28 Kasım 2022 Pazartesi

SONGÜL DÜNDAR’IN KİTABI “BİZİM ELLER”; Abdullah Çağrı ELGÜN

SONGÜL DÜNDAR’IN KİTABI “BİZİM ELLER”                                                                                       Abdullah Çağrı ELGÜN

ARAŞTIRMACI, GAZETECİ, ŞAİR ve YAZAR SONGÜL DÜNDAR:

Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR, 1955 yılında Kars’ın Dikme Köyü’nde doğdu.

İlkokulu köyünde, Ortaokulu ve Liseyi: Kars, Cilavuz Köy Enstitüsünün alt basamağı olan Kazım Karabekir İlk Öğretmen Okulu’nda bitirdi. Kazım Karabekir İlk Öğretmen Okulu’ndaki başarısı sebebiyle, Ankara Yüksek Öğretmen Okulunda okutulmak üzere seçilen başarılı mezunlar arasına girdi.

Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi Kimya Bölümünden “Kimya Öğretmeni” olarak mezun oldu. Öğretmenlik sonrasında yine Ankara Üniversitesi Kimya Yüksek Mühendisliği Bölümünü bitirerek “Kimya Yüksek Mühendisi” olarak mezun oldu. İlerleyen yıllarda “Adalet Yüksek Okulunu da bitiren Songül DÜNDAR, öğretmenlik mesleğinde karar kıldığından “Kimya Öğretmeni” olarak meslek hayatına devam etti.

Songül DÜNDAR’ın, ilk görev yeri, Ankara Hasanoğlan Öğretmen Okulu’dur.  Daha sonra Ankara Mustafa Kemâl Lisesi’nde, Kimya Öğretmeni olarak çalıştı. Daha sonra Ankara Ayrancı Lisesi’ne Kimya Öğretmeni olarak atanan sanatçı, burada uzun yıllar görev yaptıktan sonra, yine buradan “Öğretmen” olarak emekli oldu.

Songül DÜNDAR, bir müddet mesleğini dershanelerde öğretmen olarak sürdürmüştür. Bugün: Roman, hikâye, araştırma, inceleme ve derlemeler ile çeşitli gazetelerde aktüel yazılar ve birçok yerde konferanslar vererek, yazdıkları kitapları, çeşitli kitap fuarlarında tanıtıp, imzalayarak sürdürmektedir.

Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR, kendi branşında sayısız başarılara imza atmaya devam ediyor. Çeşitli halk kültürü programları, halk kültürü dergileri ve kitaplarına da danışmanlık yapıyor.

Evli ve iki çocuk annesi olan araştırmacı, gazeteci Songül DÜNDAR’ın eşi Âşık Selâhettin DÜNDAR da kendisi gibi aynı branşta, Mühendis olmasına rağmen, o da “Öğretmenlik” mesleğinde karar kılmıştır. Her iki sanatçı da “Öğretmenlik” mesleğinden emekli olarak, hayatlarını okuma, yazma ve araştırmaya adamış, sanatçılar olarak sürdürmektedirler.

“BİZİM ELLER” ŞİİRLERİNİ SÖYLEYEN, ÂŞIK DÜNDAR KİMDİR?

Âşık Selâhettin Dündar: Öğretmen, Bestekâr, Halk Ozanı, Araştırmacı ve Yazar kimliği ile Terekemeler’in ileri gelenlerinden ve araştırmacı, gazeteci yazar Songül DÜNDAR’ın da eşidir.

Selâhettin DÜNDAR, adına Borçalı’da Köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunudur. 1946 yılında Kars’ın Merkez, Dikme Köyünde doğuyor.

Âşık Selâhettin DÜNDAR İlkokulu doğduğu köyde; ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsünün Fen Bölümünden mezun oluyor. Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendisliği Bölümünü bitiriyor.

Mühendis olarak mezun olmasına rağmen, öğretmenlik mesleğinde karar kılan Halk Âşığı DÜNDAR, yurdun çeşitli yerlerinde, otuz yıl (30) boyunca öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan Halk Ozanı Âşık Selâhettin DÜNDAR’ın, EZGİ adında bir kızı ve OZAN adında bir oğlu bulunuyor. Âşık Selâhettin DÜNDAR:

“Bana Kültürünü Anlat, Sana Secereni Söyleyeyim.” Demiştir.

Dedesi, Hacı Kara İsa da bir Terekeme şairi olan Âşık Selâhettin DÜNDAR, henüz ortaokul sıralarında şiir yazmaya, lise yıllarında da saz çalmaya başladı. Daha önceki yazdıklarını, deneme şiirleri olarak nitelendiren DÜNDAR’ın ilk kayda değer şiiri, 1972 tarihini taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin, müziğini de kendi yapan Halk Âşığı Selâheddin DÜNDAR’ı, ilk defa, Sazı, Sözü ve Sesiyle 1937 yılında, bir radyodan dinliyoruz.

1974 yılında ilk televizyon programını gerçekleştiriyor.  Bundan sonra DÜNDAR’ı, Sazı, Sözü ve Sesiyle, yine radyo ve televizyonlarda sık sık dinlemekte ve görmekteyiz. 

Âşıklık geleneğinin, tüm dallarını, başarı ile sürdüren Âşık Selâhettin DÜNDAR’a, yurt içi ve yurt dışı, festival ve programlarda da rastlıyoruz.

Türkiye’yi karış karış dolaşmıştır. Âşık Selâhettin DÜNDAR, Kültür Bakanlığının da kadrolu âşıklarındandır.  Çok sayıda şiir, deyişler ve halk müziğinin değişik makamlarında besteleri bulunmaktadır.

Ödülleri, Takdir Teşekkür ve Plaketlerin de sahibidir.  

Âşık Selâhettin DÜNDAR, 1991 yılında Kültür Bakanlığının yurt çapında açmış olduğu: “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir yarışmasında, birincilik ödülü aldı. Bir başka çalışması ise  DÜNDAR’ı, Türk Folklor Kurumunun, Özel Şeref Ödülü ile onurlandırıyor…

Sosyal yönden oldukça faal olan Âşık Selâhettin DÜNDAR: Demokratik kurum ve kuruluşların bizzat içinde yer alıyor. Bu kurumların bizzat kuruculuğunu üstlendiği gibi etkin çalışmalarında da bulunup yönetimlerinde görev aldığını görüyoruz.  

MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği”nin ilk kuruluşuna yine Âşık Selâhettin DÜNDAR imza atıyor.

Ozanlar Vakfı Yönetiminde yer alıyor. Kars Dikme Köyü, Kültür Derneği’nin kuruculuğunu ve aynı zamanda başkanlığını üstleniyor.

1997-1998 yıllarında, Kars Kültür Festivalleri düzenliyor. 

Âşık İslâm ERDENER, Anma Gününü organize ediyor. Bu etkinliklerin komitesinde yer alıyor. Âşık Selâhettin DÜNDAR, aynı zamanda bir araştırmacı, şair, bestekâr, yazar ve gazetecidir. Yakın tarihte yayınlanacak olan, iki adet araştırma ve inceleme kitabı, basılmayı beklemektedir…

Kars “Ölçek” Gazetesinde “Gurbet Selamı” adıyla köşe yazarlığını devam ettirmektedir.

“Halay Dergisi”ni kurarak, bu derginin uzun yıllar, yayın yönetmenliğini sürdürüyor. Eğitim ve Kültür ağırlıklı “Menekşe Dergisi”nin kurucusu ve yayın yönetmenliğini yapıyor.

Selâhettin DÜNDAR’ın Fizik Dersi ile ilgili bir kitabı da yayınlanmıştır. Bunun dışında, ozanlığı ile ilgili olarak “BAŞAK”, “BAĞDAŞ” ve “ÇUVAL” adını taşıyan üç şiir kitabı yayınlanmıştır. Kültür Bakanlığı Arşivlerinde şiirleri ve TRT Arşivlerinde ses bantları mevcuttur.  Selâhettin DÜNDAR’ın dört adet kaseti, piyasalarda satışa sunulmuş bulunmaktadır.

Alet çalıp parmakları ile tellere dokunmaya mandolinle başlan Âşık Selâhettin DÜNDAR Bağlama, Tar ve Koşasaz adını verdiği, birleşik sazı, maharetle konuşturmayı başarmıştır. Saz sözden sonra bestenin de ustası ve üstadı olmuştur…

Âşık Selâhettin DÜNDAR, Terekeme-Azeri, Anadolu Ağızları, tarzındaki deyişlerini Koşasaz, Tar eşliğinde, büyük bir maharet, hüner ve kendine has uslûpla, seslendirmekte ve yorumlamaktadır. 

ÂŞIK SELÂHETTİN DÜNDAR’IN, BİZİM ELLER” ŞİİRLERİNİ DERLEYEN, ARAŞTIRMACI, GAZETECİ, ŞAİR ve YAZAR SONGÜL DÜNDAR HAKKINDA:

Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR, eşi, Âşık Selâhettin DÜNDAR’dan derlediği sağa sola dağılmış, dergi ve bazı kitap sayfalarında gizlenip kalmış, en eski (1975-1917) kırk (40) yıllık, hatta, daha eski şiirlerini, derleyip toparlayarak bir araya getiriyor. Bu şiirler şu ana başlıklar altında toparlıyor:

1.      Toplumsal ve Felsefî Şiirler (s.27-s.140)

2.      Sevda Şiirleri (s.143-s.154)

3.      Divan, Hece Sayılı Şiirle (s.157-s.167)

4.      Destanlar (s.174-204)

Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR: Bir Araştırma ve Derleme olarak ortaya koyuyor. Eşi, Âşık Selehâddin DÜNDAR’a ait en eski şiirlerin kaybolup gitmesine gönlü razı olmuyor. Türk Diline, Türk Edebiyat Tarihine ve güzel Türkçemize kazandırmak maksadıyla çeşitli yerlerden topluyor. Bir araya getirip tasnif ediyor.  Derleyip düzenleyerek yayınlıyor…

En eskisi: (1975- Sevda Şiirleri: “Bağa Hasret Bülbül”, “s.127) ile başlayıp en yenisinin tarihi ise: (2017- (“Destanlar” bölümünde belirtilmiş olan: “Mustafa Kemal Destanı”, s.171-173’ e kadar yazılmış olan şiirleridir…  

Âşık Selehâddin DÜNDAR: Âşık Edebiyatı türlerinin hemen hepsini deniyor; fakat sonunda Türk Edebiyatının en verimli ve en işlek ürünleri, âşık edebiyatının en meşhur ve hoş söyleyişine sahip türlerinden olan “Koşma” da karar kılıyor. Âşığın bir bütün olarak: “Başak”, “Bağdaş”, “Çuval” ve ayrıca eşi Songül DÜNDAR’ın derlediği: “Bizim Eller” adlı şiirlerini incelediğimizde görüyoruz ki en başarılı olduğu edebiyat türü “Koşmalar”dır.

Halk Edebiyatında Halk Âşıkları ve Sofilerin Tekkelerde söylediği: Koşma, İlahî, Nefes, Deme, Nutuk, Devriye, Şathiye tarzı daha açık ve daha sade Türkçe ile söylenmiş şiirlerdir.  Bu sade ve açık Türkçe Şiirler devam ederken, birdenbire başlayan, bu Acem ve Fars tesiri İslâm Uygarlığının ağır baskısı altında, bu rüzgârı Dinin ve Tasavvuffun da tesirleriyle “Saray Dili” olarak yaygınlaştırıyor. Özellikle de Yavuz Sultan Selim DönemindeHilâfet” ile birlikte Arap ve Fars Yurtlarından getirilen 2000 Âlim, Ulemâ ve Mollaların da tesiriyle: Arapça ve Farsça konuşulmaya başlanıyor.

Sarayda (Enderun) on dört, on altı (14-16) yıl ve çok özel eğitim verilerek Müslümanlaştırılıp, yetiştirilen “Sırp, Hırvat, Arnavut, Bulgarlar”dan Devşirilen Çocuklar, “Enderun Mektebi”nden mezun oluyorlar. Enderundan yetişen, bir kısım sanatçıların da Osmanlı Sarayında göze girebilmek, para ve mevki kapabilmek için bir yarış başlayınca, Osmanlı Türkçesi ile şiir söylemek modası, ağır basıyor. (1220-1237) ünlü Türk Mutasavvıfı Mevlânâ Celâleddin hiç Türkçe eser yazmamış olduğunu görüyoruz. Böyle olsa bile Türklüğünden vazgeçmiyerek:   “Aslem Türk’est eğerçi Hindî  migûyem.” (Hint’çe söylüyorsam da aslım Türk’tür!..) demiştir.

Devrin Modası ve rüzgârına kapılanlar, Saray’a davet edilerek, Sarayda düzenlenen etkinliklere katılıyorlar. Saray’ın sanatçıları, söyledikleri şiirleri Saray Erkanının beğenisine sunarken karşılığında Padişah, Vezir ve Saray Erkanı tarafından taltif edilip: Makam mevki, toprak ve para ile ödüllendiriliyorlar... Ödülleri duyan koşuyor. Bir kısım şair ve sanatçılar da beğenilip, takdir ve taltif edilip, makam ve mevkilerde yükselebilmek adına, Arapça, Farsça, Osmanlıcaya yöneliyor.

Saraydaki bu etkinliklerde “Gazel, Kaside Musammat, Naat” türünde şiirler okuyup, söyleyenler çoğalıyor. Göze girmeğe, makam ve mevki kapma modası başlayınca şair ve aşıklar da boş durmuyor… Bu şekilde Türkçe başkalaşarak, anlaşılması halkça (avam) daha zor olan Osmanlıca modası gelişiyor…

Tanzimat Edebiyatı ile başlayan millîleşme, asla dönüş dilde sadeleşemeye ışık tutsa da bu uzun yıllar alıyor… Saray dilinin rağbet görmesi ve bu dili kullananların ödüllendirilmeleri, Halk Âşıklarının da Osmanlıcaya yönelmesine sebep oluyor. Âşık Mesihî bir şiirinde bu durumu şöyle anlatmaktadır:

“Gökten insen sana yer yok!

Yürü var gel, ya Arap’tan ya Acem’den!..” diyerek Saray’da ve Devlette, Türk’e ve Türkçeye yer kalmamış olduğunu bu beyiti hem çok güzel anlatıyor hem de geleceğe durumu açık eyleyen bir delil ve senet bırakıyor…   

Âşık Mesihî gibi birkaç âşık buna karşı gelse de Arapça-Farsca terkiplerden oluşmuş Osmanlıca Türkçesi ile şiir söyleme modasına olanca hızıyla ve büyük bir rağbet görerek yayılıyor. Böylece Halk şiiri ile Divan şiirleri arasında bir müştereklik doğuyor. Bu uzun zaman sürüyor…  

“Halk Edebiyatı ve Divan Edebiyatı Müşterekleri” ile Divan ve Halk Edebiyatı sanatçıları (Âşıklar), birbirlerine özeniyor ve  ve Paşaların, Vezirlerin,. Divan Şairleri ve Halk Âşıklarının, Halk Edebiyatında söylenen “Türkü, Mânî, Ninni, Ağıt; Koşma: Semâi, Varsağı, Güzelleme, Taşlama türleri; Tanzimat Edebiyatı Döneminde de deneniyor. Ziya Paşa’nın Türk Dilinde sadeliği savunduğu ve şiirleriyle örnek verdiği, halk arasında söylenen: “Üçleme, Kayabaşı, Deyiş” türleri bir müddet deneniyor.

Tanzimat ile başlayıp Öze Dönüş Dönemlerinden önce yazılmış Divan ve Halk Edebiyatlarının Müşterekleri arasında yer alan Türküler: Kalenderi, Satranç, Vezn i Âher, Divan, Selis, Semâî” gibi türlerin etkisi Cumhuriyet Dönemi Edebiyatçılarımıza kadar yansımış! Az sayıda da olsa bugüne kadar tesir etmiş olduğunu günümüz Âşığı Selehâttin DÜNDAR’ın yazıp söylediği şiirlerde de görüyoruz…

Âşık DÜNDAR’ın o dönemleri hatırlatan, eskimiş ve çok çok gerilerde kalmış “Divan Tarzı” Gazel, Kaside, Musammat,..vb. türü şiirler yazmış olması, onun maharetini gösterse de Türkçemize ve Türk diline bir şey katmıyor…

Türk Atalar lügatinde konuyla ilgili birçok söz vardır ki: “Eski eski olduğu için değil kötü olursa atılır. Yeni de yeni olduğu için değil, iyi olursa alınır.Âşık Selehâddin DÜNDAR’da geçmiş yıllarda Osmanlıcadan kalma, Divan Edebiyatı tarzı Halk Türkülerinde görülen: Kalenderi, Satranç, Vezn i Âher, Divan, Selis, Semâî” gibi türleri denemiş ve ilgili şiirler yazmış olması, onun maharet sergilemek ve yüksek tahsilli bir Halk Âşığı olduğunu göstermesinden ileri gelmektedir; fakat yine de eski diyerek değil söylenişi zor; Arapça ve Farsça kelimelerle örüldüğü sebebiyle atılmış türlerin, diriltilme çabaları, boşuna emekten ibarettir…

Dilimize Arapça ve Farsçadan geçerek uzun yıllar bırakmağa çalıştığımız; fakat tesiri günümüze kadar işleyen zor ve ağdalı söyleyişi ile Türkçeyi kullanışı engellemiş bu edebiyat türlerinin artık geçmişte kalmıştır. Günümüzdeki Halk Âşıklarının bu edebiyat türlerini kolay ve ustalıkla: “Saz, Tar, Cura, Koşasaz” ile söyleyeceği söz değildir.  Hele hele, her eline: “Bağlama, Saz, Tar, Cura, Koşasaz” alan yiğitin, âşığın “Saz, Söz, Musiki”yi birleştirip, bu şiirleri söyleme harcı hiç değildir… Zordur, söylenmesi güçtür; fakat hoşumuza gitmese de Âşık Selehâttin DÜNDAR bunu da başarıyor…

Türk Edebiyatı bölümlerinden olan Divan Edebiyatı genel olarak: “Kalenderi, Satranç, Vezn i Âher, Divan, Selis, Semâî” türlerinde denemeler yapmış olduğunu ibretle görüyoruz… Her ne kadar çok çok başarılı olmazsa da bu şiir de de “varım” dediğini göstermiştir. Bununla birlikte Âşık DÜNDAR’ın aydın ve yüksek tahsilli âşıklar katagorisinde yer alıyor olması sebebiyle şahsen, eskiyi diriltme yeniden geriye dönme çabası, olarak algılamadığımı; ancak bir maharet sergilemek adına dahi olsa, eskiyi tekrarı, geriye dönüşü, hoş bulmadığımı söylemeliyim… Halk arasında söylenen şu söz çok meşhurdur: “Eskiye rağbet olsa, bit pazarına nur yağardı!..”

Âşık Selâhettin DÜNDAR’ın en eski yaklaşık; kırk, kırk üç (40-43) yıllık şiirleri: “Bizim Eller” i derleyen Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR bu kitabında, Âşık DÜNDAR’ın yaklaşık olarak yüz otuz (130) şiirini topluyor. Bu 1975 yılından itibaren aralıklarla çeşitli yerle kalmış olan eser, derlenip toparlanarak, okuyucusuna sunuluyor.

Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR, “Bizim Eller” adlı “Derleme” kitabını çeşitli zorluklarla tozlu raflardan alıp, kıyıda köşede kalmış şiirlerin, kimilerini dergi sayfalarından kimilerini tozlu raflar arasından araştırıp bularak, ortaya çıkarıp alıyor

Songül DÜNDAR: “Bizim Eller” adlı “Derleme” kitabında:

16’lı Hece Divan 1 Adet Şiir

15’li Hece Divan-Sicilleme Şiir 1 Adet Şiir

15’li Hece Divan-Muhannes-Beş Mısra, 6 Adet Şiir

14’lü Hece Çift Sevi-Cinaslı Divan (Çengelli Türkü) 4 Adet Şiir

11’li Hece 78 Adet Şiir

10’lu Hece 1 Adet Şiir

  8’li Hece 39 Adet Şiiri, tespit ederek kitabına aktarmış olduğunu görüyoruz.

Halk şiirinde aruz ölçüsüyle düzenlenmiş şiirler de vardır. Bunlar Divan Edebiyatının Halk Edebiyatından etkilenmiş olması sonucunda ortaya çıkmış, müşterek ürünlerdir. Kısaca Halk ve Divan Edebiyatlarının Müştereklerinin ürünleridirler… Halk Edebiyatında bu tür Nazım Biçimlerinin adları da şöyledir:     

Divan

Selis

Semâî  (Hece ile yazılanların yanında, Aruz Vezni ile yazılan Semâîler de vardır.)

Kalenderî

Satranç

Vezn-i Âher, olarak geçmektedir.

Divan: Aruz Ölçüsünün: "Fâilâtün Fâilâtün Fâilâtün Fâilün" kalıbıyla söylenmektedir. Ayaklı (Yedekli) Divan Biçimi de vardır. Divanın gazel biçiminde düzenlenmiş olanlarında her mısraın altına: “Fâilatün Fâilün” kalıp parçalarının ilâvesi gerekir.  Bu tür Nazım Türü çoğu kez “Aruz Vezni”ni en iyi şekilde kullanarak: “Hece Vezni” ile bağdaştırmıştır. Aruz Veznini: “Medsiz, İmâlesiz, Medli İmalasiz” kısaca “Aruz Kusurları” olmadan yazabilen Türk Edebiyatın usta üç şairinin, buna “Türk Kalıbı” adını verecek derecede maharet gösterdiklerini görürüz. Bunlar: “Mehmet Âkif ERSOY, Yahya Kemal BEYATLI, Ahmet Haşim” adlı sanatçılarımızdır.

“Divanlar”: Gazel, Murabba, Muhammes, Müseddes ve Musammat Nazım Biçimlerinde söylenebilmektedir.

Dörtlüklerden oluşan ve Halk Edebiyatında, Halk Âşıklarının bir ezgi ve besteyle: “Saz, Söz, Musiki”yi birleştirerek, çalıp söylediği “Divanların” Kafiye Diziliş Şeması aşağıdaki gibidir:

1)-a,-a,-b,-a

2)-c,-c,-c,-a

3)-ç,-ç,-ç,-a

Âşık Selâhettin DÜNDAR’ın yazdığı “Divan” Örneği:

MÜMKÜN DEĞİL!

Cahilin meşk kapısından, geçmesi mümkün değil!     -a

Nefsine gem vurmayanın, ermesi mümkün değil!      -a

Kalp gözü açık olmayan, hiç boş uğraşmasın!             -b

Perdenin öte yüzünü, görmesi mümkün değil!..          -a

 

“Oku!”, Tanrı’nın ilk emri, insanlığın özüdür.            -c

İlmi irfanı öğrenmek, eğri yolun düzüdür.                  -c

Zahmetsiz rahmet olur mu, ataların sözüdür!              -c

Bir gülü, diken batmadan, dermesi mümkün değil!..  -a

 

Keser hep kendine yontar, yapı budur ezeli.                -d

Hep bana Rab bana, diyen asla olamaz Velî!              -d

Vermek erdemlik demektir, vermesini bilmeli.           -d

Nefsine köle olanın, vermesi mümkün değil!             -a

 

Dündar bu aşk yüzünden, nice çileler çeker.               -e

Âşık emekçi demektir, seven ise bir nöker.                 -e

Sevmesini bilmeyenler, emeğini esirger.                     -e

İlmek ilmek aşk ağını örmesi mümkün değil!..           -a

(DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Divan, Hece Sayılı Şiirler” s. 159) 

Bu şema, ilk dörtlüğün Kafiye durumuna göre değişebilir:

1)Birinci Dörtlük:         -a,-a,-a,-a

2)İkinci Dörtlük:           -b,-b,-b,-a

3)Üçüncü Dörtlük:        -c,-c,-c,-a

 

1) Birinci Dörtlük:        -a,-b,-a,-b

2) İkinci Dörtlük:          -c,-c,-c,-b

3) Üçüncü Dörtlük:       -ç,-ç,-ç,-b

 

1) Birinci Dörtlük:        -a,-a,-a,-b

2) İkinci Dörtlük:          -c,-c,-c,-b

3) Üçüncü Dörtlük:       -ç,-ç,-ç,-b

 

Divanın: “Ayaklı Divan” veya “Yedekli Divan” adı verilen çeşidi vardır.

Örnek Divan -1(Mekkî)

Ser-nigun kıldık zamanın sagar-ı minasını                  -a
Çekmeyiz şimden gerü sakinin istiğnasını                   -a

Sagarından badesinden neşesinden çektik el               -b
Başına çalsın felek ahval-i nâ-ber-câsını                     -a

 

Hırka-puş olduk kalender-meşreb olduk hasılı            -a

Hiçe saydık alemin a'lâsını ednasını                            -a

 

Düştüler çah-ı kazaya göz göre ikbâl için                    -c
Alemin gördük nice bina vü na-binasını                      -a

Biz libas-ı fahrı Mekki çak çak ettik yine                   
Talihi her kimse giysin atlas u dibasını                       -a

 

ÂŞIK SELÂHEDDİN DÜNDAR’IN YAZDIĞI “MUHAMMES” ÖRNEĞİ:

Hak Muhammed Mustafa

Hüsn ü Cemâl cananıdır, Hak Muhammed Mustafa               -a

Gönüllerin sultanıdır, Hak Muhammed Mustafa                    -a

İlim, irfan ummanıdır Hak Muhammed Mustafa                    -a

İnsanlığa rehber için Kuran’ı Kerim indi,                               -b

Müminlerin mihmanında Hak Muhammed Mustafa              -a

 

Vahiy geldi, ayet ayet; sûre sûre Cibriye.                                -c

Anlamadı, dinlemedi, Kuran’ı cahiliye.                                  -c

Mekke şehri zulmetinden göç etti Medine’ye                         -c

Uhut, Hendek, Bedir derken, nice kanlı harbiye…                 -c

Cehli cihat meydanında, Hak Muhammed Mustafa.               -a

 

Dört kitabın dördü de hak: İncil, Zebur ve Tevrat.                

Emrolunan son kitaptır, Kuran’ı Kerim elbet!                        

Doğru insan, dürüst insan, şartlıdır İslâmiyet.                        

Oruç, Zekât, Hac ve Zekât, Kelime i Şahadet…                   

İslâmiyet makamıdır, Hak Muhammed Mustafa.                   -a

 

Düdar derki: “Çift cihanda ser ile serdar odur!                       -d

Ehl i Beyt’in ced atası, insan ı ekber odur!                             -d

Gülistandır, gülnihâldir, gül, gonca, amber O’dur!                 -d

Nebilerin Nebisidir, en son Peygamber O’dur!                      -d

Ahir zaman kervanıdır, Hak Muhammed Mustafa!.”.             -a

(DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Divan, Hece Sayılı Şiirler” s. 161)

Selis Örneği -1(Tokatlı Nuri)

Gide mi haşre kadar hüzn ile firkat acaba                               -a
Yoksa hâsıl ola mı yar ile vuslat acaba                                    -a
O mürüvvetsiz o zalim o sitem-karenin ah                              -b
Ere mi damenine dest-i meserret acaba                                   -a

 

Baksa bir kerre benim hâl-i diğer-gûnuma ol                          -b
Çeşm-i insaf ile etmez mi mürüvvet acaba                              -a
Beni gördükte yüzün döndürür ol âfet-i cân                            -c
Ne içindir bana bu rütbe eziyyet acaba                                    -a

 

Kime şekvâ edeyim kimlere feryâd edeyim                           
Uzanırsa nideyim leyle-i hasret acaba?                                   -a
Mürg-ı dil-dâr-ı heves bir gün olup meyi ede mi?                   -d
Kona mı Nûri kulun başına devlet acabâ                                 -a        

Selis:

Halk edebiyatında Aruz Ölçüsü kullanılarak yazılan şiirlerdir. Genellikle 19'uncu yüzyıl âşıkları tarafından kullanılan selisin en fazla yazılan tipi gazeldir. Hece ölçüsünün on beşli kalıbına da uyan selislerin en belirgin özellikleri farklı bir ezgiye sahip olmalıdır.

Selis, Aruz Vezninin: "Fe'ilâtün (Fâilâtün) Fe'ilâtün Fe'ilâtün Fe'ilün" kalıbıyla yazılan Gazellere denir. Murabba, Muhammes, Müseddes biçimiyle yazılmış selisler de vardır. Kafiye Dizilişi: Divan, Semai ve Kalenderi de olduğu gibidir.

Semâî:

Aruz Ölçüsünün: "Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün Mefâîlün" kalıbıyla yazılır. Bunun da Ayaklı (Yedekli) Biçimi vardır; Semâînin Gazel biçimi ile düzenlenmiş olanlarında, her dizenin altına “Mefâîlün Mefâîlün” veya “Mefâîlün Feûlün” parçasının eklenmesiyle oluşur.

GazelMurabba, Muhammes, Müseddes biçiminde yazılırlar. Kafiye Düzeni, Divan ve Seliste olduğu gibidir. Semailer, hece ölçüsünün 8+8 kalıbına da uyarlar. Semâîler üç türlüdür:


          1. Gazel, Murabba, Muhammes, Müseddes, biçiminde olanlar

2. Musammat Semâî: Aruzun aynı kalıbında olan; fakat her beyiti dört parçadan meydana gelen semâîlerdir.

3. Ayaklı (Yedekli) Semâî:

Semâî Örneği : (Seyrânî)

Fitil veş giy külâht şem'a-yı sûzâneden çıkma

Dolaş şem'in civârın merkez-i pervâneden çıkma

 

Eğer maksat seyâhatsa gönül deryâ-yı vahdette

Hubâb-ı bâde veş devret leb-i peymâneden çıkma

 

Eğer yârin yanağın okşamak öpmek ise arzun

Derâguş eyle dendân-ı dehân-ı şâneden çıkma

 

Eğer Seyrâni' ye sûret-perest dersen bu deyrin sen

Asıl divârına suret gibi büthâneden çıkma

 

Kalenderî:

Halk şairleri tarafından Aruz Vezninin: “Mef'ûlü Mefâ'îlü Mefâ'îlü Feûlün” kalıbıyla:

Gazel, Murabba, Muhammes, Müseddes” Nazım Biçimlerinde söylenen şiire denir.

Özel bir ezgiyle okunur. Ezgisi bakımından: “Düz Kalenderî, Acem Kalenderisi, Emrah

Kalenderisi” gibi çeşitlere ayrılır.

Kafiye Düzeni “Divan” ve “Semâî” ile aynıdır.

Şiirler Hece Vezninin: 3+4+3+4; duraklı 14’lü veya 7+7; duraklı 14’lü ölçüsü ile söylenir. Burada bu çok işlek ve çok kullanılan bir ölçü sistemi olması sebebiyle Aruz Veznin kalıbına da hatasız uygulanabilmiştir…

  

Örnek Kalenderî:

Kalenderi (Tokatlı Nurî)

İçtin mi a cânım yine mestâne durursun?

Gamzen gibi âşıklara bîgâne durursun.

 

Kimden söz işittin ki celâ hakkına dâir?

Böyle güzelim hâtırı vîrâne durursun.

 

Geç şâhım otur başımın üstünde yerin var!

El bağlı efendim, kime divâne durursun.

 

Bir çift idiniz vuslat-ı devlette geçen gün!..

Nettin eşini, ey peri, bir dâne durursun?

 

Sen al ile başımdan alıp aklımı şimdi.

Ey rind-i felek-meşreb edibane durursun.

 

Öldürmek ise Nûri kulun kasdına böyle!..

Çek hançeri öldür, a paşam, ne durursun?..

 

Satranç:

Saz şairlerinin Aruz Ölçüsü ile yazdıkları türlerden biridir. Satranç örnekleri de azdır. Daha çok 19. yüzyılda görülür.

Aruz Ölçüsünün: "Müfteilün Müfteilün Müfteilün Müfteilün" kalıbıyla ve Musammat Gazel şeklinde besteli haliyle söylenir. 

Satranç, Musammat beyitlerinden oluştuğu için her mısra iki eşit parçaya bölünebilir. Buna iç kafiye denir.   İç kafiyeye göre Kafiye Şeması Sıralaması:

 

1) Birinci Dörtlük:        -a,-b,-a,-b

2) İkinci Dörtlük:          -c,-c,-c,-b

3) Üçüncü Dörtlük:       -ç,-ç,-ç,-b

 

Halk Âşıklarının söylediği “Satranç”ın Hece Ölçüsünün 8+8; duraklı, 16’lı kalıplarına da uyum sağladığı görülür.

 

Satranç Örneği (Âşık Dertli)

Medhine meddâh olalım hüsrev-i hûban güzele          -a

Vasfına sözler bulalım dinleye yaran güzele               -a

Benzeyemez hür u melek hidmetine çektik emek       -b

Dişleri zer şâne gerek zülfü perişân güzele                 -a

 

Dayanamam nazlarına tûti gibi sözlerine                     -c

Çekme seza gözlerine kuhl-i Sıfâhan güzele               -c

Söyleme efsâne gibi bakması bigâne gibi                    -d

Şem'ine pervâne gibi yan güzele yan güzele               -a

 

Söylese diller dolaşır bakmaya gözler kamaşır           

Sırmalı kaftan yaraşır serv-i hırâman güzele               -a

Yüzüne zer hızma ile cebhe zeheb düzme ile              -a

Başta oya yazma ile yakışır elvan güzele                    -a

 

Ruhları gül gonca femi kendi aşiret Hatem'i               -d

Gezseler Rûm u Acemi olmaya akran güzele              -a

Serv-i sehî kametime kâmet-i kıyametime                  -a

Gelse eğer davetime kesmeli kurban güzele                -a

 

Emrine ta at edelim çevrine gayret edelim                  -e

Haneyi halvet edelim bir gece mihman güzele            -a

Câm ile mey süzdürelim bezme şeker ezdirelim         -e

Seyr ederek gezdirelim bâğ ile bostan güzele             -a

 

Dertli-i efkendeleriz vasfını gûyendeleriz                   -f

Can baş ile bendeleriz şimdi Alî-şan güzele               -a        

 

Vezn-i Âher:

Aruz Ölçüsünün "Müstef'ilâtün Müstef'ilâtün Müstef'ilâtün Müstef'ilâtün" kalıbıyla düzenlenir. Vezni Âherde her mısra, ilk mısra ile kafiyeli olup, dört eşit parçaya bölünebilmektedir. Böyle bir durumda Kafiye Şeması şöyle olacaktır: 

1) Birinci Dörtlük:        -a,-b,-c,-ç

2) İkinci Dörtlük:          -b,-c,-ç,-d

3) Üçüncü Dörtlük:       -c,-ç,-d,-e

4)Dördüncü Dörtlük:    -c,-d,-e,-f


Birkaç bentten oluşan ve “üçlüklerden kurulu”, bir “Vezn-i Âherin” Kafiye Şeması: Divan, Selis, Semai ve Kalenderinin Kafiye Şeması ile aynıdır. Vezn-i Âherin Kafiye Şeması:   

1) Birinci Üçlük:           -a,-a,-b

2) İkinci Üçlük:            -c,-c,-b

3) Üçüncü Üçlük:         -ç,-ç,-b

 

Vezn-i Âher Örneği:

Ey vasl-ı cennet/kıl cana minnet/vay serv-i kamet/cân içre cânsın                -a

Kıl cana minnet / vay serv-i kamet / cân içre cansın/ nevres fidansın           -a

Vay serv-i kamet / cân içre cânsın / nevresfidansın /şûh-ı cihansın               -b


Cân içre cânsın / nevres fidansın /şûh-ı cihansın / gözden nihansın               -c

Uftâden oldum /gülgibi soldum /sor bana nöldum /çevrinle cânân                -c

Gül gibi soldum /sor bana nöldum / çevrinle cânân / oldum perîşân              -b


Sor bana n'oldum / cevrinle cânân / oldum perîşân / ey fitne-devrân            

Cevrinle cânân / oldum perîşân /ey fitne-devrân /âhir zamansın                   

Bir hûb edâsın /pek dil-rûbâsın /lîk pür-cefâsın /sırrın bilinmez                    -b

Pek dil-rûbâsın/lîkpür-cefâsın/sırrın bilinmez/nakşın alınmaz                       -d

Lîkpür-cefâsın /sırrın bilinmez/nakşın alınmaz/mislin bulunmaz                  -d

Sırrın bilinmez/nakşın alınmaz/mislin bulunmaz/bir nev-civânsın                -b

 

Aşüfte hâlim / ref'et melâlim /gel beri zâlim / lütfet ne dersem                     -e

Ref'et melâlim /gel beri zâlim / lütfet ne dersem / ol bana hem-dem             -e

Gel beri zâlim / lûtfet ne dersem/ ol bana hem-dem /gönlüme her dem        -b


Lütfet ne dersem /         -a

ol bana hem-dem /        -a

gönlüme her dem /        -a

günden ayansın             -b

 

Ettimse âhi/                   -c        

fethetti mâhı /               -c

aşk-ı İlâhî /                    -c

var sende gayet            

 

Fethetti mâhı/                -d

aşk-ı İlâhî/                     -d

var sende gâyet /          

Haktan hidâyet             

 

Aşk-ı İlâhî/                    -d       

var sende gâyet /          

Hak'tan hidâyet /          

Nûrî nihâyet                 

 

Var sende gâyet /         

Hak'tan hidâyet/           

Nûrî nihâyet /               

sâhib-i divânsın             -b

(Tokatlı Nuri)

 

Örnekte görüldüğü gibi, dört mısralı Vezn-i Âherde iç kafiyelerin durumu:

a. Her Bent'in birinci mısraındaki ikinci parça, ikinci mısraın başında,

b. Her Bent'i birinci mısraındaki üçüncü parça, üçüncü mısraın üçüncü parçası olarak,

c. Her Bent'in birinci mısraındaki son parça, dördüncü mısraın birinci parçası olarak tekrarlanır.

 

Her Bendi üç mısralı Vezn-i Âher de vardır; ancak örneğine az rastlanır:

 

Vezn-i Âher (Halk Şiirinde Türler, Hikmet DİZDAROĞLU, Ankara,1969; ss.141-142)

Ey cân-ı âlem/bir ince belsin/her sırra mahrem /sen bî-bedelsin

Ey cân-ı âlem/her sırra mahrem /vay gonca gül-fem / gayet güzelsin

Gayet güzelsin /sen bî-bedelsin / bir ince belsin / tûl-i emelsin

 

Ey çeşm-ifettân /anladım bildim /yok sende imân /beyhude yeldim

Ey çeşm-i fettân /yok sende imân /katlimefermân / ben revâ kıldım

Ben revâ kıldım / beyhûde yeldim /anladım bildim / âhir ecelsin

 

Çok derde düştüm/var söyle yâre / aşkınla piştim /yandım ne çâre

Çok derde düştüm / aşkınla piştim /yandım tutuştum / bir şîvekâre

Bir şîvekâre /yandım ne çâre / var söyle yâre /durmasın gelsin

 

Bir vasla ermek /

hûbların şahı /

yüz yüze sürmek /

dillerpenâhı

 

Bir vasla ermek

/yüzyüze sürmek /

yok mudur görmek/

sen hüsn-i mâhı

 

Sen hüsn-i mâhı /

dillerpenâhı/

hûbların şâhı/

burc-i hilâlsin

 

Dur dunsa bensiz/

aferin Nûrî /

gülsüz dikensiz /

etme gurur

 

Dur dunsa bensiz /

gülsüz dikensiz /

istemem sensiz /

cennât ü hûrî

 

Cennât ü huri/

etme gurûri/

âferin Nûrî/

sâhib-gazelsin

ÂŞIK SELÂHATTİN DÜNDAR’IN KİŞİSEL ÖZELLİKLERİ

Karslı olup, Kars’ın sert ve mert görünümlü Terekeme Türkmenlerindendir. Yüksek tahsil yapan, sazlı sözlü istisna âşıklarımızdandır. Ağırbaşlı, mütevazi, her gördüğünü öğrenmek isteyen, büyüklük göstermeyen bilmediklerini bilenlerden sormaktan asla çekinip, incinmeyen, sürekli yeniyi arayan ve yeniyi nerede olursa olsun bulmak isteyen, çağdaş bir âşıktır.

Müthiş bir hoşgörü sahibi, dost bildiklerine sımsıkı sarılan ve her türdeki yardımı dostlarından asla esirgemeyen, şiirlerinin çoğunun özünde ve mısralarında da belirttiği gibi sevgi yüklü, orijinal ve dahiyane buluşları, annemizin ak sütü kadar arı, sade Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ve Türkçeyi gül dalında bülbül gibi şakıyan, dillendiren: “Sevgisini bu dünyanın pazarlarında pazarlayıp sebil niyetiyle satan ve “Bu Dünyanın Bahçesinde” sevgi alıp sevgi veren”, (age. “Bu Dünyanın Bahçesinde”, şiiri, s.23) bir halk âşığıdır…  

Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Songül DÜNDAR:

Saygı, sevgi ve gıpta ile bakılacak nadide bir selvidir! Can alıcı bir gül edasındaki duruşu, Bolu Beyi’ne meydan okuyan Köroğlu’nun mertliğini hatırlatır. Özünde vücut bulmuş: “Hakkımızda Devlet etmiş Fermanı; Ferman Padişahın Dağlar Bizimdir!” diyen Dadaloğlu gibi yerinde sert ve yiğittir. Sözünün doğruluğu ile imrenilen, dinlenen nadide bir karakterdir.  Sade nazik ve hoş konuşması, nezaket ve misafirperverliği, araştırmacı kişiliği ile bütünleşir. Yüzündeki gülücükler onu her zaman odak yapmak için etrafında sevenlerini pervane yapar.

 Çeşitli gazetelerdeki köşe yazarlığı, Türk töresini halı desenleri gibi örmüş gözlemci kişiliği, millî ve yerli, Türk Kültür hayatının Etnoğrafik özelliklerini halaç pamuğu gibi dididk didik ederek harmanlayan bir araştırmacıdır… Ölümsüz Eserleriyle, Halk Bilimini bir bütün olarak yansıtan, heyecan verici romancılığı yeni yeni keşfedilmektedir. Kendilerini ilim ve sanat camiasından iyi tanıyan biri olarak, ayrıca takdirimizi hakkıyla görmektedir; fakat üzülerek söylemek gerekir ki çoğu sanatçılar gibi Songül DÜNDAR da okuyucusundan ve devletten bu ilgi ve alâkayı yeterince değil hiç görememiştir!..  Songül’ün bu yılmaz, yıkılmaz, dişi aslanlığı, düştüğünde çabucak kalkabilen mücadeleci ruhu, onu daha da büyük bir şahsiyet olarak ortaya koymaktadır.

Gayretkeşliği ile gece uyumayıp gündüz oturmadan, ölesiye bitesiye çalışma azmi, hayranlığımızı her daim cezbetmeye devam edecektir…

Songül ve Selâhettin DÜNDARLAR: Karı-koca ikilisindeki bu memleket sevdası, yurt aşkı, topluma ve memlekete olan karşılıksız hizmet yarışı sebebiyle, yanlarına ve mekanlarına uğrayanlar asla ilgisiz kalmazlar.

Terekeme Türkmenlerinin özünde yer alan bu güzellik, Songül ve Selâhettin DÜNDARLAR, ikilisine de yansımış. İkram ve iltifat ise bu ailenin geleneklerle almış olduğu emsalsiz Türk kültürü, örf, âdet ve ananelerinden kaynaklanmaktadır.

Karı-koca sanatçılarımızın, birbirleriyle âdeta yarışırcasına yürüttüğü araştırma, inceleme, gözlem, deney ve tecrübeye dayalı, Realist ve Natüralist Hikâye, Roman ve Şiir, çalışmaları, memleket insanlarına, millî kültürümüze katkı ve hizmetleri asla unutulmayacaktır!  Etrafındakilere dağıttıkları olumlu enerji, insanları mutlu kılma çabaları da takdire şayandır. Kızı (Ezgi) ve oğlu (Ozan) ise ayrı bir cevherdir.

Âşık Selâhattin DÜNDAR, bu kültür ve çevre içerisinde, âşıklığının gelişimini tamamlamıştır. Âşık DÜNDAR’ın sanatçılığı, çevresinin genişliği, gelişmişliği ve yüksek tahsilli beş parmağın beşi kadar sayılı âşığımız olması da hesaba katılınca, milletimiz için ayrı bir değer ve kıymet ifade etmektedir. 

Sivas, Erzurum, Kars, Ardahan ve Ankara…vb. yörelerdeki âşıklarla da haşır neşir olması ve oradan gelenler ve kendisinin Kültür etkinliklerinde, oralarda bulunması sebebiyle şiirleri, Türk Edebiyatına yeni bir güzellik ve zenginlik kazandıracak ve Edebiyat Tarihimizde silinmez bir iz bırakacak güzelliktedir. 

Âşık DÜNDAR tarafından kendisine verilen mahlası, herhalde en verimli çağında yazdığı âşık tarzı şiirlerindeki özellikler sebebiyle verilmiş olsa gerektir… 

ÂŞIK SELÂHATTİN DÜNDAR EDEBÎ KİŞİLİĞİ:

Âşık DÜNDAR, şiirlerinde: “Garip Dündar, Âşık Dündar, Dertli Dündar, Dündar” Mahlaslarını kullanmıştır. Kullanılan bu mahlaslar Âşık Edebiyatı geleneğinde olduğu gibi ya şiirlerin son dörtlüklerinin içinde veya son dörtlüğün son mısraında geçmektedir. Şiirlerinde her türlü konuya yer veren şairin, şiirlerinin asıl konusunu: ‘Sevda, aşk, güzellik, yâr’ sözcükleri ile zenginleştirmektedir. 

Âşık DÜNDAR, şiirini öylesine içten, sade, açık, samimi ve halk ağzı ile söylemektedir ki okuyanların dilinde pelesenk olmakta, hafızalarında derin izler bırakmakta maharet sahibidir. Bu şiirlerde üçlü geleneği “Söz, Ezgi, Musiki”yi mükemmel bir şekilde yerleştiren Âşık DÜNDAR’ın, mahareti emsallerinin çok üstünde, bir yeteneğe sahip olduğunun bir belgesidir. 

Şiirlerini adeta konuşur gibi söylemek, pürüzsüz, beliğ Türkçesi; ve bu sese, söze kattığı musiki, okuyanı ve dinleyenlerini mest etmekte, bir nebze de olsa içinde bulunduğu kendi dünyasından alıp başka dünyalara başka ufuklara başka diyarlara, mekanlara götürüp gezdirip dinlendirmektedir.

Halk Âşıklarına çoğuna nasip olmamış bir tahsil hayatı: okumuş, aydın bir Halk Âşığı Sanatçısı olma şansına, aynı zamanda ayrıcalığına sahip oluyor… Bu durum Halk Âşığı, Âşık Selâhettin Dündar’ı diğer ümmi ve okuma yazma bilip saz çalıp söyleyebilen Âşıklardan ayırıyor. Onu daha da yükselterek Halk Âşıkları Tahtına kendiliğinden oturtuyor…

Âşık DÜNDAR’ın şiirlerinin büyük bir bölümünü, gelecek yıllarda da uzun zaman hafızalarda yer edecek: Yunus, Hacıbektaş, Mevlâna, Pir Sultan Abdâl; Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihnî, Karacaoğlan, Gevheri, Âşık Seyrânî, Âşık Hasan gibi kalıcı izler bırakacaktır.

İleri daima ileri ilkesiyle hareket edeceğine inanıp güvendiğimiz Âşık Selehâttin DÜNDAR Türkçeye, Türk Diline Türk Edebiyat Tarihine verdiği bu hizmet ve kattığı eserleriyle adını gelecek yıllara taşıyacak ve eserleri, edebî eser olma yolunda zamana ve zaman ötesi kuşaklarımıza ışık tutacaktır.

ARAŞTIRMACI, GAZETECİ, YAZAR SONGÜL DÜNDAR‘IN  “BİZİM ELLER”

ŞİİR KİTABINDAKİ ŞİİRLERİNİN KONUSU:

Âşık Selâhaddin DÜNDAR’ın: Araştırma, inceleme, tetkik etme ve şairin ilme ve kültüre merakının bir belirtisi olarak ilk şiirlerinden başlayarak şiirlerinde her türden konuyu ele almış ve onlara konularına göre de başlık vermiştir. Bu sebeple şiirlerinde, konu çeşitliliğine önem verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz:

Anılar, Görmek, Başın Dara Düşesi, Kıymet Bilmek, Yürekteki Umut, Bir Menzili Hedef Koyma, Boşa Yapılmamış İş, Çare Aramak, Varlık Sınırını Zorlamak, Kararlılık, Tahta Bavul, Emeğin Kutsallığı, Anadolu Çocuğunun Çilesi, Yoksulluk, Babaların Yiğitliği ve Ödenmeyen Hakkı, Halktan Biri Esat Emmi, Memurlar, Kadınların Kıymetini Bilinmek, Güçlü Olmak, Suya Olan İhtiyaç, Fedakâlık; Birbirine Destek Vermek, Yardım Etmek; Halk İçindeki Sosyal Çeşitlilik; Olay ve Durumlardan Yorulma; Zamandan, Devrandan, Felekten Şikâyet; Dosta Öğütler, Susmanın Hikmeti, Görünüşe Aldanmamak Konusunda Öğüt, İlimin Gerekliliği, Yurdun Dört Mevsim Güzelliği; Dost Olmak ve Dost Kalabilmenin Yararları, Söz Vermek ve Sözünde Durmak, Sazla Sözün Ahengi, Sığınılacak Bir Kapının Olması, İçin İçin Ağlama, Gurbet, Bayramlar ve Bayramlarımız, Çocuk ve Çocuklarımız, Yeni Yıl Beklentisi,   Ana. Baba, Yâr Sevgisi; Durumun, Halin Beyanı; Korku ve Korkularımız, Devranın Zulmü; Haklı ve Haksız Karşı Tavır Belirleme; Pîrler Meclisine Teslim Olma; Hayata Sitem, Acı Sözler; Kıymet Bilme, Kıymet Verme; Toplumsal Misyon; Okullar, Kitaplar, Nasrettin Hoca, Verem, Kızılay, Yeşilay, Hayat Kavgası; Hangel, Karsın Kaşarı, Kurut, Sanat, Zikir, Atatürk, Cumhuriyet Rejimi, Vatan, Bayrak, Yiğitlik, Baş veya Önder Olma, Birlik ve Beraberlik, Köylü, Selam ve Selâm Verme, Yuva, Horoz, Nevruz; Sevginin En İyi İlaç Olması; Ayrılık, Göz Yaşları; Feleğin Zalimliği, Dünyanın Acımasızlığı; Tecrübe, Yatacak Yorganın Olmaması; Sıla Özlemi, Gurbet, Çizgisinden Sapmama, Zamanın Herşeyin İlacı Olması; Kars Cumhuriyet Lisesi,  Koca Çınar, Bebek, Defne, Hacı Bektâşî Velî; Yaşnâme, Songül Anne, Aşk Çınarı, Kuğulu Park, Vezirköprü; Erhan İVGİN; Hak Muhammed Mustafa; Ölüm, Demokrasi, Takım Elbise; Azerbaycan, Türkiye;  Mustafa Kemal; Ali Akdeniz, Cilavuz, Yüksek Öğretmen, 68 Kuşağı, 78 Kuşağı, Van Depremi, 20.Yüz Yıl; Ahi Evran; Tasarruf; Var Oluştan Kurtuluşa…

Âşık Selâhaddin DÜNDAR’ın Bütün Olarak: “Başak”, “Bağdaş”, “Çuval” ve Ayrıca Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Songül DÜNDAR’ın Derlediği: “Bizim Eller” Adlı Şiirlerini İncelediğimizde Bütün Olarak Görülen Konular:

İnsan, Hayat, Yâr, Bülbül, Ay, Hürü Ana, Selam ve Muhabbet, Başlık Parası, Bahar, Yaz, Çiçekler, Güller, Köhne Dünya, Dost, Dostluk, Vefa, İncelikler, Issız Yollar, Dünya Bahçesi, Yıllar, Gardaşlık, Almanya, Derli ve Dertsiz İnsan, Yük Tutmak, Gamlı Günler, Akşam, Gece, Derman, Dermansızlık, Can, Canan, Veda Zamanı, Yarin Koynu, Sevgilinin Hasreti, Nevruz Bayramı, Ceylan Gözlüler, Ozanlar, Köy Tarlaları, Ekinler, Başaklar, Barış, Savaş, Yalan Dünya, Dağlar, Ata(Atatürk) Cezo Gardaş, Zaferler, Mevlâna, Yunus, Hacıbektaşî Veli, Öğretmenler, Tasavvuf, Analar, Babalar, Çocuklar, Saz, Söz, Gönül, Hürriyet, Yaş ve Yaşlılık, Gören Gözler, Tohum, Tane, Od, Ateş, Yaprak meyve, Vefa, Vefasızlık, Beddua, Alkış Kargış, Karacoğlan, Kan Davası, Yalan Dünya, Tasarruf, Ağaç Sevgisi Kars, Ardahan, Erzurum, Komşu Kızı, Köy Güzelleri, Toprak Ana, Bibi Kızı, Kara Koyun, ve  benzerleri şairin değindiği konulardan sadece bir kaçıdır. 

ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞI MAHLASLAR:

Âşığın şiirlerinde; Dündar, Dertli Dündar, Garip Dündar, Âşık Dündar mahlaslarını Kullandığını görmekteyiz; ancak bununla birlikte “Âşık Selâhaddin DÜNDAR”, “Âşık DÜNDAR”, kısaltılmış mahlasında karar kılmış olduğunu söylemek, daha doğru olur. Bizce de bu münasiptir. Çok Mahlas kullanma, âşığın şiirlerinin tanınması, başka ve benzerleri ile karıştırılarak unutulması ve şiirlerinin ezberlenmesi açısından da olumsuz etkilenecektir. Zor olanın unutulup kaybolması düşüncesini taşıdığımızdan, “Âşık DÜNDAR” veya daha kısa olarak “DÜNDAR” mahlasını kullanması yerinde olacaktır.

“DÜNDAR’ın Şiirlerinde Kullandığı Mahlasa Örnekler

Ben insanım DÜNDAR, dost izi sürdüm.

Ben aşk ipliğiyle gönlümü ördüm.

Ben acılar çektim, zulümler gördüm.

Ben can Hüseyin’im, Hasan bendedir!..

(DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 27)

DÜNDAR gelir isem ölüm yaşıma,

Memleketten bir taş dikin başıma.

Garip kuşlar konsun mezar taşıma,

Benim o yerlerde anılarım var!..

(DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 29)


DÜNDAR güldürürken hesaplar sordu.

Sevgi mayaladı göl olup durdu.

Gönüllere bağdaş kurdu oturdu.

Sanmayın ölüdür Nasrettin Hoca

(DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 89)

 

DÜNDAR sürmek gerek demi.

Kuğulu Park aşka gemi.

Ankara’nın her mevsimi,

Sevdiğini alan gelsin…

(DÜNDAR, Songül,“Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri),“Sevda Şiirler” s.149)


        DÜNDAR yılmaz olur er oğlu erler.

Atatürk’ün askerleri neferler.

Unutmaz adını köyler, şehirler.

Tarihe not düştü cihan Cilavuz.

(DÜNDAR, Songül,“Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri),“Destanlar” s.177)


ŞİİRLERİ: “BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “ÇUVAL” ve AYRICA ARAŞTIRMACI,

GAZETECİ, YAZAR SONGÜL DÜNDAR’IN DERLEDİĞİ: “BİZİM ELLER” ADLI DERLENMİŞ ŞİİRLERİNDEKİ ORTAK ÖZELLİKLER:

YÂR GELMEDİ

Gözüm yollarda kaldı,

Yâr gelmedi gelmedi, 

Bu canım oda yandı,

Yâr gelmedi gelmedi. 

 

Bahar geçti kardayım,

Sanmayın hovardayım!..

Öyle âh ü zardayım,

Yâr gelmedi gelmedi. 


Güzel göz, kara kaşı,

Aktı gözümün yaşı,

Yandı ciğerim başı,

Yâr gelmedi gelmedi


DÜNDAR aradı durdu,

Yandı canım kavruldu,

Ay oldu yıllar oldu,

Yâr gelmedi gelmedi.

DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 6)

 

Parmak hesabı da denilen millî veznimizin 4+3=7‘li hece vezni ile yazılmış bir GÜZELLEME örneği ile karşı karşıyayız.

Âşık Edebiyatı âşıkların, halk ozanlarının, tabiat güzelliklerini, aşk ve kahramanlık duygularını, yiğitlik ve serden geçtiliği, coşkun ve pervasız bir şekilde dile getirdiği bir edebiyat türüne verilen isimdir “Koşmalar”

Kendi içinde de çeşitlilik gösteren Koşmaların, Halk Edebiyatının anonim ve yazarı belli olan ürünlerine konularına bağlı olarak: Semaî, Güzelleme, Varsağı, Koçaklama adları verilmektedir.. 

Âşık Edebiyatı Ürünleri Olarak Kendini Gösteren Koşma: Destan, semai, taşlama, ağıt, güzelleme, koçaklama, varsağı ve benzerleridir. Koşmanın güzel örneklerinden saydığımız bu şiir de kafiye yarım ve zengin kafiyeden oluşmaktadır. 


AY OĞLAN Kafiye dizilişi (şeması)


Bizim eve gelende,                   -a
Bakıp bakıp gülende                -a
Sevmişim seni men de -a
Yakma meni ay oğlan   -x

Her gün akar göz yaşım,          -b
İşitmesin gardaşım,                  -b
Sensin ekmeğim aşım, -b
Yakma meni ay oğlan   -x

DÜNDAR sözün menimdi       -c
Menim canım senindi   -c
Gelinler ata mindi                    -c
Yakma meni ay oğlan   -x (Kavuştak, Nakarat)


DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 8

Şiirlerin hemen hemen çoğu âşık tarzıdır. Toplum dertlerine değinildiği memleket ve millet sıkıntılarının dile getirildiği toplumsal şiirlerini de görmek mümkündür. Âşık DÜNDAR (Selehâttin DÜNDAR) şiirlerinin çoğunu türkü tarzı ile yazmaktadır. Türkü tarzı şiirlerde İlk üç mısrada (üçlük) söylemek istenilen söylendikten sonra, asıl maksat son mısrada veya nakaratlarla dile getirilerek, maksat ifade edilerek vurgulanmaktadır. Üçlükteki son iki mısraa Nakarat (Kavuştak) adı verilmektedir. Bu sözler aynen veya çok az farklılıkla tekrarlanır.


Şiirin Konusu: Ay yüzlü Sevgilidir. (Erkek, âşığın kendisi)

Temâ: Aşk. Şair, şiirinde bir bütün güzelliği içerisinde “Ay yüzlü Sevgili”sine hitap ediyor. 


ÂŞIK DÜNDAR’IN BÜTÜN ŞİİRLERİNDEKİ BULUŞ, DEYİŞ ve ORİJİNALLİKLER:

Bu durum her âşığın kolaylıkla yapabileceği ve halkın önüne serebileceği eserlerini görücüye çıkarıp, sunabileceği bir durum değildir.

Şiirde yeni buluşlar yapmak, orijinallikleri ortaya çıkarabilmek, halk dilinden uzaklaşmadan söz söyleyebilmek hüneridir.

Âşık Dündar, halkın çarşıda pazarda, evde sokakta rahat rahat konuşup söyleştiği dildeki orijinallikleri ortaya bir bedestende ipek halı satıcısının alıcısının seyrine sunduğu halılar gibi nakış nakış rengarenk işlenmişmiş, bir ilmikte kırk düğüm atılmış nadide halılar gibi güzel Türkçemizin güzel kelimeliyle güzel cümleleri, heceleri ve mısraları adeta kaneviçe gibi örülmüştür. Türkçenin dil zenginliğini, Türkçenin kelime hazinesini, Türkçemizin başka dillere üstünlüğünü, Türkçemizin konuşma, yazma; edebiyat ve Türkçemizin uluslararası bir ilim dili olduğunu eserleriyle ortaya serip ispatlıyor…

Türkçe Âşık DÜNDAR’ın mısralarında yeniden hayat bulup, diri canlı ve ayakta dimdik duruyor…  

Âşığın şiirlerinde görülen orijinallikleri de burada belirtmek gerekir. Bu orijinallikler, şiirde, her şairin rahatlıkla becerebileceği maharet değildir. Şair şiiri konuşma dili haline getiren; fakat az sözle, çok şey ifade eden, müthiş bir güzellik sergiliyor. Kısaca şair, halkın konuşma dilinde kullandığı, söyleyişteki güzelliği, orijinalliği, etkili kullanımı bozmadan, değiştirmeden, olduğu gibi şiire sokar aktararak büyük bir maharet sergiliyor. 

Aşağıdaki örnekler, bu orijinal söyleyişlerden sadece bir kaçıdır; çünkü halk dilinde olduğu gibi açık, sade, külfetsiz, zorlamasız, kolay bir söyleyişle; ama her âşığım diyenin, kolaylıkla yakalayamayacağı bu tarzdır.

Usta, ÂŞIK DÜNDAR, konuşur gibi içten, bir bülbülün ağaç dalında şakıdığı gibi şakıyor. Türkçemizin kelimelerini suyun yolunu akıp bulduğu gibi buluyor. Türkçeyi, en güzel söyleyişle, bir küheylan at gibi şahlandırıyor…

Söylediklerimize ispat edici bir senet ve kanıt olarak aşağıdaki mısralar yeter de artar diyorum:

Örnek Dörtlükler:

Şu dünyada köşe bucak dolandım,

Baki kalan saltanatı görmedim.

Vâkıf oldum, her insanı anladım

Cahillerde kerâmeti görmedim. (DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 30)

 

Umut bir insana kardeş gibidir.

Umut çok vefâlı bir eş gibidir.

Umut şu sinemde güneş gibidir.

Yüreğimde umuduma dokunma!.. (DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 34)

 

Er odur ki söz verdi mi tutmalı.

Dil odur ki tatlı sohbet etmeli.

Yol odur ki yâre doğru gitmeli.

İzi ize ekler isen mümkündür!.. (DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 38)

 

Dedim: “Bu ne işve bu nasıl edâ?”

Dedi: “Bu toprağın aslı Şühedâ!”

Dedim: “Ne gezersin mavi göklerde?”

Dedi: “Bu milletin imtihanıdır…” (DÜNDAR, Songül, “Bizim Eller”, Âşık Selâhattin DÜNDAR Şiirleri), “Toplumsal ve Felsefî Şiirler” s. 106)

“HİNGİLLEME (TEREKEME FIKRA ve GÜLMECELERİ):

Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Songül DÜNDAR bu kitabını, Ankara, Şubat: 2018” yazıyor. Bu kitabına iki yüz on dokuz (219) başlık altında, halk edebiyatı ürünlerimiz içinde yer alan, Anonim veya söyleyeni belli olan fıkraları derleyerek yerleştirmiş olduğunu görüyoruz:

“Daldan Dolan Kirve”, “Eye Sen Kimsen?”, “Akide”, “Heyrat Yemeği”, “Anana Her yer Tehnedi(r)”; Atan İte Dönen Yerdi (r)”; “Gara Lelen”, “Boşanma”, “Gülamber”, “Toprağım Kurumadan”, “Bıy Be Cılavuz”, “Şair Çoban”, “Gız Men Seni Boşarım Ha (Yallı)”, “Gara Afat”, “Atılan Soba”, “Gıvır Ali”, “Gırtlama Çay”, “Müslüman”, “Yarım Ağız”, “Bu Atı Binmeye Lâyık Bir Adam Yok mudur?”, “Frangiya  Basacak Yerde, Nöyde Basmışam”, “Kore Harbi”, “Ay Gözel Allah’ım”,” “Bundan Böyle Selâmün Aleyküm”, “Diş Hekimi”, “Nefesi Ağrıyormuş”, “Suçu Yokmuş”, Çavuş Terekeme”, “Dayımın Ayakkabılarını Düzelt”, “Biraz Cır”, “Himmet Ağa Sofrası”, “Doktor ve Çocuk”, “Hökümetin Yahşisi”, “Terekeme Karısı ve Doktor”, “Allah’ın Emmisinin Oğlu”, “Keteye Yazık”, “Goyuna Zararı Var mı?”, “Ağlayın Lele”, “İlacın Kağıdı”, “İtin Enikleri”, “Üzüme Yanmıram”, “Motosiklet”, “Toyu Durdue”, “Hür Anasının Tepegözü”, “Gözü Beri Bakan Öküz”, “Anasının Gözü”, “Benim Töyuğum”, “Aye Bu Yolların Hali Nedi (r)?”, “Aye Niye Ölmörsen?”, “Belediye Reisine Eysan”, “Çilpah Söbe”, “Sarsax Eşşeyh”, “Dua Et Ben İstanbul’dayam”, “Gılma Deyirsen Gılmayakh”, “Terekeme İdam Olursa”, “Suyu Sepeledin, Şekeri Erittin”, “Tamaşa Nenenin Yumanı”, “Hocanın Kızı”, Atatürk Terekemedi (r)”, “Çerelt Gözünü”, “Üşümenin Lezzeti”, “Menen Başka Esker Yohdu mu?”, “Kim Temizleyecek?”, “Halva”, “Su Kulesi”, “Yoksul Terekeme”, “İtin Akaıllı Olsa”, “Hesret”, “Dallas”, “Atatürk’ü Soror Ola”, “Gamasor”, “Ohooooo!”, “Elleme Yağsın”, “Ben Bele de Gezerem”, “Kime Ne Olacak?”, “Çok Olmor mu?”, “Ortadaki Menem”, “Köyün Pohu”, Terekeme Askerde”, “Men Aloy Değilem”, “Motalı Bırak”, “Yanına da Traktor Goşuluf”, “Bir Eşşeğin Hesabı”,  “Terekeme ile Kürt  Kirve”, “Bir Menem”, “Hem 36 Hemi de Düt”, “Namaz gılmer”, “Yedim Yattım”, “Sonradan Görme Terekeme”, Terekeme’nin Duası”, “Evlenme Yasağı”, “Vites”, “Arsanın Boyu”, Cennet’teki Terekeme”, “Hasta Hasan”, “Suya Susuz Götürüp Susuz Getirme”, “Keçeli”, “Bizi,m Burada Tilkiler Beledi”, “Beş Saatte Gidersen”, “Çorabın Teki”, “Terekeme Ölüm Döşeğinde”, “Ele Biler Meykhana Okhuyursan”, “Pekmez”, “Durun Yatakh”, “Ana”, “Anamın Büyük Gelini”, “Nişanlı Terekeme”, “Helâl Malım”, “Sigaranın Zararı”, “Melek”, “Kars Valisi”, “Mal İki”, “Emniyet Kemeri”, “Marangoz”, Calğı”, “Cennet”, “Biz Nasıl Olduk?”, “Heso”, “Hayalci Terekeme”, “Astronomik Terekeme”, “Kırk Gün Demlenen Çay”, “Kim Tükürecekse Tükürsün”, “O Geder Zırıllasın Ki”, “Gardaş Ben Erzurum’un Köylerindenem”, “Size Bele Zor mu Sorirdik?”, “Şimdiden Başım Şişti”, “Ala İt Senin Kimiydi”, “Bu Pantol Menim Dögül”, “Keçi Cırnağı”, “Ben Garibem”, “Badokh”, “Biçare Dil Bilmer”, “Makinist Menem”, “Dul Olduğunu Hardan Bilem?”, “Az Galsın Gözümü Tökecehti!..”, “Halva alem mi Gomutanım?”, “İt Gelsin Gör!..”, “Aye Menem Men!”, “Lelen Gılıxlıyıh”, “5 Paket Çay”, “Saza Değme!”, “Kim Demiş?”, “Hele Başını Suya Sok”, “Döşü Kim Yediyse?”, “Vali Eppexh mi Verejeyh?”, “O Yüce Makam”, “Suyla Fazla Oynamaya Gelmez”, “Yemehden Evvel mi?”, “Öl A Nevi”, “Koyunlar İndi, Ağzı Açıx Geler”, “Ateşçi Oloydu, Gerisi Goloydu”, “Ay İt (Y)üzden”, “Bizim Sülâle Ayaxta Ölüf”, “Şişenin Tıpası”, “Solucan Deneyi”, “Bayan da Vardı Öğretmenim”, “Sazı Boynuna Asın”, “Fışgırığı Unutmuşam”, “Şahvelet Emmi”, “ Allah’ım Günah Yazma”, “Ürüşvet”, “ Mikser”, “Dilime Baağla”, “Adımı Ev Sahibi Koyar”, “Kurban Alı Kişi”, “İslâm’ın Şartı”, “Ay Varşalof”, “Desinler ki Haçayun Hancalı Var!”, “ Kısmatım Söğündü!”, “ Balayı”, “Ay Onun Gözü Çıhsın”, “Aman Gapıya Çarpmasın”, “Beni Buranın Yabancısı mı Sandın?”, “ Çok Fazla Gavur Olmamışam”, “Yarısını Geri Çemem!”, “ Menim Onnan Ne Farkım Var?”, “Alttan Fit Veren Varmış”, “1 Numaraya Bir Çorba Daha”, “Kehliyim Azıf”, “Ajından Ölenin Mezarı Hanı?”, “Yiğitte Burun”, “Maraongoz Ehmet”, “Aye O Gelen Kimdi(r)?”,  “Pişgin Oğul”, “Âşık Atatürk”, “Çıbığımı Ver!”, “Keçi Toz Etme”, “Deyirsen Daa?”, “At Öğretmenim”, “Yol Şumal Öy(Ev) Hündür”, “Değese Salamını Alaram”, “Sade Mehmet”, “Rağmen Silahlar”, “Gıdık”, “Deh Deyin Gıdar”, “Direekteeki Bığ Yağı”, “ Başı Mollanın”, “Hamsi ile Koyun”, “Meherremin Arvadı”, “Lambaya Püüüf”, “Cilavuz’un Hali”,

 “Terekemeler’de Fıkra Gibi Şiirler”

“Ay Lele”, “

“Tekeme’nin Asker Mektubu”

“Ay Bala”

Kitapta Geçen Terekeme Kelimeleri Sözlüğü (s.237-240)

Terekeme Şivesinde Ses Uyumu ve Harf Farklılıkları s.241-244

Terekeme Kimdir? s.245-247

Halk Şiirinde Terekemeler s.248


“YARALARIM “Öğretmenin Gözyaşları” (Roman), Ankara, Ocak, 2019”;

BİRİNCİ BÖLÜM                 : Müjdemi İsterim …  s.7-95

İKİNCİ BÖLÜM                    : Cilavuz Sohbeti…… s.95-177

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM                : Aşkım Buzlukta…… s.177-233

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM          : Dişi Aslan………….. s.233-295

Araştırmacı, gazeteci, şair ve yazar Songül DÜNDAR, “Yaralarım” ‘Öğretmenin Gözyaşları’(Roman), adını verdiği eserinde:

Kadınların aslan pençelerini,

Cahillikle mücadeleyi,

Zalimlerin mazlumlara zulmünü,

Emekçinin nasıl ezildiğini,

Adaletin bozuk terazisini,

Yiğide kurulan tuzakları,

İnsanın insana ettiklerini,

Ailenin hukuk savaşını,

Kor alev yanan sevenleri,

Bilginin inanılmaz gücünü “Yaralarım” Romanında okuyucusun yılların deney ve tecrübeleriyle oluşmuş anılarını, deney ve tecrübelerini, bir hayat dersi olarak anlatmıştır.

ARAŞTIRMACI, GAZETECİ, ŞAİR ve YAZAR SONGÜL DÜNDAR’ın, 

SANATI ve EDEBÎ KİŞİLİĞİ:

Kültür Çağlayanı Dergisi’nin Yazı Kurulunda yer almıştır. Bir Harf Nesir Yarışması Jürü Üyelikleri: (2011-2014-2017),

“Şöför Ağa” Kitabı TRT tarafından “Haftanın Öykü Kitabı” seçilmiştir. “Savaşların Kadını” Roman Kitabı ve “Şöför Ağa” Öykü Kitabı “Satır Arası Kitap Kulübü” tarafından okunup yorumlanarak birçok dergi ve gazetelerde yayınlanmıştır.

Sanatçı Songül DÜNDAR: Türkmen Eli TV. “Âşıkların Sazından”; Karapapak FM Radio “Gurbetten Sılaya”; Bolu Merkez TV.’de “Şiirden Türküye”; TV 6’da: “Türküce”; Şair ve Yazar olarak katılarak kitaplarının tanıtımları yapılmıştır. Ayrıca Ulusa bir TV olan, FOX TV. “Çalar Saat Programında” İsmail KÜÇÜKKAYA tarafından kitaplarının tamamı tanıtılmıştır. 

Kars Ölçek, Siyasal Serhat Birikim Gazetesi, Kocaeli Gazetesi, Yenişafak Gazetesinde çeşitli yazar ve yorumcular tarafından yorumlar yapılmış, hakkında yazılar yazılmıştır.  Kars Ölçek, Siyasal Serhat Birikim Gazetesi, Foça Haber, Kafkas Haber, internet sitelerinde de köşe yazarlığı yapmaktadır. Bugüne kadar dört yüze yakın makalesi yayınlanmıştır.

Kültür Çağlayanı Dergisi, Kültür Nehri Dergisi, Azebaycan’ın Sesi Dergisi, İLESAM Dergisinde makaleleri yayınlanmaktadır.

Songül DÜNDAR’IN hayatı, sanatı, araştırma yazıları ve şiirlerine birçok ansiklopedi ve dergilerde de yer verilmiştir. Bunlardan en önemlisi, İhsan IŞIK’ın Ankara’da hazırlayıp yayınladığı: “Türkiye Edebiyetçılar ve Kültür Adamları Ansiklopedisi’ ve İLESAM (Kültür Adamları Ansiklopedisi)’dir.

“Türk Şiirinde Eşg”, “Aşk Benliğimdir”; Şiirleri de Azerbaycan Türkçesi ile yer almıştır.

ÜNİVERSİTE ve SİVİL TOPLUM KURULUŞLARINDAKİ KONFERANSLARI:

Uşak Üniversitesi, İLESAM ve OZAN DER’de: (2017 Molla Penah Vagif Yılı Konferansı); “Can Dostlar Derneği” (24 Kasım Öğretmenler Günü Konferansı); Pir Sultan Abdâl Derneği Mamak Şubesi’nde: (Kadına Seçme ve Seçilme Hakkı” ve “İnsan Hakları Evrensel Bildirisi” konulu Konferanslar vermiştir.