8 Ekim 2016 Cumartesi

ADİL ŞİRİN’in “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE” ADLI KİTABI ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ Abdullah Çağrı ELGÜN

ADİL ŞİRİN’in  “GÖNLÜM TURNA
GÖÇÜNDE”
     ADLI KİTABI ÜZERİNE BİR KAÇ SÖZ
Abdullah Çağrı ELGÜN

HAYATI
01 Temmuz 1955 yılında Laçin ilinde dünyaya geldi. Devlet Pedegoji Enstitüsünün Filoloji Bölümünden mezun oldu. Değişik yıllarda çeşitli gazete ve dergilerde, aynı zamanda Devlet Radyosunda çalıştı. 1992 yılında Karabağ’da savaşmak için gönüllü olarak yeni oluşturulan  Azerbaycan ordusuna katıldı.

Askerlik sonrası Savunma Bakanlığında çalıştı. 1972 yılında şiirleri ve denemeleri yayınlanmaya başladı. Bugüne kadar dokuz kitabı yayınlanan Adil ŞİRİN, “Azerbaycan Yazarlar Birliği ile Rusya Yazarlar Birliği” nin üyesidir. Azerbaycan Cumhuriyet Hükümetinin bir çok gazete ve dergilerinde görevler aldı.  Şiirleri çeşitli dillere çevrilerek yayınlandı. Eserleri Türkiye, Ukrayna ve Rusya’da basıldı.
Türk Dünyası Araştırmaları Uluslararası İlimler Akademisi’nin de Fahri Doktorudur.

“Şahbar EKBERZÂDE, Uluslararası Edebiyat Ödülü ile Nazım Hikmet Uluslararası Edebiyat Ödülü” nü kazandı.
2008 yılında “YILIN KÜLTÜR ADAMI” seçilerek “Uluslararası Altın Yıldız Madalyası Şeref Payesi” ni aldı.
2009 yılında  Birleşmiş Milletler tarafından “A.S. PUŞKİN ALTIN MADALYASI”na layık görüldü.

Nazım Hikmet adına düzenlenen yarışmalarda da dereceler alan Adil ŞİRİN, “Türk Dünyası Araştırmaları Beynelhalk İlimler Akademisi”nin Fahri Doktoru olup, “Kızıl Yıldız” ödülünün de sahiplerindendir.
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s.288,

KİTAP HAKKINDA
Kitap Azerbaycan Türkçesinden Türkiye Türkçesine aktaran Prof. Dr. Elçin İSKENDERZÂDE’nin tanıtım yazısıyla başlıyor. Prof Dr. Hayrettin İVGİN’in: “Adil ŞİRİN, Bütün Türk Yurtları’nın Şairidir”. Açıklamasıyla devam ediyor. Toplam 285 sayfadan oluşan kitapta toplam iki yüz otuz dokuz şiire yer veriliyor.

Kitabın iki yüz atmış sekizinci sayfasından (268-278) iki yüz yetmiş sekizinci sayfasına kadarki on şiir de TEL-AVİV’E GÖNDERİLMEMİŞ MEKTUPLAR” (Sevdiklerim Şehlâ, Nergiz, ve Elgiz için) başlığını taşıyor.

Şair, kitabının iki yüz yetmiş sekizinci sayfasından (278-284) sayfasına kadar olan bölümü Türkiye şairlerinden Nazım HİKMET’e ayırıyor:
“Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkında; ne sen bunun farkındasın ne polis farkında” sözlerini ilke alarak yazdığı bölümde, Nazım HİKMET hayranlığını gizleyemiyor ve şiirleriyle onu yadediyor.

ŞAİRİN ŞİRLERİNİN KONUSU:
Şair şiirlerinde genellikle vatan, millet, hürriyet, güne doğan ay,hasretlik, aşk, dağ, deniz, ova, mevsimler, ateş, duman, kar, yağmur, soğuk, sıcak; nur, ışık, hatıralar, Laçin Dağları, Azerbaycan şehirleri, kum saati, ana yurt, şehitlik, Karabağ, felek, ayrılık, yurtsuzluk, potreler, kırmızı lotus çiçeği, kuşlar, dostlar, Ezan sesi, Cami Minareleri, ibadet, namaz, Melekler, dostluk vefa, sevgi, bal arısı, dolunay, ana baba, yâr, kız oğul, sevgili, ıhlamur ağaçları, mihmandarlık, mezar taşları, yıldızlar, gökyüzü, kapılar, pencereler, kelebek, kır, güz mevsimi, bahar, son bahar, yılbaşı, turnalar, bulutlar, telefonda söylenen sözler, salkım söğütler, rüyalar, tenha plajlar, sırlı gözler, kırmızı şemsiye, kederli şarkılar, vefasızlık, solgun çiçekler, ayrılık geceleri, ilk kar, güz yağmurları, ayrılık geceleri, resimdeki kadınlar, umut çiçekleri, Laçin şikestesi, kara sevda…vb konuları işlemiştir.

ŞAİRİN EDEBÎ KİŞİLİĞİ:
Şairin şiirlerinin  büyük bir kısmı serbest tarzda yazılmış şiirler olarak gözüküyor. Şiirlerinde Türk Edebiyatının kaynağı olan halk masalları, Oğuznâmeler, Orhun Abideleri yazılı taşlarındaki edebî dil, vatan, millet ve toprak sevgisi dile getiriliyor. Şairin dili sade ve külfetsizdir. Azerbaycan Halk dilinin en güzel en işlek en latif kelimeleriyle kaleme alınmış vitrine dizilmiş en göz alıcı inci tanelerini andırıyor.
Şair halk masallarından, Oğuznamâlerden, Leylâ ile Mecnûn, Ferhat ile Şirin, Arzu ile Kamber, Yusuf ile Züleyha, Kerem ile Aslı, Tahir ile Zühre, Emrah ile Selvihan, Dede Korkut Hikâyeleri, Âşık Garip ile Şahsanem, İsmihan Sultan,  Köroğlu, Dadaloğlu, Karacaoğlan ile Gazavat-ı Ali (Hz. Ali Cenkleri), Zaloğlu Rüstem, Battal Gazi, Danişment Gazi, Kelile ve Dimme…Türk, İran, Hint, İslâm Masallarının unsurlarından ve halk hikâyelerinden yararlanmış şahsî gözlem ve deneylerini kullanmış olduğunu görüyoruz.     
Şairin kimi anlatımlarında nazım ve nesirin iç içe  giriyor.  Halk hikâyelerinde olduğu gibi olayların anlatımı nesirle duyguların anlatımının ise nazımla ifade ediliyor. Halk  Âşıkları, hikâye anlatıcıları, hikâye anlatırken bazı yerlerde sözlerine  ara verir, kahramanların  ağzından genellikle mâni biçiminde türkü söyler. Hikâyeci âşıklar da  bazen ayakta dolaşarak gerektiğinçe jest ve mimikleriyle hikâ­yedeki kahramanların konuşmalarını, duygu ve heyecanlarını, ses taklitleriyle belirtir. Anlatıcı el ve kol hareketleriyle durumu anlatır, sazını çalar ve şiirini söyler, türküsünü okur. Bu yönüyle halk hikâyelerinde  şiir, müzik, hikâye ve oyun iç içe geçer. Bu durumu Adil ŞİRİN’de de görüyoruz.

Adil ŞİRİN’in: “Biliyor musun?” (s.11-14); “Ölümün Üzerine Yürüyen Şair” (s.24-33); “Şehit Geceye Üç Ağıt”  I, II, III “ (s.52-54); Sonbahar Gravürleri” (s.39-41), “Kırmızı Lotus”(Doğu Motifleri, ,s.60-62); “Salkım Söğütler” (s.182); “Gül Yaprağı” (s.213); “Requiem” (s.254-260); “Laçin Şikestesi”(s.261-267); “Tel-Aviv’e Gönderilmemiş Mektuplar” (s.268-284) şiirlerinde bu tür anlatımların iç içe zengin bir kelime dağarcığı ile destansı halk hikâyeler anlatımında aktarmış olduğu görülmektedir.    

Adil ŞİRİN, kendi millî değerlerinin motiflerinden, masal, hikâye, türkü, mani, ninni gibi halk söyleyişlerini billur bir kadehten su yudumlar gibi bizlere yudumlatmaktadır.
Şiirlerini akıcı bir uslupla, şirin, şen ve şakrak, çocuk tekerlemeleri gibi tekrarlarla kıvrak bir zekayla örmeyi başarmıştır. Halk filozoflarının dahiyane zekasının kıvraklığında kolay söylenemeyecek sözleri, mısralar içinde bir çok kez tekrarlayarak; ama hoş, sade, külfetsiz, kolay bir söyleyişle ustaca yan yana getirerek  genç bir kızın çeyizine gergef işler gibi işlemeyi başarmıştır.   Adil ŞİRİN, bir kalem ustasıdır.  O eline aldığı konuyu mücevher ustasının hassasiyetinde, Selimiye Mimar Mühendisi Mimar Sinan’ın maharetinde kelimelerden öylesine bir şiir sütunu örer ki onu görenler meftun olur, okuyanlar dildeki bu lezzeti asla unutamazlar.
Adil ŞİRİN’in şiirlerindeki anlatım, bazı zamanlarda nazım nesir iç içe olmakla birlikte güçlü, sade, akıcı, zengin bir Türkçenin kelime varlığını ortaya çıkarır. Bu yönüyle halk hikâyelerindeki âhenk unsurları söz, ses, musıkî, hikâye,  oyun ve şiir,  iç içe bir bütün halinde ortaya çıkar.  Bu dahiyane bir uslûptur.

ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER: 
AŞK DUALARI
Allah’ım bir aşk ver bana,
Diz çökerek yemin edeyim.
Sen bir aşk ver bana
Yolunda candan geçeyim.

Allah’ım yapayalnızım,
Feleği geri ver bana
Ben kullarından bir kulum.
Bir ilâhi aşk ver bana

Söyle neyimiz var dünyada.
Allah’ım senden yüce,
Bir aşk ver bu kuluna
Bu kulun semâda uçsun diye

Allah’ım aşıklık ver,
Aşıklık ver bu dünyada
Allah’ım senden yüce
Söyle neyimiz var dünyada?...
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 18


SEVDALI DAĞLAR
Sonbahar gülleri henüz solmadı,
Yapraklar dökülüp gazel olmadı,
Bu dağlar hiç böyle güzel olmadı
Böyle dalgın, böyle güzel sevdalı

Böyle dalgın, böyle güzel sevdalı
Gönlüm gibi deli, başı havalı
Anılar altuni ıhlamur balı,
Yüreğim titriyor rüzgar esince

Yüreğim titriyor rüzgar esince
Alsın dağ başını bulutlar  gece
Bir yağmur da yağsın inceden ince
Bir yağmur meleği çalsın kapımı

Bir yağmur meleği çalsın kapımı
Şiirlerimin kaynasın kanı
Esir bırak yanımda tatlı canı
Yağmur meleği ile uç git göklere

ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 23


ŞEHİT GECEYE ÜÇ AĞIT
20 OCAK , Cumartesi
I
Kara bayraktı gökyüzü,
Kar üstünde kar izi.

Karanlığı çiğniyor.
Kanlı yalın ayaklar.
Ölüm çiçeği açıyor.
Çatlak çatlak topraklar

Tank pleti altında
İnliyor yiğit gece
Omuz omuza verdik
Ölümden geçe geçe

Kara bayraktı gökyüzü,
Kar üstünde kar izi.

Omuz omuza yürüdük,
Ay yıldızlı bayrakların altında
Aynı kader yazılıydı
Hepimizin alnında… 

II 
Uçmak için doğmuştu
Bir kanatlı kuş olmuştu
Kırıldı kolu kanadı
Dilinde sözü kanadı

Allah’ım kimin bu çocuk?
Yara içindedir bu dil, bu dudak,
Kucaklayıp ıslak toprağı,
Gözleriyse sanki açık.

Göksünü delmiş kurşun.
Açılan lâledir sanki
Gökyüzü gurbettir.
Ruhu canından sürgün

On dört on beş yaşlarında
Gözünde göz yaşı var
Bundan sonra bu dünyada
Memleketlerin kardeşi var.

III
Dağ başında güneş doğar,
Güneş doğar kan kırmızı,
Ana vatan ana vatan
Kendin sar yaramızı

Al kanımız helâl olsun
Bu yurdun her karışına,
Şehitlerimiz kaldırdı
Güneşi dağın başına

Yaramızı sararken
Bir gün anamız vatan
O zaman senin yaranı
Öpeceğim kardeş, inan…
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 56

DOSTLAR BENİ BAŞKASINA SORMAYIN
Erzurum’u gediğine varmayın
Feleklerle savaşarak kendinizi yormayın.
Dostlar beni el âleme sormayın
Dağlar yüce, dağlar koca ben zalim…

Dağlar yüce, dağlar koca ben zalim…
Ne dostlardan kuşkum vardır ne de Tanrı’ya sualim.
Kör şeytanı adam eder bu halim.
Karanlığın ortasında unutulmuş bir ev var.

Karanlığın ortasında unutulmuş bir ev var.
Katıksız ekmeğine şükreyleyen bir dev var.
Dört kapı gibi açılı verse dört kara duvar
Umut yokuşuyum yollarım bağlı…

Umut yokuşuyum yollarım bağlı…
Kılıcım kınında kollarım bağlı
Ömür bir rüyadır karalı aklı.
Ruhum çoktan duman olmuş göklerde…
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 56
  
ESME RÜZGAR ESME, AYRILIKLARA
Bakma bana Meleklerin gözüyle,
Gülme bana çiçeklerin sözüyle,
Hep savaştım feleklerin özüyle,
Esme rüzgar, esme ayrılıklara!..

Esme rüzgar, esme ayrılıklara,
İpek analara gül çocuklara.
Kara yazı yazdım ak sayfalara,
Kara sevda yazdım, affet be gülüm!.

Kara sevda yazdım, affet be gülüm.
Kara rüya bozdum, affet be gülüm!
Ayrılıklar geldi, yağmurla gülüm.
Yağmurla geldi başa gelenler.

Yağışla geldi başa gelenler
Kan ağlasın bu sevdaya gülenler.
Kitap tanıyanlar sure bilenler,
Kara yazı ayazdım ak sayfalara…
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 66


KALBİM DAĞILMIŞ YUVADIR
Elvada demiştin, çok arzulara,
Derdini anlatma, akan sulara,
Senin kalbin nere, bu dünya nere?
Senin kalbin bir dağılmış yuvadır.

Sevgi de kaderdir kaçamazsın ki,
Çırpınma boşuna uçamazsın ki,
Bir kimseye gönül açamazsın ki,
Senin kalbin bir dağılmış yuvadır.

Kalbe birden dolar hafif bir keder,
Gözü yaşlı gelenler güler gider,
Sevgi de kaderdir ölüm de kader,
Senin kalbin bir dağılmış yuvadır.

Ömrümün üstünden uçtu koca yıl,
Senin alın yazın bozulan değil,
Deme ki dualar boşuna Adil,
Senin kalbin bir dağılmış yuvadır.
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 104

RÜYA
Bu gece köyümüz girdi rüyama,
Dağların koynunda dede yurdumuz.
Dağların koynunda parlak dolunay,
Dağların  koynunda o Bozkurt’umuz
Bu gece köyümüz girdi rüyama,
Ihlamurun ıhlamurun kokusu…
Yirmili yaşımın hatıraları,
Aklıma gelmezdi ölüm kokusu…

Bu gece köyümüz girdi rüyama,
Namaz kılıyordu rüyamda anmam.
Dağların başında bulut kervanı,
Dağların koynunda ay yüzlü sunam.

Kızlar ağlıyordu köy sinemasında,
Köy sinemasında bir Hint filmi,
Orada gerçek olurdu arzularımız,
Yarpuz kokardı içtiğimiz su…
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 179

DENİZ
Süt rüyaları gibi,
Güzel olur deniz.
Sabaha doğru,
Deniz üstünde,
İpeksi bir yangın.

Deniz deniz,
Sahil ve biz.
Deniz deniz,
Kum üstünde,
Yalnız biz…

Deniz güzel olur,
Günbatımında.
Kuşlar şarkı söyler,
Sahil bağında.

Deniz deniz,
Sahil ve biz…
Bahar bahar,
Mavi dalgalar,
Mavi rüzgar…

Gözlerin nağmeler söylüyor senin,
Saçların deniz kokuyor.

Gözlerinde mavi deniz,
Sevda uykusu gibi.
Arkamızdan atılan
Bir damlacık su gibi.
Deniz deniz…
Sahil ve biz…

Deniz deniz
Sahil ve biz
Ku üstünde
Yalnız bir, biz…
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 202-203

KEDERLİ ŞARKI
Dağlardan indim geldim.
Karşımda dağlar gördüm,
Bacımı gözü yaşlı
Anamı ağlar gördüm.

Uzak yolum olacak,
Kederim olmayacak
Namazımı kılandan
Haberim olmayacak.

Bu sevda kızıl elma.
Her gün bir savaş günü,
Üstümü yaş toprakla
Örtecekler kış günü,

Ruhum geri dönecek.
Dönecek o dağlara
Sen de eli koynunda
Bakacaksın uzaklara.
ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s. 222

HABERLEŞME ADRESİ ve TELEFONLARI:
ISBN: 978 975 8951 39 0,
Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti, Konur Sok. 66/9,
Şubat, 2009, Bakanlıklar/ANKARA/TÜRKİYE
Tel: 0090 312 4259353

KAYNAKLAR:
1) ŞİRİN, Adil; “GÖNLÜM TURNA GÖÇÜNDE”, s.288, ISBN: 978 975 8951 39 0, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti, Konur Sok.66/9, Şubat, 2009, Bakanlıklar/ANKARA


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder