ALAEDDİN İKİCAN’IN: ‘SEVGİDEN ÖTESİ YOK!” ADLI KİTABI:
Abdullah Çağrı ELGÜN
KITAP HAKKINDA BİLGİLER:
Yazarın Kitabı, Apsis Kitap Tarafından 2017 yılında basılıyor.
Kitabın Yayın Yönetmenliğini: Ekrem MÜNÜKLÜ, Yayın
Koordinatörlüğü: Meryem BÖLÜKBAŞ, Editör: Oktay DEMİR. Kapak:
Ali KOCA tarafından oluşturuluyor.
Kitabın ISBN No: 978-605-501-928-0; Yayınevi Sertifika No: 275647
Kitap Yayın Adresi olarak da: Apsis Kitap Basın Yayın
Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti. Tekstilkent Ticaret Mrk. A/15 B1. No: 50
Esenler-İstanbul
Kitap Baskısı: Ofis Yayın Matbaa Ltd. Şti. Maltepe Mah. Gümüşsuyu Cad. Işık San. Sit. No: 19-B Blok Z-1 Topkapı, Zeytinburnu, Tel: 0 (212) 576 47 15 Sertifika: 14973 Temmuz 2017
ÖNSÖZ
"Güzel koku bir çiçeği nasıl güzelleştirirse,
Fedakârlık ve vefa duyguları da insanı öylece güzelleştirir." İnsanlarla
dost ve arkadaş olmak için onların fizikî güzelliklerine, yaşlarına, maddî
zenginliklerine ya da cinsiyetlerine bakmak istemem, sadece insan olmalarına,
aynı duygu ve düşünceleri paylaşmalarına, anlayış ve davranışlarımızın ortak,
toplum menfaatlerinde iyi ve güzelde kesişmesine bakarım. Bu düşünce
içerisinde, benim birçok dostum arkadaşım ve kardeşim olmuştur. Rahmetli babamdan
öğrendiğim çizgi doğrultusunda, yaşımdan büyüklerle arkadaşlık ediyorum ki
onların tecrübelerinden yararlanma imkânı bulayım. Yaşımdan küçüklerle
arkadaşlık ediyorum ki, benim tecrübelerimden onlar istifade etsinler.
Yaşıtlarımla arkadaşlık ediyorum ki, onların yaşam tarz ve zamanlarından
kopmayayım.
İnsanların her zaman, en güzele en iyiye layık olduklarını
düşünüyorum; ancak bu toplum ve yaşam şartlarında bu düşüncemin gerçekleşmesini
beklemenin hayali ile yaşadığımı itiraf etmek istiyorum. Her şeyin en iyisini
bulmanın güçlüğü içe mevcutların arasından en iyisini değerlendirmenin
düşüncemizle paralel olacağı varsayımından hareketle, çeşitli uzman,
profesyonel, amatör şairlerin şiirlerine ek olarak ben- de, çeşitli zamanlarda
birçok olaydan ve yaşamın kesitlerinden esinlenerek duygularımı dile getirmek
amacıyla yazdığım şiirlerimi bir kitapta toplamayı uygun gördüm. Duygu ve
düşüncelerimi sizlerle paylaşmama ortam yarattığınız için teşekkür ve
şükranlarımı sunuyorum.
Bu duygu ve düşünceler içerisinde memnun kalacağınız
ümidiyle rahmetli babam ile ellerinden saygıyla öptüğüm anneme, ayrıca hayatın
tüm engellerini birlikte aşmaya çalıştığımız zahmetlerimi çeken çok sevgili
eşim ve evlatlarıma adadığım eserimi okurken ayni duyguları yaşayacağınızı
umuyor, esenlikler diliyorum.
Alaeddin İKİCAN
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.7-8
ALAEDDİN İKİCAN ’IN HAYAT HİKÂYESİ:
Esen, ılık bir sonbahar yelinin serinliğinde, 1959 yılının
Ekim ayında. Serhat şehri Kırklareli'nin rençperlik yüklü toprak kokan
bir yerleşkesi olan, Yayla Mahallesinde dünyaya geldi.
Annesi Emine Hanım, Babası Hüseyin Efendi’dir.
Hayatı, şehrin köy yaşamından farklı olmayan ve birçok çiftçi ailelerin
oluşturduğu mahallede, şiir hayatının başladığını söylemek yanlış olmaz!
İlkokuldaki şiir yarışmasına katıldığında aldığı birincilik
ödülü onun bu şiir tutkusunu kamçılayacak ileriki hayatına öncülük etti.
Lise yıllarında açılan, ulusal bir şiir yarışmasına
katıldığı “KIBRIS” isimli şiirine verilen ödül, İKİCAN’ın şiir
yazma yolunda ilerlemesi gerektiğini anlatıyordu.
Zaman ilerledikçe gelişen şiir sosyal hayatı, Şiir ve Kültür
Etkinliklerine katılımlarıyla gelişip zenginleşti. Değişime ve olgunluğa
ulaştı. 1998’de başlayan fiili şiir hayatı, yine bu yıllarda yazdığı; fakat o
güne kadar kimseyle paylaşmadığı şiirlerini katıldığı Şiir Dinletilerinde,
sahnelerde ve Şiir sohbetlerinde görücüye çıkarma imkânı buldu… Bu şiirler aynı
zamanda dergi, gazete ve kitaplarda, yayınlanınca, şaire ayrı bir haz ve şevk
vermeğe başladı. Böylece şiirlerini çeşitli etkinliklerde seyirciler karşısında
okudukça, alkışlandıkça ve takdir edildikçe yazmayı sıklaştırdı. Şiir konusunda
daha çok çalışması ve okuması gerektiğini anlayarak bol bol kitap okudu.
Kendini geliştirmek için araştırmalar yaparak, bilgi dağarcığına yeni şeyler
ekledi
Ülkemizin dört bir yanında düzenlenen Şiir ve Kültür
Festivalleri ve Şiir Etkinliklerinde boy gösterdi. Şiirlerini büyük topluluklar
önünde birçok sanatçıların da bulunduğu sahnelerde okudu. Şair ve Yazar Alaeddin
İKİCAN ’ın, Trakya Bölgesinde katıldığı onlarca şiir etkinliği ile
birlikte:
Kapadokya, Nevşehir; Yozgat-Sürmeli, Kütahya-Simav, Antalya-Kemer, Kuşadası, Ankara-Kabakçı Konağı, İstanbul-Kadıköy-Ümraniye; Çanakkale; Sivas; Manisa-Soma, Samsun-Bafra; Isparta; Azerbaycan; Hollanda; Kıbrıs; Yunanistan ve Bulgaristan'da “Şiir Dinletilerine ve Şiir Şölenlerine” katıldı. Sonraki yıllarda şiirlerini geliştirmek için özellikle jest, mimik ve beden dilini ustaca kullanma konusunda yeni beceriler elde etti. Sahnelerde yaptığı şiir sunumlarında, dinleyenlerin ruhuna hitap eden Ses Musikî Ritmi ve Beden Dilini kullanarak seyircilerini mest etmeyi başardı…
1977 yılında girdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat
Fakültesi’nden, maddî imkânsızlıklar sebebiyle ayrılarak, askere
gitti. Askerlik dönüşü Kırklareli İl Özel İdare
Müdürlüğünde Memuriyet hayatına başladı. Burada memuriyet hayatına devam ederken Açık
Öğretim Fakültesi ’ne de kaydolup dört yıllık üniversite eğitimini
tamamlamayı başardı. Bu eğitim sonunda çok kısa sürede Şeflik, Kontrolörlük
ve Müdürlük görevlerine yükseldi.
Hayatının dönüm noktası olan evlilik süresine kadar, yazmış olduğu şiirlerinin, kaybolduğunu üzülerek ifade etmektedir.
1990 yılından bu yana İl Mahalli
İdareler Müdürü olarak görev yapmakta olan Şair ve Yazar Alaaddin
İKİCAN evli olup, Elif ve Ezel isminde iki kız çocuğu
babasıdır.
Bulgaristan, Yunanistan, Hollanda ve Azerbaycan’da (2012 ve 2015 yıllarında) yine Uluslararası Türkmen Elleri Şairleri ve Sanatçıları Buluşmasına, Şiir ve Edebiyat Etkinliklerine katılarak yaklaşık 100 civarında belge ve plaket aldı.
Şair ve Yazar Alaeddin İKİCAN, Trakya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi öğrencileri tarafından şiirleri ve edebî yaşamı tez konusu yapılarak hakkında tez hazırlandı.
Balkan Şiir Müzik ve Kültür Etkinliği Organizasyonunda görev aldı. İLESAM İl TEMSİLCİSİ olarak şiir etkinlikleri düzenledi. Halen Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) İl Temsilcisi, Kırklareli Kent Konseyi Yürütme Kurulu Üyesi olup, Kırklareli Kültür Sanat ve Edebiyatçılar Derneği (KIRKSEDER) Yönetim Kurulu Üyeliği ve Başkan Yardımcılığı görevlerini yürütmektedir...
Edebiyat ve şiir bilgisi ışığında, birçok şiir türünü denedi. Sonuçta epik, lirik, didaktik, duygusal ve sosyal içerikli şiir üzerinde yazmaya karar verdi. Daha çok duygusal şiir türü üzerinde yoğunlaşarak şiirlerinin birçoğunun besteciler tarafından bestelendi. Bestelenen şiirlerini ve kendi yaptığı şiir yorumlarını içeren bir tanıtım CD'si de hazırladı.
ŞAİR VE YAZAR İKİCAN’IN HALEN YÜRÜTTÜĞÜ GÖREVLER:
1)
Kırklareli
İl Mahalli İdareler Müdürlüğü
2)
Kırklareli
Kültür Sanat ve Edebiyatçılar Derneği (KIRKSEDER) Başkanlığı
3)
Türkiye
İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) İl Temsilciliği
4) Trakya Şairler ve Yazarlar Derneği
TRAKŞAYAD üyeliği
5) Trakya Kent Konseyi Üyeliği
6) Türk Hava Kurumu (THK) Yönetim Kurulu Üyeliği
ŞAİR VE
YAZAR ALAEDDİN İKİCAN’IN KÜLTÜR FAALİYETLERİ:
Şair ve Yazar Alaeddin İKİCAN kendisinin davet edildiği ülkenin birçok yerindeki Şiir
ve Kültür Etkinlikleri, Festivaller ve Şiir Şölenlerine, fiilî olarak
katılan şairler arasında, hemen hemen birinci sırada gelmektedir…
Şair ve Yazar Alaeddin İKİCAN Yazdığı şiirlerini Kültür ve Edebiyat Dergileri ile gazetelerde, antolojilerde ve kendi yayınladığı kitaplarda, radyo ve televizyonlarda çokça görmek mümkündür.
2005 yılında Anadolu Gazete, Radyo ve Televizyon Yayıncıları Birliği öncülüğünde, Dünya Şairler ve Şiir Sevenler Derneği başta olmak üzere, kültür ve sanat elçilerimizin katkılarıyla, Türkiye genelinde, geleneksel olarak düzenlenen: "İl İl Karadeniz" konulu Hikmet OKUYAR Dokuzuncu (9.) Şiir Yarışmasında, “Mansiyon” ödülü almıştır.
2006 yılında Kırklareli Belediyesi ve KIRKTUR-DER (Kırklareli Kültür Turizm ve Tanıtma Derneği) tarafından düzenlenen şiir yarışmasında "Festivalle Kırklareli" isimli şiiri ile Birincilik Ödülünü aldığını görüyoruz.
2007 yılı Mayıs ayında Trakya
Turizm Derneğince düzenlenen "İnsan Sevgisi" temasını
işleyen, ulusal şiir yarışmasında "YAŞAMIN TEMELİ İNSANLARI
SEVMELI" isimli şiiri ile ikincilik ödülü aldı.
“Kırklareli Türküsü” isimli eseri bestelenerek, türkü şeklinde radyolarda ve
televizyonlarda, sanatçı Hasan Öztürk'ün sesiyle Rumeli TV, Medya TV,
Hollanda'da Deniz TV. de okundu.
On beş civarında şiiri Hasan ÖZTÜRK (Berraki), Beytullah
ARABACI (Tekfurî), Mehmet BUDAK, Fuat ERTUĞRAL ve Aşık Ziya VAR tarafından
türkü formatında bestelenmiştir.
Rumeli TV, Tek Rumeli TV, Kanal 59 TV, Trakya Türk TV, Hollanda Deniz TV, Polis Radyosu, Ürgüp FM, Serhat FM, Gözde FM, Kırklar TV gibi radyo ve televizyonlarda şiir programlarına katılmış olup kendisi ile ilgili haber ve şiirler yayınlanmıştır.
İLESAM’ın,
“11. Bilim Adamı Şair Yazar ve Sanatçılar Ansiklopedisi"nde yer
aldı.
Nazif KARAÇAM tarafından yayınlanan: "Kırklareli'ni Geçmişten Geleceğe Taşıyanlar" isimli yaklaşık 700 yıllık bir süre içerisinde Kültür Edebiyat ve Sanat alanında değişik dallarda hizmeti bulunan şahsiyetleri içeren araştırma kitabında:
“Kırklareli Şiirini Anadolu'ya Taşıyan Şair" olarak yer aldı. Şiirleri "Kırklareli Şiirleri", 'Anadolu Şairleri' isimli antolojilerde, Geleneksel ve Uluslararası Kapadokya Şiir Şöleni Antolojisi, Türk Dünyası Şairler Antolojisi, Çorlu Kültür ve Sanat Derneği Antolojisi, Kültür Çağlayanı Şiir Antolojisi, Şiir Harmanı Seçkisi, Kırklareli Şairleri Antolojisinde, Soma Şiirleri Antolojisi, Şairler Seçkisi Şiir Antolojisi, Türk Dünyası Şairler Antolojisi ile on sekiz (18) ülkeden beş yüz atmış dört (564) Şairin yer aldığı: Avrasya Şairler Antolojisi, Yeşeren Düşler Antolojisi ve Azerbaycan'da yayınlanan ve Azeri Kütüphanelerine dağıtımı yapılan "Türk Dünyası Şairleri BUTA Almanax" ğı ile, yerel ve genel gazeteler ile “Türkiye Sevdası", "Karadeniz Sevdası" Kültür ve Edebiyat Dergilerinde yer aldı.
ALEADDIN İKİCAN ’IN ŞİİRLERİNİN YER ALDIĞI DERGİLER:
Sanat ve Edebiyat Pınarı, Istranca Rüzgarı, Şiir Öykü Haber Dergisi, Ozan Ağacı Kültür ve Edebiyat Dergisi, Cep sanat Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, Sanat ve Edebiyat Pınarı, Kırklareli ve Sağlık Dergisi, Kırklareli İl Özel İdaresi Dergisi, Ortanca Sanat ve Edebiyat Dergisi, Dost, Karınca Kooperatif Kültür Dergisi, Kültür Çağlayanı Eğitim Sanat Edebiyat ve Halkbilim Dergisi, Aşiyan Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi, İLESAM Dergisi, Edebiyatta Yankı Dil Kültür Edebiyat ve Sanat Dergisi, Nişikli Travel Kültür Sanat Dergisi, Günebakan Kültür Sanat Dergisi, Kırklar Kültür Sanat Eğitim ve Haber Dergisi, Emniyet Polis, Avrasya Sanat Edebiyat Dergisi, Kumru Tarih Kültür ve Edebiyat Dergisi, Kum Kırklareli Fen Lisesi Dergisi gibi Kültür ve Edebiyat Dergilerinde yayınlandı. Ayrıca Uluslararası olarak Hollanda, Bulgaristan Azerbaycan Gazetelerinde olduğu gibi ülke çapında Posta, Hürriyet, gazetelerinde de yayınlanmıştır. “2017: İKİCAN, Alaeddin : (Sevgiden Ötesi Yok!) s.11”
Yeni İnan, Çoruh'un Doğduğu Yer, Fethiye, Söke Ekspres, Van
Gölü Ekspres, Burdur, Burdurlunun Sesi, Gündem Ankara, Gaziantep Zafer, Belde,
Oğuzeli, Sonsöz, Önder, Kent, 24 SAAT, Olay, Van Postası, Hudut, Yeni Gün, Ses,
Trakya, Demokrat, Haber Trak, Muratlı Hizmet, Avrupa Yakası, Sesleniş, Tasvir,
Yarın, Trakya'nın Sesi, Ekran, Rota, İl çapındaki gazetelerden, Haber Lüleburgaz,
Babaeski Gündem, Frekans, Günyüzü, Babaeski Söz, Görünüm, Hür Fikir, Kırklareli
Bülteni, Burgaz, …vb. gazetelerinde kendisi ile ilgili haberler veya
şiirleri yayınlandı.
Nazif Karaçam'ın önderliğinde Kırklarelili şairlerin oluşturduğu Kırklar'ın Sesi Şairler Grubu ile başlayarak sonra Kırklareli Kültür, Sanat ve Edebiyatçılar Derneği (KIRKSEDER) ile İl Temsilcisi olarak görev yaptığı Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) adına Trakya şiir şölenlerinde, festivallerde, Eğitim Kurumlarında ve birçok şiir dinletilerinde, Şair ve Ozanlar gecelerine katılarak okuduğu şiirler üzerine plaket, ödül ve belge alarak şiirleri beğeni kazandı.
SANATÇI ALEADDIN İKİCAN’IN: “Sevgiden Ötesi Yok!” ADLI
KİTABINDA GEÇEN KONU BAŞLIKLARI:
Önsöz; Özgeçmiş Alaeddin İKİCAN ; Nazif KARAÇAM ve Kırkların Sesi Şairler
Grubu; Üretken Şair Alaeddin İKİCAN
ve Sevgiden Ötesi Yok Şiir Kitabı; Vize'de Şampiyonluk
Maçı; Yüreğin Özü; Yarabbi; Alaeddin İKİCAN
Dostuma; Bulamadım Kendimi Sende; Kader; Gerçeğe
Uçmak; Bir Başka Havasında Şiir Dinletisi: Duyulmayan Çığlıklar:
Yapraklar solmasın; Gelmedin: Sokak Çocukları: Martılar: Ana: Mecbur
muyum; Unutulmuyorsun; Sevgi; Sen
Gidiyorsun; Koca Çınar; Ben ve Çocuklarım; Ardımdan Ağlamasın; Baba Mirası;
Muhtacım; On Yedi Yaşı; Baba Bedduası; Seviyorum Seni; Arkadaş; Kordan Ateş;
Benimlesin; Tatarköy; Ağlıyorum; Arkadaşım; Allah Kurtarsın; Sen
Suçlusun; Yalan Dünya, Toprağım; Vatanım İçin; Dostlar; Nişikli; Doğmadan
İsyankar; Duygular; Gönlümdeki Aşkıma; Tomurcuk lale; Köy kızları; Kurban
Olsun; Savaş Dediğin; Deme Bana; Hüzün; Canan; Sir Tutalım Sevgimizi; Burası
Türkiye; Hatıra ve Sevgi; İnsanları Sevmeli; Seni Seviyorum; Affedemem
Seni Başkasını Sevmeyeceğim; Sen Gittin Ben ağladım; Ben neyi; Seni Yaşarken; İçimden Atamadığım;
Sevgi; Canlarım Benim; Benimlesin; Soru-Cevap; Antalyalım; Nasihat;
Didaktik ; Dostluk Üzerine; Babaeski, Analık Sevgisi Sonsuz Bir, Yaktın da
Gittin; Yetenektir; Bekleme;
Gönlümdeki Aşkıma; Aşkım Hatıra Kalsın; Çernobil Kalıntısı; Gönlüm
Bekledi Gelmedin; Küçük Yüreğin Sonu; Beni de Götür; Deliorman' da Suyun Gözü;
Festivalle Kırklareli; Çocukluğumun Oyunları; Şahinle Kumru; Orkun' un
Yaşamı 123 Kemer Şiir ve
Müzik Etkinliği; Ne Olurdu; Simav
Şiir ve Müzik Etkinliği; Hatıraların Anılarınla; Ne Olur Gel; Yanımda Sen
Oldukça; Ecel Vakti Gelmeden; Sen Bende Yaşıyorsun; Aşk; Başım bunalıyor (Aliterasyon); Ayrılık
Acıdır; 6/Fen sınıfı; Ayrılık Anı; Unutulan Sevgi; Sen Sevdalı; Ümitsiz Yaşam;
Haykırmak, Ağlamak ve Yaşamak; Hissettim; Alaeddin IKICAN'a; Paramparça; Azerbaycan Rüyası; Kırklareli;
Kapadokya Şiir Şöleni; veda; Bu Gece; Yayla Mahallesi; Dostun Böylesi; Yavru
Vatan Kıbrıs. “2017: İKİCAN, ALAEDDİN: (Sevgiden Ötesi Yok!) s. 5-192”
SAYIN NAZİF KARAÇAM ve KIRKLARIN SESİ ŞAİRLER GRUBU:
İlkokula gittiğim yıllarda tanıdım onu. Cismini, siluetini
görmeden, manen tanımıştım, Öğretmenimin verdiği “İlimizi Tanıyalım”
ödevini tek kaynak olarak bulduğum "KIRKLARELİ" kitabından
yapmıştım. Kitabın arkasında biyografisi verilen Araştırmacı Yazar Sayın
Nazif KARAÇAM’dı, Yaptığım ödevin sınıfta başarılı görülerek tahtaya
asılması kendisine duyduğum ilk saygının tohumları idi.
Yazarın Kırklarelili olması, pekişmesine neden olan
sevgi ve saygımın, memuriyet yıllarımdaki araştırmacılığı, kültüre olan aşkı ve
sevgisi ile doruğa ulaştı derken; 1998 yılı başında sadece izleyici olma amacı
ile gittiğim "Kırkların Sesi" şairler grubu toplantılarına
başkanlık ederken, otoritesi, dürüstlüğü ve beyefendiliği ile, yerinde,
tarafsız ve zamanında müdahaleleri ile beni bu grubun şiir dinletilerine
katılmamı sağladı.
Onun Başkanlığında yapılan şiir dinletilerini, kaçırmamaya
çalıştım. Kırkların Sesi şairler grubu toplantılarında çeşitli şair
arkadaşlarımın kendilerine has şiirlerini dinlerken kendi şiir haznemi de
geliştirmeyi ihmal etmedim. İlk kaleme aldığım şiirler ile Kırkların Sesi
Şairler Grubu şiir dinletilerine katıldıktan sonra yazdığım şiirler arasındaki
farkı yakalamamak mümkün değil, Umarım okurken bu farkı sizler de
yakalayacaksınız.
Bu toplantılarda tanıma ve tanışma fırsatı bulduğum, başta
Sayın Araştırmacı Yazar Nazif KARAÇAM, Mekân sahibi, şair Mülayim TİRFİL, Şair
ağabeylerimizden, Enis ILGAR, Merhum Yaşar Faruk İNAL ile ismini yazmaya fırsat
bulamadığım birçok şair dostla, Edirne'den toplantılarımıza katılan, Ozan ağacı
ile bütünleşen Merhum Mehmet ve Özlem AĞIRGAN ’lar beraberinde gelen
dostlarımızdan en azından dostluklarını, kendilerini tanıma fırsatını kazandım.
Şiir birikimimin zenginleşmesinde ve kitap yayınlama aşamasına gelmesinde
teşvikiniz yok değil!
Teşekkürler Sayın Nazif KARAÇAM, Teşekkürler Kırkların Sesi
Şairler Grubu toplantılarına katılan tüm şair dostlar. Her şey gönlünüzce
olsun.
Alaeddin İKİCAN ”
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.14-15”
ÜRETKEN ŞAİR ALAEDDİN İKİCAN ve
"SEVGİDEN ÖTESİ YOK" KITABI:
Şiirin okulu yoktur ama şiir yazan
şairin iklimi vardır. Şair bu iklim olmadıkça, bu iklimi yaratmadıkça şiir
yazamaz. Bu nedenle şiir yazmak da şair olmak da zordur. Alaeddin
İKİCAN bu zoru kolaylaştırmış şairdir. Şiirin
perilerini bekleyen değil, şiire giden, şiiri yakalayan bir kimsedir.
Bu sebeple üretken bir şairdir. Aynı
zamanda okunan bir şairdir. 2004 yılında bastırdığı "Sevgiden Ötesi
Yok" şiir kitabı ikinci baskıyı yapmış bulunmaktadır.
Alaeddin İKİCAN'ın şiirlerinde en büyük özellik edebî nitelik- ten çok doğallık ve duygusallıktır. Gerçi her şairde duygusallık vardır ama Alaeddin İKİCAN'ın duygusallığı düşünce ile iç içe olmasındandır. O, geçmişten çok yakın zamanların, yakın çevrenin şairidir. Şiir için yola akşamdan çıkmaz. Bekler ki sabah olsun duygular, düşünceler durulsun, özlemler yakına gelsin, HÜZÜN biraz daha acıtsın, biraz daha sevgiyle anlatılacak hale gelsin... O, bazı şairler gibi kendisini şiirlerinde saklamıyor, aksine şiirlerinde "Ben Buyum" diyor ve yazıyor: YİTİK BAYRAMLAR adlı şiirinde bakın ne diyor İKİCAN:
Dedemin pamuk elleri,
Halamın candan gözleri,
Bayram gecesi tatlı hayalleri,
Nerede bıraktık hatırlıyor musun?
Necibe Teyze’den ikramın akidesi
Tahsin Amca’nın beyaz yirmi beşliği
Naylon torbalarda peynir, şeker.
Büyük sermaye idi, biliyor musun?
Özenle hazırlanmış baklava tatlısı,
Olmayanlarda bayram sıkıntısı,
Bayramların vazgeçilmez sofrası,
Mantar tabancaları, çatapatları
unutuyor musun?
Mazide kaldı eski güzel bayramlar
Misafir rızkı ile gelir diyenler
Artık bayramlar güzelliğini
yitirdiler
"Şimdi Bayram gelmiş
neyime" dediler.
“Bu nostaljik şiirde Alaeddin İKİCAN kökü geçmişte şair izlenimini veriyorsa da doğru değil! Onun zaman zaman geride kalan anıları şiirleştirme ustalığındandır; ancak, her şairin biraz geçmişle bağlantısı vardır değil mi?
Alaeddin
İKİCAN bürokrat bir şairdir. Onun bu yanını
açıkça belli eden şiirleri vardır. "Muhtar Dostlara" bu tür
şiirlerinden biridir. "Memleketim", ve son yazdığı "CANIM
KIRKLARELİ" güzellemesi, betimlemesi (tasviri) onun Uzun şiir tekniği
üzerinde durduğunu da göstermektedir. Gerçi şiirin uzunu kısası hep şiirdir ama
ağıt gibi, övgü gibi şiirler genelde uzun olur. Türk Edebiyatında, KIRKLARIN
SESİ ŞAİRLER TOPLULUĞU'nda bu tür şiir yazanlar vardır. İKİCAN bu
bağlamda kendine özgüdür. Şiire konu ettiklerini isterse uzun yazma yeteneği
bulunmaktadır.
"Şiir"
edebî bir tür olması itibariyle teknik ve sanat yönü olan bir yazım ve anlatım
şeklidir. Bu anlamda her şiir belki edebî bir türdür; fakat sanat ve teknik
yönüyle Manzume de olabilir. Görebildiğim kadar Alaeddin IKICAN Manzume
yazan şair basamaklarını geride bırakmıştır. Didaktik Şiir çeşidine de
pek itibar etmemektedir. Bilindiği gibi Didaktik şiir öğretici şiir türüdür. Edebiyatta
her şair yazdığını güzel okur diye bir kural yoktur. Her güzel yazan da güzel
konuşamaz. Hem güzel yazmak hem güzel okumak ve güzel konuşmak pek az insanda
görülür.
Alaeddin
İKİCAN yazdığı şiiri, şiir okuyan
profesyonel şairler gibi seslendirir, adeta şov yapar. Artistik bir özellik
verir ki bu dinleyiciyi etkileme bakımından gerekli olan şeydir. Bugün
itibariyle Alaeddin İKİCAN da yarına kalacak cinsten şiirler
bulunduğunu söylemek abartı sayılmaz. Zaten şairler olsun, yazarlar olsun
bütünüyle değil, bazı güzel kitapları, bazı güzel şiir ve öyküleri ile
tanınırlar. Ancak şairi, yazarı, öykücüyü tanıtacak, afişe edecek eseri ZAMAN
seçer;çünkü bunlar zamana dayanıklı olduklarını kanıtlamış şiir ve romanlardır.
Sözgelimi:
Yahya Kemal
“SESSİZ GEMİSİ” adlı şiiri ile öne çıkar. Faruk Nafiz Çamlıbel “ÇOBAN
ÇEŞMESİ”, Behçet Kemal Çağlar "MEMLEKET GÜZELLEMESİ" şiiri ile
daha çok tanınırlar.
Şiiri sevenlere ALAEDDİN İKİCAN'ı okumalarını tavsiye ederim. Onun şiirlerinde güzel deyişler, nostaljik yanlar, anılar, sevgiler, duygusallıklar ve kısaca hayatın kendisini bulacaklardır.
Yazımı, onun “YAŞAYACAKSIN”
şiirinden bir dörtlükle bitirmek istiyorum:
“Küçük bir
kahkaha, bir tebessüm.
Kalemi alıp
her yere ismini yazdığım.
Sevgini
dağlara taşlara haykırdığım.
Sesimde,
özümde, nefesimde yaşayacaksın."
"Yaşamak
güzel be kardeşim…"
Diyenler çok
olsun.”
“2017: İKİCAN, ALAEDDİN : (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16-18”
VİZE 'DE ŞAMPİYONLUK MAÇI HAVASINDA ŞİİR DİNLETİSİ
4. Vize Tarih ve Kültür Festivali Etkinliklerinin 2. günü olan 30 Temmuz
2009' da, Vize şehir stadyumunda gerçekleşen şiir dinletisine, Tekirdağ'ı
temsilen Tekirdağ Namık Kemal Şiir Gurubu şairlerinden Kanal 59 Mavi Bir Şehir
prowram yapımcı ve sunucusu Şair Sedai KAVRIK davet edilerek yaklaşık 10 bin
kişilik kalabalık bir dinleyicinin önünde şiirlerini yorumladı. Şiir
dinletisinin sunuculuğunu da yapan Şair Sedai KAVRIK, festival için yazmış
olduğu "Uçarak Geldim" ve ''Uzak Mavi Bir Şehirdi
Gözlerin" isimli şiirlerini yorumlayarak Vizeli dinleyicilerden büyük
bir beğeni topladı. Dinletiye Kırklareli KIRKSEDER (Kırklareli kültür Sanat ve
Edebiyatçılar Derneği) şairlerinden olan ve Kırklareli İl Mahalli İdareler
Müdürlüğünü halen sürdüren Şair Alaeddin İKİCAN "Paramparça" ve
"Gitme be Gülüm" isimli şiirleriyle, Rumeli Televizyonu' nda program
hazırlayıp sunan besteci ve yorumcu Hasan ÖZTÜRK sazı ile sözü bestesi kendine
ait olan "Manolya" ve Trakya yöresine ait türkülerle dinleyicileri
adeta coşturdular. Sanatçı Hasan ÖZTÜRK kendine ait bir şiirini dinleyicilerle
paylaşırken sözleri Şair Alaeddin İKİCAN 'a ait olan kendi bestelediği
Kırklareli Türküsü" adlı eser de büyük beğeni gördü. Program ÖZTÜRK' ün
Sarı Saçlım Mavi Gözlüm" adlı şarkıyı seslendirmesiyle son buldu. Yerel ve
ulusal basının ilgi gösterdiği, konuk belediye başkanlarının da hazır
bulunduğu, yaklaşık 45 dakika süren dinletiye halkın yoğun ilgisini fark eden
Vize Belediye Başkanı Selçuk YILMAZ ilerleyen tarihlerde daha fazla katılımcı
ile bir şiir dinletisi gerçekleştirmek istediklerini belirterek, dinletiden
duyduğu memnuniyetini dile getirdi ve katılımcılara festivalin anısına
düzenlenmiş olan teşekkür plaketlerini sundu.
Gece değişik etkinliklerle devam etti. Tekirdağlı Şair Sedai KAVRIK’in
4. Vize Tarih ve Kültür Festivali için yazmış olduğu şiir
UÇARAK GELDİM
Duydum ki dostların şenliği varmış,
Bugünü bir coşku bir sevinç sarmış,
Can dost İKİCAN'ım bir haber salmış,
Sevinçten göklere uçarak geldim...
Yıllardır büyüttüm hep sevgi ile,
Gönül çiçeklerim bugün sizlere...
Tekirdağ' dan alıp Kırklareli'ne,
Sevgi bayrağını dikmeye geldim...
Kardeşlik ve dostluk işte burada,
Gerek var mı söze tablo ortada...
Kalbimle, ruhumla bugün burada,
Gönüllerinize girmeye geldim...
Nereye baksam hep gülüyor yüzler,
Bal damlıyor diller, coşuyor kalpler,
Gökten gülümsüyor sanki melekler,
Hakkın rızasını alarak geldim...
“2017:
İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s. 19-20”
DUYULMAYAN ÇIĞLIKLAR (Öykü)
Muktedir ile annesi, derme çatma yer evlerinin önünde
pilileri yemlerken, gök bulutu üzerlerine çökmüş ağlıyordu. Sadece gözlerin
konuştuğu sessizliği hatun bozdu.
- Muktedir!
Buyur ana!
Pilileri yemleyince karşı çayıra gidelim. Yoncayı biçer-
bağlarız. Babana hazır ederiz, öğle yemeğini de orada yeriz bahçeden soğan,
domates biber toplarız. Ayrıca sana söyleyeceklerim var!
Aslında hiç mi hiç gidesim yok ama annemin söyleyecekleri
çok önemli olmalı ki beni çayıra, özellikle teşvik edici bir ima ile
çağırıyordu. Gerçekte benim adım nüfus cüzdanında Metin olarak geçiyor. Annem
dedemin arzusu dışında evlendiği için ne dedem tarafından ne de halalarım ve
amcalarım tarafından pek sevilmiyorduk.
Bahçelerinde envayi çeşit meyve ağacı vardı. Tüm meyvelerden
köydeki çocuklara koyunlarına dolduruncaya kadar vermelerine rağmen ben
gittiğimde bir tane bile vermek istemiyorlardı. Köyde insanlara çeşitli
konularda yardımcı oldukları için herkes onları seviyordu. Annemi ise dedemler
ve ailesi sevmediği için köyde kimse sevmiyordu. Tabii onun oğlu olduğum için
beni de kimse sevmiyordu. Hangi konuda olursa olsun vardığım tüm kapılar yüzüme
kapanıyor, günler ön- ce heyecan içinde beklediğim dini bayramlarda, dedem,
halam ve amcamlar hatta herkes çocuklara para verirken bana ellerini dahi
vermek istememesi beni derinden yaralıyordu.
Benim hayattaki varlığım, bana yaşama gücü veren iki in- san
vardı. Biri; henüz hayatımın gonca yaşamında yetim kalmamın fitilini ateşleyen,
fırsat buldukça bahçe ve çayırda, zaman zaman inşaatlarda çalışan, kazandığını
ailesi için sarf eden, çaresizliğinde isyanı ve nefsinin mahkûmiyeti ile ölümü
seçen babam, diğeri ise hızla uçuruma yuvarlandığımı gören yüreği yaralı, her
gün gözyaşlarının eşliğinde bana bir şeyler anlatan bir çift göz ve konuşmayan
dilin maliki annem. Bu iki varlığın ve onlara olan sevgisizliğin rolünü
üstlenen sahte dün- ya melekleri arasında günümü gün ediyordum. Ölümün soğuk
tenini hissedercesine zaman zaman ateşlenip ağrılarıma katlanamadığım
zamanlarda bile hasta olduğumdan bahsedilmesini istemiyordum. Plastik bir
yaprak gibi gıdım gıdım erirken bile bana masum masum bakan sahte sevgilere
inat etrafa gülücükler saçıyordum. Taa ki annemle bahçede konuşana dek.
Annem bir taraftan pilileri yemlerken gözyaşlarını gizlemeye
çalışıyordu. Babam ise kasabada iş aramaktaydı.
- Muktedir, oğluummm! Derken yüreği ağzına geliyordu.
- He ana de bakalım. Dediğimde yutkunup kısa bir
sessizlikten sonra yine başlar.
-Muktedir, oğlum! Günden güne eriyorsun, sen acı çektik- çe
benim ciğerim sökülüyor. Gel yarın doktora gidelim.
O güne kadar annemin gözyaşları içerisindeki yakarışlarını
önemiyordum; ama bu sefer başkaydı... İçimden bir ses he dememi
istiyordu.
- Hee gidelim ana! Gidelim!
- Ha benim iki gözüm, baban gelende varalım hastaneye.
Henüz hayatımın pembe açmazında, doktorların kucağın- da beyhude bir pişmanlıkla, mazinin koridorlarında sürükleniyordum. Hastanede kendime geldiğimde " Bana ne oldu? Ben kimim? Neredeyim? Diye inlediğim sırada açık kapı aralığın- dan doktorun gözü yaşlı annemle gizli gizli konuşurken ecelimi duyabileceğimi, hayat arkadaşım ölümle kucak kucağa yaşayacağımı hiç mi hiç düşünmemiştim. Annemin yakaran sözleri beni kendime getirdi.
- Hiç mi şansımız yok doktor bey?
Maalesef, keşke olumlu bir şey diyebilseydim. Ancak kesinlikle size çok iş düşüyor. Zira morale her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Kendisine belli etmeyin lütfen.
- Anladım doktor bey anladım. Allah yardımcımız olsun. Dünya
güzeli evladımı, o gözleri kamaştıran hayat ışığını, o gönülleri yakan sevda
güneşini karanlık dünyasına hapsetmek zorundayız.
Sonu kaçınılmaz haberi alan babam zaten geçim mücadelesi ile
kaderine razı olmaya çalışırken yıkılır. Kalbini duyamaz, yüreğine söz
geçiremez, duygularını susturamaz.
Bu vahim haberin şiddetinden ömür saltanatı çatırdıyor,
hayalleri yıkılıyor, umutları sönüyor, kabristanı noktalayan karanlık tüneller
birer canavarı andırırcasına babamın gölgesi gibiydi. Taa ki bu çaresizliğe
dayanamayıp kendini hastanenin, beşinci katındaki penceresinden boşluğa bırakıp
beton cadde ile öpüşene dek.
Karanlık dünyamı paylaştığım annem için hayat daha zorlaştı.
Akrabalarının kin ve nefreti babamın ölümüne rağmen son bulmamıştı. Çevresinden
dışlanmış, para yok, pul yok, destek yok. Sadece laf kalabalığı ve sorun
keşmekeşliği vardı.
Hastane odasında yatarken, göğsüne bastırdığı kabarık bir
dosya ile odama gelen doktorun hali durumumu özetliyordu. Yüzündeki hüzün dolu
ifade içine düştüğüm çaresizliğin habercisi gibiydi. Yüzüme hüzünle bakarken
bölük pörçük sözcükleri, titreyen dudaklarından dökülmeye başladı.
-Yanındaki kadın annen miydi?
- Hee anamdı ama uzun süre oldu yanıma gelmedi.
Doktor akan gözyaşlarını fark ettirmeden silerken, “zavallı
kadın dayanamadı mücadele etmeye, o da kolayı seçti. Bir avuç leblebide buldu
kendini" derken gözlerime bakamıyordu. Sustu. Cümlesini tamamlayamadı.
Sözleri sanki sinsice boşlukta sallanıyordu. Tüm hayat bağlarımın o sırada
koptuğunu hissettim. Freni boşalan ölüm aracının beni hızla mekânıma
sürüklediğini hissediyordum. Tek kelimeyle yıkılmıştım. Birden yere yığılan
taze bedenimin etrafında doktorlar, hemşireler koşuşuyordu.
Altı ay süre ile hastaneler, içimi dışımı saran ilaçlar ile
yaşadım. Bir saniye bile aklımdan çıkamayan annemin o mahzun ve zavallı
görüntüsü de içimi delip geçmeye yetiyordu. İzinli olarak hastaneden çıktım.
Annemin mezarı başına gittim.
Bir anda perdelendi gözlerim... İnfilak ediyormuşçasına
zonklayan beynim! Göğüs kafesimi parçalar gibi tıp tıp vuran kalbim!
Kulaklarımda dayanılmaz çınlamalar! Her yer karanlık... Anneme
kavuşmuştum.
Kısa, çetin ve çileli geçen ömrümün sonunda Mevla'm beni
gönlüme göre ödüllendirmişti. Kirlenen dünyamızda, kansere davetiye çıkaran tüm
çalışmalara katkı sağlayanlar ile kendilerine muhtaç kalacağım, anneme
duydukları kin ve nefreti bana da sirayet ettiren dedemler ve sevmeyenlerimle
birlikte bu dünyada yaşamaktansa, sevdiklerimle, kendilerinden bir parça olarak
ayrıldığım varlıklar annem ve babamla birlikte olmayı nasip etti Yaradan!
Aslında yavru beden yerine tebessüm etmesi, mutlu olması
gerekenler kimler? Sinsice kötü emellerinin sermayesini artırarak, insanlığı
kanser illeti ile iç içe yaşamaya zorlayan, kirli yaşamlarını zenginleştiren
zavallılar!
Siz Sevinin Tebessüm Edin! Zira Zafer Sizin...
Yıl 2002, Yer Ankara, İçişleri Bakanlığı Misafirhanesinde
yemek sonrası meslektaşlarımızla dışarıya çıkıp dolaşmak üzereyken gelen bir
telefon beni duygu seli içerisine gömüverdi, gençlik yıllarından beri
birbirlerini çok severek evlenen iki arkadaşımın mahkeme kararıyla
boşandıklarını, çocuklarından birinin anneye, birinin ise babaya verildiğini
öğrendim, Sanki olay benim başıma gelmişti. Çok duygulandım, ellerimi
yanaklarıma götürerek, yüzümü iki elimin arasına alıp orada kalakaldım.
Gözlerimi kırparken yanaklarımdan süzülen iki damla gözyaşı beni kendime
getirdi, dalmıştım, duygular denizinde yüzüyordum anda baba olarak TOPRAĞI,
anne olarak BEDENİ, çocukları da YAPRAKLARA benzetmek suretiyle oluşturduğum
senaryo üzerine, yazdığım dizeleri sizlerle paylaşmak istiyorum. Allah,
insanları sevdiklerinden ayırmasın. Her şey gönlünüzce olsun.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.21-25”
ÇOCUKLUĞUMUN
OYUNLARI (Anı)
Özledim,
çocukluğumu, hiçbir maddi değeri olmayan ama manevi değeri unutulmayan çocukluğumdaki
oyunları özledim. Tarladan geldikten sonra akşamüzerleri hava kararıncaya değin
oynadığımız annemiz çağırdığından biraz daha oynayalim diye sitem ettiğimiz,
tekrar başlamak için ertesi günü sabırsızlıkla beklediğimiz manevi değeri
yüksek ama maddi değeri hiç olmayan o güzel oyunları bugün andıkça kâh
gülüyorum, kâh düşünüyorum kâh gözyaşı döküyorum. Beni uçsuz bucaksız anılara
götürüyor. O anıları yaşadığım arkadaşlarımın bir kısmını bugün toprak altında
rahmete kavuşmuş Allah gani gani rahmet etsin bir kısmı ise ticarete, siyasete,
resmiyete atılarak yaşam savaşlarını sürdürüyorlar. İşte değerli dostlar bu
günde çocukluğum gözümün önüne gelerek yağmur kar güneş demeden her türlü hava
şartlarında oynadığımız vaktimizi değerlendirdiğimiz, küçük yüreklerimizi pır
pır kanatlandıran oyunlarımızı anımsadım ve onları kaleme almaya karar verdim.
Çocukluğumuzda
severek özlemle oynadığımız oyunların büyük bir kısmı unutulmaya hatıralardan
dahi silinmeye yüz tuttu. Günümüz çocukları internet oyunları aldıkları çok
pahalı oyuncakları ile meşgul olurken bizim çocukluğumuzda oynadığımız,
şıştırpan (topaç çevirme), dangalak (Çember) çevirme, Cicili (Misket), Yağ
satarım bal satarım, çelik çomak, çizgi (sek sek), uzuneşek, körebe
(kovalamaca), saklambaç, bezirgânbaşı, yakan topu, lastik atlama, çivi futbolu,
beştaş, yedi kiremit oyunları gibi yokluktan alınamayan oyuncakların yerine ise
gündöndü (Ayçiçeği) kafalarından araba, süpürge saplarından telli çalgı,
gündöndü sopalarıyla kamyon otobüs yapmak, naylon ya da zenginlerin alabildiği
plastik toplarla futbol oynamak çocukluğumuzun en zengin vakit hırsızlarıydı.
Yokluk, yoksulluk
içerisinde mutlu olmanın yollarını ayan çocukluğumuz zamanında, zamanımızı
neşeyle harcadığımız, mutlulukları sevinçle paylaştığımız, hüzünlerde ortak
olduğumuz kültür ananelerimizi çocukluğumuzda duyduk. Bu yaşam tarzı içerisinde
bulduğumuz zamanı en iyi değerlendirme şekli olan oyunlarımızın bazılarını
paylaşmak istiyorum. Bunlar yaşayanlar için bir anı, bir özlem, bir mutluluk
kaynağı, bizden sonra bu oyunların sadece ismini duyan genç kuşaklar için
bunlar da oyun mu? Denebilecek onlara göre basit bizlere göre çoook zengin
ortamlardı.
Babalarımızın
ninelerimizin dedelerimizin bize anlattığı oyunlarla büyürdük, çocukluğumuzu
yaşarken onların oynadığı oyunları çok basit bizim oyunlarımızı çook zengin ve
neşeli görüyorduk ya, şimdi de zamanımızın çocukları bizim oyunlarımızı çok
basit görüyorlardı. Ama nine ve dedelerimizin oynadıkları el emeği oyunları
anlatırken gözyaşlarını gizleyemediklerini de itiraf etmeden geçemeyeceğim.
Bunu itiraf ederken yeni nesil çocuklarımızın ne kadar şanslı olduklarını hazır
oyunlarla ya da teknolojik oyunlarla zamanlarını geçirdiklerini
de rahatlıkla söyleyebilirim.
Nerede kaldı
özlemle dışarı çıkıp oynamayı özlediğimiz bu oyunlar, sahi hala oynayan var
mıdır ya da bilen bu oyunları? Aslında o zamanlar hünerdi lastiğe takılmadan
atlamak ya da kiremitleri bir atışta devirip hepsini çevreye sermek. Ekipleri
seçerken söylediğimiz tekerlemeler hatılıyor musunuz?
"000000
iğne iplik
delme diplik
çelik çıbık
çık." Ya da
"O0000
inene
minene
söyleyim
ninene
zarta zurta
pilav kaşık
çatal bal
çık."
“Aldım
verdim,
ben seni
yendim” diyerek
adımla ilerleyen çocuğun seçme hakkı kazanması takım kurmada büyük bir
avantajdı. Bu heyecanı bize hangi teknoloji aleti bilgisayar verebilirdi ki
veremezdi çünkü onlar sanal bizim yaşadıklarımız gerçekti.
Geçen zaman
sürecinde bu değerlerimiz yok olduğu gibi mazimizde sararıp kararıyordu sanki.
Bizler için bu oyunlar, mücadele, terlemek azim, gayret, emek, başarı, gülmek
ve belki de kaybedince ağlamak duygularını yaşatıyordu. bol hareket ve efor
isteyen bu oyunlarımız bizlerde hep mazi olacak hep özlemle yad edilecekti.
Her şeyden önce bu
eski oyunlarımız hareket içerdiği için sağlığımızı da olumlu etkilemesine
rağmen bu günkü teknolojik oyunlarımız ise bizleri sabit sandalyeye
bağladığından sağlığımızı olumsuz etkilemekte, boyun ağrıları başta olmak üzere
birçok sağlık sorunlarına davetiye çıkarmaktadır. Çocuklarımızı fiziki ve
sosyal gelişmeden olumsuz etkileyen günümüz teknik oyunları maalesef bu
konularda tedbir almamızı, anne babaların bu konularda uyarılmaları gerektiği
gerçeğini yansıtmaktadır.
Yaşı yaklaşık 25
in üzerinde olan ve yazıtımıza konu olan çocukluğumuz oyunlarını yaşayan
kesimin çocukluğunda sokak aralarında ya da yıkık dökük evlerin geniş ve
sahipsiz bahçelerinde oynanan bu oyunların yerini artık bilgisayar televiz
tablet ve cep telefonları aldı.
Tabii bu hata
çocukların mı? Kesinlikle hayır onlara bu dünyayı bizler sunduk. Muhteşem
devasa binalar yaparak, yeşil alanları yok ederek ekonomiyi düşünüp betonlaşmak
çocukların işimi, en küçük parselleri bile inşaata ayırıp oyun
alanlarını daraltmak tabii ki bizlerin işiydi. Onları o teknolojik oyunlara
sevk etmekte bizim de payımız yok değildi. Tüm bunların birçok zorlu sınava
hazırlanmak için eğitim maratonuna adapte olmaya çalışması da bu sokak
oyunlarının unutulmasına neden olduğu söylenebilir.
Teknolojik
oyunların çocuklarımıza verdiği olumsuz öneklerden biri de çocukları sertliğe
kabalığa, şiddete silaha ve sanal dünyada oynandığı için bilinçsiz cesarete
alıştırdığı göz önüne alındığında bizim çocukluğumuzdaki oyunların ise
tam tersine çocukların kişisel gelişimine olumlu yansıdığı düşünülmektedir.
Yine günümüz
teknolojik oyunlarına ya da bilgisayara bağımlı olan çocukların sosyal
gelişimlerinin de olumsuz seyredeceği bu durumda ilerleyen dönemlerde bu
çocukların toplumla sosyalleşmede epey zorluk yaşadıkları gözlemler arasında
yerini alıyordu.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.119-122”
ÖZÜMDEN GÖNLÜMDE KALAN KIRKLARELİ (Anı):
Cennet misali köyümüzün ne olacağı bilinmiyordu. Hangi ulusun
çetelerinin köyümüzü basacağı, evleri yakıp yıkacağı meçhuldü. Zira köyümüzün
bulunduğu Batı Trakya kırsal yerleşim yerleri bir Osmanlı, bir Bulgaristan, bir
Yunanistan toprağı oluyordu. Balkan savaşları sona ermiş, yakıp yıkılan evlerin
arasında kışın ayazını yazın kızıllığını hissettirmeyecek mekân çok azdı.
Yer şu anda Yunanistan sınırları
içerisinde kalan Batı Trakya bölgesinde Kavala İli Drama İlçesi Loftişta
kasabası Probayna Köyü…
Bahçede iki pilinin (tavuğun) altından yumurtaları alıyordu. Sanki
fırtına öncesi sessizliği bozan anasının gür sesi kulaklarının zarını
patlatıyordu.
Hüseyin! Kardaşın Hasan’ı da al tetenlere koy git (teyzenlere koş git)
onlarla
Bağa gitçeniz, canınıza eyi bakın.
Hüseyin’in ise zevkime diyecek yok, sıcacık yeni çıkmış üç tane hem de
sarı kabuklu yumurta var onlara bakıyor, zevkten dört köşe oluyordu. Keyifli
keyifli sırıtırken annesinin pençeleri omuzumdan tuttuğu gibi onu havaya
kaldırıyordu. Hayalinin arasına reklam girmişçesine suratı dondu kaldı.
Hüseyin on iki, kardaşı Hasan 10 yaşındaydı. Bağda yumruk kadar cevizler
çok iri kayısı, armut, ayva ve envay çeşit meyveler vardı. Üzüm salkımlarının
bir tanesi iki kilo gelebiliyordu. Bağa gideceklerini duyunca sevindi.
Anaaa! kardaşım gelmesiiin. Ben yalnız gideyim.
Olmaaazz!
Kardaşın sana emanet der gibi dramatik bir bakışla ensesine okkalı bir
şaplak atarak, kabalarına da bir şamar vurarak tetelerine kovaladı. Teteleri
Hüseyin ve Hasan’ı çok seviyordu, aralarında iki yaş olmasına rağmen ikiz
gibiydiler. Teteleri onları o gün her zamankinden daha sıcak, daha sevecen
sarmışlardı. Sanki yeni ocakları burası olacak gibi bir yakınlıkta.
Annesi Hüseyin’e bir kumanya kardaşına bir kumanya hazırlayarak ellerine
tutuşturdu. Yola koyuldular, teteleri köyün dışında, bağları ise yaklaşık üç
dört evlek ötedeydi. Tetesi onları kapıda karşıladı.
Anaaaa Hüseyin’imle Hasan’ım gelmiş, gelin gelin canlarım benim…. deyip
bir sardı bir sardı ki, sanki iki sevgilinin buluşma anı gibiydi. O gün farklı
bir ilgi, farklı bir sevgi kendini perdenin arkasında gösteriyordu adeta.
Öküzleri arabaya koşan eniştesi bir çırpıda onları arabaya attı,
teteleri ve ailenin diğer bireyleri de arabada yerlerini alınca eniştenin gür
sesiyle araba hareket etti. Harç hurç cagırt gibi kağnı arabası misali sesler
çıkararak yola revan oldular. Belki yaya gitseler daha hızlı giderlerdi amma o
kadar eşya götüremezlerdi. Sonunda bağa geldiler. Çadır kurdular, geceler geçti
gündüzler geçti ama eve gitmiyorlardı. Annelerini, babalarını, agalarını
özlemişlerdi, ama köye dönmüyorlardı.
Ara ara tetesi eline bir torba alıp, bir de matara suyla her gün belli
saatlerde bağın yan tarafında çukur gibi bir yere gidiyordu. Dönüşte yanında
getirdiği malzemeler bulunmuyordu. Onları oraya niye götürüp bırakıyordu,
Hüseyin buna bir anlam veremiyordu. Bir gün kardaşıyla gözleri yaşlı olduğu
halde orada gezerken tetesinin gittiği çukurun önüne geldiler, çukur adeta bir
mağara gibi derine iniyordu. Meraklandılar, kardaşına,
Sen yukarıda kal ben aşağıya ineceğim. Dedi. Gerçekten mağaraydı,
ileride bir hışırtı duydu, ürperdi, nefesini tutmuş soluklanamıyordu, Bir de ne
görsün? Öldürüldü diye bildikleri Emin amca ve arkadaşı orada, dimdik ayakta
duruyordu. Birbirleriyle hararetle konuşuyorlardı, ama neydi konuştukları? El
ve yüz hareketlerini çözemiyordu. Onu görmesinler diye taş aralığına
yapışmıştı. İçeri doğru girdiklerinde kendisini kamufle ederek ve yine yukarı
doğru sürünerek toprağın üzerine çıktı. Kardaşı Hasan heyecanla bembeyaz
kesilmiş bir halde suratına bakarak.
Aga aşağıda ne vardı, yılan mı gördün.
Yok!
Dedi, hemen tetemlere gidelim diyerek kardaşının kolundan tuttu.
Tetesine koştu, derme çatma çadırın önünde odun yakmış çamaşır suyu ısıtıyordu.
Teteeee teteeeee diye bağırarak koşuyordu. Tetenin yamalı eteklerine
sarıldı. Korku ve heyecan ile,
Ben gördüm iki kişiydiler Emin ağamı gördüm.
Diyerek sanki bir define bulmuş gibi tetesinin kardaşı ve öldü bilinen
Emin ağayı gördüğünü bağırarak söylüyordu. Tetesi bunu duyunca sevinçten onu
saracağını beklerken, aşkıyla sert bir şamar patlattı suratıma
Sen ne aramaya gittin oralara, niye buradan ayrılıyorsunuz.
Dedi. Kardaşına da bir tokat vurdu.
Sakın kimseye söylemeyin onlar orada yaşamak durumunda,
Deyince tekrar şaşırdı. Zira yaşanacak yer değildi. Sanki hapis gibi o
mağarada kalıyorlardı. Nereden bilsinler ki onları arayan Yunun çetelerine
öldüklerini söyleyerek orada gizlediklerini, tetesinin her gün su matarası ile
yiyecek getirdiği o mağaranın düşman toprağındaki vatanları olduğunu, orada
Türk askerleriyle iletişim kurmaya çalışarak istikballeri ve yarınları için
kafa yorduklarını, plan yaptıklarını, nereden bilebilirdi ki?
Hüseyin kardaşıyla dereye indi, hala anlayamamıştı, öldü diye bilinen
Emin Agayı mağarada gördüğünde, sevinçle kendilerine haber verdiği sırada niye
tokat yediğini, ama bir şeyi anlamıştı. Her gördüğünü her yerde söylememesi
gerektiğini anlamıştı. Zira artık gizlilik ortadan kalkmıştı, bir şekilde Yunan
çeteleri o mağaraya baskın yapacaktı. Aradan iki gün geçmedi ki bir grup eşkıya
pis sakallı, saç sakal birbirine karışmış sanki kırk yıldır sakal tıraşı
olmamış bir şekilde nara atarak anlayamadıkları bir dille mağara tarafını
işaret ederek atlarıyla oraya gidiyorlardı. Bir zaman geçtikten sonra tekrar
çadırlarının önünden nara atarak ve anlamadıkları dilden konuşarak hızla
uzaklaştılar. Meğer onlar gördükten sonra Emin Aga ve arkadaşı orasını
terketmiş, iyi de yapmışlar, çünkü onlar duyulduğu zaman Yunan Eşkıyalarının
geleceğini biliyorlarmış. Tetesi hala ona kırgındı niye nara atarak bağırarak
orada olduklarını söyledi diye, çünkü o günden sonra su ve katık mağaraya
gitmiyordu. Emin ağaların ne olduğunu bilmiyordu. Ama bildiği bir konu
varsaaa. Uzun süre sessiz ve gözleri
gülmeyen tetesinin sevinçle kendilerine doğru gelerek;
Haydi, haydi hazırlanın büyük mübadele için anlaşma olmuş Türkiye’ye
gidiyoruz. Orada çeteler yok, sefalet yok, gizlenmek saklanmak yok.
Atatürk’ün memleketi var, vatanı için can atanlar var, bize orada kimse zarar
veremez, ölmeden önce bir Türkiye’yi görsem diyordum, Allahım sana sonsuz
şükürler olsun dualarım yerini buldu. İstanbul var ya İstanbul yedi düvelin göz
koyup alamadığı, muhteşem canların kan akıttığı yer İstanbul. Bizans’ın
yıllarca payitahtlığını yaptığı yer İstanbul. Osmanlının yedi kıtaya hükmettiği
şehir İstanbul, orası anlatılmaz kuzucuklarım yaşanır. Hayallerimizde
zenginleştirdiğimiz ama ulaşamadığımız yer İstanbul. İstanbul’un da yer aldığı
Türkiye’ye gidiyoruz mübadele anlaşması olmuş, haydi haydi hazırlanın ölmeden
önce görmeyi nasip edecek inşallah Allah’ım Türkiye’yi, nereye iskân koyarlarsa
koysunlar, kırda da olsa şeherde de olsa Türk toprağı olsun yeter. Çok şükür
rabbim, çok şükür.
Diye dua ederken dilinin çözüldüğü o anda gözleri Hüseyin ve kardaşına
ilişti. Hüzün dolu bakışlarla onları süzüyordu. Gözlerinden damlayan yaşları
hissediliyordu. Rengi kızıl bir al renge döndü. Geldi bir koluyla Hüseyin’i,
bir koluyla kardaşı Hasan’ı sardı. Kokluyordu, öpüyordu, bağrına basıyordu.
Yok, yok, aa, yok sizi de götüreceğim, burada bırakamam, bizim
çocuklardan
derim. Sizi göz göre göre Yunanlıların eziyetine bırakamam, olmaz
geleceksiniz. Siz bana İbram ağamın emanetlerisiniz. Onlar sizler için, bizler
için can verdiler. Sizi de onların kaderine bırakmam, bırakamam, bizim
çocuklardan derim, derim ya inanırlar, beraber değil miyiz?
Diyordu; ama sanki kendi bile dediklerine inanmıyordu. Çocuklar ise
şaşkın şaşkın birbirlerine bakıyorlardı. Onların da tıkanmış, yutkunuyorlardı,
konuşmak istiyorlar sanki dilleri lal olmuştu, konuşamıyorlardı. Nereye
gideceğiz? diye düşünmeden edemiyorlardı tabi. Ama onları sahiplenmiş gibi
acıyor misali bakıyordu onları acımaklı süzüyordu.
Yok yok! Geleceksiniz, tabi siz bize emanetsiniz kim kaldı ki sizden
size sahip çıkacak kim var, ben daha ölmedim. Şerefsizler kanınızı sülalenin
topunu temizledi. Sizi bırakmam. Türkiye’ye sizde geleceksiniz.
Çocuklar şaşkındı. Türkiye büyük memleket, Adı büyük Şanı büyük, masal
gibi kasabalar, kahraman askerleri var, her şeyden önce ninni niyetiyle
geceleri kahramanlıklarını anlatırken onları uyuttukları, unutulmaz
Atatürk’leri var, hayal miydi bu? teteleri hayal mi sayıklıyordu?..
İnandıklarına hala inanmadıkları bu duruma adeta bayram yapıyorlardı.
Gerçek olabilir mi ki? Gidebilirler miydi diye düşünürken, birkaç gün içinde
trenlerin geleceği söylendi. Paket yapabilecekleri eşyaları hazırladılar. Artık
İnanıyorlardı. Tebdili mekân göründü, hazırlıklar gerçeğin fitilini ateşledi.
Bayram şölenleri gibi trenler bekleniyordu.
Dolu dolu tren vagonları gelmeye başlayınca teteleri onları da
sıkıştırarak vagona attı, ailenin diğer bireyleri de onların ardından
trendeydi. Yaşlı kadınlar ile çocukların sayısı erkek sayısına göre çoook çok
fazlaydı; çünkü sağ kalanların çoğu yaşlı kadın ve çocuktu. Her gittikleri
durakta vagonlar bir daha sıkışıyor, insanlar biraz daha artıyordu.
Ağlayanlar, gülenler, sevinenler hasrete düşenler hepsi farklı
imajdaydı. Hayaller yerini kah beklentiye cevap veren, kah alakası olmayan
gerçeklere bırakıyordu. Türk topraklarına vardığımızda vagonlardan inen toprağı
öpüyor, ağlıyordu. Hüseyin kardaşıyla bu durumu anlamaya çalışıyordu. Ama
bilerek, ama bilmeyerek onlar da gördüklerini yaptı. Toprağa yüzlerini
koydular, alınlarını yapıştırdılar. Sanki sımsıcak gelmişti o toprak onlara.
Teteleri ağladığı için onlar da ağlıyordu. Ağlarken mutlu olmak, ağlarken
gülmek, nasıl bir duyguydu onu yaşadılar. Hazırladıkları kumanyaları büyük bir
hazla ve iştahla yedikten sonra tekrar kamyonlarla Kırklareli’nin Pınarhisar
İlçesi yancıklar köyüne iskân olmak üzere geldiler. İskân yerleri burasıymış.
Kısa bir süre sonra Kırklareli’de tütüncülük yapan “Tütüncü sülman”
lakaplı ağa gibi büyük bir çiftçi ırgat arıyor. Yancıklara geldiğinde Hüseyin
ve Hasan ona önerilmiş. Boğaz tokluğuna artık kaderleri Kırklareli şehir
merkezinde tütüncülük ve çiftçilikle geçecekti. Hüseyin daha fazla işe
sarılıyor. Yaşı 2 yaş fazla olduğu için sorumluluğunu daha iyi yerine
getiriyordu. Hasan burada fazla durmayarak Edirne’nin Abalar köyünde ağalık
yapan birinin yanına girdi.
Kurtuluş savaşı sonrası Türkiye yavaş yavaş tanınmaya başlıyor, büyük
savaşın yaralarını sarmaya çalışıyordu. Atatürk Soyadı Kanunu’nu çıkardığı
zaman soyadı almak için Hasan ve Hüseyin Nüfus Memurunun karşısına çıkar. Nüfus
Memuru kendilerine der ki;
Size Soyadı veremeyiz, siz reşit değilsiniz, gidin ailenizden en
büyüğünüz gelsin, ona soyadı vereceğiz hepiniz ailede ayni soyadını
kullanacaksınız.
Hüseyin evin büyüğü edasıyla ve kendinden emin bir şekilde;
Evin en büyüğü benim. Trenlerle değiş tokuşta Drama’dan kardaşımla
beraber geldik. Ailemizden başka kimse yoktur! Hepsi Yunanistan’da
öldürüldüler. Sadece biz kaldık ailede, başka kimsemiz yo!..
Nüfus Memuru şaşırmıştı. Sanki ona cevap veren kişi büyümüş de
küçülmüştü. Nasıl işlem yapacaktı. Konuşmasına devam etti.
Peki mübadelede sizi almazlardı, büyüğünüz olmadan sizi kim getirdi
yanında, yalnız gelemezsiniz?
Tetemlerle geldik, onlar Yancıklar köyünde kaldı, bende çalışmak için
Tütüncü Sülman Ağanın yanında ırgat olarak çalışıyorum. Kardaşımda Edirne’de
Abalar köyünde bir Ağanın yanında çalışıyor. Bizim kanımızdan sülalemizden
başka kimse yok!
Nüfus memuru şaşırmıştı. Tütüncü Sülman ve Yancıklar Köyünden teteleri
Hatice ve Ayşe ile de gerekli araştırmalar yapıldıktan sonra tekrar Nüfus
dairesine bu iki çocuğu çağırdı. Elini çenesine getirdi. Düşünceli, duygulu ve
şaşkın bir şekilde sözü aldı.
Hımm! Söyledikleriniz doğruymuş. O zaman, madem ki mübadelede
Yunanistan’da ailenizden sadece ikiniz kaldınız, ikiniz geldiniz, başka
kimseniz yok! Siz de isterseniz, uygun görürseniz, Yunanistan’dan ailenizden
sadece İki çocuk, iki kişi, İki Can geldiğiniz için sizin soyadınız da İKİCAN
olsun. Ne dersiniz?
Derken, gözyaşları tombul yanaklarından süzülüyordu. Çocuklar bir şey
diyemediler. Sadece Oluur diyebildiler. Soyadları o günden itibaren İKİCAN
olarak süregeldi. Hüseyin uzun bir süre Tütüncü Sülman’da çalıştıktan sonra
evlenmeye karar verdi ve oradan ayrıldı, başkalarından yarıya icar ile tarla
kiralayarak hayatını idame ettirdi.
Zamanın ortamı emek gücüne dayalı iş yaptığı için ameleye çalışacak insana ihtiyaç vardı. Eşinin varlığı ona güç veriyordu ama yeterli gelmiyordu. Bu nedenle zamanın gereği on çocukları oldu. Dördü çocuk yaşlarda rahmetli olunca kalan altı çocuğunun okuması için eşiyle birlikte gecesini gündüzüne kattı. Sağ kalan altı evladını hepsini okutup devlet memuriyetine girmelerini sağlayıp bir baba için son görev olan çocuklarının evlenmelerini de temin ederek 5 Haziran 1998 tarihinde rahmetli oldu. Sağ kalan altı çocuğundan en küçük olanı şu anda okumakta olduğunuz reelden kaynaklı hikâyeyi yazmakla meşgul.
“2018: İKİCAN, Alaeddin: (Rumeli Haber Sanat Araştırma Yorum Kültür ve Turizm Dergisi) s.50”
ŞİİRLERİNDEN ÖRNEKLER:
YAPRAKLAR SOLMASIN
Sevgiye hasret,
Topraktan koparılmış,
Bir yaprağı var vücuduna sarılı,
Ondan özlem ve sevgi bekleyen,
Gelecek vadeden,
Sadece bir yaprak!..
Diğer yaprağı koparılmış toprakça.,
Vücudundan çalınmış hunharca,
Ama bedendeki sevgi zamkı,
Kopan yapraktaki aşk tabanı,
Yok olmadığı müddetçe,
Yaprak bedene yapışır yine,
Ancak, toprak izin verdiğince!.
Kurutmayın yapraklardaki aşk yumağını,
Yok etmeyin oluşan sevgi zamkını,
Birbirine kavuşturun bedendeki vefayı,
Toprak - beden anlayın yaşam şartını,
Yaprakların yeşil kalması sizin elinizde,
Sevgi, vefa, İnanç, dostluk şifalarıyla,
Hazırlanmış suyla doyurun papatyayı,
Zor değil, toprakla bedenin varlığı,
Yaprakları yeşertmek için,
Niye olmasın vefa, özlem, sevgi fedakarlığı !.
Olmaz mı toprak,hala inatçı mısın?.
Olmaz mı beden, hala kin güdüyor musun?
O zaman sizler inançlarınızın, düşüncelerinizin
esiri olu
Bırakın yapraklar birbirini koklasın,
Ayni suyla yaşadığını, ayni havayı soluduğunu,
Bir çiçeğin tek yapraklı olamayacağını bilsinler.
İkisinin de bir gülün ayrı birer yaprağı,
Ayni toprakta yetişen bedenin canları,
Olduğunu hatırlasınlar, unutmasınlar.
Toprak ve beden belki büyük fedakârlıkla,
Ayrı yaşamlarını sürdürebilir amma,
Yaprakları unutmayın,
Sizler olmazsanız yapraklar olmaz,
Yaşatın yaprakları,
Gönderin, sevgi, özlem, aşk diyarına,
Yıllar önce hatırlayın yaprak olduğunuzu,
Toprağa sarılı bedene nasıl yapıştığınızı.,
Neler beklediğinizi.,
Çok mu?
Sadece sevgi!,
Mahrum etmeyin sevgiden,
Yaşama hasret özlem içinde bekleyen,
Oluşturduğumuz yapraklara,
Yapraklar bizim geleceğimiz,
Varlığımız, her şeyimiz,
Çünkü yaprak,çocuklarımız!.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.25-27”
1960 ve 1970 li yıllarda kırsal kesimde yaşayan anneleri tarlada bağ ve bahçede tarımla uğraşırken emek gücüne dayalı tarımsal işlerde çalışırken karda buzda yada güneş altında bebelerini dünyaya getirdiklerine hiç şahit oldunuz mu? İşte o şartlarda yaşayan annelerden birini sembolize ederek bir anayı tasvir etmeye çalıştım.
ANA
Soğuk bir kış günü..,
Yayladayım dostlarımın yanında.,
Bir ana çocuğunu beliyordu,
Karların buzların altında.,
Yavrum için, milletim için dedi.
Ana dedim, üşüyorsun,
Ana dedim çok yoruluyorsun,
Halk için halkım için dedi,
Yüzü çatlamış, elleri morarmış,
Aniden kendinden geçmiş,
Yanındaydım irkildim,
Sorunca yerin dibine girdim.
Ana dedim bu ne hal?
Yavrum için milletim için dedi,
Ana dedim öleceksin,
Gençlik için canda helal dedi.
Beş on kişinin varlığında,
Uzun bir sandık baş üstü kollarında,
Ağır, vakar yürüyüş dallarında,
Gidenlere merakımdan sordum.
Gardaşlar dedim bu nedir.?
Yeni doğan melektir dediler.
İçim sızlayarak yoksa dedim o mu.?
Başı sağ olsun halkın gençliğin dediler.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.28-29”
NE OLUR GEL!
Ceylan gözlerinle vurdun özümü,
Sevda bağlarında aldın sözümü,
Muhtacım sevgine bildin gizimi,
Uzağı yakın eyle, ne olur gel.
Yalvartma beni uzat bir el, yeter!
Hasretimi dibinden, inan söker,
Tek taraflı aşk, ölümden beter,
Uzağı yakın eyle, ne olur gel.
Nefesini nefesimde hissettim,
Kanatlı kuşlar misali özgürdüm,
Nasıl oldu, yek başına soldurdun,
Uzağı yakın eyle ne olur gel.
Başka âlemdeyim, sen güldüğünde,
Hüzünler söner, hoş bakışlarında,
Güller dikensizdir, "He" dediğinde,
Uzağı yakın eyle, ne olur gel.
Vefa, sevgi, saygı yok olmuş gitmiş,
Virane aşklarda baykuşlar ötmüş,
Yeter artık dilimde tüyler bitmiş,
Uzağı yakın eyle ne olur gel.
“2017: İKİCAN, Alaeddin İKİCAN:
(Sevgiden Ötesi Yok!) s.170”
BU GECE
Yaşıyorum seni tüm benliğinle,
Kendimi buldum cam gözlerinde,
Kıvılcım saçan güzelliğinle,
Derdimi yüreğime gömdüm bu gece.
Ağladım deme, gözlerin kanamadan,
Ben yandım deme, tenin erimeden,
Kara sevdalıyım deme aklın yitirmeden,
Kanayan yüreğimi kora bastım bu gece.
Gelsen, tutsan ellerimi ısıtsan tenimi,
Işığım olsan, işıtsan kararan yüreğimi,
Ufukta kaybolup giden ümitlerimi,
Hayal ettim, bekledim durdum bu gece.
Şırıltısıyla uyandığım derenin kenarında,
Çevreme baktım, seni aradım etrafımda,
Sarmayı arzuladığım cananı gördüğümde,
Kaçtın kollarımdan yok oldun bu gece.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden
Ötesi Yok!) s.192”
ŞAİR VE YAZAR ALAEDDİN İKİCAN’A YAZILMŞ ŞİİR:
ALEADDIN İKİCAN'A
Bir bedende ol iki can
Damarında var asil kan
Yüzü güleç dost bakınan
Şansın açık ola gardaş.
Allah şansı vermiş sana
Yardım için düşer yola
Yolun açık verme mola
Şansın açık ola gardaş.
Doğruluktan ayrılmayan
Hiç kimseyi kayırmayan
Yalanlarda bulunmayan
Şansın açık ola
gardaş.
Güler yüzü dili tatlı
Açık olmuş gönül bahtı
Hak yolunda canı saklı
Şansın açık ola gardaş.
Fuat Ertuğral / 13.11.2015;
“2017: İKİCAN, Alaeddin İKİCAN: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.179”
“İMLÂ, NOKTALAMA VE YAZIM KURALLARI” AÇISINDAN:
YAZAR, YAYINCI VE TASHİHÇİYE ELEŞTİRİ:
Elimizdeki bu eser “SEVGİDEN ÖTESİ YOK!” adlı kitabı,
dizgi, baskı, düzeltmeler, tasarım yönünden, eleştiriye uğrayacağı şüphesizdir.
Kıymetli şair ve yazarımızın, kendisinden kaynaklanmadığını sandığım bu tür
hatalar, kitabın özünde, değer kaybı yapmayacaktır; ancak ikinci baskısında da
bu hatalara dokunulmadan basılmış olması Türkçemiz açısından acıklı bir
durumdur… Umarım bu kitap, diğer baskılarında, bu tür hataları da giderilerek,
layık olduğu değere ulaşarak çıkmayı, başaracaktır.
Kitabın ikinci (2.) sayfasında, yer alan: “2017: İKİCAN, Alaeddin:
(Sevgiden Ötesi Yok!) s.2”
Kitabın Basıldığı şehir, matbaa, yayıncı, basıldığı yıl ve
ne kadar basıldığı, bilgilerinden bir kısmına, yer verildiği görülüyor. Kitabın
bu basımda ne kadar basıldığı ise meçhul kalmış… Diğer şair, yazar ve bunların kitaplarının
çoğunda da görebildiğimiz bu kusuru, burada da ne yazık ki görmekteyiz.
İstatistikî bilgiler gereği ve ileride hazırlanabilecek: “Kitap
Katalogları, Şehir Yıllıkları, Şiir Antolojileri, Şair Yıllıkları, Edebiyat
Tarihi, Edebiyat Literatürü, Temel Eserler, …vb.” için gerekli bilgilere
ulaşmak, bu hatalar devam ettiği sürece zor olacaktır. Şairinden değil; ama
basan: “Yayıncı, Yayın Yönetmeni, Yayın Koordinatörü, Editör, Yayınevi ve
Dizgici”den kaynaklanan bu tür hatalar, kitabın kalitesini düşürmektedir.
Herhangi bir kitap okuyucusuna sunulmadan, basımdan hemen önce, kitapların nerede,
kaç yılında, kaçıncı baskı olarak ve ne kadar, adet, basıldığı, “Türkçemizin
İmlâ, Noktalama ve Yazım Kuralları” açısından mutlaka, iyi bir şekilde
gözden geçirilmesi, en sonunda: “Bu Eser Baskıya Hazır Hale Geldi !”
denildikten sonra, dizgiye gönderilmesi, dizgiye girmesi yerinde olacaktır.
Elimize alacağımız her eserin yazarının, hangi yıllarda
yaşadığını (Hakkında, Özgeçmiş, CV…gibi), kitabının hangi şehirde, hangi yılda
basıldığı, hangi matbaada ne kadar baskı yapıldığı konusunda tereddütlere ve
kargaşaya meydan verilmeyecek, net ve açık bir şekilde belirtilmesi elzem olup,
hepsinden önemlisi bir mecburiyettir.
Bir kitapta, bu bilgilerin olmayışı: Araştırmacı Gazeteciler, Yazarlar, Bilim İnsanları ve Şehir Yıllıkları, Kataloglar, Bibliyografya Çalışması Yapanları; İlim Kurumları, Üniversitelerinde Master ve Doktora Tezi Yapan v e Yapacak Olanlar Açısından da önemli bir bilgi kaynağı olup bu bilgilere ulaşmak isteyen araştırmacıları, zor durumda bırakmaktadır.
Örneğin: Sadece iç kapakta veya 1-2.
sayfadaki basıldığı yılın yanında bir yere: “Bu kitaptan ... adet
basılmıştır!” diye belirtilmesi gerekirken miktar belirtilmemiştir. Hemen
bütün kitaplarda görülen, bu eksikliğin, basılacak diğer kitaplarda olmaması,
önemli bir aksaklığı gidermiş olacaktır.
Türkçemizdeki: “İmlâ, Noktalama ve Yazım” yazma işlemi, keskin “Kurallar” a tabidir. Her kişi bunu eğip, büküp, kendine göre evirip çevirip, kimi harflerin boyunu büyütüp kimi harflerin boyunu kısaltıp veya değişik şekil ve durumlara sokarak kullanamaz. Yazamaz! Mevcut işaretleri de değişik şekillerde; ikili, üçlü, beşli ünlem işaretleri, ayraç; (!!!!); (????); (!!!??????) (////////) …, vb. uydurarak işaret, harf, noktalama ve imlâ kuralı icat edemez! Bunu yazı olarak metne dökemez, resmî yazışmalarda ve ilim, kültür, tarih, coğrafya, Türk Dili ve Edebiyatı, Türkçe, …kitaplarına koyarak yazamaz ve bunu bu durumları ile yayınlayamaz, yayınlatamazlar!..
ÜRETKEN ŞAİR
ALÂEDDİN İKİCAN VE "SEVGİDEN ÖTESİ YOK"
KITABI:
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16”
Türkçenin Yazım Kuralı: Özel İsimler, kişinin Nüfus Cüzdanlarında yazılmış olduğu
gibi yazılırlar. Örnek: ALÂEDDİN isminin yazılışı “ALAEDDİN ”
olarak düzeltilecektir.
Türkçenin Yazım Kuralı: Başlıklarda kullanılan: “ve, veya
yahut; mı, mi; mu, mü; da, de; ile, ya da” sözleri küçük harfle, diğerleri
büyük harfle yazılırlar; Başlık veya yazının tamamı büyük yazılıyor ise bütün
olarak bunlar da büyük harfle yazılırlar. Örnek:
Yusuf ile Züleyha; Türkiye ve Bugünün Gerçekleri; Dünya ve
Merkür
ÜRETKEN ŞAİR ALAEDDİN İKİCAN VE "SEVGİDEN ÖTESİ
YOK!" KITABI:
TURFA MI TURFANDA MI?; VATAN YAHU SİLİSTRE;
LEYLÂ İLE MECNÛN.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16”
Türkçenin Yazım Kuralı: Ünleme, seslenme, çağırma, bağırma, şaşırma, hayret,
acıma, heyecan, emir, küçümseme, yerme, alay etme, ifadelerinden sonra ünlem
işaret (!) kullanılır. Örnek: ÜRETKEN ŞAİR ALAEDDİN İKİCAN VE
"SEVGİDEN ÖTESİ YOK!" KITABI: “Yok!” sözünden sonra ünlem
işareti konulmalıydı. Örnekler:
Her zorluğun, bir kolaylığı var!.. Bölük dur! Savaşmaktan
başka çare yok!.. Her şey var!
“2017: İKİCAN, ALAEDDİN: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16”
2)Yanlış
Kullanım: Şiirin okulu yoktur ama şiir yazan
şairin iklimi vardır. Şair bu iklim
olmadıkça, bu iklimi yaratmadıkça şiir yazamaz. Bu nedenle şiir yazmak da şair olmak da zordur. Alaeddin İKİCAN bu zoru kolaylaştırmış şairdir. Şiirin perilerini bekleyen değil, şiire giden, şiiri yakalayan bir kimsedir. Cümlesinde bir anlatım bozukluğu, kavram kargaşası hemen göze batmaktadır. Bu durum aşağıdaki şekilde düzeltilecektir.
3)Yanlış Kullanım: “Şiirin
okulu yoktur ama şiir…”
Türkçenin Yazım Kuralı: Türkçede bir cümle tamamen bitip,
ikinci cümle: ama, fakat, lâkin, çünkü, böyle, böylece, halbuki, binanaleyh…”
gibi sözcüklerle başlarken, birinci cümlenin sonuna noktalı virgül (;) konduktan
sonra, ikinci cümle, küçük harf ile başlayarak devam eder.
Doğru
Kullanım: “Şiirin, okulu yoktur; ama şiir…”
şeklinde düzelecektir.
“2017: İKİCAN, Alaeddin : (Sevgiden Ötesi Yok!) s.2”
4)Yanlış
Kullanım: (“şairin iklimi olması”, “iklimi yaratmak”) bu
cümlede, mantıksız iki durum söz konusudur.
İklim:
Bir yerde uzun bir süre gözlenen: hava, nem, sıcaklık, soğukluk, basınç,
rüzgâr, yağış, yağış şekli gibi meteorolojik olayların ortalamasına verilen
addır.
Sanatçının, burada kullandığı “iklim”
sözü açık olmayıp, örtülüdür. Doldurmadır ve Tutarsızdır.
Şöyle ki:
“…şairin
iklimi olması”: İklim: Bir coğrafî terimdir. Bu söz burada;
kapalıdır ve açık olmayıp cümlede, doldurma söz olarak
kullanılmıştır.
Aslında Söylenmek
İstenen: Şairin şiirle, kültürle, edebiyatla
ilgilenenlerin bir ortamı, muhiti, çevresi topluca bulundukları dernek, birlik,
kültür ocağı ve kültür faaliyetlerinin yapıldığı yer, yöre ve yaşadığı bölge; kültür
çevresi, kültür ortamı, kültür mahali olabilir…
Türkçede, kelimeleri eğip bükerek, anlamlı anlamsız sözleri bir araya getirmek; “Kulağa hoş gelecek sözleri birbiri ardına sıralayarak cümle, söz dizisi oluşturmak, maharet sayılsa da uzmanlarınca bağışlanması mümkün olmayan “Bozuk Anlatım, Anlatım Bozukluğu” işlerindendir. Türkçe, burada katledilmiştir. Türkçe burada kavram kargaşasına kurban edilmiştir. Türkçenin, burada yapısı ve anlamı bozularak (Anlatım Bozukluğu) oluşturulmuş ve Türkçe, içinden çıkılmaz bir kelime çuvalı haline dönüştürülmüştür. Bu bozuk anlatımla Türkçe, bugün ve gelecek kuşaklar için telafisi mümkün olmayan katliama, kurban verilmiştir. Bu Anlatım Bozukluğu ile Türkçenin, zengin anlatım gücü, zaafa uğratılmış, işlek, kıvrak ve matematiksel örgüsü, kurallar zinciri, dahiyane işleyişi bozulmuş, var olan gücü sarsılmıştır. Cümlenin bu şekli ile kullanımı: Anlatım Bozukluğu, Kavram Kargaşası, Örtülü, Doldurma ve Tutarsız bir söz topluluğu oluşturmuştur.
“Yaratmak” sözü Allah’a mahsustur. Onun için kullanılır.: “İcat etmek”, teknolojik bir terimdir. Bu sözcük için: “Yeni düşünce, buluş, üretim, üretmek, ortaya koymak…” gibi Türkçemizde bolca olan söz veya sözcüklerden biri ile karşılanmalıydı.
“Şiirin okulu yoktur; ama şiir yazan şairin, ortamı, muhiti,
çevresi, etrafı vardır. Şairin bu ortamı, olmadıkça bu muhite girmedikçe
bu çevrede bulunmadıkça şiir üretemez şiir yazamaz! Bu sebeple şiir ortaya
koymak, yazmak da şair olmak da zordur. Alaeddin İKİCAN bu
zoru başarmış şairdir. İlham perilerini bekleyen değil, ilham perilerine giden,
şiirde, ilhamı yakalayan bir kimsedir.” Cümle, bu şekliyle: “İmlâ,
Noktalama, Yazım Kurallarına Uygun” olarak düzeltilmiş olacaktır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.2”
5)Yanlış Kullanım: …2004 yılında bastırdığı "Sevgiden
Ötesi Yok" şiir kitabı ikinci baskısını yapmış bulunmaktadır.
Türkçe’nin Yazım Kuralı:
İki Nokta ( : ): Bir cümle veya sözden sonra, sıralanacak örnekleri,
açıklamaları, göstermek üzere, cümle veya sözlerin sonuna konur. Örnek:
Yanlış Kullanım:
“…2004 yılında bastırdığı "Sevgiden Ötesi Yok"
şiir kitabı ikinci baskısını yapmış bulunmaktadır.”
Doğru Kullanım:
“…2004 yılında bastırdığı: "Sevgiden Ötesi Yok"
şiir kitabı ikinci baskısını yapmış bulunmaktadır.” Şeklinde yazılarak
düzeltilecektir.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16”
Türkçe’nin Yazım Kuralı: Virgül bir nefeslik durakları göstermek için kullanılır.
Virgül (,) : Doğru Kullanım:
“…2004 yılında bastırdığı: "Sevgiden Ötesi
Yok!" şiir kitabı, ikinci baskıyı yapmış bulunmaktadır.” Cümlesinde
olduğu gibi cümle, bütün imlâ ve noktalamaları yerine konmuş, doğru bir cümle olarak
düzeltilmiş, olacaktır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16; Paragraf 2”
6) Yanlış Kullanım:
Alâeddin İKİCAN'ın şiirlerinde en büyük özellik edebi
nitelikten çok doğallık ve duygusallıktır.
Türkçe’nin Yazım Kuralı: Birlik, mensubiyet, aitlik bildiren (î) ekleri üzerlerine
şapka koyularak yazılır.
Doğru Kullanım: Alaeddin İKİCAN'ın şiirlerinde en büyük özellik edebi
nitelikten çok doğallık ve duygusallıktır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16; Paragraf 2”
Gerçi her şairde duygusallık vardır ama Alâeddin ıkican'ın
duygusallığı düşünce ile içiçe olmasındandır.
Türkçe’nin Yazım Kuralı: Başlıklarda kullanılan: “ve, veya yahut; mı, mi; mu, mü; da,
de; ile, ya da” sözleri küçük harfle, diğerleri büyük harfle yazılırlar; Başlık
veya yazının tamamı büyük yazılıyor ise bütün olarak bunlar da büyük harfle
yazılırlar.
Gerçi, her şairde duygusallık vardır; ama Alâeddin İKİCAN'ın
duygusallığı düşünce ile iç içe olmasındandır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16; Paragraf 2”
8) Yanlış Kullanım:
O, geçmişten çok yakın zamanların, yakın çevrenin şairidir.
Doğru Kullanım:
O, geçmişten çok, yakın zamanların, yakın çevrenin şairidir.
Türkçenin Yazım Kuralı: Virgül (,) cümledeki anlam kargaşasını önlemek için
kullanılır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16; Paragraf 2”
Şiir için yola, akşamdan çıkmaz! Bekler ki sabah olsun!
Duygular, düşünceler durulsun. Özlemler yakına gelsin. Hüzün biraz daha
acıtsın, biraz daha sevgiyle anlatılacak hale gelsin... Şeklinde yazılarak
düzeltilmiş olacaktır.
Türkçe’nin Yazım Kuralı: Biten her cümlenin sonuna nokta konur. Tek söz ile cümle
kurulabildiği gibi uzayıp giden, bağlaçlarla, birbirlerine bağlanmış cümlelerde
Türkçemizde mevcuttur.
Örnek: Dur! Al! Ver! Beni deli mi sanırsın ki Ahmet ile kıyaslayıp
başımı belaya sokmak için uğraşırsın; bu boşuna uğraş; fakat yine de durma; ama
ben senin bu planını bozacağım…
Türkçemizin yapısı, genel anlamda, kısa cümledir; bununla
birlikte. Bağlı, bileşik, sıralı, bağlaçlı uzayıp giden cümleler de mevcuttur.
Cümle uzadıkça bazan bozulur, anlam değişikliğine uğrar, Özne, yüklem.
tümleçler birbirine karışır ve bir anlatım bozukluğu oluşturur. Kavram
kargaşası başlar. Bu sebeple, kısa cümle kullanmağa dikkat etmek önemlidir.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16; Paragraf 2”
10)Yanlış Kullanım:
O, bazı şairler gibi kendisini şiirlerinde saklamıyor,
aksine şiirlerinde "Ben Buyum" diyor ve yazıyor: YİTİK
BAYRAMLAR adlı şiirinde bakın ne diyor İKİCAN:
Doğru Kullanım:
O, bazı şairler gibi kendisini şiirlerinde saklamıyor,
aksine şiirlerinde: "Ben, Buyum!.." diyor ve yazıyor: YİTİK
BAYRAMLAR adlı şiirinde, bakın ne diyor İKİCAN: şeklinde
noktalamalar konlarak düzeltilmiş olacaktır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16; Paragraf 3-4”
Dedemin, pamuk elleri,
Halamın, candan gözleri,
Bayram gecesi tatlı hayalleri,
Nerede bıraktık, hatırlıyor musun?
Necibe teyzeden, ikramın, akidesi.
Tahsin amcanın, beyaz, yirmi beşliği
Naylon torbalarda: peynir, şeker.
Büyük sermaye idi biliyor musun?
Özenle hazırlanmış baklava tatlısı.
Olmayanlarda, bayram sıkıntısı.
Bayramların vazgeçilmez sofrası.
Mantar tabancaları, çatapatları unutuyor musun?
Mazide kaldı, eski güzel bayramlar...
Misafir rızkı ile gelir diyenler.
Artık bayramlar güzelliğini yitirdiler.
"Şimdi, Bayram gelmiş neyime?!.." dediler.
Şiirdeki “İmlâ,
Noktalama ve Yazım Kuralları” Yanlışlıkları:
Şiir üzerinde
gösterilen; “İmlâ, Noktalama ve Yazım Kuralları” nın uygulanmasında
olduğu gibi: Dedem, Halam, Nerede bıraktık, Necibe teyzeden, ikramın; Tahsin
amcanın; Olmayanlarda; mazide kaldı, sözlerinden sonra virgül; akidesi, tatlısı,
sözlerinden sonra nokta (.); Naylon torbalarda sözünden sonra iki nokta (:) iki
noktadan sonra ise “p” harfi küçük yazılarak, Şimdi sözündeki “Ş” harfi ise
büyük yazılarak yanlışlıklar düzeltilmiş olacaktır.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16-17; Paragraf 3-4
12) Yanlış Yazılmış Cümle:
Bu nostaljik şiirde Alâeddin İKİCAN kökü geçmişte
şair izlenimini veriyorsa da doğru değil. Onun zaman zaman geride kalan anıları
şiirleştirme ustalığındandır. Ancak, her şairin biraz geçmişle bağlantısı
vardır değil mi?
Türkçenin Yazım Kuralı: Ünlem İşaret (!): Sevinç,
kıvanç, hayret, şaşma, acı, korku, …vb. gibi duyguları anlatan cümle veya
ibarelerin sonuna konur: Değil, Evet, Hayır, Var, Yok, Vah Vah, Yazık …vb
Bu nostaljik şiirde Alâeddin İKİCAN, kökü, geçmişte
şair izlenimini veriyorsa da doğru değil! Onun, zaman zaman geride kalan
anıları, şiirleştirme ustalığındandır; ancak, her şairin, biraz geçmişle
bağlantısı vardır değil mi?
Türkçenin Yazım Kuralı: Noktalı Virgül (;): Türkçede bir cümle tamamen bitip, ikinci cümle: ama, fakat, lâkin, çünkü, böyle, böylece, halbuki, binanaleyh…” gibi sözcüklerle başlarken, birinci cümlenin sonuna noktalı virgül (;) konduktan sonra, ikinci cümle küçük harf ile başlayarak devam eder
İKİCAN’dan sonra virgül (,); kökü sözünden sonra virgül (,); değil sözünden sonra ünlem işareti (!); onun sözünden sonra virgül (,); ustalığındandır sözünden sonra noktalı virgül (;) ancak sözünün “A” küçük harf; şairin sözünden sonra virgül (,) konularak cümle yukarıdaki şekliyle düzeltilmiş olacaktır
Türkçenin Yazım Kuralı: Virgül (,) cümle içinde, bir nefeslik durakları göstermek
için kullanılır. Bu metinde virgüllerin doğru yerlerde kullanılmadığını
görüyoruz.
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.17; Paragraf 5”
13) Paragraftaki: “İmlâ, Noktalama ve Yazım
Kuralları” Yanlışlıkları:
Alâeddin İKİCAN, bürokrat bir şairdir. Onun, bu yanını, açıkça belli eden şiirleri vardır.
Yanlış Kullanım:
"Muhtar Dostlara"
bu tür şiirlerinden biridir. "Memleketim" ve son yazdığı "CANIM
KIRKLARELİ" güzellemesi, betimlemesi (tasviri) onun Uzun şiir tekniği
üzerinde durduğunu da göstermektedir. Gerçi şiirin uzunu kısası hep şiirdir ama
ağıt gibi, övgü gibi şiirler genelde uzun olur. Türk Edebiyatında, KIRKLARIN
SESİ ŞAİRLER TOPLULUĞU’NDA bu tür şiir yazanlar vardır. İKİCAN bu
bağlamda kendine özgüdür. Şiire konu ettiklerini isterse, uzun yazma yeteneği
bulunmaktadır.
Doğru
Kullanım:
"Muhtar Dostlara" Şiiri, bu tür şiirlerinden biridir. "Memleketim"
ve son yazdığı "CANIM KIRKLARELİ" güzellemesi, betimlemesi
(tasviri) onun, uzun şiir tekniği üzerinde durduğunu da göstermektedir. Gerçi,
şiirin uzunu kısası, hep şiirdir; ama ağıt gibi övgü gibi şiirler, genelde,
uzun olur. Türk Edebiyatında, KIRKLARIN SESİ ŞAİRLER TOPLULUĞUNDA bu tür
şiir yazanlar vardır. İKİCAN bu bağlamda kendine özgüdür. Şiire konu
ettiklerini isterse, uzun anlatarak yazma yeteneği bulunmaktadır. Şeklinde
düzeltilerek hem anlatım bozukluğu hem de: “İmlâ, Noktalama
ve Yazım Kuralları” yanlışlıkları
bakımından düzeltilmiş olmaktadır
"Şiir" edebi bir tür olması itibariyle teknik ve
sanat yönü olan bir yazım ve anlatım şeklidir. Bu anlamda her şiir belki edebi
bir türdür, fakat sanat ve teknik yönüyle Manzume de olabilir. Görebildiğim
kadar Alâeddin CAN Manzume yazan şair basamaklarını geride bırakmıştır.
Didaktik Şiir çeşidine de pek itibar etmemektedir. Bilindiği gibi Didaktik şiir
öğretici şiir türüdür. Edebiyatta her şair yazdığını güzel okur diye bir kural
yoktur. Her güzel yazan da güzel konuşamaz. Hem güzel yazmak hem güzel okumak
ve güzel konuşmak pek az insanda görülür.
Doğru Kullanım:
"Şiir", edebî bir tür olması itibariyle, teknik ve sanat yönü olan bir yazım ve anlatım şeklidir. Bu anlamda, her şiir belki edebî bir türdür; fakat sanat ve teknik yönüyle, manzume de olabilir. Görebildiğim kadar Alâeddin CAN Manzume yazan şair basamaklarını geride bırakmıştır. Didaktik Şiir çeşidine de pek itibar etmemektedir. Bilindiği gibi Didaktik Şiir öğretici şiir türüdür. Edebiyatta her şair yazdığını güzel okur diye bir kural yoktur. Her güzel yazan da güzel konuşamaz. Hem güzel yazmak hem güzel okumak ve güzel konuşmak pek az insanda görülür.
15) Yanlış Kullanım:
Alâeddin İKİCAN yazdığı şiiri, şiir okuyan profesyonel şairler gibi
seslendirir, adeta şov yapar. Artistik bir özellik verir ki bu dinleyiciyi
etkileme bakımından gerekli olan şeydir. Bugün itibariyle ALAEDDİN İkican’da yarına kalacak cinsten şiirler
bulunduğunu söylemek abartı sayılmaz. Zaten şairler olsun, yazarlar olsun
bütünüyle değil, bazı güzel kitapları, bazı güzel şiir ve öyküleri ile
tanınırlar. Ancak şairi, yazarı, öykücüyü tanıtacak, afişe edecek eseri ZAMAN
seçer. Çünkü bunlar zamana dayanıklı olduklarını kanıtlamış şiir ve
romanlardır. Sözgelimi
Yahya Kemal “SESSİZ GEMİSİ” adlı şiiri ile öne çıkar. Faruk Nafiz
Çamlıbel ÇOBAN ÇEŞMESİ, Behçet Kemal Çağlar "MEMLEKET
GÜZELLEMESİ" şiiri ile daha çok tanınırlar.
Şiiri sevenlere ALAEDDİN İkican'ı okumalarını tavsiye
ederim. Onun şiirlerinde güzel deyişler, nostaljik yanlar, anılar, sevgiler,
duygusallıklar ve kısaca hayatın kendisini bulacaklardır.
Alâeddin İKİCAN yazdığı şiiri, şiir okuyan profesyonel şairler gibi
seslendirir. Adeta sahnede şov yapar. Şiire, artistik bir özellik verir ki bu
hareketlilik, dinleyiciyi etkileme bakımından gerekli olan şeydir. Bugün
itibariyle, Alaeddin İKİCAN’da yarına kalacak cinsten orijinli şiirler
bulunduğunu söylemek, abartı sayılmaz! Zaten, şairler olsun, yazarlar olsun,
bütünüyle değil: fakat bazı güzel kitapları bazı güzel şiir ve öyküleri ile okuyucu
tarafından tanınırlar; ancak şairi, yazarı, öykücüyü tanıtacak, afişe edecek
eseri, ZAMAN seçer; çünkü bunlar, zamana dayanıklı olduklarını kanıtlamış şiir
ve romanlardır. Sözgelimi:
Yahya Kemal: “SESSİZ GEMİ” adlı şiiri ile öne çıkar! Faruk Nafiz ÇAMLIBEL:
“ÇOBAN ÇEŞMESİ”; Behçet Kemal ÇAĞLAR: "MEMLEKET GÜZELLEMESİ"
şiiri ile daha çok tanınırlar.
Şiiri sevenlere: Alaeddin İKİCAN'ı okumalarını tavsiye ederim. Onun şiirlerinde: güzel deyişler, nostaljik yanlar, anılar, sevgiler, duygusallıklar ve kısaca, hayatın kendisini bulacaklardır. Şeklinde: “İmlâ, Noktalama ve Yazım Kuralları” yazının paragrafın bütününde uygulanmış olarak düzeltilmiş olacaktır.
16) Yanlış Kullanım: bir kahkaha, bir tebessüm
Yazımı, onun “YAŞAYACAKSIN” şiirinden bir dörtlükle bitirmek istiyorum:
“KüçükKalemi alıp her yere ismini yazdığım
Sevgini dağlara taşlara haykırdığım
Sesimde, özümde, nefesimde yaşayacaksın."
"Yaşamak güzel be kardeşim…"
Diyenler çok olsun.”
Doğru Kullanım:
Yazımı, onun “YAŞAYACAKSIN” şiirinden bir dörtlükle
bitirmek istiyorum:
“Küçük bir kahkaha, bir tebessüm.
Kalemi alıp, her yere ismini yazdığım…
Sevgini, dağlara taşlara haykırdığım…
Sesimde, özümde, nefesimde yaşayacaksın!"
"Yaşamak güzel be kardeşim!"
Diyenler çok olsun.”
Şeklinde
yazılarak: “İmlâ, Noktalama ve Yazım Kuralları” paragrafın bütününde,
uygulanmış olarak, düzeltilmiş olacaktır
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s.16-18”
VİZE 'DE
ŞAMPİYONLUK MAÇI HAVASINDA ŞİİR DİNLETİSİ
4. Vize Tarih ve Kültür Festivali Etkinliklerinin 2. günü olan 30 Temmuz
2009' da Vize şehir stadyumunda gerçekleşen şiir dinletisine, Tekirdağ'ı
temsilen Tekirdağ Namık Kemal Şiir Gurubu şairlerinden Kanal 59 Mavi Bir Şehir
prowram yapımcı ve sunucusu Şair Sedai KAVRIK davet edilerek yaklaşık 10 bin
kişilik kalabalık bir dinleyicinin önünde şiirlerini yorumladı. Şiir
dinletisinin sunuculuğunu da yapan Şair Sedai KAVRIK, festival için yazmış
olduğu "Uçarak Geldim" ve ''Uzak Mavi Bir Şehirdi Gözlerin" isimli
şiirlerini yorumlayarak Vizeli dinleyicilerden büyük bir beğeni topladı.
Dinletiye Kırklareli KIRKSEDER (Kırklareli kültür Sanat ve Edebiyatçılar
Derneği) şairlerinden olan ve Kırklareli İl Mahalli İdareler Müdürlüğünü halen
sürdüren Şair Alaeddin İKİCAN "Paramparça" ve "Gitme be
Gülüm" isimli şiirleriyle, Rumeli Televizyonu' nda program hazırlayıp
sunan besteci ve yorumcu Hasan ÖZTÜRK sazı ile sözü bestesi kendine ait olan
"Manolya" ve Trakya yöresine ait türkülerle dinleyicileri adeta
coşturdular. Sanatçı Hasan ÖZTÜRK kendine ait bir şiirini dinleyicilerle
paylaşırken sözleri Şair Alaeddin İKİCAN
' a ait olan kendi bestelediği Kırklareli Türküsü" adlı eser de
büyük beğeni gördü. Program ÖZTÜRK' ün’ “Sarı Saçlım Mavi Gözlüm" adlı
şarkıyı seslendirmesiyle son buldu. Yerel ve ulusal basının ilgi gösterdiği,
konuk belediye başkanlarının da hazır bulunduğu, yaklaşık 45 dakika süren
dinletiye halkın yoğun ilgisini fark eden Vize Belediye Başkanı Selçuk YILMAZ
ilerleyen tarihlerde daha fazla katılımcı ile bir şiir dinletisi
gerçekleştirmek istediklerini belirterek, dinletiden duyduğu memnuniyetini dile
getirdi ve katılımcılara festivalin anısına düzenlenmiş olan teşekkür
plaketlerini sundu. Gece değişik etkinliklerle devam etti. Tekirdağlı Şair
Sedai KAVRIK’in 4. Vize Tarih ve Kültür Festivali için yazmış olduğu şiir:
UÇARAK GELDİM
Duydum ki dostların şenliği varmış,
Bugünü bir coşku bir sevinç sarmış,
Can dost İKİCAN'ım bir haber salmış,
Sevinçten göklere uçarak geldim...
Yıllardır büyüttüm hep sevgi ile,
Gönül çiçeklerim bugün sizlere...
Tekirdağ' dan alıp Kırklareli'ne,
Sevgi bayrağını dikmeye geldim...
Kardeşlik ve dostluk işte burada,
Gerek var mı söze tablo ortada...
Kalbimle, ruhumla bugün burada,
Gönüllerinize girmeye geldim...
Nereye baksam hep gülüyor yüzler,
Bal damlıyor diller, coşuyor kalpler,
Gökten gülümsüyor sanki melekler,
Hakkın rızasını alarak geldim...
“2017: İKİCAN, Alaeddin : (Sevgiden Ötesi Yok!) s. 19-20”
Doğru Kullanım:
VİZE 'DE
ŞAMPİYONLUK MAÇI HAVASINDA, ŞİİR DİNLETİSİ:
4. Vize Tarih ve Kültür Festivali Etkinliklerinin 2. günü olan; 30
Temmuz 2009' da, Vize şehir stadyumunda, gerçekleşen şiir dinletisine,
Tekirdağ'ı temsilen Tekirdağ Namık Kemal Şiir Gurubu Şairlerinden: “Kanal 59,
Mavi Bir Şehir Programı Yapımcı ve Sunucusu; Şair Sedaî KAVRIK, davet edilerek,
yaklaşık: 10 bin kişilik kalabalık bir dinleyicinin önünde, şiirlerini
yorumladı. Şiir Dinletisinin Sunuculuğunu da yapan Şair Sedaî KAVRIK: festival
için yazmış olduğu "Uçarak Geldim" ve ''Uzak Mavi Bir
Şehirdi Gözlerin" isimli şiirlerini, okuyarak Vizeli Dinleyicilerden,
büyük bir beğeni topladı. Dinletiye Kırklareli KIRKSEDER (Kırklareli Kültür
Sanat ve Edebiyatçılar Derneği) şairlerinden olan ve Kırklareli İl Mahalli
İdareler Müdürlüğünü görevini halen sürdüren, Şair Alaeddin İKİCAN "Paramparça!"
ve "Gitme Be Gülüm!" isimli şiirleriyle, Rumeli
Televizyonunda Program Hazırlayıp Sunan, Besteci ve yorumcu: Hasan ÖZTÜRK, sazı
ile sözü ve bestesi kendine ait olan "Manolya" ve Trakya
yöresine ait türkülerle, dinleyicileri adeta coşturdular.
Sanatçı Hasan
ÖZTÜRK: Kendine ait bir şiirini, dinleyicilerle paylaşırken, sözleri Şair Alaeddin
İKİCAN ' a ait olan, kendi bestelediği
“Kırklareli Türküsü" adlı eser de büyük beğeni gördü.
Program ÖZTÜRK'
ün’ “Sarı Saçlım Mavi Gözlüm", adlı şarkıyı seslendirmesiyle, son
buldu.
Yerel ve ulusal
basının ilgi gösterdiği, konuklar ve yöre Belediye Başkanlarının da hazır
bulunduğu, yaklaşık 45 dakika süren dinletiye, halkın yoğun ilgisini fark eden,
Vize Belediye Başkanı Selçuk YILMAZ, ilerleyen tarihlerde, daha fazla katılımcı
ile bir şiir dinletisi gerçekleştirmek istediklerini belirterek, dinletiden
duyduğu memnuniyetini dile getirdi ve katılımcılara festivalin anısına
düzenlenmiş olan, “Teşekkür Plaketlerini” sundu.
Gece, değişik
etkinliklerle devam etti. Tekirdağlı Şair Sedaî KAVRIK’in 4. Vize Tarih ve
Kültür Festivali için yazmış olduğu şiir.
Bu şiir
Edebiyatımızda Âşık Edebiyatı içerisinde “Koşma Türü” olarak incelenecektir.
Âşıkların, halk ozanlarının, tabiat güzelliklerin,aşk ve kahramanlık duygusunu,
yiğitlik ve serdengeçtiliği, caşkun ve pervasız bir dille dile getiren bir
edebiyatımızdır. Ürünleri arasında: Koşma, destan, varsağı, taşlama, ağıt,
güzelleme, koçaklama, …vb. leridir. Buradaki Şiir koşma olduğuna gere: Şiirin
kafi düzeni ve şeması da aşağıda verildiği şekilde yanlışlıklar düzeltilerek
verilmektedir.
UÇARAK GELDİM!
Duydum ki dostların, şenliği varmış. -a
Bugünü, bir coşku bir sevinç sarmış. _a
Can dost: İKİCAN'ım, bir haber salmış! -a
Sevinçten göklere uçarak geldim!.. -b
Yıllardır büyüttüm, hep sevgi ile. -c
Gönül çiçeklerim, bugün sizlere. -c
Tekirdağ' dan alıp, Kırklareli'ne, -c
Sevgi bayrağını, dikerek geldim!.. -b
Kardeşlik ve dostluk, işte burada, -ç
Gerek var mı söze, tablo ortada... -ç
Kalbimle, ruhumla, bugün burada, -ç
Gönüllerinize, girerek geldim!.. -b
Nereye baksam hep, gülüyor yüzler, -d
Bal damlıyor diller, coşuyor kalpler, -d
Gökten gülümsüyor, sanki melekler, -d
Hakkın rızasını, alarak geldim!.. -b
“2017: İKİCAN, Alaeddin: (Sevgiden Ötesi Yok!) s. 19-20”
NOT: Kitabın tamamında: “İmlâ, Noktalama ve Yazım Kuralları” açısından bu ve benzeri hataların olduğuna şahitlik ettik ise de tamamını burada zikretmenin gereksizliği sebebiyle, tekrar tekrar yazmıyorum.
TÜRKÇEMİZ:
Türkçe, tarihe damgasını vurmuş, “yedi iklim, beş kıtada, küre-i arzın mutlak sahibi olan, ilâhi kelimetullahı yeryüzünde hâkim kılmak isteyen, Allah’ın yeryüzündeki halifesi, atalarımızın hükmettikleri, beş kıtanın topraklarda hüküm sürmüş, söz söylemiş, söz dinletmiştir. Türkçenin gelişerek zenginleşerek gittiği her yerde, şehit verdiği gibi kelimeler vererek, toprak sahibi olduğu gibi kelime sahibi de olarak, o halkın diline, dinine, tarihine, kültürüne ve sözüne de yerleşmiştir
Güzel Türkçemizi oya gibi ören, nakış nakış işleyen, kelimeleri bir ipliğe dizer gibi ilmek ilmek sıralayan; boncuk boncuk, tesbih tesbih, inci inci dizen; pırlanta, elmas, zümrüt yakut işleyen mıhlayıcılar; mücevher ustaları kuyumcular gibi özene bezene nakşeden şair, yazar ve diğer sanatçılar, Türkçemizin kullanımı konusunda, özellikle dikkatli olmak durumundadırlar. Şair, yazar ve araştırmacılar, geleceğimizi yönlendiren hedef gösteren, ufuk açan, içinde bulunduğu halkın dili, sesi, nefesi olan ve halkının ruhuna tercümanlık eden, halkımızın heyecanlarını diri ve canlı tutan onların seslerine ses olan önderlerdir.
Türk imlâsı herkesin aklına göre, sık sık değişmesi gereken bir sistem değildir. Kaçınılmaz farklılıkların dışında, imlâda birlik sağlanabilmesi için ısrarla, Türkçenin kurallarına uyulması şarttır!
Millet olarak kalmak, zamana ve asırlara karşı koymak, Türk Dilinin gelecek kuşaklara, bozulmadan ve yozlaşmadan taşınabilmesi, imlâdaki birliktelik ile mümkündür. İmlâdaki birliktelik, millî güvenlikte, millî savunmadaki birlikteliktir. Bunun için sanatçılara büyük vazife düşmektedir.
Bir memlekette sanatçılar eser veremez, yazarlar araştırmacılar susar, şairler toplumun dertlerini, halkın duygularını terennüm etmezse, o memleket hastalanır. Sevenleri ölür, hayat damarları felçli, beyni saralanır. Yaşam kaynakları kurur. Bunun için sanatçı da anlattıklarını bir su gibi berrak, hakimler gibi doğru anlatacak…Adaletin terazisi gibi doğru tartacaklardır. Sanatçı, böyle büyük olur. Sanatçı, gelecek kuşakları böyle besler. Büyük sanatçının öğrencileri ve okuyucular asla eksilmez
Büyük sanatçıları büyük şehirler besler: Büyük buluşlar
devvâsa laboratuarlarda gerçekleşir. Dev marketler, market zincirleri
insanların caddelerde su gibi akıp gittiği kalabalık, eğitimli, çevre ve şehircilik
açısından devvasa şehirlerde hayat bulur. Büyük ve göklere uzanan binalar,
büyük ve düzenli otobanlar, caddeler, kaldırımlar ve her şeyin insan için var
olduğu akıllı evler ve şehirlerde serpilir. Koca koca köpek balıkları, dev yunuslar,
kocaman balinalar okyanuslarda yaşar. Küçük şehirlerin kabına büyüklük sığmaz.
Bu sebeple hakiki sanatçılar da büyük şehirlerde yetişir. Milletinin,
toplumunun, halkının sesi soluğu nefesi olur... Sedası, dört bir yanda yankı
bulur.
“Avazeyi bu âleme Davut gibi sal!
Baki kalan bu kubbede bir hoş seda imiş…”
Devrin muazzam şairi Bâki gibi bu âlemde bir hoş seda
bırakarak gitmek... Millî Edebiyat Dönemi şairlerimizden Mehmet Emin
Yurdakul:
“Şairleri haykırmayan bir millet
Sevenleri toprak olmuş, öksüz çocuk gibidir.” Der.
Faruk Nafiz Çamlıbel de: “Şair, sen üzüldükçe ve öldükçe yaşarsın” diyerek şairin, sanatçının, görevini bildirir.
Araştırmacı şair ve yazar Aleadden İKİCAN, halk ve
sosyetenin bulunduğu; şiir ve kültür etkinliklerinde ortaya koyduğu nezaket,
kibarlık, centilmenlik tavır ve davranışları ile gönüllerde bir iz ve işaret
bırakmış olduğu şüphesizdir...
Aleadden İKİCAN, hakkında övgü dolu şiirler ve tanıtım yazıları, övgüler yazan diğer şairlerimizin de methine mashar olmuştur. Çoşku ve kendine has tarzıyla okuduğu eserleri ve sahne performansı ve görüntüsü, verdiği intiba ile temaşacıların gönüllerine girmeyi başarmıştır. Kendisine bu yolda başarılar diliyor, sağlık sıhhat, bitimsiz ümitler içinde, nice güzel eserler meydana getirmesi için kendisinde güç ve kuvvet bulmasını temenni eyliyorum.
SOSYAL ETKİNLİKLER ÇERÇEVESİNDE: KATILIM BELGESİ, PLAKET; TEŞEKKÜR, TAKDİR BELGELERİ:
1) 2004; Ekim 10; Edirne İl Kültür ve Turizm Müdürlüğünce düzenlenen "Trakyalı Şairler Buluşması " KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
2) 2005; Nisan 03; Tekirdağ Valiliğince düzenlenen "3. Trakyalı Şairler Şöleni " KATILIM BELGESİ
3) 2005; Mayıs 20; Kırklareli Belediye Başkanlığınca düzenlenen "15. Kirklareli Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali Şiir Etkinliği" KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
4) 2005; Ağustos 01; Babaeski Tarım Festivali Şiir Dinletisi ONUR PLAKETİ
5) 2005; Eylül 11; Kırklareli Pehlivanköy Panayır Şenlikleri Şiir ve Müzik Etkinliği KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
6) 2006; Mayıs 16; Kırklareli Belediye Başkanlığınca düzenlenen 16. Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali Ulusal Şiir Yarışması Birincisi SİİR YARIŞMASI BİRİNCİLİK PLAKETİ
7) 2006; Mayıs 16; Kırklareli Belediye Başkanlığınca düzenlenen 16. Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali Ulusal Şiir Yarışması Birincisi SİİR YARIŞMASI ÖDÜL BELGESİ
8) 2006; Mayıs 19; Kırklareli Belediye Başkanlığınca 16. Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ - KATİLİM BELGESİ
9) 2006; Haziran 01; Trakya Turizm Derneği tarafından düzenlenen 2. nci Ulusal Kültür ve ŞİİR YARIŞMASI 2 ncisi ÖDÜL PLAKETİ
10) 2006; Temmuz 29; Lüleburgaz Kırıkköy Belediye Başkanlığınca Toplu Sünnet Şöleni Şiir Etkinliği KATİLİM PLAKETİ
11) 2007; Haziran 1; Trakya Turizm Derneği tarafından düzenlenen 2. nci Ulusal Kültür ve Şiir Yarışması 2 ncisi ŞİİR YARIŞMASI İKİNCİLİK ÖDÜLÜ PLAKET
12) 2007; Haziran13-19; Tekirdağ Belediye Başkanlığınca düzenlenen "43.Kiraz Festivali Şiir Etkinliği " KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
13) 2007; Ağustos 10; Tekirdağ Hayrabolu Belediye Başkanlığınca düzenlenen 17. Hayrabolu Ayçiçeği Festivali Şiir Dinletisi KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
14) 2007; Kasim 03; Antalya Güllük Şiir Derneği tarafından 4 ncü Antalya Şairler Buluşması TEŞEKKÜR PLAKETİ - KATILIM BELGESİ
15) 2007; Kasım 11; Tekirdağ Barbaros Belediye Başkanlığınca Şiir ve Müzik Etkinliği KATİLİM PLAKETİ
16) 2007; Aralık 6; Trakya Üniversitesi tarafından düzenlenen "Gazi Mestan Ovası 'ndan Meriç'e" konulu Şiir Müzik ve Kültür Etkinliği" KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
17) 2008; Ocak 11; Edirne Ozan Ağacı Dergisi kültürel etkinliği TEŞEKKÜR BELGESİ
18) 2008; Nisan 25; Kırklareli Valiliğince düzenlenen Uluslararası Balkan Şiir Müzik ve Kültür Etkinliği KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
19) 2008; Mayıs 19; Kırklareli Belediye Başkanlığınca 18. Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
20) 2008; Mayıs 19; ŞÜSİYAD Grubu Başkanı "Hikmet OKUYAR KÜLTÜR SANAT ÖDÜLÜ BELGESİ "
21) 2008; Kasım 7-9; Antalya 5. Şairler Buluşması KATILIM ve ONUR BELGESİ
22) 2009; Nisan 01; Kırklareli Üniversitesi Rektörlüğü tarafından 45. Kütüphane Haftası etkinlikleri KATILIM PLAKET
23) 2009; Mayıs 12-14; Kırklareli Üniversitesi tarafından düzenlenen 2. Kültür Sanat ve Spor Şenlikleri KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
24) 2009; Mayıs 17; Çorlu Kültür ve Sanat Derneği tarafından düzenlenen "Aşk" Konulu Şiir Yarışması Mansiyon ödülü
25) 2009; Haziran 06; Kırklareli Belediye
Başkanlığınca düzenlenen "19.Kirklareli Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali Şiir
Etkinliği" KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
27) 2009; Haziran 30; Tekirdağ Kumbağ Belediye Başkanlığı tarafından 1. Engelsiz Tatil Yaz Kampı Etkinliği TEŞEKKÜR PLAKETİ
29) 2009; Ekim 12; Kırklareli Kent Konseyi Başkanlığınca Konferans imza günü ve Şiir Dinletisi KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
32) 2009; Ekim29; Kırklareli Valiliğince Kültür ve Sanata Hizmet KATKI ve HİZMET PLAKETİ
34) 2009; Aralık 20; Tekirdağ Namık Kemal Şiir Grubu Şairler Buluşması KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
35) 2010; Mart 13; Bulgaristan Burgaz Diyabet Derneği Etkinliği Şiir Paylaşımı KATILIM BELGESİ
41) 2011; Mayıs 14; Kütahya Simav Belediye Başkanlığınca düzenlenen "Eynal Kaplıcaları 16.ncı Şairler Şöleni" KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
44) 2011; Kasım 24; Tekirdağ 80. Yıl Cumhuriyet İlköğretim Okulu Müdürlüğünce düzenlenen Şiir Dinletisi KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
47) 2012; Mayıs 29; Kırklareli Belediye Başkanlığınca düzenlenen "22.Kirklareli Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali Şiir Etkinliği " KATILIM ve ONUR BELGESİ
48) 2012;Ekim 09; Kırklareli Muhtarlar Derneği Başkanlığınca Muhtarlar Moral ve Motivasyon Gecesi KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
49) 2012; Kasım 14; Bulgaristan Burgaz Diyabet Derneği Etkinliği KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ - KATILIM BELGESİ
53) 2013; Mayıs 13; Yozgat Sarıkaya Kaymakamlığı ve Belediye Başkanlığınca
düzenlenen Şairler Buluşması Şiir Şöleni KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
54) 2013; Mayıs 21-22-23; ASKED Genel Başkanlığı ve ASKED Azerbaycan Başkanlığı tarafından Bakü de düzenlene,n “Uluslararası Bakü Avrasya Şairleri ve Sanatçıları Buluşması" KATILIM BELGESİ
55) 2013; Mayıs 26; Kırklareli Belediye Başkanlığınca düzenlenen "23.Kirklareli Karagöz Kültür Sanat ve Kakava Festivali Şiir Etkinliği " KATILIM ve ONUR BELGESİ
58) 2013; Kasım10.11; Sarantalı Köylüm Gazetesi tarafından "Kırklareli 'nın Gönüllü Kültür Elçisi KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
59) 2014; Mayıs 14; Antalya Kepez Belediye Başkanlığınca düzenlenen Türk Dünyası Kültür ve Sanat Şöleni KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
60) 2014; Haziran 22; Sivas 6. Uluslararası Geleneksel Şiir ve Müzik Şölenine, KATILIM BELGESİ
64) 2014 Yılında 12 ülkeden 176 sanat ve Edebiyatçının katıldığı Isparta Türk Dünyası Sanat ve Edebiyatçılar Buluşması KATKI ve TEŞEKKÜR BELGESİ
65) 2015 yılı 7-8 Mart, tarihlerinde 18 ülkeden 564 şairin katıldığı "Avr-Asya Şairleri Antolojisi dağıtım Galası ve Şiir Şöleni”ne, KATILIM BELGESİ
70) 2016; Temmuz 16; Sivas Yazarlar ve Şairler Derneği SİYSAD tarafından düzenlenen "8 ncı Geleneksel Uluslararası Şiir ve Müzik Şöleni" KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
74) 2017; Mayıs 07; Pınarhisar Kaynarca Belediye Başkanlığınca düzenlenen Geleneksel Su Festivali Şiir Dinletisi KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
78) 2018; Ekim 5-6; Kültür ve Turizm Bakanlığı ile İLESAM Genel Başkanlığınca düzenlenen "Sanatın ve Kültürün Kardeşliği : Müze - Şiir - Müzik" Çanakkale Etkinliği KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
82) 2019; Nisan 07; Lüleburgaz Kültür Sanat ve Edebiyat Topluluğu'nun düzenlediği "Lüleburgaz Şairler Buluşması" TEŞEKKÜR ve KATILIM BELGESİ
85) 2019; Eylül 17; Kırklareli Belediye Başkanlığınca düzenlenen 10.Yayla Bolluk Bereket Hasat ve Bağ Bozumu Şenlikleri Şiir ve Müzik Şöleni " TEŞEKKÜR ve KATILIM BELGESİ
87) 2019; Ekim 20; Kırklareli Lüleburgaz Kültür ve Sanat Topluluğu tarafından Sanat Etkinliği Onur Konuğu KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
90) 2019; Kasım 16; Kırşehir Belediye Başkanlığınca 8.Uluslararası Aşık Paşa Şiir Şöleni KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ - KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
97) 2021; Eylül 26; Kırklareli Kizilcikdere Muhtarlığınca düzenlenen "Bağ Bozumu Şenlikleri Kapsamında KIRKSEDER olarak düzenlediğimiz Şiir ve Müzik Şöleni" PLAKET ve TEŞEKKÜR BELGESİ
99) 2022; Mayıs 08; Müsellim Köy Muhtarlığınca düzenlenen "KIRKSEDER Siir ve Müzik Etkinliği " PLAKET - KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
101) 2022; Ağustos 20-21; Kırklareli Pınarhisar Kaynarca Belediye Başkanlığınca Kaynarca Geleneksel Su Festivali KATKI ve TEŞEKKÜR PLAKETİ
109) 2023; Aralık 13; Kırklareli TOBB Sosyal Bilimler Lisesi Okul Müdürlüğünce düzenlenen "Kendi Şiirim" Projesi KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
117) 2024; Aralık 11; İl Jandarma Alay Komutanlığınca destek ve katkı programı, HİZMET PLAKETİ
118) 2024; Aralık 14; Edirne Erasta Alışveriş Merkezi Şiir Dinletisi ve İmza Günü Etkinliği KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
121) 2025; Haziran 29; Türkiye Emekliler Derneği TÜED in düzenlediği "Atatürk'ün emekli olduğu gün ve Emekliler Günü KIRKSEDER Şiir Etkinliği " TEŞEKKÜR ve KATILIM BELGESİ
123) 2025; Nisan 28; Kırklareli Bilim ve Sanat Merkezinin düzenlediği "Kırklareli Yazarlarla Buluşuyor Etkinliği" KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
PLAKET - KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
15)
2015
Ocak; Avrasya Şairleri Antolojisi Birinci Cilt 842 Sayfa Sahil Kitap Sahil
Yayınevi Antalya 72,73 ve 74. Sayfalar
31) 2020 Aralık; Gönül Eri Dergisi 2020
Güldestesi 242 Sayfa Ay Yayınları Salihli Manisa 24,25,26 ve 27. Sayfalar
33) 2021 Ocak; İnsanlık Ölüyor Dünya
Utansın Şiir Seçkisi 192 Sayfa Efsus Yayınları İstanbul 10,11,12,13 ve 14.
Sayfalar
ALDIĞI KATILIM, TEŞEKKÜR ve TAKDİR BELGELERİ:
1)
1991; Eylül 16-25; İçişleri Bakanlığı Semineri KATILIM BELGESİ
1) SEVGİDEN ÖTESİ YOK (1), (ŞİİR)
2005, İKİCAN, Alaeddin, SEVGİDEN ÖTESİ YOK (2. Baskı)
2007, İKİCAN,
Alaeddin, SEVGİDEN ÖTESİ YOK (3. Baskı)
Bellek Yayınevi, Edirne (2024-2025-2025) 2) 2007, İKİCAN, Alaeddin, UMUDUN SEVDASI (1.Baskı) Bellek Yayınevi, Edirne (2007)
3) 2010, İKİCAN, Alaeddin, EĞİTİM SOFRASINDA TUZUMUZ OLSUN (1.Baskı) Yardımcı Ofset, Ankara (2010)
5) 2016, İKİCAN, Alaeddin, GÖNÜL EVİNDE İKİCAN -2 (2.Baskı) Sahil Kitap, Antalya (2016)
6) 2017, İKİCAN, Alaeddin, SEVGİDEN ÖTESİ YOK (2) (ŞİİR) (1. Baskı) APSİS KİTAP İSTANBUL (2017)
7) 2017, İKİCAN, Alaeddin, EĞİTİM SEVDAMIZ (ŞİİR) (Birinci Baskı) SAHİL KİTAP İSTANBUL (2017)
HABERLEŞME ve KİTAP İSTEME ADRESİ:
Yazar: Alaeddin İKİCAN (alaeddinikican@gmail.com)
Cep Tel: 0543 585 34 31
Kitap Yayın Adresi:
Apsis Kitap Basın Yayın Dağıtım San. ve Tic. Ltd. Şti.
Teksitilkent Ticaret Mrk. A/15 B1. No: 50 Esenler-İstanbul
İLESAM KONGRESİNDENDE
ALAEDDİN İKİCAN VE ARKADAŞLARI
ALAEDDİN İKİCAN’IN ESERLERİNDEN
BİR KISMI
ALAEDDİN
İKİCAN’IN ÖDÜLLERİNDEN BİR KISMI VE PROFİL GÖRÜNTÜSÜ


Hiç yorum yok:
Yorum Gönder