, sayın Abdullah Sabri KOCAMAN Ahmet AYAZ’dan için şöyle diyor:
“ ‘Bir ülkenin türkülerini yapanlar yasalarını yapanlardan daha güçlüdür.’  Büyük ozan  Pablo Neruda.  Geleneğin, göreneğin, örf ve adetlerin, özgün yaşamın sonuçlarına bakarak… Her  kuş kendi coğrafyasının  renklerini taşır kanatlarında…’ sözünde olduğu gibi,  sayın AYAZ da  kendi coğrafyasının renklerini yansıttığı bu kitabıyla, önemli bir çalışmaya imza attı.”  
Sanatçı Ahmet AYAZ,  Şiir hakkındaki görüşlerini:  “Şiir, şairin iç dünyasını yansıtır. Biraz da zor iştir; fakat işçilik işi değildir. Kelimelerin yan yana dizilmesiyle meydana gelir; ama kelimeleri de şiirin ustaları dizer; çünkü kabiliyet gerekir. Kabiliyet ise şairlerin yaradılışlarında mevcuttur.
Şiirde ölçü, uyak, olmasa da nesirden farklı bir yapıdır. Bir anlam bütünlüğü, bir ana fikir olmalıdır.
Ne yazık ki, bugünlerde şiirin büyük çoğunluğu da siyasî mafyaların eline geçti. Türk şiiri kan kaybına uğradı; ama ne olursa olsun bir Necip Fazıl KISAKÜREK, bir Tevfik FİKRET, asla inkar edilemezler. Günümüzün ustalarından Yavuz Bülent BAKİLER, Abdürrahim KARAKOÇ, edebiyatımızda sönmeyen birer yıldızdırlar. Parlayıp duracaklardır.
Eline kalemi alanların hepsi de şair olsaydı, Ahmet HAŞİM’in, Muallim NACİ’nin isimleri çoktan unutulurdu.
Yukarıda belirttiğim gibi tezekten kale yapmayın.  Bir yağmur sonucunda sel götürür her tarafı pis kokular sarar,  rezil olursunuz. Şiir konusunda şiirin ucundan kıyısından bir şeyler anlatmaya çalıştım.
Bir de Usta kalemlerimiz ne demişler onlara bir göz atalım.” diyerek şiir hakkında düşüncelerini sıraladıktan sonra usta kalemlerin “Behçet NECATİGİL(Şiir Defteri), Suut Kemal YETKİN(Denemeler), Hasan Hüseyin (Yazko Edebiyat), Munis Faik OZANSOY(Hisar), Cahit Sıtkı ERDOĞAN(Ziya’ya Mektuplar), Orhan Veli KANIK(Varlık Dergisi); Nazım Hikmet RAN (Mapushaneden Mektuplar), Necip Fazıl KISAKÜREK(Büyük Doğu), Ahmet Hamdi TANPINAR(Yaşadığım Gibi), Abdulhak Hamit (Makber), Nurullah Ataç (Günce), Yavuz Bülent BAKİLER (Bizim Ece), hakkındaki görüşlerini dile getirir.

Ahmet AYAZ,(Kavgam Barış İçin) adlı kitabında da şiirle ilgili olarak şu görüşlerini sıralıyor: “ …Taş ve biriketlerin dizilişinden binalar, sözcüklerin dizilişinden ise şiirler meydana gelir; ama her ikisi de usta ister. Şiirin hası, okuyucunun beyninde iz bırakır. Gerisi baş ağrısıdır.”

Şiir için söylenecek çok şey vardır. Şiir için söylenecekler asla yeterli de olmayacaktır. Şiir yazmak hem kolaydır hem de çok çok zordur. Bir Fransız yazar: “Yirmi bin yıl sonra okunmayacağımı bilseydim, elime kalemi almazdım.” diyor. Yahya Kemal: “Bir şiiri yazdığımda kelimeler oturmamış ise bu şiiri çoğu kez uzun yıllar askıya alırım, bekletirim. O şiire bir kelimeyi yerleştirmek için yıllarca beklerim, bulduğum kelime uymazsa yine beklerim. Böylece bir şiiri, bazen on yıl, on beş yıl beklettiğim olmuştur.” demektedir.  Ahmet AYAZ’ın düşünceleri de bundan farklı değil.

Doğrusunu söylemek gerekirse şiir, bir mermer ustasının mermere, bir hattatın yazıya, bir kuyumcunun altına, zümrüte sanatını, zekası, hayâllerini kazıması kadar zor bir iş şiir. Sabır, zaman, azim ve çalışma ister.
Şiir, okunduğu esnada insanı duygulandıran, düşündüren, düşünürken güldüren, bir şeyler veren ve yığınların yüreklerini o şey uğrunda titretendir. 
Şiir, bazen dağda Köroğlu, Dadaloğlu, bazen bir tekkede Yunus, Hacıbektaş  bazen yumruklarımızı sıkıp sessiz sessiz gözyaşı döktürten bazan da elimizi kulağımıza attırıp hüngür hüngür ağlatan büyülü bir şeydir. Yoksa, şiir şiir olmaktan çıkıp nesir olur. Halbuki, şiiri nesirden ayıran en önemli fark, söylenmek istenen bir çok maksadı, kısa ve öz olarak, kolay ve etkileyici bir şekilde, bir veya birkaç mısrada anlatabilmiş olmasıdır.   

Ahmet AYAZ ve ŞİİRLERİ:
Şiirlerinde, Ahmet AYAZ, AYAZ, Deli Ozan mahlalarını kullanan sanatçı, arzu ettiklerini başarmak, hedefe varmak arzusunu taşıyor. Bu idealle dopdolu alarak yola çıkan sanatçı, her hedefe varışta hedefler büyüdüğünden olsa gerek ülküsüne ulaşamıyor. Uğrunda çile çekiyor, meşakkate katlanıyor ve yorulan bedenine rağmen, insana hizmeti kendisine ilke edinen bir yol seçiyor. Şairin aşağıdaki şiirinde bunu açıkça görmek mümkündür.

GÖNDERİ   
                         
Ölüm gelir, bir gün beni alırsa,
İnsanı seven bir fedakârdı de.
Yazdıklarım eğer dilde kalırsa,
Baban, talihsiz ve fedakârdı de.

Oldukça efendi, kibar ve nazik,
Çok sitemler çekmiş, sinirler bozuk,
Seçtiği hedefe varmamış yazık,
Bu yorgun bedende kafadardı de.

Bir gün olur şansın gülerse sana,
Uğraş, didin, hizmet eyle insana,
İyiden, doğrudan, haklıdan yana,
Destek için vasiyeti vardı de.
Şiirlerinin çoğunda, Türk edebiyatımızın millî vezni, heceyi kullanan sanatçının şiirleri, halka dönük, halkın dertlerini sıkıntılarını, töreleri, törelerin yerin dibine giresi katı kurallarına baş kaldıran ve kalemini bu uğurda kılıç gibi, silah gibi öldürücü olarak kullanarak anlatan, ender yazarlardan biridir.                          
Yasaları vicdanında saklı sayan, hiçbir korkuya gönlünde yer vermeyen, Şah’tan, Padişah’tan korkmayan; ancak arkada ağlayıp kalanların tasasını gönlünde taşıyan bir sanatçıdır AYAZ… Gönlündeki sevgi tellerini akortlayıp, notalarla nağmeler dizerken Yunusça söylemekten zevk alır. Bu sevgiyle kendinden geçer. Sevgi bağının şerbetini kana kana içer. Yunus Emre’nin
“ Bir siz dahi sizde bulun; benim sizde bulduğumu.” dediği gibi Ahmet AYAZ da:
“Ben Yunus gibi sevdim kimi sevdimse;                                                  
Keşke sevenler de benim gibi sevse”  diyerek sevgide Yunus’tan geri kalmadığını göstermek ister.
Şair, toplumun dertlerini dert edinmiş, meclise seçilen vekillerin asıllarına nasıl ihanet ettiklerini görmüştür. Ömürlerini bunların önderliğinde, gösterdikleri yolda, izde devam ettirirken herkesin, onlara bağladığı umutların sönmesi, çıkan rezaletlerin sel olup taşması halkı ürkütmüştür. Verilen sözlerin yerine getirilmemesi, sonu gelmeyen hayallere bağlanan ümitler ve adaletin bir türlü tecelli etmemesi neticesine uğranılan mağduriyet… Yalan dolan, içi boş vaadler, sıkılan nutuklar. Avrupa Birliği hayâli ile avutulan ve kandırılan millet. Halkın arzu ettiği kanunların bir türlü çıkarılamaması. Halkının içinden çıkamaz girdaplara sokularak boynuzlatılması, şairi içten içe göğündürmektedir. 
Şair, halkın derdiyle dertlenmiş, onları haykırmakta, yükselen feryatların susturulmasını istemekte; fakat aldıran olmamakta. Sesler tekrar sahibine dönmektedir.  “Abooo!”  şiiri bu feryatlardan ancak biridir:

ABOOO !..
İlimden, irfandan kelam ederken, 
Elimde kalemim coştu da coştu.
El merdiven kurup aya giderken,
Bizimkiler boşa koştu da koştu.

Seçilenler, halka ihanet etti,
Ömrümüz onların izinde bitti.
Umutlar yanarak kül oldu gitti,
Rezalet sel olup taştı da taştı.

Boş meydana çıkıp nutuklar attık,
Sonu yok hayalle uykuya yattık.
Türk İslam yolunda acılar tattık,
Adalet yolundan şaştı da şaştı.

Neyleyip nettiysek sonu boş çıktı,
Bu millet yalandan usandı bıktı.
Hükümet AB'yi kafaya taktı,
Kanunlar kabında şişti de şişti.

Ayaz'ım daha da övünmekteyiz,
İçimiz yanıyor gövünmekteyiz.
Gögsümüze vurup dövünmekteyiz,
Boynuzlar boyları aştı da aştı...
“Şair, şair sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın”, “Şairleri haykırmayan bir millet, sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.” diyen  bir dönemin ünlü şairlerinden Faruk Nafiz ÇAMLIBEL ve Mehmet Emin YURDAKUL’dan bir farkı olmayan Ahmet AYAZ, ülke dertlerini kendisine dert edinir. Yunus, Mevlâna inancıyla insanları kucaklar. Azerbaycan, Türkistan, Karabağ, Kafkaslar, Çeçenistan, Bosna, Oğuz Boyları ve buralarda, bir türlü tecelli etmeyen hasta adalete, doktor ve ilaç bulmak ister. Hürriyet güneşinin doğacağı günü ve bu aynı dünya, halkının huzur ve sukûnu bulmasını ister. Yönü hep Balkanlar, Türkistan Ortadoğu ve meseleleri olarak, yüreği buruk ve çaresizlik ile dertlerini içine gömer.

GÜNEYDOĞUDAN MEKTUP

Benim kalemimden kan irin akmaz,
Ben Yunus Emre'nin tek varisiyim.
Sitemim kimsenin kalbini yakmaz,
Mevlâna'nın gönül süvarisiyim.

Başladı yurdumda bir başka akın,
Asîl at yolunda, katırlar çapkın.
Yönüm Türkistan'a, yolum çok yakın,
Sevda yolcusunun, en irisiyim.

Bu yolda ozanlar, yalnız ve yorgun,
Gönül Karabağ'a, Kafkas'a vurgun.
Belki Çeçenistan benimle dargın,
Oğuz boylarının serserisiyim.

Ayaz'ım kanımda hürriyet atar,
Adalet çok hasta yorganda yatar.
Bosna, Azerbeycan burnumda tüter,
Ülkemin başı dik ve dirisiyim

Fuzûlî: 
“Her ne var ise, aşk imiş âlemde;  
İlm bir kıl-ü kâl imiş ancak”
 
Aşk derdiyle hoşem, el çek ilacımdan tabib;
Kılma dermam kim helâkım zehr-i dermanındadır.” derken,   Güçer KAFA da (Anafilya)da:
Sevdiceğim! Cânânım! Aşkın ile mestim yâr…
Senden gayrı ne varsa, alâkamı kestim yâr!

Senden uzak ellerde, hasretinle biçare,
Her seher pencerene, rüzgâr olup estim yâr!

Neylerin elemiyle, gezinirken âvâre,
Geceleri, kalbini çınlatan o sestim yâr!..”  diyor. 

Sevgi olmadan, sevgili olmadan, aşk olmadan yaşamak, hayatı anlamlandırmak ne mümkün?.. Hayat, sevgisiz aşksız çekilebilir mi?
Mevlânâ: “Kim ki içinde bir parça aşk ateşi yoktur,  odundan farksızdır” der. Burada  o dun iki mânâya gelmekte ve Tevriyeli olarak kullanmaktadır. Birinci anlamı odun, ikinci anlamı, eşekten aşağı, en aşağı anlamlarını taşımaktadır. Demek ki sevgisiz yaşanamaz. Sevgisiz, sevgilisiz olunmaz.
Ahmet AYAZ ise  aşağıdaki şiirde bu duyguları, bizlere başka türlü yansıtarak  sevgilisinin gelmesini istiyor. Sevgisiz, aşksız ve sevgilisiz olunamayacağını adeta haykırıyor:

TEZ GEL HA TEZ GEL!
Yıllardır gözümün kökü ağardı,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Mahmur bakışında mutluluk vardı,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!

Uzaklardan bakma bana el gibi,
Dalında susayıp solan gül gibi.
Çöle hasret kalmış esen yel gibi,
Bekliyorum tez gel; tez gel ha, tez gel!
Sanatçı Ahmet AYAZ’ın şiirlerinde: Milleti yönlendiren didaktik (öğretici), halkını eğiten, onlara ufuk açan, birlik beraberlik ülküsü aşılayan, çalışmayı bir ibadet gibi kutsal gören bir anlayış, ileri görüşlülük, uzak hedefleri fark etme ve aşk vardır. Bu aşk, asla sönmemektedir. Milletini seven ayrılıklara gayrılıklara fırsat vermeden, “Türkmen, Arap, Çerkez, Kürt’le birleşip, seslenerek” , Birlik ol, oğlunla kızınla çalış; Elinde bel, kürek kazma kırıksa; İşleyen iğneyle, bizinle çalış.” diyerek onlara neler yapması gerektiği konusundaki hedefi gösteriyor. Başkalarının yaptıklarıyla kendisini mukayese etmesi gerektiğini ve  “Olanca gücünle hızınla çalış.” diyerek onları, bu yarışta geçmenin, memleket ve millet için bir borç olduğunu hatırlatır. Bunun için bütün deney ve tezleri kullanıp çalışmanın gerekliliğini vurguluyor. 

KÖYLÜ KARDEŞİME
Bu büyük ulusu yüceltmek için,
Birlik ol, oğlunla kızınla çalış.
Elinde bel, kürek kazma kırıksa,
İşleyen iğneyle, bizinle çalış.

Türkmen, Arap, Çerkez, Kürt’le birleşip,
Benlik çıkarana bir mezar eşip,
Yan bakan düşmanın bağrını deşip,
Olanca gücünle hızınla çalış.

Düşün hele yatmak yakışır kime?
Çalışarak güç ver güzel ülkeme.
Mahsulü derince iş bitti deme,
Yazınla, kışınla, güzünle çalış.

Ayaz'ım bak eller neler yapıyor?
Yerden aya merdivenler takıyor.
Bir pil ile dünyaları yakıyor,
Bütün deneyinle tezinle çalış.

Ahmet AYAZ’ın, Şiirlerindeki Özellikler:
Ahmet AYAZ’ın, şiirlerinin konusu çeşitlidir. Şair şiirlerin konusunu gerçek hayattan, yaşanmış olaylardan, hikâyelerden ve halkın içinde bulunduğu kişiler ve gerçeklerden alıyor. Aşk, gurbet, ayrılık acısı, ölüm, bayramlar, çocuklar, köylü halk, felek, Atatürk, içinde yaşadığı, acısını, sancısını, sevinç ve mutluluklarını paylaştığı Türk Halkı, Irak Halkı, Azerbaycan, Türkistan, Çeçenistan, Kafkaslar ve buralarda yaşayan halk. Albümdeki resimler, mahalle kızları, Mehmetçikler, bahar, yaz, kış, rüzgar,  memleket köşeleri, Gaziantep, Harran, Antalya ve yörelerin güzellikleri,Türk halkının yaşayış biçimi, duyuş ve düşünüşü gibi konular ele alınıyor.

Ahmet AYAZ’ın şiirlerindeki şekiller, Türk şiirinin güzel örnekleri arasına girmiştir. Şiirde nazım şekilleri olarak; duyguların coşku ve üstünlükle dile getirildiği, içimizde bir heyecan uyandıran türüne, LİRİK ŞİİR denmektedir. Örnek olarak: Necip Fazıl KISAKÜREK’in, “Bu Yağmur”, Ali Baş’ın: “Sevgililer Günü” şiirleri gösterilebilir.
Öğretmek bilgi vermek, bir düşünceyi benimsetmek maksadıyla yazılan şiir türlerine, DİDAKTİK ŞİİR denmektedir. Örnek olarak: Mehmet Âkif  ERSOY’un: “ Asım, Seyfi Baba” şiirleri.
 Vatan, millet, memleket, savaş, kahramanlık gibi duyguların üstünlükle dile getirildiği şiirlere, EPİK ŞİİR denmektedir. Örnek olarak: Mehmet Âkif  ERSOY: “İstiklâl Marşı”, Orhan Şaik GÖKYAY: “ Bu Vatan Kimin?”,  
Tabiat sevgisini, köy ve kır ve tabiat hayatını, onlara karşı hasreti dile getiren şiirlere PASTORAL ŞİİR denir. Örnek olarak: Abdurrahim KARAKOÇ’un: “Güney İlleri”, Faruk Nafiz ÇAMLIBEL’in: “Çoban Çeşmesi”, Rıza Tevfik BÖLÜKBAŞI’nın: “Uçun Kuşlar Uçun” şiirlerini örnek göstermek mümkündür.
Ahmet AYAZ’ın ise bu çeşitlemelerin bütün örneklerine rastlamakla birlikte şiirlerinde, şiirin öğretici tarz dediğimiz, didaktik türünde müthiş bir başarı gösteriyor. Bu yönde başarılarına yeni başarılar katıyor.

AYAZ’ın şiirleri, ölçülü ve kafiyeli anlatım biçimi, sıraya dizilmiş, düzenlenmiş bir hal aldığı için “nazım”dır. Nazımların estetik kaygı taşıyan, duygulu, heyecanla bir bütünlük kazanmış biçimine şiir denebileceği gibi Ahmet AYAZ’ın yazdıkları, serbest tarz bile olsa şiir adını almağa hak kazanıyor.
Giderek ölçülü ve kafiyeli yazılmış estetik değer taşıyan, kısa nazımlara “manzume”lere benzemektedir.  Nazım özelliklerini taşıyan edebî  nitelikli  uzun eserlere de “manzum eser”  dendiğine göre Ahmet AYAZ’ın bu şiirlerinde “manzum eser”  özelliği de taşımaktadır.
Ölçülü ve kafiyeli yazılmış, kısa nazımlara manzume adı verilmektedir.
Ahmet AYAZ’ın şiirlerinin şekil özellikleri, muhteva unsurları, âhenk unsurları, dil ve uslûp, şiir türü açısından incelendiğinde de görüleceği gibi halk edebiyatında koşma türünün bütün özelliklerini barındırmaktadır. 

Nazmın, en küçük parçası olan “dize” leri yerleştirmekte maharet gösteriyor. Ahmet AYAZ, çoğu şiirlerinin son dörtlüğünde mahlas kullanıyor.
Şiiri oluşturan mısralardaki hece sayılarının eşit olması kuralına dayanan bir ölçü sistemi olan hecede, büyük başarıları olduğunu söylemek gerekir.

Kafiye(Uyak)ta, dize sonlarında, kafiye yapılan kelimelerdeki tek sessiz benzerliği yani, yarım kafiyenin kimi şiirlerine gizlendiğini bu halk tarzı şiirde de oldukça başarılı olduğu, şu örnek ile açıkça görmekteyiz: 
“Körler pazarına sıkça indiler,
Tayfada yer verdim ata bindiler.
Harabede köşelere sindiler,”
Yaprak gibi daldan, sıyırdıklarım”  mısralarındaki “n” sesleri “yarım kafiyeyi” oluşturmaktadır.

Şair, Ahmet AYAZ’ın  diğer  Şiirlerinden Örnekler
IRAK HALKINA ÇAĞRI
Muhammed cananım Ali’dir canım,
Birbirinden ayıranlar utansın.
Adem’den Havva’dan geliyor kanım,
Birbirinden ayıranlar utansın.

Mazlumun başından, kaldır sopanı,
Af fedemem Mescitleri yıkanı.
Cami ile Cem Evleri yapanı,
Birbirinden ayıranlar utansın.

Kanlar döktü, Amerikan darbesi,
Cami yakmış, Şiiler’in zorbası,
Yıkılır mı Hüseyin’in türbesi,
Bu emiri buyuranlar utansın.

AYAZ’ım ben Hakk’a gider yolumuz,
Hakk yolunda bağlı durur kolumuz.
Son Peygamber Sahabeler ulumuz,
Birbirinden ayıranlar utansın.

BUNLAR KİM, DEME                                                                   
Türlü türlü halı, kilim olmuşlar;
Dikenden toplayıp eğirdiklerim.
Garip mekânlara seyis olmuşlar,
Elinden tutarak kayırdıklarım.

Bunları sorup da sakın kim, deme,
Soframda mezeler en son, dübleme.
Hep zarar verdiler, güzel ülkeme,
Adam olsun diye, ayırdıklarım.

Körler pazarına, sıkça indiler,
Tayfada yer verdim, ata bindiler.
Harabede köşelere sindiler,
Yaprak gibi daldan, sıyırdıklarım.

AYAZ'ım aldırma bu kadar yeter,
Kötü söz kâmile ölümden beter.
Her biri bir baykuş nefreti öter,
İrfan sofrasına, buyurduklarım

ABBAS ABDULLAH HACALOĞLU'NA
SÖZÜM MECLİSE Hedef tuttuk seçilince kârı biz,
Altın gibi o cevheri pisledik.
Rafa koyduk şöhret ile arı biz,
O aydınlık yolumuzu sisledik.

Aydın olduk özgürlükten dem tuttuk,
Çağlar geçti neslimizi unuttuk.
Çok zılgıt işittik, çok zehir yuttuk,
Barış için Avrupa’yı sesledik.

Bir baş idik, bölük bölük böldüler,
Yasaları, orta yerden deldiler.
Artık bizi, yönetmeye geldiler,
Hayâl ile, rüyaları süsledik.

Ayaz'ım, derdim çok, yaram çok derin,
Kıramam gücünü, kötü kaderin.
Güzel yurdum, yılan dolu her yerin;
Bostanında, ne inekler besledik.

AYAZ'ın elimdeki kitabı “Doğduğum Günden Beri” adını taşıyor. Sanatçı kitabını beş bölüme ayırıyor:
1) Deyişler ve Yunusça
2) Sevda Şiirleri
3) Derunî Dilden(Taşlamalar)
4) Atatürk Asker ve Millî Memleket Şiirleri
5) Ağıt ve Güzellemeler
  
AHMET AYAZ HAKKINDA YAZILANLAR
“.....O'nu uzun yıllara varan bir zaman içinde tanıyorum. Yüreği memleket sevdası ile dolu, asil kanlı bir Türk yazarıdır. Her daim arı gibi çalışkan ve üretken. Yaşamın her alanında emeği ve izleri olan bir gönül erbabıdır. Okur, yazar araştırır, didikler. Mevcutla yetinmeyerek, olması gerekenlerin peşinde bir sürek avcısı gibidir. Tamer ABUŞOĞLU 24 Nisan 2002 GAZİANTEP 27 GAZETESİ”

“.....Aziz dostum Ahmet AYAZ, gerçek, doğuştan şair. Törelerine saygılı, vatansever, içi dışı pırıl pırıl, dostluğuna güvenilen, sağlam karakterli, mert insan. Katıksız Türk oğlu Türk. O'na Türk Milleti sahip çıkmalıdır. Dr. Abdülkadir TANRIVERDİ 18 Mart l999 OLAY GAZETESİ”

“.....Ahmet AYAZ 'ı şair olanlar bilir. Bir şair Ahmet AYAZ var, bir de, halkbilimci, folklörcü Ahmet AYAZ var. Prof. Dr. Erdal CEYHAN Ocak 2000 SON MEKTUPLAR”

“.....Türk şiirinin geleneksel temaları, şairimizin şiirlerinde en içli ifadelerini bulur. Trafik kazasında ölen Feride'si için yazdığı ağıt ve güzellemeler, gerek lirizmi, gerek samimiyeti ile gerçek üstün şiir örnekleridir. Ziya ÇİL Haziran l991 ŞEHİTKÂMİL'E BAKIŞ DERGİSİ”

“.....Gaziantep'li şiir ustası Ahmet AYAZ, şiirin yalın sıcaklığını, söylemin her dem tazeliğini duyumsatan konularla sarıyor okuyucuyu. 'Son Mektuplar' isimli
eser, hayâl dünyamızın, öze yansıyan, beklenti ve erdemini açıyor şiir evrenine.
Reşit Güngör KALKAN 27 Mayıs 2001 YENİGÜN GAZETESİ”

“.....Ahmet AYAZ, Gaziantep'te yetişen bir şair. Tamer Abuşoğlu'nun dediği gibi, Ahmet AYAZ'ın vatan sevgisini takdir etmemek ve hormonsuz şiirlerinde başka
tadlar bulmamak mümkün mü? Abdurrahim KARAKOÇ 30 Ağustos 2007 VAKİT GAZETESİ”
“.....Çok yönlü yazarlarımızdan şair, araştırmacı, gazeteci Ahmet AYAZ, insanı şiir ile doyuruyor.  Duygu ve fikir yüklü şiir demetinde, okuyucu okyanusta yüzer gibi, şiirin derinliklerinde buluyor kendini. Gürsel GÜZEL Eylül 2000 Sayı 6 KÖY HİZMETLERİ DERGİSİ”

“.....Ahmet AYAZ, Gaziantep'in kültür, sanat ve edebiyatında, unutulmaz bir iz bıraktı. Mehmet NACAR 12 Ağustos 2003 GAZİANTEP 27 GAZETESİ”


“.....Şiiri kendine özgü anlatım biçimi ile güzelleştiren Ahmet
AYAZ, mütevazıyapısı, şair yüreğiyle, karıncayı bile incitmemek için, temkinli adımlar atar. İbrahim Halil AYCAN 17 Ağustos 1994 GÜNEYDOĞUBİRLİK DERGİSİ”

“.....Gaziantep'in resmi deyince akla Mehmet Ali Diyarbakırlıoğlu'nu akla getirmemek mümkün mü? Ozan denince de Vahittin Bozgeyik'i, Ahmet Ayaz'ı,
ve Mehmet Nacar'ı… Mehmet KARA 16 Eylül 2002 ZAFER GAZETESİ”

“.....Ahmet
AYAZ’ı çok eskiden beri, dergilerden ve internetten okuduğum şiirleri ile tanıyordum. Geçen yıl 9 Eylül 2005 Antalya şiir şöleninde şahsen tanıma fırsatı buldum. Çok sevcecen, dürüst, kibar, yiğit ve mert bir Antep'li vardı karşımda.Tam bir Oğuz Türk'ü, tam bir Dadaloğlu örneği, Türkmen di. Ayaz'ı anlatmak o kadar zor ki, belkide bu yazımda, ilk defa kelime bulamama sıkıntısı yaşayacağım. Hece ve serbest tarzda şiirler yazan,her iki şiir tarzında da, mükemmel şiir yazan usta birşairimiz. Ayaz. Durmadan üreten, yazan bir şair, araştırmacı, folklorcu. .....Maki, Bizim Ece ve Anadolu Sevdası Dergilerinin Gaziantep temsilciliğini yapan Ayaz'ı tekrar tekrar kutluyor, Nice yeni kitaplarını beklediğimi bilmesini istiyorum. Sevgili AYAZ, seni her zaman bir dost, kardeş, unutulmayan bir insan olarak, unutmayacağım. Sabit İNCE 09 Haziran 2006 KAYSERİ DENİZPOSTASI

“.....Şiir üzerindeki hakimiyetinizi kutluyorum. Şiirlerinizi beğenerek ve saygı duyarak okudum. Dr. İrfan YILMAZ 11.10.2006ANTOLOJİ COM

“.....Ahmet
AYAZ, üretken bir şair. l993 yılında 'Yankılı Sesler' ile tanıdık O'nu.Coşkulu, sevecen, saygılı bir kişiliğe sahip.  Bu yönü şiirlerine de yansır. Hüseyin TOPRAK Ekim 2006 OLAY GAZETESİ”

“.......Tanıdığım Ahmet AYAZ kimdir? Anlatayım Ahmet Ayaz'ı 30 yıldan beri
Türk Şiir Dünyasından tanırım. Dürüst, pırıl pırıl, Yunus odunu anlayışında ama çok hassas ve duyarlı bir yüreğe sahip. En çok da ağlayanla ağlar. Dertliyle hemdert olur. Dalavere, yalan ve asla ticaret bilmez. Verir, alamaz; arzular isteyemez; susar, yüreği konuşur, bakışları konuşur dili konuşamaz. Mısralarına döker içinin yağmurunu... Has şair olmanın verdiği ağırlıkla olgun başaklar misali eğiktir başı.
Hata yapmamaya gayret eder. Sözünün eridir. Hata yapan gözü olsa, kendi gözünü bu hatadan dolayı çıkaracak kadar da yiğit ve yalındır. Yapmacık değildir. Süslü ve şatafatlı konuşmayı sevmez. Gösterişten uzaktır, samimidir. Tebessümü ihlas doludur.  Mustafa CEYLAN  08.l2.2007 ANTOLOJİ COM”

“.......Sevgili dost, aziz AYAZ, iki yolu da aynı başarıyla yürütmekte olduğunuzu gördüm ve sevindim. Gönül varlığınızı harcayarak meydana getirdiğiniz eserler için sizi kutluyorum. Şiirleriniz şarkıların türkülerin yüreklerini taşımaktadır.  Mehmet Zeki AKDAĞ”

“.......Ahmet
AYAZ 'ı uzun yıllardır şiirlerinden tanır ve severim.
Okudukça sarar beni şiirleri, duygulanırım. Kaç kez okuduğum şiirleri olmuştur. Nesir yazıları, araştırmaları,  folklörük çalışmaları olsa da ben O'nu, şair olarak tanıdım ve sevdim. Yapmacıktan uzak durmuştur. Sade bir dil, içten bir söyleyiş, her şiirinde görülen bir unsurdur. Gerek serbest, gerekse hece ölçülü şiirlerinde, usta bir ozanın söyleyişleri, belirgin biçimde ortaya çıkar.

“.......Ahmet
AYAZ 'ın hangi kitabını okursanız okuyun, O'nun şiirlerinin çoğunda, toplumsal çarpıklığa karşı bir başkaldırı, bir yergi bulacaksınız. Sevda şiirleri okuyucuyu büyülemektedir. Atatürkçü, yurtsever ozanımızı şiir burcunda coşku ile dalgalanan bir bayrak olarak görüyorum.. Kitaplarının her biri, dünyamıza başka başka ufuklardan açılan, ayrı ve güzel pencerelerdir. Ertuğrul KARAKOÇ.”

“(Yorumlar: antoloji.com)
Didaktik mizahi bir işlevle bezediğiniz şiirinizin realist harflerine; aynı yolun yolcusu olarak, toprağa gömülmeyi hak etmeyen zanaatın işçiliğindeki terimle, kalite soluklu dokunabiliyorsam, toplumun gerçek aynası olduğunuzu ifade ediyorum ve başarılarınızın devamını diliyorum.
Adana, Bayan,  28, asiyaa 14.12.2007 17:52”

“Üstadım ülkenin haline ne güzel ifade etmişsin. Bu millet, bir titreyip özüne dönebilse....... Yüreğine sağlık saygı ve selamlarımla.                             
coolsondurak091  1.09.2007 20:06”
 “Samimi isek memleti korumaya, kırmak zorundayız, dayatılan o kader denen esareti. Unutmamak gerekir ki hocam; bizi zılgıtlar kurtarırsa kurtarır belki, ama despot gerici yöneti olarak gelenler asla...
Şiiriniz Edebî anlamda harika!..  Kutluyorum. Üstelik, çok eser vermiş değerli bir şairimizsiniz. Başarınızın devamını diliyorum...
medeni melleoğlu  18.03.2007”

“Türkiye topraklarını başka türlü ele geçiremediler AB diyenlerin yasalarıyla 181 milyon metre kare şu an yabancı tapusunda ve hâlâ devam ediyor işte. AB oyunu bu…  Adamlara kendi içlerinde bile böyle bir yasaları yok bu nasıl bir zihniyet her gelen iktidara AB diye memleketi satıyor... Tebrikler arkadaşım. Okuyunca şiirini, boşaldım.   Baki Ceylan/boyut ötesi Türkiye Bay,  12.01.2007 10:26”

         “Toplumsal eleştirinizi yaparken, halk edebiyatı geleneğini ustaca kullanmaktasınız. Uyaklı şiiri herkes söyler ama anlamla uyağın bütünleşmesini az kişi başarır. Siz de bu azkişilerden birisiniz.Dilinize,elinize sağlık.   SEZARVESU Eryaman Bay,  51,  09.01.2007 11:31”

“Diline sağlık üstadım.AB'ye girmeyi marifet sananlar.Tarihini biliyorlar mı acaba.Medet umduklarımızın can düşmanımız olduğunu tarih boyu görmediler mi? Biliyorlar, görüyorlar; ancak bakar kör numarası yapıyorlar. Dün, Gaziantep'i yıkanlar, bu gün mamur mu edecekler?
AB'ye girdiğimizde AB meclisinde alınacak hangi karar, ülkemiz lehine olabilir? Nedir bu sorunun cevabı? Herşey aleyhimize. Her şartta AB'ye hayır; ancak AB ülkeleri ile ikili anlaşmalar ve ticaret elbette yapılmalı. AB'ye girmek ile ticari anlaşma ayrı şeylerdir. Bu da iyi bilinmeli. En derin sevgi ve saygılarımı sunarım Gaziantep'in güçlü kalemine. Abdulhadi bay Gaziantep Bay,  49,  07.01.2007 12:14”

Yazarın Yayınlanmış Eserleri:
1)                1993 Yankılı Sesler (Şiir)
2)                1994 Doğduğum Günden Beri (Şiir)
3)                1998 Antep Şiirleri (Derleme)
4)                2000 Son Mektuplar (Şiir)
5)                2002 Hüzün ve Rüya (Şiir)
6)                2003 Gaziantep’te Kültür Sanat ve  Edebiyatta İz Bırakanlar(Araştırma)
7)                2004 Bir Başka Rüya ve Sızı
8)                2005 Elveda İstanbul(Hikâyeler)
9)                2006 Kavgam Barış İçin(Şiir)
10)    2007 Doğduğum Günden Beri (Şiir) İkinci Baskı
11)    2008 Şiir Defteri (Şiirler) Derleme

İsteme Adresi: www.ahmetayaz.bz.tc
Yeditepe Mh.256.Sk.No:4 Ayaz Ap: Kat. 2 Daire: 7, Şahinbey/Gaziantep
KAYNAKLAR:
1)                Ahmet AYAZ, Elveda İstanbul(Hikâyeler), Çağlar Ofset Basın Yayın ve Matbaacılık,, Gaziantep, Mart, 2005
2)                Ahmet AYAZ, Doğduğum Günden Beri(Şiirler), Hakimiyet Gazetesi Yayınları, Çağlar Ofset Basın Yayın ve Matbaacılık, İkinci Baskı, Mayıs, Gaziantep,2007
3)                Ahmet AYAZ 1993 Yankılı Sesler (Şiir)
4)                Ahmet AYAZ 1994 Doğduğum Günden Beri (Şiir)
5)                Ahmet AYAZ 1998 Antep Şiirleri (Derleme)
6)                Ahmet AYAZ 2000 Son Mektuplar (Şiir)
7)                Ahmet AYAZ 2002 Hüzün ve Rüya (Şiir)
8)                Ahmet AYAZ 2003 Gaziantep’te Kültür Sanat ve  Edebiyatta İz Bırakanlar(Araştırma)
9)                Ahmet AYAZ 2004 Bir Başka Rüya ve Sızı
10)           Ahmet AYAZ 2005 Elveda İstanbul(Hikâyeler)
11)           Ahmet AYAZ 2006 Kavgam Barış İçin(Şiir)
10)    Ahmet AYAZ 2007 Doğduğum Günden Beri (Şiir) İkinci Baskı
11)    Ahmet AYAZ 2008 Şiir Defteri (Şiirler) Derleme





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder