24 Mart 2025 Pazartesi

ÂŞIK SELÂHETTİN DÜNDAR ve TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ ADLI KİTABI; Abdullah Çağrı ELGÜN

ÂŞIK SELÂHETTİN DÜNDAR ve TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ ADLI KİTABI

Abdullah Çağrı ELGÜN

Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat” tarihi ile baskısı yapılan kitabı piyasaya çıktı. Bu kitabında yazarın, konu başlıklarını şu şekilde sıralamış olduğunu görüyoruz:

Terekeme/Karapapakların Soy Kütüğü, Selahattin Dündar Kimdir?, Ön Sunum, Konuya Genel Bakış, Önsöz, Kitabı Ve Yazarını Tanıyalım, Eşiti Mi? Eşi Mi? Özet Birinci Bölüm, Türk Milleti Şeceresinde Terekeme/Karapapakların Yeri, Terekeme mi? Karapapak mı?, Karapapak Adı Terekeme Adının İsim Atası mıdır?, Karapapak Adının Anlam ve Kaynağı, Terekeme Adının Anlam ve Kaynağı, Terekeme (Terâkime) Adının Menşei , “Terk-i Mekke” Kavramını “Terekeme” ile Benzeştirmek Tarihi Yanılgıdır!,  İşte Tarihi Gerçekler, Terekeme Sözcüğünün Anlamı, Terekemeler ile İlgisi Olmayan Terk-İ Mekke Teriminin Tarihteki Gerçek Anlamı Nedir?, Pekiştirmelik Sonuç, Terekeme ve Karapapak Adlarının İnanç Kültürüne Göre Farklılaşması, Tarih Sürecinde Terekemeler ve Karapapaklar, Terekeme Karapapaklar'ın Kıpçak mı, Yoksa Oğuz mu Olduğuna Dair Tarihi Gerçekler; Azeri, Terekeme ve Karapapak Arasındaki Bağlantı Nedir?, Karakalpaklar ve Karakalpakistan, Terekeme / Karapapakların Sosyal Birim Adlandırmaları, Terekeme/ Karapapaklarda Demokratik Yapı, Terekeme/ Karapapak Ailesinde Demokrasi, Terekeme/ Karapapak Köylerinde Demokrasi , Terekeme/ Karapapak Éllerinde (Ülkesinde) Demokrasi, Terekeme/Karapapakların Yaşam Tarzları, Terekeme/ Karapapaklarda Kadının Yeri, Erkeği Tarafından “Ev Sahibi” Diye Çağrılan;Terekeme/ karapapak Kadınlarının Toplum İçindeki Davranışları, Oğuz Boyunun Alt Uruğunda Niçin Terekemeler Diye Söz Edilmez?, Karapapakların Anayurtları ve Atayurtları, Terekeme/ Karapapakların Atayurdu ve Azerbaycan’a Geçiş Yolları; Terekeme/ Karapapakların Anayurdu; Terekeme/ Karapapakların Yaşadıkları Coğrafya; Kars İli Merkez ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Arpaçay İlçesi Ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Akyaka İlçesi ve Terekeme/Karapapak Köyleri; Selim İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Susuz İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Sarıkamış İlçesi ve Terekeme/Karapapak Köyleri, Ardahan İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Çıldır İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Göle İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Hanak İlçesindeki Terekeme Karapapak Yerleşim Yerleri, Iğdır İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Ağrı İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Terekeme/ Karapapakların Yaşadıkları Diğer İllerimiz, Sivas İlimizde Terekeme/Karapapakların Yaşadıkları İlçe ve Köyler, Amasya İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Tokat İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Kafkasya’da Terekeme/ Karapapak Yaşadıkları Bölge, İl ve Köyler, 1992 Yılında Ermenistan Sınırlarında Kalan ve Türk olan Terekeme Karapapak Köyleri; Terekeme / KarapapaklarınTarih Sürecinde Yaşadıkları Sancaklar; Terekeme / Karapapak Kültür Merkezi İller; Kars (Türkiye), Gence (Azerbaycan), Tiflis (Gürcistan), Nahçıvan (Nahcıvan), Bakü (Azerbaycan), Tebriz (İran) , Borçalı (Gürcistan), Kazaklı (Azerbaycan), Karabağ (Azerbaycan), Dağıstan (Azerbaycan), Terekeme/Karapapakların Ulu Atası Oğuzhan Kimdir?, Nuh’tan Oğuz’a Terekemelerin Soy Kütüğü , Şecere–i Terâkime’ye Göre Terekemelerin Soy Kütüğü; Terekemelerin Ulu Atası Oğuz Han’ın Dünya’ya Gelişi Hakkında, Beyit; Terekemelerin Ulu Atası Oğuz Han’ın Han Olması Hakkında , Terekemelerin Ulu Atası Oğuz Han’ın Çocukları ve Torunlarının Adları Hakkında , Oğuz Han’ın On İki Yüzlük ve Yirmi Dört Oymağının Anlamı Hakkında , Terekeme/ Karapapakların Ulu Atası Oğuz Han’ın Yurtları, Orada Kaç Yıl ve Nasıl Yaşadıkları, Niye “Türkmen” Diye Adlandırıldıkları Hakkında, Terekeme/ Karapapakların Ulu Ata–Babası Tuman (Teoman)’ın Dünyaya Gelişi, Ali’nin Han Olması Hakkında (Ali Han) , Terâkime Salur’un Babası Olan Salur Ögürcık Alp’ın Babaları,Küçük Kardeşleri ve Oğulları Hakkında , Terâkimelerin Ata Babası Öğürcik Alp’in Yurt Edinmesi, Oğuz Halkına Beylik Yapan Kızlar Hakkında, Terekeme/ Karapapakların Kür Boyuna Gelmeleri ve Karapapak Adıyla Anılmaları (M.S. I-II. YY), Kafkaslarda Egemenlikler ve Terekeme Karapapakların Konumu, Kür Boylarındaki Terekeme/ Karapapakların Siyasi Yapılanmaları, Terekeme/ Karapapakların Yaşadığı Coğrafyadaki Diğer Türk Kavimleri, Oğuzlar/ Türkmenler/ Terekemeler/ Karapapaklar, Canlı Kaynaklara Göre Terekemeler, Ebül Gazi Bahadır Han’a göre Oğuz Boyları (Tablo), Kaşgarlı Mahmud’a göre Oğuz Boyları (Tablo), Reşideddin’e göre Oğuz Boyları (Tablo), Yazıcıoğlu’na göre Oğuz Boyları (Tablo), Türk’ten Terâkime Salur’a Terekemeler, Terekeme/Karapapaklar’ın Tarih Boyu Aldığı Ad, Terekeme/Karapapakların İçinde Bulundukları Devletler, İKİNCİ BÖLÜM, Tarih Kesitinde Terekeme/ Karapapaklar, Selçuklu Egemenliği, Kıpçaklar ve Terekeme/Karapapaklar, Selçuklular ile Terekeme/Karapapakların İlişkisi, Moğolların Kafkaslara Girişi ve Terekeme/Karapapaklar, Alparslan Dönemi ve Terekeme/ Karapapaklar , Osmanlılar Döneminde Terekeme/ Karapapaklar, Osmanlı İran Savaşlarının İç Yüzü, Osmanlı-İran Çatışması ve Terekeme/ Karapapaklar, Çıldır Cengi ve Terekeme/Karapapaklar, Ardahan’a Harekat , Çıldır Eyâleti (Beylerbeyliği’nin) Teşekkülü, Nazar Han/Nazar Paşa Döneminde Terekeme/ Karapapaklar, Terekeme/ Karapapakların Yaşadıkları Borçalı Ve Kazaklı Eli’nin “Loru Eyaleti” Adı İle Birleşmesi, Terekeme Gürcistan’ın Merkezi Loru (Borçalı) Eyâletininİran / Safili Tarafından İşgali, Ruslar’ın Dağıstan, Azerbaycan ve Doğu Gürcistan’a Girmeleri, Osmanlı-Rus Savaşlarında Terekeme/ Karapapaklar, Osmanlı Rus Münasebetleri, ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, Borçalı’nın (Lori Eyaletinin) İşgali , Borçalı Terekemelerinin Yurtlarından Edilmeleri, Borçalı Terekemelerinin Göçleri, Terekeme/ Karapapakların Çıldır’a ve Kars’a Yerleşmeleri, Terekeme/ Karapapakların Boş Kalan Horasan Topraklarına Sürülmeleri, Bedreddin Han’ın Hapsedilmesi/ Karapapakların Amasya’ya Göç Edişleri, Türkmen Çayı Antlaşması, Terekeme/ Karapapakların Çıldır ve Sulduz Bölgelerine Göçleri; 93 Harbinde Terekeme/ Karapapak Göçleri (1877-1878); Terekeme/Karapapakların Anadolu İçlerine Göçleri (93 Muhacereti); DÖRDÜNCÜ BÖLÜM, Hacı Karaisa ve Karaisalı Köyünün Kuruluşu, İriştili Piyo Namaz, Mürsel Kulu’nun Kendini Yakması, Osman Ağa (Osmanlı-Rus Savaşı/1853–1856) Kars’ın Gazi Ünvanını Alması ......161 Kars Zaferi’ne Emeği Geçen Terekeme/Karapapaklardan Diğer Önde Gelenler; 93 Harbinde Terekeme/Karapapak Şahsiyetler, Terekeme/ Karapapakların Kurtuluş Savaşında Milis Kuruluşları, Terekeme/Karapapakların Yer Aldığı Halıyazı, Yahniler ve Başgedikler Muharebeleri, Hamidiye Alayları ve Terekeme/ Karapapaklar, Sivaslı Terekeme/Karapapak ve Kurdukları 40. Süvari Alayı, Terekeme/Karapapakların Kurduğu Cân-Bezâr/Bizâr Teşkilâtı, Terekeme/Karapapakların Kurduğu İslâm Cemiyyeti Hayriyyesi, Terekeme/Karapapakların Kurduğu Çıldır Gönüllü Alayı, Mehmet Arif Beyin Hatıralarında Kars Ahalisinin ve Karapapakların Kahramanlığı; 1. Cihan Harbi’nden Hemen Sonra Terekeme/ Karapapaklar; Bağımsız Kars Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, Kars’ın Kurtuluşu (30 Ekim 1920), BEŞİNCİ BÖLÜM, Terekeme/Karapapakların Yaşam Kültürleri , Terekeme/Karapapakların Mizah Anlayışı, Terekeme/Karapapaklarda Lakaplar (Leyğalar), Terekeme/Karapapak Gelenek ve Görenekleri , Terekeme/Karapapaklarda Sünnet Geleneği Ve Kirvelik, Dilimizde Sünnet ile İlgili Sözler ve Deyimler , Terekeme/Karapapaklarda Oğlan Evlendirme, Terekeme/Karapapak Köy Düğünlerinde (Toylarda) Şâh Bezeme, Terekeme/Karapapaklarda Bayram Törenleri, Terekeme/Karapapaklarda Halk İnançları, Terekeme/Karapapaklarda Görgü Kuralları, Terekeme/ Karapapak Halk Mutfağı, Terekeme/Karapapak Mutfağının Dünü, Bugünü, Terekeme/Karapapaklarda Besin Çeşitleri, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Yemekleri, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Hekimliği, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Baytarlığı , Terekeme/Karapapaklarda Giyim-Kuşam, Terekeme/Karapapaklarda El Sanatları, Terekeme/ Karapapakların Geldiği Hunlar Döneminde Keçecilik, Terekeme/ Karapapakların Hayatlarında Keçe ve Keçeciliğin Yeri, El Dokuması Geleneksel Terekeme Kilimleri, Terekeme Halıları, Terekeme/Karapapaklarda Kadın Elişleri, Süslemeler ve Takılar, Terekeme/Karapapak Seyirlik Oyunları, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Oyunlarına Genel Bakış, ALTINCI BÖLÜM, Meykhana/Meyxana (Terekeme Semahı), Niçin Meyxana, Meyxana, Meyxana Hakkında bir Görüş , Terekeme Müridlerinin Okuduğu Hoca Ahmet Yesevi Hikmetlerinden /Meylerinden Bir Şiir , Şair Mir Hemze (Hamza) Nigari , Halkın Dilinden Meyxana, Meyxana Günümüz (Ay Terekeme Balası , YEDİNCİ BÖLÜM, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Edebiyatı, Terekeme/Karapapaklarda Anonim Halk Edebiyatı, Terekeme/Karapapaklarda Halk Hikâyeleri, Masallar /Nağıllar;

Bapbalaca Nağıl/Dıngılı Nağıl, İt ile Pişik’in Nağılı, Balaca Nağıl , Terekeme/Karapapaklarda Fıkralar (Gülmeceler),  Çavuş Olan Terekeme, Terekeme/Karapapaklarda Efsaneler, Terekeme/Karapapaklarda Deyişme (Atışma), Terekeme/Karapapaklarda Tekerlemeler, Terekeme/Karapapaklarda Mahnılar – Cinaslı Mahnılar – Bayatılar Algışlar ve Kargışlar, Terekeme/ Karapapak Bayatıları, Terekeme/KarapapaklardaBilmece – Bulmaca / Tapmaca – Tapbaca, Muamma / Kıfılbend, Âşık Hasta Hasan’la Âşık DÜNDAR’ın Muammalı Şiirleri, Terekeme/ Karapapak Atasözleri–Deyimler, Meseller ve Üçler Kalıbı , Atasözleri – Deyim ve Mesellerin Ortak Özellikleri, Deyimler, Terekeme/Karapapaklarda Âşık Edebiyatı, Âşık Havaları, SEKİZİNCİ BÖLÜM, Terekeme/ Karapapaklarda Hayvancılık , Malcılık (Büyükbaş Hayvan), Terekeme/ Karapapaklarda Koyunculuk , Kangal Köpeğinin Terekeme/Karapapak Göçüyle Sivas’a Gelişi, Sayacı (Çoban) Mesleği, Terekeme/ Karapapaklarda Ziraat, Kotanın Tarihçesi ve Terekeme/Karapapaklarla Sivas’a Gelişi, DOKUZUNCU BÖLÜM, Tarihte, Kültürde ve Literatürde Terekeme Adının Yer Aldığı İfadelerden Bazıları, Terekeme/ Karapapak Ağzı İle Hoş Bir Şiir, Kars Çayı (Şiir), Hoş Gelişler (Şiir), Doksan üç Koçaklaması (Şiir), Kaçak Nebi (Şiir), Mihrali Bey (Şiir), Yar Oynamasın (Şiir), Allah’tan Devlet İsterem (Şiir), Bayrağım (Şiir), Ele Göresmişem Ay Köyüm Seni (Şiir), Kars (Şiir) , Ah Kars’ın Eski Kış Geceleri (Makale), Terekemeler (Şiir); A) Terekeme/Karapapak Kültürüne Emeği Geçen Ozanlar - Şairler- Yazarlar – Gazeteciler; B) Kamu Oyuna Malolmuş Kimi Terekeme/ Karapapak Şahsiyetler, ONUNCU BÖLÜM; Terekeme/ Karapapakların Konuştuğu Türkçe; Terekeme/Karapapakların Konuştukları Dilde Ses Uyumu ve Harf Farklılıkları, TEREKEME/KARAPAPAKLARIN KONUŞMA DİLİNDEN KELİME ÖRNEKLERİ / SÖZLÜK; KAYNAKÇA; TEŞEKKÜR; Selahattin DÜNDAR'IN TEREKEME / KARAPAPAK SOY KÜTÜĞÜ, VATAN KOÇAKLAMASI…(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 01-514) 

KİTAP HAKKINDA BİLGİ:

Selahattin DÜNDAR Terekemeler / Karapapak Türkleri adlı itabının Genel Yayın Yönetmenliğini: Ahmet KAYGUSUZ; Editörlüğünü: Dorlion Editör Atölyesi; Kapak Tasarım ve Sayfa Düzeni: Dorlion Tasarım Atölyesi yapıyor.

İkinci Baskısı yapılan kitabın piyasıya sürülme tarihi ise: 2025, Şubat ayına rastlıyor. Bu kitabın Sertifika No: 33967; ISBN Numarısı ise: 978-625 © Dorlion Yayınları | Şubat 2025 © Selahattin DÜNDAR| Şubat 2025 Merkez Adres: İstiklal Mah. Yeşiltepe Sok. 24/A Eskişehir Şube Adres: Kültür Mahallesi, Liderler İş Merkezi, Kızılırmak Cd. D: No: 63/9 06420 Çankaya/Ankara Tel: (0312) 433 03 78 • Gsm: (0555) 037 73 19 • (0530) 307 10 93 İç Baskı & Cilt: Bil Ofset Basım Yayın Matbaa Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Tesviyeci Caddesi No:7/5 İskitler- Ankara Tel: 0312 433 03 78 Sertifika No: 46767 © Bu kitabın yayın hakkı Dorlion Yayınları’na aittir. Dorlion YayınlarıTM bir İnsancıl Sahaf tescilli markasıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. web: www.dorlionyayinlari.com e-posta: dorlionyayinlari@gmail.com KITAP ISTEME ADRESI: Sipariş Hattı: 0 530 307 10 93 - 0 532 674 09 30 web: www.insancilkitap.com • e-mail: depo@insancilsahaf.co

Eğitimci-Halk Ozanı/Araştırmacı/Yazar Terekemelerin ileri gelenlerinden ve adına Borçalı’da köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunu olan Selahattin DÜNDAR, 1946 yılında Kars’ın Merkez Dikme Köyü’nde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde okudu. Ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsü’nün Fen bölümünden mezun olduktan sonra Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendislik Bölümü’nü bitirdi. Ancak meslek olarak öğret menliği tercih etti. Yurdun çeşitli yerlerinde 30 yıl bilfiil öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan halk ozanımızın Ezgi adında bir kızı, Ozan adında bir oğlu vardır. Dedesi Hacı Kara İsa da bir Terekeme şairi olan Ozan Selahattin DÜNDAR, ortaokul sıralarında şiir yazmaya lise çağlarında ise saz çalmaya başlamıştır. Daha öncekilerini deneme şiiri olarak nitelendiren ozanın ilk kayda değer şiiri 1972 tarihini taşımakta dır. Yazdığı şiirlerin aynı zamanda müziğini de yapan Ozan Selahattin DÜNDAR’ı ilk radyo programında 1973 yılında sesi ve sazıyla duymaktayız. 1974 yılında ilk tele vizyon programını yapmıştır. Bu yıllardan sonra ozanımızı sazı ve sesiyle radyo ve televizyonda dinlemekte ve izlemekteyiz. Âşıklık geleneğinin tüm dallarını başarı ile sürdüren Ozan Selahattin DÜNDAR’ı yurt içi festival ve programlarda sıkça görürüz. Türkiye’yi karış karış dolaşan ozanımız yurt dışında da programlar yapmış yurt dışın daki festival ve kültür etkinliklerinde yer almıştır. Çok sayıda ödüle sahip olan Âşık Selahattin DÜNDAR 1991 yılında Kültür Bakanlığı’nın açmış olduğu “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir yarışmasında yurt çapında birincilik ödülü almıştır. Çalışmaları için Türk Folklor Araştırma Kurumunun Özel Şeref Ödülü ile ödüllendirilmiştir. Sosyal yönden oldukça yoğun olan Ozan Selahattin DÜNDAR bir çok demokratik kurum ve kuruluşun kuruculuğunda, çalışmalarında ve yönetiminde bulunmuştur. Bu bağlamda; 1974 yılı Halk Ozanları Kültür Derneği’nin (OZAN-DER) kurulu şunda emeği vardır. MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği” nin ilk kuruluşunda imzası vardır. Ozanlar Vakfı, Anadolu Ozanlar Derneği (AN-DER), İLESAM yönetiminde yer almıştır. Kars Dikme Köyü Kültür Derneği’nin kurucusu olup başkanlığını yapmıştır. Selahattin DÜNDAR aynı zamanda araştırmacı, yazar ve gazetecidir. Kars Ölçek Gazetesi’nde “Gurbet Selamı” adıyla köşe yazarlığı devam etmektedir. “HALAY” der gisini kurmuş ve uzun yıllar yayın yönetmenliğini sürdürmüştür. Eğitim ve Kültür ağırlıklı “MENEKŞE” dergisinin kurucusu ve yayın yönetmenidir. Araştırma ve ince leme türünde; “Terekemeler/Karapapak Türkleri” ile “Türküler Ve Toplum” kitapları mecuttur. Selahattin DÜNDAR’ın Fizik dersi ile ilgili bir kitabı yayımlanmış olmakla birlikte, ozanlığı ile ilgili olarak “Başak”, “Bağdaş”, “Çuval”, “Bizim Eller” adlı şiir kitapları ile diğer ozanlarla yaptığı atışmalarının yer aldığı ve eşi araştırmacı/şair/yazar Songül 18 Terekemeler / Karapapak Türkleri DÜNDAR'ın derlemiş olduğu “Damladan Deryaya” adlı atışma/şiir kitabı yayımlan mıştır. Ozanın 4 adet kaseti mevcuttur. Bağlama ve tarı ustalıkla kullanan Âşık Selahattin DÜNDAR şu anda sanatını “Koşasaz” adını verdiği, halkın “Zülfükâr” da dediği ikili sazla sürdürmekte olup, Terekeme – Azeri ve Anadolu tarzında deyişlerini Koşasaz senteziyle uygulamakta ve yorumlamaktadır. Bu nedenle; MESAM üyeleri tarafından kendisine, “Koşasazlı Dede Korkut” ünvanı verilmiştir. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.5-8)

EY TÜRK, YÜKSEL! SENİN İÇİN YÜKSELMENİN HUDUDU YOKTUR... K. ATATÜRK (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.17)

Kitabın Bölümleri:

“Birinci Bölüm” olarak geçmekte ve kitap (s.33-133)’üncü sayfa aralığına kadar devam etmektedir.

BİRİNCİ BÖLÜM TEREKEMELER / KARAPAPAK TÜRKLERİ SOYLARI BOYLARI:

Oğuz Halkına Beylik Yapan Kızlar Hakkında Türkmen’in (Terakime’nin) tarih bilen iyileri ve başarılı yedi kızın bütün Oğuz halkını kendisine bağımlı bir hale getirip, uzun yıllar beylik yaptıklarını anlattılar. Onlardan:  

Birincisi: Altın Közeki Sündün Bay’ın kızı ve Salur Kazan Alp’ın karısı, Boyu Uzun Bular idi.

İkincisi: Karmış Bay’ın kızı ve Mamış Bey’in karısı Barçın Salur’du. Onun kabri Sir ırmağının kenarındadır ve halk tarafından bilinir. Özbekler ona Barçın’ın “Kök Kaşanesi” der. İşlemeli güzel bir künbeddir.

Üçüncüsü: Kayı Bay’ın kızı Çavuldur Bala Alp’ın karısı Şabatı’dır.

Dördüncüsü: Kondı Bay’ın kızı ve Biyeken Alp’ın karısı Künin Körkli’ydü.

Beşincisi: Yumak Bay’ın kızı Karkın Konak Alp’ın karısı olup o da bir başka Künin Körkli’ydi.

Altıncısı: Alp Arslan’ın kızı Kestan, Kara Alp’ın karısı Kerçe Bulda’ydı.

Yedincisi: Kınık Bay’ın kızı Dudal Bay’ın oğlu, Kımaç’ın karısı Kugadlı’ydı. Tarih 1071’de Harzem memleketinde yazıldı. Kitabın tamamı yazıldı. Peygamber (a.s) “Kalem dünyanın izzeti ve ahiretin şerefidir,” diyor. (x) 

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.111) 

 “İkinci Bölümü” ise (s.133-149)’ a kadar devam etmektedir.

İKİNCİ BÖLÜM TARİH BOYUNCA TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ:

Tarih Kesitinde Terekeme/ Karapapaklar:

Selçuklular çağında var olan Terekeme adı, Osmanlı İmparatorluğunun, 1578 Çıldır Cengi’ni takiben Azerbaycan’ı fetihlerinden sonra da “Terekeme” adı ile bilinip anılan Borçalı ve Kazaklı, ikiz boyuna mensupturlar. Çok büyük ölçüde koyunculuk, yılkıcılık (At Yetiştiriciliği)  ve sığır besiciliği yapıyor, eşyaların nakli işlerinde kullanılmak üzere yeter derecede de deve bulunduruyorlardı. Yaz aylarında kuzeyde Alaburz Dağları eteklerinde Terekeme Yaylağı diye anılan Karakalkan, batıda Ağlağan, Göydağ (Gökçe Dağ) ve Kısır Dağlarında Alaçık denilen o meşhur kara çadırları içinde yaylaklar da yayılıp, güz gelince de Aran adını verdikleri kışlakları olan güneyde Karabağ ve Gökçegöl’e, doğu da Gence dolaylarına inerek genişçe bir sahada en parlak çağlarını yaşıyorlardı.

Hazarların hüküm sürdüğü dönemde, Nazar Han dedikleri Elbeyilerinin emri altında çoğunluk, Ehl-İ Sünnet İtikadına Uygun şekilde, çağın en sofu ve pek dindar kişileri olarak ekseriyet Hanefi Mezhebine bağlı bulunduklarından Cemâatla Cuma Namazı kılarlardı. Bu yüzden Şirvanlılar gibi Hanefi Mezhebinin gereklerine uydukları için, idareleri altında bulundukları Şii Safeviler’e “Sakal Vergisi/Sünni Vergisi” adı altında ayrı bir vergi bile öderlerdi. Şii olan Terekemeler ise bu vergiyi ödemezlerdi. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.135)

“Üçüncü Bölümü” ise (s.149-156)’ya kadar devam etmektedir.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM TEREKEMELER: (KARAPAPAK TÜRKLERİ GÖÇLER-SÜRGÜNLER-KAÇHAKAÇLAR):

“Türkmençayı Antlaşması”, savaşın sonunda Rus ve Kaçarlı İran Devleti arasında Türkmençayı Antlaşması yapıldı. Yapılan antlaşmanın Borçalı-Kazak ve diğer Terekeme/Karapapaklar üzerin de büyük tesiri olmuştur. Çünkü, onlar savaşın ilk günlerinden itibaren Kaçarlı/İran devletinin yanında yer almış, din düşmanı bildikleri Ruslar ile dişe diş göze göz sa vaşmışlar. Yurt sevgisi ve din gayreti ile ön saflarda savaştıklarından binlercesi şehit düşmüş, bir o kadarı da yurt ve yuvasını terk etmek zorunda kalmıştır. 22 Şubat 1828 Kaçarlı/İran ve Rusya arasında imza edilen bu uğursuz antlaş maya göre Aras Nehri’nin kuzeyinde bulunan Azerbaycan topraklarının tamamı ile Dağıstan’ın Rusya’ya katıldığını Kaçarlar kabul etmişler. Buna göre de Terekeme Gürcistanı’nın Çıldır İlçesi hariç diğer yerlerinin tamamı Ruslara geçmiştir. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.155)

“Dördüncü Bölümü” ise (157-194)’

TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ'NİN)-(DİRENİŞLERİ- BAŞKALDIRILARI-VATAN SAVUNMALARI-MİLİS KURULUŞLARI-HALK KAHRAMANLAR):

Hacı Karaisa ve Karaisalı Köyünün Kuruluşu:

Rus Hükümetlerinin baskılarına rağmen, Terekeme/Karapapaklar yeni yerleşim yerleri kurmaya devam etmişlerdir. Bunlardan biri de 1861 yılında kurulan Karaisalı Köyüdür. Karayazı’daki özgürlük savaşçısı Borçalı Terekemeleri ile baş edemeyen Rus Hükümeti, halkın direncini kırmak için, halk tarafından çok sevilen, halkına sahip çıkan ve Rus hükümetinin oldukça saydığı, çekindiği halk deyimiyle Rus Hükümetinin kapısını tepikle açan ve halkın lideri olan Karaisa’yı ve onunla hareket edenlerden toplam yedi evi göçe zorlar. Bu yedi ev başta:

Karaisa; Ağabeyleri Mehemmet ve Pir Memmet ile dünürleri Bala Musa ve Molla Ali, enişteleri; Oruç Kişi ve Hıdır Kişidir.

Hacı Karaisa başkanlığındaki bu kişiler 1860 yılının güz ayında, Rus Hükümeti tarafından köylerinden ayrılmak zorunda bırakılmışlardır. Kışı kıl çadırlarda geçirdikten sonra, 1861 yılının, yaz başında, yine de topraklarından kopmadan Karaisa’nın adını taşıyan Karaisalı Köyünü kurmuş ve şenlendirmişlerdir. Önceden yayla olarak kullandıkları köyün yerini Hacı Karaisa, oğlunu ipten kurtardığı için kendisine vefa borcunu ödemek isteyen Dedivan adlı bir Ermeni’den parasal bedelini ödeyerek almıştır. Daha sonra bu yedi evin Karaisa başkanlığında kurduğu köy, Karayazı’dan gelen hısım akrabalarının göçüyle ilk yıl 40 haneye daha sonra 80 haneye ulaşmıştır. Karaisalı Köyü Borçalı’da Terekemeler için önemli bir yer tutar.

Karaisa, daha sonra Hacca gider namı Hacı Karaisa’dır. Rus Hükümetleri ise ona Hacı Kara diye hitap ederler. Mezarı, o zamanlar kızı Gülsenem’in yaşadığı Kayseri ilimiz sınırlarında eniştesi Kasım’ın mezarı ile birlikte Sarıoğlan’dadır. Karaisalı köyünden göçenler Hicri 1334 Miladi 1918 yılında Anadolu’ya gelmişler ve bunların çoğunluğu Kars Merkez Dikme köyündedirler.

Hacı Kara İsa’nın çocuklarından Tükenci Memmet ve Kara Hasan, Borçalı’da Karaisalı Köyünde kalmışlardır. (Karaisalı Köyü Tiflis-Borçalı’ya bağlı bir köydür.)

Türkiye’de ise Hacı Karaisa’nın torunlarından bir bölümü Kars’ın Merkez Dikme Köyündedir. Dedelerinin adından ötürü Dünya mallılar olarak bilinmektedirler. Yeğenlerinden Terekeme Nesip ise Karaisalı Köyündedir. Terekeme Nesip’in torunları ise Kars’ın İbişli Köyündedir. Bu sülale Terekeme Nesip Sülalesi olarak bilinmektedir. Hacı Karaisa’nın babası Dünyamalı olduğundan sülalenin tamamına “Dünya Mallılar” denmektedir. Dünya mallının kardeşleri ise Kafkasya Karayazı’dadır. Hacı Karaisa’nın dedesi Şapalak Ali olduğundan Alioğulları olarak soy almışlardır. Soyadı kanunundan sonra, bu soyad değiştirilerek çeşitlenmiştir; ancak sülale “Dünya Mallılar” olarak bilinmektedir.

Kars Milletvekili Yasin BOZKURT, Tuğ General Prof. Dr. Ahmet DÜNDAR, Âşık İslâm ERDENER, Şair Hakkı KÖSELİ, Yazar Bilal DÜNDAR, Araştırmacı Yazar Songül DÜNDAR, Âşık Mürsel SİNAN, Prof. Dr. Mustafa BAŞBOZKURT ve Ozan Selahattin DÜNDAR (Âşık Dündar) Hacı Karaisa’nın Torunlarıdır. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.159)

Âşık Garib Diyor Ki:


Çok da at oynatma ey dini bâtıl,

Dayan ki üstüne Âl-Osman gelir.

Yerinden oynayıp bütün Anadol,

Bir yandan da kalkmış Hamid Han gelir.

 

Seksen bin okuyan, seksen bin yazan,

Seksen bin derviştir canından bezen,

Seksen bin rediftir silahın düzen,

Seksen bin ihtiyat kahraman gelir.

 

Seksen bin atlıdır, seksen bin yayan,

Seksen bin Arab’ın önünde dayan,

Seksen bin Arnavut sizlere beyan,

Seksen bin Bektaşi baş Türkman gelir.

 

Seksen bin Milbasi, seksen bin Kürdî,

Seksen bin Çerkez’in çekilmez derdi,

Seksen bin gemiye doluptur ordu,

Her biri götürüp yüz bin can gelir.

 

Kars Kal’ası durur metin istihkâm,

Yetmiş iki’de aldı büyük nâm,

Yediden yetmişe gâzi’dir tamam,

Yardımcı ervah-i şehidan gelir.

 

Abdulhamid Han’dır sultan bizlere,

Kanun-i Esâsi ferdir gözlere,

Açtı meclis verdi derman dizlere,

Cepheye Meclis-i Mebus’an gelir.

 

Garib der kim eder bununla cengi,

Tamam aynalıdır topu, tüfengi,

Nice Prusuya, nice frengi,

Urus’un başına o tufan gelir.

Âşık Garib’in “Gözdağı” şiiri cönklere yazıldı... Kısa zamanda da elden ele, dilden dile, telden tele dolaşarak Kars ve çevresindeki bütün köy ve kasabalara yayıldı. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.163-164)

“Beşinci Bölüm” (s.195-310)

TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ)-(FOLKLOR/HALKBİLİMİ) 

HALK KÜLTÜRÜ

Terekeme/Karapapakların Yaşam Kültürleri 197 Doğumlarında hiçbir tören uygulamayan Terekeme/Karapapaklar, evlenme ve sünnet düğünlerinde çift zurna ve tek davul çalarlar. Düğüne “Düğün” demez “Toy” derler.

Düğünlerde nizam ve intizamı sağlayan idareciye (Toy Babası), sünnet çocuğunu tutan kişiye de “Kirve” derler. Yeni evlenen çiftlerin evliliklerinin şirin, tatlı, zürriyetlerinin (çocukları) hayırlı olması için gelin ve damat için ayrı ayrı “Oğlan ve Kız Şahı” bezerler. Âşık bulunmayan düğünü düğünden saymazlar. Geniş halk kültürleri yanında bilhassa Halk ve Âşık Edebiyatına vakıfları ile dikkat çekerler.

Mezarlarını genelde basit ve gösterişsiz yaparlar. Biri öldüğünde de yaşlı kadınlar ölü yıkanıncaya kadar, etrafında genişçe bir halka çevirip oturur. Sırayla birer dörtlük “Bayatı” söyler, birlikte ağlaşırlar.

Yüz küsür türkü makamı bilirler:

Civan Öldüren, Şikest, Zarıncı, Derbeder, Hicranı gibi ağır ve dokunaklı türkü makamlarının arkasından, bir dörtlük “Bayatı” söyler, ardından da:

“Bizim eller, ay eller,

Şirin eller, boy eller”

veya

“Ay gazah ellim.

 Vay gazah ellim” diye ekleme yaparlar.

Ata ve dedelerinin ruhları ile mezarlarına saygılıdırlar. Yeminlerinde:

“Atamın eziz urhu (ruhu) üçün” sözünü kullanır ve en büyük yemin olarak bunu bilirler. Kendi öz şahıslarına yapılan her türlü küfür ve hakereti zamanla unutur ve affederler; ama ata ve dedelerinin ruhuna, mezarına “Gor” ve kemiklerine yapılan küfürü unutmaz ve affetmezler.

Mücadele etmeyi severler. Vatan için kavgadan asla kaçmazlar. Savaşta kavga ve dövüşte gülle, kılıç, hançer ve darp yarası alarak ölenlere iyi gözle bakarlar. Ölenin geride kalanları ata ve dedelerinin bu halleriyle övünüp iftihar ederler.

Arak” dedikleri alkollü içkilerin her türlüsünü yasak sayar, beslenmelerine dikkat ederler.

“Sabah yemeğini kendin için ye!

Öğlen yemeğini bir dostunla bölüş!

Akşam yemeğini de düşmanlarına yedir!” atalar sözüne uyarak sabah yemeklerini et, hamur işi, yağlı yemek olarak tercih eder…

Öğle yemeklerini hafif yemekler yiyerek akşam yemeklerinde de çok az miktarda ve besleyici olmayan çorba nevinden yiyecekleri tercih ederler.

Erkek ve kız çocuklarını çok severler. Ev içinde onlara büyük insan muamelesi yaparlar. Herhangi bir sebepten bir kişi kendi öz çocuğunu döverse, büyükler araya girip adamı azarlar ve ona “Allah’tan korkmaz uşağı niye dövüp sindiripsen... Bırak hüreyin (serbes) böyüsün... Yohsa böyüyende korkak olar,” derler.

Kişiliklerine gelince:

Genelde yaltaklanma, yaldızlı söz söyleme ve riyakârlık bilmez, dostlarına karşı gurur ve kibirlenmez, düşmanlarına karşı da zulme baş vurmazlar. Çeşitli fikirlere kapılıp benliğini yitirmez, hile ve desise yoluyla başkalarından alınan malı helâl saymaz, kimsenin kazancında gözü olmaz, ruhu davranışlarıyla da sakin görünüşlü, serin kanlı olup duygu ve düşüncelerini belli etmezler.

Asık suratlı olmayıp güler yüzlü ve vakur olur, kin ve küs bilmez, şakadan hoşlanır, barışı ve dostluğu sever, acığı tutmadıkça kimseyi incitmez, canı sıkılıp acığı tutunca da gözü dünyayı görmez olur. Gerçekçi olup açık ve seçik konuşur, karşısında olan kimselerin de açık fikirli ve dürüst olmalarını ister, vatan, millet ve bayrak sevgisini bütün sevgilerin üstünde tutarlar.

Vücut yapıları itibariyle umumiyetle ortadan uzun boylu, düz ve siyah saçlı, açık alınlı yuvarlağa yakın yüzlü, genelde koyu renk gözlü olurlar… (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.197-198)

“Altıncı Bölüm” (s.311-334)

TEREKEMELER(KARAPAPAK TÜRKLERİ)-TASAVVUF-İNANÇ KÜLTÜRÜ:

HALKIN DİLİNDE MEYHANA

(Âşık Musa ERDENER ’den alınmıştır.)

Atamın öz adeti.

Dedemin ibadeti.

Nenemin saadeti.

Bir semahtı meykhana.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

 

Yaa Pir ya Pir diyerek.

Allah’a boyun eğerek.

Ar libasın giyerek.

Dönen semahtı meykhana.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

 

Balan gelsin Karakazim.

Oğkuyurlar hazin hazin.

Birde bir teneke lazım.

Yürür semahtı meykhana.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

 

İbadet sayılardı.

Allah Allah deyilerdi.

 Mey yerine kant içilip.

Geceler sehere gadar.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

 

Verilir derviş selamı.

Söylenir Tanrı kelamı.

Ağlatır Zeynaf halamı.

Bir semahtı meykhana.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

 

Çopur Camal beyit söyler.

Daylağ Alı semah eyler.

Dikme’de Murtaza neyler?

Gözel semahtı meykhana.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

 

N’ olur hakaret etmeyin.

Dil uzadıp kirletmeyin.

Ritim tutup Allah deyin.

Dönün semahtı meykhana.

Sel olup ahtı meykhana.

Hem zikir hem ibadetti.

Köhne vahtı meykhana.

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.330-331) 

“Yedinci Bölüm” (s.335-380)

TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ)-SÖZLÜ ve YAZILI EDEBİYAT:

Masallar /Nağıllar

Terekeme/Karapapaklar masala, “masal” demezler, “nağıl” derler. Arapça “nakil” kelimesinden bozmadır. Konu bakımından nağıllar fevkalade ve olağanüstü hadiselerle süslü, olağanüstü kişilerin başından geçen, zamanı ve yeri belli olmayan ilgi çekici hikâyelerdir.

 Nağıllar genelde hayali hadiseler ve hayali kahramanları anlatırlar. Keloğlanlar, insan yiyen devler, periler, cinler nağılların sevilen kahramanlarıdır.

Nağılların uzunca olanlarına “Nağıl”, kısa olanlarına “Balaca Nağıl”, çok kısa olan larına da “Bapbalaca Nağıl” derler.

Nağıllar genelde hiciv ve mizahi mahiyet taşır. Önce bapbalacaya, arkasından da balacaya onun arkasından da nağıla birer örnek verelim.

Bapbalaca Nağıl/Dıngılı:

Nağıl İt ile Pişik’in Nağılı Pişik deyip ki:

“Menim ağamın yedi gızı olsa, yedisinin de gözleri kor olsa... Men onların gavağında olan çöreklerini çalıp çalıp yesem...”

İt de deyip ki:

“Menim ağamın yedi oğlu olsa... Yedisi de iyid olsa, onların her biri mene birer lohma ekmek, birer tike de et verseler menim garnım doyar.

Bu sebeptendir ki Terekemeler pişiği sevmezler, iti severler.”

 

Balaca Nağılı:

İki Gardaş:

Vahtı zamanın birinde çok zengin ağa bir adam varıymış. Bu ağanın biri çok ahıllı, biri de seme olan iki de oğlu ile gözel de bir arvadı olduğundan keyfi yerinde gününü gün eyleyip yaşarmış.

Gel zaman get zaman evvele ağanın arvadı dalıncahta özü dünyasını değiştirip öbür dünyaya geçip giderler. Aradan birkaç gün geçenden sonra seme kardaş ahıllı olan gardaşına deyir ki:

“Aha gardaş bizim atamız da anamız da geçip gittiler. Gel indi lâzımı oldu ki mallarımızı bölüşek, seninki senin, menimki de menim olsun.” Ahıllı gardaşı da ona:

“Gardaş menim senden özge, senin de menden özge heç kimimiz kimsemiz yohtu. Barabar çalışıp, barabar kazanah ve de barabar mallarımızı yiyek.”

Seme olan gardaş razı olmadığından mallarını bölüşmeye garar veriler.

Ataları sağlığında iki tahım damdaş yaptırdığından seme olan gardaş gidip soradan yapılan teze damın gapısında oturup:

“Bu dam daş menim olsun, öbürü de sene galsın” deyir. Ahıllı gardaş deyir ki:

“Gel indi mallarımızı, goyunlarımızı da bölüşek...”

Seme razı olmayıp gardaşına: “Olamaz hayvanlarımızı düze salah, ahşam vahtı herkeşen malı öz kapısına gelsin. Senin gapına gelen senin, mehim gapıma gelen de menim olsun.” Onun dediğini yapıyorlar ve evdeki bütün hayvanları otlatmak üzere meraya sürüyorlar. Akşam oluyor eve döndüğünde de bütün hayvanlar ahırdaki bildikleri yerlerine giriyorlar. Tek bir tosun da gidip seme gardaşın evinden içeriye giriyor.

Ertesi günü seme gardaş tosunun başına bir çatı bağlayıp satmağa götürür. Akşam üstü de boş dönen vahtı ahıllı gardaşı “Gardaş sen tosunu ne ettin?” diye soruşunda o da deyir ki:

 “Men tosunumu çayın yanındaki kayalığın alt gırağında olan hırda kayaya satmışım” O gece yatıp ertesi günü sabah erden iki gardaş yola düşüp tosunu gurtlar yeyip, bir tek çatısı galıf. Seme gardaş başlıyır elinde çomahlan gayayı döymeye...

Demeh ki bu gaya oynah bir gaya imiş, hemen parçalanıf dereye doğru yuvarlanmağa. Ahıllı gardaş bahıp görür ki gayanın altı altın doludu. İki gardaş bir halının altınları evlerine daşıyırlar. Seme deyir ki:

“İndi gel de altınlarımızı bölüşek.” Gardaşı cevap vermeden de gaça gaça gidip köyün mollasına:

“A molla emi biz altınlarımızı bölmeye garar verdik, senin tahıl godunu versene... Godu veren molla merahlanıp semenin dalı sıra gelip bunların bacasından bunları gözlüyor. Seme bahıp görür ki molla dama gidip onu tepesi üstü damdam aşağıya atır. Molla ölür. Başlıyırlar korhmağa. Mollanın ölüsünü götürüp bir guyuya atırlar, tahıl ölçeğinde götürüp mollanın gapısına goyurlar.

Ahıllı gardaş seme gardaşına ya tırandan sonra bir koç kesip guyuya goyur, mollanın ölüsünü de aparıp başga bir yere gömür. Ertesi günü molla sabah ezanını ohumur, öğlen vahtında da görünmür, başlırlar mollayı aramağa...” Semeden sorurlar o da:

“Mollayı men öldürüp guyuya attım.” Ağsakkal kişiler, köyün heyyeti, muhtarı toplanıp bunları mehkeme eden vahtı, ahıllı gardaş deyir ki:

“Emiler hammınız da bilirsiniz ki menim gardaşım semedi o ne ettiğini, ne dediğini bilmez. Toplaşıp guyunun başına giderler ve de seme’yi guyuya sallayıp ölüyü çaharmasını istiyirler. Seme guyudan seslenir..”

Sizin molla gıllıdı mı gılsızdı mı deyirler gılsızdı..

Gene bağırfır “Sizin mollanın gaç boynuzu var?” onlar deyirler: “Boynuzu yohtu.. Goçun kuyruğuna el atıp, gene bağırır.

“Sizin mollanın guyruğu yekedi mi?”

Bahırlar olmuş, bu sefer özge adamı guyuya sallayıp goçun ölüsünü çıkardıler...

Ahıllı gardaş “Men deme din mi menim gardaşım semedi...” Bunun üzerine millet dağılıp evlerine gedir. Ahıllı gardaş da seme gardaşına gandırıp yanına alarak ölünceye gadar birlikte yaşıyırlar. Nağılımız burada bitti.

 

Nağıl/Masal:

Akıl ile Devlet:

Çoh çoh eski zamanlarda, bir gün akıl ile devlet aralarında iddiyaya düşerler. Akhıl devlete diyer ki:

“Eğer men olmasam bu dünya bir günde veran olar.” Devlet buna garşılıh diyer ki:

“Yoh sen yanlışsan asıl men olmasam bu dünya hiçbir işe yaramaz... Gördüğü bu saraylar, bu bezirgânlar hamsı menim sayamda olar... Uzatmıyah bunların arasında bir iddiyadır başlar.” Akıl devlete diyer ki:

“Beli dediğin doğrudu... Dünyanın varı devleti senin sayanda olsa bile men olmasam o var devlet bir işe yaramaz. İstiyirsen hemen bunu sınıyah.

Devlet razı olar...

Her ikisi de o sırada çift sürmeyhte olan bir çiftçinin üstünde kudret ve guvvetlerini sınamağa garar verirler.

Akıl çiftçinin başından çıkar,” sonra da devlete diyer ki:

“Men çıhtım sen indi bu çiftçiye istediğin gadar mal devlet ver göreyh ne yapacah?” Devlet meşeden bir selvi ağac kütüğü kesip bunun içini eyce oyuf çıhardar, boş olan yere de dünyanın en gıymetli lâlı gevher daşlarını, altın, gızıl ne bulursa doldurar, getirif çiftçiye verip diyer ki:

“Çiftçi yoldaş... Al sene altın, gızıl, lâlı gevher daşları getirdim. Hamsı da bu gör düğüm kütüğün içindedi, Sen bunlara alıf evine götür ve de istediğin kimi harçlıh et, hamsı senindi.”

Fuhara çiftçi aklı başında olmadığı üçün altın nedi, gızıl nedi, lâlı gevher daşı nedi bunları ne bilsin? Almaz hemi de devlete gızıf diyer ki:

“Bah senin gözderin kôrdu mu?

Görürsen ki menim iki öküzüm var, bir çiftim var, bunlar mene yeter... Al götü altının da, gızılın da senin olsun!  Yoh eğer götürmürsen bırah orda galsın men onu özge birine vererem.”

Devlet içi altın, gızıl, lâlı gevher dolu kütüğü tarnanın gırağına bırahıp gider ahılın yanında oturur. İkisi beraber diyerler hele bahah bu ahlı olmuyan adam devleti ne yapacah?

 Uzatmıyah hikâyeti, sizlere vermiyek zehmeti o gece kütüyh tarlada galar. Ertesi gün çiftçi çift ile ekmeye başlıyan vahtı uzahtan bir kervan görüner.

Gelha gel!

Kervan gelip çiftçiye yahın bir yerde gonar...

Ahlı başında olmuyan, çiftçi bunların yanlarına gidip kim olduhlarını sorar, öğrener ki bunlar Mısır ölkesinnen gelip Çin ölkesine giden çoh zengin bir kervandı... Yanında bulunan altını, gızlı, lâlı gevher taşlarını bunlara verip Çin padişahına göndermeğe garar verer ve gidip kervanbaşını bulup ona diyer ki:

“Bah kervançı başı menim bir amanatım var, bunu sene versem götürüf Çin hükümdarına verersen mi?” Kervanbaşı da:

“Madem Allah amanatıdı helbette götürüf bir tamam yerine teslim eylerem, diyereyh çiftçinin kim olduğunu, şeheren, karyanın adını bir kâğıza yazıf kütüğü bir gatırın dalına yükler. Ver elini Çin deyip yollara düşer ve günlerden bir gün Çin’in payıtahtına gelip vasıl olar.

 Kervanda bulunan malları satıp kurtarandan sora çiftçinin verdiği kütüğü götürüf Çin Padişahına teslim edip çiftçinin selamlarına söyler.”

Çin padişahı bezirgânı yolçu edenden sora adamlarına emir edip kütüğü gırdırıp bahır ki içinden o zamana geder görmediği lâlı gevher, zümrüt, altın, gızıl töküldü. Hemen lelesini, vezirini, sereskerini, ahlı iş kesenleri toplayıp onlara deyir ki:

“Sizler ki menim ahlı iş kesen, her tertibi bilen adamlarımsınız, indi mene deyin bu çiftçi nasıl adamdı ki bize bu geder dünya malını gönderip?” Vezirlerden bir gısmı bu çiftçi çoh ahıllı bir adamdır, çünkü bu geder gıymetli malı bu kütüğe goymuş. Kimisi bu adamın dünyada heç bir şeye ehtiyacı yohtur ki, bu geder altını, gızılı, yakudu ve de lâlı gevher dışına siz padişahımıza yollayıp... gibi sözlerinin üstüne çiftçiye ne gibi bir hediye yollamanın daha uygun olacağı üzerinde uzun uzun danışıp, görüşüp garara vardılar ki:

En eyisi biz burada olup da o memlekette olmuyan ipek, gutnu-gumaş kimi nadide gumaşlarımızdan biri kafla katır düzeltip aynı bezirgânınan ona göndereyh. Çin padişahı kırh katıra değerli gumaşlar yükleyif bu gatırları bezirgâna teslim edip deyir ki:

“Bah a bezirgânbaşı sen ki her zaman menim toprağıma gelip alış veriş eylersin, indi sennen istediğim budur ki bu kaflakatırı olduğu gibi götürüp o çiftçiye veresen ve de menim ona çoh çoh selamımı söylüyesen.”

Bezirgân başı, başım gözüme üstüne diyereyh verilen eşyaları özünün eşyaları ile birlikte hazırlayıp yollara revan olur. Gel ha gel günlerden bir gün o çiftçinin memleketine vasıl olup Çin padişahının selamlarıyla barabar gönderdiği hediyeleri teslim etmeyh istiyir. İstiyir amma gel gör çiftçinin ahlı yoh ki ne yapması lâzım geldiğini bilsin. Kervanbaşı deyir ki:

“Baha kervanbaşı ağa... Görürsen menim bir çift öküzüm, bir çiftim var, bir tarlam var. Men o padişahın mallarını ne yapacam meni onlara ne ehtiyacım var. İndi sen burdan harya gedirsen? “ Kervanbaşı Çin’den aldığı malları Mısır’a götüreceğini söylüyür...

Çiftçi de:

“O halde senden ırca eylerem sen bu malları götürüp Mısır hökümdarına veresen. Hemi de menim ona selamlarımı söylüyesem... Bezirgân başı peki ağa keyif senin di nasıl istersen öyle olsun diyerek Çin padişahının hediyelerini bir tamam götürüp Mısır hökümdarına teslim edip, çiftçinin memleketini, adını ve selamlarını hökümdara söylüyerek gidiyor.”

Mısır hökümdarı da Çin padişahı kimi lelesini, vezirini, vükelasını ahlı iş kesenlerini topluyarah onlara diyer ki:

“Felan ölkeden felan çiftçi bizlere kırh gatır yükü has ipekli, kutnu gumaş yolla mış... Tedbir nedir?... Biz bu çiftçiye ne yollasah makbule geçer.” Lelesi veziri, vükelası uzun müddet düşünüp bir garara varırlar ki:

Bir biz bu çift çiye para pul yollasah diyen bunu para pula ehtiyacı yohtu. Bu geder varın devletin sahabı ola ki çoh zengin ve de ahıllı olar... En eyisi budur ki biz bu çiftçiye hökümdarımızın bacısını vereyh. Onu nikahlasın... Bu durumu hökümdara açırlar, hökümdar bacısına danışır, bacısı bıldırdan razıdı. Hemen bunun üzerine iki tene atlı çaparçı hardıp çiftçiye getirmek üzere o memlekete yolluyurlar…

Yola tüşen çaparlar epey müddet yol aldıhtan sora çiftçinin memleketine gelip sora sora çiftçiyi tapırlar. Çiftçiye:

“Çepiyh hazırlan seni Mısır hökümdarına götürmek üçün geldiyh,” diyerlerse de çiftçi:

“Mısır hökümdarının mennen ne işi var? Bırahın rahat rahat çiftimi ekim.” Atlı çarparlar bahırlar bu çiftçi laftan anlamır hemen buna bir iki kamçı vurduhları kimi çiftçi korhup yola düşür. Gel zaman git zaman bazı atlı bazı yayan gele gele Mısır ölkesine vasıl olurlar. Çiftçiyi götürüp hökümdarın sarayına teslim edirler.

Hökümdar bahıp görür kü çiftçide heç idare kalmıyıp hemen hamama gönderip yıkadıp temizledir. Dalından da berbere terziye gönderip onu adam kimi geyindirip huzuruna getirmelerini emir edir.

Çiftçiye hamama götürüp yıhıyannan sonra hökümdarın emir ettiği kimi temizleyip, geyindirip tehral huzura getirirler. Hökümdar çiftçiye deyir ki:

“Bah meni eyice dinle, sen mene bir çoh hediyeler gönderdin. Bunların hepsi de birbirinden üstündü, men bu hediyelere garşı sene dünyalar gözeli olan bacımı ver meyh istiyirem, peki sen bu işe ne deyirsen?” Çiftçi hökümdara:

“Hökümdarım sağ olsun men bir fuhara çiftçiyem hemi menim köyümde bir tarlam, bir çift yahşı öküzüm, bir de çiftim var... Men kimem ki senin bacını alım, ne olar menim başıma gülüp meni lağa alma.” Hökümdar bunun sözlerine kulah vermir ve hemen toy düğün gurulmasını emir edir. Kırh gün kırh gece toy tutulup çiftçiynen hanım sultanı aht nikâh edip gerdaye verirler. Ahlı başında olmadığı için de çiftçi odaya girer girmez yatağa düşüp derin bir yuhuya yatır.

Birez sora hökümdarın bacısını da getirip odaya goyurlar. Bacı sultan bahıp görür ki nişanlısı hemi de eri olan adam öle yatıp yuhluyur ki diyesen bin yıllıh ölüdü. Epeyi bir zaman behliyir eh ne çare etse çiftçi yerinden gımıldamıyor. Öz özüne diyer ki:

“Ola adam ahtım olsun sen birez daha galhmasan men seni yarın sabah deryayı atıp balıhlara yem etmesem.” O zaman devlet ahıla deyir ki:

“Amandı ay ahıl men indiyene geder bu çiftçi üçün oğraştım amma bunun sonu diyesen kötüye gidecek. Aman buna bir çara... Bu sözlerin üstüne ahıl hemen gelip çiftçinin başından içeriye girip onu yuhusundan oyandırır. Yuhudan oyanan çiftçi de bahıp görür ki hanım sultan ayahta onu behliyir.”

O zamana geder olan işleri gafasında bir canlandırıp olanları birer birer düşünüp hemen hanım sultanın ayağına gapanıp ona:

“Ey menim perilerden daha gözel, gözellerden çoh gözel olan sevdiğim meni bağışta; çünkü menim ahtım varıydı, men aht etmiştim eğer Mısır hökümdarı bacısını mene vererse gerdeğe girmeden evvel yalandan altı saat yatıp, sultanımın sabrını sınıyacam. Men yatmamıştım, sırıf seni sınıyırdım... Meni bağışta deyip sultanın gönlünü alıp onnan muradına erdi.”

İşte o zaman ahıl devlete dedi ki:

“Gördün mü ahıl olmadıhtan sora varın devletin ne gıymeti var. Bu adama altın, gızıl, gümüş, lâlı gevher verdin onun gıymetini bilmeyip Çin padişahına gönderdi. Çin padişahının verdiği gıymetli eşyayı Mısır hökümdarına gönderdi... Az galsın Mısır padişahının bacsını ihnal edip özünü deryaya attıracahtı. Menim üstünlüğümü kabul ettin mi?

Devlet: “Beli sen mennen daha üstünsen kabul ettim!” diyereyh ahılın üstün olduğunu gabul etti.

Atalar deyip ki:

“Ahılsız devlet heç bir işe yaramaz!”

 

Terekeme/Karapapaklarda Fıkralar (Gülmeceler):

Diğer adı latife olan fıkralar Halk ve Âşık edebiyatımızın en zengin dallarından biridir. Daha çok hiciv ve mizah konularını tatlı ve karşısındaki kimseleri incitmeden anlatılan fıkralar daha makbul sayılmaktadır.

Çavuş Olan Terekeme:

Her nasıl olmuşsa Terekeme’nin biri askerde çavuş rütbesi almış ve topçu çavuşu olmuş. Top komutanı olduğu için de topçu neferlerini talim ettirmeye başlamış. Bir gün talim esnasında erlerden birisine:

“Topu Herre” diye emir vermiş.

Bu sözün çevir manasına geldiğini bilmeyen er çavuşun yüzüne bakmış. Çavuş kızıp “Aya dil bilmez oğlu dilbilmez herre deyirsem herre?” er yine bir şey anlamamış çavuşun yüzüne bakakalmış.

Emrinin dinlenmediğini zanneden çavuş da vurup askerin kafasını topun kamasıyla kırmış. Çavuşu mahkemeye vermişler. Hakim nedenini sormuş, çavuş da:

“Men de dim topu herre, herremedi herslendim tepesine çaldım, çürüğümüş yığıldı galdı.”

Çavuşa yedi sene hapis cezası vermişler.

 Çavuş da mahkeme kararına itiraz edip demiş ki:

Bir gatır yeddi asker öldürür ceza almır, men gazayınan birce asker başını yarmışan mene yeddi sene galabend verirsiniz. Bir çavuşun, gatır geder hökmü yoğusa, meni niye çavuş yaptınız?

Men gatır olmah istiyirem demiş.

 

Bir Terekeme ile Doktor ve Hasta Çocuk:

Terekemenin biri hasta olan çocuğunu karısı ile birlikte alıp doktora getirir. Muayene sonunda doktor:

“Çocuğunuz dipdiri, kuşpalazı olmuş!” der. Reçete yazmak için biraz beklemelerini söyler. Çocuğun hastalığını yanlış anlayan terekeme karısına:

“Men sene bu uşağın bir şeyi yohtur, demedim mi, ahana dohtor ne dedi, bu uşağ dipdiri. Kuşbalazı kimidir?” demiş.

Doktor gerekli reçeteyi yazıp verir; amma Terekeme kuşpalazı olan çocuğunun ilaçlarını yaptırmaz!..

 

Terekeme Hasta Karısı ve Doktor:

Terekeme hasta olan karısını doktora götürür. Doktor muayene eder, gaz çıkarıp çıkarmadığını sorar. Gazı kaz anlayan Terekeme: “Bıldır bir iki gazımız vardı, gazın hamsını gırmışıh, gazımız galmıyıf!” Doktor Terekemeye:

“Ben o kazı sormadım, karnından gaz çıkarıyor mu?” diye sorunca Terekeme:

Yine anlamaz:

“Yoh a kişi gazımız olan vahtı basırıp bir iki cücük çıhardırdı...” Doktor:

“Yahu ne laf anlamaz adamsın, ben ossurup ossurmadığını soruyorum!” Terekeme:

“Biy a dohtor öyün tikilsin, ele desene, bizim arvat menim kimi berk ossuramaz, amma arada sırada cırtdadır.”

 

Allah’ın Emisinin Oğluyum:

Kurnaz Tat saf bir Terekeme’nin evine misafir gelir. Aradan üç, beş, on beş gün geçer ve hiçbir şeye aldırmadan tam tamına üç ay kendisini Terekeme’ye besletir.

Misafirin bu haline kızan Terekeme ona:

“Ay gardeş gonah dediğin üç gün, bile medin beş gün olar. Sen üç aydır burdasan!..” Dediğinde kurnaz tat”:

Sen meni tanımadın mı Men Allah’ın emmisinin oğluyam” diye cavap verir.

Tat’ın bu sözü üzerine:

O’nun elinden tutup götürüp Caminin kapısının önüne bırakır ve der ki:

“Maden sen haşa Allah’ın emisinin oğlusan, işte gördüğün bu gonah Allah’ındır... Burda yat, burda kalkh garnını burda doyur... Bir daha bize gelme!” Der. 


Keteye Yazıh Olacak:

Köyün birinde bir Terekeme ile bir de komşusu varmış. Terekeme çok saf komşu su da alabildiğine hırsızmış. Terekeme’nin arvadı, bir gün tandırda kete pişirip, tekneye koymuş. Kocası eve geldiğinde de gidip bakmış ki keteler yerinde yok! Kocasına:

“Ben buraya keteleri koymuştum keteleri biri yemiş!” deyince kocası da:

“Kim var ki kim yesin bunları, komşu çaldıysa ketelere yazıh olacak.” Karısı:

“Niya yazıh olsun?” Kocası:

“Komşu kete yemesini hardan bilsin, götürüf gatığa (yoğurda) doğruyacah, Ketelere de yazıh olacah!..”

 

Suçu Yokmuş:

İki Terekeme Tiflis’in Narinkale denilen hapisanesinde karşılaşırlar. Biri diğerine neden hapis olduğunu sorar. Muhatabı:

“Heç zad bu kafir Urus meni nahak yere gala bent eyledi.” Adam:

Nasıl olur?

Suçu olmayanı niye galebent etsinler? Diye sorduğunda da:

“Ne suçum olsun canım, Culfa’da hilaport çıhtı, men vuruf dokkuz kafir öldürdüm, bunun harası suç?..”

 

Niye Ağlıyırsan?

Terekemeler, un çorbasına “Hörre Aşı” deyip onu yemesini çok sever. Hörre Aşını hörttetip içenin boğaz ağrılarının geçtiğine inanırlar.

Bir evde hörre pişmiş ve sofraya gelmiştir.

Oğlu hemen bir kâşık hörre içip bakmış ki çok sıcak… Babasını kandırmak için anasına:

 “Ay ana hörre çoh soyuyuf,” der. Bu sözleri duyan babası büyük bir tahta kâşık alıp, acele ile çorbayı içer. Ağzı ve boğazı yanan adamın gözlerinden yaş gelir, oğlu:

“Ay lele niye ağlıyırsan?..” diye sorunca, canı yanan adam da:

”Sen adda oğlum ölüftü, ona ağlıyıram..” demiş.

 

Leleme Eziyet Eyleme!

Terekeme’nin biri boğazı ağrıyan yaşlı babasını doktora götürmüş. Doktor hastayı soyup muayene etmeye başlar. Muayene ederken, bir taraftan da sorarmı:  

Buran nasıl, burası ağrıyor mu?..

Muayene uzadıkça Terekeme’nin canı sıkılmaya başlamış, doktora:

“A dohtor boşuna leleme eziyet eyleme ne poh varsa lelemin hırtleyin!” dedi.

 

Terekeme/Karapapaklarda Efsaneler:

Efsanelerin kökü tarihe ve tabiat üstü hadiselere dayanmaktadır. Bu hadiseler halkın hayal gücünün yardımı ile ve inanılması güç hayallerle süslenip olgunlaşarak şekillenir. Efsanelerde tarih vardır, kahramanlık vardır, aşk vardır, sadakat, yardımlaşma, velhasılı akla ne gelirse hepsi vardır. Bazı efsaneler belli bir yörede bilinip anlatıldığı gibi, bazı efsaneler de çok geniş bir coğrafyaya yayılır.

Karaçoban Besti Kız ve Karateke Efsanesi:

Zengin bir ağanın Besti Kız adında bir kızı, Karaca adında da bir çobanı varmış; ama herkes Karaca’ya Karaçoban der ve öyle çağırırmış.

Aynı yaşlarda olan ve birlikte büyüyen Karaçoban ile Besti Kız arasında gönül bağı kurulmuş. Zaman içinde de büyük bir aşka dönüşmüştür. Karaçoban çok güzel kaval çalar, Besti Kıza en güzel şiirlerini kavalıyla söyler,

Besti Kız da kaval sesinden kelimeleri tek tek seçip anlarmış. Sürüde koyunlara önderlik eden karabaşlı büyük teke de çobanın ne demek istediğini anlar, ona göre hareket edermiş.

Bir gece sürüyü basan eşkıya, sürüyü götürmek ister; amma atik davranan çoban durumu kavalıyla Besti Kıza bildirip demiş ki:

“Ağamın kızı Besti gel!..

Eşkıya koyunu bastı gel,

Karabaşlı seyisin,

Karlı dağlar aştı gel...”

Arkasında tekeye emir verip demiş ki:

“Karatekem köye dön,

Al sürüyü köye dön,

Benden sana fayda yok,

Bir çare bul köye dön.”

Kaval sesini duyan kız olup bitenleri babasına haber verir. Karateke de köpekleri boynuzlayıp kızdırır. Köpekler tekeyi kovalayınca da bütün sürü ürker. Karateke öne geçip ürken sürüyü tamamını köye ulaştırır.

Besti Kızın haber vermesi üzerine, silahlanan ağa, bakar ki sürü geldi. Biraz sonra da Karaçoban da gelir.

Allah’ın hikmetine Çobanın marifetine Kızın ferasetine, Tekenin itiatına Hayret eden ve işin içyüzünü öğrenen ağa, kızı Besti ile Karaçoban’ı evlendirip muratlarına erdirir.

(Âşık Selâhattin (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.340-349)

Terekeme/Karapapaklarda Âşık Edebiyatı:

Giriş:

Edebiyatımızın Ustaları, Âşıklar İçin:

“Onlar halkın gören gözü, düşünen beyni, işiten kulağı, çarpan kalbi ve söyleyen dili”. Tarihçiler ve âşık edebiyatı ve âşıklık geleneğinin geçmişinin Türk tarihi kadar eski olduğunu yazıyorlar. Çin tarihi başta olmak üzere, değişik kaynakların belirttiklerine göre Türklerin çok eskiden beri türkü söylediklerini aktardıkları gibi:

Prof. Dr. Rasonyı: “Tarihte Türklük” adını verdiği kitabında Hun Türkleri’nden söz ederken, başka bir tarihçiyi kaynak göstererek Hun imparatoru Atilla’nın bir sefer dönüşünde, Hun kızlarının onu türkülerle karşıladıklarını, aynı gece verilen şölende de iki Hun âşıkın irticalen söyledikleri kahramanlık türküleriyle onun zaferini ve kahramanlıklarını övdüklerini yazar. (M.S. V. yy.) (Hunlar: Terekemelerin ata devletidir.)

Cumhuriyet Dönemi Türk edebiyatının önde gelen ustalarından: Prof. Dr. M. Fuat Köprülü de Edebiyat Araştırmaları’nın 1966 tarihli sayısında, bu konuyu biraz daha açarak:

 “... Akşama doğru meş’aleler yanınca ziyafetin verildiği ipekten yapılmış muhteşem çadıra, iki şairin girdiği görüldü. Bunlar Hun Hükümdarı Atilla’nın önünde Hun Lisanı Türkçe ile kendi tanzim ettikleri şiirleri okudular. Bu şiirler:

Atilla’nın kahramanlıklarına, zaferlerine aitti. Orada bulunanlar bu şiirlerin tesiri ile vecdü heyecana geldiler. Gözler parlayıp, çehreler korkunç bir hal alıyordu. Birçokları ağlıyorlardı. Gençler arzu ettikleri ihtiras, ihtiyarlar da elem ve teessür yaşları döküyorlardı... ”

453 yılında gerdek gecesinde ölen Büyük Hun imparatoru Atilla’dan başlayarak:

Türk İmparator, Hakan, Padişah, Şah ve Emir, Sultan Saraylarında, Paşa, Vezir ve Han Konaklarında ilim adamları, bilgin ve diğer seçkin kimselerin yanında, edebiyatçılar ile birlikte âşıkların da itibar gördükleri, bu gelenek, günümüze kadar gelen yazılı ve sözlü kaynaklarda övgüyle bahsedilmektedir.

İslâm öncesi Türk Edebiyatının temsilcileri saydığımız Altay Türklerinin: Şaman/ Kam, Kırgızların: Baksı “Bakşı”, Oğuzların: “Ozan” adını verdikleri, zamanların sihirbaz, hekim ve musikişinas kişileri idiler. Türk milletinin İslâm dinini kabul etmelerinden sonra da bu kişilerin muhtelif merhalelerden geçtikleri, temsil ettikleri edebiyat türünde olsun, mesleklerinin icra şeklinde olsun, büyük değişmeler oldu. O zamana kadar tek grupta toplanan Türk Halk Edebiyatı:

 “Tekke”, “Divan” ve “Halk Edebiyatı” olmak üzere üç ana gruba ayrıldı. 15. ve 16. yüzyıllarda da “Ozan”ın yerini “Âşıklar” almaya başladı. Borçalı, Kazaklı, Şemseddinli, Cavak Terekemeleri ile birlikte Çıldır ve Sulduz Terekemeleri de dahil oldukları Terekeme, Gürcistan, Kuzey ve Güney Azerbaycan Sahalarında, Âşık Edebiyatının mihenk taşı ve merkezi sayılırlar. Bu saha asırlar boyu da kavimlerin konaklama merkezi olmuştur. Öteden beri Azerbaycan Folklor ve Edebiyatı içinde, Doğu Gürcistan’dan Balkanlara, Altaylardan, Musul’a, Kerkük ve ötelere kadar canlı folklor ve edebiyat ürünlerine rastlamak mümkündür. Buna tek bir misâl vermemiz gerekirse:

Azerbaycanda, Terekeme Gürcistanı ile Doğu Anadolu’nun Terekemelerle meskûn sahalarında söyleyen: “Bayatı”lar Urfa ve Kerkük’te “Hoyrat” olarak karşımıza çıkmaktadır.

16. yüzyılda Safevi Devletinin kurulmasıyla birlikte klasik şairler ile yan yana, halk şairleri de saray hayatında takdir edilmiş ve sayılı mevkilere gelmişlerdir.

Safevi Sultan (Şahlarından) Şah İsmail’in (Hatayi) bizzat kendisinin Şiilik propagandası için âşık tarzında katıksız Türkçe olarak koşmalar yazması, saz şairleri için fırsatı kaçırılmaz bir kaynak olmuştur.

Safeviler’in önde gelen Şahlarından olan ve 1587’de tahta geçtikten sonra 40 yıldan fazla saltanat süren Şâhoğlu Şah Abbas zamanında, Halk Şairleri ve Âşıkların korunup himaye edilmişlerdir. Bunların her birinin Osmanlı toprakları içerisinde oturan Türkmen toplumuna karşı, birebir propaganda maksadıyla kullanılmaları için geniş maddî ve manevî imkânlar temin edildi.

Şah Abbas’ın büyük ihsanlarına kavuşan Terekeme ve diğer Türk Boylarından olan şair ve ozanlar, Şah’ın yiğitliği, kahramanlığı, mertliği ile aşklarını konu alan birçok hikâye, bir anlatıma göre, 40 kol türkülü hikâye tasnif ettiler. Her biri bir sahaya dağılarak tasnif ettikleri hikâyeleri geniş bir coğrafyaya yaydılar. Öyle ki bu devir bir bakıma halk şairleri ve âşıkların altın devri oldu sayılır.

Bu devrin en ileri gelen saz şairi Kurbanî mahlasını taşıyan kimse idi. Azerbaycan ve hudut boyu Türkiye’sinde, büyük şöhret kazanmış olan Kurbanî Terekeme sazlı sözlü edebiyatının Pîri sayılmıştır. Şair Kurbanî’nin ölümü ile boşalan yeri Tufarganlı Abbas doldurmuştur. Âşık Kurbanî ile Tufarganlı Abbas adına hikâyeler tasnif edildiği gibi, Âşık Garip, Kerem ile Aslı, Abbas ile Gülgez, Hikâyeleri başta olmak üzere yeni türkülü hikâyeler tasnif edilerek halk arasında yayılmalara sebep olmuştur.

18. yüzyılda vuku bulan Osmanlı - İran Savaşları sonunda da Kuzey Azerbaycan yavaş yavaş toparlanmış. İran hakimiyetine karşı ayaklanmış, ayaklanmanın neticesi olarak yerli Hanlıklar kurulmaya başlamıştır. İran Hükümdarı Nadir Şah’ın öldürülmesi ile Karabağ, Şeki, Kuba, Bakü, Nahcivan, Şirvan, Hoy başta olmak üzere isimlerini, teker teker sayamadığımız irili ufaklı pek çok Hanlıklar meydana çıkmıştır. Hanlıklar Devri Azerbaycan’ın kültür harekatına verdiği öneme, bir han sülalesine mensup kimselerle, yüksek devlet memurları tarafından âlimler, şair ve âşıkların himaye edilmeleri ve bu hanlardan pek çoğunun, bizzat halk türünde şiir yazmalarına sebep olmuştur. Halk ve Âşık Edebiyatı’nın Azerbaycan sahasında yükselmesine sebep olmuştur.

Tiflisli Şair Nebi, Şekilli Âşık Rıza, Karabağlı Âşık Ali, Dikmetaşlı Dede Kasım ve birçokları hanlıklar zamanında yetişen ünlü âşıklardan oldukları gibi, Tecnis, Güzelleme, Bayatı Tarzı şiirlerde bu devrelerde yazılmıştır. Âşık Edebiyatı’nın Terekeme Kolunu da Havetli Hasta Hasan, Guduzheveli Hoca İrfan’ı ve Çıldırlı Âşık Şenlik yürütmüş ve temsil etmiştir. (Âşık Selâhattin (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.369-370)

 

“Sekizinci Bölüm” (s.381-404)

TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ) MADDİ ÜRETİM KÜLTÜRÜ-MALCILIK ve ÇİFTÇİLİK:

Atlar: Atın rengi olmaz, donu olur. En makbul ve kıymetli at ise “Dor” atlardır. Bu hususta bir de atasözü vardır: “Alma alı, satma doru, yağız atın binde biri” Atların donlarına göre aldıkları isimler: Beyaz renkli olanlarına “Ağ At” Gri renkli olanlarına “Kır At” Pullu gri renklilerine “Demir Kır At” Duman renginde olanlara “Boz At” Siyah renktekilere “Yağız At” Sarı renkte olanlara “Kula At” Kızıl renkli olanlara “Al At” Kahverengi olanlara “Dor At” Siyaha çalan kahverengi “Hurmayi Dor At” Fiziki yapılarına göre de Alapaça, Yallıgüzel gibi değişik sıfatlar verilir.

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.384)

“Dokuzuncu Bölüm” (s.381-404)

TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ)-KENDİNİ İFADE-KAMUOYUNA MAL OLAN ŞAHSİYETLER:

“Ele Göresmişem Ay Köyüm Seni”  Şiiri, Terekeme Türkleri’nin, vatan sevdasının memlekte hasretin, sıla özleminin, yurt, yuva, aile, köye yangınlığının, vazgeçilmezlik ve bağlılığın en güzel örneklerindendir!

ELE GÖRESMİŞEM AY KÖYÜM SENİ 

Çoktan beri sennen ayrı galmışam

Ele göresmişem ay köyüm seni

Sennen ayrı saralmışam solmuşam

Ele göresmişem ay köyüm seni

Anam pişirerdi evelik aşı

Dört yanına düzeriydi lavaşı

Ne zevk inen yiyeriydik boz başı

Ele göresmişem ay köyüm seni

 

Gaşar çeçil pendir ballı guymağı

Süt yoğurdu bulaması gaymağı

Yemliği Khımısı guzu gulağı

Ele göresmişem ay köyüm seni

 

Goyun guzu meleşirdi hırmanda

At kişniyer ördek uçar bir yanda

Gaz çığrışıf bilik genet çırpanda

Ele göresmişem ay köyüm seni

 

Toy olanda şah beziyer oynardık

Meyvesini bey geline paylardık

At minerdik bulutlarnan oynardık

Ele göresmişem ay köyüm seni

 

Okü gedif turş suyunnan içeridik

Üfürerdik toz toprağı seçerdik

Gol germiyif arpa buğda piçerdik

Ele göresmişem ay köyüm seni

 

Tarlada buğdayı sütül yakardık

Goruhçu gelende ürkek bakardık

Fışgırıhnan ortalığı yıkardık

Ele göresmişem ay köyüm seni 

 

Mürsel Sinan men köyümü severem

Gözelliğin her yığınahda överem

Sennen ayrı gurbet elin neylerem

Ele göresmişem ay köyüm seni

Âşık Mürsel Sinan Uğursu (Terekeme/Karapapak Ozanı/Âşık Selahattin Dündar'ın Kuzeni) s.418 Terekemeler / Karapapak Türkleri

Kars Terekemelerin Kafkasya’dan sonra en kalabalık oldukları Kars ili onlar için çok önemlidir. Kars’ı, yine bir Terekeme ozanı olan Âşık Musa Erdener’den dinleyelim.

Kars menim vatanım, menim êlimdi

Men Karssız olamam, Kars mensiz olmaz

Menim lehçem, menim şivem dilimdi

Men Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz

 

Riyakârsız siyasetsiz çağında

Gezdim ovasında gezdim dağında

Canlara can katan buz bulağında

Men Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz

Bin bir türlü çiçek açan yazında

Men var oldum yokluğunda azında

Sevda buldum ela gözlü kızında

Men Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz

 

Bazen coştum bir sel kimi çağladım

Toylarda oynadım, Vayda ağladım

Kars adına yüreğimi dağladım

Men Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz

 

Musa der ki Karsın galasıyam men

Derdi, gadasını alasıyam men

İlam Erdener’in balasıyam men

Men Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz

Âşık Musa Erdener (Âşık İslam'ın Oğlu) Terekeme/Karapapak Ozanı/Âşık DÜNDAR'ın Yeğenidir.

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.417-418)

 

Ne gözel huyludur Terekemeler

Hal hatır sorarlar el arasında

Ağlasan ağlarlar gülsen gülerler

Göz yaşın silerler el arasında

 

Gözel nişaneli o hoş kentleri

Ağır meclisleri hoş sohbetleri

Atalardan gelme öz adetleri

Dostluğu bilerler el arasında

 

Ele çok gezmişem men o köylerde

Çok saz çalıf pul almışam toylarda

Çok üzülüf ağlamışam vaylarda

Öl desen ölerler el arasında

 

Merhamette onda duyguda onda

Kucak dolusu sevgi saygıda onda

Dost için endişe kaygıda onda

Derdini bölerler el arasında

 

Garapapağ Terekeme Nesliyem

Daha gocalmadım çok hevesliyem

Adım Âşık İslam Ladikars’lıyam

Hatrımı sayarlar el arasında

Âşık İslam Erdener (Terekeme/ Karapapak Ozanı /Âşık Selahattin Dündar'ın Kuzeni)

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.421)

 

“Onuncu Bölüm” (s.431-437)

TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ) DİL ÖZELLİKLERİ, KULLANILAN SÖZCÜKLERİ

(AZERBAYCAN TÜRKÇESİ)

Terekemelerin dili Oğuz Türkçesi’nin doğu grubuna girer. Oğuz Türkçesi iki grup tur. Birinci grup doğu grubudur. Doğu Anadolu, Kuzey Doğu Kafkasya, Azerbaycan, İran, Irak Türkmenleri bu grubun şivelerini oluştururlar. İkinci grup batı grubudur. Osmanlı ve Anadolu şiveleri de bu grubu oluştururlar.

Terekemelerin dilini bazıları Azerice olarak değerlendirmektedir. Bu yanlıştır. Azeri sözcüğü Farsça kökenli bir sözcük olup Ateş anlamına gelir. Azerbaycan ise ateşin ülkesi, ateşi kutsal sayanların ülkesi anlamına gelir. Bu sözcüğü “Vahabbi” sözcüğü gibi ortaya çıkartıp dünyaya yayanlar yine Ruslar olmuştur. İranlılar ise bu sözcükten yararlanarak burada yaşayan Türk halklarını Şii/Caferi/Tat olarak kendi yararlarına bölmüşlerdir. Terekeme sözcüğünün doğum yeri Azerbaycan, Gürcistan, Kafkasya ve Hazar sahasıdır.

 Terekemelerden Sünni olanlar ve Şii olanlar mevcuttur. (Baba dedem Terekeme (Sünni), Anne dedem ise Terekeme (Şii). (S. Dündar). Anadoluda ise Terekemelerden Anadolu alevisi olanlar da mevcuttur. (Tokat’lı Âşık Emini Düştü: Terekemedir ve Anadolu alevisidir.) Azerbaycan Türkçesinin konuşulduğu 15 milyon nüfusun büyük bir bölümü Terekemelerdir. Terekemeler iki bölüme ayrılmışlardır: a) Çoğunluk Kuzey Azerbaycan (merkezi Bakü): Nahçıvan, Erivan (Revan) çevre si ve Göğçe Göl ile Gürcistan’nın Borçalı ve Kazaklı büyük bölümünü kapsar. b) Kısmen Güney Azerbaycan (merkezi Tebriz/İran): Urumiye çevresi, Hazar Denizi güney yönlerini de içine alan geniş alandır. Türkiye Türkçesi’nde görüldüğü gibi Terekeme ağzında da Arap-Fars etkileri var dır. Az dahi olsa öteki dillerden kelimeler de karışmıştır. Hiçbir yan baskılar bu ağzın bağımsızlığı (kendi varlığı)nı korumasına engel olamamıştır.

Terekeme Türkçesi’nde zengin bir gramer görmekteyiz. Türkiye’nin kabul ettiği Latin Alfabesi, 29 harften ibarettir. Bu sesler Terekemelerin konuştuğu halk dilini ifadede yetersizdir. Birkaç harf eksik olduğu gibi bazı değişik sesleri de belirtememektedir. Bunun için trans kripsiyon harflerini kullanmak gerekmektedir. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.433

“On Birinci Bölüm” (s.437-506) Terekemeler Karapapak Türküleri (SÖZLÜK) (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.433

“On İkinci Bölüm” (s.507-510) KAYNAKÇA (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.507

“On Üçüncü Bölüm” (s.511) TEŞEKKÜR (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.511

 

Songül DÜNDAR (Tashih - Mizanpaj - Kaynak Kişi)

Ezgi DÜNDAR TEKKAYA (Tashih)

Ozan DÜNDAR (Tashih)

Seyfettin DÜNDAR (Kaynak Kişi)

Esmer ELYILDIRIM (Kaynak Danışman)

Selahattin COŞGUNARAS (Kaynak Kişi)

Seher ELYILDIRIM (Tashih)

Prof. Dr. İrfan Ünver NASRATTINOĞLU (Mizanpaj)

Prof: Dr. Hayrettin İvgin (Kaynak kişi)

Adnan YILMAZEL (Kaynak Kişi)

Özyaşar ELYILDIRIM (Kaynak Kişi)

Gülhan Çelikel (Kars/Nüfus Müdürlüğü)

Ahmet KAYGUSUZ (Tashih&Mizampaj/Dorlion Yayınları)

Aydın ŞİMŞEK (Genel Yayın Yönetmeni)

Aslı ÜSTÜN (Mizampaj)

Esra YILDIZ (Kapak Tasarımı)

Kemal PEHLİVAN (Editör)

TÜM OKURLARIMIZ EMEĞİ GEÇEN HERKES KAYNAKÇALAR DESTEK ve YARDIMLARINDAN ÖTÜRÜ HEPSİNE SONSUZ TEŞEKKÜRLER (s.511)

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.511)

 

“On Dördüncü Bölüm” (s.512) SELAHATTİN DÜNDAR’IN SOY KÜTÜĞÜ (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.512

VATAN KOÇAKLAMASI

Hey çekerem dost düşmana herkese

Vatan bir bütündür bölünmez asla

Dünya âlem kulak versin bu sese

Vatan bir bütündür bölünmez asla

 

Coğrafyamız atalar devletidir

Şehit kanı hem kemiği etidir

Gelecek nesiller emanetidir

Vatan bir bütündür bölünmez asla

 

Ata yadigârı aziz toprağım

Denizlerim pınarlarım ırmağım

Ovam kalkanımdır süngümdür dağım

Vatan bir bütündür bölünmez asla

 

Şanlı tarihimiz kültür sentezi

Türkler boy boy Kürt’ü Laz’ı Çerkez’i

Yedi düvel gelse bölemez bizi

Vatan bir bütündür bölünmez asla

 

Dündar ay yıldızlı nazlı yârim var

Ozan tellerinde köz efkârım var

Kol kolayız halayım var barım var

Vatan bir bütündür bölünmez asla

Terekeme/Karapapak Ozanı Âşık Selahattin DÜNDAR (s.514)

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.514)

SELAHATTİN DÜNDAR KİMDİR?

Eğitimci-Halk Ozanı/Araştırmacı/Yazar Terekemeler’in ileri gelenlerinden ve adına Borçalı’da köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunu olan Selahattin DÜNDAR, 1946 yılında Kars’ın Merkez Dikme Köyü’nde doğdu.

İlkokulu doğduğu köyde okudu. Ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsü’nün Fen Bölümünden mezun oldu. Daha sonra Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendislik Bölümü’nü bitirdi; ancak meslek olarak öğret menliği tercih etti.

Yurdun çeşitli yerlerinde 30 yıl bilfiil öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan Halk Ozanımızın Ezgi adında bir kızı, Ozan adında bir oğlu vardır.

Dedesi Hacı Kara İsa da bir Terekeme şairi olan Ozan Selahattin DÜNDAR, ortaokul sıralarında şiir yazmaya, lise çağlarında ise saz çalmaya başlamıştır. Daha öncekilerini deneme şiiri olarak nitelendiren ozanın ilk kayda değer şiiri 1972 tarihini taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin aynı zamanda müziğini de yapan Ozan Selahattin DÜNDAR’ı ilk radyo programında 1973 yılında sesi ve sazıyla duymaktayız. 1974 yılında ilk tele vizyon programını yapmıştır. Bu yıllardan sonra ozanımızı sazı ve sesiyle radyo ve televizyonda dinlemekte ve izlemekteyiz.

 Âşıklık geleneğinin tüm dallarını başarı ile sürdüren Ozan Selahattin DÜNDAR’ı yurt içi festival ve programlarda sıkça görürüz.

 Türkiye’yi karış karış dolaşan ozanımız yurt dışında da programlar yapmış yurt dışın daki festival ve kültür etkinliklerinde yer almıştır. Çok sayıda ödüle sahip olan Âşık Selahattin DÜNDAR 1991 yılında Kültür Bakanlığı’nın açmış olduğu “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir yarışmasında yurt çapında: “Birincilik Ödülü” almıştır. Çalışmaları için Türk Folklor Araştırma Kurumunun: “Özel Şeref Ödülü” ile ödüllendirilmiştir.

Sosyal yönden oldukça yoğun olan Ozan Selahattin DÜNDAR birçok demokratik kurum ve kuruluşun kuruculuğunda, çalışmalarında ve yönetiminde bulunmuştur. Bu bağlamda; 1974 yılı Halk Ozanları Kültür Derneği’nin (OZAN-DER) kurulu şunda emeği vardır.

MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği” nin ilk kuruluşunda imzası vardır. Ozanlar Vakfı, Anadolu Ozanlar Derneğiz (AN-DER), İLESAM yönetiminde yer almıştır. Kars Dikme Köyü Kültür Derneği’nin kurucusu olup Başkanlığını yapmıştır.

Selahattin DÜNDAR aynı zamanda araştırmacı, yazar ve gazetecidir. Kars Ölçek Gazetesi’nde: “Gurbet Selamı” adıyla köşe yazarlığı devam etmektedir.

“HALAY DERGİSİ” ni kurmuş ve uzun yıllar yayın yönetmenliğini sürdürmüştür. Eğitim ve Kültür ağırlıklı: “MENEKŞE DERGİSİ” nin kurucusu ve yayın yönetmenidir. Araştırma ve inceleme türünde: “Terekemeler/Karapapak Türkleri” ile “Türküler ve Toplum” kitapları mevcuttur. Selahattin DÜNDAR’ın: “FİZİK DERSİ KİTABI” yayımlanmıştır. Daha çok araştırmacı ve ilmî yönü ve ozanlığı ile ilgili ağırlığı:

 “BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “ÇUVAL”, “SEVGİ GÜNEŞİ”, “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ”, “HALAY DERGİSİ”, “MENEKŞE DERGİSİ”, “FİZİK DERS KİTABI”, “TÜRKÜLER ve TOPLUM (Türküler ve Türkler’in Tarihi) ve ayrıca Araştırmacı Gazeteci, Yazar, Şair Songül DÜNDAR’ın derlediği: “BİZİM ELLER” adlı ŞİİR KİTABINDA görmekteyiz.

 “Başak”, “Bağdaş”, “Çuval”, “Bizim Eller” adlı şiir kitapları ile diğer ozanlarla yaptığı atışmalarının yer aldığı ve eşi Araştırmacı Gazeteci, Yazar, Şair Songül DÜNDAR’ınTerekemeler Karapapak Türkleri”, derlemiş olduğu “Damladan Deryaya” adlı atışma/şiir kitabı yayımlanmıştır.

Ozan Selâhattin DÜNDAR’ın dört (4) adet kaseti mevcuttur. Bağlama ve tarı, ustalıkla kullanan Âşık Selahattin DÜNDAR şu anda sanatını “Koşasaz” adını verdiği, halkın “Zülfükâr” da dediği ikili sazla sürdürmekte olup, Terekeme – Azeri ve Anadolu Tarzında Deyişlerini, Koşasaz senteziyle uygulamakta ve yorumlamaktadır.

MESAM Yönetim Kurulu tarafından, Âşık Selâhattin DÜNDAR’ın saz ustalığı, söyleyiş ve usûp özellikleri ve saz çalma sanatında gösterdiği bu mahareti sebebiyle, kendisine, “Koşasazlı Dede Korkut” ünvanı verilmiştir.

ÖN SUNUM

İnsan neslinin var oluşundan beri köklü medeniyetler kuran Türk boyları, dünya nın her yerinde geniş bir yelpaze teşkil etmektedir. Bu boylardan biri de tarih süre cinde farklı adlarla anılan Karapapaklar/Terekemelerdir. İlerleyen sayfalarda detaylı anlatılacağı gibi, Oğuz Boyundan olan bu boya Araplar tarafından “Terâkemeler” adı verilmeden önce, Kafkas Yerlileri tarafından “Karapapaklar”, Anadolu’ya göçlerinden sonra ise; Anadolu Halkı tarafından “Karapapaklar/ Papaklılar” veya “Kafkas Türkmenleri” olarak adlandırılmışlardır. Yaptığımız araştırmalar ve tespitlerimiz bu yöndedir. Tek bir boy olmalarına rağmen iki isim taşıyan Karapapaklar veya Terekemeler'in menşei hakkında tarihçiler ile dilciler arasında görüş ayrılığı bulunmaktadır.

Tarihçiler belgeler göstererek, Karapapak veya Terekeme adlarını taşıyan bu seçkin Türk Ulusunun Hunlar’dan başlayarak; Sabir, Hazar ve Kıpçaklar arasında yaşadıklarını ve Oğuz Boyundan olduklarını işaret ediyorlar. Dilciler de onların ağızlarındaki hem Kıpçak hem de Oğuz kelimelerinden yola çıkarak bu ulusun Kıpçak ve Oğuzların kaynaşmalarından meydana geldiklerini belirtiyorlar. Görüldüğü gibi karışıklığın asıl nedeni; kullandıkları dil grubuna dayanarak, boylarını tespit etme çabasından ileri gelmektedir. Bu tespitleri yaparken de dilciler sadece kelimeler ve dil üzerinde duruyorlar, böl genin tarihçesini hesaba katmıyorlar. Eğer katmış olsalar Türklerden başka milletlerin de zaman zaman bölgeye hâkim olarak hüküm sürdüklerini göreceklerdir. Azeybaycan, Gürcistan ve Doğu Anadolu bölgesi iki yüz onbeş (215) sene İranlıların, atmış (60) sene Bizanslıların, dört yüz (400) sene Arapların ve yüz otuz yedi (137) sene de Moğolların idaresinde kalmıştır. Arapçadan dini, Farsçadan edebiyat, Moğollardan ve hatta Ruslardan günlük konuşma sözcük ve terimlerle ilgili binlerce kelime Türk Diliyle ve Türk Kültürüyle karışmış, bu suretle bölgenin kültürü zenginleşmiş ve kelime hazinesi on binleri bulmuştur.

Karapapak/Terekemelerin sazlı edebiyatının piri sayılan: Âşık Kurbani doksan bin, Çıldırlı Âşık Şenlik de yetmiş bin kelime bildiklerini şiirlerinde ifade etmişlerdir. Terekeme/ Karapapaklar, geçmişte ve günümüzde bu kadar tatlı dilli, şirin muhabbetli, hoş sohbetli, hazırcevap ve nüktedan kişilerse bunu dillerindeki zengin ke lime hazinesine borçludurlar. Araştırmalarımıza göre; Terekemel/Karapapakların kullandıkları dilin; Kıpçak Dil Grubundan, soy olarak ise; Oğuz Boyundan oldukları kesinlik kazanmıştır; çünkü, Terekeme/Karapapak Dilinin Kıpçak Dil Grubuna ait olduğu dilcilerin kesin tespitidir. Soy olarak da Terâkime sözcüğünün Türkmenler, yani Oğuz Boyuna karşılık verilmiştir olarak kullanıldığı zaten bilinmektedir.

 Saygılarımızla ...

Selahattin DÜNDAR

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.21)

KONUYA GENEL BAKIŞ

Asya Hun Devleti, M.S. I. yy'ın sonunda Doğu ve Batı diye bölündü. Çin ege menliğini kabul etmeyen, özgürlüğüne düşkün, savaşçı Oğuz boylarından bir bölü mü kuzeyden Kafkasları aşarak, “Borçalı” ve “Kazaklı” adıyla Kür ırmağı boylarına yerleştiler. “Borçalı” ve “Kazaklı” çaylarına adlarını verdiler. Bu boylar; “Karapapak Türkleri” veya “Terekeme” olarak bilinen Oğuz boyu Türklerinin atalarıdır.

Asya Hun Devleti'nin bölünmesinden sonra, yerlerinde kalan bir bölüm Oğuzlar ise; Avrupa Hun Devleti'nin kurulmasında ve büyüyüp gelişmesinde önemli rol oynamıştır. Atilla'nın ölümünden sonra (M.S. 453) Hunlar, Bizans saldırıları sonucu tarih sahnesinden tamamen çekilmişlerdir. Bu süreçten sonra; kuzeyden Kafkasları aşa rak, ilk giden “Karapapak” grubuna katılmak suretiyle Kafkasları iskân tutmuşlardır.

Kadın/erkek, yiğitlikleri ve savaşçı kişilikleri ile ünlü olan bu Oğuz Türk boylarının erkekleri, başlarına astragan cinsi kuzu derisinden “siyah papak” giydiklerinden, kendilerini “Karapapaklar” olarak adlandırmışlardır. Komşuları onları bu isimle tanımış ve tarihe de “Karapapaklar” olarak damga vurmuşlardır. “Karapapak Türkleri”, İslamiyetin kabulü ile birlikte Araplarla tanışmış lardır. Araplar, Karapapaklara; Oğuz boylarının Türkçe karşılığı çoğul olan “Türkmenler” kelimesi anlamına gelen; Arapça, “Terâkime” diye hitap etmişlerdir. (Oğuzlar=Türkmenler=Terâkime) Bu isimlendirme halk dilinde “Terekeme” olarak vücut bulmuştur.

Mitolojik Efsane:

Tanrı dünyayı dengede tutsun diye kaf dağını yarattı, Karapapak Türkleri/Terekemeleri de bu dağa bekçi kıldı.  (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 21)

ÖNSÖZ

Terekemeler Türk’tür ve Oğuz boyundandır. Karapapak Türkleri diye de adlandırılan Terekemelerin bugün yoğun olarak yaşadığı coğrafya; Ardahan’a bağlı Çıldır İlçesi; Kars’a bağlı Susuz, Arpaçay, Akyaka İlçeleri; Tiflis, Borçalı Bölgesi ve Azerbaycan’ın Gürcistan’a sınır olan bölgeleridir. Gürcistan devlet sınırları içindeki Terekemelerin tarihten bu yana yaşadığı böl gelere Terekeme Gürcistanı adı verilir. Bu bölgede Cavak Terekemeleri Ahılkelek ve çevresinde; Borçalı Terekemeleri Allahverdi, Marnuili, Fahralı, Soğanlık, Kosalı, Kızılhacılı, Kaçağan, Sarvan, Kuşçu, Kolayır, Saraç, Hasandağı gibi yerleşmelerde ve çevresinde; Kazak Terekemeleri Kazakhta ve çevresinde: Şemseddin Terekemeleri Gökçegölün kuzeydoğusunda bulunan Delican Şehri, Gökçedağlar ve çevresinde yaşamaktadırlar. Aslında Terekemeler dünyanın pek çok yerine göç etmişler ve oralarda yaşamaktadırlar.

Türkiye’de ise Kars, Iğdır, Ardahan, İstanbul, Ankara başta olmak üzere he men hemen her yerde Terekemeler ikâmet etmektedirler. Terekemeler, iki Türk Boyu olan çoğunluk Türkmenler (Oğuzlar) ile Kıpçakların karışıp kaynaşmalarından meydana gelen bir Türk topluluğudur. Peki Terekemeler bazen Karapapak olarak da ifade ediliyor. Neden?

 Karapapak adı bir boy ve soy ifadesi değildir. Gürcistan, Güney Kafkasya bölgelerinde bazı halk ların, geleneksel olarak başlarına taktıkları kara renkteki papaklarından dolayı, “Kara Papak” giyenlere verilen bir addır. Terekemelerden, Çeçenlerden, Çerkezlerden, Kıpçaklardan, Acaralardan, Türkmenlerden de başına kara renkli papak giyenler ol muştur. Bunu giyenler Karapapak olarak adlandırılmıştır. Her Karapapak Türk boyundan değildir. Demek ki her Karapapak olarak adlandırılanlar Terekeme değildir. Aslında başına kara papak takan Terekemelere sadece bunlara “Karapapak Terekemeleri” denir.

Özet olarak Terekeme Karapapakları olarak adlandırılanlar ile Terekeme olarak adlandırılanların hepsi Türk’tür. Değerli Selahattin DÜNDAR çok güçlü bir sanatçı ve âşıktır. Bunun yanında iyi bir araştırmacı ve halk bilimcidir. Selahattin DÜNDAR Kars’ın Dikme köyündendir. Bu köy bir Terekeme köyüdür. Eşi şair-yazar-romancı Songül DÜNDAR da yine bu köydendir. Onun da Terekemeler ile ilgili yayımlanmış kitapları ve araştırmaları bulunmaktadır. Terekemeler (Karapapak Türkleri) ile ilgili fazla çalışma yapılmamıştır.

Ahmet Bican Ercilasun, Fatma Özkan, Haydar Çetinkaya, Fahrettin Kırzıoğlu, Muzaffer Şamiloğlu, Oğuz Polatel, Orhan Yeniaras, Ziya Kunter, Zihni Papakçı gibi bazı yazar ve bilim adamları tarafından Terekemeler (Karapapak Türkleri) ile ilgili bazı çalışmalar gerçekleştirilmiştir; ancak Terekemeleri bilimsel olarak ortaya koymayı amaçlayan en güçlü araştırmalar, Selahattin DÜNDAR tarafından yapılmıştır.

Terekemeler / Karapapak Türkleri Selahattin DÜNDAR’ın, Terekemeler (Karapapak Türkleri) konusunda yazdığı bu kitap genişletilmiş yeni baskıdır. İlk baskısının muhtevası biraz dardı. Rahmetli Haydar Çetinkaya ile birlikte hazırlamışlardı. Elimizdeki bu genişletilmiş ve geliştirilmiş yeni baskı, Selahattin DÜNDAR’ın tek başına yeniden kaleme aldığı, kitabın metodolojisini değiştirdiği, örneklerini ve metinlerini çoğalttığı, gerek görmediği bilgi ve belgeleri çıkardığı veya değiştirdiği, yeni bilgi ve belgeleri eklediği, kendine özgü yeni bir çalışmadır. Bu kitabın içinde Terekemeler ile ilgili her konu işlenmiş ve dile getirilmiştir. Kitap bölümlere ayrılmış ve her bölümün içinde konular açıklanmıştır. Öncelikle, Terekemelerin (Karapapak Türkleri) soyları ve boyları, ana-ata yurtları, yaşadığı coğrafya, ulu ataları, Şecere-i Terakime’ye göre soy kütüğü, tarihleri, Oğuzların Kaşgarlıya, Reşüdiddin’e, Yazıcıoğluna göre boyları anlatılıyor. Terekemelerin halk bilimine ve halk kültürüne çok geniş yer veriliyor. Özellikle gelenek-görenekleri, inançları, mutfağı, el sanatları ve giyim-kuşamları, oyunları örneklerle açıklanıyor. Terekemelerin tasavvufî gelenekleri, edebiyatı, halk hikâyeleri, nağılları, fıkraları, atasözleri, âşık geleneği yine örneklerle ortaya konuluyor. Başka bölümler içinde; Terekemelerde hayvancılık ve tarım kültürü, dil ve üslup yapıları, dil ürünleri, önemli şahsiyetleri, sözcükleri belli bir metodla okuyucuya sunuluyor.

Selahattin DÜNDAR’ı bu kitabından dolayı kutluyorum. Bu kitap yalnızca Terekemelerle ilgili bilgiler vermiyor bize: Bu kitap, edebiyatımızın ve folklorumu zun önemli olan ve hâlen belli bir düzleme oturtulamayan konularına ipucu ve ufuk açmaktadır. Meselâ:

Mehrali Bey, Mir Hamza Nigarî, âşık havaları, şah bezeme, şah kaldırma ve bey gezme geleneği gibi konularda daha önceki çalışmaları geliştirecek, tamamlayacak bilgiler içermektedir. Kitabın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Türk kültürüne büyük bir katkı sağlandığını okuyuculara duyurmak istiyorum. Sağ ol, var ol Selahattin DÜNDAR.

Prof. Dr. Hayrettin İVGİN

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 23-24)

KİTABI ve YAZARINI TANIYALIM!

Selahattin DÜNDAR'ın hazırlayıp yayınladığı elinizdeki Terekeme/ Karapapak Türkleri kitabı büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Bu konudaki yayınların sınırlı ve az olması nedeniyle bu kitap sayesinde; Terekemeler yani Karapapak Türkleri kimdir, Terekeme nedir ve kimdir, Karapapak nedir ve kimdir, Karakalpaklar kimdir, Azerî kimdir ve nedir, öğrenmiş olacaksınız.

Selahattin DÜNDAR, Halk ozanı olmanın yanı sıra, gerçek anlamda değerli bir halk bilim uzmanıdır. Daha önce yayımlamış olduğu eserler, yayımladığı makaleler ve ilk gençlik yıllarından bugüne kadar gerçekleştirdiği etkinlikler, benim de başkanlığını yaptığım, Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından “Türk Halk Kültürüne Hizmet Ödülü” almasını da sağlamıştır. Ayrıca kendisi de Terekeme/Karapapak Türk soyundandır. Hem de Terekeme Karapapak Bölgesinde doğmuş ve bu kültür ile büyüyüp yetişmiştir. Dolayısıyla, ortaya koyulan bu eser, her yönüyle gerçekçi ve doğru bilgileri içermektedir. Zaten, kitabın sonundaki “Kaynakça” da göstermektedir ki, araştırmacı Yazar, eseri kaleme alırken, kendinden önce yapılan bütün yayınları da gözden geçirmiş ve o eserleri kaynak olarak kullanmıştır. Bu nedenle de başkanlığını yapmış olduğum Halk Kültürü Araştırma Kurumu'nun “Türk Kültürüne Hizmet Ödülüne” layık görülmüştür.

Yazarın elinizdeki eseri ile ortaya koyduğu teze göre;

Terekemeler yani Karapapak Türkleri, Türkmen’dirler, eşdeğer anlamda Oğuz Boylarına mensup Türk’türler... Eserin içeriğinde çok değerli belgeler yer almaktadır. Bu belgelerin incelenme sinden sonra, Terekeme ve Karapapak sözcüğünün anlamı ve ortaya çıkış öyküsü; Terekeme ve Karapapak sözcüğünün neyi ifade ettiği esaslı olarak anlaşılmaktadır. Yazar, kitabı ana bölümler halinde ortaya koymuştur.

İlk bölümlerde Karapapak Türkleri ve Terekemelerin Tarihi Kaynaklarına değinilmektedir. Bu bölümlerde, bugüne kadar kimler ne yazmışlar ise, onların ortaya koydukları tezler irdelenmektedir. İlerleyen bölümlerde, Terekeme Karapapak Türklerinin çok zengin olan halk kültürleri ele alınmaktadır.

Terekeme Karapapak Türklerinin yaşamı ile ilgili merak edilen her konuya yanıt bulunabilmektedir. Terekeme Karapapak Türklerinin hoşgörü kültürleri, kirve ve düğün gelenekleri, halk inançları, dine bağlı ve din dışı inançlar, evren, doğa, canlı ve cansız varlıklar, dualar, nazar, niyet tutma, günler, sayılar, yapılar, eşyalar ile ilgili inançlar; halk mutfağı, kurut, kaşar ve yemeklerin yapımı, giyim-kuşam, kadın erkek kıyafetleri, halk oyunları ve müzik bu bölümlerin içeriğini oluşturmaktadır.

Terekeme Karapapak Türklerinin Tasavvuf anlayışı ve uygulamaları anlatılmak tadır. Bilindiği gibi geleneksel tasavvuf, kültürümüzde Mevleviler’e özgü “Sema”, Alevi-Bektaşi kültürümüzde ise bir “semah” olayı bulunmaktadır. Elinizdeki eserden öğreniyoruz ki, kültürümüzde bir de “Meyhana” adı verilen Terekeme semahı vardır. Bu semah nedir, nasıl yapılır ve hangi çalgılar eşliğinde gerçekleştirilir? Bu soruların yanıtlarını eserde görmek mümkündür.

Terekemeler / Karapapak Türkleri:

“Karapapak Türkleri/Terekemelerde Edebiyat” diye apayrı bir bölüm yer almaktadır. Bu bölümde de, Karapapak/Terekeme Edebiyatı’nın, gerçekten son derece zengin olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle halk edebiyatı konusundaki zenginlik, Türk Halk Edebiyatı’nın ne denli büyük olduğunu ortaya koyması bakımından sevindirici ol maktadır. Bu bölümü okurken, İtalyanlar’ın dünyaca ünlü bilim insanı Ord. Prof. Dr. Anna MASALA’yı anımsadık. İstanbul’daki bir Uluslararası Türkoloji Kongresi’nde konuşan Anna Masala mealan şunları söylemişti:

“Türk Halk Edebiyatı, dünyanın en zengin edebiyatıdır. Her zaman, bu edebiyata hayranlık duymuşumdur. Zaman zaman da anamdan Türk doğmadığıma hayıflanmışımdır!..” Biz de, elinizdeki bu eserin halk kültürü ve özellikle halk edebiyatı ile ilgili bölümlerini okurken, anamız dan Türk doğduğumuz için onur ve gurur duyduk... Anonim halk edebiyatı, halk hikâyeleri, Cihan Şah Hikâyesi, nağıllar, fıkralar, ef saneler, deyişmeler, tekerlemeler, maniler-bayatılar, alkışlar-kargışlar, bilmece-bul maca (tapmaca), muamma, atasözleri-deyimler-meseller, âşık edebiyatı... Eserin bir başka bölümünde, maddi üretim kültürü yer almaktadır. hayvancılık, ilkbaharda yapılan işler, at ve malların otlağa çıkarılması, koyunculuk, sayacı türküle ri, ziraat, keçecilik, halıcılık vb. beşinci bölümün içeriğini oluşturan konulardır. Eserin son bölümlerinde kaynakçanın yanısıra Terekemeleri anlatan şiirler mevcut olup, Terekeme sözcükleri için geniş bir “Sözlük” verilmektedir. Verilen bütün bilgilerden sonra akla gelen ilk soru şu olmaktadır:

Hasta Hasan ve Çıldırlı Şenlik gibi, iki büyük halk ozanımızın Terekeme/Karapapak Türk'ü olduklarını anlıyoruz. Peki, Terekeme/Karapapaklar'ın içinden çıkan başka ozanlar yok mudur? Elbette vardır, onların isimleri bir liste halinde verilmiştir. Ama bu konu herhalde, araştırmacı yazarın ortaya koydukları başka bir kitapta detaylı olarak or taya konulacaktır. Zira Âşık Selahattin DÜNDAR da ozandır. “Ozan DÜNDAR” ve “Âşık DÜNDAR” mahlaslarıyla, Türk ozanlık geleneğine adını altın harflerle yazdırmış bir halk ozanıdır. Âşık Selahattin DÜNDAR, âşıklık geleneğini bütün gerekleriyle yerine getirebilen; sazı da sesi de zevkle dinlenilen; yarattığı türküleri radyo ve televizyonlarda tekrar tekrar çalınıp söylenen bir sanatçıdır. Âşık DÜNDAR, ayrıca klasik ozan tipinin üzerine çıkıp; deyişlerinde güncellik, sazında estetik yaratmıştır. Her saz er babının beceremeyeceği, kendi projesi olan “Koşasaz” olayı, halk kültürü tarihinde onun adıyla özdeşleşecektir. Elinizdeki Terekemeler/Karapapak Türkleri adlı bu eser, Türk ve dünya kütüpha nelerindeki en büyük boşluklardan birisini doldurmuştur ve doldurmaya devam ede cektir. Ayrıca; bundan sonra, Terekemeler ve Karapapak Türkleri hakkında yapılacak tüm çalışmaların ana kaynaklarından birisi bu kitap olacaktır. Bu nedenle; halkbilim uzmanı ve aynı zamanda Halk Ozanı olan Selahattin DÜNDAR'ı, Halk Kültürümüze böyle bir eser kazandırmış olması nedeniyle; yürekten kutlarız.

Prof. Dr. İrfan Ünver NASRATTINOĞLU

Folklor Araştırmaları Kurumu Genel Başkanı

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 25-26)

EŞİTİ Mİ? EŞİ Mİ?

Bence eşiti... Daha doğrusu hem eşi hem eşiti... Bir eş aynı zamanda eşinin eşitidir. Öyle olmalıdır... Öyle olmak zorundadır. İster kadın ister erkek... Hiç fark etmez... Bir eş aynı zamanda eşinin eşiti olmak zorundadır. En azından ben öyle düşünüyorum. İşte bu karakter Terekeme/Karapapak Türklerinde çok baskındır. Ahırdan bir koyun bile satacak olan Terekeme erkeğinin son pazarlıkta, müşteriye “Hele bir hanıma danışém” dediğini her Terekeme çok iyi bilir. Diğer taraftan; elinizdeki büyük emekli ve çok değerli bu kitap, okundukça; başarılı hükümdarlık yapan yığınla Terekeme Kızları görülecektir. Sonuçta Terekeme erkeği ve Terekeme kadını, yaşamın yükünü; bir çuval buğday taşır gibi; omuz omuza taşımaktadır. Çift taraflı ve eşit paylaşımlı... Yalnız kaldığında çuvalı sırtlamacasına... Belki genlerimden gelen bir özellik, belki yoğun eğitimin verdiği bir katkı, belki kişisel karakterimin gerektirdiği, belki de bunların hepsi...

 Ben de erkeğimin eşi ve eşiti olarak; yaşamın yüküne omuz verdim ve yükü eşit paylaşmaya çalıştım. Hatta eşimin yükün ucundan tutamadığı durumlarda tek başıma omuzladım ve sırtladım.

Bu kişiliğim ve çabalarım; Eşim ve eşitim halk ozanı, öğretmen, araştırmacı, yazar Selahattin DÜNDAR'da hep karşılık bulmuştur. O, iyi bir eştir ve iyi bir eşittir. İyi ki “Bibi Kızı'yım” O, iyi bir aile reisi ve iyi bir babadır. O, iyi bir insan, iyi bir öğretmen ve iyi bir dosttur. O, çok iyi bir şair ve çok iyi bir yazardır. O, iyi bir halk ozanı ve ozan Selahattin DÜNDAR, Âşık DÜNDAR'dır.

Halk ozanı, öğretmen, araştırmacı, yazar Selahattin DÜNDAR; aynı zamanda benim tüm kültürel ve edebi çalışmalarımın ve eserlerimin baş danışmanıdır. Bu özelliklere sahip bir yazara ait; elinizdeki büyük emekli ve çok değerli tereke meler (Karapapak Türkleri) kitabı okundukça; Terekemeler’ in soyları, boyları, yiğitlikleri, halk kültürü, tasavvufu, halk edebiyatı, yaşam şekilleri, başarılı hükümdarlık yapan yığınla terekeme kızları görülecektir. Hayırlı olsun...

Songül DÜNDAR Öğretmen/Araştırmacı/Şair/Yazar

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 27)

ÖZET 

TEREKEMELER/ KARAPAPAK TÜRKLERİ Terekemeler/ Karapapak Türkleri kitabı sadece ilmi bir gereksinimi karşılamak amacıyla yazılmamıştır. Terekemeler ismi kimi egemen güçler tarafından bilerek ve bilinçli olarak kullandırılmak istenmiyordu. Çünkü Terekemeler çok büyük bir kavim, köklü bir kültür, korku salan bir savaşçı ve özbeöz Türk’tür. Bu kadar büyük bir Türk kavmini ismini unutturarak hatta hor görerek tarih sahnesinde pasifize etmek egemen güçlerin ve düşmanların işine gelmektedir. Okuyucular bu kitapta göreceklerdir ki; Terekeme/Karapapak Türkleri ya devlet kurmuşlar ya katıldıkları devletlerin yükünü omuzlamışlar, ya toprağı işlemişler veya derin bir kültür nakşetmişlerdir. Sözün özü; tarih boyunca sürekli üretmişlerdir. En büyük gen özelliklerinden biri işte budur.

Terekeme/ Karapapak Türklerinin ilk tarihi izleri Türkçe konuşan Türk kavimlerine dayanmaktadır. Terekeme/ Karapapakların içinde yer aldığı, Türkçe konuşan topluluğun, eski za manlardan beri, birbirlerinden siyasi hüviyetleri, dilleri veya lehçeleri, sosyal seviyeleri, hatta yüz şekli ve beden yapıları ile ayrılan muhtelif kollar halinde yaşadığını biliyoruz. Orhun abidelerinde yabancı kavimlere olduğu gibi bu boylara da “budun”, yani kavim denilmektedir.

Bilimsel olarak Terekeme Kavmi ile Karapapak Türkü aynı anlamdadır; ama günümüzde Karapapak adının sonundaki Türk ifadesi pek kullanılmadığından, Karapapak dendiğinde Karapapak Türkü anlaşılmaktadır. O nedenle günümüzde Terekeme ile Karapapak adlandırmasını aynı anlamda kullanabiliriz. Aynı anlamda kullanmakta hiçbir sakınca yoktur; ancak bir gerçeği bilmek gerekir, o da şudur:

Geleneksel olarak başında her Karapapak bulunan kişi Terekeme değildir. Örneğin:

Çerkesler ve Çeçenler, başlarına Karapapak giyerler. Hatta Ermeniler bile; ancak, Terekeme değildirler. O nedenle aslında, Karapapak giyenlerden Türk olanlarını Karapapak Türkü diye ifade etmek gerekir, ki bu da zaten Terekeme demektir. Gelelim Terekemeler’ in ve Karapapak Türklerinin kim olduğuna… M.Ö.III. yüz yılda Teoman, bir Türk Devleti olan Hun Devleti’ni kurar. Teoman’ın oğlu Mete Han, devletin sınırlarını genişletip Hun İmparatorluğu’nu oluşturmaya muvaffak olur. Hun İmparatorluğu, birçok Türk boylarından oluşmuştur. Devleti oluşturan Türk unsurların bir kısmına, boylar anlamına gelmek üzere Ok-Uz adı verilir. Ok; boy anlamında olup, uz çoğul ekidir. Böylece Ok-Uz; boylar anlamında kullanılmak üzere, halk dilinde ‘Oğuz’ şeklinde ifade edilmeye başlanır.

Hun İmparatorluğu M.S.I. yüzyılda, Doğu Hun ve Batı Hun diye ikiye ayrılır ve M.S. II. yüzyılda tamamen dağılır. Batı Hun tarafında kalan ve Çinlilere boyun eğme yen Oğuzlar, M.S.I. yüzyıldan itibaren (M.S.93), Kuzey Kafkasya’nın bugünkü Borçalı ve Kazaklı bölgesine gelip yerleşirler (dedelerimizin yaşadıkları topraklar). Bu göç dalgası Hun Devleti’nin tamamen dağıldığı M.S. II. yüzyıl başlarına kadar devam eder. O yıllarda başlarına kuzu derisinden siyah papak koydukları için, Borçalı ve Kazaklı bölgesindeki yerli halk tarafından Karapapaklar diye adlandırılırlar. Bu adlandırma, İslamiyet’in bölgeye ayak bastığı VII. ve VIII. yüzyıla kadar devam eder Araplar, Karapapaklar için Türkmenler anlamına gelmek üzere Terâkime adını kullanmışlar. (Terâkime Arapçada çoğul olup, Türkmenler anlamına gelmektedir.)

İslamiyet’in kabul edildiği XI. yüzyıla kadar, Arapların Terâkime demesine rağmen, halk sadece Karapapak adını kullanmıştır. XI. yüzyılda islamiyet’in kabulünden sonra, dini ögelerin ağır basması ve Arapça sözcüklerin dilimize yoğun bir şekilde girmesi nedeniyle halk, Terekeme adını sık ça kullanmaya başladı. Zorunluluk olmamasına rağmen, hem Karapapak hem de Terekeme adı kullanır oldu. Halk, her iki adlandırmayı da mecburiyet hissetmeden kullanıyordu. Bu durum 1502 yılına kadar devam etti; ancak; bu tarihte Rus-İran Savaşları’ndan galip çıkan İran’ın, Kafkaslara egemen olması sonucunda, kendi sınırlarında kalan halkın Kızılbaş fesini giymesi ferman olundu. Giymeyenler ise, “Sakal Vergisi” adı altında vergi vermek zorunda bırakıldı. Kızıl fesi giymeyip, vergi vermeyi tercih edenler başlarına siyah Papak giymeye devam ettiler. Böylece Terekemeler, Siyah Börklüler ve Kızıl Börklüler olarak iki grup halinde tarihe geçtiler; ancak, askeri ve tarihi kaynaklara göre:

 Başlarına karapapak giydik leri halde, yıllar sonra Şia mezhebini benimseyenler de oldu. Aslında her iki grupta Terekeme’dir veya İslamiyet öncesine göre her iki grup da Karapapak’tır. İslamiyet’in kabulünden sonra toplumda, çok yoğun bir kültür yüklenmesi olduğu için, kazanılan kültürel değerlerin çoğu Terekeme adıyla anıldı. Terekeme Gürcistanı, Terekeme Yaylağı, Terekeme Ketesi, Terekeme Havası, Terekeme Balası, Terekeme Gözeli gibi…

Terekeme ile Karapapak, aynı anlamda kullanılmakla beraber, en doğru ifade şek li; Terekeme Karapapak’ tır. Karapapaklardan başka bir de Karakalpakistan’da yaşayan Karakalpaklar vardır. Karapapaklar;

Oğuz boyundan olduğu halde, Karakalpaklar Kıpçak boyundandır. Terekeme/ Karapapak halkının Kafkasya’dan Türkiye’ ye gelişleri, Savaşlar sonrası Ruslarla İran’ın Kafkasya topraklarını paylaştığı,Türkmençay Antlaşması ile başlamış (1828), Birinci Dünya Savaşı’ndaki “kaç ha kaç”la yoğun şekilde devam etmiş (1915’ten itibaren ) ve kurtuluş savaşı ile son bulmuştur (1920/1921). Son “kaç ha kaç”ların olduğu göç dalgasında, yoğun olarak o günkü Kars topraklarına yerleşmişlerdir.

Doksan üç Osmanlı-Rus Harbi’nde, (Rumi1293) 1877-1878 Kars’ın, Rusların eline geçmesi ile, o tarihe kadar Kars’a gelip yerleşen Terekeme/ Karapapaklar da Anadolu’nun içlerine doğru göç etmek zorunda kalmışlardır. Yoğunluklu olarak; Sivas, Muş, Amasya, Tokat, Kayseri, Adana illerine 93 harbinde göç edilmiştir.

Terekeme/Karapapakların en tipik özelliklerinden biri ve başta geleni üretken olmalarıdır. Gittikleri her yere üretim kültürleriyle damga vurmuşlardır. İnanılmaz kültür zenginlikleri de bu özelliğin bir sonucudur. Özetini verdiğimiz, Terekeme/ Karapapakları her yönüyle; kaynak ve belgelere dayalı olarak bu kitapta bulmanız mümkün olacaktır. Selahattin DÜNDAR

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.29-30-31)

ÂŞIK SELÂHETTİN DÜNDAR’IN HAYAT HİKÂYESİ:

Âşık Selâhettin DÜNDAR: Öğretmen, Bestekâr, Halk Ozanı, Araştırmacı ve Yazar kimliği ile Terekemeler’in ileri gelenlerinden ve Araştırmacı, Gazeteci Yazar Songül DÜNDAR’ın da eşidir.

Selâhettin DÜNDAR, adına Borçalı’da Köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunudur. 1946 yılında, Kars’ın Merkez, Dikme Köyünde doğuyor.

Âşık Selâhettin DÜNDAR İlkokulu doğduğu köyde; ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsünün Fen Bölümünden mezun oluyor. Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendisliği Bölümünü bitiriyor.

Mühendis olarak mezun olmasına rağmen, öğretmenlik mesleğinde karar kılan Halk Âşığı DÜNDAR, yurdun çeşitli yerlerinde, otuz yıl (30) boyunca öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan Halk Ozanı Âşık Selâhettin DÜNDAR’ın, EZGİ adında bir kızı ve OZAN adında bir oğlu bulunuyor. Âşık Selâhettin DÜNDAR:

“Bana Kültürünü Anlat, Sana Secereni Söyleyeyim.” Demiştir.

Dedesi, Hacı Kara İsa da bir Terekeme şairi olan Âşık Selâhettin DÜNDAR, henüz ortaokul sıralarında şiir yazmaya, lise yıllarında da saz çalmaya başladı. Daha önceki yazdıklarını, deneme şiirleri olarak nitelendiren DÜNDAR’ın ilk kayda değer şiiri, 1972 tarihini taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin, müziğini de kendi yapan Halk Âşığı Selâheddin DÜNDAR’ı, ilk defa, Sazı, Sözü ve Sesiyle 1937 yılında, bir radyodan dinliyoruz.

1974 yılında ilk televizyon programını gerçekleştiriyor.  Bundan sonra DÜNDAR’ı, Sazı, Sözü ve Sesiyle, yine radyo ve televizyonlarda sık sık dinlemekte ve görmekteyiz. 

Âşıklık geleneğinin, tüm dallarını, başarı ile sürdüren Âşık Selâhettin DÜNDAR’a, yurt içi ve yurt dışı, festival ve programlarda da rastlıyoruz.

Türkiye’yi karış karış dolaşmıştır. Âşık Selâhettin DÜNDAR, Kültür Bakanlığının da kadrolu âşıklarındandır.  Çok sayıda şiir, deyişler ve halk müziğinin değişik makamlarında besteleri bulunmaktadır.

Ödülleri, Takdir Teşekkür ve Plaketlerin de sahibidir. 

Âşık Selâhettin DÜNDAR, 1991 yılında Kültür Bakanlığının yurt çapında açmış olduğu: “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir yarışmasında, birincilik ödülü aldı. Bir başka çalışması ise DÜNDAR’ı, Türk Folklor Kurumunun, Özel Şeref Ödülü ile onurlandırıyor…

Sosyal yönden oldukça faal olan Âşık Selâhettin DÜNDAR: Demokratik kurum ve kuruluşların bizzat içinde yer alıyor. Bu kurumların bizzat kuruculuğunu üstlendiği gibi etkin çalışmalarında da bulunup yönetimlerinde görev aldığını görüyoruz. 

MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği”nin ilk kuruluşuna yine Âşık Selâhettin DÜNDAR imza atıyor.

Ozanlar Vakfı Yönetiminde yer alıyor. Kars Dikme Köyü, Kültür Derneği’nin kuruculuğunu ve aynı zamanda başkanlığını üstleniyor.

1997-1998 yıllarında, Kars Kültür Festivalleri düzenliyor.

Âşık İslâm ERDENER, Anma Gününü organize ediyor. Bu etkinliklerin komitesinde yer alıyor. Âşık Selâhettin DÜNDAR, aynı zamanda bir araştırmacı, şair, bestekâr, yazar ve gazetecidir. Yakın tarihte yayınlanacak olan, iki adet araştırma ve inceleme kitabı, basılmayı beklemektedir…

Kars “Ölçek” Gazetesinde “Gurbet Selamı” adıyla köşe yazarlığını devam ettirmektedir.

“Halay Dergisi”ni kurarak, bu derginin uzun yıllar, yayın yönetmenliğini sürdürüyor. Eğitim ve Kültür ağırlıklı “Menekşe Dergisi”nin kurucusu ve yayın yönetmenliğini yapıyor.

Selâhettin DÜNDAR’ın Fizik Dersi ile ilgili bir kitabı da yayınlanmıştır. Bunun dışında, ozanlığı ile ilgili olarak: “BAŞAK”, “BAĞDAŞ” ve “ÇUVAL”, adını taşıyan üç şiir kitabı yayınlanmıştır. Kültür Bakanlığı Arşivlerinde şiirleri ve TRT Arşivlerinde ses bantları mevcuttur.  Selâhattin DÜNDAR’ın dört adet kaseti, piyasalarda satışa sunulmuş bulunmaktadır.

Alet çalıp parmakları ile tellere dokunmaya mandolinle başlan Âşık Selâhettin DÜNDAR Bağlama, Tar ve Koşasaz adını verdiği, birleşik sazı, maharetle konuşturmayı başarmıştır. Saz sözden sonra bestenin de ustası ve üstadı olmuştur…

Âşık Selâhettin DÜNDAR, Terekeme-Azeri, Anadolu Ağızları, tarzındaki deyişlerini Koşasaz, Tar eşliğinde, büyük bir maharet, hüner ve kendine has üslûpla, seslendirmekte ve yorumlamaktadır. 

ŞİİRLERİ: “BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “ÇUVAL”, “SEVGİ GÜNEŞİ”, “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat” ve AYRICA ARAŞTIRMACI GAZETECİ, YAZAR, ŞAİR SONGÜL DÜNDAR’IN DERLEDİĞİ: “BİZİM ELLER” ADLI ŞİİR KİTABINDA GÖREBİLMEKTEYİZ

Oğuz Halkına Beylik Yapan Kızlar Hakkında Türkmen’in (Terakime’nin) tarih bilen iyileri ve başarılı yedi kızın bütün Oğuz halkını kendisine bağımlı bir hale getirip uzun yıllar beylik yaptıklarını anlattılar. Onlardan birisi Altın Közeki Sündün Bay’ın kızı ve Salur Kazan Alp’ın karısı, boyu uzun Bular idi. İkincisi Karmış Bay’ın kızı ve Mamış Bey’in karısı Barçın Salur’du. Onun kabri Sir ırmağının kenarındadır ve halk tarafından bilinir. Özbekler ona Barçın’ın “Kök Kaşanesi” der. İşlemeli güzel bir künbeddir. Üçüncüsü Kayı bay’ın kızı Çavuldur Bala Alp’ın karısı Şabatı’dır. Dördüncüsü Kondı Bay’ın kızı ve Biyeken Alp’ın karısı Künin Körkli’ydü. Beşincisi Yumak Bay’ın kızı Karkın Konak Alp’ın karı sı olup o da bir başka Künin Körkli’ydi. Altıncısı Alp Arslan’ın kızı Kestan Kara Alp’ın karısı Kerçe Bulda’ydı. Yedincisi Kınık Bay’ın kızı Dudal Bay’ın oğlu, Kımaç’ın karı sı Kugadlı’ydı. Tarih 1071’de Harzem memleketinde yazıldı. Kitabın tamamı yazıldı. Peygamber (a.s) “Kalem dünyanın izzeti ve ahiretin şerefidir,” diyor.(x)

(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.111)

 

BEN DE DİYOR ve ÖNERİYORUM Kİ:

“Yaşayana verilen bir tek gül, ölüye gönderilen tantanalı çelenklerden çok daha kıymetlidir. Santçı bu milletin göz bebeğidir. Tutan eli, yürüyen ayağı, çalışan ve üreten beynidir. Bunun için sanatçı yaşarken taltif edilmeli, değeri bilinmeli, korunup gözetilmeli, müreffeh bir hayat içinde yaşayabilmesi için herkesten önce o, ödüllendirilmelidir. Değerine değer katması için sırtı sıvazlanmalı, gururlandırılmalı, onurlandırılmalıdır. Her makamdaki örtülü ödenekler, Devlet bütçeleri çoğu kez bunlar için vardır…

İbn i Sinnâ: “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.”  Der. Bilimin ve sanatın göç ettiği ülke fakirleşir. Ekonomisi çöker, insanları açlık ve kıtlığa mahkûm olur. O millet tökezler, diz çöker, tarih sahnesinden yavaş yavaş silinir… YAŞAYANA VERİLEN BİR TEK GÜL, ÖLÜYE GÖNDERİLEN TANTANALI ÇİÇEKLERDEN ÇOK DAHA KIYMETLİDİR!.. Bu sebeple:

Ankara’dan:

Koşasazlı Âşık Selâhattin DÜNDAR (Zamanımız Dede Korkut’u),

 Pakize ALTAN (Pîr Bacı Sultan);

Kayseri’den Şair Duran TAMER,

Âşık Hayri TOPRAK,

Halit GÜNEŞ (Âşık Firkâtî),

Zeki YILDIRIM (Âşık Mahrumî),

Ankara’dan Araştırma İnceleme, Roman Dalında Songül DÜNDAR (Gülüm Ana) adlı sanatçılarımıza “Devlet Sanatçısı” unvanı takdir edilmelidir.

Kendilerini şimdiden kutlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığına duyurarak görevimizi tamamlamış olmanın huzuru içerisinde, sözlerime son veriyorum.

 

KOŞASAZLI ÂŞIK, SAZLI SÖZLÜ, MİLLÎ ve YERLİ OZANIMIZ, ÂŞIK SELÂHATTİN DÜNDAR’IN BEY’İN ALDIĞI PLÂKET, TEŞEKKÜR, TAKDİR ve

ONUR BELGELERİNDEN BAZILARI:

1.       1978 Uluslararası Silifke Kültür Festivali, SİLİFKE KAYMAKAMLIĞI MADALYA. 

 

2.      1979, Mayıs 20-26 TC. SİLİFKE FESTİVALİ SİLİFKE KAYMAKAMLIĞI TERTİP

KOMİTESİNCE: MADALYA.

 

3.      1984, Ekim 2, AYRANCI LİSESİ KORUMA DERNEĞİ tarafından: PLÂKET,

 

4.       1988, Mayıs, T.C. ANKARA VALİĞİ TERTİP KOMİTESİ1 tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ. 

 

5.      1988, Yıldırım Beyazıt Liseliler Derneği, Derneğe katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR

BELGESİ.

 

6.      1988, PLÂKETİ POLATLI KAYMAKAMLIĞI, TERTİP KOMİTESİ Sakarya

Meydan Muharebesi Zafer Şölenine katkılarınızdan dolayısıyla: TEŞEKKÜR BELGESİ

 

7.      1991, T.C ESKİŞEHİR VALİLİĞİ, TERTİP KOMİTESİ Dünya Yunus Emre Sevgi Yılı sebebiyle yaptığı katkılara: MADALYA.

 

8.      1994, Temmuz 16, ÇAY İLÇE KAYMAKAMLIĞI tarafından 13. Vişne Şenliğine katkıları sebebiyle: ONUR BELGESİ

 

9.       1994, Temmuz 16’da T.C. ÇAY KAYMAKAMLIĞI BELEDİYE BAŞKANI (Şenlik Tertip Komitesi) Çay İlçesi 13. Vişne Şenliğine Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ. 

 

10.    1994, Mayıs 6–10 tarihleri arasında düzenlenen T.C. ESKİŞEHİR VALİLİĞİ YUNUSEMRE KÜLTÜR “YUNUS EMRE KÜLTÜR ve SANAT HAFTASI” programlarına katkılarından dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

11.  1994, Ağustos, 26–30, T.C. AFYON VALİLİĞİNİN düzenlediği, ilde kutlanan 72. Zafer Haftası etkinliklerine gösterdiği ilgi ve katkıdan dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

12.  1996, Kasım 24, YIL-DER Yönetim Kurulu MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI KONUR MENEKŞE DERSANESİ, TEŞEKKÜR BELGESİ,

 

13.  1996 Yılında Kars-Dikme Köy Kültür ve Dayanışma Derneğini bizlere kazandırılması sebebiyle TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

14.  T.C KÜLTÜR BAKANLIĞI (ŞİİR YARIŞMASI TÜRKİYE BİRİNCİLİĞİ) 1.Halk Şairleri Arası, “İsrafı Önleme ve Tasarrufa Ç:ağrı” adlı şiir yarışması BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ.

 

15.  1997, Mart 22, ANKARA HALK ÂŞIKLARI KÜLTÜR ve ARAŞTIRMA DERNEĞİ (AŞDER), AŞ-DER Yönetim Kurulu Başkanlığı, Derneğimiz, “Halk Ozanlığı ve Âşıklık Geleneğinin; Araştırılması, Yaşatılması ve Tanıtılması” konusunda yapılan çalışmalardan dolayı TAKDİR ve TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

16.  1997,12-13, Ankara Âşıklar Şöleni, MİLLİ EĞİTİM SAĞLIK EĞİTİMİ VAKFI, tarafından: TAKDİR ve ŞÜKRAN BELGESİ.

 

17.    1998, Mayıs 10 tarihinde, Üsküp /MAKEDONYA Radyosunu ziyareti, söyleşi ve

katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

18.  1998, AZERBAYCAN/BAKÜ Televizyonumuzda yapılan programda TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

19.  1998, Mart 22, TC. KÜLTÜR BAKANLIĞI “ÂŞIK VEYSEL ve OZANLAR HAFTASI

ETKİNLİKLERİ” çerçevesinde, Bakanlığın öncülüğünde, OZAN VAKIF, KOOPERATİF ve DERNEKLERİNİN İŞ BİRLİĞİ ile düzenlenen “ÂŞIK VEYSEL’İ ANMA GÜNÜ” programı anısına: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

20.    1998, Mayıs 9, HIDIRELLEZ FESTİVALİ ŞENLİKLER Çalıklı, Valandovo, Makedonya, MAKEDONYA CUMHURİYETİ, Festivalin düzenlenmesi ve yapılmasında sunduğu katkıları sebebiyle: TAKDİR BELGESİ.

 

21.  1998, Haziren 5-7 tarihlerinde BAYAT KAYMAKAMLIĞINCA, Birinci Uluslararası BAYAT OĞUZ ve TÜRKMEN KÜLTÜR ŞÖLENİNE katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

22.  1998, Mart 21, Büyük ozan Veysel Şatıroğlu’nun 25.ölüm yıl dönümü sebebiyle Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in Huzurunda düzenlenen anma programında ilk kez oluşturulan Ozanlar Korosu’na katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

23.  1999, Aralık 12-19, FOLKLOR ARAŞTIRMALARI KURUMU tarafından Halk Kültürüne hizmet etmesi sebebiyle: ŞEREF BELGESİ.

 

24.    1999, Aralık 12-19, Halk Kültürü çalışmalarına yaptıkları değerli katkılarından dolayı: TÜRK FOLKLORUNA HİZMET ÖDÜLÜ.

 

25.    2000, 09-23, T.C. KARS VALİLİĞİ, KARS ’ta yapılan “II. ULUSLARARASI ÂŞIK

ŞENLİK ŞÖLENİ” ne katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ,

 

26.    2000, Ekim 13-14-15, T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI Tertip Komitesi “Geleneksel 2.Ozanlar Haftası Etkinliklerine Katkılarından dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

27.    2000, 07-08, KARS DİKME KÖYÜ DERNEĞİ YARDIMLAŞMA ve KÜLTÜR

DERNEĞİ Hizmetlerinizden dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ,

 

28.    2000, Temmuz 09, İzmir Kars-Dikme Köyü Derneği Temsilciliği sebebiyle: PLÂKET 

 

29.  2003, Ekim 27-28, T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI, ARAŞTIRMA ve EĞİTİM

GENEL MÜDÜRLÜĞÜ Cumhuriyetimizin 80.Yılı kutlamaları dolayısıyla düzenlenen “Ankara’da Ozanlar Şöleni” nde gösterdiği katkılar sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

30.  2014, Eylül 22-24, “27. AHİLİK HAFTASI KUTLAMALARI KAPSAMINDA”.

“AHİLİK” Konulu Halk Şiiri Yarışmasında gösterdiği başarıya: ŞÜRAN BELGESİ.

 

31.  2015, KARS, ARDAHAN, İĞDIR KÜLTÜR ve DAYANIŞMA DERNEĞİ Antalya; 1. Âşıklar Antalya Buluşmasına, katılım ve Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR PLAKETİ

 

32.  2016, Aralık 8, MANİSA CELÂL BAYAR ÜNİVERSİTESİ RAKTÖRLÜĞÜNÜN Manisa Şairler ve Yazarlar Deneği ile Birlikte Düzenlediği “ÂŞIKLAR BAYRAMI” katılım ve katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR PLAKETİ.

 

33.  2016, Mayıs 28, TURAN 100. YIL ETKİNLİKLERİNE katkı ve katılımları sebebiyle: PAKET.

 

34.  2016, Şubat 23, AN-DER (ANADOLU HALK OZANLARIKÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle: ONUR BELGESİ. 

 

35.  2016, BİRLEŞEN YÜREKLER DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA yapılan katkı ve katılım sebebiyle: “ONUR ÖDÜLÜ” PLAKET.

 

36.  2017, ANKARA MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ Etkinliklerine katılım ve katkılarından dolayı: PLAKET

 

37.  2017, Mart 2; “MOLLA PENAH RAGİF ANMA YILI AÇILIŞ” Etkinliği çerçevesinde TÜRKSOY GENEL SEKRETERLİĞİNCE, PROGRAMA katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET

 

38.  2017, Nisan 8, “DÜNYA, ÂŞIKLAR, ŞAİRLER, YAZARLAR, SATATÇILAR, EĞİTİML ve YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ ve ESAV VAKFI’nın Mamak BELEDİYE BAŞKANLIĞI HİMAYELERİNDE düzenlediği “MAMAK ÂŞIKLAR ŞÖLENİ” ne katılım ve katkılar sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.

 

39.  2017, Mart 18, “DÜNYA, ÂŞIKLAR, ŞAİRLER, YAZARLAR, SATATÇILAR, EĞİTİML ve YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ ve KAHRAMAN KAZAN BELEDİYE BAŞKANLIĞININ, birlikte düzenlediği: “!8. MART ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA PROGRAM” ına katılım ve katkıları sebebiyle. ORUR BELGESİ.

 

40.  2018, ANDER YÖNETİM KURULU, 60. Sanat Yılı sebebiyle: PLAKET

 

41.  2018, Nisan 16, AZERBAYCAN EDEBİYATI BÜYÜK İSMİ ANAR’IN DOĞUMUNUN 80. YILI ve TÜRKSOY’un YAYIMLADIĞI: “ÇAĞDAŞLARIM” Kitabının tanıtım etkinliğine katılım ve katkıları için: TEŞEKKÜR BELGESİ

 

42.  2018, Eylül 25, TÜRKSOY GENEL SEKRETERLİĞİ, “TÜRK DÜNYASININ ÖNCÜLERİ”, Faaliyetleri kapsamında düzenlenen Etkinliğe Katkı ve Katılımları sebebiyle: PLAKET.

 

43.  2018, Temmuz 19, SAYE YAPIM, “MODER OZANLAR BELGESELİ” yapımına katkı ve destekleri sebebiyle: PLAKET                                     

 

44.  2019, Kasım 22, DÜNYÜ SÖZ AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI (DÜSA) tarafından “ŞEREFLİ ÖMÜR BELGESİ”

 

45.  2019, Ağustos 16, HACIBEKTAŞ DERNEĞİ tarafından: PLAKET

 

46.  2019, “3 Mayıs Türkçülük Günü” ve Yunus BEKİR Anma Etkinliğinde, KAYSERİ TURAN SARIMSAKLI KÜLTÜR ve TURİZM DERNEĞİ, tarafından PLAKET.

 

47.  2019, Şubat 21, “ANADOLU HALK OZANLARI KÜLTÜR DAYANIŞMA ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.  

 

48.  2019, Şubat 5-15; Arası, BOLU’NUN SEBEN İLÇESİNDEKİ TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) SANAT KÖYÜNDE gerçekleştirilen “4. TÜRKSOY BESTECİLER BULUŞMASI”na verdikleri katkı ve katılım sebebiyle TÜRKSOY GENEL SEKRETERİ DÜSEN KESEİNOV tarafından: PLAKET.

 

49.  2019, Mart 6, Doğumunun 650. Yılına ithafen: “İMADEDDİN NESİMÎ YILI” için düzenlenen TÜRKSOY (ULUSLARARASI TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI) ‘nın yaptığı Açılış Törenini, yaptığı katılım ve katkıları sebebiyle: PLAKET.

 

50.  2019, TÜRK ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN YAŞATILMASI İÇİN BÜYÜK ÇABA HARCAMASI SEBEBİYLE, “TÜRK HALK KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ”: BELGESİ.

 

51.  2019, Kasım 16.“VEZİRKÖPRÜ-OZANLAR ve ÂŞIKLAR BULUŞMASINA yapılan katılım ve katkı sebebiyle: DÜNYA SÖZ AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN: TEŞEKKÜR ve KATILIM BELGESİ.

 

52.  2019, Nisan 19, AN-DER (ANADOLU HALK OZANLARI KÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle Sanatçının 60. Sanat Yılı adına:

TEŞEKKKÜR BELGESİ.

 

53.  2020, Ocak 15, “DOĞUMUNUN 100. YILINDA, HASAN YEYİDBEYLİ’ yi ANMA ve “NESİMÎ FİLMİ”nin gösterimine sunulan katkı ve katılım sebebiyle: TÜRKSOY tarafından TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

54.  2021, ANADOLU MÜZİK KÜLTÜRLERİ DERNEĞİ, HİZMET ÖDÜLÜ: PLAKET.

 

55.  2021, Kasım 18, “ÂŞIK ALASGAR’IN DOĞUMUNUN 200. YILI” MÜNASEBETİYLE “DED ALASGAR OCAĞI” tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

56.    2022, Eylül 19, KORE SAVAŞ DERNEĞİ’nin GAZİLER EVİ’ne yapmış olduğu katkılar sebebiyle: PLÂKET. 

 

57.  2022, 4. DÖNEM ANADOLU HALK OZANLARININ ve ŞAİRLERİNİN SİVAS, SİVRİALAN’DA HALK OZANI AHMET HOŞNUT KÜLTÜR ve SANAT ETKİNLİĞİNDE BULUŞMASI ANISINA: PLAKET

 

58.    2022 Mart 19, 20, 21; IĞDIR, AZERBAYCAN DİL, TARİH ve KÜLTÜR BİRLİĞİNİ YAŞATMA ve DESTEKLEME DERNEĞİ ve IĞDIR AZERBAYCAN EVİ, “NEVRUZ ŞENLİKLERİ” Anısına: PLAKET.

 

59.  2022, Eylül 9, KARACOĞLAN KÜLTÜRÜNÜ YAYMA ve YAŞATMA DERNEĞİ’nin “26. ULUSLARARASI KARACOĞLAN ÖDÜLÜ” ’ne layık görülmesi sebebiyle: PLAKET.

 

60.  2023, Eylül 2, “TÜRKİYE CUMHURİYETİ’nin KURULUŞUNUN 100. YILDÖNÜMÜ ve AZERBAYCAN’IN MİLLÎ LİDERİ SAYIN HAYDAR ALİYEV’İN DOĞUMUNUN 100. YILI sebebiyle: KIZILELMA KADIN, GENÇLİK, ÇOCUK, KÜLTÜR EDEBİYAT ve EĞİTİM DERNEĞİ”, 1. Yıl Anısına: “TÜRK DÜNYASI EN İYİ USTA OZANI ÖDÜLÜ”, PLAKETİ.

 

61.  2023, Eylül 26, ANKARA ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI ÖZEL OKULLARI ve FEN LİSESİ TÜRK DİLİ ve EDEBİYATI ZÜMRE ÖĞRETMENLERİ tarafından hazırlanan: “26 EYLÜL DİL BAYRAMI, ÂŞIK VEYSEL ve ÂŞIKLIK GELENEĞİ” konulu etkinliğe verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

62.  2023, Mart 9-19, ANADOLU MÜZİK KÜLTÜRLERİ DERNEĞİ’nin AB SİVİL DÜŞÜNCE PROGRAMI gereğince: 1. BAĞLAR ANADOLUNUN ORTAK SESLERİ PROGRAMINA katkı ve katılımları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ

 

63.  2024, Mayıs 18, YENİCE KAYMAKAMLIĞI, YENİCE BELEDİYE BAŞKANLIĞI ve YEŞİL YENİCE SOPOR KATKILARIYLA, KARABÜK YENİCE TRABZON SPOR TARAFTARLARI YARDIMLAŞMA ve KÜLTÜR BİRLİĞİ DERNEĞİNİN KOORDİNATÖRLÜĞÜNDE DÜZENLENEN, “DÜNYA SÖZ AKADEMİSİ”NİN SUNDUĞU, “YENİCE OZANLAR ve ŞAİRLER GECESİ” Katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.

 

64.  2024, Mayıs 17, HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KÜLTÜR ve SPOR DAİRE BAŞKANLIĞI MÜZİK ve OYUN DENEME TOPLULUĞU: “BİZ KİMİZ?” KONSER ve GÖSTERİSİNE yaptığı katkı ve katılımları sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.

 

65.  2024, Aralık 17, “HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TÜRK HALKBİLİM TOPLULUĞU” nun DOĞUMUNUN 100. YILINDA, ÂŞIK MİKAİL AZAFLI’YI ANMA ETKİNLİĞİNE katılım ve destekleri için: TEŞEKKKÜR BELGESİ. 

 

66.  2024, 21, 22, 23; “I. ULUSLARARASI BİLİM, SANAT ve TOPLUMDA ÂŞIKLIK GELENEĞİ- ÂŞIK VEYSEL SEMPOZYUMU’na katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET.

 

67.  2024, Kasım 27, ETKİN DÜŞÜNCE AKADEMİ BAŞKANLIĞININ düzenlediği “KABAKÇI KONAĞI ŞİİR ŞÖLENİ”’ne katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

68.  2024 KEÇİÖREN BELEDİYE BAŞKANLIĞI TARAFINDAN DÜZENLENEN:”Türk müziğinin unutulmaz ozan; Ali KIZILTUĞ’u Anma ETKİNLİĞİ” ne verilen katkıları sebebiyle: PLAKET.

 

69.  ETİMESGUT BELEDİYESİ DÜNYA ÂŞIKLAR DERNEĞİ İŞ BİRLİĞİ ile “GELENEKSEL 1. ÂŞIKLAR ŞÖLENİ” ne katılım ve katkıları sebebiyle: PLAKET.

 

70.  27 AHİLİK KUTLAMALARINA KATKI ve KATILIMI SEBEBİYLE: GÜMRÜK ve TİCARET BAKANI, NURETTİN CANİKLİ tarafından: PLAKET.

 

71.  TÜRK DÜNYASI ŞAİRLER ve OZANLAR PLATFORMU: “ALTAYLAR7DAN ANADOLU’YA ŞİİR ve TÜRKÜ BULUŞMASI” Etkinliğine katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

72.  MESAM, Muhlis AKARSU KÜLTÜR EVİ açılışına katılım ve katkıları sebebiyle, MESAM Yönetim Kurulu Tarafından: PLAKET.

 

73.  AZAFLI SOSYAL YARDIM ve KÜLTÜR DERNEĞİ, “TÜRK DÜNYASINA YÖNELİK     KÜLTÜREL ve BİLİMSEL ÇALIŞMALARI”NDAN dolayı: ONUR MADALYASI.

 

74.  Millî Eğitim Sağlık Eğitimi Vakfı Adına (MESEV)’e karşı göstermiş olduğu katkılar

            sebebiyle: TAKDİR ve ŞÜKRAN BELGESİ.

 

75.    Keçiören Kaymakamlığı Hacı Mustafa TARMAN İlkokulu Edebiyatın Mihenk Taşı Şiire

Gönül Veren Kelime Ustası. “BİR BAHAR AKŞAMINDA ÇANAKKALE” Şiir etkinliğine katkıları sebebiyle: PLÂKET. 

 

76.  OZAN-DER (HALK OZANLARI KÜLTÜR DERNEĞİ) Etkinliğine katkı ve katılım sebebiyle, “SANATÇI SELEHATTİN DÜNDAR’IN 60.SANAT YILINA İTHAFEN” verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

77.  OZAN-DER’İN DÜZENLEDİĞİ: “ATATÜRK’Ü ANMA ve ANLAMA ETKİNLİĞİ” ne yapılan katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ

 

78.  ANADOLU ve AZERBAYCAN KÜLTÜR SANAT DÜNYASI YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ’nin düzenlediği “MAKAM’İ ŞUARA” adlı Şiir ve Müzik Şölenine Katkı ve katılım sebebiyle: ONUR BELGESİ.

 

79.  İÇ ANADOLU BİRLİĞİ tarafından düzenlenen: “BANA BİR GÜN AYIR” etkinliğine katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

80.  21 Mart, İĞDIR VALİLİĞİNCE, “GOŞASAZLI ÂŞIK DÜNDAR”,a, Nevruz Bayramı Etkinlerine Katılım ve Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR  PLAKETİ.

 

81.  Ağustos, 01-06, 38. ÂŞIK SEYRANÎ KÜLTÜR ve SANAT FESTİVÂLİ ETKİNLİKLERİNE katılım ve katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

82.  Kocaeli Anadolu Dernekleri Birliği Platformu tarafından: ŞÜKRÂN BELGESİ.

Ağrı-Ardahan, Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır-Sivas Dernekleri tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

83.    ANADOLU DERNEKLER BİRLİĞİ PLATFORMUNA, Destek ve Katkılarınızdan Dolayı: ŞÜKRAN BELGESİ 

 

84.    KARS ARDAHAN IĞDIRLILAR BİRLİĞİ DAYANIŞMA PLATFORMU, Platformumuzca düzenlenen “Kars-Ardahan-Iğdır İllerinde, Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu” na katkıları anısına: TEŞEKKÜR BELGESİ

 

85.  HALK OZANLARI KÜLTÜR VAKFI YÖNETİM KURULU Vakfımızın Kurucu

Üyelerinden Sayın, Ahmet Yılmaz’ın Dostluk ve Dayanışma gecesine verdiğiniz destek sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ 

 

86.  TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA MÜZİK ve GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, “Âşıklık Geleneği Uygulama ve Araştırma Merkezi” tarafından düzenlenen “ÂŞIKLARLA DİYAR DİYAR” Programına verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

87.  TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA MÜZİK ve GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, “Âşıklık Geleneği Uygulama ve Araştırma Merkezi” tarafından düzenlenen “ÂŞIKLARIN DİLİNDEN” Programına verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

88.  ERZURUM DERNEKLER FEDERASYONU’NUN, ÖLÜMÜNÜN 101. YILINDA, ÂŞIK SÜMMANÎ’yi ANMA ve 1. ÂŞIK SÜMMANÎ KÜLTÜR ve SANAT ÖDÜLLERİ kapsamında yapılan etkinliğe katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR ve ŞÜKRAN BELGESİ.

 

89.  AZERBAYCAN RADYOSUNU ziyaret ve yapılan program etkinliği sebebiyle verilen katkıya: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

90.  AZERBAYCAN EVİ DERNEĞİ YÖNETİM KURURULU BAŞKANLIĞNCA,

Azerbaycan Evi Derneğine yapılan katkılar sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

91.  AŞ-DER Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel’in himayelerinde Geleneksel “5.

ANKARA HALK ÂŞIKLARI BAYRAMI”na katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ

 

92.  SİNCAN BELEDİYESİ, “TÜRK DÜNYASI GELENEKSEL ÂŞIKLAR ŞÖLENİ”’ne

katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET

 

93.  ANKARA AYRANCI LİSESİ Okulumuz ve Millî Eğitim Camiasında uzun süredir

vermiş olduğunuz kutsal hizmetlerinizden dolayısı ile: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

94.  HALK OZANLARI KÜLTÜR VAKFI TARAFINDAN, Ahmet YAZIN’ın düzenlediği DOSTLUK ve DAYANIŞMA GECESİNE VERDİĞİ KATKILAR sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.

 

95.  SAYIN: SELAHATTİN DÜNDAR KURUCU ve FİZİK ÖĞRETMENİ OLARAK DERSANEMİZİN 20.KURULUŞ YILINDA: BUGÜNE KADAR GÖSTERDİĞİ ÖZVERİ sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ,

96.    AŞ-DER, ANKARA HALK ÂŞIKLARI KÜLTÜR ve ARAŞTIR DERNEĞİ’nin Derneğe katkıları sebebiyle: PLÂKET 

 

97.  İNCESU ANADOLU LİSESİ MÜDÜRLÜĞÜ, OKULUNA İLGİ ve KATKILARI dolayısı ile TAKDİR ve TEŞEKKÜR BELGESİ 

 

KOŞASAZLI ÂŞIK, SAZLI SÖZLÜ, MİLLÎ ve YERLİ OZANIMIZ, SELÂHATTİN DÜNDAR BEY’İN YAYINLANMIŞ ESERLERİ:

1)       1977, DÜNDAR Selâhattin “BAŞAK”, Alf Matbaası, Ankara, Özel Konur Menekşe

Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA

         2)       1991, DÜNDAR Selâhattin “BAĞDAŞ”, Alf Matbaası, 1991, Ankara, Özel Konur

Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA

         3)       1999, Ocak; DÜNDAR Selâhattin “ÇUVAL” Alf Matbaası, Ocak 1999 Ankara,

Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47, Kızılay/Ankara, Tel: 0312 419 31 44

         4)       2023, Ekim DÜNDAR Selâhattin, “TÜRKÜLER ve TOPLUM” (Türküler ve

Türkler’in Tarihi) , “Araştırma İnceleme, Derleme” ÂŞIKÇA YAYINEVİ, , İstanbul Cd. Elif Sok. Sütçü Kemal İş Merkezi No:7/193, İskitler/Ankara,Tel: 0312 395 7142-0312 384 0530, WatsApp: 0530 595 7142

         5)       2024, Eylül; DÜNDAR Selâhattin-ÇATİNKAYA Haydar; TEREKEMELER

(Karapapak Türkleri) El Kitabı “Araştırma-İnceleme” DÜNDAR Eğitim Yayınları. Alf Matbaası, 3.Baskı, Kızılay/ANKARA

         6)       2025, Şubat; DÜNDAR Selâhattin (Güncelleme Genişletilmiş Üçüncü Baskı);

TEREKEMELER (Karapapak Türkleri) El Kitabı “Araştırma-İnceleme” DÜNDAR Eğitim Yayınları. Alf Matbaası,

        7) FİZİK KİTABI

         8) “SEVGİ GÜNEŞİ”, 

         9)  “HALAY DERGİSİ”,

        10) “MENEKŞE DERGİSİ”,

      11) Ayrıca Araştırmacı Gazeteci, Yazar, Şair Songül DÜNDAR’ın derlediği “BİZİM ELLER (ŞİİR KİTABI)” nı da görmekteyiz.