9 Ekim 2016 Pazar

Ali Rıza HIYABANİ’NİN “KIRILMIŞ GÖNÜL” ADLI ŞİİR KİTABI Abdullah Çağrı ELGÜN

            Ali Rıza HIYABANİ’NİN

“KIRILMIŞ GÖNÜL” ADLI ŞİİR KİTABI 

                                     Abdullah Çağrı ELGÜN

HAYATI

1958’de Tebriz’de doğdu. İlk, ortaokul ve liseyi Tarhan’da tamamaladı.
1980 yılında eğitimini tamamlamak amacıyla Türkiye’ye gelmiş ve İstanbul Üniversitesi’nde Jeofizik Mühendistliği okuduktan sonra, vatanı İran’a dönmüştür.
İlk şiirini, Tarhan’da yayımlanmakta olan « Varlık » adı ile bir dergide çıkarttı. Kısa sürede çok güzel eserler ortaya koyarak, adından söz ettirmeyi başardı.
Azerî Türkçesi, Türkiye Türkçesi ve Farsça’yı şiirlerinde başarı ile kullanmıştır.

2006 yılında Avrasya Yazarlar Birliğine üye olan sanatçı, Azebaycan Beynelhalk Üniversitesi « Fahri Doktorası »na layık görüldü.

KİTAP HAKKINDA

Kitabın Kapak Tasarımı, Kül­tür Ajans Ta­­tım ve Or­ga­ni­zas­yon Ltd. Şti. Ko­nur Sok. 66/9 Ba­kan­lık­lar-AN­KA­RA, Birinci (1). Bas­kı, Ekim 2009, Tel: 0.312.425 93 53 Fax: 0.312.419 44 43, Er­han İV­GİN (0 533.713 63 18)  tarafından yapılıyor. Bas­kı: BRC Ba­sım, Tel: 0.312.384 44 54 (pbx), 

Kitapta « Kırlmış Gönül », seksen dört (84) şiire yer veriliyor. Bu kitap sanatçının dördüncü şiir kitabı olarak görücüye çıkıyor. Şairin üç tane de « ŞİİR CD »si bulunuyor. Daha sonra kitap, Hayrettin İVGİN’in önsözü ile başlıyor. Hemen arkasından, Yahya KEMAL hayranı olan şairin, Yahya KEMAL BEYATLI ile ilgili «Yahya KEMAL BEYATLI »’ya adlı kısa düşünceleri sayfada yansıtılıyor:
Yahya Kemal BEYATLI, soğuk sıldırım taşlar altında, toprak uykusuna dalsan da her an, kalbimde yaşıyorsun. Bu şiir defterimi senin büyük ve duygulu, ruhuna armağan ediyorum. Sana şirin uykular. Seni hep anan, Ali Rıza HIYABANİ ” diyerek sözlerini bitiriyor.

Önsöz sonrasında, « KIRILMIŞ GÖNÜL » (ŞİİR), adlı eserin yazarı, Ali Rıza HIYABANİ’nin kendi sözlerine yer veriliyor. Kitapta kullanılan Minyatürlerin sanatçısı ise M.B.Agamiri’dir. Agamiri, minyatürleri ile süslediği eserin bu güzelliğine başka bir güzellik daha katarak, “Kırılmış Gönül” adı ile basılan kitabı aranası, bir hale getiriyor.

ŞAİRİN EDEBî KİŞİLİĞİ:
Şair, şiirlerinde konu olarak “AŞK”ı ele alıyor: O, Osmanlının, muhteşem zamanlarının Divan Edebiyatı tarzında yazan ve anlatan, devrin şairlerinin en ünlüleri (Nedim, Fuzûlî, Bâkî) gibi büyük bir maharet üstün ve kıvrak bir seziş, zekâ ve maharetle şiirlerini hayranlarına sunuyor.  

Azerbaycan Türk Edebiyatçısı, Ali Rıza HIYABANİ’nin şiirlerinde Türk Divan Edebiyatının, geleneksel şiirinin özelliklerini gördüğümüzü söylemeliyiz. HIYABANİ, dünden bugüne gelen, dünü bugüne kendi duyuş, düşünüş, felsefe, uslûp ve bütün özellikleri ile taşıyan, yansıtan, maharetli ve usta bir şair olarak karşımıza çıkmaktadır.

Şiirlerinde geçmişin dehâlarının izleri var: Nizami Gencevi(1141-1202), İmameddin Nesimî (1373-1417), Şah İsmail Hatâî(1487-1524), Fuzûlî(1494-1556),  Bâkî(1526_1600), Nedim(1681-1730), Molla Penah Vâkıf(1717-1797, Seyyit Azim Şirvânî(1835-1888), Mirza Ekber Sabir(1862-191) Hüseyin Şehriyar(1906-1988), Yahya Kemal BEYATLI(2 Aralık 1884 - 2 Kasım 1958), …vb. gibi sanatçıları yudum yudum içmiş, kardeş coğrafyaların sanatçılarını tanıyor, içinde yaşayan üstadları görmese bile onların eserleri ile haşır neşir olmuş, kimilerinden ilham almış, kimilerini de kendine rehber edinmiş bir sanatçıdır.

Ali Rıza HIYABANİ, hayranlığını gizlemeyerek devrin üstadı Yahya Kemal BEYATLI’ya,  bu şiir kitabını armağan ettiğini açık yüreklilik, büyük bir haz ve gururla duyuruyor:
“Yahya Kemal Beyatlı, soğuk sıldırım taşlar altında toprak uykusuna dalsan da  her an kalbimde yaşıyorsun. Bu şiir defterimi senin büyük ve duygulu ruhuna armağan ediyorum. Sana şirin uykular, seni hep anan Ali Rıza HIYABANİ.”

ŞİİRLERİNİN KONUSU:
HIYABANİ, hayata ve dünyaya rest çekme, ona aldırış etmeme, hayattan ve hayatın bahşettiği nimetlerden yeteri kadar zevk alma, hayata rindane bir tavurla bakabilme, kendi olma ve kendi kendi ile barışık yaşabilmeyi başarmış bir sanatçıdır.
Şiirlerinin tamamında âşk, sevgi, lirizm, kendini kendinden slime, rintlik, Tanrı’ya, sevgiliye yakarış, acı, ıstırap, göz yaşı, bunun getirdiği sefillik, caresizlik, kanlı gözyaşları içinde büyük bir hûşu içinde yapılan secdeler ve dualar, ayrılık, gurbet, tekedilme, sevgiliden yüz bulamama, maksada ve vustlara hasret yaşama, sevgiliyi sazı gibi kucağa çekerek, onu okşayıp öpememenin, zülfünün tellerine dokunamamanın, gül bahçesine düşmüş bir hilâl gibi sevgilinin, teninin kokusuna erişememiş olmanın verdiği ıstıraplar…
Ali Rıza HIYABANİ’nin şiirlerinde “aşk”, baş yeri tıtmaktadır, acı, ayrılık, sevgiliye ait gözler, kaşlar, kirpikler, gamzeler, alın, yüz, dudak, perçem, saçların lüleleri, siyahlığı, kementliği, darağacına götüren ip oluşu, kaşların keman, yay olup, ok ile vurması, şiirlerindeki başlıca  konu ve temâlardır.
Şair, şiirlerine konu bulmakta maharetlidir. Zengin bilgi birikimi, maheretli dili, işlek, kıvrak  bir zekâsı, açık, muhabbetli bir anlatış tarzı, kolay, anlaşılır sözler ve onları şiirde kullanabilmekteki mahareti, sözlerdeki original, halk dili güzelliği; ve anlatımda kolay kavranılan sarih, beliğ bir deyiş özelliği vardır… 
Onun şiirleri basmakalıp değil, tek yönlü tek cepheli tek temâlı hiç değildir. Şair Hıyabanlı’yı etkileyen her şey, şiirlerinin konusunu teşkil etmektedir. Dünyada olan olaylara, Memleketi Bakü ve İstanbul’a İran’a, Irak’a, Suriye’ye…vb. dünyanın her yerine ve her şeyine dair her şey,..ilah. onun şiirlerinin konusu, şairliğinin ilgi alanıdır.

Şekil olarak şiirlerinin çoğunu “GAZEL” nazım birimi ile yazıldığı görülür; fakat “Ateş ile Pervane” adlı eserinde, Mevlâna’nın: “Vahdet-i Vudut” (vucutta teklik) tek vucut olma prensibi, felsefesini işlediği, kimi şiirlerinde nazım şekli olarak “Gazel”i, kimi şiirlerinde de  “Beyit”i deneme yolunu seçmiştir. Şiirin özünden taviz vermeden, kafiye ve redifleri de yerinde,  üstâdane kullanarak,  oldukça başarılı olduğunu kabul etmeliyiz.
Zaten şairi toplumdan çekip çıkarmak, onu toplumun dertleriyle dertlenmeden, sıkıntıları ile bunalmadan, sıkılmadan, içlenmeden, ahlayıp, ohlatmadan, ağlayıp sızlatmadan şair yapmak mümkün müdür?..  İşte Hıyavanlı da 10 Eylül 2009’da İstanbul’da sele kapılıp ölen, bir buçuk yaşındaki “Dilâ” isimli kız çocuğu için kaygılanır, duygulanır, üzülür. Hıyavanlı, duyarlıdır, onu etkileyen olaylar ve sebepler hakkında duygularını çekinmeden söyler. O  “Dilâ” şiirini yazarak engellenemez duyguların perişanlığı içinde, Dila’yı düşünür ve ona şiirini armağan eder…

Şair aşkı, beşerî(zahirî) işlediği gibi, ilâhî(Gerçek, Allah, Hakk) aşkı olarak da işleyerek Yunus(13.yy.), Taptuk Emre(13.yy.), Pîr Hoca Ahmet Yesevi(11.yy, Pîr Sultan Abdâl(16.yy.), Hacı Bektaşî Veli(13.yy.), Kaygusuz Abdal(14.yy.), Hoca Dehhanî (13.yy.), Fuzulî(16.yy), Şeyhî(15.yy.),  …vb. gibi ilâhi olarak da işlediği görülür.

Tasavvufcular gibi her şeyi kendisi ile bir ve bütün olarak görür. Kişi neye bakarsa onu görür. O kendisidir. Kendisinden bir parçadır. Öyleyse o, karşıdaki de kendisinin ve bütünün bir kısmından, parçasından güzelliğinden “Hüsn ü Mutlak” barettir.
Tanrı kendi güzelliğini görmek için şu, uçsuz bucaksız âlemleri, âlem salkımlarını, kâinatları, kainat salkımlarını, evrenleri, evren salkımlarını, Santrifüj Evrenleri, Gürzleri, Kürzleri, yaratmıştır. Bütün bunlar, Tanrı’nın karşıya tezahürü, yansıması ve tecellisinden ibarettir.  Öyleyse insan, tekamülü için önce kendisini tanıması gerekmektedir. Kendini tanıyan âlemi tanır. Âlemi tanıyan Alah’ı tanır. İnsana hizmet eden Allah’a hizmet eder. Tasavvuf ehli olan kişiler  her neye bakarsa, onda Alalh’ı görür. O Tanrı’nın oradaki bir parçasından tecellisinden, yansımasından ibarettir. Heplikten, Hiçliğe, Hiçlikten Yokluğa, Fenafillah’a, Berzah’a, Miraç’a, daha ileri boyutlara atlayabilme, geçebilme, ulaşabilme yolunda attılan adımlar gerekir. Bunun için de, sızlanma, acı,ıstırap ve çokça gayret, sonsuz bir sabır, sonsuz bir hoşgörü ve sonsuz bir sevgi ile donanmış olmak lazımgelir.

Sonuçta hepimiz, dağlar taşlar, kurtlar kuşları yaratan ile bir BÜTÜN, TEK olmak gayreti için yarışırız. Bütün çaba ona ulaşmak içindir. Hepimiz o TEK’in BÜTÜN’ün parçalarıyız.  Böylece yine Bütün’e dönecek, TEK’te, BÜTÜNÜN BÜTÜNÜNDE buluşacak, toplanacağız… Âlemler, Kainatlar, Evrenler, Gürzler, Kürzler makara gibi sarılıp dürüm dürüm dürüldüğünde bu Bütünlüğe doğru istesek de istemesekte mecburen yönelecek ve yol alacağız. Dürülüp toplanıp onda bütünleşeceğiz.  Bu sebeple işte bu labaratuvar, palanet dünyamızda TEKAMÜL etmemiz ve yedi süptül bedenimizi tekamül ede ede parlatarak ışıklandırarak IŞIKTAN BİR NURA ÇEVİRMEMİZ gerekmektedir.
Hıvanlı’nın, “ Müftü’ye Aşk, s.47” ; “Efsun ile Efsane, s. 54”; “Ateş ile Pervane, s.123-137”, Masnû, s.39”, “İmâret, s.60” şiirleri onun Tasavvuf yolunda ne derece ileride olduğunun da yazılı bir belgesidir.
Örnek:
MAHZUN

Bıraktın, terk edip gittin beni, söndü ocağım.
Felek attı tokadın, yetmedi, kırdı budağım.

Gözüm, kan ağlar iken, coştu sel oldu yanaktan,
Süründürdü peşinden gönlümü, taştı çanağım.

Ben âşık isterim, yarin misâli gülüzarın
Hilâlî aya benzer, kaşların mihrab sayağım

Namaz-ı aşkı kıldım, kan vuzusuyla kabul et.
Ki canım al, şehidin et, bu arzum son merağım.

Benem âşık, gel ey, maşuka çek zülfünde dara!
Buyundan sallanım olsun terazi bu ayağım

Beni mahzun edib sazıyla, Mahzuni âşık gör.
Nasıl hasretle çekti koklayım, sazın kucağım

Hıyavanlı ne han kaldı ne hancı, son göründü!
Kader yazmış merak etme, mezarın son durağım
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL” (Şiir), “MAHSUN”, s. 10

Ali Rıza HIYABANİ, sadece Divan Edebiyatı tarzı değil, Divan tarzı beyitlerle yazsa bile Halk Edebiyatı tarzının en güzel örnekleriyle de karşımıza çıkıyor.  Hıyabani’nin şiirlerinde Halk Edebiyatı ile Divan Edebiyatı tarzlarının müşterekleri yan yana getiriliyor. Şair Hıyabani, çok kimsede olmayan bu orijinaliteyi usta kalemi, kıvrak zekâsı, ince sezgisiyle maharetle, mahirâne kullanıyor.
Ankara Gazi Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Ana Bilim Dalı (Eski Türk Edebiyatı) Profesörlerinden Cemal KURNAZ’ın da “Halk ve Divan Şiirinin Müşterekleri Üzerine Denemeler (Ankara 1990)”, Türkiye Yazarlar Birliği Deneme Ödülü'nü kazandıran eserinde de çokça bahsettiği gibi Hıyabani’de Halk ve Divan edebiyatını, müştereklerde yanyana getirmeyi başarmıştır.

Halk dilinden, hlkın mizahından, onun komiklik unsurlarından, halk hikâyelerinden Leylâ ile Mecnûn, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Yusuf ile Züleyha,…vb. İstifade ediyor. Halk âşıkları geleneği ve sözleyiş tarzını usül, ritm, nâgme ile müziği birleştirebilen ince bir seziş; pratik bir kavrayış, parlak bir zekâya sahip olduğunu ortaya serdiği şiirleriyle ispat ediyor…
Ay, Güneş, yıldızlar; dere, çay, deniz, okyanuslar; gece, gündüz, alaca karanlık, grup vakti kızıllığı, tan vakti, şafak; doğadaki tüm canlılar, onun şiirlerinde mücevherleşiyor. Yeşim, kırmızı lâl, tek taş yüzük, pırlanta  oluyor. Bütün bu unsurlarla, tabiatta var olan her şeyi şiirin malzemesi yapıyor. Bunları şiirin ham maddesi olarak kullanılacak, bir cevher yaparak, biz okuyucularına maharetle, hünerle sunuyor. 

Şair hayat, yaşam, ömür, zaman ile gır gır geçiyor. Tabii bir söyleş ile sevgili ile karşılıklı konuşur gibi ona seslenerek muhabbet ediyor:  

KAR ÇİÇEĞİ


Öyle güzelsin ki sana;
Yıldız değil: “Ay!“ demişim.


Bir bakışın ömre bedel;
Ömrü sana, “Pay!” demişim.

Bir kere canım diledin;
Bin kere, “Hay hay!“ demişim.

Elâ gözün, kaşlarına;
Bakıp bakıp: “Yay!“ demişim.

Mışıl mışıl uyuyasın;
Her gece, ”Lay lay!” demişim.

Gelmiş iken otur gülüm;
Bekle biraz ”Çay!” demişim.

Gönül kanar ayrılalı;
Damla damla: ”Say!” demişim.

Pembe rengi yanaklara;
Gül pembeye: “Tay!” demişim

Kar çiçeğim, açıverdin;
Gördüm kaşa “Yay!” demişim.

Sensiz ömür başa verdim;
Hıyavanlı “Vay!” demişim.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL” (Şiir), “KAR ÇİÇEĞİ”, s.15”

Ali Riza HIYABANİ şiirlerini musikîsi âhengi içerisinde sunuyor. Onun şiirleri besteli, ney, keman, kanun, ud...vb gibi musikî âletleri eşliğinde kulaklarımıza, ruhumuza ve gönlümüze teskin edici nağmeler taşır. Şiirleri besteli, sazlı, udlu, kemanlı, kanunlu, neyli ensrümantal çalgılar eşliğinde, kulağa hoş gelen bir müzikal zenginlik, baylık içerisinde vermiştir. HIYABANİ, şiirlerini akla, zekaya, mantığa ve vicdana bağlayarak; onları kıvrak bir, us zenginliği  içerisinde, içten gelen bir ezgi, çoşku, kıvraklık, rintlik ile söyleyip seslendirebilmiş ve kelimelere, çeşitli âhenkler yükleyerek, bütünlük içerisinde, cümbüş yaptırabilmiş mahir, üstad, âlim, dehâ bir sanatçıdır.

Şairin şiirlerini okurken Azebaycan topraklarındaki çeşmelerinin kurnalarından akan berrak suların şırıltısını, ney, kanûn, ud ve Türk’ün davul zurnasının seslerinin coşkun havasını, duyuyoruz. Türk’ün folklörünü, halk dansları oynayan kızların, kızanların “Hey hey!.. Tey tey!,.  Bire  Bire!.. Haydah!...”, seslenişlerini duyararak tüyeleriniz diken diken, kıpır kıpır olup heyacana  kapılıyorsunuz.  
HIYABANİ’nin şiirleriyle, ruhunuz dinleniyor, huzur buluyor. Okuduğunuz şiirler sizi, bu mekandan alıp başka mekanlara, diyarlara başka başka hayâllere, başka başka ufuklara, taşıyor. Başka başka lezzetler başka başka tatlar alıyorsunuz. Seslerdeki müzikal terennümler bize, başka başka lâyihalardan, elvan elvan kokulardan hazlar sunarken ruhunuz dinlenip sukûn buluyor. Onun şiirleriyle kendi dünyanızdan uzaklaşıp, başka dünyalara, diyarlara, başka ufuklara, başka akarsu, başka ırmak, başka nehir, başka deniz, başka umman, başka okyanuslara dalıyorsunuz. Buralardan esen meltemlerin, rüzgarların, fırtına, bora, tayfun ve hortumların anaforuyla sarsıntılarıyla sarsılır, serzenişleriyle uyanır, uğultuları ve sesleri ile irkilir; kendinize gelir, bu âleme adeta yeniden doğarsınız…   

SEVGİ, AŞK ve HASRET şairi olarak karşımıza çıkan Ali Rıza HIYABANİ, şiirlerinin kelimeleri arasına, mahlasını ve edebî sanatları da ustaca yerleştirebilmiş, ender şahsiyetlerden biridir.

ŞAİRİN ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞI MAHLAS:

Şair, Ali Rıza HIYABANİ, şiirlerinde “HIYAVANLI” mahlasını kullanmaktadır. Mahlas kullanmak bize eskilerden kalma bir gelenektir. Her şair, hatta âşıkların tümü mahlaşsız şiirler yazmamışlardır. Mahlas kullanmak Halk âşıklarında bir gelenektir. Hıyabani de Halk edebiyatı ile Divan Edebiyatını birleştiren bir sanatçı olarak kendisine bir mahlas seçmiştir. Bu mahllas da  “Hıyavanlı” mahlasıdır. Bu sözlerimize delil aranacak olursa, aşağıda verilen sanatçının şiirlerinden seçilen eserleri göstermek yeterli olacaktır.

Örnekler:
“Gece gündüz Hıyavanlı senin aşkınla yaşar,
Yaşayan çoktur; ama ağlamayan kimdi gülüm? HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), “YAKILIŞ ”, s.13

“Sensiz ömür başa verdim;
Hıyavanlı vay demişim!..” HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL” (Şiir), “KAR ÇİÇEĞİ”, s.12

“Ey, Hıyavanlı sarıl aşkın budağından yine!
Salla boynum, vur kırılsın, ol budaktan kurtulum.” HIYABANİ, Ali Rıza.“KIRILMIŞ GÖNÜL” (Şiir), “KURTULUŞ”, s.12

ŞİİRLERİNDE GÖRÜLEN EDEBî SÖZ SANATLARI:
İADE(GERİ ÇEVİRME):
Edebiyatımızda bu sanatı şöyle tanımlayabiliriz: “Yukarıdaki mısraın sonundaki sözü, aşağıdaki mısraın ilk kelimesi olarak tekrarlanması sanatıdır”.

Ali Rıza HIYABANİ’nin aşağıdaki şiirlerinin mısralarında bu sanatı bolça bulmak mümkündür.
Bu şiirin bir çok yerinde aynı zamanda TEKRÎR(Tekrar) sanatı olup, bir mısra veya cümle içerisinde aynı sözlerin birden fazla tekrar edilmesi ile meydana gelmektedir.

Örnekler:
“Hayalinle kimi rüyaya dalıb senle yaşar,
Diye gerçek olan rüya uyanan kimdi gülüm ?

“Rüya sözleri ile   “iade sanatı yapılmıştır. “Rüya, aşk, ateş, yakar, kül, erimek, yaşar”, sözleri ile önce tenasüp(mürat-ı nazır), daha sonra istifham (kimdi gülüm?), tekrîr, iade (rüya rüya) sözleri ile gerçekleştirilmektedir.
Bir mısrada, iki veya daha fazla sözü söyledikten sonra diğer mısrada bunlara karşılık olacak sözleri söyleme,sıralama  sanatına  leff ü neşr (mürat-ı nazır) denir.  Bu şiirin (hayal, gül; rüya, hayal; dalmak, rüya; yaşamak, gerçek; dalmak, uyanmak sözleri arasında leff ü neşr sanatı kullanılmaktadır. Aynı zamanda bu şiirin, son mısraında istifham (soru sorma) sanatı yapılmıştır.

Bir çok aşık kelebekten yakılış öğrenmiş,
Aşkının ateşini söyle anan kimdi gülüm?            

Gel gülüm, farz edelim, aşkın ateştir ki yakar,
Yandım ateşte, kül oldum, kınayan kimdi gülüm?

Beni ateşte yak, artık kül edib bir de savur,
Kül olan halimi gör anlamayan kimdi gülüm?

Ayrılık yaktı beni mum gibi yandım, eridim,
Eridimse bakıver, çağlamayan kimdi gülüm?

Gece gündüz Hıyavanlı senin aşkınla yaşar,
Yaşayan çoktur ama ağlamayan kimdi gülüm?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ” (Şiir), ”YAKILIŞ”, s.13

Yunus’un: “Bir tek gönül yıktın ise bu kıldığın namaz değil!.. Dediği, şiire bu şiir ile Telmih, yapılarak bu şiirin bütün beytlerinde edebî sanatlardan Mecaz (Ahu göz, tövbe evini aşkın yıkması, sinenin siper olması, kalbe ok çakmak, bir bakışın canlar alması); Leff ü neşr, Tekrîr, Akis, Telmih,  İstifham, Teşbih, Mübalâğâ, İstifham (Sinemi bak nasıl ettim siper o oklarına), istiâre (Ahu gözler),… sanatlarının güzel örneklerini vererek şiirinde, bir çok edebî söz sanatını birlikte  kullanarak şairliğin zirvesine yükseliyor. Başka söze ne hacet, sanatçının şiirlerinden seçerek, aşağıda verdiğimiz diğer örnekler, edebi söz sanatları için sözlerimizin en büyük delili ve ispatıdır.


Yine tövbe evini aşkı yıkıvermededir.
Yıkılıp gönlüm evi, bir de yakıvermededir,

Ahu gözler bakışın gözler iken bu bakışım,
Bakışın yadlara doğru bırakıvermededir.

Sinemi bak nasıl ettim siper o oklarına,
Peşpeşe oklarını kalbe çakıvermededir.

Bir bakış canlar alır ver Hıyavanlı er isen,
Canımı aldı rakibe o bakıvermededir.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”TÖVBE”, s.16

Düşüp aşka gönül viranesinde bin belâ gördüm,
Belâ-yı aşkı aşık gönlüme canan reva gördüm.

Bakıp baştan başa ömrüm geçip ah, ile hasretle!
Bu hasretlerle yandım hep seni yanlız şifa gördüm „

Beni zülfünden astın dare, çektin salladın cânan,
Ne can aldın ne can verdin ki ben senden cefa gördüm.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), “MÜBTEL”, s.23


Gördün ahırda yar beni ateşe saldı yandıra,
Yanmağa pervane sıfat, bir de beni dayandıra.

Farz edelim, avlamışsın, aşıkı aşk tuzağına,
Aşk ile sevgi doğulup maşukunu inandıra.

Yavru bir av benim düşüp bak tuzağında çırpınır.
Lebin beni yem eyleyip avını avcı kandıra.

Yemdi senin lebin beni, tuzak senin zülf-i telin,
Boynuma saldı zülfü yar, bir de beni uslandıra.

Ey Hıyavanlı, yakılıp yanmışsan aşk ateşine!
Aşk ateşi beka verir, aşıka can kazandıra.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, “(Şiir), ”AVCI”, s.31


Geçti yıllar ya da saldım yine de ilk bakışın,
Bakışın şimşek imiş gönlüme sor ki o desin.

Can feda aşkına yıllar boyu evvel demişim.
Canı canan, yine yıllar sonra gelsin dilesin,
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ŞİMŞEK”, s.38


Ben de benlik, geldi feryad eyledi yetti uyan.
Ben de ben yok sen uyandır, öz sayağınla beni.

Mey muhabbeten içirttin sarhoş ettin aşığam.
Aşığı maşuka anlar sar kucağınla beni.

Ey Hıyavanlı, perişansın nigarin zülfi tek.
Et perişan zülfü sulu o tarağınla beni.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, “(Şiir), ” FERYAD”, s.45


Aşka yanmaz ise gönlün, sır hüveyda olmaz olmaz.
Olmaz ise sır hüveyda, aşkın ibka olmaz olmaz.

Varmasan simurga çün simurgular hayret içinde.
Vahdeti simurg-u simurg aşikara olmaz olmaz.

Bak inanmaz isen o vahdet cem-i benliktedir.
Benliğin saf etmez isen ben dönüp ma olmaz olmaz.

Aşkından aşık doğar kıskanç olur maşugası bil.
Olmaz ise bu haset âşık ki rüsva olmaz olmaz.

Sine çak âşık olur, rüsva kalenderler sayağı.
Gerçi rüsvadır velâkin sırrı ifşa olmaz olmaz.

Ey Hıyavanlı riyazetsiz değil mümkün bu aşk!
Gönlünün bağı riyazetsiz, musaffa olmaz olmaz.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” SİMURG”, s.46

Eyledim kana vuzu aşk namazım düz ola.
Müftiye aşk izin verdi musallaye gelim.

Şeh-i sanan değilem oynada tersa cöcüğü.
Beni aşkında ki ben mabet-i tersaye gelim.

Herkesin öz dini öz ayini öz mezhebi var.
Sanma dinim bırakıp dini mesihaye gelim.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” MÜFTİYE AŞK”, s.47


Akıl git git diyor hissimse ağlar gel diyor yarim.
Akıl hissim arasında ne kanlı bir savaş gördüm.

Hıyavanlı sızıldarken gece gündüz firakında.
Firakın suzi ile gözlerinde kanlı yaş gördüm.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” DUYGUSUZ”, s.61


Koşusan gayrı peşinden diye meşhur olasın?
Seni meşhur eyleyen aşkımı hiç kanma mısın?

Sana kim verdi gönül ateşe aşkında yanar.
Yandıran ol bakışın ardına saklanma mısın?

Beni şeyda eyledin düştüm ayaktan ne yaman.
Bu yaman günde beni bir arayıb anma mısın?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”YANDIRAN BAKIŞ”, s.63


Kim aşık olup gamına yetti gören oldu.
Gördüyse sorun derd-i ser-i aşkı bilendi.

Bir gamze ile canımı aldı kara gözler,
Gözler bana baksın diye gönlümdü melendi.

Yandım bu temennide alıştım küle döndüm.
Yaklaşma yanarsın sana ki kör sepelendi.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ÇİLE”, s.67


Bela-yı aşkı sardı bu gönül düştü temenniye.
Temaşasında mahvoldum gönüldür mübtela gördüm.

Ne gördüm gönlümü açtım nasıl garet olunmuştu.
Gönül viranesinde resmin idi dilrüba gördüm.

Ben o Mecnûn ki Leyli hicri ile dağlanıb gönlü.
Ne çare sordular gözyaşımı hicre deva gördüm.

Baş açmış hicriden gönlümdeki o vurduğun yare.
Sızıldasın diye o yareme tuzdur revâ gördüm.

Ger aşk ise felaket aşığa maşukadan gelmiş.
Gelirken bu uzun bir ince yolda bin belâ gördüm.

Bela-yı aşka düştüm çün gönülden mübtela oldum.
Budur ki şaşkınam aşkında çoklu macera gördüm.

Göz ağlarken güler ruhsarına şebnem gibi düşsün.
Gözüm yaşın gülü ruhsarına herdem reha gördüm.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”KURTULUŞ”, s.75


Gün dönüp ay değişip yıllar ötüp kapına geldim.
Aşkımı hor görecektin kapını dövmez olaydım.

Yüreğim sırrını açtım seni sevdim dediğimde.
Böyle mağrur olacaktın seni keş övmez olaydım.

Saçın efşan eyledin dar gibi bu boynuma sardın.
İzin ver dar ile bitsin bu oyun çözmez olaydım.

Böyledir âşık olan birde ki rüsva olacaktır.
Sır gibi aşkını bu gönlüme hiç gömmez olaydım.

Seni gördüm tutulur dil ölürüm görmediğimde.
Olmadan bir de şehidin dileğim ölmez olaydım.

Hıyavanlı yanıyor ateşe aşk ile hevesle.
Yanar iken cüşürü aşk hevesi sönmez olaydım.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” SIR”, s.12


Gel gel meleğim naz ile gönlüm oyar oldun.
Oydun gönülü gussey-i hicri koyar oldun.

Ah kabuk bağlamış idi yara yıllar sonar.
Şehla bakışınla yaramı sen soyar oldun.

Candan mı doyarsın Hıyavanlı söyle yardan.
Yardan doyulur mu bana sensin doyar oldun.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”HATIRA”, s.71


Bakışın göğsüme saplandı nasıl ok gibi bak.
Saplanan ok yaralar bir de onu burma güzel.

Göz göze geldiğimizde, bakışın çaldı gönül.
Gönlümü almayacaktın, yalan uydurma güzel.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” PERİŞAN”, s.74


Yarama tuz koyarak dağlamışım tek çaresi,
Dağla sen bu yaramı ben bağlamaktan kurtulum.

Hep avuttum gönlümü, aldattım amma gelmedin.
Gel usandım bu yalanlar, saklamaktan kurtulum.

Kurtulum İsa nefes ver ruhuma taze nefes,
Tazeden can tazelensin bu sayaktan kurtulum.

Leb lebinden buse alsın yetti canım bu lebe.
Çıksın artık can dudaktan öp dudaktan kurtulum.

Ey Hıyavanlı sarıl aşkın budağından yine.
Salla boynum vur kırılsın ol budaktan kurtulum.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”KURTULUŞ”, s.75


Gönlüme her bakışın gamzesi bir taze yara.
Baş açıp sızlamasın yaremi bak dağlamışım.

Katlanırsın Hıyavanlı bunca gam derde nasıl?
Kandırıp gönlümü ben derde dözüm sağlamışım.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” GÖZ YAŞI”, s.76


Naz ile bakıp canımı bak ateşe attın.
Özlem beni yaktı bakıver gözde gözüm var.

Sevda yükü artık beni salmış gör ayaktan,
Düştümse ayaktan bu temennide özüm var.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” DÖZÜM”, s.77


Firağın derdi suzan etti bu gönlüm meler gördüm,
Gönül aşk ateşinde yandı kül oldu neler gördüm.

Gönül her dem figan etti gözüm imdadına koştu,
Gönül derdine ortak gözlerim yaşın eler gördüm.

Gönül düştü ayaktan çün temenniye visal etti.
Visalin mümkün olmazsa hayalindir diler gördüm.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” YETTİ”, s.81


Hıyavanlı sanıyorsun ki görüş mümkün olur,
Yolunu gözleyerek yollarda oturmaz mıyım?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” DUYGU ”, s.82

Sanısın aşk ateşin bilmez miyim gönlü yakar,
Bu temennide ben aşk ateşine dalmaz mıydım?

Bu kader cevr-u cefa yetti yeter taş değilim.
Taş olursam bile hicrinde erir yılmaz mıydım?

Hıyavanlı yanıyor vasl-i hayalinle senin,
Sensiz ey gözleri şehla sararıp solmaz mıydım?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” DAR”, s.86

Sinene çok yakışır akt-i süreyya gibidir,
O seha yıldızı tek gözyaşımı süzmez miyim?

Gönüle kimdi verip hak şikve etsin sana ki,
Şikve ettise meğer dilden dile düşmez miyim?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”ŞİKVE”, s.87


O kara gözler ile gönlümü yaktın geçtin.
Gönlümü almayacaktın niye baktın geçtin.

Beni Mecnûn ettin çölleri mesken sonar,
Oldum avare ki sahrada bıraktın geçtin.

Kirpiğin oktu bakış gamzeye kattın baktın,
Şimşek imiş bakışın gönlüme taktın geçtin.

Yakmışım gönlümü uğrunda gözüm yollarda,
Gözünün yaşını amma yadalara sıktın geçtin.

Diledim ben karışam gözyaşına aktıkça,
Beni sildin yanağından atıp aktın geçtin.

Ben temenni ettim sevgime karşı belki,
Sanki benden usanıp yoksa ki bıktın geçtin.

Hıyavanlı seni bekler usanıp bıkmaz ki,
Kırpmadan sen gözünü, bak beni attın geçtin.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” AVARE”, s.88

Beni avara-yi nâlan eyledin yetmedi mi?
Aldatıp birde ki kurban eyledin yetmedi mi?

Ben temenni ettim naz eyledin gamzen ile,
Naz-u gamzenle yürek, kan eyledin yetmedi mi?

Benim ol hicri gamıyle gecemi gündüz eder,
Gam ile çak-ı giriban eyledin yetmedi mi?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” MUHABBET”, s.92

Dara çekilirken gözümü son kere açtım,
Göz, gözlere anlatır gerek yalvara gözler.

Müjganın oku gönlüme saplandı bakarken,
Gönlüm çekip ağuşuna düştü zara gözler.

Söyle Hıyavanlı neler ettin yara bir de,
Suç bende değil gönlümü etti yara gözler.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”KURTULUŞ”, s.75

Beklerim boynuma sal kara telin zülfülerin,
Salıp amma dara çekmez ki yubandırmadadır.

Vasl olur mu böyle asan bu gönül dinlemiyor,
Beni gönlüm çatarım vasla inandırmadadır.

Seni rüyada görem bir gece daldım uykuya,
Kara bahtım uykunu çaldı uyandırmadadır.

Akreb-i zülf-i kecin bak kamere oldu garin,
Kamer akrabla bene zarı uyandırmadadır.

Dolaşır baht-ı siyahım benim ardımca gelir,
Karası sardı beni ömrü boyandırmadadır.

Her nefes çekti Hıyavanlı olup sensiz heder,
Bu nefesler can alırken seni andırmadadır.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” RÜYA”, s.98

Gönlüm de yaralı yaramı bir saran olmaz,
Neşterleyerek bu yaramı bir açan olmaz.

Çekmiş gece gündüz bu gönül ah-ı demadem,
Bu ah-u feganın sebebin hiç soran olmaz.

Yıllar sürüyüpdür sanısın yok beni hasret,
Gündüz gecem hasret ile geçti yalan olmaz.

O gamzeli şehla bakışın ömre bedeldir,
Et işveli gamze bakışından doyan olmaz.

Olduk aralı ben kara gün hicrin esiri,
Yanmakta bekâ var bunu ben tek kanan olmaz.

Yaktın gönülü aşk ateşiyle Hıyavanlı,
Aşk ateşine ben gibi kimse yanan olmaz.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” HASRET”, s.100

Hasret oldu gam-ı hicrin çıkarır can dudağımdan,
Canı canan dilesin bin taze can var nefesinde.

Telinin her bir ucundan asılan baştı kıpırdar,
Bunca başı nasıl aram eylemiş ninni sesinde.

Bir de açtım ne yazıp müshif-i aşkında o canan.
Rastladım aşk adı kan ile yazılmış sayfasında,
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” MÜSHİF”, s.101

O kara saçlarını kız boynuma sarmaz mıyım?
Çekilip dara başım saçlarından asmaz mıyım?

Gönlümü bir kere verdim düştüm aşk ateşine,
Dilesen nazlı nigarım ateşe yanmaz mıyım?

Kader oldu gamın etti gönülü hane harap,
Onu mimari gamınla yeniden yapmaz mıyım?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ZİR-U ZİBER”, s.102

Aşka düşeli gayret-i maşuka dokundu,
Aşkın havası esti çalıp pozgun edersin.

Şimdi Hıyavanlı çekib aguşe bu aşkı,
Yok yok bana ağuşunu sen uygun edersin.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ŞELÂLE”, s.107


Sal ateşe aşkı canıma yanması benden,
Aşkında beka var diye odlanması benden.

Zir-u ziber ettin bu gönül hanesini bak,
Abad eyleyip gönülüne bağlanması benden.

Ümmid verip aşkım ile gel sen az oyna,
Canan hevese geldi deyip sanması benden.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” KIVRIM SAÇ”, s.109


Bir ömrü çürüttüm senin aşkında ben ey can,
Bin ömrü daha vermeğe canımla dayannam.

Aç silsile-yi zülfünün divanesi gelsin,
Uslandı da divanelerin bense yubannam.

Bade ediyor serhoş o lebler ise sermest,
Mahmur mey ister leb ise aşığa derman.

O hal-i lebin nuka-yı iman lebin üste,
Leb noktası üstünde durur bense inannam.

Sordu Hıyavanlı nedir aşk haleti aşık,
Aşka düşeli söyledi gündüz gece yannam.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” PERGAR”, s.110

Sinemde bu derdi acıyor yok tutabilmem,
Sinemde sızıldar firağın ah yatabilmem.

Saldın odunu ateşini yandı bu gönlüm,
Ateştir yakar amma söküp ki atabilmem.

Bülbül benim aşkında okur gül budağında,
Gülden güle konam başka sevgi katabilmem.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” AVUTAMIYORUM”, s.111

Gel aç yüreğim derdimi amma nedir sorma,
Derdimle bırak baş başa dil yaresi vurma.

Bir ömrü feda eylemişim aşkı yüzünden,
Sen ömrümü çaldın gel onu yelde savurma.

Rüsva-yı cihanım düşeli aşkına ey can,
Rüsvaycılığın hadden aşıpdır deme durma.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” SENİ TANRI”, s.114

Sinemin yaresi baş açtı, nedir çare dedim?
Tuzu koydu yarama, düştü kana yâre dedim.

Gül çiçekten süslenen arzularım düştü yele,
Kınama derdimi açtım gül için hara dedim.

Meledim bir kere dinle yüreğim derd-i dilim,
Sormayınca yüreğim derdini yadlara dedim.

Yandı yadlar yüreği bunca gam-u derdi duyup,
Buna rağmen yüreğim sırrını naçare dedim.

Hıyavanlı alışıpsa yanıyor derde eğer,
Söyledi bu gam-u derdi dil-i bimare dedim.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ARZULAR”, s.115

Yüreğim başını gam yardı susuz çöldü ana,
Gam birikti sine şişti ki gözüm dolu ana.

Arzular sallanıyor cevr-i zaman dara çekip,
Çekilen dara bu başlar görünür buldu ana.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ”DEST-İ KAZA”, s.116


Sar boynuma zülfün dara çek gel beni salla,
Sallandı boğazdan kara zülfün yaman oldu.

Sus gönlüme canandı çalan gönlümü amma,
Baş açtı yaram merhemi hicran çalan oldu.

Sevdaya düşen ben salan ise kara gözler,
Artık geç olupdur ki ayaktan salan oldu.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” YALAN”, s.119


Çıksa can canan dudaktan son nefesten kurtulum,
Eyleyen canı esiri derd-u gam bu ten olub.

Ey Hıyavanlı tarik-i aşkından çıkma sakın,
Yara var gel ol fena aşk aşığa metfen olub.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” METFEN”, s.122

Nasıl isyan eyledim ayrılığa humme mey elde,
Gönlümü çekti dara, salanıram o kara telde.

Gece gündüz melerim, ney gibi sızlar kemiğim,
Gözyaşım aktı yanaktan, götürür gönlümü selde.

Gündüzüm oldu karanlık, beni hasretler boğdun,
Kadehi ver bana, bade bükülüb gerçi bu belde.

Senin aşkındı beni eyledi alemdeki meşhur,
Bu sebebledir ki adım dolaşır dilde bu elde.

Bülbüle emreyledim sus seni Allah‘ı seversen,
Dedi gülşende fiğan eylemişem gönlüm o gülde.

Bu kırık gönlüme el vurma ki Yahya Kemal artık,
Hıyavanlı ahı düştü bene bazandaki zilde.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” KIRILMIŞ GÖNÜL”, s.12

Şair bu son beyitinde bu şiiri söyleyen kendisidir; fakat yine kendisine “Hıyavanlı ahı düştü” diyerek hitap etmek; ve çok iyi bildiği bir şeyi, hiç bilmiyormuş gibi anlattığı için “Tecahü i Ârif Sanatı” yapmaktadır. Bu beyitte aynı zamanda Yahya Kemal hatırlatılarak “Telmih Sanatı” yapılıyor.

HÜSN Ü TALîL SANATI:
Sebebi bilinen bir olayı, gerçek sebebi dışında, daha güzel ve daha uygun bir sebebe bağlama sanatıdır.

Bülbüle emreyledim sus, seni Allah‘ı seversen,
Dedi gülşende fiğan eylemişem, gönlüm o gülde”,

Burada şair kendini gülün yerine koymuş; ama ona güle emrettim diyerek, aslında kendine, gönlüne emreylediği halde sus sen de Allah’ın seversen!” diyerek ne için gül bahçesine gittiği, ve orada niçin feryat figan ettiğini bildiği halde “gül bahçesindeki bir güle gönül verdiğinden” bülbülü susturmak istemekte; fakat o da mazeretini bu şekilde belirtmektedir.

İSTİÂRE:
Benzetmenin esas unsurlarından birinin düşmesiyle yapılan benzetmedir.

Kara Tel: Kement, insanları asmakta kullanılan yağlı urgan, sicim. “Yanaktan göz yaşlarının sel olup gönlü bu selde götürmesi” sözünde: “Mübalâğâ, Mecaz, Leffü Neşr, Tenasüp, İstifham” (isyan, humme, mey, gönül, sallanmak, darağacı, karat el) gibi sözlerde de daha bir çok edebî söz sanatlarını sadece bu beyitte değil, sanatçının bütün şiirlerinde de görmekteyiz. Hıyavanlı’nın beyitlerinin çoğunda geçen sanatlarla bir kitap dolusu söz etmek ve edebî sanatları anlatmak mümkündür.

TENASÜB(Mürât-ı Nazır):  Mânâca ilgili, birbilerine yakın sözleri bir arada kullanma sanatıdır.

KİNÂYE: Bir sözün hem gerçek hem de mecâzî mânâsının aynı yerde birlikte kullanılmasıdır.

Yine tövbe evini aşkı yıkıvermededir
Yıkılıp gönlüm evi bir de yakıvermededir (TÖVBE, s. 14)

Eğer aşık isen aşkın diler aşık başın her dem
Beni sevda ile kandırdı, bak aheste aheste (AVCI, s.31)

Bu aşk ister terazi gel başım zülfünde çek dare
Dedi hay hay ki sallandırdı bak aheste aheste (AHESTE AHESTE, s. 40)

Bu beyitte şair, çok iyi bildiği bir şeyi, hiç bilmiyormuş gibi anlatma sanatına TecÂhül-Î Ârif sanatı denmektedir.  Aşağıdaki beyitte  bununen güzel örneklerinden biridir.

Hıyavanlı ne han kaldı ne hancı son göründü!
Kader yazmış merak etme, mezarın son durağım (MAHZUN, s.10)

TELMİH (Hatırlatma):
Şairin, aşağıdaki şiirlerinde de TELMİH(Hatırlatma) sanatlarını görmek mümkün olmaktadır.

Bülbüle emr eyledim sus seni Allah’ı seversin
Dedi gülşende feğan eylemişem gönlüm o gülde

Bu kırık gönlüme el vurma ki Yahya Kemal artık
Hıyavanlı ahı düştü b\eme bazandaki zilde
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL,” KIRILMIŞ GÖNÜL”, s.12


Benem aşık, gel ey, maşuka çek zülfünde dara!
Buyundan sallanım olsun terazi bu ayağım (MAHSUN, s.10)

Bu kırık gönlüme el vurma ki Yahya Kemal artık
Hıyavanlı ahı düştü bene bazandaki zilde (KIRILMIŞ GÖNÜL, s. 12)

Olup avare-yi aşkın gönül sensiz gezer oldu
Ki Mecnûn ile Ferhad'ı hakiki mübtela gördüm (MÜPTELA, s. 23)

Beklerim mahşere dek damen-i vaslın tutayım
Mahşer olmaz söyliyorsun söyle aldanma mısın (YANDIRAN BAKIŞ, s. 63)

Kurtulum İsa nefes ver ruhuma taze nefes
Tazeden can tazelensin bu sayaktan kurtulum (KURTULUŞ, s. 75)

Dara çek salla beni aşk oyunu burda bite
Yoksa ağlarcasına ağzımda büzmez miyim (ŞİKVE, s. 87)

Bu kırık gönlüme el vurma ki Yahya Kemal artık
Hıyavanlı ahı düştü bene bazandaki zilde (KIRILMIŞ GÖNÜL, s. 12)


TEŞBİH ( BENZETME): Aralarında ortak nitelikler bulunan, iki şeyden  ifadeye canlılık katmak maksadıyla zayıf olanın, kuvvetli olana benzetilmesidir.
Ben aşık isterim, yarin misâli gülüzarın
Hilâlî aya benzer kaşların mihrab sayağım (MAHZUN, s.10)

Şair, şiirinin bu kısmında da Teşhis ve İnTAK sanatını birlikte kullanıyor.

Bülbüle emreyledim sus seni Allah‘ı seversen, 
Dedi, gülşende fiğan eylemişem, gönlüm o gülde.

Bu kırık gönlüme el vurma ki Yahya Kemal artık,
Hıyavanlı ahı düştü bene bazandaki zilde.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” KIRILMIŞ GÖNÜL”, s.12


Çünkü düştüm aşkına alem bana düşman olub
Ben beni atmış unutmuş ben dönüpdür sen olub (METFEN, s.122)

Gündüzüm oldu karanlık beni hasretler boğdun
Kadehi ver bana bade bükülüb gerçi bu belde (KIRILMIŞ GÖNÜL, s.12)

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:

YAKILIŞ

Hasretinden biliyor musun yanan kimdi gülüm?
Anla rengin değişip hep boyanan kimdi gülüm?

Hayalinle kimi rüyaya dalıb senle yaşar,
Diye gerçek olan rüya uyanan kimdi gülüm.

Bir çok aşık kelebekten yakılış öğrenmiş,
Aşkının ateşini söyle anan kimdi gülüm.            

Gel gülüm farz edelim aşkın ateştir ki yakar,
Yandım ateşte kül oldum kınayan kimdi gülüm.

Beni ateşte yak artık kül edib bir de savur,
Kül olan halimi gör anlamayan kimdi gülüm.

Seni gördüm yaşadım görmedim öldüm sayılır,
Kalbini kalbime gör bağlamayan kimdi gülüm.

Ayrılık yaktı beni mum gibi yandım eridim,
Eridimse bakıver çağlamayan kimdi gülüm.

Seni incitti tiken göğsümü sevda yarası,
Meleyen kim bağıran kim dayanan kimdi gülüm.

Gece gündüz Hıyavanlı senin aşkınla yaşar,
Yaşayan çoktur ama ağlamayan kimdi gülüm?
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” YAKILIŞ”, s.13


AVCI

Gördün ahırda yar beni ateşe saldı yandıra,
Yanmağa pervane sıfat bir de beni dayandıra.

Hürmeti avcı sındırıp bak haremin harimine
Gör nasıl daldırıp özün avını tez usandıra

Farz edelim avlamışsın aşıkı aşk tuzağına
Aşk ile sevgi doğulup maşukunu inandıra

Yavru bir av benim düşüp bak tuzağında çırpınır
Lebin beni yem eyleyip avını avcı kandıra

Yemdi senin lebin beni tuzak senin zülf-i telin
Boynuma saldı zülfü yar bir de beni uslandıra

Şimdi esirin olmuşum bak sararıp da solmuşum
Almıyor canım kurtulam korku basıp yubandıra

Ey Hıyavanlı yakılıp yanmışsan aşk ateşine
Aşk ateşi beka verir aşıka can kazandıra
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” AVCI”, s.31

ŞİMŞEK

Yadıma düştü yine nazlı o canan hevesin,
Kadehi saki dolandır sile gönlüm lekesin.

Geçti yıllar yada saldım yine de ilk bakışın,
Bakışın şimşek imiş gönlüme sor ki o desin.

Olmasaydı eğer o ilk bakışın yanmaz idim,
Gam-ı hicranı gözüm yaşına sor ki elesin.

Eğer Allahı seversen bu kader zir-u bemin,
Gel az oynat bilirim ayrılığın sazı sesin.

Can feda aşkına yıllar boyu evvel demişim,
Canı canan yine yıllar sonra gelsin dilesin.

Yaradıp Tanrı güzel keyfi gelende seni ben,
Yedi kurban keserek alnına sürem bilesin.

Hıyavanlı gam-ı hicranı tahammül ediyor,
Korkarım candan usansın ki şikayet eylesin.
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ŞİMŞEK”, s.38


AHESTE AHESTE

Beni aşka atıp yandırdı bak aheste aheste
Olan aşık yanar sandırdı bak aheste aheste

Kaşım mihrabıdır aşkın namazın kıl iki rekat
Vuzusu kan ile andırdı bak aheste aheste

Ederken muztarıp gönlüm evin cana gam-ı hicran
Tebessüm ile uslandırdı bak aheste aheste

Hicap açtın rakibe halveti ettin beni cana
Bu reftar ile kıskandırdı bak aheste aheste

Beni aşık beni rüsva beni şeyda edip maşuk
Bana gayri seni dandırdı bak aheste aheste 

Eğer aşık isen aşkın diler aşık başın her dem
Beni sevda ile kandırdı bak aheste aheste

Bu aşk ister terazi gel başım zülfünde çek dare
Dedi hay hay ki sallandırdı bak aheste aheste

Gözün yollarda kaldı ey Hıyavanlı ki yâr gelsin
Neden gelmez meraklandırdı bak aheste aheste
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” AHESTE AHESTE”,s.40

FERYAD

Sakiya düştüm ayaktan tut ayağınla beni
Yelde savrulmuş gülem topla budağınla beni

Mest-i aşkam yanmışım hicraniden saki aman
Ver şarabı vasl-ı serhoş et dudağınla beni

Gasl-ı ver o bade ile çün taharetli olum
Et kalender mesleği saki bulağınla beni

Ben de benlik geldi feryad eyledi yetti uyan
Ben de ben yok sen uyandır öz sayağınla beni

O benim bağlanmışım dergahına maşuka gel
Ya inandır vasla ya öldür firağınla beni

Mey muhabbeten içirttin sarhoş ettin aşığam
Aşığı maşuka anlar sar kucağınla beni

Ol harabati benim rüsva der-i meyhanede
Bade-i doldur ki sermest et çanağınla beni

Bu gönüldür sızlıyor derd-i fırak ile kanar
Kanımı dök gel bitir hicran orağınla beni

Ey Hıyavanlı perişansın nigarin zülfi tek
Et perişan zülfü sulu o tarağınla beni
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” FERYAD”, s.45
  
DUYGUSUZ

Düşerken yadıma her an seni gözlerde yaş gördüm
Açarken halka-yi zülfün çekilmiş dara baş gördüm

Gülerken şam-i hüsnün gözlerim ağlar fiğan eyler
Hatadır duygusuzdur gönlünü zira ki taş gördüm

Akıl git git diyor hissimse ağlar gel diyor yarim
Akıl hissim arasında ne kanlı bir savaş gördüm

Beni çek dara zülfünde boğazdan sallanım canan
Teallül ettiğindendir gönülde bin telaş gördüm

Geçen gün seyre çıkmıştı temennisinde aşıklar
Peşinden izlesinler gölgesin sessiz yavaş gördüm

O huridir bakıp can aldı bir mestane gamzeyle
Hilâl-i ay misali gözler üste bir de kaş gördüm

Düşüp aşk ateşinde ben de Mecnun ile odlandık
Firakın derdi ortak olduğundandır adaş gördüm

Hıyavanlı sızıldarken gece gündüz firakında
Firakın suzi ile gözlerinde kanlı yaş gördüm
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” DUYGUSUZ”, s.61

YANDIRAN BAKIŞ

Seviyorum seni yarim ne için sanma mısın
Sevgimi hor görerek ama ki uslanma mısın

Koşusan gayrı peşinden diye meşhur olasın
Seni meşhur eyleyen aşkımı hiç kanma mısın

Sana kim verdi gönül ateşe aşkında yanar
Yandıran ol bakışın ardına saklanma mısın

Sanki neşterdi o şehla bakışın gamzeleri
İşven ile katarak göğsüme saplanma mısın

Ben gibi aşık olup sen gece gündüz yanasın
Aşığın ki bir hevestir diyerek danma mısın

Beklerim mahşere dek damen-i vaslın tutayım
Mahşer olmaz söyliyorsun söyle aldanma mısın

Beni şeyda eyledin düştüm ayaktan ne yaman
Bu yaman günde beni bir arayıb anma mısın

Seni sevdi Hıyavanlı sen ise başkasını
Sanırım ateş-i aşka düşerek yanma mısın
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” YANDIRAN BAKIŞ”, s.63

GÖZ YAŞI

Senden ayrı düşeli her gece ben ağlamışım
Sel olup gözlerimin yaşı ile çağlamışım

Seni Allahı seversin yarama değme sakın
Biliyor musun ona tuz koyarak bağlamışım

Gönlüme her bakışın gamzesi bir taze yara
Baş açıp sızlamasın yaremi bak dağlamışım

Bir dönüp bakmak ile canımı aldı bakışın
Yalan olmaz bu temennide benim dığlamışım

Hiç unutmam senin o ilk bakışın ben kara gün
Söyle kime söyleyim ki bu meraka sığmamışım

Gün döner aylara aylar ile ben hasret ile
Gözümün yaşı ile geçmişi doğrulamışım

Katlanırsın Hıyavanlı bunca gam derde nasıl
Kandırıp gönlümü ben derde dözüm sağlamışım
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” GÖZ YAŞI”, s.76


GÖZLER

Bir gamze ile gönlümü çaldın kara gözler
Yetmez miydi bu dünyada saldın dara gözler

O gamze-yi mestin kara zülfün can alırken
Efşan eyledin sonra da çektin dara gözler

Dara çekilirken gözümü son kere açtım
Göz gözlere anlatır gerek yalvara gözler

Yalvarmağa artık ne gerek kaldı ne de can
Benzettim o an gözleri yıdızlara gözler

Gözler kimi gözler acaba anlayabilsem
Kandırmağa andır nedir söyle çare gözler

Müjganın oku gönlüme saplandı bakarken
Gönlüm çekip ağuşuna düştü zara gözler

Söyle Hıyavanlı neler ettin yara bir de
Suç bende değil gönlümü etti yara gözler
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” GÖZLER”, s.17

HASRET

Gönlüm de yaralı yaramı bir saran olmaz
Neşterleyerek bu yaramı bir açan olmaz

Çekmiş gece gündüz bu gönül ah-ı demadem
Bu ah-u feganın sebebin hiç soran olmaz

Aç sinemi hasretti gamın kol budak atmış
Sallar boğazımdan boynumu kurtaran olmaz

Yıllar sürüyüpdür sanısın yok beni hasret
Gündüz gecem hasret ile geçti yalan olmaz

Talan ediyor ömrümü hicrandaki ortak
Düştüm ben ayaktan ki elimden tutan olmaz

O gamzeli şehla bakışın ömre bedeldir
Et işveli gamze bakışından doyan olmaz

Olduk aralı ben kara gün hicrin esiri
Yanmakta beka var bunu ben tek kanan olmaz

Yaktın gönülü aşk ateşiyle Hıyavanlı
Aşk ateşine ben gibi kimse yanan olmaz
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” HASRET”, s.100

ŞELALE

Şehla bakışın mesteyleyip vurgun edersin
Hasret yüreğimde yer alıp solgun edersin

Ben aşka inandım sana yandım seni andım
Gördün yanıyorum sanısan yorgun edersin

Doğduysa muhabbet yüreğimde sana karşı
Aşkın yakıyor kalbim evin olgun edersin

Aşka düşeli gayret-i maşuka dokundu
Aşkın havası esti çalıp pozgun edersin

Göğsümdeki maşuka çalar haneyi gönlüm
Çün yağmalayıp zir-u ziber bozgun edersin

Aheste akan çeşme idim her güle doğru
Çaylar gibi aktım denize coşgun edersin
Çoştum heves-i aşkın ile sanki şelale
Damanını açtın ne yavaş durgun edersin

Şimdi Hıyavanlı çekib aguşe bu aşkı
Yok yok bana ağuşunu sen uygun edersin
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ŞELALE”, s.107
  
KIVRIM SAÇ

Sal ateşe aşkı canıma yanması benden
Aşkında beka var diye odlanması benden

Kıvrım saçın efşan eyledin sinenin üste
Sal boynum zincir eyle uslanması benden

Zir-u ziber ettin bu gönül hanesini bak
Abad eyleyip gönülüne bağlanması benden

Her bir ser-i zülfünden görünür baş
Aheste kıpırdanma ki sallanması benden

Kazdın kara müjgan ile sinemde bu aşkı
Bu kanla yazılmış yazının kanması benden

Tersa balası din ile imanımı çaldın
Zınnarını sal boynuma aslanması benden

Ümmid verip aşkım ile gel sen az oyna
Canan hevese geldi deyip sanması benden

Yadlar ediyor tana Hıyavanlı o yara
Yüzme canını aşıkıyam danması benden
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” KIVRIM SAÇ”, s.109

AVUTAMIYORUM

Sinemde bu derdi acıyor yok tutabilmem
Sinemde sızıldar firağın ah yatabilmem

Saldın odunu ateşini yandı bu gönlüm
Ateştir yakar amma söküp ki atabilmem

Bu derd-u gamın güçlüdür sinemde yer aldı
Yadlar ediyor çünkü muhabbet satabilmem

Gayri seni sattım ki bu dünyayı unuttum
Gönlün taşımış incelik ile batabilmem

Bülbül benim aşkında okur gül budağında
Gülden güle konam başka sevgi katabilmem

Verdim sana söz gönlüme gömdüm seni canan
Sanma ediyorsun ki cefa aldatabilmem

Son kez seni görsem ola mahşerde buluşsak
Ben böyle düşünceyle gönül avutabilmem

Gönlün Hıyavanlı deli divanedir zincir
Söylendi ilaçsızdır yazık uslatabilmem
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” AVUTAMIYORUM”, s.111

SENİ TANRI

Gel aç yüreğim derdimi amma nedir sorma
Derdimle bırak baş başa dil yaresi vurma

Sevdim seni ömrüm boyu sandım ki sevildim
Yetti bu muhabbet tuzağın gel bana kurma

Bir ömrü feda eylemişim aşkı yüzünden
Sen ömrümü çaldın gel onu yelde savurma

Rüsva-yı cihanım düşeli aşkına ey can
Rüsvaycılığın hadden aşıpdır deme durma

İnkar eyledim aşkını ifşası hatadır
Gel söyleme bu sırrımı yadlara duyurma

Sandın eğer aşkında yorullam usanam ben
İşve satarak naz ederek kendini yorma

Sal boynumu ol zülf-ü siyahın dara çeksin
Kıvrımdı o saçlar boğazımda böyle burma

Attın beni terk eyledin hicrinde melendim
Yadlara inanma seni Tanrı kanıp uyma

Eyvah Hıyavanlı bağırısan diye yetti
Bu yolda kadem koymuşsun artık söyle duyma
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” SENİ TANRI”, s.114
  
ARZULAR

Sinemin yaresi baş açtı nedir çare dedim
Tuzu koydu yarama düştü kana yâre dedim

Çekmişim ah geceler uyumamışım kim ne bilir
Bir hazin layla söyle ahımı çek dara dedim

Dara çeksen ahımı boynunu sıksan gamımı
Bilemem belki de gamlardı düşüp zara dedim

Düşmüşüm gerdiş-i devrana yaman döndürüyor
Gönlümü döndürerek bak eyledi pare dedim

Gül çiçekten süslenen arzularım düştü yele
Kınama derdimi açtım gül için hara dedim

Meledim bir kere dinle yüreğim derd-i dilim
Sormayınca yüreğim derdini yadlara dedim

Yandı yadlar yüreği bunca gam-u derdi duyup
Buna rağmen yüreğim sırrını naçare dedim

Hıyavanlı alışıpsa yanıyor derde eğer
Söyledi bu gam-u derdi dil-i bimare dedim
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” ARZULAR”, s.115

KIRILMIŞ GÖNÜL

Nasıl isyan eyledim ayrılığa humme mey elde
Gönlümü çekti dara salanıram o kara telde

Gece gündüz melerim ney gibi sızlar kemiğim
Göz yaşım aktı yanaktan götürü gönlümü selde

Gündüzüm oldu karanlık beni hasretler boğdun
Kadehi ver bana bade bükülüb gerçi bu belde

Senin aşkındı beni eyledi alemdeki meşhur
Bu sebebdendiki adım dolaşır dilde bu elde

Bülbüle emr eyledim sus seni Allah’ı seversin
Dedi gülşende feğan eylemişem gönlüm o gülde

Bu kırık gönlüme el vurma ki Yahya Kemal artık
Hıyavanlı ahı düştü b\eme bazandaki zilde
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL, ”(Şiir), ” KIRILMIŞ GÖNÜL”, s.12

BİLİNMEYEN KELİMELER

Azeri veya Farsca Türkçesi
ucaldım                            : Yüceldim
mabde                              : Başlangıç
ma                                    : Biz
ken                                   : İken
olu                                    : Olur
hulya                                : Delilik
se                                     : İse
edisen                              : Ediyörsün
korkam                             : Korkuyorum                     
alırı                                   : Alıyo
gisse                                 : Hikaye
Suzi Gudazi                     : Yürek yanması cızlaması
Suzi ile sazi                      : Sazla birlikte sızlanmak,yakınmak, sızlaması      
Gotaz                               : Saçı başta top gibi bağlamak
neğmelı sazı                     : Sazın sedası
ayaz                                 : Sultan mahmutun sevgilisi
Rehe                                : Yolu
açdisa                               : Açdı ise
peymane                          : Kadeh
melaldır                            : Keder
Tuğyan                             : Karşı gelmek
muhaldır                          : İmkansız
bi sero saman                   : Avare
ziru ziber                          : Alt üst etmek
Kitman                             : Gizletme
Gorsalanmak                    : Yeniden alevlenme                       
Rişhend                           : Alay etmek
Kırıharsan                        : El ayağa dolaşmak
Darıharsan                       : Sıkılarsan
Huyukarsan                     : Şaşa kalırsı

KAYNAKLAR:
HIYABANİ, Ali Rıza. “KIRILMIŞ GÖNÜL” (Şiir), Kül­tür Ajans Ta­­tım ve Or­ga­ni­zas­yon Ltd. Şti., Ko­nur Sok. 66/9 Ba­kan­lık­lar-AN­KA­RA, Tel: 0.312.425 93 53,  Fax: 0.312.419 44 43

İsteme Adresleri ve Haberleşme : Kül­tür Ajans Ta­­tım ve Or­ga­ni­zas­yon Ltd. Şti. Ko­nur Sok. 66/9 Ba­kan­lık­lar-AN­KA­RA,
Tel: 0.312.425 93 53,  Fax: 0.312.419 44 43,

Er­han İV­GİN - 0533.713 63 18, Tasarım Bas­kı: BRC Ba­sım, Tel: 0.312.384 44 54 (pbx), 
Bas­kı Ta­rihi: 1. Bas­kı, Ekim 2009


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder