15 Ekim 2016 Cumartesi

NEBİH NAFİLE’NİN ŞİİR KİTABI: “GÜNEŞ HEPİMİZ İÇİN” Abdullah Çağrı ELGÜN

NEBİH NAFİLE’NİN ŞİİR KİTABI: “GÜNEŞ HEPİMİZ İÇİN”
                          Abdullah Çağrı ELGÜN

HAYATI
1 Mart 1969 Antakya’da doğdu. Antakya şehrinde yaşıyor. İlk ve orta öğrenimini Antakya'da bitirdi. Üniversiteye Ankara, Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesinde başladı. Ankara’da yüksek öğrenimini tamamladı.
Nebih NAFİLE, memleketin çeşitli yerlerinde görev yaptı. Bir süre sonra da mezun olduğu Antakya Anadolu Teknik ve Endüstri Meslek Lisesi, Mobilya ve Dekorasyon bölümüne öğretmen olarak atandı.
 
Evli ve üç çocuk babası olan Nebih NAFİLE halen hayatını Antakya’da öğretmenlik yaparak devam ettirmektedir.  
“GÜNEŞ HEPİMİZ İÇİN” KİTABI HAKKINDA, BİR KAÇ SÖZ
Kitap toplam 112 sayfadan oluşuyor. Nebih NAFİLE imzasıyla “Güneş Hepimiz İçin” isminde olup, ISBN:987-605-4134-02-5 numarasıyla, 2008 yılında Kül Sanat Yayıncılık, tarafından 3.000 adet olarak basılarak, Meşrutiyet Cad. 48/19, Kızılay/Ankara adresinde piyasaya sürülüyor. 
Kitap yazarın hayat hikâyesi ile başlıyor. İlerleyen sayfa 7’de Mehmet Ali SOLAK da bir değerlendirme ilekitaba katkıda bulunarak katılarak:”…bu yönüyle Nebih NAFİLE’nin, şiir ve nesir yazıları, kendine özgü bir dil kullanabilmeyi, yaşam sevincini paylaşabilmeyi ve en önemlisi, umutlarını yitirmemesi açısından dikkate değer.” diyerek devam ediyor.
Sonraki sayfa 9’da Nebih NAFİLE’nin “Merhaba!” başlıklı kısa bir yazısı dikkatimizi çekiyor. Bu başlık kendini aşan evrenselliği yakalamış bir şairin kendi kendini yansıtması olarak karşımıza çıkıyor.
Şairin şiir kitabını üç bölümde incelenebiliriz: Birinci Bölüm s.11-34; ikinci bölüm: s.34-64; üçüncü bölüm: s.65-94; dördüncü bölüm: s.95 105 sayfalarından meydana gelmektedir.

EDEBÎ KİŞİLİĞİ
NEBİH NAFİLE, hayatını dolu dolu yaşayan ve bunu karşısındakilere de yaşatmak isteyen bir karakter çizmektedir. Onun, yaşama nasıl sarılmış olduğunu, üzerinde bulundurduğu maharetlerinden keşfetmek mümkündür. O bir Öğretmendir. Gençleri kendi bilgi ve birikimleriyle yoğuran, onlara şekil veren bir şahsiyettir

O bir sanatçıdır. Elinde sazı kendi bestelerini çalıp söyleyen; bunları büyük bir zevk ve gururla seslendiren bir şahsiyet… O bir şairdir “Güneş Hepimiz İçin” şiir kitabının yazarıdır.  O bir radyocudur. Gecenin geç saatlerine kadar izleyenlerini mutlu kılmak ve seslendirdiği parçalarla, karşısında duranları, içinde bulunduğu mekandan kapıp başka diyarlara, başka ufuklara taşıyan bir rehberdir. O bir yazardır. Eline kağıt kalem aldığında, bütün diyarları dolaşan, ruhları başka ufuklarda başka diyarlarda dolaştıran bir kılavuzdur.

Sanatçının şiirleri, insan sevgi, güzel günler ve güzel gelecekler üzerine kurulmuştur. “İnsan Olmak, s. 24” şiirinde bunu açıkça ortaya koymuş ve bütün enerjisini, bu konu üzerine yoğunlaştırmıştır. Nebih NAFİLE’ye göre insan olmak, bütün fikirlerin ve düşüncelerin ötesinde ve her şeyi içine almaktadır. İnsan olunca her şey insanla beraber oluyor; insanla beraber kalıyor. Her şeyde insan olabilmek… İnsan kalabilmeyi sağladığımıza dünyada mutluluğu yakalayabileceğimize inanan sanatçı “Güneş’in Hepimiz İçin” olduğunu söyleyerek, aydınlık yarınların, parlak, ışıklı ve nurlu geleceklerin müjdesini vermek için bu ismi kitabına da başlık olarak koyuyor.

Şair, şiirlerinin hemen hepsinde özellikle işlediği konu, “insan olmak ve insan kalmak” özdeyişi ile özetlenebilecek bir EVRENSELLİĞİ yakalamış gözükmektedir.
İnsanların hepsinin bir kardeş olduğunu, dili, dini, renginin pek bir önem arz etmediğini, hepimizin tek planet olan bu yer küresinde kardeş olduğunu, bu kardeşlerin bütünlüğü, birliği gerçekleştirerek, mutluluğu yakalaması gerektiğini yazmakta ve anlatmakta ısrarına devam ediyor.  

Şiirlerinde en nemli özellik ise:
Nebih NAFİLE’nin şiirleri, özellikle de son şiirleri bana Servet-i Fünûn Dönemi`nin  romantik şiirlerini, YANİ, SİSTEN ve MELANKOLİK HAYATTAN SIYRILIP GERÇEĞE ve HAYATA DÖNÜŞE  GEÇİŞ dönemlerini  hatırlatıyor:

Tevfik Fikret`in:
"Küçük, mutharit, muhteriz darbeler,
Kafeslerde, camlarda, pür-ihtizâz"
"Sürür bir kadın bir ridâ-yı siyah
Saçaklarda kuşlar-hazindir bu pek-
Susarlar, uzaktan ulur bir köpek,
Öter gûş-ı ruhumda boş bir enin"

           Sonra Doksanbeşe Doğru adlı şiirinde:
         “ Doksanbeşe Doğru
Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler;
Çiğnendi, yazık, milletin ümmid-i bülendi!
Kanun diye topraklara sürtündü cebinler;
Kanun diye, kanun diye kanun tepelendi…”

Ve Tevfik Fikret’in “Sis” inden sonra, aynı dönemde yaşayan ve döneminin en ünlüleri arasından Cenap Şahabettin’in “Elhan-Şita”sı günümüz şairlerini bile tesiri altına alan yansımasıyla o devrin güçlü bir Ekoli olarak dikkatimizi çekmektedir.  

Nebih NAFİLE’nin şiiri daha daha sade daha Türkçe ve daha bizden bir demet gül oluşturuyor. O halkın nabzını yakalamış. Noktasız ve virgülsüz, büyük ve küçük harfleri dikkate almadan doğrudan olduğu gibi yazmak, Türkçenin bütün kural ve kaidelerini yıkmak. Kendi arzuları doğrultusunda yazmak isteği ön plana çıkıyor. Garip Akımı, Birinci Yeniler, İkinci Yenilerin yapamadıklarını yapma yolunda ilerlemeye devam edeceğe benziyor. Bununla birlikte her dönem sanatçılarımızın edebiyatımıza katkılarını düşünürsek, bu durumu özümsememiz gerekir mi bilinmez; fakat

        Elhan’ı Şita
           Bir beyaz lerze, bir dumanlı uçuş,
           Eşini gaib eyleyen bir kuş gibi kar
           Gibi kar
           Geçen eyyâm-ı nevbaharı arar...
           Ey kulûbün sürûd-i seydâsu,
           Ey kebûterlerin neşideleri,
           O baharın bu işte ferdâsı
           Kapladı bir derin sükûta yeri
           Karlar…
          Sayın Nebih NAFİLE’nin  Şiire adını verdiği NAFİLE, Nebih, “Güneş Hepimiz İçin”, “Yaşamak” s. 18, şiirlerinde de:

"yaşamak adına doğmuşuz
sol yanında hisset yaşamın akışını
başam koksun her sabah
buram buram yaşam koksun
damarlarımdaki kan gibi
her vakit hisset yaşamı
yaşamak!.
Kan kırmızı
Kırmızı gibi sıcak olsun”

Bu biçim, bu tarz, nesri nazma yaklaştıran, nesri şiirleştiren bir tarzdır ki şiir değil, nesirdir. Nesir değilse bile farkı lirizm, duyguda doruğa ulaşma, coşkun söyleyiş, söyleyişte bir bütünlük duygu yoğunluğu veya nutuktur.   

Nebih NAFİLE,  milletin, halkın susmaması gereken dili ve sesi olma yolunda adımlar atan biridir. Şair halka halkça hitap eder. Mehmet Emin YUDAKUL`un dediği gibi:

"Şairleri haykırmayan bir millet,
Sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir."

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL`de:
"Şair, sen üzüldükçe ve öldükçe  yaşarsın"  Şair acı çekecek, çile çekecek, üzülecek, ölecek haykıracak; ama halkın dertlerini yine halkın diliyle, onun anlayacağı sade bir uslûpla ortaya koyacak, terennüm edecek.  Halkın gözü, halkın kulağı, halkın gönlü, halkın dili olacak ve onların söyleyemediklerini söyleyecek, haykıracak. Halkın hislerini, dertlerini, acı ve tatlı seslenişlerini, sesini duyuracak… Halkın sesi çıkacak ki, şairler halk diliyle, halkça haykıracak ki halk, öksüz çocuklar gibi boynu bükük kalmayacak…

Geçmişi çağrıştıran, kötü olan eskiyi, aynen veya benzer bir şekilde taklit eden, zamanında ve sonra anlaşılmayan şair sadece kendi söyleyip yine kendisi dinler.  Nebih NAFİLE ise sözlerinde çok tabii, yaşayan ve halkın kullandığı Türkçeyi kullanarak halkın hislerine tercüman olmayı da başarıyor.

Üstâd Mehmet Âkif`in: "Yeni yeni olduğu için değil, iyi olursa alınmalı; eski  de eski olduğu için değil kötü olursa atılmalıdır" sözü gereğince bir çok tenkide uğramış ve hatta "millî olmamak ve memleketi yansıtmamak"la itham edilip, suçlanmış bir topluluğun devamı olmak ve o çizgiden sapmamak, eki tecrübeyi yeniden sınama, yanılmayı görmemezlikten gelme, gelişmeyi, teknolojiyi, millet mefhumunu, halkı,  hatta kendini inkar edip, değerleri hiçe saymak Nebih NAFİLE’nin işi değildir.

 Gözlerim… Gözlerin isimli şiirinde şiirle senli benlidir ve de asıl hedefine ulaşır. Kafasından geçenleri, anlatmak istediklerini bir çırpıda deyiverir. Şairin hüneri de burada başlar. Kelimelerin gücü şairin usta kaleminde dile gelir ve ustalıkla, hünerle diziverir kelimeleri. Usandırmadan, sıkmadan, habersizce ve sessizce kor, taşı gediğine.

“GÖZLERİM… GÖZLERİN  
gözlerim… gözlerine
gözlerim… gözlerine
baktığı gün;
yüreğimiz yanmıştı
sevdalanmıştık
gözler saklayamazdı
o sevdanın pırıltısını
saklamadı da
seviyorum gözlerini
gözlerim kadar.
 NAFİLE, Nebih, “Güneş Hepimiz İçin”, Gözlerim… Gözlerins. 28”

Nebih NAFİLE, şiirdeki maharetini, halk dilini kullanarak da göstermek istiyor. Dikkate değer tarafı, sanatın yapmacıklardan uzak, süslemesiz olabileceğini de göstermiş. Halkça, sade, terkipsiz Türkçe  ile yazdığı bir kaç şiirinde bu durum ortaya çıkıyor. Asıl, zekâsını, dehasını, sanatını gösteriyor.

Sonuç olarak Nebih NAFİLE: serbest tarzı seçerek, Garip, Birinci ve İkinci Yeniler Kuşağı şiiri tarzını izlemiştir.  Orhan Veli Kanık, Oktay Rifat Horozcu, Atila İlhan Turgut Uyar, Nazım Hikmet RAN…vb. gibi yenilikçi şairlerin çizgisinde olmakla birlikte kendi dil ve uslûbunu ustaca ortaya koyarak eser  vermeğe devam etmektedir. 

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER: 
AÇIM ANNE
Karanlığı yırtan bir çığlık
Güneşi solduran bir ateşti.
Dokuzluk saçma avuçlarımda
Misket oynarım umutsuzca.
Böyle midir yaşamak.
Yüzüm soluk,
Gözlerimde korku ve heyecan.
Yanı başımda ölüm,
Kulağıma fısıldar Azrail.
Kurşun sokulmak ister bana.
Böyle midir yaşamak.
Sonsuz mudur kurşun sesi.
Açım anne;
Yüzündeki tebessüme,
Yüreğindeki sıcaklığa,
Barışa açım anne.
Barışa.
NAFİLE, Nebih, “Güneş Hepimiz İçin”, s. 37

BEN UMUDUM
Birçok yürek,
Güneşin batışını
Bir çiçeğin solması gibi
Bazen bir sevgili ile,
Bazen yalnızlığı ile paylaşır.
Bir deniz kenarında,
Ya da dağ yamacında
Elveda diyen kızıllığa bakarak.

Kızıllık yavaş yavaş
Tükenir sanırsın.
Oysa yeni kalkmış canlar
Bir tomurcuğun açması gibi
Güneşin doğuşuna tanıktırlar.
Her ne kadar
Keskin ışınlarıyla
Gözleri kamaşsa da canların.

Birçok yürek,
Güneşin batışını izleyebilir.
Tek ya da bir başkasıyla.
Fakat gün başlangıcında
Tan vaktinde başkadır güneş.
Biraz daha yalnızdır.
Ama daha sıcak.
Daha da bir canlılık verir.
Uykulu gözler canlanır.
Yürekler daha da ısınır.

Ve yeni gün.
Merhaba...
Uzat elini
Avucunun içindeki
Sıcaklığı hissedeyim.
Ben
Umudum...

DEĞER Mİ HİÇ?
Nedir bu bezginlik,bu durgunluk.
İnsanı hayattan solduran şey nedir?
Kimse bir bardak su vermiyorsa eğer
Çağlayan gibi akmalısın şarıl şarıl.
Bir bardak su serpmelisin yüreğine.
Umutların yeşersin diye,
Sevdaların filizlensin diye.
Değer mi hiç solmaya?
Değer mi…

GÖZYAŞLARIM
Göz yaşlarım…
Tuzlu,ılık damlalarım.
Akarken yanaklarıma doğru,
Bir rahatlama bırakırsın bende.
Sevinçten ya da hüzünden…
Göz yaşlarımı şimdiki çocuklar gibi
Şeker almak için dökmedim ben.
Çocukken döktürmedi,
Ne annem,ne de babam.
Acılarım olmadı değil,
İçime gömdüm,umutla besledim.
Gülerken çok gözyaşı dökerdim.
Gülen adam derlerdi bana…
Neden göz yaşlarım akmıyor artık?
Bir parça aksa göz yaşlarım
Sevinçten ya da hüzünden
Yüreğim pınara dönüşecek.
İçim açılacak,rahatlayacağım.
Bir parça hüzün,
Bir parça mutluluk
Fark etmez…
Nazım Usta… Bir Saat Daha

Ay güneşi ağırlarken Haziran gecesinde
Yüreğim umut dolu, neşe dolu.
Takvim üç Haziran’ı gösteriyordu.
Nazım usta geldi aklıma.
Üç Haziran altmış üç.
Ne çok şiirin türkülere vesile oldu.
Umudum çoğaldı, hüzünlendim.
Yaşayacağım bir saat daha dedim.
Nazım usta…bir saat daha.
Sana bir kredi açılsa diyorum,
Tekrar kalemini alıp şiir yazsan…
Yüreğindekileri bize aktarsan…
Fakat uykun derin, serin.
Evet biliyorum, hissediyorum.
Ve korkmuyorum ölümden.
Ölüm uykunun öteki yüzüdür.
Bir yüzü soğuk, bir yüzü sımsıcak…
Gözümü açıyorum
Yarın için, yarınlar için, umutlarım için
Yaşayacağım bir saat daha…

KAYNAKLAR:
NAFİLE, Nebih, “Güneş Hepimiz İçin” ISBN:987-605-4134-02-5, Rulo Ofset, Kül Sanat Yayıncılık 2008, Meşrutiyet Cd.48/19, Kızılay/Ankara
İrtibat Tel: 0312 431 34 72


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder