8 Ekim 2016 Cumartesi

ABIDIN GÜNEYLİ’nin HAYATI ve ESERLERİ, Abdullah Çağrı ELGÜN

Abidin GÜNEYLİ’nin HAYATI ve ESERLERİ
               Abdullah Çağrı ELGÜN
                                         
 1947 Yılında doğdu. İlk, orta ve lise tahsilini Osmaniye’de tamamladı. İstatistik Eğitimi konusunda Yüksek Lisans(MASTER)  yaptı.
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nde tarım işçiliği Santral Memurluğu, AİTİA Döner Sermaye İşletme Müdürlüğü, TC. Başbakanlık, DİE Başkanlığında çeşitli görevlerde bulunduktan sonra aynı kurumun Muğla ve Adana Bölge Müdürlükleri görevlerinde bulundu.
Yirmi dokuz yıllık memuriyetten sonra,1996 yılında emekli olarak MERSİN, Mezitli’ye yerleşti.

Bir dönem Belediye Meclis Üyeliği (1999-2003) yaptı. Mersin Şairler ve Yazarlar Derneğinin kuruluşundan bugüne kadar, faal üyesi oldu.
Halen MEŞYAT BAŞKANLIĞI görevini yürütmektedir.
Gazeteciler cemiyeti üyesi olup; Mersin’de haftalık yayınlanan İstikbal Gazetesi’nde “Topsuz İğne”  köşesinde makale yazmaktadır.

Sonbahara Çeyrek Var kitabı, Abidin GÜNEYLİ’nin son kitabıdır.
2006 Yılında toplam olarak 1000 adet baskısı yapılıyor. Kitap toplam 162 sayfadan oluşuyor. Kitabına toplam olarak yüz elli sekiz (158) şiir sığdırıyor.
Şair Kitabını Üç Bölüme ayırıyor.  SONBAHARA ÇEYREK VAR, ESKİ SEVDALAR, BİR BAŞKA SEVDA. Olmak üzere bölümlendiriyor. Kitap ilk bölümün ismi olan “SONBAHARA ÇEYREK VAR” adını taşıyor.
Elma Şekeri 10.000 baskı ile piyasaya sürülüyor. Çeşitli yerlerde tanıtımı yapılan kitap halen okuyucular için halen kitapçılarda alıcısına ulaşmaktadır.
Topsuz İğne ve Pamuklu Şeker 4.000 baskı yapıyor.
Şair Son Söz adlı yazısında kitabının baskılarından da söz etmektedir.
Bu kitabın ikinci baskıları, toplam 20.000 yapıyor. “Sonbahara Çeyrek Var” şairin son kitabı olarak çıkıyor. Abidin GÜNEYLİ, bu kitabının son sözünde:
“Günümüz Türkçesini kullandığını, Halktan hiç kopmadığını, Halkla hep iç içe yaşadığını, Hep şiiri sevdirmek için çalıştığını söylemektedir. Halkın kullandığı, yaşayan dili Türkçeyi kullandığını, asıl maksadının şiiri ve okumayı ülkesinin vatandaşlarına, ülke insanlarına sevdirmek için yola çıktığından bahseder.
İmlâ ve noktalama işaretlerine Karşı bir eksikliği olduğunu peşinen kabul etmektedir.
Kitap: İSBN: 975- 00753-1-5 numarasıyla, Yayıncılık ve Matbaacılık Sanayi ve Ltd. Şti. Camii Şerif  Mah. 5210 k. No:13/C MERSİN  Tel: 0324 237 57 64, PK.18. Mezitli/MERSİN  Abidin GÜNEYLİ, Emeil: a guneyli@ttnet.net.tr Cep Tel: 0532 492 89 99 adresinden ve telefon numaralarından temin edilebilmektedir.
KİTABIN İÇİNDE GEÇEN ŞİİR BAŞLIKLARI:
         (Sonbahara Çeyrek Var)
1)      Sonbahara Çeyrek Var
2)      Sağlıklıdır Ölmesinde Sakınca Yoktur
3)      Kimin Umurunda
4)      Kim Bilir?
5)      Çal Söyle
6)       Sen Gelince
7)       Geldiğin Gün
8)        Ateşi Yak
9)        Umut
10)     Sen de
11)     Böyle Akşamlar
12)     Mersin Gözlüm
13)     Bir Mektup Borcum Olsun
14)     Bu Şiir de Yarım Kalacak
15)     Çok Geç Kalmışım
16)      Gözlerimde Hüzün
17)      Şeytan
18)      Umutlarım Yangın Yeri
19)      Ay Firarda
20)  Denizin Yandığı An
21)   Şimdi Nerdesin?
22)  Sen Kalmadın
23)  Siyah Beyaz Fotoğraflar
24)  Yaşanacak Şiirler
25)  Yüzde Kaç?
26)  Sevgiyi Bilmemen Olmaz
27)  Sevda Borcun Var
28)  Sel Oldu Hüzün
29)  Isıtsa Ellerini
30)  Kırıldı Sevda
31)  Randevu
32)  Seni Seviyorum Nasıl Denir?
33)  Ne Güzel
34)  Boynu Bükük Kaldı Ellerim
35)  Süpürge
36)  Hüzünlendi Yüreğim
37)  Kumda Kale Yıkıldı
38)  Deli Kız
39)  Erken Geldin
40)  Gebe
41)  Biliyorum
42)  Bir Zamanlar
43)  Yolumu Düşüreceğim Yoluna
44)  Hiçbir Şeyi Doğru Dürüst Beceremedim
45)  İşte Bak Ufukta
46)  Kim?
47)  O Sahil
48)  Sende Kalsın Gözlerin
49)  Ya Beni
50)  Üç Kuş
51)       Osmaniye
52)  İki Küçük
53)  Susma
54)  Olmalı
55)  Yasak
56)  Yolcu
57)  Gece Avı
58)  Düşler
59)  Güzel
60)  Bal Gibi
61)  Bir
62)  Gülnur
63)  Reyhan Gibi

ESKİ SEVDALAR
64)  Sevgi Reçetesi
65)  Seyhan
66)  Unuttum Seni
67)  Kolay Olmuyor
68)  Bir Şairi Sev de Gör Sevda Neymiş
69)  Yok Mersin Gözlüm
70)  Yaş Kemale Erdi Bile
71)   Her Şey Yarım Kaldı
72)  Veysel’im
73)  Boş Bir Zamanımda Gelirim
74)  Osmaniye’m
75)  Bulgur
76)  Dilek
77)  Dağlara Geç Gelen Bahar Gibisin
78)  Gelebilirsin
79)  Oğlum
80)  Kırgınım
81)  Çok Güç
82)  Açım Nerdesin?
83)  Gelir Aklıma
84)  Falcı
85)  Uğurlar Olsun
86)  Yaşın Elli Beş
87)  Enişte
88)  Cicim Ayları
89)  Vallahi
90)  İnşallah
91)  Atışma 1
92)  Atışma 2
93)  Gündüz Gece
94)  Bozulmayan Ne Kaldı?
95)  Dilimiz
96)  Çıkaramazsın
97)  Uslanmadın

BİR BAŞKA SEVDA
98)  Gençlik Sözü
99)  Bağımsızlık Güneşi Gözlerin
100)         Sen Bilirsin
101)         Bir Adım da Olsa Yürümek Yeter
102)         Tek Milletiz Biz
103)         Hedef
104)         Bu Vatan Bu Bayrak Bizim
105)         Son Söz

KİTABA ELEŞTİRİ:
Abidin GÜNEYLİ de hemen hemen bütün kitap yazanların yazdığı gibi çalakalem yazıyor. Bu şu demektir. Kitap imlâ noktalama işaretlerinden nasibini almamış. Yani imlâ ve noktalama işaretleri olmadan Türkçenin güzel kullanımından bahsedilemez.
Abidin GÜNEYLİ “Sonbahara Çeyrek Var” adlı kitabının “Son Söz”, s. 160 adlı bölümde bu durumu anlatırken eksikliği fark eder ve onu itiraf etmekten de çekinmez ve şöyle der:
 “ Ben muzip bir adam olduğum için, şu nokta, virgül, soru işareti, ünlem, noktalı virgül…vs gibi işaretleri “son söz” bölümüne yeterince koymak ve askerî bir komutla: “Herkes yerlerine marş marş!” demek geçiyor içimden. Okuyan herkes istediği yere koysun bu işaretleri diyorum; ama olmuyor.”

Elbette olmuyor Sn. GÜNEYLİ, sizin gibi bir memleket sevdalısı, Türk Dilini imlâsız, noktalamasız bırakırsa memleketi de ordusuz, polissiz, savunmasız bırakmış olmakla eşdeğerde tutmuş demektir; çünkü dil bir milletin aynasıdır. Millet o aynaya bakarak kendini görür. Milletin hafızası dilinin derinliklerinde gizlidir. Türküler, ağıtlar, maniler, ninniler, efsaneler, halk hikâyeleri, fıkralar, bilmeceler bulmacalar bu halkın zekası, bu halkın zengin bilgisinin bir tezahürüdür.
Halk bu aynaya bakınca kendini görür. Bunun için Türkçenin imlâsı da her kişiye göre değişen bir kuralar yumağı olmadığı bir gerçektir. Nasıl ki matematik kurallar, kaideler olmadan hesaplamaları yerine getiremez ise Türkçe de kurallar ve kaideler bir tarafa bırakılarak, imlâ ve noktalaması rafa kaldırılarak gerekli üretimi, zenginliği ve birikimi ortaya koyamaz. Yazı yazanların bu kural ve kaidelere mutlaka dikkat etmeleri ve mutlaka öğrenmeleri gerekmektedir. 


Diğer unsurlar ise bu bir mazeret teşkil etmez. Türk Dilinin kaidelerini bilgisayar denen teknoloji yok etmiyor; ancak onu bu şekilde hoyrat kullanan tashihçiler, yazıları düzeltenlerin yok ettiğini söylemek doğru olur. Bugün bilgisayar dili dilinin kısalttığı ve işaretler yumağı haline getirdiği Türkçeyi bir de yazarlar, şairler eklenirse Türkçenin vay haline!..

Bu düzeltmeleri yapan kişi, her kim olursa olsun affedilemez bir hata yapmış. Sn. GÜNEYLİ’ nin kitabını heba etmiş. Tabii yayıncının da bu konuda çok kabahatli olduğunu söylemek gerekir; çünkü kitap hiçbir tashih(düzeltme)den geçmeden olduğu gibi baskıya sokularak affedilmez bir hata yapılmış.  Şurası bir gerçektir ki kitap güzel Türkçemizin imlâ ve noktalama işaretlerinden yoksun bırakılmış.
EDEBî KİŞİLİĞİ:
Abdidin GÜNEYLİ, şair ve gazeteci, iktisatçı. Özellikle emekli olduktan sonra şiire ağırlık veren şair, daha çok serbest nazmı deniyor. Şiirlerinde günün konularını işleyerek zamana ve gündeme damgasını vurmak istiyor.

Şair, günün yaşananlarından ve zamanının olaylarından etkilenir. Sel, tabii afet, deprem, yangın, büyük yıkımlar, insanları top yekün etkilediği gibi şairi de etkiler. Şair günü yazar. Günün aktüel olaylarını anlatarak şiirinde işleyerek zamana ve damgasını vurur. Geleceğe ışık tutar. Halkının dertleriyle dertlenir. Acılarıyla gamlanır, perişan olur, onu terennüm ederek geleceğe duyurur.  O bir tarihtir. O geçmişin hafızasıdır. O geleceğin kurucusu ve geleceğin kılavuzudur.  O bir yol göstericidir, rehberdir.

Şair, edebiyatçı her zaman diğer insanlardan ve aydınlardan bir adım öncedir. Önde gider. Diğer bütün ilim adamlarıyla kıyaslandığında edebiyatçıların onlardan kat kat önde oldukları bütün bilim adamlarının onayı ile de tasdik edilmiş, müştereken kabul edilmiştir. 

Abdidin GÜNEYLİ de sanatını zirvelere götürmek için bu bilgisini yeteneğini kullanır. Ondan gereğince faydalanmayı ihmal etmez. Onun şiirleri hayatın ta kendisidir. Şiir başlıklarından da anlaşılacağı gibi, o yaşamadan görmeden, izlemeden, gezmeden, açık pencereden seyretmeden yazmaz. Onun kaleminden gerçekler dile gelir. Çekinmesiz, korkusuz ve gerçekleri itiraf etmekte tarafsızdır. Her şey bütün açıklığı ile ancak onun şiirlerinde dile gelmiştir.
“Osmaniye” Şiirinde adeta bir kadasro planı çıkarmıştır. Kroki çizer, haritayla yol gösterir, tarifler yapar Mahallesini, sokağını ve içindeki saygın ve meşhur kişilerin hafızalarda bıraktığı izleri yansıtır. O tam bir etnoğrafya müzesi gibi bizi geçmişe götürür ve geçmişin güzelliklerini yeniden yaşatır ve Osmaniye’yi anlatır:

“Bir Osmaniye vardı,
Bir parke taşlı istasyon caddesi,
Bir de Rauf Bey Mahallesi, Çiftçiler sokağı,
Şalgam ve şam tatlısını saymazsam,
Bir de sen vardın hasretini çektiğim.”

“Bir Adım da Olsa Yürümek Yeter” şiirinde Atatürk’ü anlatır:
“İlkeleri, devrimleri,
Çağlar geçse günceldir.
O DADECE Türk’e değil,
Tüm dünyaya önderdir”  diyerek büyük atayı tarif eder. İlerlemenin, ülke ve dünya için gerekliliğine değinir. Savaşlarda kahraman barışlarda ozan olan bir milletin tek lideri, tek millet olduğumuzdan söz eder.

Şiiri “Tek Milletiz Biz, Bu Vatan Bu Bayrak Bizim” şiirlerinde vatanseverlik duygularının kabardığı, yurt ve millet sevgisinin heyecanlı bir şekilde dile geldiği görülür. “Tek Milletiz Biz” şiirinde söylediği: “Bir nesilden gelen tek milletiz biz”  söyleyişi ile bizi bölmek ve parçalara ayırmak isteyen  gafillere seslenir.
“Bu vatan Bu Bayrak Bizim” şiirinin her beşliğinin sonunda¨”Kanımız, canımız bu vatan bizim” diyerek maksadını açık ve net bir şekilde dillendirir. GÜNEYLİ’yi zamanından çekip almak mümkün değildir. Şair duygu yüklü, zamanın ve çevrenin olaylarını kendi ruhunda yaşayan onu terennüm ederek aklında ve ruhunda esen fırtınaları şiirleştirerek şirini Türkçe, yalın külfetsiz sözcüklerle mısralara aktaran bir gerçek bir şairdir.

GÜNEYLİ, serdengeçtidir. Şiirlerinde kısıtlamalara yer vermez. O ne ise odur. Ne söylemek istiyorsa çekinmeden demek istediklerini ortaya koyar,  mısralaştırır. Her şeyi açık seçik bir şekilde evirip çevirmeden sanatlaştırma, süsleme yapmadan Türkçenin bütün sadeliği, güzelliği ve kolay bir söyleyiş ile ve halk arasında yaşayan Türkçe ile yazar.

ŞİİRLERİNDEN SEÇME ÖRNEKLER:
YAŞANACAK ŞİİRLER
Bütün insanlar yaşayıp yazdığını sandılar 
O aşk kokan şiirleri / kıskandılar 
Oysa yaşamadan yazdığına üzüldün hep 
Yazıp da yaşansaydı hayat 
Beni yazardın 
Sonra 
Sevgiyi dostluğu barışı yazar 
Ayrılığı silerdin sözlükten 

Ama boş ver 
Herkes öyle bilsin kıskansın 
Keyfini sür sen de 
Kıskananların gönlünde 
Yaşamadan yazdığın şiirlerin         
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 34, Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006
(http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=16416)

CANIM GÖZLÜM

Aslı adın gibi güzel yürekle 
Bekliyorum gözüm yolda merakla 
Cehenneme ateş atan kürekle 
Katı yürekleri yak Mersin gözlüm 

Umutlar biterken karanlık yolda 
Yol göster sevdaya ışığı bul da 
Cennete giderken yanına al da 
Katı yürekleri yak Mersin gözlüm 
(http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=16416)
  
KİM BİLİR ?
Benim erken senin hiç gelmediğin 
Bayıltıcı bir Haziran akşamıydı 
Sanat evi bahçesinde ağaç olmuştum ya 

Her şey hazırdı oysa 
Dolapta kırmızı şarap 
Masada güller ve karanfiller 
Güneş bile batmamıştı daha balkonda 
Her şey sana odaklanmıştı anlayacağın 

Ne hayaller kurmuştum 
Güneş batarken tek ses çın diyen 
Kadehlerimizden çıkacak 
Benim özgürlüğüm bitecek 
seninki başlayacaktı 
Hesabını soracaktık sevdalardan 
Kısıtlı yaşamın 

Yasaklara isyan bayrağı açacak 
Gözlerimizle konuşacaktık 
Yıllarca derinden çekilen ahlar oh olacaktı 

Bir biri ardına tükendi düşlerim 
Her şey yarım kaldı 

Öyle yalnız ve sensizim ki şimdi 
Yağmur olmuş bulut gibi darmadağınık 

Zaman her şeyin ilacıdır ya 
herkes öyle söyler
Ben de hayallerimi başka bir 
yaz akşamına erteledim 

Kim bilir belki o zaman gelirsin 
hem de erken
Örtüşür hayâllerimiz o zaman 
Kim bilir.
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 4, Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006
(http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=16416)

Tek Milletiz Biz
Yer yüzünde eşi dahi olmayan 
Yüz yıllardır mavi gözü solmayan 
Düşmanından bir an dahi yılmayan 
Bir ata’ya sahip tek milletiz biz 

Ordusuz savaşa kararı veren 
Dağılan milleti gül gibi deren 
Kurşun yağmuruna göğsünü geren 
Bir ata’ya sahip tek milletiz biz 

Asker dağıtılmış izne salınmış 
Edirne adana mersin alınmış 
Anadolu parça parça bölünmüş 
Vatanı kurtaran tek milletiz biz 
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 154, Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006
(http://www.antoloji.com/siir/sair/sair.asp?sair=16416)

Bir şairi sev de gör, neymiş?
Sevene sevdanın adını sorma 
Bir kez şair sev de gör sevda neymiş 
Şairi sevmenin tadını sorma 
Mecnun’a sırrını sor sevda neymiş 

Sevgi O’nda bitmez uzun süreçtir 
Dizleri yorulur beyni hep dinçtir 
Yaşı yüz olsa da gönlü hep gençtir 
Bir şairi sev de gör sevda neymiş 

Karabiber tarçın her şeyi katar 
Bir yudum sevgiyi dağ gibi yapar 
Girersen gönlüne hep sana tapar 
Bir şairi sev de gör sevda neymiş 

Gözlerinde her ton renkten bulunur 
Dünyanın her derdi ondan sorulur 
Vurgundur yüreği çabuk yorulur 
Bir şairi sev de gör sevda neymiş 

Toplumda hep saygı görür sevilir 
On dakika sohbet eden bayılır 
Yine de tahtası eksik sayılır 
Bir şairi sev de gör sevda neymiş 
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 110, Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006


BÖYLE AKŞAMLAR
Çok rahat oluyorum böyle akşamlar 
Gök yüzünde ay 
Karşımda sen gülüyorsun 
İçimde İlk bahar çiçekleri 

Parmağımın ucunda muhabbet kuşum 
Kanat çırpıyoruz mutluluğa 

Ancak böyle akşamlar unutuyorum 
Yolsuzluk üçgenlerini 
Delik cebimi 
Ayaklarımın ıslaklığını 

Dünyanın yükü sırtımda 
Şair yüreğim dayanmaz 
Böyle akşamlar olmasa 
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 12, Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006

 SAĞLIKLIDIR ÖLMESİNDE SAKINCA YOKTUR

Bilir misin  kalemin gücünü
Yazınca dünyayı
Kırılınca dünyasını değiştirir insanın
Kırınca kalemi hakim
Umut çok az
Zaman dar
Güneş uykudayken gelirler
Bağı çözülür dizlerinin
Betona yığılırsın
Buz gibi
Görevliler girer koluna
Bir şeyler  sorulur/söylenir
Duvar gibi kulakların/tınmaz
Çıkartırlar hücreden
Ve kurtulursun işkenceden

 Rapor yazılır
Ahmet oğlu Mehmet
Sağlıklıdır
Ölmesinde sakınca yoktur
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 12, Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006


KIRGINIM
Ne yılbaşı ne bayramda aradın 
Yüreğim yaralı sana kırgınım, 
Merhaba, hoş geldin bile demedin 
Yüreğim yaralı sana kırgınım. 
Yaşanmış yılları saymadın mı hiç 
Anılar olmadan yaşamak çok güç 
Sevdayı sürgüne mahkum etmek suç 
Yüreğim yaralı sana kırgınım. 

Kanatlanıp kuşlar gibi uçacak 
Bir gün yeni sevdan burdan göçecek 
Bahar gelse umut açsa da çiçek 
Yüreğim yaralı sana kırgınım. 

Umut yüklü olsa papatya falı 
Düştü yana kollar tutmuyor dalı 
Dostlar toplanıp da açsalar yolu 
Yüreğim yaralı sana kırgınım. 
(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var” s. 126, Koliden Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic.Ltd.Şti. Camii şerif Mh.5210 Sk.No:13/C , Mersin I. Baskı., 2006 )

ESKİ GÜNLER
Biz de bir zamanlar çocuktuk 
O günleri ne de çabuk unuttuk. 
Yamalı kısa pantolon 
Yalın ayak, başı kabak 
Simit sattığımız 
O günleri nasıl unuttuk. 

Umuda yolculuk çamurlu yolda 
Bata çıka yürürdük ya birerli kolda 
Ne oyunlar oynardık evde okulda 
Harika o günleri nasıl unuttuk 

Turunçtan top yapıp, topraktan kale 
Futbol oynadığımız günleri nasıl unuttuk 
İnci gibi portakal çiçeklerini 
Kolye diye taktığımızı nasıl unuttuk. 

Elimizde bavul gibi tahta çanta 
Ayağımızda ham deriden bir çarık 
Ne özel araba ne servis 
Düşünürsek o eski günleri 
Yine de özleriz. 

HATIRSIZ KAHVE
Bir kahvenin 
Kırk yıl hatırı vardır. 
Dostlar eskiden 
Hal hatır sorardı. 
Savaşlar başladı 
Dünya karardı 
Ne kahvede hatır 
Ne dostluk kaldı

Gülüm benim
Yeni çiçeğe durmuş 
Tomurcuk gül gibisin. 
Seni sevdiğimi eller ne bilsin. 
Kötü gözle bakan gözler kör olsun. 
Vuran eller kırılsın. 
Papatyam, kır çiçeğim, 
Benim gülümsün. 

UMUT TARLASI
Kurusa dalların düşse yaprağın 
Umut tarlasında varsa toprağın 
Gökyüzünde bulut olsa ortağın 
Yağmur imdadına yetişmeyecek. 

Kuruyup dalların düşünceye dek 
Gitti o bir daha hiç dönmeyecek 
Umut tarlasına ne ekersen ek 
Yağmur imdadına yetişmeyecek. 

YETER ARTIK
Yolları sel aldı kar kış kapladı 
Gelmez sana tanrı diye taptığın 
Gözlerin yollara takılı kaldı 
Yeter artık her gün fala baktığın 
Yeter artık her gün beni yaktığın. 
Fallar nasıl olsa yalan çıkacak 
Boş kalan yüreğin faldan bıkacak 
Uzanıp elini bir el sıkacak 
Yeter artık her gün fala baktığın 
Yeter artık her gün beni yaktığın. 

Gel tut ellerimi yat dizlerime 
Baharı bekleme bak gözlerime 
Sevdalar saklanmış son sözlerime 
Yeter artık her gün fala baktığın 
Yeter artık her gün beni yaktığın

 HAKKINDA BASINDA ÇIKAN HABERLERDEN BİRKAÇI:
 “MUĞLA –İHA, Fetullah  DAĞLI
 Fethiye'nin Ölüdeniz beldesine bir programa katılmak üzere gelen şair Abidin Güneyli, 4 santimetre büyüklüğündeki şiir kitaplarının ikincisini burada tanıttı.
  4 cm. genişliğinde, 6 cm.  boyunda çıkardığı kitaplarla Türkiye'de bir ilki gerçekleştirdiğini söyleyen Şair Abidin Güneyli, son şiir kitabı 'Topsuz İğne'yi Ölüdeniz'de tanıttı. 
Mersin Şairler Derneği'nin (MEŞAD) Başkanı olan Güneyli, şiirlerini tanıtmak ve dikkat çekmek için böyle bir fikir bulduğunu söyledi.
Şairin şiirlerini okurlarına ulaştırmak için ne söylediği kadar, nasıl söylediğine de önem vermesi gerektiğini anlatan Abidin Güneyli, şöyle konuştu:

"Şiirlerimi hiçbir eksiltme ya da değiştirmeye tabi tutmadan aynı uzunlukta bu kitaplara koyuyorum. Bu şekilde hem farklı olmayı hem de dikkat çekmeyi başarıyorum. Önceki şiir kitabım "Pamuklu Şeker'de aynı ebatlardaydı. Bu kitabımı da 4'e 6 santimetre boyunda çıkardım. İnsanlar istedikleri yere kolayca taşıyabilir ve orada şiirlerimi okuyabilirler." 

Ölüdeniz'in kıyısında tanıttığı küçük şiir kitabından bazı şiirleri okuyan Güneyli, kitabının
 orijinal olması kadar, şiirlerine de ilgi gösterilmesinden memnun oldu.”
                                                                                                             
GÜNEYLİ ŞİİRİNDE   “BEKLEYİŞ” TEMASI 
                                                 R.Mithat YILMAZ
        Bugünkü yazımızda Abidin GÜNEYLİ’nin Sonbahara Çeyrek Var adlı eserindeki 104 şiirde bir bekleyiş-tema taraması yapacağız. 
        Bekleme’nin birçok çeşidi vardır. Ne demişti Necip Fazıl:
        “Ne hasta bekler sabahı 
        Ne taze ölüyü mezar, 
        Ne de şeytan bir günahı 
        Seni beklediğim kadar.
        Her insanın bir beklentisi, bir beklediği vardır ayrıca. Her insanın bir Godoth’su. Büyük şairin buradaki “sen”den kastı kimdir, nedir bilemeyiz; fakat Sonbahara Çeyrek Var’daki şiirlerinde Abidin          GÜNEYLİ’nin beklediği daha çok sevgili’dir; 
        Mevsimleri birbirine ekledim 
        Gece gündüz yollarını bekledim 
        Günahını omzuma yükledim 
        Sonbahara çeyrek kaldı ne desem 
        Bir haziran akşamıdır. Kavilleştikleri yere şair erkence gider; lakin o hiç gelmez. Beklemekten ağaç olur şairimiz. En sonunda ise; “Ben de hayallerimi başka bir yaz akşamına erteledim” diyerek savuşur gider. 
        Gelmese de, gelmeyecek olsa da beklemelerin en güzeli sevgiliyi beklemektir sanırım. Onu beklerken zaman güzelleşir; öyle diyor Yahya AKENGİN; 
        “Ey güzel gün, bekleyişe adanmış gün.” 
        Onu beklerken mekân güzelleşir; öyle diyor Abidin GÜNEYLİ; 
        “Kış çamurdan 
        Yaz sıcaktan ve tozdan 
        Yürümek zordu; ama 
        Sokaklar ne güzeldi seni beklerken” 
        Bir de GÜNEYLİ’nin Randevu şiiri vardır. Şairin hayâlinde kurguladığı bir bekleyiş senaryosu gibidir bu şiir; çünkü gözü yollardadır hep; “Bekliyorum gözüm yolda merakla” demesi bundandır.

Bir arayış, bir açlık içindedir; 
         “Gözlerimi yola diktim bekledim 
         ………………… 
        Bir yudum sevgiye açım, nerdesin” 
        Yaş kemale ermiştir; fakat ne âşığın beklemesi bitmiştir, ne de beklenilen çıkıp gelmiştir; 

        “Göz yollarda aşk beklerken 
        Yorgun düştü yürek erken 
        Ak düşmesin saça derken 
        Yaş kemale erdi bile” 
        “Sevgi Reçetesi” şiirinde şöyle der bir gün; 
        “Hastayım yolunu bekler özlerim 
         Ne parada ne de pulda gözlerim 
         Her an duygulanır dalar gözlerim 
         Doktor reçetene biraz sevgi yaz.” 
         Doktor reçeteye “sevgi” yazmış olsa da kâr etmemiş olmalı ki bir başka gün aynı isteğini tekrarlamak gereğini duyar; 
        “Ne parada ne puldadır gözlerim 
          Hastayım yolunu bekler özlerim 
          Her an duygulanır dolar gözlerim 
         Doktor reçetene sevgi yazsana” 
         Belli ki doktor ocağından bir çare bulamayan şairimiz bu defa da falcı kucağına düşmüştür. Yalvarıp yakarırcasına neler der bakın; 
         “Hasretim ateşim sönecek mi ki 
          Gitti o bir daha dönecek mi ki 
          Yüreğin acısı dinecek mi ki 
          İyi şeyler söyle söyle be falcı” 

          Kendi kendisini teselli eder bir mısraında; “Günü gelir ben de bir gün gülerim” bekleyişine kapılır beklentisini duaya dönüştürür başka bir yerde; “Sevdiğine kavuşursun inşallah” der. Oysa Faruk Nafiz ne demişti; “Bekleyenim olsa da kavuşmasam.” 
          Bekleyen bekleyenin derdinden anlar olmalı ki 69. sayfada limanda yol gözleyen birine ufuktaki yelkenli müjdesini verirken buluruz onu. 109. sayfada ise onu bir anlamda bekleye bekleye beklemelere alıştığını ifade eder bir ruh haletinde yakalarız; 
“Bilmediğim yola gittim yoruldum 
Bekleye bekleye ben de duruldum” 
          Zaman zaman şairimizi başkalarının beklentilerini dile getirirken de gördüğümüz olur; 
“Yollarını bekledi kurban kesti hayrına 
Acılara dayandı taşlar bastı bağrına” 
           Bir de bakarsınız vuslat demindedir; sevgilinin kulağına muştular sunmaktadır; 
“İşte yine baş başayız 
Bekle gör ne günler yaşayacağız” 
Sonra yine sitem, yine kırgınlık; beklentisi boşa çıkmıştır; 
“Bu sene bayramda niçin gelmedin 
Yüreğim yaralı kırgınım sana” 
          Bayramda dahi sevgiliyi ayağına bekleyen âşığa sormazlar mı fakat; “Sen niye ona gitmedin?” Nurullah Genç de öyle demişti; 
“gelmedin; son hayal de yanıp yanıp kül oldu 
………………………… 
Gelmedin; yıldırımlar düştü hülyalarıma 
Nasıl kıydın be zâlim, musum rüyalarıma 
Sana doğru her adım neden hep ölüm sunar 
Seni her andığımda, renk solar, edsen yanar” 
“Ölüm” mü dedi şair? 
       Abidin GÜNEYLİ’de, ölüme “bekle” diyen şairlerdendir çünkü. Yaşamaya sebepleri, ölmemeye mazeretleri vardır çünkü. “Ölüm kısa günde beni bekleme” der; yani “yakın günde/tez zamanda.” 
“Ellerimde nasır daha duruyor 
Gözlerimin yaşı yeni kuruyor 
Neden hep Azrail beni soruyor 
Boş bir zamanımda gelirim inan” 
Ölüme boş zaman bulamayacağını o da bilmektedir aslında. Amacı Azrail’i başından savmaktır şimdilik. Söz verdiği iki bin yüz beş yılı kışında da diyeceği; “Yapacağım işlerim daha çok inan”dan başkası olmayacaktır şüphesiz. 
        Güneyli’nin “Sonbahara Çeyrek Var” sözü bir teselli mi, teslimiyet mi pek bilmesek de Bekir Oğuzbaşaran’ın, “ölüm işleri yüzüstü bırakış değil mi” tespiti yerindedir. Hayat dediğin, işleri yüzüstü bırakış anını beklemekten öte nedir ki zaten? Dünya durağında ölümü bekleyenleriz hepimiz. Tanpınar’ın dediği de bu; 
“Beklersin köşende sessiz ve yorgun 
Siyah atlarını son yolculuğun.”

(Üstten: Abidin GÜNEYLİ, Kerim ÖZBEKLER, Ahmet CANBABA)
            Abidin GÜNEYLİ,  Ölü Deniz’de,  Mini Şiir Kitaplarını Tanıtırken 

BASILI ESERLERİ:
1) GÜNEYLİ, Abidin. “Kırk Bahar Geldi Geçti”, I Baskı, (ŞİİR),  Zemin Matbaası, Adana,  Hakan Ofset, 1992,  (II. Baskı 1993)
2) GÜNEYLİ, Abidin.”Beş Bahar Daha Geçti”, (ŞİİR), Gül Dikeni Yayınları, Yayınları, Demircioğlu Matbacılık, Ankara 2005
3) GÜNEYLİ, Abidin.” Elma Şekeri”, (Mini Şiir), Gül Dikeni Yayınları, Ankara 1994,  
4) GÜNEYLİ, Abidin.”Topsuz İğne”,  (Mini Şiir), II. Baskı, Gül Dikeni Yayınları, Ankara 1995,  
5) GÜNEYLİ, Abidin.”Pamuklu Şeker”, (Mini ŞİİR), II. Baskı, Gül Dikeni Yayınları, Ankara, 1995
6) GÜNEYLİ, Abidin. “Kırk Beş Bahar Geldi Geçti”, (ŞİİR), Gül Dikeni Yayınları, Ankara 2005
7) G(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var”, (ŞİİR), 1994,  Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Camii şerif Mh. 5210 Sk. No:13/C , Mersin I. Baskı, 2006

FAYDALANILAN KAYNAKLAR:
1) GÜNEYLİ, Abidin. “Kırk Bahar Geldi Geçti”, I Baskı, (ŞİİR),  Zemin Matbaası, Adana,  Hakan Ofset, 1992,  (II. Baskı 1993)
2) GÜNEYLİ, Abidin.”Beş Bahar Daha Geçti”, (ŞİİR), Gül Dikeni Yayınları, Yayınları, Demircioğlu Matbacılık, Ankara 2005
3) GÜNEYLİ, Abidin.” Elma Şekeri”, (Mini Şiir), Gül Dikeni Yayınları, Ankara 1994, 
4) GÜNEYLİ, Abidin.”Topsuz İğne”,  (Mini Şiir), II. Baskı, Gül Dikeni Yayınları, Ankara 1995, 
5) GÜNEYLİ, Abidin.”Pamuklu Şeker”, (Mini ŞİİR), II. Baskı, Gül Dikeni Yayınları, Ankara, 1995
6) GÜNEYLİ, Abidin. “Kırk Beş Bahar Geldi Geçti”, (ŞİİR), Gül Dikeni Yayınları, Ankara 2005
7) G(GÜNEYLİ, Abidin. “Sonbahara Çeyrek Var”, (ŞİİR), 1994,  Koliden  Yayıncılık ve Matbaacılık San. ve Tic. Ltd. Şti. Camii şerif Mh. 5210 Sk. No:13/C , Mersin I. Baskı, 2006




Antalya, Belediye Önünde, Abidin GÜNEYLİ, Abdullah Çağrı ELGÜN






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder