ÂŞIK
SELÂHETTİN DÜNDAR ve TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ ADLI KİTABI
Abdullah Çağrı ELGÜN
Âşık
Selâhattin DÜNDAR
“TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat” tarihi ile baskısı yapılan kitabı
piyasaya çıktı. Bu kitabında yazarın, konu başlıklarını şu şekilde sıralamış
olduğunu görüyoruz:
Terekeme/Karapapakların Soy Kütüğü, Selahattin Dündar Kimdir?, Ön Sunum, Konuya Genel Bakış, Önsöz, Kitabı Ve Yazarını Tanıyalım, Eşiti Mi? Eşi Mi? Özet Birinci Bölüm, Türk Milleti Şeceresinde Terekeme/Karapapakların Yeri, Terekeme mi? Karapapak mı?, Karapapak Adı Terekeme Adının İsim Atası mıdır?, Karapapak Adının Anlam ve Kaynağı, Terekeme Adının Anlam ve Kaynağı, Terekeme (Terâkime) Adının Menşei , “Terk-i Mekke” Kavramını “Terekeme” ile Benzeştirmek Tarihi Yanılgıdır!, İşte Tarihi Gerçekler, Terekeme Sözcüğünün Anlamı, Terekemeler ile İlgisi Olmayan Terk-İ Mekke Teriminin Tarihteki Gerçek Anlamı Nedir?, Pekiştirmelik Sonuç, Terekeme ve Karapapak Adlarının İnanç Kültürüne Göre Farklılaşması, Tarih Sürecinde Terekemeler ve Karapapaklar, Terekeme Karapapaklar'ın Kıpçak mı, Yoksa Oğuz mu Olduğuna Dair Tarihi Gerçekler; Azeri, Terekeme ve Karapapak Arasındaki Bağlantı Nedir?, Karakalpaklar ve Karakalpakistan, Terekeme / Karapapakların Sosyal Birim Adlandırmaları, Terekeme/ Karapapaklarda Demokratik Yapı, Terekeme/ Karapapak Ailesinde Demokrasi, Terekeme/ Karapapak Köylerinde Demokrasi , Terekeme/ Karapapak Éllerinde (Ülkesinde) Demokrasi, Terekeme/Karapapakların Yaşam Tarzları, Terekeme/ Karapapaklarda Kadının Yeri, Erkeği Tarafından “Ev Sahibi” Diye Çağrılan;Terekeme/ karapapak Kadınlarının Toplum İçindeki Davranışları, Oğuz Boyunun Alt Uruğunda Niçin Terekemeler Diye Söz Edilmez?, Karapapakların Anayurtları ve Atayurtları, Terekeme/ Karapapakların Atayurdu ve Azerbaycan’a Geçiş Yolları; Terekeme/ Karapapakların Anayurdu; Terekeme/ Karapapakların Yaşadıkları Coğrafya; Kars İli Merkez ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Arpaçay İlçesi Ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Akyaka İlçesi ve Terekeme/Karapapak Köyleri; Selim İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Susuz İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Sarıkamış İlçesi ve Terekeme/Karapapak Köyleri, Ardahan İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Çıldır İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Göle İlçesi ve Terekeme/ Karapapak Köyleri, Hanak İlçesindeki Terekeme Karapapak Yerleşim Yerleri, Iğdır İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Ağrı İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Terekeme/ Karapapakların Yaşadıkları Diğer İllerimiz, Sivas İlimizde Terekeme/Karapapakların Yaşadıkları İlçe ve Köyler, Amasya İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Tokat İlimizde Terekeme/ KarapapaklarınYaşadıkları İlçe ve Köyler, Kafkasya’da Terekeme/ Karapapak Yaşadıkları Bölge, İl ve Köyler, 1992 Yılında Ermenistan Sınırlarında Kalan ve Türk olan Terekeme Karapapak Köyleri; Terekeme / KarapapaklarınTarih Sürecinde Yaşadıkları Sancaklar; Terekeme / Karapapak Kültür Merkezi İller; Kars (Türkiye), Gence (Azerbaycan), Tiflis (Gürcistan), Nahçıvan (Nahcıvan), Bakü (Azerbaycan), Tebriz (İran) , Borçalı (Gürcistan), Kazaklı (Azerbaycan), Karabağ (Azerbaycan), Dağıstan (Azerbaycan), Terekeme/Karapapakların Ulu Atası Oğuzhan Kimdir?, Nuh’tan Oğuz’a Terekemelerin Soy Kütüğü , Şecere–i Terâkime’ye Göre Terekemelerin Soy Kütüğü; Terekemelerin Ulu Atası Oğuz Han’ın Dünya’ya Gelişi Hakkında, Beyit; Terekemelerin Ulu Atası Oğuz Han’ın Han Olması Hakkında , Terekemelerin Ulu Atası Oğuz Han’ın Çocukları ve Torunlarının Adları Hakkında , Oğuz Han’ın On İki Yüzlük ve Yirmi Dört Oymağının Anlamı Hakkında , Terekeme/ Karapapakların Ulu Atası Oğuz Han’ın Yurtları, Orada Kaç Yıl ve Nasıl Yaşadıkları, Niye “Türkmen” Diye Adlandırıldıkları Hakkında, Terekeme/ Karapapakların Ulu Ata–Babası Tuman (Teoman)’ın Dünyaya Gelişi, Ali’nin Han Olması Hakkında (Ali Han) , Terâkime Salur’un Babası Olan Salur Ögürcık Alp’ın Babaları,Küçük Kardeşleri ve Oğulları Hakkında , Terâkimelerin Ata Babası Öğürcik Alp’in Yurt Edinmesi, Oğuz Halkına Beylik Yapan Kızlar Hakkında, Terekeme/ Karapapakların Kür Boyuna Gelmeleri ve Karapapak Adıyla Anılmaları (M.S. I-II. YY), Kafkaslarda Egemenlikler ve Terekeme Karapapakların Konumu, Kür Boylarındaki Terekeme/ Karapapakların Siyasi Yapılanmaları, Terekeme/ Karapapakların Yaşadığı Coğrafyadaki Diğer Türk Kavimleri, Oğuzlar/ Türkmenler/ Terekemeler/ Karapapaklar, Canlı Kaynaklara Göre Terekemeler, Ebül Gazi Bahadır Han’a göre Oğuz Boyları (Tablo), Kaşgarlı Mahmud’a göre Oğuz Boyları (Tablo), Reşideddin’e göre Oğuz Boyları (Tablo), Yazıcıoğlu’na göre Oğuz Boyları (Tablo), Türk’ten Terâkime Salur’a Terekemeler, Terekeme/Karapapaklar’ın Tarih Boyu Aldığı Ad, Terekeme/Karapapakların İçinde Bulundukları Devletler, İKİNCİ BÖLÜM, Tarih Kesitinde Terekeme/ Karapapaklar, Selçuklu Egemenliği, Kıpçaklar ve Terekeme/Karapapaklar, Selçuklular ile Terekeme/Karapapakların İlişkisi, Moğolların Kafkaslara Girişi ve Terekeme/Karapapaklar, Alparslan Dönemi ve Terekeme/ Karapapaklar , Osmanlılar Döneminde Terekeme/ Karapapaklar, Osmanlı İran Savaşlarının İç Yüzü, Osmanlı-İran Çatışması ve Terekeme/ Karapapaklar, Çıldır Cengi ve Terekeme/Karapapaklar, Ardahan’a Harekat , Çıldır Eyâleti (Beylerbeyliği’nin) Teşekkülü, Nazar Han/Nazar Paşa Döneminde Terekeme/ Karapapaklar, Terekeme/ Karapapakların Yaşadıkları Borçalı Ve Kazaklı Eli’nin “Loru Eyaleti” Adı İle Birleşmesi, Terekeme Gürcistan’ın Merkezi Loru (Borçalı) Eyâletininİran / Safili Tarafından İşgali, Ruslar’ın Dağıstan, Azerbaycan ve Doğu Gürcistan’a Girmeleri, Osmanlı-Rus Savaşlarında Terekeme/ Karapapaklar, Osmanlı Rus Münasebetleri, ÜÇÜNCÜ BÖLÜM, Borçalı’nın (Lori Eyaletinin) İşgali , Borçalı Terekemelerinin Yurtlarından Edilmeleri, Borçalı Terekemelerinin Göçleri, Terekeme/ Karapapakların Çıldır’a ve Kars’a Yerleşmeleri, Terekeme/ Karapapakların Boş Kalan Horasan Topraklarına Sürülmeleri, Bedreddin Han’ın Hapsedilmesi/ Karapapakların Amasya’ya Göç Edişleri, Türkmen Çayı Antlaşması, Terekeme/ Karapapakların Çıldır ve Sulduz Bölgelerine Göçleri; 93 Harbinde Terekeme/ Karapapak Göçleri (1877-1878); Terekeme/Karapapakların Anadolu İçlerine Göçleri (93 Muhacereti); DÖRDÜNCÜ BÖLÜM, Hacı Karaisa ve Karaisalı Köyünün Kuruluşu, İriştili Piyo Namaz, Mürsel Kulu’nun Kendini Yakması, Osman Ağa (Osmanlı-Rus Savaşı/1853–1856) Kars’ın Gazi Ünvanını Alması ......161 Kars Zaferi’ne Emeği Geçen Terekeme/Karapapaklardan Diğer Önde Gelenler; 93 Harbinde Terekeme/Karapapak Şahsiyetler, Terekeme/ Karapapakların Kurtuluş Savaşında Milis Kuruluşları, Terekeme/Karapapakların Yer Aldığı Halıyazı, Yahniler ve Başgedikler Muharebeleri, Hamidiye Alayları ve Terekeme/ Karapapaklar, Sivaslı Terekeme/Karapapak ve Kurdukları 40. Süvari Alayı, Terekeme/Karapapakların Kurduğu Cân-Bezâr/Bizâr Teşkilâtı, Terekeme/Karapapakların Kurduğu İslâm Cemiyyeti Hayriyyesi, Terekeme/Karapapakların Kurduğu Çıldır Gönüllü Alayı, Mehmet Arif Beyin Hatıralarında Kars Ahalisinin ve Karapapakların Kahramanlığı; 1. Cihan Harbi’nden Hemen Sonra Terekeme/ Karapapaklar; Bağımsız Kars Cumhuriyeti’nin Kuruluşu, Kars’ın Kurtuluşu (30 Ekim 1920), BEŞİNCİ BÖLÜM, Terekeme/Karapapakların Yaşam Kültürleri , Terekeme/Karapapakların Mizah Anlayışı, Terekeme/Karapapaklarda Lakaplar (Leyğalar), Terekeme/Karapapak Gelenek ve Görenekleri , Terekeme/Karapapaklarda Sünnet Geleneği Ve Kirvelik, Dilimizde Sünnet ile İlgili Sözler ve Deyimler , Terekeme/Karapapaklarda Oğlan Evlendirme, Terekeme/Karapapak Köy Düğünlerinde (Toylarda) Şâh Bezeme, Terekeme/Karapapaklarda Bayram Törenleri, Terekeme/Karapapaklarda Halk İnançları, Terekeme/Karapapaklarda Görgü Kuralları, Terekeme/ Karapapak Halk Mutfağı, Terekeme/Karapapak Mutfağının Dünü, Bugünü, Terekeme/Karapapaklarda Besin Çeşitleri, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Yemekleri, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Hekimliği, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Baytarlığı , Terekeme/Karapapaklarda Giyim-Kuşam, Terekeme/Karapapaklarda El Sanatları, Terekeme/ Karapapakların Geldiği Hunlar Döneminde Keçecilik, Terekeme/ Karapapakların Hayatlarında Keçe ve Keçeciliğin Yeri, El Dokuması Geleneksel Terekeme Kilimleri, Terekeme Halıları, Terekeme/Karapapaklarda Kadın Elişleri, Süslemeler ve Takılar, Terekeme/Karapapak Seyirlik Oyunları, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Oyunlarına Genel Bakış, ALTINCI BÖLÜM, Meykhana/Meyxana (Terekeme Semahı), Niçin Meyxana, Meyxana, Meyxana Hakkında bir Görüş , Terekeme Müridlerinin Okuduğu Hoca Ahmet Yesevi Hikmetlerinden /Meylerinden Bir Şiir , Şair Mir Hemze (Hamza) Nigari , Halkın Dilinden Meyxana, Meyxana Günümüz (Ay Terekeme Balası , YEDİNCİ BÖLÜM, Terekeme/ Karapapaklarda Halk Edebiyatı, Terekeme/Karapapaklarda Anonim Halk Edebiyatı, Terekeme/Karapapaklarda Halk Hikâyeleri, Masallar /Nağıllar;
Bapbalaca Nağıl/Dıngılı Nağıl, İt ile Pişik’in Nağılı, Balaca Nağıl , Terekeme/Karapapaklarda Fıkralar (Gülmeceler), Çavuş Olan Terekeme, Terekeme/Karapapaklarda Efsaneler, Terekeme/Karapapaklarda Deyişme (Atışma), Terekeme/Karapapaklarda Tekerlemeler, Terekeme/Karapapaklarda Mahnılar – Cinaslı Mahnılar – Bayatılar Algışlar ve Kargışlar, Terekeme/ Karapapak Bayatıları, Terekeme/KarapapaklardaBilmece – Bulmaca / Tapmaca – Tapbaca, Muamma / Kıfılbend, Âşık Hasta Hasan’la Âşık DÜNDAR’ın Muammalı Şiirleri, Terekeme/ Karapapak Atasözleri–Deyimler, Meseller ve Üçler Kalıbı , Atasözleri – Deyim ve Mesellerin Ortak Özellikleri, Deyimler, Terekeme/Karapapaklarda Âşık Edebiyatı, Âşık Havaları, SEKİZİNCİ BÖLÜM, Terekeme/ Karapapaklarda Hayvancılık , Malcılık (Büyükbaş Hayvan), Terekeme/ Karapapaklarda Koyunculuk , Kangal Köpeğinin Terekeme/Karapapak Göçüyle Sivas’a Gelişi, Sayacı (Çoban) Mesleği, Terekeme/ Karapapaklarda Ziraat, Kotanın Tarihçesi ve Terekeme/Karapapaklarla Sivas’a Gelişi, DOKUZUNCU BÖLÜM, Tarihte, Kültürde ve Literatürde Terekeme Adının Yer Aldığı İfadelerden Bazıları, Terekeme/ Karapapak Ağzı İle Hoş Bir Şiir, Kars Çayı (Şiir), Hoş Gelişler (Şiir), Doksan üç Koçaklaması (Şiir), Kaçak Nebi (Şiir), Mihrali Bey (Şiir), Yar Oynamasın (Şiir), Allah’tan Devlet İsterem (Şiir), Bayrağım (Şiir), Ele Göresmişem Ay Köyüm Seni (Şiir), Kars (Şiir) , Ah Kars’ın Eski Kış Geceleri (Makale), Terekemeler (Şiir); A) Terekeme/Karapapak Kültürüne Emeği Geçen Ozanlar - Şairler- Yazarlar – Gazeteciler; B) Kamu Oyuna Malolmuş Kimi Terekeme/ Karapapak Şahsiyetler, ONUNCU BÖLÜM; Terekeme/ Karapapakların Konuştuğu Türkçe; Terekeme/Karapapakların Konuştukları Dilde Ses Uyumu ve Harf Farklılıkları, TEREKEME/KARAPAPAKLARIN KONUŞMA DİLİNDEN KELİME ÖRNEKLERİ / SÖZLÜK; KAYNAKÇA; TEŞEKKÜR; Selahattin DÜNDAR'IN TEREKEME / KARAPAPAK SOY KÜTÜĞÜ, VATAN KOÇAKLAMASI…(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 01-514)
KİTAP HAKKINDA BİLGİ:Selahattin
DÜNDAR Terekemeler / Karapapak Türkleri adlı itabının Genel Yayın Yönetmenliğini:
Ahmet KAYGUSUZ; Editörlüğünü: Dorlion Editör Atölyesi; Kapak Tasarım ve Sayfa
Düzeni: Dorlion Tasarım Atölyesi yapıyor.
İkinci Baskısı yapılan kitabın piyasıya sürülme tarihi ise: 2025, Şubat ayına rastlıyor. Bu kitabın Sertifika No: 33967; ISBN Numarısı ise: 978-625 © Dorlion Yayınları | Şubat 2025 © Selahattin DÜNDAR| Şubat 2025 Merkez Adres: İstiklal Mah. Yeşiltepe Sok. 24/A Eskişehir Şube Adres: Kültür Mahallesi, Liderler İş Merkezi, Kızılırmak Cd. D: No: 63/9 06420 Çankaya/Ankara Tel: (0312) 433 03 78 • Gsm: (0555) 037 73 19 • (0530) 307 10 93 İç Baskı & Cilt: Bil Ofset Basım Yayın Matbaa Hizmetleri San. Tic. Ltd. Şti. Tesviyeci Caddesi No:7/5 İskitler- Ankara Tel: 0312 433 03 78 Sertifika No: 46767 © Bu kitabın yayın hakkı Dorlion Yayınları’na aittir. Dorlion YayınlarıTM bir İnsancıl Sahaf tescilli markasıdır. Yayınevinden yazılı izin alınmadan kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz, hiçbir şekilde kopya edilemez, çoğaltılamaz ve yayımlanamaz. web: www.dorlionyayinlari.com e-posta: dorlionyayinlari@gmail.com KITAP ISTEME ADRESI: Sipariş Hattı: 0 530 307 10 93 - 0 532 674 09 30 web: www.insancilkitap.com • e-mail: depo@insancilsahaf.co
Eğitimci-Halk
Ozanı/Araştırmacı/Yazar Terekemelerin ileri gelenlerinden ve adına Borçalı’da
köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunu olan Selahattin DÜNDAR, 1946 yılında Kars’ın
Merkez Dikme Köyü’nde doğdu. İlkokulu doğduğu köyde okudu. Ortaokul ve liseyi
Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsü’nün Fen bölümünden mezun olduktan
sonra Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendislik Bölümü’nü bitirdi. Ancak meslek
olarak öğret menliği tercih etti. Yurdun çeşitli yerlerinde 30 yıl bilfiil
öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan halk ozanımızın Ezgi adında bir kızı,
Ozan adında bir oğlu vardır. Dedesi Hacı Kara İsa da bir Terekeme şairi olan
Ozan Selahattin DÜNDAR, ortaokul sıralarında şiir yazmaya lise çağlarında ise
saz çalmaya başlamıştır. Daha öncekilerini deneme şiiri olarak nitelendiren
ozanın ilk kayda değer şiiri 1972 tarihini taşımakta dır. Yazdığı şiirlerin
aynı zamanda müziğini de yapan Ozan Selahattin DÜNDAR’ı ilk radyo programında
1973 yılında sesi ve sazıyla duymaktayız. 1974 yılında ilk tele vizyon
programını yapmıştır. Bu yıllardan sonra ozanımızı sazı ve sesiyle radyo ve
televizyonda dinlemekte ve izlemekteyiz. Âşıklık geleneğinin tüm dallarını
başarı ile sürdüren Ozan Selahattin DÜNDAR’ı yurt içi festival ve programlarda
sıkça görürüz. Türkiye’yi karış karış dolaşan ozanımız yurt dışında da
programlar yapmış yurt dışın daki festival ve kültür etkinliklerinde yer
almıştır. Çok sayıda ödüle sahip olan Âşık Selahattin DÜNDAR 1991 yılında
Kültür Bakanlığı’nın açmış olduğu “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir yarışmasında
yurt çapında birincilik ödülü almıştır. Çalışmaları için Türk Folklor Araştırma
Kurumunun Özel Şeref Ödülü ile ödüllendirilmiştir. Sosyal yönden oldukça yoğun
olan Ozan Selahattin DÜNDAR bir çok demokratik kurum ve kuruluşun
kuruculuğunda, çalışmalarında ve yönetiminde bulunmuştur. Bu bağlamda; 1974
yılı Halk Ozanları Kültür Derneği’nin (OZAN-DER) kurulu şunda emeği vardır.
MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği”
nin ilk kuruluşunda imzası vardır. Ozanlar Vakfı, Anadolu Ozanlar Derneği (AN-DER),
İLESAM yönetiminde yer almıştır. Kars Dikme Köyü Kültür Derneği’nin kurucusu
olup başkanlığını yapmıştır. Selahattin DÜNDAR aynı zamanda araştırmacı, yazar
ve gazetecidir. Kars Ölçek Gazetesi’nde “Gurbet Selamı” adıyla köşe yazarlığı
devam etmektedir. “HALAY” der gisini kurmuş ve uzun yıllar yayın yönetmenliğini
sürdürmüştür. Eğitim ve Kültür ağırlıklı “MENEKŞE” dergisinin kurucusu ve yayın
yönetmenidir. Araştırma ve ince leme türünde; “Terekemeler/Karapapak Türkleri”
ile “Türküler Ve Toplum” kitapları mecuttur. Selahattin DÜNDAR’ın Fizik dersi
ile ilgili bir kitabı yayımlanmış olmakla birlikte, ozanlığı ile ilgili olarak
“Başak”, “Bağdaş”, “Çuval”, “Bizim Eller” adlı şiir kitapları ile diğer
ozanlarla yaptığı atışmalarının yer aldığı ve eşi araştırmacı/şair/yazar Songül
18 Terekemeler / Karapapak Türkleri DÜNDAR'ın derlemiş olduğu “Damladan
Deryaya” adlı atışma/şiir kitabı yayımlan mıştır. Ozanın 4 adet kaseti
mevcuttur. Bağlama ve tarı ustalıkla kullanan Âşık Selahattin DÜNDAR şu anda
sanatını “Koşasaz” adını verdiği, halkın “Zülfükâr” da dediği ikili sazla
sürdürmekte olup, Terekeme – Azeri ve Anadolu tarzında deyişlerini Koşasaz
senteziyle uygulamakta ve yorumlamaktadır. Bu nedenle; MESAM üyeleri tarafından
kendisine, “Koşasazlı Dede Korkut” ünvanı verilmiştir. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.5-8)
EY
TÜRK, YÜKSEL! SENİN İÇİN YÜKSELMENİN HUDUDU YOKTUR... K. ATATÜRK (Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.17)
Kitabın
Bölümleri:
“Birinci
Bölüm” olarak geçmekte ve kitap (s.33-133)’üncü sayfa
aralığına kadar devam etmektedir.
BİRİNCİ
BÖLÜM TEREKEMELER / KARAPAPAK TÜRKLERİ SOYLARI BOYLARI:
Oğuz
Halkına Beylik Yapan Kızlar Hakkında Türkmen’in (Terakime’nin) tarih bilen
iyileri ve başarılı yedi kızın bütün Oğuz halkını kendisine bağımlı bir hale
getirip, uzun yıllar beylik yaptıklarını anlattılar. Onlardan:
Birincisi: Altın
Közeki Sündün Bay’ın kızı ve Salur Kazan Alp’ın karısı, Boyu Uzun
Bular idi.
İkincisi: Karmış
Bay’ın kızı ve Mamış Bey’in karısı Barçın Salur’du. Onun
kabri Sir ırmağının kenarındadır ve halk tarafından bilinir. Özbekler
ona Barçın’ın “Kök Kaşanesi” der. İşlemeli güzel bir künbeddir.
Üçüncüsü: Kayı
Bay’ın kızı Çavuldur Bala Alp’ın karısı Şabatı’dır.
Dördüncüsü: Kondı
Bay’ın kızı ve Biyeken Alp’ın karısı Künin Körkli’ydü.
Beşincisi: Yumak
Bay’ın kızı Karkın Konak Alp’ın karısı olup o da bir başka Künin
Körkli’ydi.
Altıncısı:
Alp Arslan’ın kızı Kestan, Kara Alp’ın karısı Kerçe Bulda’ydı.
Yedincisi: Kınık
Bay’ın kızı Dudal Bay’ın oğlu, Kımaç’ın karısı Kugadlı’ydı.
Tarih 1071’de Harzem memleketinde yazıldı. Kitabın tamamı yazıldı. Peygamber
(a.s) “Kalem dünyanın izzeti ve ahiretin şerefidir,” diyor. (x)
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.111)
“İkinci Bölümü” ise (s.133-149)’ a kadar devam etmektedir.
İKİNCİ BÖLÜM TARİH BOYUNCA
TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ:
Tarih
Kesitinde Terekeme/ Karapapaklar:
Selçuklular
çağında var olan Terekeme adı, Osmanlı İmparatorluğunun, 1578 Çıldır
Cengi’ni takiben Azerbaycan’ı fetihlerinden sonra da “Terekeme” adı
ile bilinip anılan Borçalı ve Kazaklı, ikiz boyuna mensupturlar. Çok
büyük ölçüde koyunculuk, yılkıcılık (At Yetiştiriciliği) ve sığır besiciliği yapıyor, eşyaların nakli
işlerinde kullanılmak üzere yeter derecede de deve bulunduruyorlardı. Yaz
aylarında kuzeyde Alaburz Dağları eteklerinde Terekeme Yaylağı
diye anılan Karakalkan, batıda Ağlağan, Göydağ (Gökçe Dağ) ve Kısır
Dağlarında Alaçık denilen o meşhur kara çadırları içinde yaylaklar da
yayılıp, güz gelince de Aran adını verdikleri kışlakları olan güneyde Karabağ
ve Gökçegöl’e, doğu da Gence dolaylarına inerek genişçe bir sahada
en parlak çağlarını yaşıyorlardı.
Hazarların
hüküm sürdüğü dönemde, Nazar Han dedikleri Elbeyilerinin emri
altında çoğunluk, Ehl-İ Sünnet İtikadına Uygun şekilde, çağın en sofu ve
pek dindar kişileri olarak ekseriyet Hanefi Mezhebine bağlı
bulunduklarından Cemâatla Cuma Namazı kılarlardı. Bu yüzden Şirvanlılar
gibi Hanefi Mezhebinin gereklerine uydukları için, idareleri altında
bulundukları Şii Safeviler’e “Sakal Vergisi/Sünni Vergisi” adı
altında ayrı bir vergi bile öderlerdi. Şii olan Terekemeler ise
bu vergiyi ödemezlerdi. (Âşık Selâhattin
DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.135)
“Üçüncü
Bölümü” ise (s.149-156)’ya kadar devam etmektedir.
ÜÇÜNCÜ
BÖLÜM TEREKEMELER: (KARAPAPAK TÜRKLERİ GÖÇLER-SÜRGÜNLER-KAÇHAKAÇLAR):
“Türkmençayı
Antlaşması”, savaşın sonunda Rus ve Kaçarlı İran Devleti
arasında Türkmençayı Antlaşması yapıldı. Yapılan antlaşmanın
Borçalı-Kazak ve diğer Terekeme/Karapapaklar üzerin de büyük tesiri olmuştur.
Çünkü, onlar savaşın ilk günlerinden itibaren Kaçarlı/İran devletinin yanında
yer almış, din düşmanı bildikleri Ruslar ile dişe diş göze göz sa vaşmışlar.
Yurt sevgisi ve din gayreti ile ön saflarda savaştıklarından binlercesi şehit
düşmüş, bir o kadarı da yurt ve yuvasını terk etmek zorunda kalmıştır. 22 Şubat
1828 Kaçarlı/İran ve Rusya arasında imza edilen bu uğursuz antlaş maya göre
Aras Nehri’nin kuzeyinde bulunan Azerbaycan topraklarının tamamı ile
Dağıstan’ın Rusya’ya katıldığını Kaçarlar kabul etmişler. Buna göre de Terekeme
Gürcistanı’nın Çıldır İlçesi hariç diğer yerlerinin tamamı Ruslara geçmiştir.
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER
KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.155)
“Dördüncü
Bölümü” ise (157-194)’
TEREKEMELER
(KARAPAPAK TÜRKLERİ'NİN)-(DİRENİŞLERİ- BAŞKALDIRILARI-VATAN SAVUNMALARI-MİLİS
KURULUŞLARI-HALK KAHRAMANLAR):
Hacı
Karaisa ve Karaisalı Köyünün Kuruluşu:
Rus
Hükümetlerinin baskılarına rağmen, Terekeme/Karapapaklar
yeni yerleşim yerleri kurmaya devam etmişlerdir. Bunlardan biri de 1861 yılında
kurulan Karaisalı Köyüdür. Karayazı’daki özgürlük savaşçısı Borçalı
Terekemeleri ile baş edemeyen Rus Hükümeti, halkın direncini kırmak
için, halk tarafından çok sevilen, halkına sahip çıkan ve Rus hükümetinin
oldukça saydığı, çekindiği halk deyimiyle Rus Hükümetinin kapısını
tepikle açan ve halkın lideri olan Karaisa’yı ve onunla hareket
edenlerden toplam yedi evi göçe zorlar. Bu yedi ev başta:
Karaisa;
Ağabeyleri Mehemmet ve Pir Memmet ile dünürleri Bala Musa ve Molla Ali,
enişteleri; Oruç Kişi ve Hıdır Kişidir.
Hacı
Karaisa başkanlığındaki bu kişiler 1860 yılının güz ayında, Rus
Hükümeti tarafından köylerinden ayrılmak zorunda bırakılmışlardır. Kışı kıl
çadırlarda geçirdikten sonra, 1861 yılının, yaz başında, yine de topraklarından
kopmadan Karaisa’nın adını taşıyan Karaisalı Köyünü kurmuş ve
şenlendirmişlerdir. Önceden yayla olarak kullandıkları köyün yerini Hacı
Karaisa, oğlunu ipten kurtardığı için kendisine vefa borcunu ödemek isteyen
Dedivan adlı bir Ermeni’den parasal bedelini ödeyerek almıştır.
Daha sonra bu yedi evin Karaisa başkanlığında kurduğu köy, Karayazı’dan
gelen hısım akrabalarının göçüyle ilk yıl 40 haneye daha sonra 80 haneye
ulaşmıştır. Karaisalı Köyü Borçalı’da Terekemeler için önemli bir
yer tutar.
Karaisa,
daha sonra Hacca gider namı Hacı Karaisa’dır. Rus Hükümetleri ise
ona Hacı Kara diye hitap ederler. Mezarı, o zamanlar kızı Gülsenem’in
yaşadığı Kayseri ilimiz sınırlarında eniştesi Kasım’ın mezarı ile birlikte
Sarıoğlan’dadır. Karaisalı köyünden göçenler Hicri 1334 Miladi 1918
yılında Anadolu’ya gelmişler ve bunların çoğunluğu Kars Merkez Dikme köyündedirler.
Hacı
Kara İsa’nın çocuklarından Tükenci Memmet ve Kara
Hasan, Borçalı’da Karaisalı Köyünde kalmışlardır. (Karaisalı Köyü
Tiflis-Borçalı’ya bağlı bir köydür.)
Türkiye’de
ise Hacı Karaisa’nın torunlarından bir bölümü Kars’ın
Merkez Dikme Köyündedir. Dedelerinin adından ötürü Dünya mallılar olarak
bilinmektedirler. Yeğenlerinden Terekeme Nesip ise Karaisalı Köyündedir.
Terekeme Nesip’in torunları ise Kars’ın İbişli Köyündedir.
Bu sülale Terekeme Nesip Sülalesi olarak bilinmektedir. Hacı Karaisa’nın
babası Dünyamalı olduğundan sülalenin tamamına “Dünya Mallılar”
denmektedir. Dünya mallının kardeşleri ise Kafkasya Karayazı’dadır. Hacı
Karaisa’nın dedesi Şapalak Ali olduğundan Alioğulları olarak
soy almışlardır. Soyadı kanunundan sonra, bu soyad değiştirilerek
çeşitlenmiştir; ancak sülale “Dünya Mallılar” olarak bilinmektedir.
Kars
Milletvekili Yasin BOZKURT, Tuğ General Prof. Dr. Ahmet DÜNDAR, Âşık İslâm ERDENER,
Şair Hakkı KÖSELİ, Yazar Bilal DÜNDAR, Araştırmacı Yazar Songül DÜNDAR, Âşık
Mürsel SİNAN, Prof. Dr. Mustafa BAŞBOZKURT ve Ozan Selahattin DÜNDAR (Âşık
Dündar) Hacı Karaisa’nın Torunlarıdır. (Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.159)
Âşık Garib Diyor Ki:
Çok
da at oynatma ey dini bâtıl,
Dayan
ki üstüne Âl-Osman gelir.
Yerinden
oynayıp bütün Anadol,
Bir
yandan da kalkmış Hamid Han gelir.
Seksen
bin okuyan, seksen bin yazan,
Seksen
bin derviştir canından bezen,
Seksen
bin rediftir silahın düzen,
Seksen
bin ihtiyat kahraman gelir.
Seksen
bin atlıdır, seksen bin yayan,
Seksen
bin Arab’ın önünde dayan,
Seksen
bin Arnavut sizlere beyan,
Seksen
bin Bektaşi baş Türkman gelir.
Seksen
bin Milbasi, seksen bin Kürdî,
Seksen
bin Çerkez’in çekilmez derdi,
Seksen
bin gemiye doluptur ordu,
Her
biri götürüp yüz bin can gelir.
Kars
Kal’ası durur metin istihkâm,
Yetmiş
iki’de aldı büyük nâm,
Yediden
yetmişe gâzi’dir tamam,
Yardımcı
ervah-i şehidan gelir.
Abdulhamid
Han’dır sultan bizlere,
Kanun-i
Esâsi ferdir gözlere,
Açtı
meclis verdi derman dizlere,
Cepheye
Meclis-i Mebus’an gelir.
Garib
der kim eder bununla cengi,
Tamam
aynalıdır topu, tüfengi,
Nice
Prusuya, nice frengi,
Urus’un
başına o tufan gelir.
Âşık Garib’in “Gözdağı” şiiri cönklere yazıldı... Kısa zamanda da elden ele, dilden dile, telden tele dolaşarak Kars ve çevresindeki bütün köy ve kasabalara yayıldı. (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.163-164)
“Beşinci
Bölüm” (s.195-310)
TEREKEMELER (KARAPAPAK TÜRKLERİ)-(FOLKLOR/HALKBİLİMİ)
Terekeme/Karapapakların Yaşam Kültürleri 197 Doğumlarında
hiçbir tören uygulamayan Terekeme/Karapapaklar, evlenme ve sünnet
düğünlerinde çift zurna ve tek davul çalarlar. Düğüne “Düğün” demez “Toy”
derler.
Düğünlerde nizam ve intizamı sağlayan
idareciye (Toy Babası), sünnet çocuğunu tutan kişiye de “Kirve” derler.
Yeni evlenen çiftlerin evliliklerinin şirin, tatlı, zürriyetlerinin (çocukları)
hayırlı olması için gelin ve damat için ayrı ayrı “Oğlan ve Kız Şahı”
bezerler. Âşık bulunmayan düğünü düğünden saymazlar. Geniş halk
kültürleri yanında bilhassa Halk ve Âşık Edebiyatına vakıfları ile
dikkat çekerler.
Mezarlarını genelde basit ve
gösterişsiz yaparlar. Biri öldüğünde de yaşlı kadınlar ölü yıkanıncaya kadar,
etrafında genişçe bir halka çevirip oturur. Sırayla birer dörtlük “Bayatı” söyler,
birlikte ağlaşırlar.
Yüz küsür türkü makamı
bilirler:
Civan Öldüren, Şikest,
Zarıncı, Derbeder, Hicranı gibi
ağır ve dokunaklı türkü makamlarının arkasından, bir dörtlük “Bayatı” söyler,
ardından da:
“Bizim eller, ay eller,
Şirin eller, boy eller”
veya
“Ay gazah ellim.
Vay gazah ellim” diye ekleme yaparlar.
Ata ve dedelerinin ruhları ile
mezarlarına saygılıdırlar. Yeminlerinde:
“Atamın eziz urhu (ruhu) üçün” sözünü kullanır ve en büyük yemin
olarak bunu bilirler. Kendi öz şahıslarına yapılan her türlü küfür ve hakereti
zamanla unutur ve affederler; ama ata ve dedelerinin ruhuna, mezarına “Gor” ve
kemiklerine yapılan küfürü unutmaz ve affetmezler.
Mücadele etmeyi severler. Vatan için
kavgadan asla kaçmazlar. Savaşta kavga ve dövüşte gülle, kılıç, hançer ve darp
yarası alarak ölenlere iyi gözle bakarlar. Ölenin geride kalanları ata ve
dedelerinin bu halleriyle övünüp iftihar ederler.
“Arak” dedikleri alkollü
içkilerin her türlüsünü yasak sayar, beslenmelerine dikkat ederler.
“Sabah yemeğini kendin
için ye!
Öğlen yemeğini bir
dostunla bölüş!
Akşam yemeğini de
düşmanlarına yedir!”
atalar sözüne uyarak sabah yemeklerini et, hamur işi, yağlı yemek olarak tercih
eder…
Öğle yemeklerini hafif yemekler
yiyerek akşam yemeklerinde de çok az miktarda ve besleyici olmayan çorba
nevinden yiyecekleri tercih ederler.
Erkek ve kız çocuklarını çok
severler. Ev içinde onlara büyük insan muamelesi yaparlar. Herhangi bir
sebepten bir kişi kendi öz çocuğunu döverse, büyükler araya girip adamı azarlar
ve ona “Allah’tan korkmaz uşağı niye dövüp sindiripsen... Bırak hüreyin
(serbes) böyüsün... Yohsa böyüyende korkak olar,” derler.
Kişiliklerine gelince:
Genelde yaltaklanma, yaldızlı söz
söyleme ve riyakârlık bilmez, dostlarına karşı gurur ve kibirlenmez,
düşmanlarına karşı da zulme baş vurmazlar. Çeşitli fikirlere kapılıp benliğini
yitirmez, hile ve desise yoluyla başkalarından alınan malı helâl saymaz,
kimsenin kazancında gözü olmaz, ruhu davranışlarıyla da sakin görünüşlü, serin
kanlı olup duygu ve düşüncelerini belli etmezler.
Asık suratlı olmayıp güler yüzlü ve
vakur olur, kin ve küs bilmez, şakadan hoşlanır, barışı ve dostluğu sever,
acığı tutmadıkça kimseyi incitmez, canı sıkılıp acığı tutunca da gözü dünyayı
görmez olur. Gerçekçi olup açık ve seçik konuşur, karşısında olan kimselerin de
açık fikirli ve dürüst olmalarını ister, vatan, millet ve bayrak sevgisini
bütün sevgilerin üstünde tutarlar.
Vücut yapıları itibariyle umumiyetle
ortadan uzun boylu, düz ve siyah saçlı, açık alınlı yuvarlağa yakın yüzlü,
genelde koyu renk gözlü olurlar… (Âşık Selâhattin
DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.197-198)
“Altıncı Bölüm” (s.311-334)
TEREKEMELER(KARAPAPAK TÜRKLERİ)-TASAVVUF-İNANÇ KÜLTÜRÜ:
HALKIN DİLİNDE MEYHANA
(Âşık Musa ERDENER ’den alınmıştır.)
Atamın öz adeti.
Dedemin ibadeti.
Nenemin saadeti.
Bir semahtı meykhana.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
Yaa Pir ya Pir diyerek.
Allah’a boyun eğerek.
Ar libasın giyerek.
Dönen semahtı meykhana.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
Balan gelsin Karakazim.
Oğkuyurlar hazin hazin.
Birde bir teneke lazım.
Yürür semahtı meykhana.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
İbadet sayılardı.
Allah Allah deyilerdi.
Mey yerine kant içilip.
Geceler sehere gadar.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
Verilir derviş selamı.
Söylenir Tanrı kelamı.
Ağlatır Zeynaf halamı.
Bir semahtı meykhana.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
Çopur Camal beyit söyler.
Daylağ Alı semah eyler.
Dikme’de Murtaza neyler?
Gözel semahtı meykhana.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
N’ olur hakaret etmeyin.
Dil uzadıp kirletmeyin.
Ritim tutup Allah deyin.
Dönün semahtı meykhana.
Sel olup ahtı meykhana.
Hem zikir hem ibadetti.
Köhne vahtı meykhana.
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.330-331)
“Yedinci
Bölüm” (s.335-380)
TEREKEMELER
(KARAPAPAK TÜRKLERİ)-SÖZLÜ ve YAZILI EDEBİYAT:
Masallar
/Nağıllar
Terekeme/Karapapaklar
masala, “masal” demezler, “nağıl” derler. Arapça “nakil”
kelimesinden bozmadır. Konu bakımından nağıllar fevkalade ve olağanüstü
hadiselerle süslü, olağanüstü kişilerin başından geçen, zamanı ve yeri belli
olmayan ilgi çekici hikâyelerdir.
Nağıllar genelde hayali hadiseler ve hayali
kahramanları anlatırlar. Keloğlanlar, insan yiyen devler, periler, cinler nağılların
sevilen kahramanlarıdır.
Nağılların
uzunca olanlarına “Nağıl”, kısa olanlarına “Balaca Nağıl”, çok
kısa olan larına da “Bapbalaca Nağıl” derler.
Nağıllar genelde hiciv ve mizahi mahiyet taşır. Önce bapbalacaya, arkasından da balacaya onun arkasından da nağıla birer örnek verelim.
Bapbalaca
Nağıl/Dıngılı:
Nağıl
İt ile Pişik’in Nağılı Pişik deyip ki:
“Menim
ağamın yedi gızı olsa, yedisinin de gözleri kor olsa... Men onların gavağında
olan çöreklerini çalıp çalıp yesem...”
İt
de deyip ki:
“Menim
ağamın yedi oğlu olsa... Yedisi de iyid olsa, onların her biri mene birer lohma
ekmek, birer tike de et verseler menim garnım doyar.
Bu
sebeptendir ki Terekemeler pişiği sevmezler, iti severler.”
Balaca Nağılı:
İki Gardaş:
Vahtı
zamanın birinde çok zengin ağa bir adam varıymış. Bu ağanın biri çok ahıllı,
biri de seme olan iki de oğlu ile gözel de bir arvadı olduğundan keyfi yerinde
gününü gün eyleyip yaşarmış.
Gel
zaman get zaman evvele ağanın arvadı dalıncahta özü dünyasını değiştirip öbür
dünyaya geçip giderler. Aradan birkaç gün geçenden sonra seme kardaş ahıllı
olan gardaşına deyir ki:
“Aha
gardaş bizim atamız da anamız da geçip gittiler. Gel indi lâzımı oldu ki
mallarımızı bölüşek, seninki senin, menimki de menim olsun.” Ahıllı gardaşı da
ona:
“Gardaş
menim senden özge, senin de menden özge heç kimimiz kimsemiz yohtu. Barabar
çalışıp, barabar kazanah ve de barabar mallarımızı yiyek.”
Seme
olan gardaş razı olmadığından mallarını bölüşmeye garar veriler.
Ataları
sağlığında iki tahım damdaş yaptırdığından seme olan gardaş gidip soradan
yapılan teze damın gapısında oturup:
“Bu
dam daş menim olsun, öbürü de sene galsın” deyir. Ahıllı gardaş deyir ki:
“Gel
indi mallarımızı, goyunlarımızı da bölüşek...”
Seme
razı olmayıp gardaşına: “Olamaz hayvanlarımızı düze salah, ahşam vahtı herkeşen
malı öz kapısına gelsin. Senin gapına gelen senin, mehim gapıma gelen de menim
olsun.” Onun dediğini yapıyorlar ve evdeki bütün hayvanları otlatmak üzere
meraya sürüyorlar. Akşam oluyor eve döndüğünde de bütün hayvanlar ahırdaki bildikleri
yerlerine giriyorlar. Tek bir tosun da gidip seme gardaşın evinden içeriye
giriyor.
Ertesi
günü seme gardaş tosunun başına bir çatı bağlayıp satmağa götürür. Akşam üstü
de boş dönen vahtı ahıllı gardaşı “Gardaş sen tosunu ne ettin?” diye soruşunda
o da deyir ki:
“Men tosunumu çayın yanındaki kayalığın alt
gırağında olan hırda kayaya satmışım” O gece yatıp ertesi günü sabah erden iki
gardaş yola düşüp tosunu gurtlar yeyip, bir tek çatısı galıf. Seme gardaş
başlıyır elinde çomahlan gayayı döymeye...
Demeh
ki bu gaya oynah bir gaya imiş, hemen parçalanıf dereye doğru yuvarlanmağa.
Ahıllı gardaş bahıp görür ki gayanın altı altın doludu. İki gardaş bir halının
altınları evlerine daşıyırlar. Seme deyir ki:
“İndi
gel de altınlarımızı bölüşek.” Gardaşı cevap vermeden de gaça gaça gidip köyün
mollasına:
“A
molla emi biz altınlarımızı bölmeye garar verdik, senin tahıl godunu versene...
Godu veren molla merahlanıp semenin dalı sıra gelip bunların bacasından bunları
gözlüyor. Seme bahıp görür ki molla dama gidip onu tepesi üstü damdam aşağıya
atır. Molla ölür. Başlıyırlar korhmağa. Mollanın ölüsünü götürüp bir guyuya
atırlar, tahıl ölçeğinde götürüp mollanın gapısına goyurlar.
Ahıllı
gardaş seme gardaşına ya tırandan sonra bir koç kesip guyuya goyur, mollanın
ölüsünü de aparıp başga bir yere gömür. Ertesi günü molla sabah ezanını ohumur,
öğlen vahtında da görünmür, başlırlar mollayı aramağa...” Semeden sorurlar o
da:
“Mollayı
men öldürüp guyuya attım.” Ağsakkal kişiler, köyün heyyeti, muhtarı toplanıp
bunları mehkeme eden vahtı, ahıllı gardaş deyir ki:
“Emiler
hammınız da bilirsiniz ki menim gardaşım semedi o ne ettiğini, ne dediğini
bilmez. Toplaşıp guyunun başına giderler ve de seme’yi guyuya sallayıp ölüyü
çaharmasını istiyirler. Seme guyudan seslenir..”
Sizin
molla gıllıdı mı gılsızdı mı deyirler gılsızdı..
Gene
bağırfır “Sizin mollanın gaç boynuzu var?” onlar deyirler: “Boynuzu yohtu..
Goçun kuyruğuna el atıp, gene bağırır.
“Sizin
mollanın guyruğu yekedi mi?”
Bahırlar
olmuş, bu sefer özge adamı guyuya sallayıp goçun ölüsünü çıkardıler...
Ahıllı
gardaş “Men deme din mi menim gardaşım semedi...” Bunun üzerine millet dağılıp
evlerine gedir. Ahıllı gardaş da seme gardaşına gandırıp yanına alarak ölünceye
gadar birlikte yaşıyırlar. Nağılımız burada bitti.
Nağıl/Masal:
Akıl
ile Devlet:
Çoh
çoh eski zamanlarda, bir gün akıl ile devlet aralarında iddiyaya düşerler.
Akhıl devlete diyer ki:
“Eğer
men olmasam bu dünya bir günde veran olar.” Devlet buna garşılıh diyer ki:
“Yoh
sen yanlışsan asıl men olmasam bu dünya hiçbir işe yaramaz... Gördüğü bu
saraylar, bu bezirgânlar hamsı menim sayamda olar... Uzatmıyah bunların
arasında bir iddiyadır başlar.” Akıl devlete diyer ki:
“Beli
dediğin doğrudu... Dünyanın varı devleti senin sayanda olsa bile men olmasam o
var devlet bir işe yaramaz. İstiyirsen hemen bunu sınıyah.
Devlet
razı olar...
Her
ikisi de o sırada çift sürmeyhte olan bir çiftçinin üstünde kudret ve
guvvetlerini sınamağa garar verirler.
Akıl
çiftçinin başından çıkar,” sonra da devlete diyer ki:
“Men
çıhtım sen indi bu çiftçiye istediğin gadar mal devlet ver göreyh ne yapacah?”
Devlet meşeden bir selvi ağac kütüğü kesip bunun içini eyce oyuf çıhardar, boş
olan yere de dünyanın en gıymetli lâlı gevher daşlarını, altın, gızıl ne
bulursa doldurar, getirif çiftçiye verip diyer ki:
“Çiftçi
yoldaş... Al sene altın, gızıl, lâlı gevher daşları getirdim. Hamsı da bu gör
düğüm kütüğün içindedi, Sen bunlara alıf evine götür ve de istediğin kimi
harçlıh et, hamsı senindi.”
Fuhara
çiftçi aklı başında olmadığı üçün altın nedi, gızıl nedi, lâlı gevher daşı nedi
bunları ne bilsin? Almaz hemi de devlete gızıf diyer ki:
“Bah
senin gözderin kôrdu mu?
Görürsen
ki menim iki öküzüm var, bir çiftim var, bunlar mene yeter... Al götü altının
da, gızılın da senin olsun! Yoh eğer
götürmürsen bırah orda galsın men onu özge birine vererem.”
Devlet
içi altın, gızıl, lâlı gevher dolu kütüğü tarnanın gırağına bırahıp gider
ahılın yanında oturur. İkisi beraber diyerler hele bahah bu ahlı olmuyan adam
devleti ne yapacah?
Uzatmıyah hikâyeti, sizlere vermiyek zehmeti o
gece kütüyh tarlada galar. Ertesi gün çiftçi çift ile ekmeye başlıyan vahtı
uzahtan bir kervan görüner.
Gelha
gel!
Kervan
gelip çiftçiye yahın bir yerde gonar...
Ahlı
başında olmuyan, çiftçi bunların yanlarına gidip kim olduhlarını sorar, öğrener
ki bunlar Mısır ölkesinnen gelip Çin ölkesine giden çoh zengin bir kervandı...
Yanında bulunan altını, gızlı, lâlı gevher taşlarını bunlara verip Çin
padişahına göndermeğe garar verer ve gidip kervanbaşını bulup ona diyer ki:
“Bah
kervançı başı menim bir amanatım var, bunu sene versem götürüf Çin hükümdarına
verersen mi?” Kervanbaşı da:
“Madem
Allah amanatıdı helbette götürüf bir tamam yerine teslim eylerem, diyereyh
çiftçinin kim olduğunu, şeheren, karyanın adını bir kâğıza yazıf kütüğü bir
gatırın dalına yükler. Ver elini Çin deyip yollara düşer ve günlerden bir gün
Çin’in payıtahtına gelip vasıl olar.
Kervanda bulunan malları satıp kurtarandan
sora çiftçinin verdiği kütüğü götürüf Çin Padişahına teslim edip çiftçinin
selamlarına söyler.”
Çin
padişahı bezirgânı yolçu edenden sora adamlarına emir edip kütüğü gırdırıp
bahır ki içinden o zamana geder görmediği lâlı gevher, zümrüt, altın, gızıl
töküldü. Hemen lelesini, vezirini, sereskerini, ahlı iş kesenleri toplayıp
onlara deyir ki:
“Sizler
ki menim ahlı iş kesen, her tertibi bilen adamlarımsınız, indi mene deyin bu
çiftçi nasıl adamdı ki bize bu geder dünya malını gönderip?” Vezirlerden bir
gısmı bu çiftçi çoh ahıllı bir adamdır, çünkü bu geder gıymetli malı bu kütüğe
goymuş. Kimisi bu adamın dünyada heç bir şeye ehtiyacı yohtur ki, bu geder
altını, gızılı, yakudu ve de lâlı gevher dışına siz padişahımıza yollayıp...
gibi sözlerinin üstüne çiftçiye ne gibi bir hediye yollamanın daha uygun
olacağı üzerinde uzun uzun danışıp, görüşüp garara vardılar ki:
En
eyisi biz burada olup da o memlekette olmuyan ipek, gutnu-gumaş kimi nadide
gumaşlarımızdan biri kafla katır düzeltip aynı bezirgânınan ona göndereyh. Çin
padişahı kırh katıra değerli gumaşlar yükleyif bu gatırları bezirgâna teslim
edip deyir ki:
“Bah
a bezirgânbaşı sen ki her zaman menim toprağıma gelip alış veriş eylersin, indi
sennen istediğim budur ki bu kaflakatırı olduğu gibi götürüp o çiftçiye veresen
ve de menim ona çoh çoh selamımı söylüyesen.”
Bezirgân
başı, başım gözüme üstüne diyereyh verilen eşyaları özünün eşyaları ile
birlikte hazırlayıp yollara revan olur. Gel ha gel günlerden bir gün o
çiftçinin memleketine vasıl olup Çin padişahının selamlarıyla barabar
gönderdiği hediyeleri teslim etmeyh istiyir. İstiyir amma gel gör çiftçinin
ahlı yoh ki ne yapması lâzım geldiğini bilsin. Kervanbaşı deyir ki:
“Baha
kervanbaşı ağa... Görürsen menim bir çift öküzüm, bir çiftim var, bir tarlam
var. Men o padişahın mallarını ne yapacam meni onlara ne ehtiyacım var. İndi
sen burdan harya gedirsen? “ Kervanbaşı Çin’den aldığı malları Mısır’a
götüreceğini söylüyür...
Çiftçi
de:
“O
halde senden ırca eylerem sen bu malları götürüp Mısır hökümdarına veresen.
Hemi de menim ona selamlarımı söylüyesem... Bezirgân başı peki ağa keyif senin
di nasıl istersen öyle olsun diyerek Çin padişahının hediyelerini bir tamam
götürüp Mısır hökümdarına teslim edip, çiftçinin memleketini, adını ve
selamlarını hökümdara söylüyerek gidiyor.”
Mısır
hökümdarı da Çin padişahı kimi
lelesini, vezirini, vükelasını ahlı iş kesenlerini topluyarah onlara diyer ki:
“Felan
ölkeden felan çiftçi bizlere kırh gatır yükü has ipekli, kutnu gumaş yolla
mış... Tedbir nedir?... Biz bu çiftçiye ne yollasah makbule geçer.” Lelesi
veziri, vükelası uzun müddet düşünüp bir garara varırlar ki:
Bir
biz bu çift çiye para pul yollasah diyen bunu para pula ehtiyacı yohtu. Bu
geder varın devletin sahabı ola ki çoh zengin ve de ahıllı olar... En eyisi
budur ki biz bu çiftçiye hökümdarımızın bacısını vereyh. Onu nikahlasın... Bu
durumu hökümdara açırlar, hökümdar bacısına danışır, bacısı bıldırdan razıdı. Hemen
bunun üzerine iki tene atlı çaparçı hardıp çiftçiye getirmek üzere o memlekete
yolluyurlar…
Yola
tüşen çaparlar epey müddet yol aldıhtan sora çiftçinin memleketine gelip sora
sora çiftçiyi tapırlar. Çiftçiye:
“Çepiyh
hazırlan seni Mısır hökümdarına götürmek üçün geldiyh,” diyerlerse de çiftçi:
“Mısır
hökümdarının mennen ne işi var? Bırahın rahat rahat çiftimi ekim.” Atlı
çarparlar bahırlar bu çiftçi laftan anlamır hemen buna bir iki kamçı vurduhları
kimi çiftçi korhup yola düşür. Gel zaman git zaman bazı atlı bazı yayan gele
gele Mısır ölkesine vasıl olurlar. Çiftçiyi götürüp hökümdarın sarayına teslim
edirler.
Hökümdar
bahıp görür kü çiftçide heç idare kalmıyıp hemen hamama gönderip yıkadıp
temizledir. Dalından da berbere terziye gönderip onu adam kimi geyindirip
huzuruna getirmelerini emir edir.
Çiftçiye
hamama götürüp yıhıyannan sonra hökümdarın emir ettiği kimi temizleyip,
geyindirip tehral huzura getirirler. Hökümdar çiftçiye deyir ki:
“Bah
meni eyice dinle, sen mene bir çoh hediyeler gönderdin. Bunların hepsi de
birbirinden üstündü, men bu hediyelere garşı sene dünyalar gözeli olan bacımı
ver meyh istiyirem, peki sen bu işe ne deyirsen?” Çiftçi hökümdara:
“Hökümdarım
sağ olsun men bir fuhara çiftçiyem hemi menim köyümde bir tarlam, bir çift
yahşı öküzüm, bir de çiftim var... Men kimem ki senin bacını alım, ne olar
menim başıma gülüp meni lağa alma.” Hökümdar bunun sözlerine kulah vermir ve
hemen toy düğün gurulmasını emir edir. Kırh gün kırh gece toy tutulup
çiftçiynen hanım sultanı aht nikâh edip gerdaye verirler. Ahlı başında olmadığı
için de çiftçi odaya girer girmez yatağa düşüp derin bir yuhuya yatır.
Birez
sora hökümdarın bacısını da getirip odaya goyurlar. Bacı sultan bahıp görür ki nişanlısı
hemi de eri olan adam öle yatıp yuhluyur ki diyesen bin yıllıh ölüdü. Epeyi bir
zaman behliyir eh ne çare etse çiftçi yerinden gımıldamıyor. Öz özüne diyer ki:
“Ola
adam ahtım olsun sen birez daha galhmasan men seni yarın sabah deryayı atıp
balıhlara yem etmesem.” O zaman devlet ahıla deyir ki:
“Amandı
ay ahıl men indiyene geder bu çiftçi üçün oğraştım amma bunun sonu diyesen
kötüye gidecek. Aman buna bir çara... Bu sözlerin üstüne ahıl hemen gelip
çiftçinin başından içeriye girip onu yuhusundan oyandırır. Yuhudan oyanan
çiftçi de bahıp görür ki hanım sultan ayahta onu behliyir.”
O
zamana geder olan işleri gafasında bir canlandırıp olanları birer birer düşünüp
hemen hanım sultanın ayağına gapanıp ona:
“Ey
menim perilerden daha gözel, gözellerden çoh gözel olan sevdiğim meni bağışta; çünkü
menim ahtım varıydı, men aht etmiştim eğer Mısır hökümdarı bacısını mene
vererse gerdeğe girmeden evvel yalandan altı saat yatıp, sultanımın sabrını
sınıyacam. Men yatmamıştım, sırıf seni sınıyırdım... Meni bağışta deyip
sultanın gönlünü alıp onnan muradına erdi.”
İşte
o zaman ahıl devlete dedi ki:
“Gördün
mü ahıl olmadıhtan sora varın devletin ne gıymeti var. Bu adama altın, gızıl,
gümüş, lâlı gevher verdin onun gıymetini bilmeyip Çin padişahına gönderdi. Çin padişahının
verdiği gıymetli eşyayı Mısır hökümdarına gönderdi... Az galsın Mısır
padişahının bacsını ihnal edip özünü deryaya attıracahtı. Menim üstünlüğümü
kabul ettin mi?
Devlet:
“Beli sen mennen daha üstünsen kabul ettim!” diyereyh ahılın üstün olduğunu
gabul etti.
Atalar
deyip ki:
“Ahılsız
devlet heç bir işe yaramaz!”
Terekeme/Karapapaklarda
Fıkralar (Gülmeceler):
Diğer
adı latife olan fıkralar Halk ve Âşık edebiyatımızın en zengin dallarından
biridir. Daha çok hiciv ve mizah konularını tatlı ve karşısındaki kimseleri
incitmeden anlatılan fıkralar daha makbul sayılmaktadır.
Çavuş
Olan Terekeme:
Her
nasıl olmuşsa Terekeme’nin biri askerde çavuş rütbesi almış ve topçu çavuşu
olmuş. Top komutanı olduğu için de topçu neferlerini talim ettirmeye başlamış.
Bir gün talim esnasında erlerden birisine:
“Topu
Herre” diye emir vermiş.
Bu
sözün çevir manasına geldiğini bilmeyen er çavuşun yüzüne bakmış. Çavuş kızıp
“Aya dil bilmez oğlu dilbilmez herre deyirsem herre?” er yine bir şey anlamamış
çavuşun yüzüne bakakalmış.
Emrinin
dinlenmediğini zanneden çavuş da vurup askerin kafasını topun kamasıyla kırmış.
Çavuşu mahkemeye vermişler. Hakim nedenini sormuş, çavuş da:
“Men
de dim topu herre, herremedi herslendim tepesine çaldım, çürüğümüş yığıldı
galdı.”
Çavuşa
yedi sene hapis cezası vermişler.
Çavuş da mahkeme kararına itiraz edip demiş
ki:
Bir
gatır yeddi asker öldürür ceza almır, men gazayınan birce asker başını yarmışan
mene yeddi sene galabend verirsiniz. Bir çavuşun, gatır geder hökmü yoğusa,
meni niye çavuş yaptınız?
Men
gatır olmah istiyirem demiş.
Bir
Terekeme ile Doktor ve Hasta Çocuk:
Terekemenin
biri hasta olan çocuğunu karısı ile birlikte alıp doktora getirir. Muayene
sonunda doktor:
“Çocuğunuz
dipdiri, kuşpalazı olmuş!” der. Reçete yazmak için biraz beklemelerini söyler.
Çocuğun hastalığını yanlış anlayan terekeme karısına:
“Men
sene bu uşağın bir şeyi yohtur, demedim mi, ahana dohtor ne dedi, bu uşağ
dipdiri. Kuşbalazı kimidir?” demiş.
Doktor
gerekli reçeteyi yazıp verir; amma Terekeme kuşpalazı olan çocuğunun ilaçlarını
yaptırmaz!..
Terekeme
Hasta Karısı ve Doktor:
Terekeme
hasta olan karısını doktora götürür. Doktor muayene eder, gaz çıkarıp
çıkarmadığını sorar. Gazı kaz anlayan Terekeme: “Bıldır bir iki gazımız
vardı, gazın hamsını gırmışıh, gazımız galmıyıf!” Doktor Terekemeye:
“Ben
o kazı sormadım, karnından gaz çıkarıyor mu?” diye sorunca Terekeme:
Yine
anlamaz:
“Yoh
a kişi gazımız olan vahtı basırıp bir iki cücük çıhardırdı...” Doktor:
“Yahu
ne laf anlamaz adamsın, ben ossurup ossurmadığını soruyorum!” Terekeme:
“Biy
a dohtor öyün tikilsin, ele desene, bizim arvat menim kimi berk ossuramaz, amma
arada sırada cırtdadır.”
Allah’ın Emisinin Oğluyum:
Kurnaz
Tat saf bir Terekeme’nin evine misafir gelir. Aradan üç, beş, on beş gün geçer
ve hiçbir şeye aldırmadan tam tamına üç ay kendisini Terekeme’ye besletir.
Misafirin
bu haline kızan Terekeme ona:
“Ay
gardeş gonah dediğin üç gün, bile medin beş gün olar. Sen üç aydır burdasan!..”
Dediğinde kurnaz tat”:
Sen
meni tanımadın mı Men Allah’ın emmisinin oğluyam” diye cavap verir.
Tat’ın
bu sözü üzerine:
O’nun
elinden tutup götürüp Caminin kapısının önüne bırakır ve der ki:
“Maden sen haşa Allah’ın emisinin oğlusan, işte gördüğün bu gonah Allah’ındır... Burda yat, burda kalkh garnını burda doyur... Bir daha bize gelme!” Der.
Keteye
Yazıh Olacak:
Köyün
birinde bir Terekeme ile bir de komşusu varmış. Terekeme çok saf komşu su da
alabildiğine hırsızmış. Terekeme’nin arvadı, bir gün tandırda kete pişirip,
tekneye koymuş. Kocası eve geldiğinde de gidip bakmış ki keteler yerinde yok!
Kocasına:
“Ben
buraya keteleri koymuştum keteleri biri yemiş!” deyince kocası da:
“Kim
var ki kim yesin bunları, komşu çaldıysa ketelere yazıh olacak.” Karısı:
“Niya
yazıh olsun?” Kocası:
“Komşu
kete yemesini hardan bilsin, götürüf gatığa (yoğurda) doğruyacah, Ketelere de
yazıh olacah!..”
Suçu
Yokmuş:
İki
Terekeme Tiflis’in Narinkale denilen hapisanesinde karşılaşırlar. Biri diğerine
neden hapis olduğunu sorar. Muhatabı:
“Heç
zad bu kafir Urus meni nahak yere gala bent eyledi.” Adam:
Nasıl
olur?
Suçu
olmayanı niye galebent etsinler? Diye sorduğunda da:
“Ne
suçum olsun canım, Culfa’da hilaport çıhtı, men vuruf dokkuz kafir öldürdüm,
bunun harası suç?..”
Niye
Ağlıyırsan?
Terekemeler,
un çorbasına “Hörre Aşı” deyip onu yemesini çok sever. Hörre Aşını
hörttetip içenin boğaz ağrılarının geçtiğine inanırlar.
Bir
evde hörre pişmiş ve sofraya gelmiştir.
Oğlu
hemen bir kâşık hörre içip bakmış ki çok sıcak… Babasını kandırmak için
anasına:
“Ay ana hörre çoh soyuyuf,”
der. Bu sözleri duyan babası büyük bir tahta kâşık alıp, acele ile çorbayı
içer. Ağzı ve boğazı yanan adamın gözlerinden yaş gelir, oğlu:
“Ay
lele niye ağlıyırsan?..” diye sorunca, canı yanan adam da:
”Sen
adda oğlum ölüftü, ona ağlıyıram..” demiş.
Leleme
Eziyet Eyleme!
Terekeme’nin
biri boğazı ağrıyan yaşlı babasını doktora götürmüş. Doktor hastayı soyup
muayene etmeye başlar. Muayene ederken, bir taraftan da sorarmı:
Buran
nasıl, burası ağrıyor mu?..
Muayene
uzadıkça Terekeme’nin canı sıkılmaya başlamış, doktora:
“A
dohtor boşuna leleme eziyet eyleme ne poh varsa lelemin hırtleyin!” dedi.
Terekeme/Karapapaklarda
Efsaneler:
Efsanelerin
kökü tarihe ve tabiat üstü hadiselere dayanmaktadır. Bu hadiseler halkın hayal
gücünün yardımı ile ve inanılması güç hayallerle süslenip olgunlaşarak
şekillenir. Efsanelerde tarih vardır, kahramanlık vardır, aşk vardır, sadakat,
yardımlaşma, velhasılı akla ne gelirse hepsi vardır. Bazı efsaneler belli bir
yörede bilinip anlatıldığı gibi, bazı efsaneler de çok geniş bir coğrafyaya
yayılır.
Karaçoban
Besti Kız ve Karateke Efsanesi:
Zengin
bir ağanın Besti Kız adında bir kızı, Karaca adında da bir çobanı
varmış; ama herkes Karaca’ya Karaçoban der ve öyle çağırırmış.
Aynı
yaşlarda olan ve birlikte büyüyen Karaçoban ile Besti Kız arasında gönül
bağı kurulmuş. Zaman içinde de büyük bir aşka dönüşmüştür. Karaçoban çok
güzel kaval çalar, Besti Kıza en güzel şiirlerini kavalıyla söyler,
Besti
Kız
da kaval sesinden kelimeleri tek tek seçip anlarmış. Sürüde koyunlara önderlik
eden karabaşlı büyük teke de çobanın ne demek istediğini anlar, ona göre
hareket edermiş.
Bir
gece sürüyü basan eşkıya, sürüyü götürmek ister; amma atik davranan çoban
durumu kavalıyla Besti Kıza bildirip demiş ki:
“Ağamın
kızı Besti gel!..
Eşkıya
koyunu bastı gel,
Karabaşlı
seyisin,
Karlı
dağlar aştı gel...”
Arkasında
tekeye emir verip demiş ki:
“Karatekem
köye dön,
Al
sürüyü köye dön,
Benden
sana fayda yok,
Bir
çare bul köye dön.”
Kaval
sesini duyan kız olup bitenleri babasına haber verir. Karateke de köpekleri
boynuzlayıp kızdırır. Köpekler tekeyi kovalayınca da bütün sürü ürker. Karateke
öne geçip ürken sürüyü tamamını köye ulaştırır.
Besti Kızın haber
vermesi üzerine, silahlanan ağa, bakar ki sürü geldi. Biraz sonra da Karaçoban
da gelir.
Allah’ın
hikmetine Çobanın marifetine Kızın ferasetine, Tekenin itiatına Hayret eden ve
işin içyüzünü öğrenen ağa, kızı Besti ile Karaçoban’ı evlendirip
muratlarına erdirir.
(Âşık
Selâhattin (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.340-349)
Terekeme/Karapapaklarda
Âşık Edebiyatı:
Giriş:
Edebiyatımızın
Ustaları, Âşıklar İçin:
“Onlar
halkın gören gözü, düşünen beyni, işiten kulağı, çarpan kalbi ve söyleyen
dili”. Tarihçiler ve âşık edebiyatı ve âşıklık geleneğinin geçmişinin Türk
tarihi kadar eski olduğunu yazıyorlar. Çin tarihi başta olmak üzere, değişik
kaynakların belirttiklerine göre Türklerin çok eskiden beri türkü
söylediklerini aktardıkları gibi:
Prof.
Dr. Rasonyı: “Tarihte Türklük” adını verdiği
kitabında Hun Türkleri’nden söz ederken, başka bir tarihçiyi kaynak
göstererek Hun imparatoru Atilla’nın bir sefer dönüşünde, Hun
kızlarının onu türkülerle karşıladıklarını, aynı gece verilen şölende de iki
Hun âşıkın irticalen söyledikleri kahramanlık türküleriyle onun zaferini ve
kahramanlıklarını övdüklerini yazar. (M.S. V. yy.) (Hunlar: Terekemelerin
ata devletidir.)
Cumhuriyet
Dönemi Türk edebiyatının önde gelen ustalarından: Prof. Dr. M. Fuat Köprülü
de Edebiyat Araştırmaları’nın 1966 tarihli sayısında, bu konuyu biraz
daha açarak:
“... Akşama doğru meş’aleler yanınca ziyafetin
verildiği ipekten yapılmış muhteşem çadıra, iki şairin girdiği görüldü. Bunlar Hun
Hükümdarı Atilla’nın önünde Hun Lisanı Türkçe ile kendi tanzim
ettikleri şiirleri okudular. Bu şiirler:
Atilla’nın
kahramanlıklarına, zaferlerine aitti. Orada bulunanlar bu şiirlerin tesiri ile
vecdü heyecana geldiler. Gözler parlayıp, çehreler korkunç bir hal alıyordu.
Birçokları ağlıyorlardı. Gençler arzu ettikleri ihtiras, ihtiyarlar da elem ve
teessür yaşları döküyorlardı... ”
453
yılında gerdek gecesinde ölen Büyük Hun imparatoru Atilla’dan başlayarak:
Türk
İmparator, Hakan, Padişah, Şah ve Emir, Sultan Saraylarında, Paşa, Vezir ve Han
Konaklarında ilim adamları, bilgin ve diğer seçkin kimselerin yanında,
edebiyatçılar ile birlikte âşıkların da itibar gördükleri, bu gelenek, günümüze
kadar gelen yazılı ve sözlü kaynaklarda övgüyle bahsedilmektedir.
İslâm
öncesi Türk Edebiyatının temsilcileri saydığımız Altay Türklerinin:
Şaman/ Kam, Kırgızların: Baksı “Bakşı”, Oğuzların: “Ozan” adını
verdikleri, zamanların sihirbaz, hekim ve musikişinas kişileri idiler. Türk
milletinin İslâm dinini kabul etmelerinden sonra da bu kişilerin muhtelif
merhalelerden geçtikleri, temsil ettikleri edebiyat türünde olsun, mesleklerinin
icra şeklinde olsun, büyük değişmeler oldu. O zamana kadar tek grupta toplanan
Türk Halk Edebiyatı:
“Tekke”, “Divan” ve “Halk Edebiyatı” olmak
üzere üç ana gruba ayrıldı. 15. ve 16. yüzyıllarda da “Ozan”ın yerini “Âşıklar”
almaya başladı. Borçalı, Kazaklı, Şemseddinli, Cavak Terekemeleri ile
birlikte Çıldır ve Sulduz Terekemeleri de dahil oldukları Terekeme,
Gürcistan, Kuzey ve Güney Azerbaycan Sahalarında, Âşık Edebiyatının mihenk
taşı ve merkezi sayılırlar. Bu saha asırlar boyu da kavimlerin konaklama
merkezi olmuştur. Öteden beri Azerbaycan Folklor ve Edebiyatı içinde, Doğu
Gürcistan’dan Balkanlara, Altaylardan, Musul’a, Kerkük ve ötelere
kadar canlı folklor ve edebiyat ürünlerine rastlamak mümkündür. Buna tek bir
misâl vermemiz gerekirse:
Azerbaycanda,
Terekeme Gürcistanı ile Doğu Anadolu’nun Terekemelerle
meskûn sahalarında söyleyen: “Bayatı”lar Urfa ve Kerkük’te
“Hoyrat” olarak karşımıza çıkmaktadır.
16.
yüzyılda Safevi Devletinin kurulmasıyla birlikte klasik şairler ile yan
yana, halk şairleri de saray hayatında takdir edilmiş ve sayılı mevkilere
gelmişlerdir.
Safevi
Sultan (Şahlarından) Şah İsmail’in (Hatayi) bizzat
kendisinin Şiilik propagandası için âşık tarzında katıksız Türkçe olarak
koşmalar yazması, saz şairleri için fırsatı kaçırılmaz bir kaynak olmuştur.
Safeviler’in
önde gelen Şahlarından olan ve 1587’de tahta geçtikten sonra 40 yıldan fazla
saltanat süren Şâhoğlu Şah Abbas zamanında, Halk Şairleri ve Âşıkların
korunup himaye edilmişlerdir. Bunların her birinin Osmanlı toprakları
içerisinde oturan Türkmen toplumuna karşı, birebir propaganda maksadıyla
kullanılmaları için geniş maddî ve manevî imkânlar temin edildi.
Şah
Abbas’ın büyük ihsanlarına kavuşan Terekeme ve diğer
Türk Boylarından olan şair ve ozanlar, Şah’ın yiğitliği,
kahramanlığı, mertliği ile aşklarını konu alan birçok hikâye, bir anlatıma göre,
40 kol türkülü hikâye tasnif ettiler. Her biri bir sahaya dağılarak tasnif
ettikleri hikâyeleri geniş bir coğrafyaya yaydılar. Öyle ki bu devir bir bakıma
halk şairleri ve âşıkların altın devri oldu sayılır.
Bu
devrin en ileri gelen saz şairi Kurbanî mahlasını taşıyan kimse idi. Azerbaycan
ve hudut boyu Türkiye’sinde, büyük şöhret kazanmış olan Kurbanî
Terekeme sazlı sözlü edebiyatının Pîri sayılmıştır. Şair Kurbanî’nin
ölümü ile boşalan yeri Tufarganlı Abbas doldurmuştur. Âşık Kurbanî
ile Tufarganlı Abbas adına hikâyeler tasnif edildiği gibi, Âşık
Garip, Kerem ile Aslı, Abbas ile Gülgez, Hikâyeleri başta olmak üzere yeni
türkülü hikâyeler tasnif edilerek halk arasında yayılmalara sebep olmuştur.
18.
yüzyılda vuku bulan Osmanlı - İran Savaşları sonunda da Kuzey
Azerbaycan yavaş yavaş toparlanmış. İran hakimiyetine karşı
ayaklanmış, ayaklanmanın neticesi olarak yerli Hanlıklar kurulmaya
başlamıştır. İran Hükümdarı Nadir Şah’ın öldürülmesi ile Karabağ,
Şeki, Kuba, Bakü, Nahcivan, Şirvan, Hoy başta olmak üzere isimlerini, teker
teker sayamadığımız irili ufaklı pek çok Hanlıklar meydana çıkmıştır. Hanlıklar
Devri Azerbaycan’ın kültür harekatına verdiği öneme, bir han
sülalesine mensup kimselerle, yüksek devlet memurları tarafından âlimler, şair
ve âşıkların himaye edilmeleri ve bu hanlardan pek çoğunun, bizzat halk türünde
şiir yazmalarına sebep olmuştur. Halk ve Âşık Edebiyatı’nın Azerbaycan
sahasında yükselmesine sebep olmuştur.
Tiflisli
Şair Nebi, Şekilli Âşık Rıza, Karabağlı Âşık Ali, Dikmetaşlı Dede Kasım
ve birçokları hanlıklar zamanında yetişen ünlü âşıklardan oldukları gibi, Tecnis,
Güzelleme, Bayatı Tarzı şiirlerde bu devrelerde yazılmıştır. Âşık
Edebiyatı’nın Terekeme Kolunu da Havetli Hasta Hasan, Guduzheveli
Hoca İrfan’ı ve Çıldırlı Âşık Şenlik yürütmüş ve temsil etmiştir. (Âşık Selâhattin (Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.369-370)
“Sekizinci
Bölüm” (s.381-404)
TEREKEMELER
(KARAPAPAK TÜRKLERİ) MADDİ ÜRETİM KÜLTÜRÜ-MALCILIK ve ÇİFTÇİLİK:
Atlar:
Atın rengi olmaz, donu olur. En makbul ve kıymetli at ise “Dor” atlardır.
Bu hususta bir de atasözü vardır: “Alma alı, satma doru, yağız atın binde biri”
Atların donlarına göre aldıkları isimler: Beyaz renkli olanlarına “Ağ At” Gri
renkli olanlarına “Kır At” Pullu gri renklilerine “Demir Kır At” Duman renginde
olanlara “Boz At” Siyah renktekilere “Yağız At” Sarı renkte olanlara “Kula At”
Kızıl renkli olanlara “Al At” Kahverengi olanlara “Dor At” Siyaha çalan
kahverengi “Hurmayi Dor At” Fiziki yapılarına göre de Alapaça, Yallıgüzel gibi
değişik sıfatlar verilir.
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.384)
“Dokuzuncu
Bölüm” (s.381-404)
TEREKEMELER
(KARAPAPAK TÜRKLERİ)-KENDİNİ İFADE-KAMUOYUNA MAL OLAN ŞAHSİYETLER:
“Ele
Göresmişem Ay Köyüm Seni” Şiiri, Terekeme
Türkleri’nin, vatan sevdasının memlekte hasretin, sıla özleminin, yurt, yuva,
aile, köye yangınlığının, vazgeçilmezlik ve bağlılığın en güzel örneklerindendir!
ELE
GÖRESMİŞEM AY KÖYÜM SENİ
Çoktan
beri sennen ayrı galmışam
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Sennen
ayrı saralmışam solmuşam
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Anam
pişirerdi evelik aşı
Dört
yanına düzeriydi lavaşı
Ne
zevk inen yiyeriydik boz başı
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Gaşar
çeçil pendir ballı guymağı
Süt
yoğurdu bulaması gaymağı
Yemliği
Khımısı guzu gulağı
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Goyun
guzu meleşirdi hırmanda
At
kişniyer ördek uçar bir yanda
Gaz
çığrışıf bilik genet çırpanda
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Toy
olanda şah beziyer oynardık
Meyvesini
bey geline paylardık
At
minerdik bulutlarnan oynardık
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Okü
gedif turş suyunnan içeridik
Üfürerdik
toz toprağı seçerdik
Gol
germiyif arpa buğda piçerdik
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Tarlada
buğdayı sütül yakardık
Goruhçu
gelende ürkek bakardık
Fışgırıhnan
ortalığı yıkardık
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Mürsel
Sinan men köyümü severem
Gözelliğin
her yığınahda överem
Sennen
ayrı gurbet elin neylerem
Ele
göresmişem ay köyüm seni
Âşık Mürsel Sinan Uğursu (Terekeme/Karapapak Ozanı/Âşık Selahattin Dündar'ın Kuzeni) s.418 Terekemeler / Karapapak Türkleri
Kars
Terekemelerin Kafkasya’dan sonra en kalabalık oldukları Kars ili onlar için çok
önemlidir. Kars’ı, yine bir Terekeme ozanı olan Âşık Musa Erdener’den
dinleyelim.
Kars
menim vatanım, menim êlimdi
Men
Karssız olamam, Kars mensiz olmaz
Menim
lehçem, menim şivem dilimdi
Men
Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz
Riyakârsız
siyasetsiz çağında
Gezdim
ovasında gezdim dağında
Canlara
can katan buz bulağında
Men
Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz
Bin
bir türlü çiçek açan yazında
Men
var oldum yokluğunda azında
Sevda
buldum ela gözlü kızında
Men
Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz
Bazen
coştum bir sel kimi çağladım
Toylarda
oynadım, Vayda ağladım
Kars
adına yüreğimi dağladım
Men
Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz
Musa
der ki Karsın galasıyam men
Derdi,
gadasını alasıyam men
İlam
Erdener’in balasıyam men
Men
Karssız, olamam, Kars mensiz olmaz
Âşık
Musa Erdener (Âşık İslam'ın Oğlu) Terekeme/Karapapak Ozanı/Âşık DÜNDAR'ın
Yeğenidir.
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.417-418)
Ne
gözel huyludur Terekemeler
Hal
hatır sorarlar el arasında
Ağlasan
ağlarlar gülsen gülerler
Göz
yaşın silerler el arasında
Gözel
nişaneli o hoş kentleri
Ağır
meclisleri hoş sohbetleri
Atalardan
gelme öz adetleri
Dostluğu
bilerler el arasında
Ele
çok gezmişem men o köylerde
Çok
saz çalıf pul almışam toylarda
Çok
üzülüf ağlamışam vaylarda
Öl
desen ölerler el arasında
Merhamette
onda duyguda onda
Kucak
dolusu sevgi saygıda onda
Dost
için endişe kaygıda onda
Derdini
bölerler el arasında
Garapapağ
Terekeme Nesliyem
Daha
gocalmadım çok hevesliyem
Adım
Âşık İslam Ladikars’lıyam
Hatrımı
sayarlar el arasında
Âşık
İslam Erdener (Terekeme/ Karapapak Ozanı /Âşık Selahattin Dündar'ın Kuzeni)
(Âşık Selâhattin
DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.421)
“Onuncu
Bölüm” (s.431-437)
TEREKEMELER
(KARAPAPAK TÜRKLERİ) DİL ÖZELLİKLERİ, KULLANILAN SÖZCÜKLERİ
(AZERBAYCAN
TÜRKÇESİ)
Terekemelerin
dili Oğuz Türkçesi’nin doğu grubuna girer. Oğuz Türkçesi iki grup tur. Birinci
grup doğu grubudur. Doğu Anadolu, Kuzey Doğu Kafkasya, Azerbaycan, İran, Irak
Türkmenleri bu grubun şivelerini oluştururlar. İkinci grup batı grubudur.
Osmanlı ve Anadolu şiveleri de bu grubu oluştururlar.
Terekemelerin
dilini bazıları Azerice olarak değerlendirmektedir. Bu yanlıştır. Azeri sözcüğü
Farsça kökenli bir sözcük olup Ateş anlamına gelir. Azerbaycan ise ateşin
ülkesi, ateşi kutsal sayanların ülkesi anlamına gelir. Bu sözcüğü “Vahabbi”
sözcüğü gibi ortaya çıkartıp dünyaya yayanlar yine Ruslar olmuştur. İranlılar
ise bu sözcükten yararlanarak burada yaşayan Türk halklarını Şii/Caferi/Tat
olarak kendi yararlarına bölmüşlerdir. Terekeme sözcüğünün doğum yeri
Azerbaycan, Gürcistan, Kafkasya ve Hazar sahasıdır.
Terekemelerden Sünni olanlar ve Şii olanlar
mevcuttur. (Baba dedem Terekeme (Sünni), Anne dedem ise Terekeme (Şii). (S.
Dündar). Anadoluda ise Terekemelerden Anadolu alevisi olanlar da mevcuttur.
(Tokat’lı Âşık Emini Düştü: Terekemedir ve Anadolu alevisidir.) Azerbaycan
Türkçesinin konuşulduğu 15 milyon nüfusun büyük bir bölümü Terekemelerdir.
Terekemeler iki bölüme ayrılmışlardır: a) Çoğunluk Kuzey Azerbaycan (merkezi
Bakü): Nahçıvan, Erivan (Revan) çevre si ve Göğçe Göl ile Gürcistan’nın Borçalı
ve Kazaklı büyük bölümünü kapsar. b) Kısmen Güney Azerbaycan (merkezi
Tebriz/İran): Urumiye çevresi, Hazar Denizi güney yönlerini de içine alan geniş
alandır. Türkiye Türkçesi’nde görüldüğü gibi Terekeme ağzında da Arap-Fars etkileri
var dır. Az dahi olsa öteki dillerden kelimeler de karışmıştır. Hiçbir yan
baskılar bu ağzın bağımsızlığı (kendi varlığı)nı korumasına engel olamamıştır.
Terekeme
Türkçesi’nde zengin bir gramer görmekteyiz. Türkiye’nin kabul ettiği Latin
Alfabesi, 29 harften ibarettir. Bu sesler Terekemelerin konuştuğu halk dilini
ifadede yetersizdir. Birkaç harf eksik olduğu gibi bazı değişik sesleri de
belirtememektedir. Bunun için trans kripsiyon harflerini kullanmak
gerekmektedir. (Âşık Selâhattin DÜNDAR
“TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.433
“On
Birinci Bölüm” (s.437-506) Terekemeler Karapapak
Türküleri (SÖZLÜK) (Âşık Selâhattin
DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.433
“On İkinci Bölüm” (s.507-510) KAYNAKÇA (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.507
“On
Üçüncü Bölüm” (s.511) TEŞEKKÜR (Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”:
s.511
Songül
DÜNDAR (Tashih - Mizanpaj - Kaynak Kişi)
Ezgi
DÜNDAR TEKKAYA (Tashih)
Ozan
DÜNDAR (Tashih)
Seyfettin
DÜNDAR (Kaynak Kişi)
Esmer
ELYILDIRIM (Kaynak Danışman)
Selahattin
COŞGUNARAS (Kaynak Kişi)
Seher
ELYILDIRIM (Tashih)
Prof.
Dr. İrfan Ünver NASRATTINOĞLU (Mizanpaj)
Prof:
Dr. Hayrettin İvgin (Kaynak kişi)
Adnan
YILMAZEL (Kaynak Kişi)
Özyaşar
ELYILDIRIM (Kaynak Kişi)
Gülhan
Çelikel (Kars/Nüfus Müdürlüğü)
Ahmet
KAYGUSUZ (Tashih&Mizampaj/Dorlion Yayınları)
Aydın
ŞİMŞEK (Genel Yayın Yönetmeni)
Aslı
ÜSTÜN (Mizampaj)
Esra
YILDIZ (Kapak Tasarımı)
Kemal
PEHLİVAN (Editör)
TÜM
OKURLARIMIZ EMEĞİ GEÇEN HERKES KAYNAKÇALAR DESTEK ve YARDIMLARINDAN ÖTÜRÜ
HEPSİNE SONSUZ TEŞEKKÜRLER (s.511)
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.511)
“On
Dördüncü Bölüm” (s.512) SELAHATTİN DÜNDAR’IN SOY KÜTÜĞÜ
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER
KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.512
VATAN
KOÇAKLAMASI
Hey
çekerem dost düşmana herkese
Vatan
bir bütündür bölünmez asla
Dünya
âlem kulak versin bu sese
Vatan
bir bütündür bölünmez asla
Coğrafyamız
atalar devletidir
Şehit
kanı hem kemiği etidir
Gelecek
nesiller emanetidir
Vatan
bir bütündür bölünmez asla
Ata
yadigârı aziz toprağım
Denizlerim
pınarlarım ırmağım
Ovam
kalkanımdır süngümdür dağım
Vatan
bir bütündür bölünmez asla
Şanlı
tarihimiz kültür sentezi
Türkler
boy boy Kürt’ü Laz’ı Çerkez’i
Yedi
düvel gelse bölemez bizi
Vatan
bir bütündür bölünmez asla
Dündar
ay yıldızlı nazlı yârim var
Ozan
tellerinde köz efkârım var
Kol
kolayız halayım var barım var
Vatan
bir bütündür bölünmez asla
Terekeme/Karapapak
Ozanı Âşık Selahattin DÜNDAR (s.514)
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”: s.514)
SELAHATTİN
DÜNDAR KİMDİR?
Eğitimci-Halk
Ozanı/Araştırmacı/Yazar Terekemeler’in ileri gelenlerinden ve adına Borçalı’da
köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunu olan Selahattin DÜNDAR, 1946 yılında Kars’ın
Merkez Dikme Köyü’nde doğdu.
İlkokulu
doğduğu köyde okudu. Ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim
Enstitüsü’nün Fen Bölümünden mezun oldu. Daha sonra Ankara Üniversitesi’nin
Fizik Mühendislik Bölümü’nü bitirdi; ancak meslek olarak öğret menliği tercih
etti.
Yurdun
çeşitli yerlerinde 30 yıl bilfiil öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan Halk
Ozanımızın Ezgi adında bir kızı, Ozan adında bir oğlu vardır.
Dedesi
Hacı Kara İsa da bir Terekeme şairi olan Ozan Selahattin DÜNDAR, ortaokul
sıralarında şiir yazmaya, lise çağlarında ise saz çalmaya başlamıştır. Daha
öncekilerini deneme şiiri olarak nitelendiren ozanın ilk kayda değer şiiri 1972
tarihini taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin aynı zamanda müziğini de yapan Ozan
Selahattin DÜNDAR’ı ilk radyo programında 1973 yılında sesi ve sazıyla
duymaktayız. 1974 yılında ilk tele vizyon programını yapmıştır. Bu yıllardan
sonra ozanımızı sazı ve sesiyle radyo ve televizyonda dinlemekte ve
izlemekteyiz.
Âşıklık geleneğinin tüm dallarını başarı ile
sürdüren Ozan Selahattin DÜNDAR’ı yurt içi festival ve programlarda sıkça
görürüz.
Türkiye’yi karış karış dolaşan ozanımız yurt
dışında da programlar yapmış yurt dışın daki festival ve kültür etkinliklerinde
yer almıştır. Çok sayıda ödüle sahip olan Âşık Selahattin DÜNDAR 1991 yılında
Kültür Bakanlığı’nın açmış olduğu “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir
yarışmasında yurt çapında: “Birincilik Ödülü” almıştır. Çalışmaları için
Türk Folklor Araştırma Kurumunun: “Özel Şeref Ödülü” ile
ödüllendirilmiştir.
Sosyal
yönden oldukça yoğun olan Ozan Selahattin DÜNDAR birçok demokratik kurum ve
kuruluşun kuruculuğunda, çalışmalarında ve yönetiminde bulunmuştur. Bu
bağlamda; 1974 yılı Halk Ozanları Kültür Derneği’nin (OZAN-DER) kurulu şunda
emeği vardır.
MESAM’ın
nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği” nin ilk
kuruluşunda imzası vardır. Ozanlar Vakfı, Anadolu Ozanlar Derneğiz (AN-DER),
İLESAM yönetiminde yer almıştır. Kars Dikme Köyü Kültür Derneği’nin kurucusu
olup Başkanlığını yapmıştır.
Selahattin
DÜNDAR aynı zamanda araştırmacı, yazar ve gazetecidir. Kars Ölçek Gazetesi’nde:
“Gurbet Selamı” adıyla köşe yazarlığı devam etmektedir.
“HALAY
DERGİSİ” ni kurmuş ve uzun yıllar yayın yönetmenliğini
sürdürmüştür. Eğitim ve Kültür ağırlıklı: “MENEKŞE DERGİSİ” nin kurucusu
ve yayın yönetmenidir. Araştırma ve inceleme türünde: “Terekemeler/Karapapak
Türkleri” ile “Türküler ve Toplum” kitapları mevcuttur. Selahattin DÜNDAR’ın:
“FİZİK DERSİ KİTABI” yayımlanmıştır. Daha çok araştırmacı ve ilmî yönü
ve ozanlığı ile ilgili ağırlığı:
“BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “ÇUVAL”, “SEVGİ GÜNEŞİ”, “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ”, “HALAY DERGİSİ”, “MENEKŞE DERGİSİ”, “FİZİK DERS KİTABI”, “TÜRKÜLER ve TOPLUM (Türküler ve Türkler’in Tarihi) ve ayrıca Araştırmacı Gazeteci, Yazar, Şair Songül DÜNDAR’ın derlediği: “BİZİM ELLER” adlı ŞİİR KİTABINDA görmekteyiz.
“Başak”, “Bağdaş”, “Çuval”, “Bizim Eller”
adlı şiir kitapları ile diğer ozanlarla yaptığı atışmalarının yer aldığı ve eşi
Araştırmacı Gazeteci, Yazar, Şair Songül DÜNDAR’ın “Terekemeler Karapapak
Türkleri”, derlemiş olduğu “Damladan Deryaya” adlı atışma/şiir
kitabı yayımlanmıştır.
Ozan
Selâhattin DÜNDAR’ın dört (4) adet kaseti mevcuttur.
Bağlama ve tarı, ustalıkla kullanan Âşık Selahattin DÜNDAR şu anda sanatını
“Koşasaz” adını verdiği, halkın “Zülfükâr” da dediği ikili sazla
sürdürmekte olup, Terekeme – Azeri ve Anadolu Tarzında Deyişlerini,
Koşasaz senteziyle uygulamakta ve yorumlamaktadır.
MESAM
Yönetim Kurulu tarafından, Âşık Selâhattin DÜNDAR’ın saz ustalığı, söyleyiş ve
usûp özellikleri ve saz çalma sanatında gösterdiği bu mahareti sebebiyle, kendisine,
“Koşasazlı Dede Korkut” ünvanı verilmiştir.
ÖN
SUNUM
İnsan
neslinin var oluşundan beri köklü medeniyetler kuran Türk boyları, dünya nın
her yerinde geniş bir yelpaze teşkil etmektedir. Bu boylardan biri de tarih
süre cinde farklı adlarla anılan Karapapaklar/Terekemelerdir. İlerleyen
sayfalarda detaylı anlatılacağı gibi, Oğuz Boyundan olan bu boya Araplar
tarafından “Terâkemeler” adı verilmeden önce, Kafkas Yerlileri
tarafından “Karapapaklar”, Anadolu’ya göçlerinden sonra ise; Anadolu
Halkı tarafından “Karapapaklar/ Papaklılar” veya “Kafkas
Türkmenleri” olarak adlandırılmışlardır. Yaptığımız araştırmalar ve
tespitlerimiz bu yöndedir. Tek bir boy olmalarına rağmen iki isim taşıyan Karapapaklar
veya Terekemeler'in menşei hakkında tarihçiler ile dilciler arasında görüş
ayrılığı bulunmaktadır.
Tarihçiler
belgeler göstererek, Karapapak veya Terekeme adlarını taşıyan bu
seçkin Türk Ulusunun Hunlar’dan başlayarak; Sabir, Hazar ve Kıpçaklar
arasında yaşadıklarını ve Oğuz Boyundan olduklarını işaret
ediyorlar. Dilciler de onların ağızlarındaki hem Kıpçak hem de Oğuz
kelimelerinden yola çıkarak bu ulusun Kıpçak ve Oğuzların kaynaşmalarından
meydana geldiklerini belirtiyorlar. Görüldüğü gibi karışıklığın asıl nedeni;
kullandıkları dil grubuna dayanarak, boylarını tespit etme çabasından ileri
gelmektedir. Bu tespitleri yaparken de dilciler sadece kelimeler ve dil
üzerinde duruyorlar, böl genin tarihçesini hesaba katmıyorlar. Eğer katmış
olsalar Türklerden başka milletlerin de zaman zaman bölgeye hâkim olarak
hüküm sürdüklerini göreceklerdir. Azeybaycan, Gürcistan ve Doğu
Anadolu bölgesi iki yüz onbeş (215) sene İranlıların, atmış (60)
sene Bizanslıların, dört yüz (400) sene Arapların ve yüz otuz
yedi (137) sene de Moğolların idaresinde kalmıştır. Arapçadan dini,
Farsçadan edebiyat, Moğollardan ve hatta Ruslardan günlük konuşma
sözcük ve terimlerle ilgili binlerce kelime Türk Diliyle ve Türk Kültürüyle
karışmış, bu suretle bölgenin kültürü zenginleşmiş ve kelime hazinesi on
binleri bulmuştur.
Karapapak/Terekemelerin
sazlı edebiyatının piri sayılan: Âşık Kurbani doksan bin, Çıldırlı Âşık
Şenlik de yetmiş bin kelime bildiklerini şiirlerinde ifade etmişlerdir.
Terekeme/ Karapapaklar, geçmişte ve günümüzde bu kadar tatlı dilli, şirin
muhabbetli, hoş sohbetli, hazırcevap ve nüktedan kişilerse bunu dillerindeki
zengin ke lime hazinesine borçludurlar. Araştırmalarımıza göre; Terekemel/Karapapakların
kullandıkları dilin; Kıpçak Dil Grubundan, soy olarak ise; Oğuz Boyundan
oldukları kesinlik kazanmıştır; çünkü, Terekeme/Karapapak Dilinin Kıpçak Dil
Grubuna ait olduğu dilcilerin kesin tespitidir. Soy olarak da Terâkime
sözcüğünün Türkmenler, yani Oğuz Boyuna karşılık verilmiştir
olarak kullanıldığı zaten bilinmektedir.
Saygılarımızla ...
Selahattin DÜNDAR
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.21)
KONUYA
GENEL BAKIŞ
Asya
Hun Devleti, M.S. I. yy'ın sonunda Doğu ve Batı diye bölündü. Çin ege menliğini
kabul etmeyen, özgürlüğüne düşkün, savaşçı Oğuz boylarından bir bölü mü
kuzeyden Kafkasları aşarak, “Borçalı” ve “Kazaklı” adıyla Kür ırmağı boylarına
yerleştiler. “Borçalı” ve “Kazaklı” çaylarına adlarını verdiler. Bu boylar;
“Karapapak Türkleri” veya “Terekeme” olarak bilinen Oğuz boyu Türklerinin
atalarıdır.
Asya
Hun Devleti'nin bölünmesinden sonra, yerlerinde kalan bir bölüm Oğuzlar ise;
Avrupa Hun Devleti'nin kurulmasında ve büyüyüp gelişmesinde önemli rol
oynamıştır. Atilla'nın ölümünden sonra (M.S. 453) Hunlar, Bizans saldırıları
sonucu tarih sahnesinden tamamen çekilmişlerdir. Bu süreçten sonra; kuzeyden
Kafkasları aşa rak, ilk giden “Karapapak” grubuna katılmak suretiyle Kafkasları
iskân tutmuşlardır.
Kadın/erkek,
yiğitlikleri ve savaşçı kişilikleri ile ünlü olan bu Oğuz Türk boylarının
erkekleri, başlarına astragan cinsi kuzu derisinden “siyah papak”
giydiklerinden, kendilerini “Karapapaklar” olarak adlandırmışlardır. Komşuları
onları bu isimle tanımış ve tarihe de “Karapapaklar” olarak damga vurmuşlardır.
“Karapapak Türkleri”, İslamiyetin kabulü ile birlikte Araplarla tanışmış
lardır. Araplar, Karapapaklara; Oğuz boylarının Türkçe karşılığı çoğul olan
“Türkmenler” kelimesi anlamına gelen; Arapça, “Terâkime” diye hitap
etmişlerdir. (Oğuzlar=Türkmenler=Terâkime) Bu isimlendirme halk dilinde
“Terekeme” olarak vücut bulmuştur.
Mitolojik
Efsane:
Tanrı
dünyayı dengede tutsun diye kaf dağını yarattı, Karapapak
Türkleri/Terekemeleri de bu dağa bekçi kıldı. (Âşık Selâhattin
DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 21)
ÖNSÖZ
Terekemeler
Türk’tür ve Oğuz boyundandır. Karapapak Türkleri diye de adlandırılan
Terekemelerin bugün yoğun olarak yaşadığı coğrafya; Ardahan’a bağlı Çıldır
İlçesi; Kars’a bağlı Susuz, Arpaçay, Akyaka İlçeleri; Tiflis, Borçalı
Bölgesi ve Azerbaycan’ın Gürcistan’a sınır olan bölgeleridir.
Gürcistan devlet sınırları içindeki Terekemelerin tarihten bu
yana yaşadığı böl gelere Terekeme Gürcistanı adı verilir. Bu bölgede Cavak
Terekemeleri Ahılkelek ve çevresinde; Borçalı Terekemeleri Allahverdi,
Marnuili, Fahralı, Soğanlık, Kosalı, Kızılhacılı, Kaçağan, Sarvan, Kuşçu,
Kolayır, Saraç, Hasandağı gibi yerleşmelerde ve çevresinde; Kazak
Terekemeleri Kazakhta ve çevresinde: Şemseddin Terekemeleri Gökçegölün
kuzeydoğusunda bulunan Delican Şehri, Gökçedağlar ve çevresinde
yaşamaktadırlar. Aslında Terekemeler dünyanın pek çok yerine göç
etmişler ve oralarda yaşamaktadırlar.
Türkiye’de
ise Kars, Iğdır, Ardahan, İstanbul, Ankara başta olmak üzere he men
hemen her yerde Terekemeler ikâmet etmektedirler. Terekemeler,
iki Türk Boyu olan çoğunluk Türkmenler (Oğuzlar) ile Kıpçakların
karışıp kaynaşmalarından meydana gelen bir Türk topluluğudur. Peki Terekemeler
bazen Karapapak olarak da ifade ediliyor. Neden?
Karapapak adı bir boy ve soy ifadesi değildir.
Gürcistan, Güney Kafkasya bölgelerinde bazı halk ların, geleneksel olarak
başlarına taktıkları kara renkteki papaklarından dolayı, “Kara Papak” giyenlere
verilen bir addır. Terekemelerden, Çeçenlerden, Çerkezlerden, Kıpçaklardan,
Acaralardan, Türkmenlerden de başına kara renkli papak giyenler ol muştur.
Bunu giyenler Karapapak olarak adlandırılmıştır. Her Karapapak Türk
boyundan değildir. Demek ki her Karapapak olarak adlandırılanlar Terekeme
değildir. Aslında başına kara papak takan Terekemelere sadece
bunlara “Karapapak Terekemeleri” denir.
Özet
olarak Terekeme Karapapakları olarak adlandırılanlar ile Terekeme olarak
adlandırılanların hepsi Türk’tür. Değerli Selahattin DÜNDAR çok
güçlü bir sanatçı ve âşıktır. Bunun yanında iyi bir araştırmacı ve halk
bilimcidir. Selahattin DÜNDAR Kars’ın Dikme köyündendir. Bu köy
bir Terekeme köyüdür. Eşi şair-yazar-romancı Songül DÜNDAR da yine bu
köydendir. Onun da Terekemeler ile ilgili yayımlanmış kitapları ve
araştırmaları bulunmaktadır. Terekemeler (Karapapak Türkleri) ile ilgili
fazla çalışma yapılmamıştır.
Ahmet
Bican Ercilasun, Fatma Özkan, Haydar Çetinkaya, Fahrettin Kırzıoğlu, Muzaffer
Şamiloğlu, Oğuz Polatel, Orhan Yeniaras, Ziya Kunter, Zihni Papakçı gibi
bazı yazar ve bilim adamları tarafından Terekemeler (Karapapak Türkleri)
ile ilgili bazı çalışmalar gerçekleştirilmiştir; ancak Terekemeleri bilimsel
olarak ortaya koymayı amaçlayan en güçlü araştırmalar, Selahattin DÜNDAR
tarafından yapılmıştır.
Terekemeler
/ Karapapak Türkleri Selahattin DÜNDAR’ın, Terekemeler
(Karapapak Türkleri) konusunda yazdığı bu kitap genişletilmiş yeni
baskıdır. İlk baskısının muhtevası biraz dardı. Rahmetli Haydar Çetinkaya
ile birlikte hazırlamışlardı. Elimizdeki bu genişletilmiş ve geliştirilmiş yeni
baskı, Selahattin DÜNDAR’ın tek başına yeniden kaleme aldığı, kitabın
metodolojisini değiştirdiği, örneklerini ve metinlerini çoğalttığı, gerek
görmediği bilgi ve belgeleri çıkardığı veya değiştirdiği, yeni bilgi ve
belgeleri eklediği, kendine özgü yeni bir çalışmadır. Bu kitabın içinde Terekemeler
ile ilgili her konu işlenmiş ve dile getirilmiştir. Kitap bölümlere
ayrılmış ve her bölümün içinde konular açıklanmıştır. Öncelikle, Terekemelerin
(Karapapak Türkleri) soyları ve boyları, ana-ata yurtları, yaşadığı
coğrafya, ulu ataları, Şecere-i Terakime’ye göre soy kütüğü, tarihleri, Oğuzların
Kaşgarlıya, Reşüdiddin’e, Yazıcıoğluna göre boyları
anlatılıyor. Terekemelerin halk bilimine ve halk kültürüne çok geniş yer
veriliyor. Özellikle gelenek-görenekleri, inançları, mutfağı, el sanatları ve
giyim-kuşamları, oyunları örneklerle açıklanıyor. Terekemelerin tasavvufî
gelenekleri, edebiyatı, halk hikâyeleri, nağılları, fıkraları, atasözleri, âşık
geleneği yine örneklerle ortaya konuluyor. Başka bölümler içinde; Terekemelerde
hayvancılık ve tarım kültürü, dil ve üslup yapıları, dil ürünleri, önemli
şahsiyetleri, sözcükleri belli bir metodla okuyucuya sunuluyor.
Selahattin
DÜNDAR’ı bu kitabından dolayı kutluyorum. Bu kitap yalnızca
Terekemelerle ilgili bilgiler vermiyor bize: Bu kitap, edebiyatımızın ve
folklorumu zun önemli olan ve hâlen belli bir düzleme oturtulamayan konularına
ipucu ve ufuk açmaktadır. Meselâ:
Mehrali
Bey, Mir Hamza Nigarî, âşık havaları, şah bezeme, şah kaldırma
ve bey gezme geleneği gibi konularda daha önceki çalışmaları geliştirecek,
tamamlayacak bilgiler içermektedir. Kitabın hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor,
Türk kültürüne büyük bir katkı sağlandığını okuyuculara duyurmak istiyorum. Sağ
ol, var ol Selahattin DÜNDAR.
Prof.
Dr. Hayrettin İVGİN
(Âşık Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 23-24)
KİTABI
ve YAZARINI TANIYALIM!
Selahattin
DÜNDAR'ın hazırlayıp yayınladığı elinizdeki Terekeme/
Karapapak Türkleri kitabı büyük bir boşluğu doldurmaktadır. Bu konudaki
yayınların sınırlı ve az olması nedeniyle bu kitap sayesinde; Terekemeler
yani Karapapak Türkleri kimdir, Terekeme nedir ve kimdir, Karapapak
nedir ve kimdir, Karakalpaklar kimdir, Azerî kimdir ve nedir, öğrenmiş
olacaksınız.
Selahattin
DÜNDAR, Halk ozanı olmanın yanı sıra, gerçek anlamda değerli
bir halk bilim uzmanıdır. Daha önce yayımlamış olduğu eserler, yayımladığı
makaleler ve ilk gençlik yıllarından bugüne kadar gerçekleştirdiği etkinlikler,
benim de başkanlığını yaptığım, Folklor Araştırmaları Kurumu tarafından “Türk
Halk Kültürüne Hizmet Ödülü” almasını da sağlamıştır. Ayrıca kendisi de Terekeme/Karapapak
Türk soyundandır. Hem de Terekeme Karapapak Bölgesinde doğmuş ve bu
kültür ile büyüyüp yetişmiştir. Dolayısıyla, ortaya koyulan bu eser, her
yönüyle gerçekçi ve doğru bilgileri içermektedir. Zaten, kitabın sonundaki “Kaynakça”
da göstermektedir ki, araştırmacı Yazar, eseri kaleme alırken, kendinden önce
yapılan bütün yayınları da gözden geçirmiş ve o eserleri kaynak olarak
kullanmıştır. Bu nedenle de başkanlığını yapmış olduğum Halk Kültürü
Araştırma Kurumu'nun “Türk Kültürüne Hizmet Ödülüne” layık
görülmüştür.
Yazarın
elinizdeki eseri ile ortaya koyduğu teze göre;
Terekemeler yani Karapapak Türkleri, Türkmen’dirler, eşdeğer anlamda Oğuz Boylarına mensup Türk’türler... Eserin içeriğinde çok değerli belgeler yer almaktadır. Bu belgelerin incelenme sinden sonra, Terekeme ve Karapapak sözcüğünün anlamı ve ortaya çıkış öyküsü; Terekeme ve Karapapak sözcüğünün neyi ifade ettiği esaslı olarak anlaşılmaktadır. Yazar, kitabı ana bölümler halinde ortaya koymuştur.
İlk
bölümlerde Karapapak Türkleri ve Terekemelerin Tarihi Kaynaklarına değinilmektedir.
Bu bölümlerde, bugüne kadar kimler ne yazmışlar ise, onların ortaya koydukları
tezler irdelenmektedir. İlerleyen bölümlerde, Terekeme Karapapak Türklerinin
çok zengin olan halk kültürleri ele alınmaktadır.
Terekeme
Karapapak Türklerinin yaşamı ile ilgili merak edilen her konuya yanıt
bulunabilmektedir. Terekeme Karapapak Türklerinin hoşgörü kültürleri, kirve ve
düğün gelenekleri, halk inançları, dine bağlı ve din dışı inançlar, evren,
doğa, canlı ve cansız varlıklar, dualar, nazar, niyet tutma, günler, sayılar,
yapılar, eşyalar ile ilgili inançlar; halk mutfağı, kurut, kaşar ve
yemeklerin yapımı, giyim-kuşam, kadın erkek kıyafetleri, halk oyunları ve müzik
bu bölümlerin içeriğini oluşturmaktadır.
Terekeme
Karapapak Türklerinin Tasavvuf anlayışı ve uygulamaları
anlatılmak tadır. Bilindiği gibi geleneksel tasavvuf, kültürümüzde Mevleviler’e
özgü “Sema”, Alevi-Bektaşi kültürümüzde ise bir “semah” olayı bulunmaktadır.
Elinizdeki eserden öğreniyoruz ki, kültürümüzde bir de “Meyhana” adı verilen
Terekeme semahı vardır. Bu semah nedir, nasıl yapılır ve hangi çalgılar
eşliğinde gerçekleştirilir? Bu soruların yanıtlarını eserde görmek mümkündür.
Terekemeler
/ Karapapak Türkleri:
“Karapapak
Türkleri/Terekemelerde Edebiyat” diye apayrı bir bölüm yer almaktadır. Bu
bölümde de, Karapapak/Terekeme Edebiyatı’nın, gerçekten son derece zengin
olduğu anlaşılmaktadır. Özellikle halk edebiyatı konusundaki zenginlik, Türk
Halk Edebiyatı’nın ne denli büyük olduğunu ortaya koyması bakımından
sevindirici ol maktadır. Bu bölümü okurken, İtalyanlar’ın dünyaca ünlü bilim
insanı Ord. Prof. Dr. Anna MASALA’yı anımsadık. İstanbul’daki bir
Uluslararası Türkoloji Kongresi’nde konuşan Anna Masala mealan şunları
söylemişti:
“Türk
Halk Edebiyatı, dünyanın en zengin edebiyatıdır. Her zaman, bu edebiyata
hayranlık duymuşumdur. Zaman zaman da anamdan Türk doğmadığıma
hayıflanmışımdır!..” Biz de, elinizdeki bu eserin halk kültürü ve özellikle
halk edebiyatı ile ilgili bölümlerini okurken, anamız dan Türk doğduğumuz için
onur ve gurur duyduk... Anonim halk edebiyatı, halk hikâyeleri, Cihan Şah
Hikâyesi, nağıllar, fıkralar, ef saneler, deyişmeler, tekerlemeler,
maniler-bayatılar, alkışlar-kargışlar, bilmece-bul maca (tapmaca), muamma,
atasözleri-deyimler-meseller, âşık edebiyatı... Eserin bir başka bölümünde,
maddi üretim kültürü yer almaktadır. hayvancılık, ilkbaharda yapılan işler, at
ve malların otlağa çıkarılması, koyunculuk, sayacı türküle ri, ziraat,
keçecilik, halıcılık vb. beşinci bölümün içeriğini oluşturan konulardır. Eserin
son bölümlerinde kaynakçanın yanısıra Terekemeleri anlatan şiirler mevcut olup,
Terekeme sözcükleri için geniş bir “Sözlük” verilmektedir. Verilen bütün
bilgilerden sonra akla gelen ilk soru şu olmaktadır:
Hasta
Hasan ve Çıldırlı Şenlik gibi, iki büyük halk ozanımızın Terekeme/Karapapak Türk'ü
olduklarını anlıyoruz. Peki, Terekeme/Karapapaklar'ın içinden çıkan başka
ozanlar yok mudur? Elbette vardır, onların isimleri bir liste halinde
verilmiştir. Ama bu konu herhalde, araştırmacı yazarın ortaya koydukları başka
bir kitapta detaylı olarak or taya konulacaktır. Zira Âşık Selahattin DÜNDAR
da ozandır. “Ozan DÜNDAR” ve “Âşık DÜNDAR” mahlaslarıyla, Türk
ozanlık geleneğine adını altın harflerle yazdırmış bir halk ozanıdır. Âşık
Selahattin DÜNDAR, âşıklık geleneğini bütün gerekleriyle yerine getirebilen;
sazı da sesi de zevkle dinlenilen; yarattığı türküleri radyo ve televizyonlarda
tekrar tekrar çalınıp söylenen bir sanatçıdır. Âşık DÜNDAR, ayrıca klasik ozan
tipinin üzerine çıkıp; deyişlerinde güncellik, sazında estetik yaratmıştır. Her
saz er babının beceremeyeceği, kendi projesi olan “Koşasaz” olayı, halk kültürü
tarihinde onun adıyla özdeşleşecektir. Elinizdeki Terekemeler/Karapapak
Türkleri adlı bu eser, Türk ve dünya kütüpha nelerindeki en büyük boşluklardan
birisini doldurmuştur ve doldurmaya devam ede cektir. Ayrıca; bundan sonra,
Terekemeler ve Karapapak Türkleri hakkında yapılacak tüm çalışmaların ana
kaynaklarından birisi bu kitap olacaktır. Bu nedenle; halkbilim uzmanı ve aynı
zamanda Halk Ozanı olan Selahattin DÜNDAR'ı, Halk Kültürümüze böyle bir eser
kazandırmış olması nedeniyle; yürekten kutlarız.
Prof.
Dr. İrfan Ünver NASRATTINOĞLU
Folklor
Araştırmaları Kurumu Genel Başkanı
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 25-26)
EŞİTİ Mİ? EŞİ Mİ?
Bence
eşiti... Daha doğrusu hem eşi hem eşiti... Bir eş aynı zamanda eşinin eşitidir.
Öyle olmalıdır... Öyle olmak zorundadır. İster kadın ister erkek... Hiç fark
etmez... Bir eş aynı zamanda eşinin eşiti olmak zorundadır. En azından ben öyle
düşünüyorum. İşte bu karakter Terekeme/Karapapak Türklerinde çok baskındır.
Ahırdan bir koyun bile satacak olan Terekeme erkeğinin son pazarlıkta,
müşteriye “Hele bir hanıma danışém” dediğini her Terekeme çok iyi bilir.
Diğer taraftan; elinizdeki büyük emekli ve çok değerli bu kitap, okundukça;
başarılı hükümdarlık yapan yığınla Terekeme Kızları görülecektir. Sonuçta
Terekeme erkeği ve Terekeme kadını, yaşamın yükünü; bir çuval buğday taşır
gibi; omuz omuza taşımaktadır. Çift taraflı ve eşit paylaşımlı... Yalnız kaldığında
çuvalı sırtlamacasına... Belki genlerimden gelen bir özellik, belki yoğun
eğitimin verdiği bir katkı, belki kişisel karakterimin gerektirdiği, belki de
bunların hepsi...
Ben de erkeğimin eşi ve eşiti olarak; yaşamın
yüküne omuz verdim ve yükü eşit paylaşmaya çalıştım. Hatta eşimin yükün ucundan
tutamadığı durumlarda tek başıma omuzladım ve sırtladım.
Bu
kişiliğim ve çabalarım; Eşim ve eşitim halk ozanı, öğretmen, araştırmacı, yazar
Selahattin DÜNDAR'da hep karşılık bulmuştur. O, iyi bir eştir ve iyi bir
eşittir. İyi ki “Bibi Kızı'yım” O, iyi bir aile reisi ve iyi bir babadır. O,
iyi bir insan, iyi bir öğretmen ve iyi bir dosttur. O, çok iyi bir şair ve çok
iyi bir yazardır. O, iyi bir halk ozanı ve ozan Selahattin DÜNDAR, Âşık DÜNDAR'dır.
Halk
ozanı, öğretmen, araştırmacı, yazar Selahattin DÜNDAR; aynı zamanda benim tüm
kültürel ve edebi çalışmalarımın ve eserlerimin baş danışmanıdır. Bu
özelliklere sahip bir yazara ait; elinizdeki büyük emekli ve çok değerli tereke
meler (Karapapak Türkleri) kitabı okundukça; Terekemeler’ in soyları, boyları,
yiğitlikleri, halk kültürü, tasavvufu, halk edebiyatı, yaşam şekilleri,
başarılı hükümdarlık yapan yığınla terekeme kızları görülecektir. Hayırlı
olsun...
Songül
DÜNDAR Öğretmen/Araştırmacı/Şair/Yazar
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s. 27)
ÖZET
TEREKEMELER/
KARAPAPAK TÜRKLERİ Terekemeler/ Karapapak Türkleri kitabı sadece ilmi bir
gereksinimi karşılamak amacıyla yazılmamıştır. Terekemeler ismi kimi egemen
güçler tarafından bilerek ve bilinçli olarak kullandırılmak istenmiyordu. Çünkü
Terekemeler çok büyük bir kavim, köklü bir kültür, korku salan bir savaşçı ve
özbeöz Türk’tür. Bu kadar büyük bir Türk kavmini ismini unutturarak hatta hor
görerek tarih sahnesinde pasifize etmek egemen güçlerin ve düşmanların işine
gelmektedir. Okuyucular bu kitapta göreceklerdir ki; Terekeme/Karapapak
Türkleri ya devlet kurmuşlar ya katıldıkları devletlerin yükünü omuzlamışlar,
ya toprağı işlemişler veya derin bir kültür nakşetmişlerdir. Sözün özü; tarih
boyunca sürekli üretmişlerdir. En büyük gen özelliklerinden biri işte budur.
Terekeme/
Karapapak Türklerinin ilk tarihi izleri Türkçe konuşan Türk kavimlerine
dayanmaktadır. Terekeme/ Karapapakların içinde yer aldığı, Türkçe konuşan
topluluğun, eski za manlardan beri, birbirlerinden siyasi hüviyetleri, dilleri
veya lehçeleri, sosyal seviyeleri, hatta yüz şekli ve beden yapıları ile
ayrılan muhtelif kollar halinde yaşadığını biliyoruz. Orhun abidelerinde
yabancı kavimlere olduğu gibi bu boylara da “budun”, yani kavim denilmektedir.
Bilimsel
olarak Terekeme Kavmi ile Karapapak Türkü aynı anlamdadır; ama günümüzde
Karapapak adının sonundaki Türk ifadesi pek kullanılmadığından, Karapapak
dendiğinde Karapapak Türkü anlaşılmaktadır. O nedenle günümüzde Terekeme ile
Karapapak adlandırmasını aynı anlamda kullanabiliriz. Aynı anlamda kullanmakta
hiçbir sakınca yoktur; ancak bir gerçeği bilmek gerekir, o da şudur:
Geleneksel
olarak başında her Karapapak bulunan kişi Terekeme değildir. Örneğin:
Çerkesler
ve Çeçenler, başlarına Karapapak giyerler. Hatta Ermeniler bile; ancak,
Terekeme değildirler. O nedenle aslında, Karapapak giyenlerden Türk olanlarını
Karapapak Türkü diye ifade etmek gerekir, ki bu da zaten Terekeme demektir.
Gelelim Terekemeler’ in ve Karapapak Türklerinin kim olduğuna… M.Ö.III. yüz yılda
Teoman, bir Türk Devleti olan Hun Devleti’ni kurar. Teoman’ın
oğlu Mete Han, devletin sınırlarını genişletip Hun İmparatorluğu’nu oluşturmaya
muvaffak olur. Hun İmparatorluğu, birçok Türk boylarından oluşmuştur. Devleti
oluşturan Türk unsurların bir kısmına, boylar anlamına gelmek üzere Ok-Uz adı
verilir. Ok; boy anlamında olup, uz çoğul ekidir. Böylece Ok-Uz; boylar
anlamında kullanılmak üzere, halk dilinde ‘Oğuz’ şeklinde ifade edilmeye
başlanır.
Hun
İmparatorluğu M.S.I. yüzyılda, Doğu Hun ve Batı Hun diye ikiye ayrılır ve M.S. II.
yüzyılda tamamen dağılır. Batı Hun tarafında kalan ve Çinlilere boyun eğme yen
Oğuzlar, M.S.I. yüzyıldan itibaren (M.S.93), Kuzey Kafkasya’nın bugünkü Borçalı
ve Kazaklı bölgesine gelip yerleşirler (dedelerimizin yaşadıkları topraklar).
Bu göç dalgası Hun Devleti’nin tamamen dağıldığı M.S. II. yüzyıl başlarına
kadar devam eder. O yıllarda başlarına kuzu derisinden siyah papak koydukları
için, Borçalı ve Kazaklı bölgesindeki yerli halk tarafından Karapapaklar diye
adlandırılırlar. Bu adlandırma, İslamiyet’in bölgeye ayak bastığı VII. ve VIII.
yüzyıla kadar devam eder Araplar, Karapapaklar için Türkmenler anlamına gelmek
üzere Terâkime adını kullanmışlar. (Terâkime Arapçada çoğul olup, Türkmenler
anlamına gelmektedir.)
İslamiyet’in
kabul edildiği XI. yüzyıla kadar, Arapların Terâkime demesine rağmen, halk
sadece Karapapak adını kullanmıştır. XI. yüzyılda islamiyet’in kabulünden
sonra, dini ögelerin ağır basması ve Arapça sözcüklerin dilimize yoğun bir
şekilde girmesi nedeniyle halk, Terekeme adını sık ça kullanmaya başladı.
Zorunluluk olmamasına rağmen, hem Karapapak hem de Terekeme adı kullanır oldu.
Halk, her iki adlandırmayı da mecburiyet hissetmeden kullanıyordu. Bu durum
1502 yılına kadar devam etti; ancak; bu tarihte Rus-İran Savaşları’ndan
galip çıkan İran’ın, Kafkaslara egemen olması sonucunda, kendi sınırlarında
kalan halkın Kızılbaş fesini giymesi ferman olundu. Giymeyenler ise, “Sakal
Vergisi” adı altında vergi vermek zorunda bırakıldı. Kızıl fesi giymeyip,
vergi vermeyi tercih edenler başlarına siyah Papak giymeye devam ettiler.
Böylece Terekemeler, Siyah Börklüler ve Kızıl Börklüler olarak iki grup
halinde tarihe geçtiler; ancak, askeri ve tarihi kaynaklara göre:
Başlarına karapapak giydik leri halde, yıllar
sonra Şia mezhebini benimseyenler de oldu. Aslında her iki grupta Terekeme’dir
veya İslamiyet öncesine göre her iki grup da Karapapak’tır. İslamiyet’in
kabulünden sonra toplumda, çok yoğun bir kültür yüklenmesi olduğu için,
kazanılan kültürel değerlerin çoğu Terekeme adıyla anıldı. Terekeme Gürcistanı,
Terekeme Yaylağı, Terekeme Ketesi, Terekeme Havası, Terekeme Balası, Terekeme
Gözeli gibi…
Terekeme
ile Karapapak, aynı anlamda kullanılmakla beraber, en doğru ifade şek li;
Terekeme Karapapak’ tır. Karapapaklardan başka bir de Karakalpakistan’da
yaşayan Karakalpaklar vardır. Karapapaklar;
Oğuz
boyundan olduğu halde, Karakalpaklar Kıpçak boyundandır. Terekeme/ Karapapak
halkının Kafkasya’dan Türkiye’ ye gelişleri, Savaşlar sonrası Ruslarla İran’ın
Kafkasya topraklarını paylaştığı,Türkmençay Antlaşması ile başlamış (1828),
Birinci Dünya Savaşı’ndaki “kaç ha kaç”la yoğun şekilde devam etmiş (1915’ten
itibaren ) ve kurtuluş savaşı ile son bulmuştur (1920/1921). Son “kaç ha
kaç”ların olduğu göç dalgasında, yoğun olarak o günkü Kars topraklarına yerleşmişlerdir.
Doksan
üç Osmanlı-Rus Harbi’nde, (Rumi1293) 1877-1878 Kars’ın, Rusların eline geçmesi
ile, o tarihe kadar Kars’a gelip yerleşen Terekeme/ Karapapaklar da Anadolu’nun
içlerine doğru göç etmek zorunda kalmışlardır. Yoğunluklu olarak; Sivas, Muş,
Amasya, Tokat, Kayseri, Adana illerine 93 harbinde göç edilmiştir.
Terekeme/Karapapakların
en tipik özelliklerinden biri ve başta geleni üretken olmalarıdır. Gittikleri
her yere üretim kültürleriyle damga vurmuşlardır. İnanılmaz kültür
zenginlikleri de bu özelliğin bir sonucudur. Özetini verdiğimiz, Terekeme/
Karapapakları her yönüyle; kaynak ve belgelere dayalı olarak bu kitapta
bulmanız mümkün olacaktır. Selahattin DÜNDAR
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.29-30-31)
ÂŞIK
SELÂHETTİN DÜNDAR’IN HAYAT HİKÂYESİ:
Âşık
Selâhettin DÜNDAR: Öğretmen, Bestekâr, Halk Ozanı, Araştırmacı ve Yazar kimliği
ile Terekemeler’in ileri gelenlerinden
ve Araştırmacı, Gazeteci Yazar Songül DÜNDAR’ın da
eşidir.
Selâhettin
DÜNDAR, adına Borçalı’da Köy kuran Hacı Kara İsa’nın
torunudur. 1946 yılında, Kars’ın Merkez, Dikme Köyünde doğuyor.
Âşık
Selâhettin DÜNDAR İlkokulu doğduğu köyde; ortaokul ve
liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsünün Fen Bölümünden mezun
oluyor. Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendisliği Bölümünü bitiriyor.
Mühendis olarak mezun olmasına rağmen, öğretmenlik mesleğinde karar kılan Halk Âşığı DÜNDAR, yurdun çeşitli yerlerinde, otuz yıl (30) boyunca öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan Halk Ozanı Âşık Selâhettin DÜNDAR’ın, EZGİ adında bir kızı ve OZAN adında bir oğlu bulunuyor. Âşık Selâhettin DÜNDAR:
“Bana
Kültürünü Anlat, Sana Secereni Söyleyeyim.” Demiştir.
Dedesi, Hacı Kara İsa da bir Terekeme
şairi olan Âşık Selâhettin DÜNDAR,
henüz ortaokul sıralarında şiir yazmaya, lise yıllarında da saz çalmaya başladı.
Daha önceki yazdıklarını, deneme şiirleri olarak nitelendiren DÜNDAR’ın ilk
kayda değer şiiri, 1972 tarihini taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin, müziğini de
kendi yapan Halk Âşığı Selâheddin DÜNDAR’ı, ilk defa, Sazı,
Sözü ve Sesiyle 1937 yılında, bir radyodan dinliyoruz.
1974 yılında ilk televizyon programını
gerçekleştiriyor. Bundan sonra DÜNDAR’ı,
Sazı, Sözü ve Sesiyle, yine radyo ve televizyonlarda sık sık dinlemekte
ve görmekteyiz.
Âşıklık geleneğinin, tüm dallarını, başarı
ile sürdüren Âşık Selâhettin DÜNDAR’a,
yurt içi ve yurt dışı, festival ve programlarda da rastlıyoruz.
Türkiye’yi karış karış dolaşmıştır. Âşık Selâhettin DÜNDAR, Kültür
Bakanlığının da kadrolu âşıklarındandır.
Çok sayıda şiir, deyişler ve halk müziğinin değişik makamlarında
besteleri bulunmaktadır.
Ödülleri, Takdir Teşekkür ve Plaketlerin
de sahibidir.
Âşık Selâhettin DÜNDAR,
1991 yılında Kültür Bakanlığının yurt çapında açmış olduğu: “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir
yarışmasında, birincilik ödülü aldı.
Bir başka çalışması ise DÜNDAR’ı, Türk Folklor Kurumunun, Özel Şeref Ödülü ile onurlandırıyor…
Sosyal yönden oldukça faal olan Âşık Selâhettin DÜNDAR:
Demokratik kurum ve kuruluşların bizzat içinde yer alıyor. Bu kurumların bizzat
kuruculuğunu üstlendiği gibi etkin çalışmalarında da bulunup yönetimlerinde
görev aldığını görüyoruz.
MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de
kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği”nin
ilk kuruluşuna yine Âşık Selâhettin DÜNDAR
imza atıyor.
Ozanlar
Vakfı Yönetiminde yer alıyor. Kars Dikme Köyü, Kültür Derneği’nin kuruculuğunu ve aynı zamanda başkanlığını üstleniyor.
1997-1998 yıllarında, Kars Kültür Festivalleri düzenliyor.
Âşık
İslâm ERDENER, Anma Gününü organize ediyor. Bu etkinliklerin
komitesinde yer alıyor. Âşık Selâhettin DÜNDAR, aynı zamanda bir araştırmacı, şair, bestekâr, yazar ve
gazetecidir. Yakın tarihte yayınlanacak olan, iki adet araştırma ve inceleme kitabı, basılmayı beklemektedir…
Kars
“Ölçek” Gazetesinde “Gurbet
Selamı” adıyla köşe yazarlığını devam ettirmektedir.
“Halay
Dergisi”ni kurarak, bu derginin uzun yıllar, yayın
yönetmenliğini sürdürüyor. Eğitim ve Kültür ağırlıklı “Menekşe Dergisi”nin kurucusu ve yayın yönetmenliğini yapıyor.
Selâhettin DÜNDAR’ın
Fizik Dersi ile ilgili bir kitabı da yayınlanmıştır. Bunun dışında, ozanlığı
ile ilgili olarak: “BAŞAK”, “BAĞDAŞ” ve
“ÇUVAL”, adını taşıyan üç şiir
kitabı yayınlanmıştır. Kültür Bakanlığı Arşivlerinde şiirleri ve TRT
Arşivlerinde ses bantları mevcuttur. Selâhattin
DÜNDAR’ın dört adet kaseti,
piyasalarda satışa sunulmuş bulunmaktadır.
Alet çalıp parmakları ile tellere
dokunmaya mandolinle başlan Âşık Selâhettin DÜNDAR Bağlama, Tar ve
Koşasaz adını verdiği, birleşik sazı, maharetle konuşturmayı başarmıştır.
Saz sözden sonra bestenin de ustası ve üstadı olmuştur…
Âşık Selâhettin DÜNDAR,
Terekeme-Azeri, Anadolu Ağızları, tarzındaki deyişlerini Koşasaz, Tar eşliğinde, büyük bir
maharet, hüner ve kendine has üslûpla, seslendirmekte ve yorumlamaktadır.
ŞİİRLERİ: “BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “ÇUVAL”, “SEVGİ GÜNEŞİ”, “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat” ve AYRICA ARAŞTIRMACI GAZETECİ, YAZAR, ŞAİR SONGÜL DÜNDAR’IN DERLEDİĞİ: “BİZİM ELLER” ADLI ŞİİR KİTABINDA GÖREBİLMEKTEYİZ
Oğuz
Halkına Beylik Yapan Kızlar Hakkında Türkmen’in (Terakime’nin) tarih bilen
iyileri ve başarılı yedi kızın bütün Oğuz halkını kendisine bağımlı bir hale
getirip uzun yıllar beylik yaptıklarını anlattılar. Onlardan birisi Altın
Közeki Sündün Bay’ın kızı ve Salur Kazan Alp’ın karısı, boyu uzun Bular idi.
İkincisi Karmış Bay’ın kızı ve Mamış Bey’in karısı Barçın Salur’du. Onun kabri
Sir ırmağının kenarındadır ve halk tarafından bilinir. Özbekler ona Barçın’ın
“Kök Kaşanesi” der. İşlemeli güzel bir künbeddir. Üçüncüsü Kayı bay’ın kızı
Çavuldur Bala Alp’ın karısı Şabatı’dır. Dördüncüsü Kondı Bay’ın kızı ve Biyeken
Alp’ın karısı Künin Körkli’ydü. Beşincisi Yumak Bay’ın kızı Karkın Konak Alp’ın
karı sı olup o da bir başka Künin Körkli’ydi. Altıncısı Alp Arslan’ın kızı
Kestan Kara Alp’ın karısı Kerçe Bulda’ydı. Yedincisi Kınık Bay’ın kızı Dudal
Bay’ın oğlu, Kımaç’ın karı sı Kugadlı’ydı. Tarih 1071’de Harzem memleketinde
yazıldı. Kitabın tamamı yazıldı. Peygamber (a.s) “Kalem dünyanın izzeti ve
ahiretin şerefidir,” diyor.(x)
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR “TEREKEMELER KARAPAPAK
TÜRKLERİ: 2025, Şubat”; s.111)
BEN DE DİYOR ve ÖNERİYORUM Kİ:
“Yaşayana
verilen bir tek gül, ölüye gönderilen tantanalı çelenklerden çok daha
kıymetlidir. Santçı bu milletin göz bebeğidir. Tutan eli, yürüyen ayağı,
çalışan ve üreten beynidir. Bunun için sanatçı yaşarken taltif edilmeli, değeri
bilinmeli, korunup gözetilmeli, müreffeh bir hayat içinde yaşayabilmesi için
herkesten önce o, ödüllendirilmelidir. Değerine değer katması için sırtı
sıvazlanmalı, gururlandırılmalı, onurlandırılmalıdır. Her makamdaki örtülü
ödenekler, Devlet bütçeleri çoğu kez bunlar için vardır…
İbn
i Sinnâ: “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.” Der. Bilimin ve sanatın göç ettiği ülke
fakirleşir. Ekonomisi çöker, insanları açlık ve kıtlığa mahkûm olur. O millet
tökezler, diz çöker, tarih sahnesinden yavaş yavaş silinir… YAŞAYANA VERİLEN BİR TEK GÜL, ÖLÜYE GÖNDERİLEN TANTANALI
ÇİÇEKLERDEN ÇOK DAHA KIYMETLİDİR!.. Bu sebeple:
Ankara’dan:
Koşasazlı
Âşık Selâhattin DÜNDAR (Zamanımız Dede Korkut’u),
Pakize ALTAN
(Pîr Bacı Sultan);
Kayseri’den
Şair Duran TAMER,
Âşık
Hayri TOPRAK,
Halit
GÜNEŞ (Âşık Firkâtî),
Zeki
YILDIRIM (Âşık Mahrumî),
Ankara’dan
Araştırma İnceleme, Roman Dalında Songül DÜNDAR
(Gülüm Ana) adlı sanatçılarımıza “Devlet Sanatçısı” unvanı takdir
edilmelidir.
Kendilerini
şimdiden kutlar, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Başbakanlık ve
Cumhurbaşkanlığına duyurarak görevimizi tamamlamış olmanın huzuru
içerisinde, sözlerime son veriyorum.
KOŞASAZLI ÂŞIK, SAZLI SÖZLÜ, MİLLÎ ve YERLİ
OZANIMIZ, ÂŞIK SELÂHATTİN
DÜNDAR’IN BEY’İN ALDIĞI PLÂKET, TEŞEKKÜR, TAKDİR
ve
ONUR BELGELERİNDEN BAZILARI:
1.
1978 Uluslararası Silifke Kültür Festivali, SİLİFKE
KAYMAKAMLIĞI MADALYA.
2.
1979, Mayıs 20-26 TC. SİLİFKE FESTİVALİ SİLİFKE KAYMAKAMLIĞI
TERTİP
KOMİTESİNCE: MADALYA.
3. 1984, Ekim 2, AYRANCI LİSESİ
KORUMA DERNEĞİ tarafından: PLÂKET,
4.
1988, Mayıs, T.C. ANKARA VALİĞİ TERTİP KOMİTESİ1 tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ.
5.
1988, Yıldırım Beyazıt Liseliler Derneği, Derneğe katkılarından
dolayı: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
6.
1988, PLÂKETİ POLATLI KAYMAKAMLIĞI, TERTİP KOMİTESİ Sakarya
Meydan Muharebesi Zafer
Şölenine katkılarınızdan dolayısıyla: TEŞEKKÜR BELGESİ
7.
1991, T.C ESKİŞEHİR VALİLİĞİ,
TERTİP KOMİTESİ Dünya Yunus Emre Sevgi Yılı sebebiyle yaptığı katkılara: MADALYA.
8. 1994, Temmuz 16, ÇAY İLÇE KAYMAKAMLIĞI tarafından 13. Vişne
Şenliğine katkıları sebebiyle: ONUR BELGESİ
9.
1994, Temmuz 16’da T.C. ÇAY KAYMAKAMLIĞI BELEDİYE
BAŞKANI (Şenlik Tertip Komitesi) Çay İlçesi 13. Vişne Şenliğine Katkıları
sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
10.
1994, Mayıs 6–10 tarihleri arasında düzenlenen T.C. ESKİŞEHİR
VALİLİĞİ YUNUSEMRE KÜLTÜR “YUNUS EMRE KÜLTÜR ve SANAT HAFTASI” programlarına
katkılarından dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.
11. 1994, Ağustos, 26–30, T.C.
AFYON VALİLİĞİNİN düzenlediği, ilde kutlanan 72. Zafer Haftası etkinliklerine
gösterdiği ilgi ve katkıdan dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.
12. 1996, Kasım 24, YIL-DER
Yönetim Kurulu MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI KONUR MENEKŞE DERSANESİ, TEŞEKKÜR
BELGESİ,
13. 1996 Yılında Kars-Dikme Köy
Kültür ve Dayanışma Derneğini bizlere kazandırılması sebebiyle TEŞEKKÜR
BELGESİ.
14. T.C KÜLTÜR BAKANLIĞI
(ŞİİR YARIŞMASI TÜRKİYE BİRİNCİLİĞİ) 1.Halk Şairleri Arası, “İsrafı Önleme ve
Tasarrufa Ç:ağrı” adlı şiir yarışması BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ.
15. 1997, Mart 22, ANKARA HALK
ÂŞIKLARI KÜLTÜR ve ARAŞTIRMA DERNEĞİ (AŞDER), AŞ-DER Yönetim Kurulu Başkanlığı,
Derneğimiz, “Halk Ozanlığı ve Âşıklık Geleneğinin; Araştırılması, Yaşatılması
ve Tanıtılması” konusunda yapılan çalışmalardan dolayı TAKDİR ve TEŞEKKÜR
BELGESİ.
16. 1997,12-13, Ankara Âşıklar
Şöleni, MİLLİ EĞİTİM SAĞLIK EĞİTİMİ VAKFI, tarafından: TAKDİR ve ŞÜKRAN
BELGESİ.
17. 1998, Mayıs 10 tarihinde,
Üsküp /MAKEDONYA Radyosunu ziyareti, söyleşi ve
katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
18.
1998, AZERBAYCAN/BAKÜ Televizyonumuzda yapılan programda TEŞEKKÜR
BELGESİ.
19.
1998, Mart 22, TC. KÜLTÜR BAKANLIĞI “ÂŞIK VEYSEL ve OZANLAR
HAFTASI
ETKİNLİKLERİ”
çerçevesinde, Bakanlığın öncülüğünde, OZAN VAKIF, KOOPERATİF ve DERNEKLERİNİN
İŞ BİRLİĞİ ile düzenlenen “ÂŞIK VEYSEL’İ ANMA GÜNÜ” programı anısına: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
20.
1998, Mayıs 9, HIDIRELLEZ FESTİVALİ ŞENLİKLER Çalıklı, Valandovo,
Makedonya, MAKEDONYA CUMHURİYETİ, Festivalin düzenlenmesi ve yapılmasında
sunduğu katkıları sebebiyle: TAKDİR BELGESİ.
21. 1998, Haziren 5-7
tarihlerinde BAYAT KAYMAKAMLIĞINCA, Birinci Uluslararası BAYAT OĞUZ ve TÜRKMEN
KÜLTÜR ŞÖLENİNE katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR BELGESİ.
22. 1998, Mart 21, Büyük
ozan Veysel Şatıroğlu’nun 25.ölüm yıl dönümü sebebiyle Cumhurbaşkanlığı
Köşkü’nde Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in Huzurunda düzenlenen anma
programında ilk kez oluşturulan Ozanlar Korosu’na katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
23. 1999, Aralık 12-19,
FOLKLOR ARAŞTIRMALARI KURUMU tarafından Halk Kültürüne hizmet etmesi sebebiyle:
ŞEREF BELGESİ.
24.
1999, Aralık 12-19, Halk Kültürü çalışmalarına
yaptıkları değerli katkılarından dolayı: TÜRK FOLKLORUNA HİZMET ÖDÜLÜ.
25. 2000, 09-23, T.C. KARS
VALİLİĞİ, KARS ’ta yapılan “II. ULUSLARARASI ÂŞIK
ŞENLİK ŞÖLENİ” ne
katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ,
26.
2000, Ekim 13-14-15, T.C. KÜLTÜR BAKANLIĞI Tertip
Komitesi “Geleneksel 2.Ozanlar Haftası Etkinliklerine Katkılarından dolayı TEŞEKKÜR
BELGESİ.
27. 2000, 07-08, KARS DİKME KÖYÜ
DERNEĞİ YARDIMLAŞMA ve KÜLTÜR
DERNEĞİ Hizmetlerinizden
dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ,
28.
2000, Temmuz 09, İzmir Kars-Dikme Köyü Derneği
Temsilciliği sebebiyle: PLÂKET
29.
2003, Ekim 27-28, T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI, ARAŞTIRMA ve
EĞİTİM
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Cumhuriyetimizin 80.Yılı kutlamaları dolayısıyla düzenlenen “Ankara’da Ozanlar
Şöleni” nde gösterdiği katkılar sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
30.
2014, Eylül 22-24, “27. AHİLİK HAFTASI KUTLAMALARI KAPSAMINDA”.
“AHİLİK” Konulu Halk
Şiiri Yarışmasında gösterdiği başarıya: ŞÜRAN BELGESİ.
31. 2015, KARS, ARDAHAN, İĞDIR
KÜLTÜR ve DAYANIŞMA DERNEĞİ Antalya; 1. Âşıklar Antalya Buluşmasına, katılım ve
Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR PLAKETİ
32. 2016, Aralık 8, MANİSA CELÂL
BAYAR ÜNİVERSİTESİ RAKTÖRLÜĞÜNÜN Manisa Şairler ve Yazarlar Deneği ile Birlikte
Düzenlediği “ÂŞIKLAR BAYRAMI” katılım ve katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR
PLAKETİ.
33. 2016, Mayıs 28, TURAN 100. YIL
ETKİNLİKLERİNE katkı ve katılımları sebebiyle: PAKET.
34. 2016, Şubat 23, AN-DER
(ANADOLU HALK OZANLARIKÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle: ONUR
BELGESİ.
35. 2016, BİRLEŞEN YÜREKLER
DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA yapılan katkı ve katılım sebebiyle: “ONUR ÖDÜLÜ” PLAKET.
36. 2017, ANKARA MİLLÎ EĞİTİM
MÜDÜRLÜĞÜ Etkinliklerine katılım ve katkılarından dolayı: PLAKET
37. 2017, Mart 2; “MOLLA
PENAH RAGİF ANMA YILI AÇILIŞ” Etkinliği çerçevesinde TÜRKSOY GENEL
SEKRETERLİĞİNCE, PROGRAMA katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET
38. 2017, Nisan 8, “DÜNYA,
ÂŞIKLAR, ŞAİRLER, YAZARLAR, SATATÇILAR, EĞİTİML ve YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ
ve ESAV VAKFI’nın Mamak BELEDİYE BAŞKANLIĞI HİMAYELERİNDE düzenlediği “MAMAK
ÂŞIKLAR ŞÖLENİ” ne katılım ve katkılar sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.
39. 2017, Mart 18, “DÜNYA,
ÂŞIKLAR, ŞAİRLER, YAZARLAR, SATATÇILAR, EĞİTİML ve YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ
ve KAHRAMAN KAZAN BELEDİYE BAŞKANLIĞININ, birlikte düzenlediği: “!8. MART
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA PROGRAM” ına katılım ve katkıları sebebiyle. ORUR
BELGESİ.
40. 2018, ANDER YÖNETİM KURULU,
60. Sanat Yılı sebebiyle: PLAKET
41. 2018, Nisan 16, AZERBAYCAN
EDEBİYATI BÜYÜK İSMİ ANAR’IN DOĞUMUNUN 80. YILI ve TÜRKSOY’un YAYIMLADIĞI: “ÇAĞDAŞLARIM”
Kitabının tanıtım etkinliğine katılım ve katkıları için: TEŞEKKÜR BELGESİ
42. 2018, Eylül 25, TÜRKSOY GENEL
SEKRETERLİĞİ, “TÜRK DÜNYASININ ÖNCÜLERİ”, Faaliyetleri kapsamında
düzenlenen Etkinliğe Katkı ve Katılımları sebebiyle: PLAKET.
43. 2018, Temmuz 19, SAYE
YAPIM, “MODER OZANLAR BELGESELİ” yapımına katkı ve destekleri sebebiyle:
PLAKET
44. 2019, Kasım 22, DÜNYÜ SÖZ
AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI (DÜSA) tarafından “ŞEREFLİ ÖMÜR BELGESİ”
45. 2019, Ağustos 16, HACIBEKTAŞ
DERNEĞİ tarafından: PLAKET
46. 2019, “3 Mayıs Türkçülük Günü”
ve Yunus BEKİR Anma Etkinliğinde, KAYSERİ TURAN SARIMSAKLI KÜLTÜR ve TURİZM
DERNEĞİ, tarafından PLAKET.
47. 2019, Şubat 21, “ANADOLU HALK
OZANLARI KÜLTÜR DAYANIŞMA ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
48. 2019, Şubat 5-15; Arası,
BOLU’NUN SEBEN İLÇESİNDEKİ TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) SANAT
KÖYÜNDE gerçekleştirilen “4. TÜRKSOY BESTECİLER BULUŞMASI”na verdikleri katkı
ve katılım sebebiyle TÜRKSOY GENEL SEKRETERİ DÜSEN KESEİNOV tarafından:
PLAKET.
49. 2019, Mart 6, Doğumunun 650.
Yılına ithafen: “İMADEDDİN NESİMÎ YILI” için düzenlenen TÜRKSOY (ULUSLARARASI
TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI) ‘nın yaptığı Açılış Törenini, yaptığı katılım ve
katkıları sebebiyle: PLAKET.
50. 2019, TÜRK ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN
YAŞATILMASI İÇİN BÜYÜK ÇABA HARCAMASI SEBEBİYLE, “TÜRK HALK KÜLTÜRÜNE HİZMET
ÖDÜLÜ”: BELGESİ.
51. 2019, Kasım
16.“VEZİRKÖPRÜ-OZANLAR ve ÂŞIKLAR BULUŞMASINA yapılan katılım ve katkı
sebebiyle: DÜNYA SÖZ AKADEMİSİ BAŞKANLIĞI TARAFINDAN: TEŞEKKÜR ve KATILIM
BELGESİ.
52. 2019, Nisan 19, AN-DER
(ANADOLU HALK OZANLARI KÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle
Sanatçının 60. Sanat Yılı adına:
TEŞEKKKÜR BELGESİ.
53. 2020,
Ocak 15, “DOĞUMUNUN 100. YILINDA, HASAN YEYİDBEYLİ’ yi ANMA ve “NESİMÎ
FİLMİ”nin gösterimine sunulan katkı ve katılım sebebiyle: TÜRKSOY tarafından TEŞEKKÜR
BELGESİ.
54. 2021, ANADOLU MÜZİK KÜLTÜRLERİ
DERNEĞİ, HİZMET ÖDÜLÜ: PLAKET.
55. 2021, Kasım 18, “ÂŞIK
ALASGAR’IN DOĞUMUNUN 200. YILI” MÜNASEBETİYLE “DED ALASGAR OCAĞI” tarafından:
TEŞEKKÜR BELGESİ.
56.
2022, Eylül 19, KORE SAVAŞ DERNEĞİ’nin GAZİLER EVİ’ne
yapmış olduğu katkılar sebebiyle: PLÂKET.
57. 2022,
4. DÖNEM ANADOLU HALK OZANLARININ ve ŞAİRLERİNİN SİVAS, SİVRİALAN’DA HALK OZANI
AHMET HOŞNUT KÜLTÜR ve SANAT ETKİNLİĞİNDE BULUŞMASI ANISINA: PLAKET
58.
2022 Mart 19, 20, 21; IĞDIR, AZERBAYCAN DİL, TARİH ve KÜLTÜR
BİRLİĞİNİ YAŞATMA ve DESTEKLEME DERNEĞİ ve IĞDIR AZERBAYCAN EVİ, “NEVRUZ
ŞENLİKLERİ” Anısına: PLAKET.
59. 2022, Eylül 9, KARACOĞLAN
KÜLTÜRÜNÜ YAYMA ve YAŞATMA DERNEĞİ’nin “26. ULUSLARARASI KARACOĞLAN ÖDÜLÜ” ’ne
layık görülmesi sebebiyle: PLAKET.
60. 2023, Eylül 2, “TÜRKİYE
CUMHURİYETİ’nin KURULUŞUNUN 100. YILDÖNÜMÜ ve AZERBAYCAN’IN MİLLÎ LİDERİ SAYIN
HAYDAR ALİYEV’İN DOĞUMUNUN 100. YILI sebebiyle: KIZILELMA KADIN, GENÇLİK,
ÇOCUK, KÜLTÜR EDEBİYAT ve EĞİTİM DERNEĞİ”, 1. Yıl Anısına: “TÜRK DÜNYASI EN İYİ
USTA OZANI ÖDÜLÜ”, PLAKETİ.
61. 2023, Eylül 26, ANKARA
ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI ÖZEL OKULLARI ve FEN LİSESİ TÜRK DİLİ ve
EDEBİYATI ZÜMRE ÖĞRETMENLERİ tarafından hazırlanan: “26 EYLÜL DİL BAYRAMI, ÂŞIK
VEYSEL ve ÂŞIKLIK GELENEĞİ” konulu etkinliğe verilen katkı ve katılım
sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
62. 2023, Mart 9-19, ANADOLU MÜZİK
KÜLTÜRLERİ DERNEĞİ’nin AB SİVİL DÜŞÜNCE PROGRAMI gereğince: 1. BAĞLAR
ANADOLUNUN ORTAK SESLERİ PROGRAMINA katkı ve katılımları sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ
63. 2024, Mayıs 18, YENİCE
KAYMAKAMLIĞI, YENİCE BELEDİYE BAŞKANLIĞI ve YEŞİL YENİCE SOPOR KATKILARIYLA,
KARABÜK YENİCE TRABZON SPOR TARAFTARLARI YARDIMLAŞMA ve KÜLTÜR BİRLİĞİ
DERNEĞİNİN KOORDİNATÖRLÜĞÜNDE DÜZENLENEN, “DÜNYA SÖZ AKADEMİSİ”NİN SUNDUĞU,
“YENİCE OZANLAR ve ŞAİRLER GECESİ” Katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKKÜR
BELGESİ.
64. 2024, Mayıs 17, HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KÜLTÜR ve SPOR DAİRE
BAŞKANLIĞI MÜZİK ve OYUN DENEME TOPLULUĞU: “BİZ KİMİZ?” KONSER ve GÖSTERİSİNE
yaptığı katkı ve katılımları sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.
65. 2024, Aralık 17, “HACETTEPE
ÜNİVERSİTESİ TÜRK HALKBİLİM TOPLULUĞU” nun DOĞUMUNUN 100. YILINDA, ÂŞIK MİKAİL
AZAFLI’YI ANMA ETKİNLİĞİNE katılım ve destekleri için: TEŞEKKKÜR BELGESİ.
66. 2024, 21, 22, 23; “I.
ULUSLARARASI BİLİM, SANAT ve TOPLUMDA ÂŞIKLIK GELENEĞİ- ÂŞIK VEYSEL
SEMPOZYUMU’na katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET.
67. 2024, Kasım 27, ETKİN DÜŞÜNCE
AKADEMİ BAŞKANLIĞININ düzenlediği “KABAKÇI KONAĞI ŞİİR ŞÖLENİ”’ne katılım ve
katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
68. 2024 KEÇİÖREN BELEDİYE
BAŞKANLIĞI TARAFINDAN DÜZENLENEN:”Türk müziğinin unutulmaz ozan; Ali KIZILTUĞ’u
Anma ETKİNLİĞİ” ne verilen katkıları sebebiyle: PLAKET.
69. ETİMESGUT BELEDİYESİ
DÜNYA ÂŞIKLAR DERNEĞİ İŞ BİRLİĞİ ile “GELENEKSEL 1. ÂŞIKLAR ŞÖLENİ” ne katılım
ve katkıları sebebiyle: PLAKET.
70. 27 AHİLİK KUTLAMALARINA
KATKI ve KATILIMI SEBEBİYLE: GÜMRÜK ve TİCARET BAKANI, NURETTİN CANİKLİ
tarafından: PLAKET.
71. TÜRK DÜNYASI ŞAİRLER ve
OZANLAR PLATFORMU: “ALTAYLAR7DAN ANADOLU’YA ŞİİR ve TÜRKÜ BULUŞMASI”
Etkinliğine katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
72. MESAM, Muhlis AKARSU
KÜLTÜR EVİ açılışına katılım ve katkıları sebebiyle, MESAM Yönetim Kurulu
Tarafından: PLAKET.
73. AZAFLI SOSYAL YARDIM ve
KÜLTÜR DERNEĞİ, “TÜRK DÜNYASINA YÖNELİK
KÜLTÜREL ve BİLİMSEL ÇALIŞMALARI”NDAN dolayı: ONUR MADALYASI.
74. Millî Eğitim Sağlık
Eğitimi Vakfı Adına (MESEV)’e karşı göstermiş olduğu katkılar
sebebiyle: TAKDİR ve ŞÜKRAN BELGESİ.
75.
Keçiören Kaymakamlığı Hacı Mustafa
TARMAN İlkokulu Edebiyatın Mihenk Taşı Şiire
Gönül
Veren Kelime Ustası. “BİR BAHAR AKŞAMINDA ÇANAKKALE” Şiir etkinliğine katkıları
sebebiyle: PLÂKET.
76. OZAN-DER
(HALK OZANLARI KÜLTÜR DERNEĞİ) Etkinliğine katkı ve katılım sebebiyle, “SANATÇI
SELEHATTİN DÜNDAR’IN 60.SANAT YILINA İTHAFEN” verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ.
77. OZAN-DER’İN
DÜZENLEDİĞİ: “ATATÜRK’Ü ANMA ve ANLAMA ETKİNLİĞİ” ne yapılan katkı ve katılım
sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ
78. ANADOLU
ve AZERBAYCAN KÜLTÜR SANAT DÜNYASI YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ’nin
düzenlediği “MAKAM’İ ŞUARA” adlı Şiir ve Müzik Şölenine Katkı ve katılım
sebebiyle: ONUR BELGESİ.
79. İÇ
ANADOLU BİRLİĞİ tarafından düzenlenen: “BANA BİR GÜN AYIR” etkinliğine katılım
ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
80. 21
Mart, İĞDIR VALİLİĞİNCE, “GOŞASAZLI ÂŞIK DÜNDAR”,a, Nevruz Bayramı Etkinlerine
Katılım ve Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR
PLAKETİ.
81.
Ağustos, 01-06, 38. ÂŞIK SEYRANÎ
KÜLTÜR ve SANAT FESTİVÂLİ ETKİNLİKLERİNE katılım ve katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
82.
Kocaeli Anadolu Dernekleri Birliği Platformu tarafından: ŞÜKRÂN
BELGESİ.
Ağrı-Ardahan, Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır-Sivas
Dernekleri tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ.
83.
ANADOLU DERNEKLER BİRLİĞİ PLATFORMUNA, Destek ve
Katkılarınızdan Dolayı: ŞÜKRAN BELGESİ
84. KARS ARDAHAN IĞDIRLILAR
BİRLİĞİ DAYANIŞMA PLATFORMU, Platformumuzca düzenlenen “Kars-Ardahan-Iğdır
İllerinde, Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu” na katkıları anısına: TEŞEKKÜR
BELGESİ
85.
HALK OZANLARI KÜLTÜR VAKFI YÖNETİM KURULU Vakfımızın Kurucu
Üyelerinden Sayın, Ahmet
Yılmaz’ın Dostluk ve Dayanışma gecesine verdiğiniz destek sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ
86. TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA MÜZİK ve GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, “Âşıklık Geleneği Uygulama ve
Araştırma Merkezi” tarafından düzenlenen “ÂŞIKLARLA DİYAR DİYAR” Programına
verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
87. TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA MÜZİK ve GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, “Âşıklık Geleneği Uygulama ve
Araştırma Merkezi” tarafından düzenlenen “ÂŞIKLARIN DİLİNDEN” Programına
verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
88. ERZURUM DERNEKLER
FEDERASYONU’NUN, ÖLÜMÜNÜN 101. YILINDA, ÂŞIK SÜMMANÎ’yi ANMA ve 1. ÂŞIK SÜMMANÎ
KÜLTÜR ve SANAT ÖDÜLLERİ kapsamında yapılan etkinliğe katılım ve katkıları
sebebiyle: TEŞEKKÜR ve ŞÜKRAN BELGESİ.
89. AZERBAYCAN RADYOSUNU
ziyaret ve yapılan program etkinliği sebebiyle verilen katkıya: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
90.
AZERBAYCAN EVİ DERNEĞİ YÖNETİM KURURULU BAŞKANLIĞNCA,
Azerbaycan Evi Derneğine
yapılan katkılar sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
91.
AŞ-DER Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel’in himayelerinde
Geleneksel “5.
ANKARA HALK ÂŞIKLARI
BAYRAMI”na katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ
92.
SİNCAN BELEDİYESİ, “TÜRK DÜNYASI
GELENEKSEL ÂŞIKLAR ŞÖLENİ”’ne
katkı
ve katılımları sebebiyle: PLAKET
93.
ANKARA AYRANCI LİSESİ Okulumuz ve Millî Eğitim Camiasında
uzun süredir
vermiş olduğunuz kutsal
hizmetlerinizden dolayısı ile: TEŞEKKÜR BELGESİ.
94. HALK OZANLARI KÜLTÜR
VAKFI TARAFINDAN, Ahmet YAZIN’ın düzenlediği DOSTLUK ve DAYANIŞMA GECESİNE
VERDİĞİ KATKILAR sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
95.
SAYIN: SELAHATTİN DÜNDAR KURUCU ve FİZİK ÖĞRETMENİ OLARAK
DERSANEMİZİN 20.KURULUŞ YILINDA: BUGÜNE KADAR GÖSTERDİĞİ ÖZVERİ sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ,
96.
AŞ-DER, ANKARA HALK ÂŞIKLARI KÜLTÜR ve ARAŞTIR
DERNEĞİ’nin Derneğe katkıları sebebiyle: PLÂKET
97. İNCESU ANADOLU LİSESİ
MÜDÜRLÜĞÜ, OKULUNA İLGİ ve KATKILARI dolayısı ile TAKDİR ve TEŞEKKÜR BELGESİ
KOŞASAZLI
ÂŞIK, SAZLI SÖZLÜ, MİLLÎ ve YERLİ OZANIMIZ, SELÂHATTİN DÜNDAR BEY’İN YAYINLANMIŞ ESERLERİ:
1)
1977, DÜNDAR Selâhattin “BAŞAK”, Alf Matbaası, Ankara, Özel
Konur Menekşe
Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47,
Kızılay/Ankara, Tel: 0312 419 31 44
Türkler’in Tarihi) , “Araştırma İnceleme, Derleme” ÂŞIKÇA YAYINEVİ, , İstanbul Cd. Elif Sok. Sütçü Kemal İş Merkezi No:7/193, İskitler/Ankara,Tel: 0312 395 7142-0312 384 0530, WatsApp: 0530 595 7142
(Karapapak Türkleri) El Kitabı “Araştırma-İnceleme” DÜNDAR
Eğitim Yayınları. Alf Matbaası, 3.Baskı, Kızılay/ANKARA
TEREKEMELER (Karapapak Türkleri) El Kitabı “Araştırma-İnceleme” DÜNDAR Eğitim Yayınları. Alf Matbaası,
7) FİZİK KİTABI
8) “SEVGİ
GÜNEŞİ”,
9) “HALAY DERGİSİ”,
10) “MENEKŞE DERGİSİ”,
11) Ayrıca Araştırmacı Gazeteci, Yazar, Şair Songül DÜNDAR’ın derlediği “BİZİM ELLER (ŞİİR KİTABI)” nı da görmekteyiz.