Muhammet Ali ECEVİT'İN: "GÜLİSTAN" ŞİİR KİTABI ÜZERİNE,
Abdullah Çağrı ELGÜN
GÜLİSTAN "Muhammet Ali ECEVİT" Karaca Dizgi ve Baskı Yayınları arasında Kayseri'de yayımlanan bir kitap.
Adından da anlaşılacağ gibi "Gülistan" Gül bahçesi mânâsına gelmektedir. Şair şiir kitabını üç bölüme ayırmış: "Gülistan", "Turan Eline", "Şebnem" hepsi beraber "Gülistan" da birleşmiş. Doksan üç sayfadan oluşan kitap yaşanan olaylarla, duygu, sevgi ve idealizm yüklü…
Şiir kitabı:
"Başımızı göğe,
Boynumuzu ipe,
Sakalımızı yele verdik.
Biz ölümlerden çok;
Zülmü gördük…
Diyen kutlu davanın,
Yiğitlerine ithap olunur…" diyen
Ali Ecevit, bir ithafla başlayıp devam
ediyor.
Yiğitlerine ithap
olunur…" diyen Ali Ecevit, bir ithafla başlayıp devam ediyor.
"Bir eylül sabahında sarsaydım
seni ne olur?
İncilerin dökülmezya, ıstırabım son
bulur.
Ayrılık çanları çalıyor…Cinlerim
tepemde;
Bir garip âhenk sarıyor beni istemesem
de…"
Zirvenin basamaklarına tutunduğu bu
şiirinde "Eylül"
hüznünü "Eylül" burukluğunu
ve kayıplarını "bir
sarsaydım seni" diyerek zamanın artık sarmak için geçmiş olduğunu ve
onu saramamanın üzüntüsünü, burukluğunu, yıkılmışlığını belirterek yalvarma
edâsı içinde "ne ulur?" diyerek
belirtiyor. Aslında, bir eylül sabahında
seni sarsaydım ne olurdu? Gözünden dünyanın en kıymetli taşı, bütün güzel
kadınların boyunlarına takmak için can attıkları, incilerin(gözyaşları) dökülmezdi ya…Şimdi sen
uzaklara gidiyorsun ve "ayrılık çanları çalıyor…"
Niçin ezan okunmuyor da çanlar çalıyor?.. Çanlar
çalıyor; çünkü şairin inancınca gerçekte,
hak olmayan, batıl olan istekleri, hak olan, batıl olmayan İnaç ve
itikatı bu duruma izin vermiyor.İstekleriyle inancı çelişiyor. Onun için
Hırıstiyanlığın, ibadete davet vasıtası olan "Çanlar" çalıyor.Çanların çıkardığı ve şairin hiçbir
zaman kendi inancına ve imanına uygun gelmeyecek o uğursuz çan sesleri, bir kötülüğün habercisi olarak sesleniyor,
bir kötülükten bir aksi durumudan, uyarılar yapıyor, işaretler veriyor…
Allah'ın Cennet'inden kovduğu şeytan, cinler,
şairin tepesinde, bir yanlış yaptırmak için teşebbüse geçmiş, bir yanlışı şaire
kabul ettirmek üzere tepesinde bekliyorlar.
Onyedi yaşının yaman sevgilerini, samimi
ve içten duygularını, güzelden güzele
atlayıp gittiği heveslerini, duyuş ve düşüncelerini, saksı çiçeğinin
güzelliğini, yanıbaşında kaç kez uyur uyanık gördüğü rüyasını
yansıttığı şiirinde Ali Ecevit:
"Saksıda çiçek rengarenk baş ucumda,
Düşünüyorum,
ekmeğimde aşımda,
Kaç
kere rüyamdasın yanı başımda,
Sensiz
çarpan kalbim onyedi yaşında…"
Şair giderek olgunlaştırdığı şiirde yer
yer güzelliği yakalıyor., alelâde
sözleri orjinal bir uslûpla kullanıyor.
Karşıtlıkları, iç içe sergiliyor.Karşı olduğu düzen ve istediği değişikliği
"hüzün", "derin uyku", "uyandırmak", "
hayıflanmak", "oh! demek","öç almak" kelimeleriyle
dile getiriyor.
M.Ali
Ecevit,isme özel yazılmış şiirlerdeki
akıcılık, lirizm, sadelik, senli benlilik ve halktan biri gibi olabilmenin lezzetini aktarıyor. Geçmiş sevgililerle bugün arasında orjinal bağlar kuruyor… Divan
edebiyatında(Kalasik Edebiyatımız) görülen sevgilinin zulmü, şiirde günün
edebiyatına da yansıyor. Sevgilinin zalimliği, acımasız ve gaddarlığı
aktarılıyor. Sevgilinin bir gülümsemesi, kalbin bahtiyarlığına yetiyor. Sonunda
kalbin bütün ıstırapları son buluyor, çarpan ve acı içinde kıvranan kalp nihayet duruyor… Huzur ve
sukunluk başlıyor. Şair, sevgisi uğrunda ölmenin verdiği hazla bahtiyarlığa
ulaşıyor."Gülizar" adlı
şiirinde:
"Ben
Ferhat değilim, ne de dağları delmeye gücüm var.
Çöllere
düşmedim; ama sana şiirler mi yazmladım?..
Benliğimi
sermedim mi ayakların altına Gülizar?!.
Suskun artık senin için çarpan kalbim, bense
bahtiyar.
Sen
aşkımı zulm saydın, bense seni bağrıma bastım.
Belki
Kerem misâli oklara geremedim göğsümü,
Neden
istemedin beni? Tebessüm etseydin gülizar…
Suskun
artık senin için çarpan kalbim sense bahtiyar."
"Gülistan,
Nakşadil, Kış Güneşim, Gülüm, Çiğdem," şiirlerinde uslup özelliği belirginleşen şairin Mehmet Akif'in de dediği
gibi:" Şiir yüzde bir ilham;
yüzde doksan dokuz çalışmadır."A.
Ecevit'in şiir için, daha çok çalışması ve alınteri dökmesi gerekiyor.
Ali
Ecevit, şiir kitabının "Turan Eline " adlı bölümünde;
sosyal konuları işliyor. Yüreği Bosna'da atıyor.
Yavuz, Fatih gibi o dönemin
ünlülerini hatırlatıyor ve bunların miraslarına konan biz mirasyedileri içten içe kınarken, "Turan" adlı ülküyü arzuluyor ve bu ülküye kavuşamamış
olmaktan olayı kahroluyor. Müslüman'ın üzerine serpilen ölü toprağıyla hâlâ
uykusundan uyanamamış olmanın ezikliğini duyuyor. Zulmü işkenceyi
kınıyor.Aklına o muhteşem zamanlar geliyor.Bir demir topuzla kalkacak gücü,
kuvveti soruyor. Bunlar nerede diye aranıyor; fakat yanında yöresinde kimseyi bulamıyor.
"İçimdeki
Sesleniş, Birlik Olalım, Yiğit Bosna, Tuğlar Göğe Çekilsin Artık" Bu konuda yazılmış başlıklar içinde en göze
çarpanları…
Ali
Ecevit, asıl kişiliğini, sanatını ve
sanatına giden uslûp tarzını ŞEBNEM
adlı bölümde yakalamış. Işığı görmüş; çaba, emek ve alın terinin damlalarndaki
berraklığın farkına burada varmış. Şairi şairliğe götüren yolun bu bölümden
geçtiğini itiraf etmek, Hakkı'ya hakkını teslim etmek gerekiyor. İşte son
şiirinden bir parça:
"Ey
devranımın pîri, gönlümün aşkı güzel,
Aşkımı
hayâl eden, aşığın nazı güzel
Ben
dünyayı dolaştım, görmedim böyle güzel
Aşk ile yakınlaştım, sevmedim böyle
güzel…"
KAYNAKLAR:
1) Ali Rıza NAVRUZ,
ÖKSÜZ UYKULAR BIRAKTIM YATAĞIMA,
GEÇİT YAYINEVİ (Basım-Yayın-Dağıtım) Ekim 2000, KAYSERİ
2) Hacı
Recep ÇALKANER, “4x4 Aslan Gayserilim”, Şafak Ofset Matbaacılık
San.Tic.Ltd.Şti. Ağustos 2003,KAYSERİ
3)
Abdullah Çağrı ELGÜN, "Türk Dili”,
(Genişletilmiş İkinci Baskı) Laçin Yayın Dağıtım, Kayseri 2001;
4)
Abdullah Çağrı
ELGÜN, "Edebî Sanatlar”, (Laçin Yayın Dağıtım, Kayseri 2000)
5)
Mehmet
KAPLAN, Cumhuriyet Devri Türk Şiiri, Başbakanlık Kültür Müsteşarlığı
Yayınları:7, İstanbul-1973, s.5-8
6)
İlhan
GEÇER, Cumhuriyet Döneminde Türk Şiiri, Kültür ve Turizm Bakanlığı
Yayınları. 785, Ankara-1987, s. 140-143
7)
Mehmet KAPLAN, Tevfik Fikret ve Şiiri, Türkiye
Yayınevi, İstanbul-1946, s.149
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder