Yazar 1981-1994 yılları arasında çıkan çeşitli gazete
ve dergilerde yazdığı yazıları BÜROKRASİ
ve BÜROKRAT başlığı altında birleştirerek kitap haline getiriyor.
Bu eserde kırkıncı sırada yer alan bir makalenin
başlığını bu kitabına ad olarak
vermiştir. Yazarın kendi anlattığına göre bu kitaba bu ismin seçilmiş olmasına
sebep veren bu BÜROKRASİ ve BÜROKRAT isimli yazının okuyucu kitlesi tarafından
hem etki hem de tepki gösterilmesine vesile olmasından ileri gelmektedir.
Yazar: “Okuyucucuların ele alınan konuları yazıldığı
tarih itibariyle değerlendirmelerinde isabet olacağı tabiidir. O günden bu
zamana, hadiselerin gelişme seyri, değişen veya değişmeyen taraflarıyla hayata
geçirilemeyen hususlar kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Bununla beraber, ele
alınan mevzulardan bazılarının ise siyasî iktidarların veya partilerin
programlarına, icraatlarına girdiği de görülecektir. Devlet Personel Rejimi ve
özel meslek yasaklıların gibi etkenlerle, fikir ve görüşlerimizin tamamını kamuoyuna
sunma imkanından mahrum olduğumuz açıktır. Buna rağmen, belli sınırlar içinde
olsa dahi bir kısım durumları, yazıldığı tarih itibariyle ilgilenenlere ve
şimdi de sizlere sunabilmek ender hissedilen mutluluklardandır.
Sözü edilen
makalelerimi: Türk Devleti ve Türk Milleti ülküsü uğruna şehit olanlarla, malûl
ve gazilerimizin ve yine bu yönde faaliyet içinde bulunanların hatıraları için
derleme yoluna gittim.
Bu arada 6 .42 ve 43 sıra numaralı makalelerim
yayınlatılamamakla beraber, dipnotunda
yazıldığı tarih gösterilerek konuya ilişkin görüşlerimizin yeniden istifadeye
sunulması bakımından, derlememize dahil edilmediğini belirtmek isterim.
Bu eserin kitap olarak yayınlanmasına imkân sağlayan
kardeşim ve gönül dostum Fahrettin KOÇYİĞİT’te teşekkürlerimi ifade etmek
istiyorum. Ağustos 1996” diyerek takdimini sonlandırıyor.
158 sayfa olan kitap, toplam kırk dört makaleden
oluşuyor ve kitaptaki makalelerin başlıkları şu şekilde yer almıştır:
Bağ-Kur
Kanunundaki Değişiklikler, Bağ-Kur Kanununda Yapılmak İstenen Değişiklikler, Okuma Yazma Seferberliği ve
Gece Eğitimi, İdare Mahkemelerinde Temsil Yetkisi, Kamu Yönetiminde İş Akımı ve
Koordinasyonu, Hayat Standartları Esası ve Bağ-Kur Pirimleri, Mal Olarak
Yapılan Ödemeler Vergi İadesine Tabi Değildir. Üretim Seferberliği, Hizmet
Seferberliği, Geleceğimiz, Serbest İdare Avukatlığı Kurulmalıdır. Dil Meselesi,
Mümtaz SALER’in Ardından, Meslekî ve Teknik Eğitim, Enflasyon Musibeti,
Gördüklerimiz, Nüfus Artışı ve İslâmiyet, Sıra ve Saygı Esası, Yüksek Faiz
Politikası ve Ucuzluk, Emeklilik Yaş Haddi, Turizm Faaliyeti, Katma Değer
Vergisi, Big Projesi ve İstihdam., Millî İktisat Sistemi, Tirebolu Kalesinin
Restorasyonu, Millî Devlet Güçlü İktidar, Devletimize Niçin Vergi Verilmezmiş,
Yeminli Mali Müşavirlik, Sosyal Güvenlikte Tatminsizlikler, İşsizliğin
Önlenmesi Hızlandırılmalıdır, El Değiştiren Emlâk Vergisi, Sosyal Huzur,
Beklediklerimiz, Zirai Vergilendirme, Özel Meslek Yasakları, Noterlik Görevi
Yüksek Ticaretlilere de Verilmelidir,Köylerin Toplulaştırılması, Yılbaşı
mı?,Sıra Ücretlilerin İktisadî Güçlerinin Artırılmasında mı?, Bürokrasi ve
Bürokrat, Kamu Lojman Uygulaması,Bağ-Kur Sigortalıları ve Gecikme Zammı,
Kabiliyetlerin Teşviki, Temsil, Ağırlama ve Tören Giderleri.”
Kitaba
Eleştiri:
Kitap, bizi
bilmediğimiz ve merak uyandıran konularda aydınlatıyor. Hatta diyebiliriz ki
bazı konularda nelerin olması nelerin olmaması gerektiği konusunda da ileriye
dönük olarak bizi bilgilendirirken, önümüzü aydınlatmak, geleceğimize ufuk
açmaktadır.
Kitapta geçen
başlıklar ve konulardaki çözüm önerileri, zengin bilgi birikimi sayesinde, Türk
halkını idare etmeye talip olmuş olanlarla, bu milleti idare
edenlerin kendi halkını ve özelliklerini tanımadığı ortaya çıkmaktadır. Meydana
gelen aksaklıklardan, Türk halkı ile halkı yönetmeye talip olanlarla bunların
işbaşına getirdiği bürokratlar; hükümet ve Türk halkı arasında bir iletişim
bozukluğunun olduğu anlaşılmaktadır. Bu sebeple hastalıklı bir vucudun
iyileşmesi için verilen ilaçların teste tabi tutulmadan vucuda enjekte edilen
penesilin gibi hastada ölümcül allerjilere yol açtığı görülmektedir. Hükümetler
ve bunların iktidara taşındıklarında getirdikleri bürokratların ve aydınların,
problemleri TAM ve YERİNDE TEŞHİS EDEMEDİKLERİ ve dahi ÇÖZÜM ÖNERİLERİ
SUNAMADIKLARINI TESBİT ETMİŞTİR. Ayrıca ülkesine ve milletine yabancılaşmış
aydınlar, yabancı ülkelerin ülkelerinde başardıkları problemleri bu naciz
millete aynen getirip kabul ettirebileceklerin zannetmişlerdir.
Seçilenlerle halk
arasında iletişim bozukluğu, aydın ve halk yabancılaşması açık bir şekilde
ortaya çıkmaktadır. Halkın problemlerine
çözüm diye sunulanların halkın
yarasını daha da derinleştirdiği, ve problemin çözümsüz bir hal aldığı da anlaşılmaktadır.
Kendi halkını tanımayan bürokratlarla yol alınamayacağını devlet adamlarının ve bir makama getirilecek
kişilerde ne tür özelliklerin olması gerektiği tesbit edilmeden ve
yetiştirilmeden; amca dayı, akraba ve siyaset bileşenleri ile atandığı,
geldiği, adamına göre uygun işler ve yerler bulunduğu tespit edilmiş. Bu makamlarda
gerekli olan bilgi, beceri, pratik zeka ve inisiyatif kullanma gibi maharetler
ve donanımlardan uzak olarak getirilmiş olduğu tespit ediliyor. Böyle olunca da
icranın başında, icracı olarak yaptıkları büyük hatalar ve aksaklıklardan bu
necip milletin evlatlarına yapılan
eziyet ve sıkıntılar ve devlete ve bunu
her türdeki riskini sırtlamış Türk halkına telafisi mümkün olmayacak
derecede verilen zararlar açık ve net bir şekilde ortaya çıkmaktadır.
Bu durum bir halk
için icranın başı için bürokrat için ve bu milleti, ülkeyi seven her vatandaş
için açık bir uyarıdır... Felâket geliyorum demez; geldim der. Bu ülke büyük
zararlar görür. Sayın ÖZDEMİR, bu konulara el atarak makaleleriyle meselelere
açıklık getiriyor. Konunun nasıl olması gerektiği üzerinde duruyor. Halkı bu
konuda bilgilendiriyor. İcranın başında bulunanlara, kanun adamlarına, adaleti
temsil edenlere, halkına yabancılaşmış içinden çıktığı vatandaşı küçük ve
değersiz gören bürokrat ve bir türlü aşılamayan bürokrasiye dikkat çekerek uyarıyor.
Bu ve bunlar gibi, içinden çıktığı halkı küçük görerek küçümseyen, halkına
yabancılaşmış aydınları, devletin vatandaşa olan güvensizliğini, vatandaşın
devlete olan küskünlüğüne dikkat çekerek ikaz ediyor. Uzak hedefleri ve ufkun
karanlık bulutlarını işaret ediyor.
Bu kitabın ismi,
kitabın içinden seçilen bir makaleden alınmış olsa bile ihtiva ettiği konuları
tam olarak yansıtmamaktadır. Bu isim sadece kitaptaki bir makalenin ismidir. Bu
sebeple kitabın ismi “Seçme Makaleler,
Makalelerden Seçilenler, Makaleler,
ÖZDEMİR’in Düşüncelerinden Yansıyanlar, ÖZDEMİR ve Fikir Sepeti, Ahmet
ÖZDEMİR’in Kaleminden Damlayanlar, Ahmet ÖZDEMİR’İN Makaleleri”, ...vb daha
bir çok isim verilebilecekken sadece bir makalenin isminin kitaba isim olarak
alınmış olması, kitabın içeriği konusunda okuyucuyu yanıltmaktadır.
Bu yazıyı yazan
eleştirmen, kitabı dışarıdan gördüğünde bürokrasi ve bürokrat konusunun tam
detaylarıyla açılımı bürokrasinin ne tarz işleyeceği, bürokratların nasıl
olması gerektiği, konusunda bir deneyimli bürokratın: “Bürokrasi ve bürokrat nasıl olmalıdır.?” konusun açıklığa
kavuşturduğunu düşünmüştür. Bu kitabı almakla
devlet içerisinde yürütülen bürokrasinin, aksayan ve tıkanan yanlarını;
ve çözüm önerilerini bulacağını; bürokrat kimdir, kim değildir? Devletin bir
bürokratının nasıl olması, nasıl ve ne şekilde yetiştirilmesi gerektiği,
bürokratta olmaması gereken eksikliklerin ve olması gerekli özelliklerin neler
olacağı konusunda, aydınlatılacağını zannetmiştir; fakat başlığın konusuyla
ilgili sadece bir makale bulabilmiştir.
Sayın ÖZDEMİR’in
çeşitli konularda daha önceden gazete ve dergilerde yayımlanmış ilginç
makaleleriyle karşılaşarak bilgilenmiş; ancak hüsrana uğramıştır. Sayın
ÖZDEMİR’in engin tecrübe ve deneyimini bu konuda da sergileyerek beklediğimiz
ve kitaba adını veren konuda da bir kitap yazmasını bekler bu yolda kendisine
başarılar dileriz. Böyle bir bürokrat ve kalem üstadının kendi isteğiyle veya
istemeyerek, emekli edilerek, devletin böyle bir bürokrattan yoksun bırakılması
ise büyük ve acı bir kayıp olarak tarihe geçecektir.
Yaşarken millet
evlâtlarını değerlendiremeyen acemi yöneticilerin, böylesine bilgi yüklü
donanımlı devlet adamlarını görmemezlikten gelerek, öldükten sonra büyük
kalabalıklar halinde cenazelerine gidilerek ahlayıp ohlanması ve tantanalı
çelenklerle taziyede bulunulması, ne devlete ne de vefat edene bir değer
katmaz... “YAŞAYANA VERİLEN BİR TEK GÜL, ÖLÜYE VERİLİN TANTANALI ÇELENKLERDEN
ÇOK DAHA KIYMETLİDİR.”
YAZARIN
BASILMIŞ ESERLERİ:
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder