16 Ekim 2016 Pazar

Neclâ İNCE ve ESERİ “MİLÂDI YOK!” KİTABI ÜZERİNE”, Abdullah Çağrı ELGÜN

 Neclâ İNCE ve ESERİ “MİLÂDI YOK!”      KİTABI ÜZERİNE”, Abdullah Çağrı ELGÜN

Hayatı:
“Kitap Nasıl Anlatsam da Başarsam...” Neclâ İNCE, şiir severlerin karşısına ilk kez 2003’te yayınlanan: Sevdiğini Şimdi Söyle” isimli şiir kitabıyla çıkmıştı. Şimdi de yeni şiirlerini. “Milâdı Yok” ta topladı.
Öğretmen kökenli şaire, tarihî kentlerimizden Elazığlı olmanın avantajlarını kullanıyor.  Yörenin masallarını çocuklar için yirmi kitapta toplayan Neclâ İNCE, kültür ögelerini ve folklörünün esintilerini mısralarında da harmanlıyor. Masalcı kimliği ile de yakından tanınan İNCE, yeni kitabında masallarımızın zengin hayâl gücü ve sembollerle ile  tablolar çiziyor. Mısralarında Kafdağı’ndan çölleri, Leylâ ve Mecnûn’dan günümüze gidip geliyor.
Her şiiri ile adeta bir hikâye aktarıyor. Şiirde saf duyguyu süslemeden, dilin mükemmeliyet kalıplarını ustalıkla kullanıyor. Neclâ İNCE, millî gergeften güzel örnekler sergiliyor. Bu toprağın sesi olmaya çalışıyor. Kadın şair”şaire”nin parmakla sayıldığı bir ortamda, ailenin kutsallığını, insanî ilişkilerin önemini, aile ve evlât sevgisini hatırlatıyor. Bir anne olarak çocuklarını ne kadar sevdiğini, ailesine, anne ve babasına tutku derecesindeki bağlılığını haykırıyor.
Neclâ İNCEnin şiirlerinde bilmece çözdürmek gibi bir gayret yok. Duru, naif, kültür köklerinden süzülerek gelen orjinalliklerle süslenmiş, saf şiirin en titiz parçalarını sergiliyor. Kısacası gönül telimizi titretip, göz pınarlarımızdan “Helâl Olsun” damlaları akıtıyor.
Türk şiiri, yeni ve güçlü seslerinden birisini daha saygı ile selamlıyor. Sonraki yıllarında eşi ile birlikte "VİZYON YAYINCILIK"ı kuruyor. Annesinden ve yöresinden dinledikleri hikâyeleri, masalları "Annemin Masalları"  adı ile kitaplaştırıyor.
On parmağında on hüner barındıran sanatçı Necla İNCE, ebru çalışmalarının yanında ressamlık yolunda ilerlemelerine ve yeni, keşiflerle dünyayı tanıma ve tanıtmağa devam ediyor...
        A.    Hikmet İNCE
Kitabın içerisinde geçen şiir başlıkları şu şekilde sıralanmaktadır:
Babama, Masal, Can Daraağacında, Geri Ver, Milâdı Yok, Huzur, Yanarsın, Gün ve Gece, Düşlerini, Biriktiriyordu,Anne Olmak, Unutmuşum, Hoşça kal, Neden? Şiirler Çare Oldu,Duvarlar Dilsiz, Ölüm, Beni Boşver, Bulamam, Külkedisi, Kolay Değil, Unutulmaz, Dayan, Hüzün, Gerisi Yalan, Görmüyorsun, Nehirler Akıyor, Giden Gider, Gelincik, Hükmü Yok, Yafta, An, Mutluluk, Vurulmak, Deprem, Gitmek Belki, Allah Bilir, Yıldızlardan Başka, Hadi Git, Kastın Ne? Beni Düşün, Unuturum, Yetmiyor, Olduğun Yer, Fuzûlî, Bırakın, Ayıp, Cinnet, Firar, Sus, Korkuyorum, Eriyordu, Bebeğim, Film Koptu, Bir Gün, Sormayın, Geceleri”  olmak üzere  toplam elli yedi şiire yer verilmiştir.
A.Himet İNCE’nin şaireyi tanıtım yazısını okuyunca içimden şöyle bir düşünce geçmişti: “Şişirme bir şair şaire. Mutlaka bir çıkar ilişkisi. Bir şiir bu kadar da övülerek, pohpohlanarak anlatılmaz ki... Hem de serbest tarzda yazılmış. Serbest tarzda yazılmışlara şiir bile demem..”
Elime kitabı alıp “Nasıl Anlatsam da Başarsam...” başlıklı takdim yazısını okuyup, diğer sayfalara kaydığımda, düşüncelerim bunlardı; fakat sayfalarda ilerledikçe bunun böyle “ŞİŞİRME BİR ŞAİRE” olmadığı anlaşılıyordu. Yanılmıştım...
Kitabı bir solukta okuyuverdim.
Ellerim tekrar sayfalara kaydı. Bazı şiirleri birkaç defa daha okudum. Sonra aklıma: “Şiir nedir?” Sorusu geldi. Kendi kendime tarifi tarifsiz diye tanımlanan şiiri tanımlamak  bana düştü; ve işte şiir budur dedim.

Şiir: Bilgi, birikim, deney, tecrübe, hayâl, umut umutsuzluk, mutluluk mutsuzluk, heyecan, duygulardaki coşkunluk, hüzün, sevinç üzerine yaşanılanların kelimelerle bir âhenk içinde inci gibi beni al dercesine duyguyla yüklenip heyecanla dizilmesidir.
Şaire, Necla İNCE Hanımefendi, bugüne kadar şiirlerini okuduğum, yanyana bulunduğum, eserini değerlendirdiğim şair ve şairelerden çok çok farklı bir şiir uslûbu ve anlayışına sahip... Şaireyi, şiirleri açısından başkalarından ayıran bir özellik var.
Şiirlerinin konusu ve başlıklarına bakıldığında diğer şair ve şairelerden bir farklılık göremezsiniz; fakat şiirlerinin yazılış tarzı, muhtevâ, temâ, İNCE’nin şiire kattığı duygu hele ki duygu ve bu duygu ile şiire yüklenilen bilgi, deney, tecrübe öyle bir anlatılıyor ki şiirleri okurken, susayan bir yolcunun bir bardaktan suyu yudumlar gibi kolay ve külfetsiz, kelimelere takılmadan mısralar yudum içiliyor...
Saf, temiz, yaşayan Türkçenin kelimelerinin halk ağzında olduğu gibi kolay ve külfetsiz söylenebileceğini göstermiştir.
Onun şiirlerin okurken, kelimelerde takılmıyorsunuz. Ne dedi bu, demiyorsunuz. Bu nasıl bir kelime kullanmış, bu da buraya uyar mı demek gibi bir soruyla karşılaşmıyorsunuz. Kelimeler özenle bezenle seçilmemiş de sanki öyle samimi bir dostla hasbihal eder gibi konuşuyorsunuz. Mısralara verilen duygu sizi kendi dünyanızdan alıp başka diyarlarda, başka ülkelerde, başka başka mekanlarda dolaştırıp sonra tekrar mısraların dizildiği kitabın sayfalarına getiriyor... Şiirden keyif almak dediğimiz şey bu olsa gerek.   

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
BABAMA
O yürek kaç kişide vardı,
Senin yaptığını o zaman,
Kaç kişi yapardı?
Bölüştük ayrılık sızısını,
Yarısı sende yarısı bende kaldı.
Yarınlar ne getirir bilinmez diye,
Tutup elimden dağların ötesine
Beni bir yatılı okula,
Kendi deyiminle: “Devlete” teslim ettin

Baba!

Babacığım!
Can özüm!..
Hep merttin cömerttin,
Bir bilsen sen benim için,
Nasıl nimettin, servettin?
Devlettin...
Alnı açık,
Başı dik durmayı sen öğrettin.

Kitaba ismini veren şiir. Şaireyi çok etkilemiş olmalı ki kitabın arka kapağında yer alırken; aynı zamanda kitaba isim olarak da verilmiş. Bu ancak bir sevgi, aşk olabilir. Zaten insanı şair yapan da bu değil mi? Aşk,!. Sen nelere kadirsin?

MİLÂDI YOK!
Milâdı yok
Bildim bileli,
Yollardayım,
Tepe bayır,
Yollar dikenli,
Dikenler kanatır.
Sana yazılı
Binlerce mektup var koynumda.
Hepsi birbirinin aynı
Hepsi iki kelime,
Kısacık tek satır.”Seni Seviyorum.”
Milâdı yok!..

HUZUR
Tanrı’nın eşiğine dayalı,
Alevden alnım.
Doksan dokuz tesbihlerde,
Lâ Havle dönmeliyim.
Ney sesleri üflensin kulaklarıma
Huzur için
Huzur için hû demeliyim.
Kaynadıktan sonra,
Kor alevlerde bir hayli zaman
Sırça imbiklerde
Demlenmeliyim.
Temmuz güneşinde gül dalına asılı
Yıkanmış bir mendil gibi,
Ak pak,
Dinlenmeliyim.
Sonra tevekkül,
Sonrası Allah bilir.
Sonrası Allah Kerim...

ANNE OLMAK

Bedenimde kendi evimde,
Ruhumla kapındayım yine,
Üşüyorum, al beni içeriye.
Hep derdin ki:
“Hele hû, anne olun da görün”
Oldum da gördüm,
Anne olmak
Ne zor şeymiş anne.
Bağrıma basarken
O iki güzel başı,
Hem grurla zirvelerdeydim.
Hem sürükleniyorum yerlerde.
Koşarlarken hayata,
Düşüp kanatıyorlar dizlerini.
Onlarla kanıyorum...
Yaktığını öğrenmek için ateşin,
Sokarlarken ellerini ateşe,
Onlarla yanıyorum.
Bir damla yaş,
Ya da bir hüzün gölgesi
Görünce gözlerinde
Nasıl kahrolunur sen bilirsin
İşte o zaman diyorum ki anne
Keşke hiç büyümeseydim.
Keşke küçük bir kız çocuğu olarak
Kalsaydım dizlerinde...

NEHİRLER AKIYOR

Bu kaçıncı bahardır?
Gelip geçen sessiz sedasız.
Gül yapraklarında.
Belli belirsiz ürpertiler
Nisan yağmurlarkında.
Yıllar geçse de ah!
Geçmiyor karasevda!
Yağmurlar yağıyor,
İnce sessiz
Gök gürültüsü, tufan
Gömülü derin uzaklarda,
Bir gizli titreyiş dudaklarda
Yıllar geçse de ah!
Geçmiyor karasevda!..
Nehirler akıyor
Çıt çıkarmadan
Kirpikten yataklarda...

KAYIP
Üstü örtülmüş, çok mahirce
En insanî hallerin
Kurallar koymuş birileri:
Gülme, konuşma,
Oturma, kalkma,
Sevme,
Ayıp!..
Bıçak kemiğe dayandığında
Birşeyler söylemek istersin.
Hatta okkalı bir küfür
Hayret, bir bakarsın ki!
Bildiğin bütün kelimeler
Kayıp!.. 

FİRÂR
Söylemedi deme,
Ürkütme fincancı katırlarını,
Pişman olursun.
Yola çıkma, yoldan çıkma
Kaybolursun.
Kendini nerde ararsan ara;
Ama beni,
Firârda bulursun...

FİLM KOPTU

Ay aydınlık gecede,
Yazlık sinemada gibi
Bir film karesi düştü.
Göz kapaklarıma siyah beyaz
Fi tarihinden
Gelişin
Gelirdi,
Gözlerinin içi gülerek
İçim ısınırdı
Dünya büyürdü
Silinirdi cümle âlem
Simidin susamı başka kokardı
Çıtır çıtır
Çayı karıştırırken
Çay bardakları türkü söylerdi.
Şıkır şıkır

Deve kervanları geçerdi yanımızdan

Yükü şeker
Kervanlar türkü söylerdi.
Pür neşe şıngır mıngır
Sanki hep böyle devam edecekti
Sonu yoktu
En güzel yerinde
Makinist
Hey makinist, film koptu!...
ESERLERİ:
1. "Sevdiğini Şimdi Söyle", 2004
2. "Miladı Yok", 2008
3. "Annemin Masalları", 1997
KAYNAK:
Vizyon Yayayımcılık Ltd.Şti. Vizyon Yayıncılık:126, Şiir Dizisi: 2, Cemal Gürsel Caddesi 121/6  06590  0312 362 48 14-363 82 32, Dikimevi/ANKARA



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder