21 Ekim 2016 Cuma

ŞAZİYE ÇELİKLER ve ESERİ “HAYÂLİM GÜÇLÜYDÜ” Abdullah Çağrı ELGÜN

ŞAZİYE ÇELİKLER ve ESERİ

“HAYÂLİM GÜÇLÜYDÜ”

              Abdullah Çağrı ELGÜN                   

HAYATI: Şaire Şaziye ÇELİKLER, 1949’da Bingöl ilinin Kiğı ilçesinde doğdu. 1966-1967 Öğretim yılında Elazığ Kız Öğretmen Okulu’ndan mezun oldu. Daha sonra Anadolu Üniversitesinde Lisansını tamamladı. Bingöl’de on üç, Bursa’da on yedi yıl olmak üzere, otuz yıl devlet okullarında hizmet etti.
Çalıştığı okullarda Türk Halk Müziği Koroları kurup, öğrencilere Türk kültürünü sevdirirken, bir yandan da bando takımları kurarak öğrencileri sosyal hayata hazırlama ve onları topluma yararlı, kendine güvenen gençler olarak yetiştirmeyi kendisine görev kabul etmiştir.
Yaptığı hizmetler devlet yetkilileri tarafından değerlendirilip, Bingöl ve Bursa Valiliklerinden Takdir aldı. 
BURSA, Yazın Sanatı Derneği, Yönetim Kurulu Üyesi, Bursa Büyükşehir Belediyesi Yerel Gündem 21. Sanatçılar Grubu Temsilcisidir.
Şaziye ÇELİKLER’in okullarda kaynak olarak okutulan iki kitabı da bulunmaktadır.
1998 yılında “ZOR GÜNLER” şiiriyle Millî Eğitim Vakfı’nın düzenlediği şiir yarışmasında  TKM’de üçüncülük ödülü aldı.  Şiirin yanında, hikâye, deneme yazıları da yazan Şaire Şaziye ÇELİKLER’in eserleri, çeşitli gazete ve dergilerde yayınlanmaktadır.
HBVK-AYŞAD-Mevlâ Dünya Kardeşlik Derneği üyesidir. Yurt içinde yapılan sosyal ve kültürel etkinliklelere, şiir ve  şairler şölenlerinde de aktif olarak rol aldı.
İLESAM üyesi olan Şaziye ÇELİKLER, 4.Bursa Kültür Sanat Şöleni’nde İLESAM’dan;
2006 Antalya, Olimpos, Kültür ve Sanat Buluşması, “Türk Şiirine Hizmet”, ödülleri aldı.
8 Mart Dünya Kadınlar gününde AYŞAD (Aşıklar ve Yazarlar Derneği) tarafından ÇELİKLER’e, Ozan MARALI mahlası verildi.
3-6 Mayıs 2008 tarihleri arasında Kars’ta düzenlenen 4.Uluslararası Murat ÇOBANOĞLU Aşıklar Bayramı’nda açılan, “KARS’TAN SELAM OLSUN ANADOLU’YA” adlı şiiri ile 3.lük ödülü aldı.

2004 Yılından itibaren geleneksel hale getirilen, Bursa Kültür ve Sanat Şölenleri’nin düzenleme komitesinde aktif olarak yer alan şaire, sanatçılar grubu temsilcisi olarak görev aldı.
Bodrum’da düzenlenen Birinci Uluslar arası Kültür ve Sanat Şöleni’nde organizasyon komitesinde yer aldı ve İLESAM tarafından plaketle ödüllendirildi.
Çocuk Edebiyatı yazarı da olan şairenin, dördüncü  kitabı “Kördüğüm” Kosova’da BAY YAYINLARI tarafından yayınlanmak üzere alındı.
SEVGİ YOLU, BAY, MAVİ, DUYGU SELİ dergilerinin Bursa temsilcisidir.
Şaziye ÇELİKLER’in:  Çiler(İngilizce Öğretmeni), Pelin(Ana okulu Öğretmeni) olan iki kızı ve Makine mühendisi bir oğlu ve bir de torunu bulunmaktadır. 
Kitabı Hakkında:
15.12 2008 tarihinde kitabın ön yüzünde şaire gençlik yıllarının güzel bir  fotoğrafını kapak yapıyor. Kitabın kapağın iç kısmı boş bırakılıyor. Birinci sayfada ise Kitabın ismine yer verilerek, kitabın içinde nelerin yer aldığı başlıklar halinde (Deneme-Öykü-Şiir) belirtiliyor.
İkinci sayfada, küçük başlık halinde kitabın ismi  ile yazarının ismine, ISBN  numarasına yer veriliyor.
Kitap AY YAYINLARI tarafından Salihlide, baskısı ise Kanyılmaz Matbaası tarafından İzmir’de yapılıyor.
Şaire dördüncü sayfada : “Sevgili Okuyucular” başlığıyla okuyucusuna seslenerek:
“Yaşadıklarımızı asla unutamayız. Yıllar sonra da olsa anlatıp dururuz. Gün gelecek anlatamayacak temelli susacağız. Yazdıklarımdan mesajlar alabilirsiniz. Hayalinizi güçlü tutacağınıza inanıyor; en güzel duygularla siz değerli okuyucularımı saygıyla, sevgiyle selâmlıyorum.
Her yaştaki kişilerin okuyabileceği bu kitapta belki de kendinizi bulacaksınız. Duygu ve düşüncelerimi şeffaflık içinde sizlerle paylaştığım için çok mutluyum. "Hayâliniz güçlü olsun.” diyerek sözünü sonlandırıyor.
Şairenin kitabının on dördüncü sayfasında, doğum gününü ve hayatından kısa bir kesiti anlattığı şirinde hayatın zorluklarından bahsediyor. Çocuk büyütmenin maharetini, anneliğin fedakâr ve müşfikliği, çocukluk zamanların kışının sertliği ve tipinin müthişliğini anlatarak bahara çıkabilmenin başarısını: “Çok şükür bahara çıkabilmişim!..” diyerek adeta tebrik ediyor.

Kışın soğuk,ayaz dolu günlerinde doğan köy çocukları, çoğu kez zatürre, sarılık, kızıl, kızamık, havale sebebiyle hastalanır. İlaç yok, doktor yok, hastane yok… Yok yokluklar içerisinde “KOMİK” lakaplı kocakarılar(ebe hemşire yerine geçen), deney ve tecrübelerini, kocakarı ilaçlarını bu hastalar üzerinde denerler; hastalara deva bulmaya çalışırlar; veya hanımlara doğum yaptırırlar. Hasta olanları iyileştirmek için, urganları getirip üzerinde düğüm çözerler, doğum esnasında çocuğun ters gelmesi durumunda, bu durumu düzeltmek maksatlı, bir savan veya kilimin içine koyarak sallarlar, atıp tutarlar.Çocuklardaki başka başka hastalıkları geçirmek maksatlı, eşek sütü, karga kirpi, kaplumbağa eti yedirilir veya kanları içirilir. Aman Yarabbi!.. Ne hüner var ise gösterirlerdi .
Şaziye ÇELİKLER, bu olayların tam ortasında, yatağı koca bir ayının postu olarak dünyaya gelir. İşte o günlerin ve hayatından bir kesiti anlatan şiiri:
ÇOCUKLUĞUM
Yatağım, babamı yemek isteyen,
Kocaman bir ayının postuymuş.
Yoksullukta çocuk büyütmek meğer ne zormuş!..
Anam anlatırken gözleri doldu.
İçime tarifsiz duygular doldu.
Tipili bir kış gününde;
Dünyaya gelmişim mahallemizde.
Lakabı “KOMİK” olan,
Komşunun karısıymış, ebem de.
Çok şükür, bahara çıkmışım!..
Tek odalı, yıkık dökük kulübemizde.
Şairenin Şiirlerinin Konusu:

Sosyal hayat, ana , baba, öğretmen, Atatürk, dost, düşman, çoçukluk yılları, güçlü hayâller, yaşayış biçimi, onur, gurur, erdem, erdemli yürek, şan, şeref, tabiatın insana bahşettiği güzellikler, çayır, çimen, şifalı bitkiler, kenger,enginar, kenger sakızı, taş, taş yürekli insanlar, saz, söz, kadın, erkek, vefâ, mezar taşı, çakıl, toprak, yağmur, kar, buz, buzların kırılma zamanı, sel, deprem, ateş, hava, aşk, sevda, gurbet, yalnızlık, tarihî mekanlar, savaş, zafer, sevinç, sosyal ve beşerî konular oluşturur.
Şairenin Şiirlerinde Kullandığı Mahlası ve Mahlasın Verilişi:
Şaire şiirlerinin bir kısmında bir âşıklık geleneği olan MAHLAS kullanıyor. Bu geleneğin gelişimi aşağıdaki şekildedir: 
Âşıkların Gelenek İçinde Yetişme Safhaları:   
1. Mahlas Alma.
2. Rüyada Pîr Elinden Bade İçerek Aşık Olma. (Bade İçme)
3.Usta – Çırak İlişkisi İçinde Yetişme
4. Atışma – Karşılaşmalar Yaparak  Yetişme
5. Leb - Değmez (Dudak Değmez)
6. Askı (Muamma) Çözme
7. Dedim - Dedi Tarzı Söyleyiş.
8. Tarih Bildirme (Ebced Hesabı ile Tarih Düşme)
9. Nazire Söyleme.(Usta Şairlerin Şiirlerine Benzer Şiirler Yazma)
10. Saz Çalma.
 1- Mahlas Alma:
Mahlas, şairlerin yazdıkları şiirlerde asıl adlarının yerine kullandıkları takma ada denilir. Halk edebiyatında mahlas geleneğe bağlı olarak süregelen bir uygulama biçimidir. Şaziye ÇELİKLER de bu kültür ortamları ile birlikte, usta-çırak ilişkisiyle kendini yetiştirmeye çalışan ozanlardandır.
Mahlası: OZAN KARALI'dır.
Böylelikle âşıkların bir kısmının asıl ismi unutularak mahlasları isim olarak kullanılır hale gelmiştir.   Dadaloğlu`nun asıl adı (Veli), Köroğlu’nun(Ruşen Ali), Sümmani`nin (Hüseyin), Gevherî`nin (Mehmet) vb.`dir. Firkatî (Mustafa ALKAN), Meydanî (İdris EROĞLU), Âşık geleneğe uygun olarak kullanacağı mahlası şu yollarla almaktadır:
a) Mahlasını Kendi Seçerek Alma:
Bu durumda âşık adını, soyadını mahlas olarak kullanır. Hayatı yaşayış biçimine ve sanatının tarzı ve gücüne uygun olarak kendi seçtiği bir ismi mahlas olarak kullanabilir. Âşık Ozan MARALI'da mahlasınıkendisi tarafından seçerekalınmıştır.  Bundan böyle adını Ozan MARALI olarak kullanır. Böylece, Ozan MARALI'nın adı Ozan MARALI olarak geçmeğe başlar. Âşık Ozan MARALI ismini, mahlasını kendi seçerek aldığından bu maddenin uygulamanın  içinde yar almaktadır. 
b) Bir Usta Âşıktan İmam, Pîr veya Mürşitten Alma.
Bu usülde usta âşık, çırağı sınava tabi tutar. Çırağının durumuna göre ona uygun bir mahlası belirler. Bu mahlası âşığa ad olarak verir.
Âşık, Şeyh ve Pîrin manevî tesiriyle mahlas alır. âşık Ozan MARALImahlasınıkendisi aldığından bu grup içinde yer alma maktadır.

c) Rüyasında Bade İçerek Ad Alma.
   Âşık MARALI’nın mahlası kendisitarafından verildiğinden bu gruba dahil olmamaktadır. Bu grup içerisindeki âşıklar da rüyalarında On iki İmam, Evliyâ, Enbiyâ, Veli, Şeyh, Hızır, Üçler, Beşler, Yediler, Kırklar, Peygamber, ...vb ululardan birini görüp onların yanında yapılan bir törende veya uluların elinden âbı hayat, bade, iksir içerek ad alır. Âşık böylece aşka tutularak kendini halka tanıtarak şiirler söylemeğe başlar.
2- Rüyasında Pîr Elinden Bade İçerek Aşık Olma.
Rüyasında Bade İçme Geleneği Türk Halk Edebiyatında sıkça karşımıza çıkan bir durumdur. Genellikle halk hikâyeleri içerisinde yer alan halk âşıklarının hayat hikâyeleri içinde yer alır.
Örneğin: Köroğlu(Koca Yusuf’un Oğlu, Ruşen Âli), Âşık Musa MERDANOĞLU, ... vb. bunlardandır. Bunlara Badeli Âşık adı verilmektedir.
Âşıklar, âşıklığa başlamayı veya usta elinde yetişerek ustalaşmayı geleneksel bir unsur olarak görmektedirler. Ayrıca bu durum ustalarının halk içindeki itibarlarına göre de kendilerine bir statü kazandırmaktadır.
Bade, aşk şarabı, âbı hayat, hayat iksiri, köpüklü su  (Köroğlu Hikâyesi’nde geçen üç köpük: yiğitlik, aşk, nam) gibi içilecek bir materyalin olması veya yiyecek cinsinden bir şeyler de olabilmektedir. Bunlar da kırmızı elma, ayva, nar, kudret üzümü, tuz-ekmek, ...vb  gibi yiyecekler olabilmektedir.
Âşık Edebiyatında bade içme geleneği, uzun yıllar halk arasında nesilden nesile süregelen bir inanış ve değerler manzumesidir. Bu tarz inanış, âşıklar arasında  bir şairin âşka düştüğüne delâlet eden en önemli âşıklık alâmeti olup âşıklık için vazgeçilemez en yüce değerlerimizdendir.
Halk inanışına göre âşık olmak için, ustanın yanında yetişmek veya Pîr elinden bade içmek gerekmektedir. İçilen  bade âşığa aşağıdakilerden:
1) Bir Pîr tarafından verilebilir,
2) Üçler tarafından verilebilir,
3) Beşler tarafından verilebilir,
4) Yediler tarafından verilebilir,
5) Kırklar tarafından verilebilir.

            3- Usta - Çırak:
Âşık Ozan MARALI, bu grup içerisinde değildir.Yani “Usta – Çırak” ilişkisi içerisinde yer almamaktadır. Böyle olunca da yine bu grup içerisinde incelenmeyecektir. Yalnız kendiağzından edindiğimiz bilgi ye göre: “8 Mart Dünya Kadınlar gününde AYŞAD (Aşıklar ve Yazarlar Derneği) tarafından ÇELİKLER’e, Ozan MARALI mahlası verildi.” demektedir.
Halk Âşıkları Edebiyatında yüzyıllar boyu yaşatılan geleneklerin en önemlilerinden biri de usta çırak geleneğidir. Âşıklar genellikle bir usta aşığın yanında onun çırağı olarak yetenekleri ölçüsünde olgunlaşırlar. Hazânî de ustası Ali BAŞ’ın yanında onun duyuş düşünüş, şiir söyleyişindeki uslûbu, dörtlük ve üçlüklerindeki tarzı açısından kendisine örnek bir yol çizecektir.
       Böylece olgunlaşan şiirleri, usta malı olmaya namzet olarak görücüye çıkacak ve diğer ustalar tarafından da ölçülüp tartılacaktır.
Usta çırak ilişkisi gereği icracılık ve âşığın şairlikteki ustalığı için üstad da denilen bir aşığın yanında ders alıyor olması âşığın sanatı, uslûbu şiir söylemekteki yeteneğini geliştirecek ve ustalaşmasında büyük bir emeği olacaktır. Sabırla pişen üzümün pekmez olması gibi âşığın  şiirleri de tad vermeye başlayacaktır.
        4- Âşık Atışmaları (Karşılaşmalar):
Atışma, âşıkların dinleyenler karşısında, atışma sırasında birbirini iğneleyici; fakat mizah çerçevesi içinde söyleşmeleridir.
Karşılama, aşıkların rakibine üstün gelmek için, sorulu cevaplı tarzı seçmesi; veya rakip âşığı alt etme, fikir ve söz atışmasında yenme ve  galip olma isteğidir.
İrticalen, hiçbir hazırlık yapmaksızın kendiliğinden âşıkların belli kurallar içerisinde karşılıklı saz çalıp söylemelerine "atışma"  adı verilmektedir. Bu atışmalar iki veya daha fazla aşığın bir topluluk huzurunda karşı karşıya gelerek; veya yan yana durarak birbirlerini sazda ve sözde belli kurallar çerçevesinde denemeleri esasına dayanmaktadır. 
        5- Leb Değmez:
Leb Değmez sanatı, âşıklar arasında ustalıkların sergilenmesi ve maharetlerin ortaya çıkarılması için yapılan atışmalardır. Âşıklar arasında yapılan bu atışmalar esnasında, alfabemiz içerisinde geçen şu sessiz harfler “B,P,M,V,F” âşıkların söyledikleri dörtlükler içerisinde bulunmaması gerekirdi. Ayrıca aşıklar, bu sesleri yanlışlıkla söylememek için iki dudakları arasına bir iğne koyarak atışma yaparlardı. Eğer bir yanlışlık yapıp bu seslerden birini söyleyecek olursa, dudağının arasında bulunan iğne dudaklarına batarak yanlış söylemesini engellerdi. Böylece âşıklar, söz söylemekteki ustalığını ve maharetini de içinde bu sessiz harflerin bulunmadığını, şiirler söyleyerek göstermek isterlerdi.
        6- Askı (Muamma):
Askı, genel olarak kıraathanelerde, köy kahvehanelerinde, köy odalarında tavanda bir yere, bir torba veya çıkın denilen bir beze sarılarak kıraathaneye  veya köy kahvehanesinin ortasına asılırdı. Bu yalnız asanın bildiği; fakat herkes tarafından kolaylıkla çözülemeyecek bir bilmecedir. Buna Askı(Muamma) veya Askı Asma, Tavanda Askı gibi isimler verilirdi.
Askı(Muamma) Halk Edebiyatımız gelenekleri içerisinde Âşık Edebiyatınının elemanları olan âşıkların maharetlerini yansıtmaktadır. Âşık Edebiyatı içerisinde Muammanın özel bir önemi vardır. Âşıklarca muamma düzenlemek veya bir muammayı çözmek  önemli bir durum olup bilgi ve zeka gerektirir.
Kimi zaman âşıklardan bu muammayı tavana asan kimse, bulmacanın çözümünün gecikmesi üzerine âşıklara ipuçları verebilir. Kimi zaman da çözülmemesi için “ser verilir, sır verilmez” gizliliği içerisinde, muamma hakkında asla açıklamada bulunmazlardı.
Kahvehaneye gelenlerin durum ve sosyal statülerine göre ağırlamalar söylerler, onlar da âşıkların yanında duran tahtaya para yapıştırırlardı. Bu para bazan o kadar fazla birikirdi ki bilmece çözülünceye kadar hatırı sayılır hale gelirdi. Böylece bilmece bir hafta çözülemez ise bilmeceyi oraya asan bu bilmecenin cevabını kendisi açıklayarak paraları da kendisi alırdı.
7- Dedim - Dedi Tarzı Söyleşi:

Halk şiirinde yaygın olarak kullanılan bir biçim de “Dedim - Dedi Tarzı Söyleşi” olup koşma ve semâilerdeki âşık ve sevgilinin (dedim-dedi ifadesine bağlı) karşılıklı(Erzurumlu Emrah, Ercişli Emrah, Âşık Ömer ... vb)  söyleşmelerdir.
8- Tarih Bildirme(Tarih Düşme):
Âşık, kıtlık, yangın, sel felaketleri, salgın hastalık, önemli savaşlar vb. toplumu yakından ilgilendiren sosyal hayatla ilgili olaylarla kendi doğum tarihini şiirlerinde belirtebilir. İşte bu durma Tarih Düşme adı verilmektedir.  Âşıklar, böyle günlerin unutulmaması veya zaman zaman hatırlanması açısından şiirlerinin son dörtlüğünde veya dörtlüklerden birinde tarih belirtir.
            9- Nazire Söyleme:
Nazire, bir şairin şiirini diğer bir şair tarafından aynı kafiye ve ölçüde benzer bir biçimde yazma demektir.
10- Saz Çalma:
Saz, âşık için ilhamı kamçılayan bir âlet olup âşıklık geleneğinin en önemli unsurlarından biridir.
Âşıkların özellikle saray ve konaklarda pek rağbet gördüğü bu dönemde âşıkların düzenli teşkilatları ve esnaf loncalarına benzer loncaları olduğu ve bu loncalar sayesinde organize oldukları ve korundukları bilinmektedir. Âşıkların hükümet tarafından tayin edilen saraylarda bir kahyaları bulunurdu. Devletin, âşıkları bazı zamanlar kendi iktidar propagandalarını yapmak için kullandığı görülmektedir.
Diğer âşıklar ise bugün de olduğu gibi belli kahvehanelerde ellerinde saz, yetenekleri doğrultusunda düğünlerde dergahlarda, köy kahvehanelerinde veya köy odalarında çeşitli şenlikleri gerçekleştirerek para da kazanırlardı.
Âşık Ozan MARALI’ya mahlası kitabında da belirtildiği üzere: “8 Mart Dünya Kadınlar gününde AYŞAD (Aşıklar ve Yazarlar Derneği) tarafından ÇELİKLER’e, Ozan MARALI mahlası verildi.” Sözleriyle yer almaktadır.
Âşık Ozan MARALI’nın  kendisine mahlas verilmeden önce bir mahlas daha kullandığını şiirlerindeki bir mısrada geçen “DİDÂRÎ perişan bakın tabana” mısrasından anlıyoruz.
         Bununla birlikte şairenin daha önce kullandığı bir mahlası varsa, AYŞAD’ın böyle bir mahlası vermemesi gerekirdi. Yok ise bu mahlasın verilmesi yerinde olmuştur. 
Didarî mahlası ile yine bir bayan şaire daha bulunmaktadır ki bu da Pakize ALTAN'dır. Şaire, ALTAN 1961 yılında Sorgun’un Bahadın kasabasında doğuyor. Asıl adı Pakize Altan’dır. Bugün Ankara’da şiir etkinliklerine katkı yapmakta ve çeşitli şiir dinletileriyle sosyal aktiviteler gerçekleştirmektedir. ALTAN’ın şiirinden örnek:
“GÜLÜM
Seni bana unutturmak isteyen
Yıllarınan aram açıldı gülüm
Zaman ilaç unutursun dediler
Kullarınan aram açıldı gülüm

Kaç mevsim eskittim kaç mevsim saydım
Resmini başımın ucuna koydum
Sen benden gideli karalar giydim
Allarınan aram açıldı gülüm

İntizar etmeye dilim varmıyor
Derbeder halimi kimse görmüyor
Sazım sualime cevap vermiyor
Tellerinen aram açıldı gülüm

Didari’yim yine feleğe çattım
Kaç kez yüreğimle pazarlık ettim
Geleceksen tez gel tükendim bittim
Yollarınan aram açıldı gülüm”                                                                                         (www.FolklorEdebiat.com. (http://ozanlar.biz/didari-o.html), OZANLAR, 4.4.2009)
YALAN SÖYLEMEZ
Dostum sevdayla bakılan
Gözler yalan söylemez
Gönülden dile dökülen
Sözler yalan söylemez

Ne vakti var ne zamanı
Zordur sevdanın amanı
Arşa çıkarken dumanı
Közler yalan söylemez

Aşk gıdayı yardan alır
İki gönül bahar olur
Vurgun yese izi kalır
İzler yalan söylemez

Sevgi her engeli aşar
Didari şahlanır coşar
Duygular mızraba düşer
Sazlar yalan söylemez                                                                                                         (www.FolklorEdebiat.com. (http://ozanlar.biz/didari-o.html), OZANLAR, 4.4.2009)
Bundan başka, asıl adı Abdullah olan, 1854-1939 yılları arasında yaşamış Şavşatlı bir Aşık Didari daha bulunmaktadır.
Şaziye ÇELİKLER mahlas olarak, Didarî’den sonra kendisine AYŞAD (Aşıklar ve Yazarlar Derneği) tarafından verilen OZAN MARALI mahlasını KULLANIYOR.
Çelikler’in: mahlasları şiirlerinde nasıl kullandığını gösteren örnek dörtlükleri aşağıya alıyoruz:
“Mâhtaki yıldızlar yakın tabana,
Denizler yürüdü, akın tabana
DİDÂRÎ perişan bakın tabana
Kudret neşteriyle çizildi toprak
(ÇELİKLER, Şaziye,  “Hayâlim Güçlüydü”, Toprak, s.101-102, AY YAYINLARI, Salihli, baskı Kanyılmaz Matbaası İZMİR-2008.)
“…
Maralı’yım, sorma; kan ağlar gözüm,
Yıkıntıyı dile getirdi sözüm,
Vatana millete bağlıdır özüm
Marmara Fay Hattı sezildi toprak
(ÇELİKLER, Şaziye,  “Hayâlim Güçlüydü”, Toprak, s.101-102, AY YAYINLARI, Salihli, baskı Kanyılmaz Matbaası İZMİR-2008.)
HAKKINDA YAZILANLAR: 
Salihliden ocak 2009 yılında ÇELİKLER’in bu kitabı  için duygularını belirten Gündüz AYDIN’da (Bursa’dan Dünyaya Açılan Işık Şaziye ÇELİKLER) başlığı ile yazdığı tanıtım yazısında:
 “…bu ışığı her kültür etkinliğinde görmek mümkündür. O’nu Kars Âşıklar Şöleni’nde,Yozgat Sürmeli festivalinde,Bodrum Kültür ve Sanat Şenliği’nde,veya yurt dışındaki bir çok festival ve şölenlerde görüyoruz. Bir çok önemli etkinlikte de öncülük rolünü üstlenen bu sanatçı arkadaşımı, meslektaşımı Türk Kültürü ve Edebiyatı açısından alkışlıyorum.
…Yurt sevgisi,insan sevgisi ve doğa sevgisi ile dolu şiir ve yazıları ile o, dünya barışına önemli katkı sağlamaktadır.
      …Bursa’nın dünyaya açılan bu ışığının hiç sönmemesi dileğim ile…” diyerek sözlerini noktalıyor. 
        Bursa Yazın ve Sanat Derneği(Buyaz) Başkanı “Şaban AKBABA” kitabın altıncı sayfasına alınan yazısında Şaziye ÇELİKLER için:
“Fizikî güzelliğiyle ozan güzelliğinin birleşimini hep yanında taşıyarak Anadolu’yu karış karış dolaşmakta ve adım bastığı her yeri sazına, sözüne pelesenk etmekte. Bu yönüyle onu Karacoğlan’ın. Erzurumlu Emrah’ın, Davut Sularî’nin, Şeref TAŞLIOVA’nın, Murat ÇOBANOĞLU’nun, Şah TURNA’nın, Senem BACI’nın kutsal izlerini süren duayen duayen olarak görmekteyim.
    Bodrum’dan,Alanya’ya; Manisa’dan, Zonguldak’a; Uşak’tan, Van’a; Bilecik’ten, Samsun’a; kısacası ülkemizin güneyinden kuzeyine, batısından doğusuna kadar her karışına güzelleme düzen Şaziye ÇELİKLER, Bursa yazın dünyasının da kendi çizgisindeki mihenk taşlarından biridir. Son yıllarda Bursa Halk Ozanlarının başını çekerek onları Andolu’ya, Anadolu Halk Ozanları da  Bursa’ya taşıyarak büyük buluşmalara öncülük etmektedir.” diyerek övgüler düzmektedir.
        14 Mart 2009 Cumartesi, “YEŞİL BURSA`NIN HAYALLERİ GÜÇLÜ ŞAİRİ, ŞAZİYE ÇELİKLER" başlığı ile yazı yazan   *Emine SEVİNÇ ÖKSÜZOĞLU*  ise:
 “…
Nasıl anlatayım size yurdumu,
Her tarafı Cennet, doyum olur mu?
Gezip gördüklerim yetiyor bana
Ormanla kaplı Bursa, Bolu, Kastamonu.
O bir yurt sevdalısı, Atatürk aşığı, eğitim ve öğretim gönüllüsü, Mevlana aşkı ile yanan yüreğindeduygularını dizelere dökmüş, dizelerinde can bulan duygularını sazı ile buluşturmuş bir ozan. Bakınız Mevlana\`ya olan sevgisini "Yüce Mevlana" isimli şiirinde ne de güzel kaleme almış.
Kusurları görmeyip gece olmuşsun
Merhametli, şefkatli güneş olmuşsun
Alçak gönüllü toprak olmuşsun
Dünyada saygınsın yüce Mevlana*
*"Haksızlığa karşı gelmeyenler. Birgün hakları ile birlikte onurlarını da  kaybederler." *
Sözü ile Atatürk`e olan sevgisini ne de güzel dizelere dökmüş Şaziye Çelikler.
*Cumhuriyet senin eserin
Sayısızdır hizmetlerin
Atatürk`üm şanslısın
Dünyada yoktur benzerin.*
Ya şanlı Türk Bayrağımız için kaleme aldığı dizelerin güzelliğine, anlatım  dilindeki zenginliğe ne dersiniz?
ESERLERİ:
Bestelediği Eserler:
1) Ata’yı Söyler (Söz:Ülker AYGÜN)
2) Orman Şarkısı (Söz-Müzik: Şaziye ÇELİKLER)
3) Aylar ve Mevsimler (Söz-Müzik :Şaziye ÇELİKLER)
4) Sazım Seninle (Söz-Müzik: Şaziye ÇELİKLER)
5) Gördüm Seni Türkmen Kızı (Söz: A.Kadir GÜLER)
                             (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
6) Kurşuna Dizer Beni (Söz: Osman KARAASLAN)
                             (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
7) Turna Kanadına Sevda Yükledim (Söz:Saadet ÜN)
                             (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
8) Yaranamadım (Söz-Müzik: Şaziye ÇELİKLER)
9) Annesiz Gelin (Söz: Turgut Çelik)
                             (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
10) Kars’tan Selam Olsun Anadolu’ya  (Söz-Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)

İletişim Adresi: Ertuğrulgazi Mah.Emek Cad. Ersoy Sit. F. Blok Kat:1/1
İrtibatTelefonları: 0224 366 42 02- 0533 435 99 93- 0505 400 22 41
saziye_celikler@hotmail.com

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
SAZIM SENİNLE(TÜRKÜ)
Bülbül oldum figandayım
Sazım seninle seninle
Türkü oldum yanındayım
Sözüm seninle seninle

Benim bu hallarım yaman,
Sen oldun derdime derman
Yârimden gelirse ferman
Özüm seninle seninle

Elden ele kapılırsın
Usta elden yapılırsın
Baş üstünde öpülürsün
Sızım seninle seninle

Maralı’yım ağlıyorum
Dert üste dert bağlıyorum
Pınar oldum çağlıyorum
Gözüm seninle seninle
(ÇELİKLER, Şaziye,  “Hayâlim Güçlüydü”, (Kitap arka kapağında yer almaktadır), AY YAYINLARI, Salihli, baskı Kanyılmaz Matbaası İZMİR-2008.) 
BUĞULU GÖZLER
Sanki sisler çökmüş güzel yüzüne,
Utanarak bakışını sevdiğim,
Gece hüzün dökmüş garip sözüne
Yıldızları yakmış buğulu gözler

Nice gündüz gece geçti görmeden,
Eline kırmızı güller vermeden
Hasret gönlü vurdu aşka ermeden
Kalbe zincir takmış buğulu gözler

Hâlâ özlüyor mu, aklımda soru?..
Simâsı bir sitem,  bakışı duru,
Göklerden süzülüp kalbime doğru
Şimşek olup çakmış buğulu gözler.

Buğulu gözlerle hülyaya daldım
Düşündüm, taşındım çıkmazda kaldım
Eşimden dostumdan nasihat aldım,
Hayâlime akmış buğulu gözler
(ÇELİKLER, Şaziye,  “Hayâlim Güçlüydü”, (s.98 ), AY YAYINLARI, Salihli, baskı Kanyılmaz Matbaası İZMİR-2008.)
TOPRAK
(17 Ağustos 1999, saat 003’te meydana gelen Marmara Depremi Düzenleme, 9 Mart 2008)
On yedi ağustos yıl doksan dokuz
Ayaklar altından süzüldü toprak
Vatan kilitlendi, tarih, millî yas,
Nicesine mezar kazıldı toprak

Sıfır üçü vakit, tam beş geçerken
Koca bir uğultu çığır açarken
Panikte insanlar bir bir kaçarken
Kırıldı direnci çözüldü toprak

Yanan ocak söndü duman hisleri
Yüzyıllar geçse de bitmez yasları
Beton yığınları kemik sesleri
Alınlara kader yazıldı toprak

Mâhtaki yıldızlar yakın tabana,
Denizler yürüdü, akın tabana
Didârî perişan bakın tabana
Kudret neşteriyle çizildi toprak

Devrilmiş binalar yaslanmış yana,
Kolon demirleri battı çok cana
Nicesi kül oldu hep yana yana
Hüzünlü Sakarya üzüldü toprak

Araba sesleri acı frenler
Birbirine ağıt yakan yarenler
Ölmeden toprağa canlı girenler
Artçı sarsıntılar, hız aldı toprak

Ceset kokuları her yanı sardı,
Umutla yeşeren düşleri vardı,
Toplu mezarları dozerler kazdı
Çukurlar oldukça büzüldü toprak

Ulaşılamayan, nice canlılar,
Bîmurat gittiler delikanlılar
Gündüzden ölmüştü, gece canlılar,
Belki bir yerine yüz aldı toprak

Maralı’yım, sorma; kan ağlar gözüm,
Yıkıntıyı dile getirdi sözüm,
Vatana millete bağlıdır özüm
Marmara Fay Hattı sezildi toprak
(ÇELİKLER, Şaziye,  “Hayâlim Güçlüydü”, (s.101-102), AY YAYINLARI, Salihli, baskı Kanyılmaz Matbaası İZMİR-2008.)

KAYNAKALAR:
1) ÇELİKLER, Şaziye,  “Hayâlim Güçlüydü”, AY YAYINLARI, Salihli, baskı Kanyılmaz Matbaası İZMİR-2008.
2) Ata’yı Söyler (Söz:Ülker AYGÜN)
3) Orman Şarkısı (Söz-Müzik: Şaziye ÇELİKLER)
4) Aylar ve Mevsimler (Söz-Müzik :Şaziye ÇELİKLER)
5) Sazım Seninle (Söz-Müzik: Şaziye ÇELİKLER)
6) Gördüm Seni Türkmen Kızı (Söz: A.Kadir GÜLER)
                                        (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
7) Kurşuna Dizer Beni (Söz: Osman KARAASLAN)
                                        (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
8) Turna Kanadına Sevda Yükledim (Söz:Saadet ÜN)
                                        (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
9) Yaranamadım (Söz-Müzik: Şaziye ÇELİKLER)
10) Annesiz Gelin (Söz: Turgut Çelik)
                                        (Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
11) Kars’tan Selam Olsun Anadolu’ya  (Söz-Müzik:Şaziye ÇELİLKLER)
12) DURBİLMEZ Bayram, Kayseri’de Âşıklık Geleneğinin Tarihî Gelişimi, Erciyes Üniversitesi Araştırma Fonu:Kayseri,1999
13) DURBİLMEZ Bayram, Kayserili Âşuğlarda Âşık Tarzı Kültür Gelenekleri,(Hoşgörü Toplumunda Eremeniler) Hzl.Prof.Dr.M.Metin HÜLAGU.vd.c.I, Erciyes ÜnviversitesiYay. Kayseri Ocak 2007, s.435-457
14) DURBİLMEZ Bayram, Âşık Tarzı Şiirlerde Sözlü Tarih(Kayserili ve Yozgatlı Âşıkların Şiirlerinden Örneklerle),II.Kayseri ve Yöresi Kültür ve Sanat ve Edebiyat Bilgi Şöleni (10-12 Nisan 2006) Bildiriler, Erciyes Üniversitesi Yay.,Kayseri,2007,s.299-317
15) DURBİLMEZ Bayram,Hacılar’da Âşık Tarzı Kültür Geleneklerii” I.Hac ılar Sempozyumu, 11-13Mayıs 2007
16) ELÇİN (Şükrü) 1975: “Halk Şairi Deyimi Üzerine” Uluslar arası Folklor ve Halk Edebiyatı Semineri Bildirileri. Konya.
17) GÜNAY (Umay) l988: “Âşık Tarzı Edebiyat Hakkında Düşünceler” Mehmet Kaplan İçin. Ankara.
18) GÜNAY (Umay) l988: “Âşık Tarzı Edebiyat Hakkında Düşünceler” Mehmet Kaplan İçin. Ankara
19) GÜNAY (Umay) 1992: Türkiye’de Âşık Tarzı Şiir Geleneği ve Rüya Motifi. Akçağ Yayınları, Ankara.
Şaziye ÇELİKLER’in Kitapları ve Kitaplarının Kapakları

ALMUS, ŞİİR ŞÖLENİ: (Ali AKBAŞ-Kahramanmaraş, Nihat AYMAK-Tokat, Ali BAL-Tokat, Osman BAYMAK-Prizren-Kosova, İsmet Bora BİNATLI-Rize,Mustafa BİLİR-Samsun, Ali CİHANGİR-Almus, Şaziye ÇELİKLER-Bursa, Kadir ÇELİKTAŞ-Almus, İdris DEMİR-Almus, Ahmet DİVRİKOĞLU-Zile, Necati GÜNEŞ- Niksar, İlhan KOÇGÖZ-Tokat, M. Nuri PARMAKSIZ-İstanbul, Ebubekir ALTUNTAŞ-Sivas,Ramazan YAVUZASLAN-Samsun.)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder