DR. ABDÜLMECİT NUREDDİN’İN
“BALKANLARDAN TÜRKİYE’YE GÖÇ ve ETKİLERİ” ADLI KİTABI ÜZERİNE
Abdullah Çağrı ELGÜN
Makedonya Türk’ü bir anne babanın çocuğu olarak 1981 yılında
Makedonya’nın Gostivar şehrine bağlı, Banisa beldesinde dünyaya geldi.
İlk öğrenimini Mustafa Kemal Atatürk İlokulunda, Liseyi
Gostivar Belediye Lisesinde tamamaladı. Üniversiteyi Kırgızistan Cumhuriyeti’nde
“İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi”
Uluslararası İlişkiler Bölümü 2004 yılında tamamaladı. Aynı dönemde “Bişkek Devlet Üniversitesi”nde devam
edip, 2006 yılında Savunmuş olduğu “Makedonya’nın
İç ve Dış Politika Sorunları” adlı tez konusu ile uluslar arası ilişkiler bölümünde yüksek lisansını
tamamladı.
Doktora eğitimini, Makedonya Cumhuriyeti, Üsküp “Az.
Kiril ve Metodiy” Devlet Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümünde
savunmuş olduğu: “Avrasya’da Güç
Mücadelesi ve Uluslar arası İlişkilere Etkileri” adlı tez konusu ile
doktora eğitimini tamamladı.
“Osmanlı Sonrası
Makedonya” adlı kitabı 2008 yılında MATÜSİTEB tarafından yayımlandı. İkinci
çalışması olarak “Balkanlar’dan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” konusunu kitaplaştıran yazar, “İçimdeki Çığlık, Dışımdaki Sessizlik”
adlı şiir kitabını yayınladı. Osmanlı Sonrası Balkanlar adlı kitabı çalışmaları
ise devam etmektedir.
Yazarın Balkanlar ile ilgili olarak Bilimsel dergi ve
gazetelerde yayınlanmış bir çok makalesi de bulunmaktadır. Yazar bir çok
üniversite ve kurumlarda devam eden panel, sempozyum, tebliğ vb. etkinliklere
katılmış olup “Osmanlı Sonrası Balkanlar
ve Müslüman Türk Varlığı” üzerine çalışmalarını sunmaya devam etmektedir.
Bir çok kurum ve kuruluşta uluslarası ilişkiler ve
Balkanalar alanında danışmanlık yapan yazar, aynı zamanda Makedonya hükümetinde
Avrasya Uzmanı olarak görev yapmaktadır.
KİTAP HAKKINDA:
NUREDDİN, Dr. Abdülmecit; “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” Çağla Yayıncılık, Şehit Adem YAVUZ
Sok.5/12 Kızılay/ANKARA, 2011, ISBN: 978
9944 754 35 4, toplam: 303s.
Yazar sn. Abdülmecit
NUREDDİN’in “BALKANLARDAN TÜRKİYE’YE GÖÇ ve ETKİLERİ” kitabı Sn. Doç. Dr. İbrahim ERDOĞAN’IN Genel Yayın
Yönetmenliği, Sn. Erbay KÜCET’in Yayın
Danışmanlığı, Sn. Mustafa ÖNSOY’un
Genel Koordinatörlüğü ve Sn. Yüksel
NAMLI’nın Basım Koordinatörlüğü yaptığı kitap, ÇAĞLA yayınları tarafından
Nisan 2011 yılında yayınlandı. Adı geçen kitabın sayfa dizaynı ve dizgisini ise
sn. İlker ALİ, redaksiyon düzeltimini
sn. Fahri TUNA, kapak resmi ise İntan KARABATAK tarafından yapılmış
olan bu kapsamlı eser, kuşe kağıda basılı olarak toplam üç yüz iki sayfadan
oluşuyor.
KİTABIN KONUSU:
Osmanlı-Rus
Savaşından sonra, Balkanlardaki mutlak hakimiyetini kaybeden Osmanlı, sürekli
isyan ve başkaldırışlarla geçen bir çöküş sürecine girmişti.
93 Harbi Sonrasında
iç göç olarak Balkan Göçü, özellikle Balkan Savaşları ve sonrasında kitlesel
göçe dönüşmüştü. Balkan coğrafyasında
altı asır hüküm süren Osmanlı medeniyeti, yerini bu bölgeden Anadıolu’ya
yaklaşık yüz yıl süren bir göç trajedisine bırakmıştı.
Gerçekleşen
kitlesel göç neticesinde, Balkan Coğrafyasında oluşturduğu demoğrafik değişim
sonucunda Bölgedeki Müslüman Türk halkı azınlık konumuna dönüşmüştür. Öte yandan
, ulus devlet inşası sürecine girmiş olan Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlar’dan
göç eden Türkler sayesinde ülkenin
homejen bir yapıya dönüşmesinde etken olmuştur.
*Makedonya-Üsküp
“Kiril ve Metodiy” Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi “Balkanlardan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserin ihtiva ettiği ana ve yardımcı
maddelere baktığımızda, bunlardan 24 ana madde ve 32 yardımcı madde olmak üzere
toplam 56 maddeden ibaret olduğunu görüyoruz.
Muhteva bölümünden sonra 11 tablodan ibaret tablolar bölümü
ve yine 11 resimden ibaret 11 resim bölümü de mevcuttur.
Yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere çok değişik dillerde ve
farklı kaynaklara başvurduğunun görülmektedir. Dr. Abdülmecit Nureddin’in
kitabında kullanmış olduğu değişik dillerdeki toplam 449 dipnot bunun delilidir.
Dr. Abdülmecit Nureddin, kitabının önsözünde belirttiği gibi
bu çalışmasının tarihsel perspektifinin oluşmasındaki fikir ve çalışma için
cesaretlendirici tavır elbette ki, 2012 yılı Balkan göçlerinin 100. yıldönümü
olmasının etkili olduğunu bizzat kendisi beyan etmektedir. Gerçekleşen göçlerin
tarihsel perspektifinin çok geniş olması, sebebiyle, göçler konusunda bir
sınırlandırmıştır. Bu sebeple göçler mevzuu, sadece Osmanlının Balkanlar’dan
çekilmesinden başlayarak sınırlandırılmış ve günümüze kadarki göçler
incelenmiştir.
Büyük kitlesel göç dalgası (1915-1960) ve sonrası Balkan
göçleri İskânlı ve Serbest Balkan Göçleri
incelenmiştir. Özellikle Balkan coğrafyasının her bölümünden Türkiye’ye göç
etmesinin yanında demografik yapının da değişmesine sebep olmuştur. Arnavutluk’tan
Türkiye’ye göçünün ise yok denecek kadar az gerçekleşmesi günümüzde de Arnavutluk’ta Türkler’in hiç olmayışı,
Enver Hoca yönetiminin uygulamış olduğu asimilasyon politikasının ne kadar
başarılı olduğunu, gözler önüne sermektedir.
Yugoslavya ve
Romanya’dan göç edenlerin belirli bir kısmı serbest göçmen olarak göç etmeleri
ve Bulgaristan ile Yunanistan’dan
göç edenlerin büyük bir kısmı İskânlı olarak yerleşmeleri arasındaki ironik bağ
ve Türkiye’ye etkileri açısından yazarın dikkatinden kaçmamıştır. Özellikle,
Cumhuriyet döneminde göç eden İskânlı göçmenler, Türk kimliğine sahip çıkıp
inşa edilen ulus-devlet oluşmasında etkili olduğunu ifade etmektedir. Serbest
göçmen olarak yerleşenler ise, din esasına dayalı kesimlere yakınlık
göstererek, göç ettikleri ülkelerin baskılarını sindirememenin göstergesi olup,
daha esnek ve uysal bir yapıya büründükleri analiz edilmiştir.
A.Nureddin “Balkanlardan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı kitabın ilerleyen bölümlerinde, iç ve dış
göçler olmak üzere bu iki kavram üzerinde durmaktadır.
İç göçler derken, iktisadi sıkıntılar nedeniyle oluşan iç
göçler, iç karışıklıklar nedeniyle oluşan iç göçler ve boş alanların ziraata
açılması nedeniyle oluşan iç göçler hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.
Dış göçler bölümünde ise, siyasî nedenlerle oluşan göçler,
Osmanlı İmparatorluğuna siyasî göçler ve zorunlu göç olgusunun tanımlamasını
yapmaktadır.
Balkan göçleri bölümünde ise, Balkanlar’ın genel durumu ve
Balkanlar’daki nüfus maddeleri yanı sıra, Osmanlıya karşı yapılan ayaklanmalar
ve bu ayaklanmaların göçlere etkisi yanında:
1804-1820 yılları arasında Sırp ayaklanmaları gibi,
1830-1867 yılları arasında Özerk Sırbistan’ın Türkler’den
arındırılması,
1876-1878 yılları arası Osmanlıya karşı açılan savaşın
getirdikleri ile
1878 yılları. Sırplar tarafından Bosna işgali ve Boşnak
göçleri bölümlerine yer verip ayrıntılı bilgiler sunmaktadır.
Sn. A.Nureddin “Balkanlardan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde, özellikle vurguladığı konular
arasında, I ve II Balkan Savaşı ve bu savaşların sonrasında meydana gelen
göçler olmaktadır.
(1912-2000’li yıllarına kadar, Osmanlı sonrası) Balkan
göçleri bölümünde ise; Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler, Türk-Bulgar
Mübadelesi,
1950-1951, ve keza
1969-1978 yılları arası yapılan ve akraba göçü olarak nitelendirilen göçler,
1989 göçleri ve bu göç dalgalarının sonuçları hakkında
değerlendirme yapmaktadır.
Kitabın devamında, Balkanlar’dan meydana gelen göçlerden;
Yunanistan’dan Türkiye’ye göçler hakkında,
1914 Rum göçü ve Türk-Rum Mübadelesi, Lozan Barış
Antlaşmasında Mübadele sorunu, bu Mübadelenin uygulanışı ve Türk-Rum Nüfus
Mübadelesinin genel sonuçları hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.
A.Nureddin “Balkanlardan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde, Bulgaristan’dan ve
Yunanistan’dan yapılan göçlerden ve onların sonuçlarından sonra, üçüncü ve önemli bir göç dalgasını
oluşturan elbette ki, Yugoslavya’dan yapılan göçlerdir. Yugoslavya’dan
yapılan göç dalgasından bahsederken, Bosna’daki
göçler, Sırbistan’dan, Karadağ’dan, Kosova’dan ve Makedonya’dan medyana
gelen göçlerden ayrı ayrı bahsederek, tarihte derin izler bırakan ve ibret
verici göçlerden örnekler ve pasajlar vermektedir.
1918 yılında kurulan SHS Krallığının ilk Başbakanı olan Sırp
asıllı Stoyan Protiç, Boşnaklar’a karşı tamamen düşmanca bir tavır içinde
olduğunu ve Bosna ile Boşnaklara SHS Krallığı içinde nasıl bir rölün verilmesi
gerektiği üzerine yürütülen tartışmalar esnasında, 1918 yılında Başbakan olarak
Protiç şu sözleri söylemiştir: “Bosna’yı bize (Sırbistan’a) bırakın.
Bizim Bosna ile ilgili çözümümüz var. Ordumuz Drina nehrini geçince Türklere 24
saat, en çok da 48 saat süre verecektir. Daha önce Sırbistam’da yaptığımız
gibi, verilen süre içinde “dedelerinin dinine” geri dönmeyen Boşnakların hepsi
kesilecektir.”
Gerçekten de SHS içinde bütün Müslümanlar zor günler
yaşamıştır. Cinayetler, soygunlar, Müslümanların evlerinin kundaklanması,
camilerin depo olarak kullanılması, Müslüman çocukların okula gitmesini
caydırmak için okullarda Ortodoks dualarıyla derse başlanması gibi olaylar,1918
sonrasında da yaşanmış, bununla Müslümanlar’ın göçe zorlanması hedeflenmıştır.
Müslümanlar’da güvensizlik duygusu yaratmak için ayrıca, Müslümanlar’dan
silahlar toplanmış, Sırp ve Karadağlılara ise silah dağıtılmıştır. Krallığın
kurulmasının hemen ardından başlatılan “ağrar reformu” uygulamaları, Türk Boşnak, Arnavut ve Makedon halkını
çok olumsuz etkilemiştir.
Toprak reformlarında Müslüman topluluklarından alınan
topraklar, toprak reformuna tabi tutulan yekünün dörtte üçüne tekabül
etmektedir. Ayrıca, 1918-1919 yıllarındaki birinci toprak reformunda Makedonya, Kosova, Sancak ve Karadağ’daki
Müslümanlardan toplam 231.098 hektarlık toprağın alındığı bilinmektedir.
Yugoslavya topraklarından göç eden Türklerden bahsederken:
Birinci dünya savaşından 1914 yılına kadar Sancak,
Kosova ve Makedonya’daki Müslüman-Türk ahaliden, 281.747 kişi göç ettiği ve göç esnasında altı yaşında küçük
çocukların göz önünde bulundurulmadığı, Sırp kaynaklar tarafından tespit
edilmiştir. Baskıcı uygulamalara istinaden, Kosova ve Makedonya’daki
Müslümanların siyasal örgütlenme açısından mevcut yönetimlerce yapılan
baskıları bertaraf etmek ve siyası haklarını savunmak için “İslam Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştur. Aralarında Türklerin
de bulunduğu bu Cemiyet, 1920’de yapılan seçimlerde 8, 1924’te ise aralarında
Emin Bey’in olduğu 14 kişi Belgrad meclisine girmeye hak kazanmıştır. Lâkin,
mevcut yönetimin, cemiyetin faaliyetlerini yasaklayarak cemiyet liderini hapse mahkum etmiş, dolayısıyla Müslümanlar temsil
edilmekten mahrum kalmışlardır. SHS Krallığında Türkçe dilinde eğitim 1929
yılına kadar devam etmiştir. Bu
müsseseler dışında, 1927 yılına kadar bölgede dini eğitim veren 73 Medrese’nin
olup, SHS yönetimince yapılan düzenleme sonucu bu sayı 1929 yılında 5’e
düşürülmüştür. Aynı zamanda Türkçe çıkan bütün neşriyat da durdurulmuştur.
SHS yönetimi Müslümanlara ait dini mabetleri konusunda
yetersiz kalıp, bu topluluğa yönelik sistematik sindirme yöntemi uygulamışlardır.
Siyasi hoşgörüden yoksun oluşu, Osmanlıya karşı duyulan nefret, yönetimin
intikam alması için uygun konjoktür oluşturmuştur. Nitekim, birçok cami ve
mezarlık, askeri alan (kışla) çiflik veya depoya dönüştürülmüştür. Yugoslavya
Türkiye arasında Yugoslavya’daki Müslüman-Türk varlılığın statüsü ve muhtemel
göç konusunda 1938 yılında Türkiye dış işleri bakanı Rüştü Aras’ın tekifi ile
Yugoslavya’dan Türkiye’ye sistematik göç konusunda bir teklif sunulmuştur.
Bu doğrultuda taraflararası bir ortak göç komitesi kurulup,
göçün nasıl gerçekleşeceği konusunda çalışma yapılmıştır. Türk heyetinin
Başkanı Hasan Saha, Yugoslav heyeti ile uzun süren müzakereler sonrası, bu
topraklardan 200 bin kadar Müslüman-Türk’ün göçü için anlaşmaya varıp, 11 eylül
1938 yılında anlaşma imzalamıştır. Görüşmeler esnasında, Yugoslav tarafı
Türkiye’ye göçmenlerin ulaşım, ikâmet ve Anadolu’da yerleşmeleri için 20 milyon
lira ödemesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu anlaşma, Balkanlar’daki demografik
yapının değişimine yol açacağı için tepkilere neden olmuştur. Varılan anlaşma
gereğince, Makedonya ve Kosova’dan
altı yıl içinde yaklaşık 40.000 aile
veya 200.000 bin kişi göç etme hakkına sahip olacaktır. Burada göç edecek
olanlardan aranan başlıca özellik, Türk olmaları, Türkçe konuşmaları veya Türk
kültürüne yakın olmaları gerekliliği belirlenmiştir.
A.Nureddin “Balkanlar’dan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde, dördüncü büyük göç dalgası olarak, Romanya’dan meydana gelen göçlerden
bahsetmektedir. Romanya’dan Türk göçlerini 1923-1933 ve 1934-1938 göçleri
olmak üzere iki ayrı dönemde incelemek mümkündür; çünkü her iki dönem göçler,
gerek nitelik ve gerekse nicelik bakımından farklılık göstermektedir. İlk dönem
göçler küçük gruplar halinde gerçekleşmiş ve gelenlerin çoğu serbest göçmen
statüsünde kabul edilmişlerdir. Buna karşılık ikinci dönem göçler ise kitlesel
boyutta olup, gelenler iskânlı göçmen statüsünde olarak devlet eliyle
yerleşirilmişlerdir.
1934-1938 yılları arası ise, Türk göçlerinin en yoğun
yaşandığı dönem olmuştur. Bu dönemde 80
binin üzerinde Müslüman-Türk Türkiye’ye göç ettirilmiştir. Cumhuriyetin ilk
yılları itibariyle artma esasına dayalı bir nüfus politikası izleyen Türkiye,
bu politikanın gereği olarak, Balkanlar’da Osmanlı Devleti’nin bakiyesi olan
Türkleri Anadolu’ya taşımıştır. Bu kapsamda Cumhuriyetin ilk on beş yılında, 114.000 kişi Romanya’dan Türkiye’ye göç
etmiştir.
Balkanlar’da 1900’lere doğru başlayan göç hiç durmadan sürüp
gitmiştir. Balkanlar’daki gayri Türk topluluklar kendi topraklarında Türk ve
Müslüman ahaliyi görmek istememişler ve bunları devamlı göçe zorlamışlardır; ancak,
20. yüzyılın başlarına doğru azınlık statüsünün verdiği haklar çerçevesinde
toparlanabilen Balkan Türkleri, değişen siyasî rejimler süresince değişik
tutumlarla karşı karşıya kalmıştırlar.
Bir yandan bulundukları ülkelerin anayasasına ayak uydurmaya
çalışan Balknalar’daki Türk azınlığı, aynı zamanda Türkiye’ye organik bağları
canlı tutmaya devam etmiştir. Yıllar boyunca yapılan çeşitli anlaşma ve
sözleşmeler, dünya üzerinde tüm hükümetlerce genel kabul görmüş kurallar,
Türkiye’nin bu soydaşlar üzerinde söz sahibi olmasını sağlamıştır; fakat, dünya
konjotöründeki değişim, Türkiye’nin etki alanını azaltmış ve neticesinde bir
asır devam eden Balkanlar’dan Türkiye’ye göç devam etmiştir. Küreselleşme
süresinde göçün seyri azalmış olmasına rağmen, bireysel göçler hâlâ devam
etmektedir.
A.Nureddin’in “Balkanlardan
Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde: 20 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 2 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü
Arşivi, 7 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 1 Cumhuriyet Arşivi, 1 Bulgaristan Arşivi
ve 10 Yugoslavya Arşivi olmak üzere toplam 41 farklı ülke arşivinden
yararlandığı görmekteyiz. Bu eserde,
Türkçenin yanında İngilizce, Sırpça,
Bulgarca, Makedonca, Boşnakça ve Arnavutça olmak üzere toplam 7 farklı dilden
kaynaklar incelenmiş ve toplam yüz seksen altı (186) kitap ve makaleden yararlanılmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder