12 Ekim 2016 Çarşamba

GÜNER DİNÇASLAN ve ROMANI “MUCİZE” ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ Abdullah Çağrı ELGÜN

GÜNER DİNÇASLAN ve ROMANI       “MUCİZE” ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ
Abdullah Çağrı ELGÜN

HAYATI:
1961’in  Aralık  ayında KAYSERİ’nin Bünyan İlçesinde doğdu. İlk Orta ve Liseyi doğduğu yerde bitirdi.
1979’da da Kayseri İli Sümer Lisesini bitiren Güner DİNÇASLAN; halen okumaya devam etmekte olup, Açık Öğretim Fakültesi, Kamu Yönetimi Bölümüne devam etmektedir.
DİNÇASLAN, iş hayatına özel sigortacılık, halkla ilişkiler ve siyasî alanlardaki çalışmalarla başlamış ve bu faaliyetlerine aralıksız devem etmiştir.
Güner, bir ara, Kayseri Kocasinan Belediyesi Meclis Üyeliği görevini de yürütür. Bir çok dernek ve vakıfta aktif olarak görevler yapar. DİNÇASLAN’ın aktivitesi bunlarla bitmez. Siyasete de atılan Güner DİNÇASLAN bir partinin kadın kollarında da görevler üstlenir.
Erciyes Şairler ve Yazarlar Derneği ERŞADER yönetim Kurulu üyeliği, Sokak Çocuklarını Koruma Derneği Genel Başkanlığı, Kayseri Seydi Burhanettin Derneği Üyeliği ve daha bir çok dernek başkanlığı ve dernek üyeliği görevlerin de bulunmuş, sosyal faaliyetler alanında, etkin görevler yapmıştır.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi Cuma Akşamı Şiir Dinletileri, Kayseri/ Talas, Türkiye Şairler ve Yazarlar Birliği, Şiir Dinletileri ve Erciyes Şiir Günleri Etkinlikleri, Kitap Fuarları ve Ramazan Geceleri Şiir Dinletileri ve Kitap İmza Günleri etkinliklerinde de görevler aldı.
Güner DİNÇASLAN’ın öğretmen olan eşi; ve oğlu Muhammed Bahadırhan Dinçaslan da birer şairdirler.
DİNÇASLAN’ın yazdığı kitapları konusunda, bir çok araştırmacının övücü ve iltifat dolu sözleri yer almaktadır.
Hayatı mücadelelerle geçen DİNÇASLAN’ın  sevginin dünyaya yayılması için çalışmalar yaptığı, bunun için çeşitli gazete ve dergilerde yazılar ve şiirler yazdığı da bilinmektedir.
Güner DİNÇASLAN, hayata teşekkür etmek maksatlı okuma, kitap yazma, çocuk yetiştirme, toplumsal ve sosyal hareketlere katılma,  gibi faaliyetlerle katkı sağlayarak hayata borcunu ödemeye çalıştığını ifade etmektedir.
  
ROMANDA KONU:
Romanda bir aile dramı ele alınıyor. Ailede baba ve annenin aralarındaki uyumsuzluk konu ediliyor. Aile efradından evdeki hanımın felç olması ve bütün doktorların yürüyemez dedikleri bir sırda başlayan olaylar… Zaten karakter olarak zayıf olan evin erkeğinin, zamparalık yaparak eve kadın getirmesi ve yeni arayışlara girmesi, mutluluğu sokaklarda araması ile gelişen olaylar ve kurgular yumağı.

Bu olumsuz durumdan etkilenen çocuklardan birinin, geçici olarak teyzesine verilmesi, ikincisi ise babanın yanında kalması; ve babanın metres tutması ve metresini alarak evine, aile yuvasına getirmesiyle başlayan sıkıntılar… 
Romanın asıl kahramanı Dilek’in de anne evine dönmesi olayı ile başlayan kurgular, olaylar dizisi; ve psikolojik durumlar etrafında gelişen hayatın, bir kesiti anlatılıyor. Roman günümüz hayatının da gerçek kesitlerinden parçalar sunuyor.

Roman, çözüm bölümü ile sondan başa doğru bir kurgu takibi ile başlatılıyor. Ebediyete göçmüş (Eren, Eviye,Veli, Tarikat büyüğü gibi) büyük zatları ziyaret etmek, yatırda dilek ve temennide bulunmak için türbeye gidiliyor. Türbeyi ziyarete gidildiğinde, küçük kızın yatır etrafında gezinirken roman kahramanı üçün şahsın dikkatini çekmesi, çocuğa sorular sorması ile romanda olaylar geliştiriliyor.
Anne, teyze ve çocuk, büyük kız, baba, anneanne, doktorlar romanın birer kahramanı olarak hayatın içine girerler.
Romancı dinlediği bu hayat romanını kaleme almak için anlatılanları dinler.
Roman üçüncü kişi ağzından naklediliyor. Romancı romanı yazarken çevre tasvirlerinden, psikolojik tasvirlerden, ruhsal olaylardan yararlanıyor.
Yazar okuyucunun nabzını tutmak, insanın ruhsal durumlarından yararlanmak için insan psikolojisi, duygusallık, dramatizm, ve romantizmden yararlanıyor. Okuyanın etkileneceği, romantik duyguların tesirinde birkaç yerde müthiş kurgulara yer veriliyor. Heyecanlar, gözyaşları, hıçkırıklar, ağlamalar içinde konu, dramatize ediliyor.
Okuyucu bu romanı okurken bir kaç yerde gözyaşı döküyor…
Türk örf âdet ve geleneklerinin, gece hayatının, içki müptelâsı kimi aykırı kişilerin toplum içindeki yaşama biçimleri ve topluma nasıl dert ve sıkıntı verdiklerini de bu romanda görüyoruz.
Güner DİNÇASLANın “MUCİZE”,  Songül DÜNDAR’ın, “SAVAŞLARIN KADINI” adlı romanları, Orhan PAMUKun, “Masumiyet Müzesi” ile mukayese edildiğinde hangisinin bizi, biz yapan değerleri ve bizim aykırılıklarımızı yansıttığını da daha açık seçik bir şekilde ortaya çıkmaktadır.

ROMANDA  KARAKTERLER:
Asıl Karakterler
1)                      Dilek (Duygu’nun küçük kızı)
2)                      Özlem (Duygu’nun kız kardeşi, “Teyze”)
3)                      Duygu (Kızların annesi)

Tali Karakterler:
1)Duygunun Annesi (Anneanne)
2)Duygunun Büyük Kızı
3) Doktorlar

OLAYLAR:
Küçük kızın annesinin yanından ayrılarak, teyzesinde kalmağa başlaması.
Annenin yatakta, yataktan kalkıp yürüyebilmek için hastalığa karşı verdiği mücadelesi.
Annenin kızının durumunu öğrenmesi üzerine hayatın zorluklarına, kendi ailesine, çevresine; ve doktorlara karşı verdiği mücadele.
Büyük kızın, babasının yanında üvey anne ve babasına kaşı verdiği mücadeleler.

KURGU:
“Benim senin gibi bir kızım yok. Seni görünce öyle heyecanlandım ki: “Keşke, bu kız benim olsaydı…” diye bir dilek tuttum. Benim de senin gibi bir kızım olsun istiyorum. Benim dileğim bu. Bunun için sen dua eder misin?” s.16”
...
“Koyduğu sınırı kendi yıkması lazımdı. Bu ona değerdi. Bugün hissesine suçluluk düşmüştü.  Bunu ödemesi gerekiyordu. Bencil düşünceleri hiçbir zaman ona yar olmamıştı. Ne zaman yar olsa ona bunu ödetirlerdi.  Onun bir tek isteği vardı. Bu arada yaşayacağı ortamı kimsenin bozmamasıydı.  Bu isteği ona çok görmüşler, bunu yaşatmamışlardı…” s.28”
 
KARAKTER TAHLİLLERİ:
“Hoplayarak zıplayarak yürüyen çocuk, pembe elbiselerinin içinde bahar çiçeklerini andırıyordu. Saçlarını savururken elleriyle eteklerini kaldırıp dalından, yere dönerek düşen meyve çiçeklerini hatırlattı. Sanki bahar gelmişti. Ağaçlar konfeti gibi çiçeklerini bu çocukla beraber yeryüzüne döküyorlardı. Sesi çağlayanların berraklığındaydı. Şendi, pürüzsüzdü, engel tanımadan aşağılara akıyordu.” s.8
“Kendi etrafında dönerek elindeki çantasını savuruyordu. Şarkı gibi mırıldandığı bir sesi, dudak kıvrımlarına ustaca yerleştirilmiş, onun temposuyla dans ediyordu.” s. 9
  
RUH TAHLİLLERİ:
“ ‘Abi!’ dedim: Ben  bir kuyuya düştüm. Beni buradan, bu kör kuyudan çıkarıp, Yusuf gibi satın!.. Çocuklarıma satın. Eşime satın. Hayata satın. Kendiniz satın alın; ama ne olur satın!... Köle olmak hizmet etmek istiyorum. Buradan bu dipsizlikten çıkmak için her şeye razıyım. Karşılığında canımı dahi alabilirsiniz; ama beni bu kuyuda çaresiz bırakmayın. Öldürün; ama beni, çaresiz bırakmayın. Bu kuyunun sonsuzluğa açılan kapısında, ölüm bin kere geliyor. Beni bir kere satın, pahası canım bile olabilir. Beni zincirlere bağlayın, peşinizden sürükleyin; ama buradan, bu kör kuyudan çıkarın.” s.49

“Düşmanlarım çoğaldıkça savaş alanlarımın da çoğaldığını hesap ediyordum. Yeniden hıçkırıklara yenildim. Bu sefer ağlamalarım diğerlerinden daha dehşeti olmuş, nefes almam için boğazıma iliştirilen alet yerinden çıkmış, boğumlamamak için savaşıyordum. Hırıltılı boğulma sesimi annem duydu. O an onun feryadı, benimkini bastırdı. Kendini yere atıyordu.
Nefessiz kaldığım o an ölümü çağırmış, yanı başıma oturmuştum. Ölümle göz göze bakışıyorduk. Al götür beni, bitir bu çilemi diye haykırıyordum!..” s.52

PSİKOLOJİK TAHLİLLER:

“… Tebessümünü karşısındakine sunması için onun bakması lazımdı. O küçük kız bunu biliyormuş gibi bakışlarını durmadan kaçırıyordu. Kadının başka çaresi kalmamıştı, ona seslenecekti. Bunun için boğazını bir iki kez yutkunarak temizledi. Hazırlık yaptı. Ona ne diyecekti, konuşmaya nasıl başlayacaktı? Buna hazırlıklı değildi. Kendine bir kere baksa, bütün bunlara gerek kalmayacak, küçük bir tebessüm her şeyi bitirecekti; ama o hain çocuk bunu kasten yapıyordu…”s.10

 “… Biraz önce aşağıya inen kadın benim annem. Buraya onun için dua etmeye geldik. O çok hasta! Ben ona çok üzülüyorum.

Çocuk bunları söylerken birden bire ciddileşti. Yaşından  daha olgun bir tavırla karşısında bulunan kişiye baktı.  Bu bakışta tarifi imkansız mânâlı cümleler vardı. Bu uzun cümleyi bu küçük kız nasıl kurmuştu? Gözleri her şeyi anlatıyordu. Bu cümleleri anlayacaksın; lâkin anlatamayacaksın. Bu kadar zor duygular yüklüydü.  s.11”

EDEBÎ KİŞİLİĞİ:
Sanatçı romanda, okuyucuyu zaman zaman heyecanlandırıp, zaman zamanda duygularını kabartarak hüzünlendirmiş, kimi verdiği ruh tahlilleri, psikolojik tahlillerle ve karakteri konuşturmakla okuyucuyu ağlatmayı hüzünlendirmeyi ve kimi zaman da derin derin düşündürmeyi başarmaktadır.
Bu durum, sanatçının Türkçeyi çok iyi kullandığını duyguları yerinde, açık, temiz, anlaşılır, yaşayan ve günümüz Türkçesi ile işlediğinin en belirgin delilidir.  
Yazar, okuyucunun nabzını yakalamıştır. Halktan aldığı konuları yine halka psikolojik tahliller ve derin araştırma ve incelemeler içerisinde vererek edebî dilini ustaca kullanmayı başarmıştır.
Her roman ve edebiyatçının da başaramayacağı, konu bulma, ilgi çekme ve bunları okuyucunun ruhuna hitap edecek tarzda sergileyebilme bir maharet gerektirmektedir. Güner DİNÇASLAN bunu “MUCİZE” adlı romanında gerçekleştirmeyi başarmıştır.
Yazarın bu romanda, insan psikolojisini, insan ruhunun gel gitlerini, heyecanları, duygu çoşkunluğunu ustalıkla ele alıyor. Onları okuyucuyu coşturmak ve okuyucuyu duygulandırmak, hüzünlendirmek, kimi yerlerde de ağlatmak için maharetle kullanmış olduğunu görüyoruz.
Sanatçının romanın konusunu gerçek hayatın içinden yaşanan olaylardan, seçerek toplum içindeki aykırı tutumları acındırmak ve okuyucunun nabzını yakalamak üzere zekice ve mahirane kullanması dikkat çekicidir. DİNÇASLAN kelimelerle oynayarak okuyucunun ruhuna, psikolojisine, duygu dünyasına, gerçek hayatının içine içine, yavaş yavaş ve gizliden gizliye iniyor. Kişiyi, romanı okuyanı demir pençeleriyle sıkı sıkıya yakalayarak romanın derinliklerine yavaş yavaş, çaktırmadan kulaç attırıyor. Sonunda farkında olmadan duygularınız kabarıyor, gözleriniz gölleniyor ve hıçkırıklara sağnak yağmurlara boğuluyorsunuz.
Bu durum sanatçı Güner DİNÇASLAN’ın romanın kurgusundaki, psikolojik yapısındaki ve insan ruhunu ezberlemiş olmasındaki ustalığından, uzmanlığından, profesörlüğünden, kısaca USTA YAZARLIĞINDAN  ileri gelmektedir. Bu, yazar için büyük başarıdır.

Kitap, imlâ, noktalama ve yazım kuralları yönünden eleştiriye uğraması kaçınılmazdır. Baskı, ciltlenme kapak yönünden ise normal seviyededir. Kitabın al benisi yoktur. Yayınevi böyle bir romanı hiç olmazsa saman kağıtlarında daha kaliteli ve gramajı daha yüksek olan bir kağıda basmalıydı. Yayıncının masraftan kaçarak, böylesine edebî değeri yüksek bir kitabın kalitesini daha da  artırması beklenirdi.

ESERLERİ:


1)      2009,  DİNÇASLAN, Güner  “VE KAR YAĞDI” (Psikolojik Roman), Karakutu Yayınları Yayın No: 256 Çağaloğlu Yokuşu No:6-8 Karvar Han.No:  Eminönü, İstanbul.  Tel: 0212 519 83 74 (2 Hat)  ISBN: 978 605 120 001 9, Baskı-Dizgi: Deniz Ofset Matbaacılık Davutpaşa Cad. İpek İş Merkezi Kat: 2 N0: 19 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 613 30 06

2)      2002,   DİNÇASLAN, Güner  “Sevda Duygularını Ellerimle Dokudum” BASKI  ve DİZGİ: LAÇİN LMT.TİŞ Talas Cd. Üzüm Ap Kat.1.No:2 KAYSERİ 2001, İsteme Adresi: Laçin Baskı Dağıtım 0352 222 19 40

3)      2009,  DİNÇASLAN, Güner  “MUCİZE”, Karakutu Yayınları Yayın No: 256 Çağaloğlu Yokuşu No:6-8 Karvar Han.No:  Eminönü, İstanbul.  Tel: 0212 519 83 74 (2 Hat)  ISBN:978 605 120 001 9, Baskı-Dizgi: Deniz Ofset Matbaacılık Davutpaşa Cad. İpek İş Merkezi Kat: 2 N0: 19 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 613 30 06

KAY
NAKLAR:

2009,  DİNÇASLAN, Güner  “MUCİZE”, Karakutu Yayınları Yayın No: 256 Çağaloğlu Yokuşu No:6-8 Karvar Han.No:  Eminönü, İstanbul.  Tel: 0212 519 83 74 (2 Hat)  ISBN:978 605 120 001 9, Baskı-Dizgi: Deniz Ofset Matbaacılık Davutpaşa Cad. İpek İş Merkezi Kat: 2 N0: 19 Topkapı/İstanbul Tel: 0212 613 30 06




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder