11 Ekim 2016 Salı

DR. ABDÜLMECİT NUREDDİN’İN “BALKANLARDAN TÜRKİYE’YE GÖÇ ve ETKİLERİ” ADLI KİTABI ÜZERİNE,Abdullah Çağrı ELGÜN

DR. ABDÜLMECİT NUREDDİN’İN
“BALKANLARDAN TÜRKİYE’YE GÖÇ ve ETKİLERİ” ADLI KİTABI ÜZERİNE
                                 Abdullah Çağrı ELGÜN

YAZAR HAKKINDA:
Makedonya Türk’ü bir anne babanın çocuğu olarak 1981 yılında Makedonya’nın Gostivar şehrine bağlı, Banisa beldesinde dünyaya geldi.
İlk öğrenimini Mustafa Kemal Atatürk İlokulunda, Liseyi Gostivar Belediye Lisesinde tamamaladı. Üniversiteyi Kırgızistan Cumhuriyeti’nde “İktisat ve Girişimcilik Üniversitesi” Uluslararası İlişkiler Bölümü 2004 yılında tamamaladı. Aynı dönemde “Bişkek Devlet Üniversitesi”nde devam edip, 2006 yılında Savunmuş olduğu “Makedonya’nın İç ve Dış Politika Sorunları” adlı tez konusu ile uluslar arası  ilişkiler bölümünde yüksek lisansını tamamladı.
Doktora eğitimini, Makedonya Cumhuriyeti, Üsküp    “Az. Kiril ve Metodiy” Devlet Üniversitesi Uluslar arası İlişkiler Bölümünde savunmuş olduğu: “Avrasya’da Güç Mücadelesi ve Uluslar arası İlişkilere Etkileri” adlı tez konusu ile doktora eğitimini tamamladı.
“Osmanlı Sonrası Makedonya” adlı kitabı 2008 yılında MATÜSİTEB tarafından yayımlandı. İkinci çalışması olarak “Balkanlar’dan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” konusunu kitaplaştıran yazar, “İçimdeki Çığlık, Dışımdaki Sessizlik” adlı şiir kitabını yayınladı. Osmanlı Sonrası Balkanlar adlı kitabı çalışmaları ise devam etmektedir.
Yazarın Balkanlar ile ilgili olarak Bilimsel dergi ve gazetelerde yayınlanmış bir çok makalesi de bulunmaktadır. Yazar bir çok üniversite ve kurumlarda devam eden panel, sempozyum, tebliğ vb. etkinliklere katılmış olup “Osmanlı Sonrası Balkanlar ve Müslüman Türk Varlığı” üzerine çalışmalarını sunmaya devam etmektedir.
Bir çok kurum ve kuruluşta uluslarası ilişkiler ve Balkanalar alanında danışmanlık yapan yazar, aynı zamanda Makedonya hükümetinde Avrasya Uzmanı olarak görev yapmaktadır.
KİTAP HAKKINDA:
NUREDDİN, Dr. Abdülmecit; “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri”  Çağla Yayıncılık, Şehit Adem YAVUZ Sok.5/12 Kızılay/ANKARA, 2011, ISBN: 978 9944 754 35 4, toplam: 303s.
Yazar sn. Abdülmecit NUREDDİN’in “BALKANLARDAN TÜRKİYE’YE GÖÇ ve ETKİLERİ” kitabı Sn. Doç. Dr. İbrahim ERDOĞAN’IN Genel Yayın Yönetmenliği, Sn. Erbay KÜCET’in Yayın Danışmanlığı, Sn. Mustafa ÖNSOY’un Genel Koordinatörlüğü ve Sn. Yüksel NAMLI’nın Basım Koordinatörlüğü yaptığı kitap, ÇAĞLA yayınları tarafından Nisan 2011 yılında yayınlandı. Adı geçen kitabın sayfa dizaynı ve dizgisini ise sn. İlker ALİ, redaksiyon düzeltimini sn. Fahri TUNA, kapak resmi ise İntan KARABATAK tarafından yapılmış olan bu kapsamlı eser, kuşe kağıda basılı olarak toplam üç yüz iki sayfadan oluşuyor.  
KİTABIN KONUSU:
Osmanlı-Rus Savaşından sonra, Balkanlardaki mutlak hakimiyetini kaybeden Osmanlı, sürekli isyan ve başkaldırışlarla geçen bir çöküş sürecine girmişti.
93 Harbi Sonrasında iç göç olarak Balkan Göçü, özellikle Balkan Savaşları ve sonrasında kitlesel göçe dönüşmüştü.  Balkan coğrafyasında altı asır hüküm süren Osmanlı medeniyeti, yerini bu bölgeden Anadıolu’ya yaklaşık yüz yıl süren bir göç trajedisine bırakmıştı.
Gerçekleşen kitlesel göç neticesinde, Balkan Coğrafyasında oluşturduğu demoğrafik değişim sonucunda Bölgedeki Müslüman Türk halkı azınlık konumuna dönüşmüştür. Öte yandan , ulus devlet inşası sürecine girmiş olan Türkiye Cumhuriyeti, Balkanlar’dan göç eden  Türkler sayesinde ülkenin homejen bir yapıya dönüşmesinde etken olmuştur.
*Makedonya-Üsküp “Kiril ve Metodiy” Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi  “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserin ihtiva ettiği ana ve yardımcı maddelere baktığımızda, bunlardan 24 ana madde ve 32 yardımcı madde olmak üzere toplam 56 maddeden ibaret olduğunu görüyoruz.
Muhteva bölümünden sonra 11 tablodan ibaret tablolar bölümü ve yine 11 resimden ibaret 11 resim bölümü de mevcuttur.
Yurtiçi ve yurtdışı olmak üzere çok değişik dillerde ve farklı kaynaklara başvurduğunun görülmektedir. Dr. Abdülmecit Nureddin’in kitabında kullanmış olduğu değişik dillerdeki toplam 449 dipnot bunun delilidir.
Dr. Abdülmecit Nureddin, kitabının önsözünde belirttiği gibi bu çalışmasının tarihsel perspektifinin oluşmasındaki fikir ve çalışma için cesaretlendirici tavır elbette ki, 2012 yılı Balkan göçlerinin 100. yıldönümü olmasının etkili olduğunu bizzat kendisi beyan etmektedir. Gerçekleşen göçlerin tarihsel perspektifinin çok geniş olması, sebebiyle, göçler konusunda bir sınırlandırmıştır. Bu sebeple göçler mevzuu, sadece Osmanlının Balkanlar’dan çekilmesinden başlayarak sınırlandırılmış ve günümüze kadarki göçler incelenmiştir.
Büyük kitlesel göç dalgası (1915-1960) ve sonrası Balkan göçleri İskânlı ve Serbest Balkan Göçleri incelenmiştir. Özellikle Balkan coğrafyasının her bölümünden Türkiye’ye göç etmesinin yanında demografik yapının da değişmesine sebep olmuştur. Arnavutluk’tan Türkiye’ye göçünün ise yok denecek kadar az gerçekleşmesi günümüzde de Arnavutluk’ta Türkler’in hiç olmayışı, Enver Hoca yönetiminin uygulamış olduğu asimilasyon politikasının ne kadar başarılı olduğunu, gözler önüne sermektedir.  
Yugoslavya ve Romanya’dan göç edenlerin belirli bir kısmı serbest göçmen olarak göç etmeleri ve Bulgaristan ile Yunanistan’dan göç edenlerin büyük bir kısmı İskânlı olarak yerleşmeleri arasındaki ironik bağ ve Türkiye’ye etkileri açısından yazarın dikkatinden kaçmamıştır. Özellikle, Cumhuriyet döneminde göç eden İskânlı göçmenler, Türk kimliğine sahip çıkıp inşa edilen ulus-devlet oluşmasında etkili olduğunu ifade etmektedir. Serbest göçmen olarak yerleşenler ise, din esasına dayalı kesimlere yakınlık göstererek, göç ettikleri ülkelerin baskılarını sindirememenin göstergesi olup, daha esnek ve uysal bir yapıya büründükleri analiz edilmiştir.
A.Nureddin “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı kitabın ilerleyen bölümlerinde, iç ve dış göçler olmak üzere bu iki kavram üzerinde durmaktadır.
İç göçler derken, iktisadi sıkıntılar nedeniyle oluşan iç göçler, iç karışıklıklar nedeniyle oluşan iç göçler ve boş alanların ziraata açılması nedeniyle oluşan iç göçler hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.
Dış göçler bölümünde ise, siyasî nedenlerle oluşan göçler, Osmanlı İmparatorluğuna siyasî göçler ve zorunlu göç olgusunun tanımlamasını yapmaktadır.
Balkan göçleri bölümünde ise, Balkanlar’ın genel durumu ve Balkanlar’daki nüfus maddeleri yanı sıra, Osmanlıya karşı yapılan ayaklanmalar ve bu ayaklanmaların göçlere etkisi yanında:
1804-1820 yılları arasında Sırp ayaklanmaları gibi,
1830-1867 yılları arasında Özerk Sırbistan’ın Türkler’den arındırılması,
1876-1878 yılları arası Osmanlıya karşı açılan savaşın getirdikleri ile
1878 yılları. Sırplar tarafından Bosna işgali ve Boşnak göçleri bölümlerine yer verip ayrıntılı bilgiler sunmaktadır.
Sn. A.Nureddin “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde, özellikle vurguladığı konular arasında, I ve II Balkan Savaşı ve bu savaşların sonrasında meydana gelen göçler olmaktadır.
(1912-2000’li yıllarına kadar, Osmanlı sonrası) Balkan göçleri bölümünde ise; Bulgaristan’dan Türkiye’ye göçler, Türk-Bulgar Mübadelesi,
1950-1951,  ve keza 1969-1978 yılları arası yapılan ve akraba göçü olarak nitelendirilen göçler,
1989 göçleri ve bu göç dalgalarının sonuçları hakkında değerlendirme yapmaktadır.
Kitabın devamında, Balkanlar’dan meydana gelen göçlerden; Yunanistan’dan Türkiye’ye göçler hakkında,
1914 Rum göçü ve Türk-Rum Mübadelesi, Lozan Barış Antlaşmasında Mübadele sorunu, bu Mübadelenin uygulanışı ve Türk-Rum Nüfus Mübadelesinin genel sonuçları hakkında ayrıntılı bilgiler vermektedir.
A.Nureddin “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde, Bulgaristan’dan ve Yunanistan’dan yapılan göçlerden ve onların sonuçlarından sonra, üçüncü ve önemli bir göç dalgasını oluşturan elbette ki, Yugoslavya’dan yapılan göçlerdir. Yugoslavya’dan yapılan göç dalgasından bahsederken, Bosna’daki göçler, Sırbistan’dan, Karadağ’dan, Kosova’dan ve Makedonya’dan medyana gelen göçlerden ayrı ayrı bahsederek, tarihte derin izler bırakan ve ibret verici göçlerden örnekler ve pasajlar vermektedir.
1918 yılında kurulan SHS Krallığının ilk Başbakanı olan Sırp asıllı Stoyan Protiç, Boşnaklar’a karşı tamamen düşmanca bir tavır içinde olduğunu ve Bosna ile Boşnaklara SHS Krallığı içinde nasıl bir rölün verilmesi gerektiği üzerine yürütülen tartışmalar esnasında, 1918 yılında Başbakan olarak Protiç şu sözleri söylemiştir: “Bosna’yı bize (Sırbistan’a) bırakın. Bizim Bosna ile ilgili çözümümüz var. Ordumuz Drina nehrini geçince Türklere 24 saat, en çok da 48 saat süre verecektir. Daha önce Sırbistam’da yaptığımız gibi, verilen süre içinde “dedelerinin dinine” geri dönmeyen Boşnakların hepsi kesilecektir.”
Gerçekten de SHS içinde bütün Müslümanlar zor günler yaşamıştır. Cinayetler, soygunlar, Müslümanların evlerinin kundaklanması, camilerin depo olarak kullanılması, Müslüman çocukların okula gitmesini caydırmak için okullarda Ortodoks dualarıyla derse başlanması gibi olaylar,1918 sonrasında da yaşanmış, bununla Müslümanlar’ın göçe zorlanması hedeflenmıştır. Müslümanlar’da güvensizlik duygusu yaratmak için ayrıca, Müslümanlar’dan silahlar toplanmış, Sırp ve Karadağlılara ise silah dağıtılmıştır. Krallığın kurulmasının hemen ardından başlatılan “ağrar reformu” uygulamaları, Türk Boşnak, Arnavut ve Makedon halkını çok olumsuz etkilemiştir.
Toprak reformlarında Müslüman topluluklarından alınan topraklar, toprak reformuna tabi tutulan yekünün dörtte üçüne tekabül etmektedir. Ayrıca, 1918-1919 yıllarındaki birinci toprak reformunda Makedonya, Kosova, Sancak ve Karadağ’daki Müslümanlardan toplam 231.098 hektarlık toprağın alındığı bilinmektedir.
Yugoslavya topraklarından göç eden Türklerden bahsederken: Birinci dünya savaşından 1914 yılına kadar Sancak, Kosova ve Makedonya’daki Müslüman-Türk ahaliden, 281.747 kişi göç ettiği ve göç esnasında altı yaşında küçük çocukların göz önünde bulundurulmadığı, Sırp kaynaklar tarafından tespit edilmiştir. Baskıcı uygulamalara istinaden, Kosova ve Makedonya’daki Müslümanların siyasal örgütlenme açısından mevcut yönetimlerce yapılan baskıları bertaraf etmek ve siyası haklarını savunmak için “İslam Muhafaza-i Hukuk Cemiyeti” kurulmuştur. Aralarında Türklerin de bulunduğu bu Cemiyet, 1920’de yapılan seçimlerde 8, 1924’te ise aralarında Emin Bey’in olduğu 14 kişi Belgrad meclisine girmeye hak kazanmıştır. Lâkin, mevcut yönetimin, cemiyetin faaliyetlerini yasaklayarak cemiyet liderini hapse  mahkum etmiş, dolayısıyla Müslümanlar temsil edilmekten mahrum kalmışlardır. SHS Krallığında Türkçe dilinde eğitim 1929 yılına kadar devam etmiştir. Bu müsseseler dışında, 1927 yılına kadar bölgede dini eğitim veren 73 Medrese’nin olup, SHS yönetimince yapılan düzenleme sonucu bu sayı 1929 yılında 5’e düşürülmüştür. Aynı zamanda Türkçe çıkan bütün neşriyat da durdurulmuştur.
SHS yönetimi Müslümanlara ait dini mabetleri konusunda yetersiz kalıp, bu topluluğa yönelik sistematik sindirme yöntemi uygulamışlardır. Siyasi hoşgörüden yoksun oluşu, Osmanlıya karşı duyulan nefret, yönetimin intikam alması için uygun konjoktür oluşturmuştur. Nitekim, birçok cami ve mezarlık, askeri alan (kışla) çiflik veya depoya dönüştürülmüştür. Yugoslavya Türkiye arasında Yugoslavya’daki Müslüman-Türk varlılığın statüsü ve muhtemel göç konusunda 1938 yılında Türkiye dış işleri bakanı Rüştü Aras’ın tekifi ile Yugoslavya’dan Türkiye’ye sistematik göç konusunda bir teklif sunulmuştur.
Bu doğrultuda taraflararası bir ortak göç komitesi kurulup, göçün nasıl gerçekleşeceği konusunda çalışma yapılmıştır. Türk heyetinin Başkanı Hasan Saha, Yugoslav heyeti ile uzun süren müzakereler sonrası, bu topraklardan 200 bin kadar Müslüman-Türk’ün göçü için anlaşmaya varıp, 11 eylül 1938 yılında anlaşma imzalamıştır. Görüşmeler esnasında, Yugoslav tarafı Türkiye’ye göçmenlerin ulaşım, ikâmet ve Anadolu’da yerleşmeleri için 20 milyon lira ödemesi gerektiği vurgulanmıştır. Bu anlaşma, Balkanlar’daki demografik yapının değişimine yol açacağı için tepkilere neden olmuştur. Varılan anlaşma gereğince, Makedonya ve Kosova’dan altı yıl içinde yaklaşık 40.000 aile veya 200.000 bin kişi göç etme hakkına sahip olacaktır. Burada göç edecek olanlardan aranan başlıca özellik, Türk olmaları, Türkçe konuşmaları veya Türk kültürüne yakın olmaları gerekliliği belirlenmiştir.
A.Nureddin “Balkanlar’dan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde, dördüncü büyük göç dalgası olarak, Romanya’dan meydana gelen göçlerden bahsetmektedir. Romanya’dan Türk göçlerini 1923-1933 ve 1934-1938 göçleri olmak üzere iki ayrı dönemde incelemek mümkündür; çünkü her iki dönem göçler, gerek nitelik ve gerekse nicelik bakımından farklılık göstermektedir. İlk dönem göçler küçük gruplar halinde gerçekleşmiş ve gelenlerin çoğu serbest göçmen statüsünde kabul edilmişlerdir. Buna karşılık ikinci dönem göçler ise kitlesel boyutta olup, gelenler iskânlı göçmen statüsünde olarak devlet eliyle yerleşirilmişlerdir.
1934-1938 yılları arası ise, Türk göçlerinin en yoğun yaşandığı dönem olmuştur. Bu dönemde 80 binin üzerinde Müslüman-Türk Türkiye’ye göç ettirilmiştir. Cumhuriyetin ilk yılları itibariyle artma esasına dayalı bir nüfus politikası izleyen Türkiye, bu politikanın gereği olarak, Balkanlar’da Osmanlı Devleti’nin bakiyesi olan Türkleri Anadolu’ya taşımıştır. Bu kapsamda Cumhuriyetin ilk on beş yılında, 114.000 kişi Romanya’dan Türkiye’ye göç etmiştir.
Balkanlar’da 1900’lere doğru başlayan göç hiç durmadan sürüp gitmiştir. Balkanlar’daki gayri Türk topluluklar kendi topraklarında Türk ve Müslüman ahaliyi görmek istememişler ve bunları devamlı göçe zorlamışlardır; ancak, 20. yüzyılın başlarına doğru azınlık statüsünün verdiği haklar çerçevesinde toparlanabilen Balkan Türkleri, değişen siyasî rejimler süresince değişik tutumlarla karşı karşıya kalmıştırlar.
Bir yandan bulundukları ülkelerin anayasasına ayak uydurmaya çalışan Balknalar’daki Türk azınlığı, aynı zamanda Türkiye’ye organik bağları canlı tutmaya devam etmiştir. Yıllar boyunca yapılan çeşitli anlaşma ve sözleşmeler, dünya üzerinde tüm hükümetlerce genel kabul görmüş kurallar, Türkiye’nin bu soydaşlar üzerinde söz sahibi olmasını sağlamıştır; fakat, dünya konjotöründeki değişim, Türkiye’nin etki alanını azaltmış ve neticesinde bir asır devam eden Balkanlar’dan Türkiye’ye göç devam etmiştir. Küreselleşme süresinde göçün seyri azalmış olmasına rağmen, bireysel göçler hâlâ devam etmektedir.
A.Nureddin’in “Balkanlardan Türkiye’ye Göç ve Etkileri” adlı eserinde: 20 Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi, 2 Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Arşivi, 7 Başbakanlık Osmanlı Arşivi, 1 Cumhuriyet Arşivi, 1 Bulgaristan Arşivi ve 10 Yugoslavya Arşivi olmak üzere toplam 41 farklı ülke arşivinden yararlandığı görmekteyiz.  Bu eserde, Türkçenin yanında İngilizce, Sırpça, Bulgarca, Makedonca, Boşnakça ve Arnavutça olmak üzere toplam 7 farklı dilden kaynaklar incelenmiş ve toplam yüz seksen altı (186) kitap ve makaleden yararlanılmıştır. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder