10 Ekim 2016 Pazartesi

ALİ BAŞ (ÂŞIK SEZİNÎ’IN) ŞİİR KİTABI “SEVDE GÖR” ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ Abdullah Çağrı ELGÜN

      ALİ BAŞ (ÂŞIK SEZİNÎ’IN) ŞİİR KİTABI
    “SEVDE GÖR” ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
                                      Abdullah Çağrı ELGÜN
Hayatı

1960 yılında Kayseri’nin Pınarbaşı İlçesi, Panlı Köyü’nde doğdu. Daha sonra Kayseri’ye yerleşti. Ali Baş: Aşıklar Derneği, Halk Şairleri Kültür Derneği, Aşıklar Evi, Kültür Evi, Kültür Ocağı Ülkü Ocakları, Türk Ocakları, Aydınlar Ocağı gibi dernek ve kuruluşlarda kurucu üye, yönetim  kurulu üyesi; veya daimi üyeleri arasında yer aldı.

Çeşitli dernek, kuruluş ve vakıflarda bizzat görev üstlenmiş, buralarda uzun yıllar çalışmıştır. Halk Aşıklar Derneği, Kültür Ocağı, Türk Ocağı, Ülkü Ocağı gibi derneklerin ise sürekli üyesidir.

İlk okul sıralarında  şiir yazmaya başladı. Aşık tarzında yazdığı şiirlerinde modern şiirin özelliklerini kullanarak halk tarzında yazdığı şiirlerini zamanımız şiiri ile  birleştirmeyi başarmıştır. Uslûp özelliği bakımından şiirleri ağır, oturaklı ve kendine has bir özellikleriyle diğer çağdaşlarından ayrılır. Onun şiirini okuyanlar bu şiirlerinin zamana mührünü vuran ve geleceğe uzun yıllar kaynaklık edecek edebî eser yolunda olduğunu sezebilir.  

Halk Şairleri Kültür Derneği, Gürpınar, Birliğe Çağrı, Küçük Dergi, Berceste, Çemen, Diriliş, Kültür Ocağı, Erciyes Dergisi, Hisar, Gürpınar, Türk Edebiyatı, Hoca Ahmet Yesevî Dergisi, Kızılay, Yeşilay Dergileri, Türkav, Geçit Dergisi, Laçin Dergisi, Kayseri Hakimiyet Gazetesi, Anadolu Haber Gazetesi, Kayseri Anadolu Gazetesi, , Kayseri Haber Bülteni, Erciyes Kurultayı, …vb dergi ve kültür eserlerinde yazıları ve şiirleri yayınlandı.

Edebî Kişiliği                                                                                                               Ali  BAŞ’ın şiirleri daha çok aşık tarzıdır. Aşıklık geleneğinin güçlü örneklerini veren Baş’ın şiirleri epik, lirik, pastoral, didaktik, dramatik tarzdadır. Halk edebiyatının koşma çeşitlerinin örnekleri güzelleme, taşlama Ali BAŞ’ın şiirlerinde en güzel şekliyle yer alır. Daha çok koşma tarzı ile halk türküsünün kafiye(uyak, ayak) tarzı ve şekil özelliğini kullanır. Aşıklık geleneğince, şiirlerinin son dörtlüğünde “Ali Baş” “Aşık Sezinî” veya  “Sezinî” mahlaslarını kullanır. 

Modern şiiri, halk şiiri tarzıyla birleştirebilen devrin yaşayan, çağdaş şairleri içerisinde tartışmasız en iyilerindendir. Şairin şiirine bakanlar Ali BAŞ’ın uslûp farkını ve farklı bir şiir özelliği olduğunu hemen anlarlar. Şiirindeki uslûp özellikleri, konu bütünlüğü, kafiye sağlamlığı mükemmeldir. Ali BAŞ, şiirlerinde Türkçenin kıvrak ve işlek yapısıkendi kıvrak ve pratik zekası ile birleştirerek Türkçenin zamana ve asırlara meydan okuyan gücünü ortaya çıkarır. Şair Türkçeyi bir Türkçeci, Türkçenin üstadı mahareti ile Türk şair ve sanatçılarına da bir hak ve sıtadü kazandırır. Ali BAŞ’ın şiirleriyle Türkçe Adriyatik’ten Çin seddine, Okyanuslar’dan Japon Adalarına kadar hükmetmiş bir imparatorluk dili olmanın keyfini yaşar. Ali Baş Türkçeyi işlek ve kıvrak zekasıyla birleştirerek kelimelere hayat v erir. Kelimeler onun şiirlerinde Türk Atlarının geçtiğig yoldan geçerek ülkeler fetheden Türkçenin ses kırağı ve Türkçenin ses bayrağı olur.  Türkçe onun elinde bir güneş gibi ufka yeniden doğar. Türkçe bu usta kalemin elinde adını bir çok kez olduğu gibi, Ali BAŞ’ın şiirleriyle bir kez daha ölümsüzlüğe ulaştırır.

Ali BAŞ, mübalâğâsız en güçlü aşk şairidir. Kısaca Sezinî Aşıktır.  Yunus’un:

“İşitin ey yarenler, aşk bir güneşe benzer;

Aşkı olmayan gönül misâli taşa benzer.”


Dediği gibi Sezinî’yi büyük yapan da yaşadığı aşk ve hayatındaki kasırgalardır. Şair öyle aşklar yaşamıştır ki bu aşklar bütün ruhuna sinmiş ona adetâ hükmetmiştir; böylece bora, fırtına ve karsırgaların ele geçirdiği ruhu, şaire inanılmaz derecede güzel, sade, coşkulu şiirler söyletmiştir. Halk söyleyişini, halkın çarşıda pazarda kullandığı dili öyle güzel ve kolaylıkla anlatmıştır. Normal bir insan için çok kolay söylenemeyecek mısraları,  kıvrak ve pratik zekası ile Türkçenin gücünü kullanarak anlatır. Kolayca söylenemeyecek orjinallikteki mısraları kolay ve külfetsiz söyler. Bu maharet, her aşığın,  şairin kolay başarabileceği bir durum değildir. 

Şiirleri, Türkçenin bütün güzelliklerini içinde barındırır. İçten, canlı, sade, Türkçe, halk söyleyişinde, berrak ve su gibi akan pürüzsüz kelimelerle örülmüştür. Bu şiirler, okuyanı içinde bulunduğu kendi ruh dünyadan alıp, başka diyarlarda, başka ufuklarda dolaştıran, edebî eser olma vasfında ve orjinalliğindedir.

Şiirlerinin konusu çok çeşitlidir: Çiçek, böcek, toprak, Türk, Türklük, Türkçülük, Müslüman, Müslümanlık, vatan, millet, bayrak, aşk, sevgi, intizar, dua, beddua, Sevgililer Günü, Hemşireler Günü, Anneler Günü, Babalar Günü, Engelliler Günü, ilkbahar, sonbahar, kış, yaz, Leylâ Mecnûn, Kerem Aslı, Ferhat Şirin, Kayseri, Erciyes, Bünyan, Hisarcık, Ürgüp, Nevşehir...vb. teşkil eder. 

Şiirleri, içten, kolay, külfetsiz söylenilen; fakat zor bulunabilecek kelimelerin yan yana gelebilmiş inci,  elmas ve mücevherleridir. Bestelenmiş  şiirleri de mevcut olan şairin şiirlerinin çoğu bestelenmeğe elverişlidir. Sezinî zoru başarmış bir sanatçıdır.

Kitaba ve Şiirlere Eleştiri

Kitap 115 sayfa olarak Laçin Yayınları arasında 01 Ağustos 2007 yılında çıkıyor. 3, 4 ve 5. Sayfalarda Nurkal KUMSUZ ve Cemal SAFİ’nin, şair için söyledikleri düşünceler aktarılıyor. Kitapta imlâ ve noktalama kuralları rafa kaldırılıyor; ve adeta noktalama yok sayılıyor. Kitaba dizgi, düzeltme, imlâ, noktalama ve baskı açısından bakıldığında tam bir felâket !..  Bir kitap ancak bu kadar kötü, üstünkörü ve  kapalı bir gözle çıkartılabilir. 
Bilinmelidir ki imlâdaki birlikteliğin millî savunmadaki, millî güvenlikteki birliktelik kadar önemli olduğu, bir gerçektir. Hatta imlâdaki bu birliktelik, millî savunmadaki,  güvenlikteki birliktelikten daha önemli olduğu kavranmamış. 
Bunu kontrol eden tashihçi, dizgici bu kitabı sayfalara dizerken hiç bakmamış!..  Evet!  Görmeden bakıp geçmiş. Bakmış bakmış; ama görmemiş... Bravo, Vallahi!.. Böyle dizgiye, baskıya, düzeltmeye ve kitabı çıkaran yayıncıya…
“s.3 ikinci paragraf’ta … ilk bakışta sıradan, gariban bir insan intibaı uyandırır. Ancak şiirden söz açılınca bambaşka bir insan ortaya çıkar: Olgunlaşmış bir rûhun sahibi ve donanımlı bir insan.” Bu cümle yanlış; çünkü Türkçenin imlâ kurallarına göre, birinci cümle bitmiş, ikinci cümle ‘ama, ve, fakat, ancak, böyle, böylece…’ gibi cümlelerle başlıyorsa birinci cümlenin sonuna noktalı virgül konularak ikinci cümle küçük harfle başlar. Ayrı olarak cümlede anlatım bozukluğu da var.
Doğrusu: İlk bakışta sıradan, gariban bir insan intibaı uyandırıyor; ancak şiirden söz açılınca, bambaşka bir insan ortaya çıkıyor.
Yanlış: “Haksızlık ya da yanlışlık konusunda kızgın bir çehre ile tavır koyar.”                 Doğrusu: Haksızlık; veya yanlışlık konusundaki tavrı kesindir. Haksızlığa, yanlışa kızar; veya tavır koyar. 
Yanlış: s.4’te “Sanat dünyasını kendisi erken girdiği hâlde, kitabıyla daha geniş çevreye ulaşması geç oldu.”                                                                                                                                Doğrusu: “Sanat dünyasına erken girdiği hâlde, şiirlerini yeni kitaplaştırması sebebiyle daha geniş çevrelere ulaşması geç oldu.”
s.5 birinci paragraf: ‘Günümüz şair namzetleri şiir yazdıklarını zannederken nesir yazdıklarının farkında değiller, çünkü şiirin düz yazıdan farkı aliterasyon ve ritmidir, şiirde benim öğrendiğim mana bütünlüğünü bozmadan veznin ritmine sadık kalarak kafiye dediğimiz ses uyumlarını yani ses âhengini yansıtarak, içten orijinal ve çarpıcı sözlerle kurulan cümlelerin oluşumu şiirin ta kendisidir. Şair Ali Baş’ın şiirlerinde bu vasıflara haiz dört dörtlük kalite şiirlerin olduğunu görüyoruz.
Geleneksel şiirimiz olan hece vezni, koşma tarzının örneklerini şair Ali Baş’tan duyarken sevinçliyiz, çünkü bu vasıflara haiz şiir yazan şairlerimiz gün geçtikçe azalmaktadır.
Cümleler paragraf gibi uzayıp gidemez. Nokta, noktalı virgül …vb işaretler bunun için icat edilmiştir. Maksat kısa cümlelerle izah edilmeli. Okuyan herkes sizi anlamalı.
Doğrusu: ‘Günümüz şair namzetleri şiir yazdıklarını zannederken nesir yazdıklarının farkında değiller. Şiirin düz yazıdan farkı aliterasyon ve ritminin olmasıdır. Şiirde benim öğrendiğim, mânâ bütünlüğünü bozmadan, veznin ritmine sadık kalınmalıdır. Şiir, kafiye dediğimiz ses uyumlarını, yani ses âhengini yansıtarak; içten, orijinal ve çarpıcı sözlerle kurulan cümlelerin oluşumdur.  Şair, Ali BAŞ’ın şiirlerinde, bu vasıflara haiz dört dörtlük kalitede, şiirlerin olduğunu görüyoruz.
Geleneksel şiirimiz olan hece veznimizin, koşma tarzı örneklerini şair Ali BAŞ’ın kitabından okumaktan sevinçliyiz. Bu vasıflara haiz şiir yazan şairlerimiz, gün geçtikçe azalmaktadır.
S.7 ilk beşlikte: ‘hallerini’ (hâllerini), s. 9 sekizinci dörtlükte: ‘dedirdi’ (dedirtti), dokuzuncu dörtlükte, hece sayılarında da bir eksiklik var: ‘Boş kalmaz, kutsal ocak’(Boş kalmaz, bu kutsal ocak) şeklinde eksik hece tamamlanmış olacaktır. 
Dokuzuncu dörtlük, üçüncü mısrada: ‘Sezinide kavuşacak’ (Sezini de kavuşacak)olacaktı. 
S.10 (Hasretim Sana) şiirinin üçüncü beşlik, dördüncü mısrası(mısraı) hece bakımından diğerlerinden fazla tutulmuştur: ‘Kaçamak buselerden ilhamımı alıyorum’ (Kaçamak buselerden  ilhamım alıyorum.) şeklinde düzeltilerek fazlalık giderilmiş olacaktır. 
Aynı  şiirinde geçen: “Ne olur, bana dua et, yardımına muhtacım,” şeklindeki mısra: “Ne olur, sen dua et, yardımına muhtacım,” ,“Ne olursun dua et, yardımına muhtacım; şeklinde; veya (N’olur, dua et bana, yardımına muhtacım) şeklinde düzeltilerek yazılabilir.
Dördüncü beşlik, ikinci mısrada: ‘Sen kaynarlı muallâ ben Panlı’lı Âli’yim’ şeklinde yazılan mısrada geçen özel isimler (Sen Kaynarlı Muallâ, ben Panlılı Ali’yim) şeklinde yazılmalıydı. Aynı beşliğin üçüncü mısrası, hece sayısı bakımından da eksiktir.‘Sen gül sümbülesin ben dikenli çalıyım.’ yanlışı (Sen gül ile sümbülsün, ben dikenli çalıyım.) görünümünde olmalıdır.
(Sevgililer Günü), şiirindeki üçüncü mısrada: ‘Semadaki’,(Semâdaki) olmalı.
S.12, (Güzelim) şiirindeki ilk dörtlüğün bütün mısralarının sonunda soru işareti (?) olmalı ve aynı dörtlüğün son mısrasında ‘Seninde’,(Senin de)  olarak ayrı yazılmalıydı. Aynı şiirin üçüncü dörtlüğünün ikinci mısrasında: ‘gözlerinle’ (gözlerine) olacaktı. Aynı dörtlüğün son mısrasındaki ‘Düşme ömür boyu dara güzelim’, (Düşme, ömür boyu, dara güzelim.) noktalamalar konularak yazılmalıydı.
S.13 (Hoş Geldin Ömer Emmi), şiirinde: Birinci beşliğin son mısrada geçen ‘nebilerin yurdundan’, (Nebilerin Yurdu’nda) olmalı. İkinci beşliğin son mısrasında  geçen: ‘ömer emmi’, (Ömer  emmi); üçüncü beşliğin ikinci mısrasında geçen: ‘zemzem’.(Zemzem), ile son mısrasında geçen: ‘nebiler yurdu’(Nebiler Yurdu); dördüncü beşliğin, ikinci mısrasında geçen ‘namazıda’,(Namazı da); üçüncü mısrasında geçen: ‘bizide’(bizi de), ‘hacı’(Hac’ı); son mısrasında yer alan:  ‘nebiler yurdu’(Nebiler Yurdu) şeklinde yazılarak düzeltilebilir. 
S.14 )Vurgunum), şiirinde yer alan ikinci beşliğin ücüncü mısrasında geçen ‘bir den’ (birden); üçüncü beşliğin ikinci mısrası: ‘hayalinin’ (hayâlinin); dördüncü beşliğin üçüncü mısrasında: ‘Azraile’(Azrail’e) gibi yazılmalıydı.
S.15(Eşime), adlı şiiri ücüncü dörtlük birinci mısrada: “Eşsiz muhabbetinle neşe huzur tat verdin”( Eşsiz muhabbetinle neşe, huzur, tat verdin); ücüncü mısrada: “Allaha” (Allah’a); dördüncü mısrada: “evlat” (evlât) şeklinde yazılmalıydı.
s.17(Aşk) adlı şiiri ikinci dörtlük ikinci mısrada geçen:”hakkı” (Hakk’ı); dördüncü dörtlük üçüncü mısrada:”mecnundan”(Mecnûn’dan); dördüncü mısrada geçen: “Sırtımda ki” (sırtımdaki)şekliyle doğru olarak yazılmalıydı.
S.18(Benden Bilme) şiiri ikinci dörtlük birinci mısrda geçen:”Misalimiz aslı kerem”(Misâlimiz Aslı Kerem); üçüncü dörtlük üçüncü mısrada geçen:”aşk ta” (aşka) olarak yazılmalıydı.
S.19(Çanakkale Geçilmez), şiiri birinci beşlik dördüncü mısrada geçen: “Herkes kucak kucağa Laz Kürt Çerkez seçilmez”( Herkes kucak kucağa Laz, Kürt, Çerkez seçilmez.); beşinci beşlikte geçen: “Bütün dünya bir olsa Çanakkale geçilmez”( Bütün dünya bir olsa, Çanakkale geçilmez.); ikinci beşlik dördüncü mısra: “Ruhlar omuz omuza şehit gazi seçilmez”( Ruhlar omuz omuza, şehit gazi seçilmez. Şeklinde düzeltilecektir.)
S.20 (Durup Dururken) şiiri birinci dörtlüğün bütün mısra sonlarına soru işareti(?); ikinci dörtlüğün ikinci mısrasının: “Zevk mi alıyorsun üzmekten” (Zevk mi alıyorsun üzmekten beni?”;  ve diğer mısralarının sonuna soru işareti(?) konulmalıdır.
Aynı şiirin üçüncü dörtlüğü birinci mısrasında yer alan: “Birlikte yaşanmaz şüpeyle şekle” (Birlikte yaşanmaz şüpheyle şekle); ikinci mısrasında: “Kırdığın kalplere benide ekle”( Kırdığın kalplere beni de ekle.); son mısrasının sonuna soru işareti(?) konulmalıdır.
Aynı şiirin dördüncü dörtlüğü birinci mısrasının sonuna soru işareti(?); ikinci mısrasının sonunda geçen: “görde”(gör de); ve son mısrasının sonuna soru işareti(?) konularak düzeltilebilir.
S.21(Erciyes), şiirinin birinci beşliği, birinci mısrasında: “sormaya” sözünden sonra virgül(sormaya,); ikinci mısra ve dördüncü mısra sonuna soru işareti(?); Birinci beşliğin son mısrası, ikinci beşlik son mısrası ve üçüncü beşliğin son mısrasında geçen: “Erciyesi” (Erciyes’i); üçüncü beşliğin ikinci mısrasında geçen: “İlahi” (İlâhi); dördüncü mısrasının sonuna soru işareti(?) konularak doğru yazılmalıydı.
S.22(Geldim), şiiri üçüncü dörtlüğün son mısrasında geçen: “yar”(yâr); dördüncü dörtlüğün birinci mısrasında: “keremden”(Kerem’den); aynı dörtlüğün ikinci mısrasında: “canan”(cânân); aynı dörtlüğün son mısrasında: “Benimde”(Benim de) olarak yazılarak düzeltilebilir. 
S.23(Göçen Mehmedim), şiiri birinci dörtlük birinci mısrada: “hilal”(hilâl); ikinci mısrada: “Şehadet”(Şehâdet); ikinci dörtlük ikinci mısrada geçen: “Yinede”(Yine de); ikinci dörtlüğün dördüncü mısrasında geçen: “Allah, Allah” (Türkçe imlâ kuralları: İkilemeler arasına virgül konmadan yazılır.), (Allah Allah!..); üçüncü dörtlük birinci mısrasında geçen: “istiklal marşı”(İstiklâl Marşı) şeklinde doğru olarak yazılmalıdır.
S.24, 25(Gönül Dostları), şiirinin tamamının son mısralarında geçen “Mizani”, “Hazani” (Mizânî), ( Hazânî ), “Hazn i nin”, “Mizan i nin”(Mizânî’nin), (Hazânî’nin) şeklinde doğru olarak yazılmalı; birinci dörtlük ikinci mısra ile bütün dörtlüklerin son mısrasında geçen: “birde”(bir de) şeklinde ayrı yazılarak; üçüncü mısrada hece sayıları 6+5=11’li iken burada 6+6=12’li hale dönüşüyor.(İkisi ile de uzun işim var. 6+5=11)li hece vezni tamamlanarak   düzeltilebilir.
S.26 (Kara Kız), şiirinde: “Hazreti âdemden”(Hazreti Âdem’den), son dörtlükte kullanılan mahlas(isim): “Sezin i” (Sezinî) şeklinde doğru yazılarak; son dörtlüğün ikinci mısrasında geçen “hayale”(hayâle) ve üçüncü mısrasının sonuna soru işareti(?) konularak; ve son mısrasının sonuna da üç nokta konularak düzeltilebilir.
S.27 (Kayseri), şiirinde geçen bütün “kayseri” kelimeleri: (Türkçenin kuralları gereği bütün özel isimlerin ilk harfi, büyük harfle başlar.) (Kayseri) şeklinde doğru yazılarak; “Sultan sazlığı” (Sultan Sazlığı); “Gevhernesibe’de”(Gevher Nesibe’de); “Tennüri”(Tennûri); “yılanlıya” (Yılanlı’ya); “Erciyes in”(Erciyes’in); “Herkes den” (Herkesten); “Döner kümbet”(Döner Kümbet); “Bünyan da, Yahyalıda, Hisarcıkta, tekirde, Seyran i, bur da” şeklinde yanlış olarak yazılmışlardır. Bu yanlışlar: (Bünyan’da, Yahyalı’da, Hisarcık’ta, Tekir’de, Seyranî, burada) şeklinde doğru olarak yazılmalıdır.
S.30 İkinci beşliğin ikinci mısrasında geçen: “Kayseri den Erciyes i getirdik”( Kayseri’den Erciyes’i getirdik); üçüncü beşliğin birinci, ikinci ve üçüncü mısralarında yer alan: “paslanmaz”(Paslanmaz) şeklinde doğru olarak yazılmalıydı.
S.31 (Ürgüp), başlığını taşıyan şiirin birinci beşliğinin üçüncü mısrasında geçen: “Gül şehri” (Gülşehri); ikinci beşliğin ikinci mısrasında geçen: “semasında”(semâsında); üçüncü beşliğin üçüncü mısrasında geçen: “Erciyes ten Selam getirdim size” (Erciyes’ten selâm getirdim size);
S.32 Dördüncü beşliğin birinci mısrasında: “Tuz köyden”(Tuzköy’den); ikinci mısrasındaki: “Öz konak” (Özkonak); üçüncü mısrasında: “kara ine” (Karain’e); dördüncü mısrasında: “karıdır” (kârıdır);
Beşinci beşliğin ikinci mısrasında: “Kayseriyle” (Kayseri’yle); üçüncü mısrasında geçen: “Yar” (Yâr); dördüncü dörlükte geçen “Sezini”(Sezinî) olarak doğru yazılmalıdır.
S. 33 (Ürgüp fm 2), şiirinin beşinci dörtlüğünün iik mısrasındaki: “baki” (bâki), ikinci mısrasındaki: “saki” (sâki), üçüncü mısrasındaki: “Sezini’yim” (Sezinî’yim) şeklinde yazılmalıydı.
S.34 (Vatanı Böldürmeyiz), şiirinin son beşliğinin ikinci mısrasında: “Onur” dan sonra  virgül(,); üçüncü mısrasında: “Sezin i ye” (Sezinî’ye); dördüncü mısrada: “hilal” (hilâl) olarak yazılmalıydı.
S.35 (!!! DEPREM!!!), şiirinin başlığı (DEPREM!) gibi; birinci dörtlüğün birinci mısrasında geçen: “Bu afet Bir ihtar bence kullara” (Bu âfet, bir ihtar, bence kullara); aynı şiirin dördüncü dörtlüğünde: “Hiç boşuna güvenme bu dünya yalan” hece fazlalığı 6+6=12 (Boş yere güvenme, bu dünya yalan) 6+5=11 şeklinde düzeltilerek yazılabilir.
S. 36 Aynı şiirin altıncı dörtlüğü: “İyi dostunun birisi kalmalı” (İyi dostun hiç birisi kalmadı) şeklinde düzeltilebilirdi.
Aynı şiirin dokuzuncu dörtlüğünde: “Gıyabında cenazesini kılarak” (Gıyabında cenazesin kılarak) şeklinde düzeltilerek yazılabilirdi.
S.37 (Vurmadan Önce), adlı şiirdeki, birinci ve üçüncü mısralarının sonunda, soru işaret(?) kullanılmalıydı.
S.38 (Bulamadım), şiirinin ikinci dörtlüğünün son mısrasında  geçen: “Arada” (Aradım) olmalıydı.
S.39 (Hazânî’ye), şiirinin ilk dörtlüğünde: “Kıyam’da elifsin rükûda lâm’sın” (Kıyam’da Elif’sin Rükû’da Lâm’sın); ikinci mısrada: “Secdeye varınca mim sin efendim.” (Secde’ye varınca Mim’sin efendim.); üçüncü mısrada: “Hemi müezzinsin, hemi imâmsın.”(Hemi Müezzin’sin hemi İmâmsın.); dördüncü mısrada: “Kim bilir ki, seni kim sin efendim.” (Kim bilirki seni, kimsin efendim?) şeklindeki gibi doğru olarak; ikinci dörtlüğün son mısrasında: “Be sin, Te sin, Se sin, Cim sin efendim” (“Be” sin, “Te” sin, “Se” sin, “Cim” sin efendim.) şeklindeki gibi doğru olarak yazılmalıdır.
Aynı şiirin, üçüncü dörtlüğündeki birinci mısrasındaki “yar”(yâr); üçüncü mısrasındaki: “birazda” (biraz da) gibi; ve “Cem’sin” (“Cem” sin) şekliyle yazılmalıydı.
S.40 (Senin Olsun), şiirinin dördüncü dörtlüğünün birinci mısrasında “lal” (lâl); aynı dörtlüğün üçüncü mısrasında: “Tüm kinin bana mı vay bire zalim” (Tüm kinin bana mı, vay bire zalim!?) şeklinde yazılmalıydı.
S.41 (Yâre Doğru), şiirinin ilk dörtlüğünün üçüncü mısrasında: “Mecnun” (Mecnûn” şeklinde olmalıydı.
S.45 “Deli Gönül 2” şiirinin birinci dörtlüğünün ikinci mısrasında: “Kibir imana zarar” 4+3=7’li hece vezni ve hece eksikliği var. Halbuki şiirin tamamında 4+4=8’li hece vezni kullanılmış. (Kibir imana pek zarar) şeklinde tamamlayarak düzeltilebilir.
Aynı şiirin ikinci ve dördüncü dörtlüğünün ikinci mısralarının sonuna soru işareti(?) konularak yanlışlık giderilebilir.
S.47 (Yâre Sitem), adlı şiirin birinci mısrasında geçen “mecnun”( Mecnûn); ikinci dörtlüğün üçüncü mısrası: “N olur sen terk eyleme hasretinden ölürüm” 8+7= 15 veya kimi yerlerinde 4+4+4+3= 15’li duraklı ölçü kullanılarak yazılan şiirde: (N’olur sen, de terk eyleme, hasretinden ölürüm.) veya (Ne olur sen, terk eyleme, hasretinden ölürüm.) şeklinde düzeltilebilir.
S. 50, 51, 52, 53, 53, 54 (Kimlik Tesbiti 1, 2, 3, 4), adlı şiirlerin bütün dörtlüklerinde geçen: “elhamdülillah” (Elhamdülillâh), birinci şiirin beşinci dörtlüğünde geçen: “müslüman” (Müslüman) şeklinde yazılarak düzeltilebilir.
S.58, (Zamanla Hesaplaşma), şiirinin dördüncü dörtlüğünün üçüncü mısrasında: “Mecnu” (Mecnûn) şeklinde  düzeltilebilir.
S.65, “Göze Alamam”, şiiri ile sayfa seksen birdeki (s.81) “Kapanmaz” adlı şiirler, isimleri değişik olmakla birlikte, aynı mısraları taşımakta olup; tek şiir, iki değişik başlık altında ve iki kez yazılmıştır. Bu kadar bariz bir farkı, kitabı dizen dizgici veya düzeltici olarak,  fark edememek, asla ve asla affedilemez. Bu şiirlerden birisi mutlaka kaldırılmalıdır.
S.77 (Ben), şiirindeki ilk dörtlüğün son mısrasındaki hece sayıları eksik bırakılmış: “Bırakma bu azgın seller beni” (Bırakma bu azgın sellere beni ) şeklinde tamamlanarak ve son mısrada geçen “Mecnun” (Mecnûn) şekliyle yazılarak düzeltilebilir. 
S.82 (Vuran Yâr), şiirinin ikinci dörtlüğünün son mısrasında geçen: “Garibim sevdamı boş mu anırsın” (Garibim, sevdamı boş mu sanırsın?) şeklinde düzeltilmelidir.
S.83 (Sevdiğim), şiirinin birinci dörtlüğünün birinci mısrası ile üçüncü mısralarının sonlarına soru işareti(?) konularak; ikinci dörtlüğün üçüncü mısrasındaki “Leyla” (Leylâ); aynı dörtlüğün dördüncü mısrasındaki “Mecnun”(Mecnûn) şeklinde yazılarak düzeltilmelidir.
S.84 (Sevdiğim), şiirinin dördüncü dörtlüğünün son mısrasında geçen: “manasını” (mânâsını) şeklinde olmalıdır.
S.96 (Zor Oluşundan), şiirinin üçüncü dörtlüğündeki birinci mısrasında: “Mecnun’un” (Mecnûn’un); aynı dörtlüğün üçüncü mısrasında: “Halacı Mansur”(Halac-ı Mansur) şeklinde yazılmalıydı.
S.97 (Deliler Gibi), şiirinin üçüncü dörtlüğünün ilk mısrasındaki: “Mevlanayı” (Mevlâna’yı) şeklinde olmalıydı.
S.103 (Çelebi’ye Mesaj 2), şiirinin dördüncü dörtlüğünün ikinci mısrasında;  S.106 (Muhasebe) şiirinin üçüncü mısrasında kullanılan: “mana” (mânâ) şeklinde yazılarak düzeltilebilir.
S.112 (Barışalım) Şiirinde geçen: “azap ta” (azap da” şeklinde düzeltilerek yazılmalıdır. 
Şairin Kitabı bizzat kendisinden Ali BAŞ
Cep Tel:  0535 405 04 92 ve Seyit Burhaneddin Bulvarı Çınar Ap: Numara: 32/2 Faks: 0352 222 19 40 Kayseri  adreslerinden temin edilebilir.

Eserlerinden Seçilmiş Örnekler:
YÂRE SİTEM
Hep yalvardım, acımadı, beni benden aldı yâr.
Mecnûn etti, yalın ayak, beni çöle saldı yar.
Hem ağladım feryat ettim, gözyaşlarım sel oldu
Ben yüzmeyi bilmem dedim, ummanlara saldı yâr

Âhın aldım, yüce sultan iflah olmam bilirim
Gece gündüz her ne zaman çağırırsan gelirim
N’olur, sen terk eyleme, hasretinden ölürüm
Ömür boyu benimledir, bu dert senden kaldı yâr.

Sezinî’yim, garip kaldım, yine boynum büküldü
Sinemdeki yara azdı, ciğerlerim söküldü,
Saç ağardı, yüz buruştu, dişler tümden döküldü
Bahar gitti, yaz da geçti, kış kapımı çaldı yâr.

HASRETİM SANA
Sensiz almak mümkün mü, bu dünyanın tadını?
Tesbih ettim dilime ezberledim adını,
Sensin beni yaşatan, hayatımın kadını.
Sana ömür boyunca mutluluk diliyorum,
Aynı evde yaşarken hasretten ölüyorum.

Ne olursun dua et, yardımına muhtacım,
Sensin benim sultanım, sensin benim baş tacım,
Sen de benim dermanım, sen de benim ilacım,
Bazan seni çok yordum, suçluyum biliyorum,
Şevkâtinle sar beni, hasretten ölüyorum.

Sıcaklığın yuvamı, ısıtır güneş gibi,
Merhametin samimi, meleklere eş gibi,
Vucudun yüreğimi, kavuran ateş gibi,
Kaçamak buselerden ilhamım alıyorum,
Aynı evde yaşarken, hasretten ölüyorum.

Sezinî’yim, aşkınla sırıl sıklam deliyim,
Sen, Kaynarlı Mualla, ben, Panlılı Ali’yim.
Sen, gül ile sümbülsün, ben, dikenli çalıyım.
Sen, beni sardığında, kendime geliyorum
Şevkatinle sar beni, hasretten ölüyorum.

VURGUNUM
Kaç zamandır kapından, sessizce geçiyorum.
Seni gülerken görsem, sevinçten uçuyorum.
Gözyaşımı, kadehe doldurup içiyorum.
Fırtınalar kopacak, ondan böyle durgunum.
O, ipek saçlarına, gözlerine vurgunum.

Neden, böyle bir anda kayıplara karıştın?
Çok yorgun duruyorsun, zamanla mı yarıştın?
Hani, küstün hayata, neden birden barıştın?
Geceleri özledim, gündüzlere dargınım,
O, ipek saçlarına, gözlerine vurgunum.

Sensizlik bir cehennem, sanma ki yaşıyorum.
Yıllardır haylinin, peşinde koşuyorum.
Bunca derdi, çileyi, zoraki taşıyorum.
Tut elimi ey zalim, üşüyorum, yorgunum
O ipek saçlarına, gözlerine vurgunum

Sezinî’yim, sar yeter, yolunda öldür beni,
Yetmez mi ağlattığın, bir gün de güldür beni.
Yalvar da Azrail’e, yanına aldır beni.
Nasıl kıydın vicdansız,  yalnız kaldım kırgınım,
O ipek saçlarına, gözlerine vurgunum

YANARIM
Haram ettim kendime, senin doğduğun yeri,
Yüzüm gülmek bilmiyor, gittiğin günden beri,
Kalkıp bir kez görseydin, bıraktığın eseri,
Mezarını  uzaktan, görür görmez donarım,
Birden dolar gözlerim, rahmet ile anarım.

Hazan vurdu, gül soldu, bülbüller hiç ötmüyor,
Elveda dediğin an, gözlerimden gitmiyor
Senin çilen bitti yâr;benim çilem bitmiyor
Ardından ağlamaktan kurudu göz pınarım,
Birden dolar gözlerim, rahmet ile anarım,

Hasretini kalemle,getirmek zordur dile,
Çekilir gibi değil bu ıstırap bu çile…
Bana büyük mutluluk,düşümde görmek bile,
Sevda cehenneminde,cayır cayır yanarım.
Birden dolar gözlerim, rahmet ile anarım.

Sezinî’yim,yıllardır Mecnûn gibi gezerim,
Göz yaşım umman oldu sana doğru yüzerim.
Aklımda kör düğümsün, seni nasıl çözerim?
Nerde bir benzeyen yüz görsem,sensin sanırım
Birden dolar gözlerim, rahmet ile anarım

SEVGİLİLER GÜNÜ
Sana lâyık, alacak hediye bulamadım.
Sevgimi veriyorum, sevgililer gününde.
Semâdaki güneşe uzandım, alamadım.
Sevgimi veriyorum, sevgililer gününde.

Gül almaktan vaz geçtim, dikeni batar diye.
Alsam bile, koklayıp kaldırır atar diye.
Bütün armağanların yerini tutar diye,
Sevgimi veriyorum, sevgililer gününde.

Sana olan bu sevgim, ömür boyu sürecek.
Gittikçe büyüyecek, sanma sona erecek,
Armağan seçemedim bugün sana verecek,
Sevgimi veriyorum, sevgililer gününde

GÜZELİM

Niye, benim gibi dalıp gidersin?
Aşk mıdır sendeki, yara güzelim?
Ne var ki bu kadar isyan edersin?
Senin de mi bahtın kara, güzelim?

Beni öldür, amma, yüzünü asma.
Az konuş. ne olur her zaman susma.
Sözüme darılıp, gücenip küsme,
Yakma yüreğimi, nâra güzelim.

Yüzünden, gülüşün eksik olmasın.
Güzel gözlerine, yaşlar dolmasın.
Seni, benden başka seven kalmasın.
Düşme, ömür boyu dara güzelim.

Gelip gitmiyorsun, ömür bitiyor.
Seni gören kalbim, bir hoş atıyor.
Sesin duymak bile, bana yetiyor.
Bari, telefonla ara güzelim.

GÖÇEN MEHMET’İM 
Kanına yansımış gökteki hilâl,
Şehadet şerbeti içen Mehmet’im
Anadan emdiği ak sütü helâl
Vatan için candan geçen Mehmet’im

Vurulsa alnından binlerce kere
Yine de sancağı düşürmez yer
Ruhu kanatlanıp mavi göklere
Allah Allah! Diye uçan Mehmet’im.

Kanını coşturur İstiklâl  Marşı
Ya Allah! Dedi  mi titretir arşı.
Etten duvar olur düşmana karşı
Çağ kapatıp çağlar açan Mehmet’im.

Atadan yadiğar mukaddes yurdu
Canı pahasına bekliyor ordu
Tarihe kanıyla mührünü vurdu
Cennet hanesine geçen Mehmet’im

KİMLİK TESBİTİ 1
Yediden yetmişe ceddim kahraman,
Türk’üm Müslüman’ım Elhamdülillah
Yolum Hakk yoludur rehberim Kur’an,
Türk’üm Müslüman’ım Elhamdülillah

Nefsi esir aldım benliği boğdum,
Allah’a hamd olsun Müslüman doğdum
İmansız putları ocaktan kovdum
Türk’üm Müslüman’ım Elhamdülillah

KALACAK  MISIN?
Yâr sana derdimi açtığım zaman
Söyle dermanını bulacak mısın?
Dostlarım bırakıp kaçtığı zaman,
Acıyıp kapıyı çalacak mısın?

Gel sarıl sineme zamanım varken,
Yeni bir seherde güneş doğarken,
Elveda demeden bir sabah erken
Bir gece yanımda kalacak mısın?

Gözlerim yollarda, kulağım seste,
Çekinmez veririm canımı iste,
Yolculuk başlarken en son nefeste
Beni de yanına alacak mısın?

ANALAR
Biz Ağlarsak ağlar, gülersek güler
Bir damla gözyaşı görürse güler
Tatlı uykusunu bin kere böler
Çocuğun kanadı kolu analar

Ninniler söyleyip avutur bizi,
Ak sütün emzirir uyutur bizi
Nice zahmetlerle büyütür bizi
Sevgi bahçesinin gülü analar

   BABAMIZ
Yirmi üç hazıran iki bin Cuma
Bizi yetim koyup göçtü babamız.
Yedi yıl bekledi sabretti ama,
Büyük imtihanı geçti babamız.

Nihayet bulunca dünyalık çile,
Elveda demedi eşine bile.
Mevlaya duyduğu muhabbet ile,
Vuslat sevincinden uçtu babamız.

Eli açık idi, gözü tok idi,
Zararsız insandı gözü tok idi,
Gönül kapısında kilit yok idi,
Gelene gönlünü açtı babamız.

Yadigar üç oğlu bir kızı kaldı,
Bastığı her yerde sır izi kaldı,
Kabrinin başında bir yazı kaldı,
Ebedi dünyayı seçti babamız.

Sezini kadere boyun eğerek,
Kuşandı yakasız gömlek giyerek,
Bütün dertlerime derman diyerek,
Ecel şerbetini içti babamız.

BAŞBUĞUN GİDİŞİ

Beni dinle kara toprak
Aldın Türk'ün Başbuğunu
Doldu vade, düştü yaprak
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Hep önceden seziyordu
Turan ilin geziyordu
Onbir tarih yazıyordu
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Seksen sene çile çekti
Milyonlarca fidan dikti
Tam meyvesin verecekti
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Üç kıtadan duyan geldi
Göz yaşları akan seldi
Tekbir sesi göğü deldi
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Rahmet ağır ağır yağdı
Dünya Ankara'ya ağdı
O gezinen yüce dağdı 

Aldın Türk'ün Başbuğunu
Kar ile abdest alındı
Öyle cenaze kılındı
Sana misafir salındı
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Asil bir kan, temiz maya
Miras koydun boydan boya
Kucakladın doya doya
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Mert dedirdi düşmanına
Bu yakışırdı şanına
Toprak ana kucağına
Aldın Türk'ün Başbuğunu

Rahmet olsun kucak kucak
Boş kalmaz kutsal ocak
Sezini de kavuşacak
Aldın Türk'ün Başbuğunu

BULAMADIM
Yüreğim yanıyor kıp kızıl narda
Aşkımı görecek göz bulamadım
Kırıp devirecek çok kelamlarda
Bir gönül alacak söz bulamadım

Ne zaman uzansam kendi kaçıyor
Dünyam ile mesafeyi açıyor
Vuslatın suresi geldi geçiyor
Arada yolları düz bulamadım

Beni koyup gitti yolun başında
Yıllarca koşturup durdu düşümde
Kara talih gibi her an peşimde
Bastığı yerlerde iz bulamadım

Sezini'yim hilesini sezdim de
Diyemedim muammayı çözdüm de
Yar yar diye kırk senedir gezdim de
Kendine benzeyen yüz bulamadım

ERCİYES ZAFER KURULTAYI
Esaret bitti artık, tüm zincirler kırıldı
Yirmi dört Türk boyunun obaları kuruldu
Öğle namazı vakti seccadeler serildi
Dalgalanan bayraklar hatırlatır Altay’ı
Kutlu olsun Erciyes Türk Zafer Kurultayı

Kafkaslar’dan soydaşlar, gelmişler, kucaklaştık
Bol bol hasret giderdik, Bozkurtlar’la koklaştık
Bu gün kutsal hedefe, biraz daha yaklaştık
Selam sana Ağustos, Türkler’in zafer ayı
Kutlu olsun Erciyes Türk Zafer Kurultayı

Başbuğ şehit liderim ebedi yaşayacak
Alperenler davayı turana taşıyacak
Çok hamları pişirdi, alevlenen bu ocak
Hoşgeldiniz bozkurtlar, hoş geldin emmi, dayı
Kutlu olsun Erciyes Türk Zafer Kurultayı

Sezini’nin dolduğu taştığı gündür bu gün
Tekbirlerin çağlayıp, coştuğu gündür bu gün
Ecdadımın tarihe, geçtiği gündür bu gün
Bu birlik beraberlik ürkütüyor dünyayı
Kutlu olsun Erciyes, Türk Zafer Kurultayı

SEÇİM Mİ, GEÇİM Mİ?
Hep düşündük kara kara
Seçim bizim neyimize?
Kıbrıs Bosna Çeçen yara
Seçim bizim neyimize

Çile birdi çıktı kırka
Düşman dolu sağ sol arka
Ermeni göz dikmiş Şark’a
Seçim bizim neyimize

Uzarsa Yunan’ın dili
Tutturur on iki mili
Kimmiş milletin vekili
Seçim bizim neyimize

Okuyoruz hep başında
Çoğu koltuk sevdasında
Kim ne umar olmasında
Seçim bizim neyimize

Doğuda canlar yakılır
Bebeğe kurşun sıkılır
Nizama fitne sokulur
Seçim bizim neyimize

Derler bütçe görüşülsün
Ganimetler bölüşülsün
Lütfen dürüst çalışılsın
Seçim bizim neyimize

Kılıç kında pas tuttu bak,
Cihat ehli yas tuttu bak,
Hırsızları hırs tuttu bak,
Seçim bizim neyimize

Türk demekten ürker biri
Batıya uzanır kiri
Ne zamanı nede yeri
Seçim bizim neyimize

Sezini’yi kızdırmayın
Bizi zorla yazdırmayın
Yaramızı azdırmayın
Seçim bizim neyimize

YARE DOĞRU
Gel hey gönül başka yerde arama
Yolcuyum giderim yarime doğru.
Melhem sürme tuz bas yeter yarama
Yolcuyum giderim yarime doğru.

Çilelerden bu dünyaya darıldım.
Dostum diye bir sevene sarıldım.
Peşin sıra gide gide yoruldum,
Yolcuyum giderim yarime doğru.

Seziniyem gel vefasız sar beni,
Yaraladı yar dediğim yar beni,
Yalanlarla zincirlemek zor beni,
Yolcuyum giderim yarime doğru.

KAYNAKÇA 
1. Mimar Nihat KIYAT, Edebî Âbideler: Altıncı Kısım, II.Baskı, İstanbul-1937.
2. Mehmet Behçet YAZAR, Edebiyatçılarımız ve Türk Edebiyatı, İstanbul- 1938
3. Mehmet KAPLAN, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı Yayınları:7, İstanbul-1973, s.5-8
4. İlhan GEÇER, Cumhuriyet Döneminde Türk Şiiri, Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları. 785, Ankara-1987, s. 140-143
5. Mehmet KAPLAN, Tevfik Fikret ve Şiiri, Türkiye Yayınevi, İstanbul-1946, s.149
6. Abdullah Çağrı ELGÜN,  "Türk Dili”, (Genişletilmiş İkinci Baskı) Laçin Yayın Dağıtım, Kayseri 2001;
7 (Edebiyat Üzerine Düşünceler (Çev. Sevim Kantarcıoğlu), Kültür ve Turizm Bakanlığı Yayınları, Ankara-1983, s.145)
8.(KAFİYE, Edebiyâta Dâir, Yahya Kemal Enstitüsü Yayınları, İstanbul-1971, s.135)
9. Abdullah Çağrı ELGÜN, "Edebî Sanatlar”, (Laçin Yayın Dağıtım, Kayseri 2000);


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder