ARAŞTIRMACI
GAZETECİ, ŞAİR ve YAZAR SONGÜL DÜNDAR;
Abdullah
Çağrı ELGÜN
Araştırmacı, gazeteci,
şair ve yazar Songül DÜNDAR, 1955 yılında Kars’ın Dikme
Köyü’nde doğdu.
İlkokulu köyünde,
Ortaokulu ve Liseyi: Kars, Cilavuz Köy Enstitüsünün alt
basamağı olan Kazım Karabekir İlk Öğretmen Okulu’nda bitirdi.
Kazım Karabekir İlk Öğretmen Okulu’ndaki başarısı sebebiyle, Ankara
Yüksek Öğretmen Okulunda okutulmak üzere seçilen başarılı mezunlar
arasına girdi.
Ankara Üniversitesi
Fen Fakültesi Kimya
Bölümünden “Kimya Öğretmeni” olarak mezun oldu. Öğretmenlik
sonrasında yine Ankara Üniversitesi Kimya Yüksek Mühendisliği
Bölümünü bitirerek “Kimya Yüksek Mühendisi” olarak
mezun oldu. İlerleyen yıllarda “Adalet Yüksek Okulu” ‘nu da
bitiren Songül DÜNDAR, öğretmenlik mesleğinde karar
kıldığından “Kimya Öğretmeni” olarak meslek hayatına devam etti.
Songül DÜNDAR, ilerleyen yıllarda tahsile ve
doyamadığının bir göstergesi olarak, Anadolu Üniversitesi Adalet Yüksek Okulunu
da başarı ile bitirmiştir.
Songül DÜNDAR’ın, ilk görev yeri, Ankara
Hasanoğlan Öğretmen Okulu’dur. Daha sonra Ankara Mustafa
Kemâl Lisesi’nde, Kimya Öğretmeni olarak çalıştı. Akabinde Ankara
Ayrancı Lisesi’ne Kimya Öğretmeni olarak atanan sanatçı, burada uzun
yıllar görev yaptıktan sonra, yine buradan “Öğretmen” olarak
emekli oldu.
Songül
DÜNDAR, bir müddet mesleğini
dershanelerde öğretmen olarak sürdürmüştür. Bugün: Roman, hikâye,
araştırma, inceleme ve derlemeler ile çeşitli gazetelerde
aktüel yazılar ve birçok yerde konferanslar vererek,
yazdıkları kitapları, çeşitli kitap fuarlarında okuyucu ile buluşturup, kendini
okuyucularına tanıtıp, okuyucu ile bire bir yakınlaşarak kitaplarını
imzalamaktadır.
Yazar, kitaplananın
tamamında Halk Kültürü Araştırmalarına ve Halk Kültürüne ağırlıklı
olarak yer vermiştir. Romanlarındaki konular Türk Halkının gerçek hayatı… Türk
halkının ta içinden ve yaşanılan gerçeklerden alıntılardandır. Bu sebeple Songül DÜNDAR’ın
eserlerindeki tiplemeler Türk Halk Kültürünün de ta içinden ve ta kendisidir.
Terekeme
Gülmeceleri (Gımışma),
sanatçının yaşadığı yörenin etnoğrafik yapısının incelenmesi, örf, adet,
gelenek görenek, halk düşünüşü, halkın düşünüşündeki pratik ve keskin zekânın,
acil durumları çözümlemedeki başarısı… Kıvrak, zeki, anlık karar vermedeki
beceri ve olayların pratik çözümü… Kıssadan hisselerin muhataplara verilişindeki
espri anlayışı, yeteneği ve olumlama, sorun ve sonuç ilişkilerinin iç
inceliğinin kıssadan hisselere, fıkralara ve tekerlemelerin muhataba yansıtması
açısından da çok önemli bir eser olarak karşımıza çıkmaktadır.
"Damladan
Deryaya" adlı,
Araştırma ve İnceleme kitabı, ozanlar arasındaki atışmaları, söz düellosunu,
leb değmez, lügaz, bilmece, … vb. gibi Âşıklık Geleneğindeki "Atışma
Usulüne" çok önemli bir katkı sağlamış, âşık, âşıklık, saz
ustalığı, âşıkların yetişme ortam ve gelenekleri hakkında, eğitici, öğretici
bilgiler sunmaktadır. Konu hakkında bilgi edinmek isteyen araştırmacılara,
kaynaklık edecek, önemli bir kitap olarak, edebiyat tarihi içinde yerini almayı
başarmıştır.
Yazar, Türk
Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu tarafından, 2016 yılı "Türk
Halk Kültürüne Hizmet Ödülü’ne layık görülerek "Plaket" ve "Onur
Belgesi" ile ödüllendirilmiştir. "Dünya Aşıklar
Şairler Yazarlar Derneği" tarafından, "Atışma
Geleneğine Hizmet Ödül" adı altında bir “Plaket" ve "Onur
Belgesi" ile ödüllendirilmiştir.
Songül DÜNDAR’ın eseri: “SEVGİ GÜNEŞİ”
ve “BİZİM ELLER (Şiir)” kitaplarıyla da: Roman, Hikâye,
Fıkra, Araştırma İnceleme ve Gazetecilik konusunda kendini kanıtladığı
gibi adı geçen kitaplar ve bestelenmiş şiirleriyle de kendini
ispatlamıştır. Şair, saz çalmaya da başlamış ve bu konuda da epey
bir yol almıştır. Pek yakın bir zamanda şiirlerini, ““Gülüm Ana”” mahlasıyla
tanıtmaya çalışan şair, ilerideki yakın günlerde kendisini sahnelerin şakıyan
bülbülü, eşi usta sanatçı, Koşasazlı Âşık Selâhattin DÜNDAR’ın yetiştirdiği
saz ustası olarak görürsek hiç şaşmamak gerekir.
Tuttuğunu koparan,
çalıştığında, başaramayacağı hiçbir iş olmayan, bütün zorlukları dişiyle
tırnağıyla yorulmadan, dinlenmeden azim, kararlılık ve büyük bir mücadele ve
sabırla aşan ““Gülüm Ana””, Songül DÜNDAR, şiirler konusunda
da kendisinden beklenen performansı tez vakitte sağlayacağına şüphem yoktur!
"Şoför Aga" Öykü kitabı, yayımlandığı
yıl, TRT tarafından haftanın kitabı seçilmiştir.
Songül DÜNDAR, Kültür Çağlayanı dergisinin ve Âşıkça
Dergisinin yazı kurulunda: “Bir Harf Nesir Yarışması” ‘nın 2011 yılından
beri Jüri Üyeliğinde bulundu.
Aynı zamanda şair
olan Songül DÜNDAR; araştırmacı, öykü, roman yazarlığının yanı
sıra: Kars Ölçek Gazetesi, Serhat Birikim Gazetesi, Foça Haber, Kafkas
Haber ve birçok internet sitesinde köşe yazarlığı yapmaktadır. Bugüne
kadar dört yüze yakın makalesi yayımlanmıştır.
Kültür Çağlayanı
Dergisi, Âşıkça Dergisi, Kültür Nehri Dergisi, Azerbaycan’ın Sesi Dergisi,
İLESAM Dergisi ve Yeniden İmece Dergisinde makaleleri, öyküleri
yayımlanmaktadır. Çeşitli konularda konferanslar vermiş, çok sayıda TV ve radyo
programlarına konuk olarak katılmıştır. Songül DÜNDAR'ın edebî
yazıları, şiirleri, birçok ansiklopedilerde yayınlanmış ve yayınlanmağa devam
etmektedir. En kapsamlı olanlar, "Türkiye Edebiyatçılar ve Kültür
Adamları Ansiklopedisi” ve “İLESAM” Ansiklopedisinde detaylı bilgilerine bulmak
mümkündür.
"Türk Şairinde
Eşq" (Ansiklopedisinde
Aşk Benliğimdir) şiiri ve “Türk Uşaq Edebiyatı Antolojisinde” (Küçük
Prens) adli masalı, Azerbaycan Türkçesine çevrilmiş
olup, eserleri ülke sınırlarının ötesine yayılan sanatçı Songül DÜNDAR,
sosyal yönden de etkin bir
yazardır.
Kitaplarındaki bazı deyimler Araştırmacı-Yazar Nail TAN tarafından Türk Dil Kurumu’na işlenmiştir ve literatüre geçmiştir.
Çanakkale Onsekiz Mart
Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyetı
doktora öğrecisi Ahmet Çıkan tarafından Eğitimci-Yazar Songül DÜNDAR’ın
Âşıklık yönü ve “Gülüm Ana” mahlasıyla yazdığı şiirlerin incelenmesi
başlığıyla bildirinin sunumu yapılmıştır.
Ayrıca Şehit Hüseyin Gültekin Bilim ve Sanat
Merkezi öğrencisi Elvin KOÇ’un, Zeynep Satı YALÇIN
danışmanlığında “Kadın Âşıkların Çağımızdaki Sorunları; Songül DÜNDAR
Örneği” başlığıyla hazırladığı bildiride, aynı zamanda Songül DÜNDAR’ın
âşıklık yönü de anlatılmıştır. (Oturum Başkanı: Doç.Dr. Ünsal Yılmaz
YEŞİLDAL / Akdeniz Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi)
Kalemlerden
Dökülen/AHİNAME Antolojisinde “Meslekler Piri Ahi Evran” adlı şiiriyle
Kars ilimizi temsil etmiştir. “Can Sarıkamış” şiiri “Kar Gülleri” adlı
antolojide yer aldı.
2023 Altı Şubat
Depremlerinde “On Bir Vilayeti Yıktı Depremler” adlı destansı şiiri
yüksek trajlı uluslararası MESAM Vizyon dergisinde yayımlanmıştır. Destancılık
geleneğinin büyük üstatlarından Âşık Ali Gürbüz’ün doğumunun 100. yılı anısına
düzenlenen destan yarışmasında “Bizim Kadınlar” adlı destanı mansiyon
ödülü aldı.
Ozanlık/Âşıklık Geleneğini zaman zaman yurt
içi ve yurt dışında temsil etti.
Özellikle “Kıbrıs Barış Harekâtı”nın 50. Yıl kutlamaları
nedeniyle Hacettepe Üniversitesi, ASBÜ, Türkiye Kıbrıs Büyük Elçiliği ve Kuzey
Kıbrıs Cumhurbaşkanlığı tarafından düzenlenen “Kıbrıs’ta Destanlık Geleneği”
konulu “II. Lefkara Edebiyat Şöleni” beş gün süreyle (12-17 Mayıs 2024);
Prof. Dr. Özkul ÇOBANOĞLU, Dr. Sacide Fikret ÇOBANOĞLU ve Âşık
Selahattin DÜNDAR ile birlikte Kıbrıs’ı karış karış dolaşarak, Sazende (Saz
ustası) olarak Selpe ve Dövme
sanatı ve söyleyiş üslûbu ile gönülleri fethederek, Kadın Ozanlık Geleneğini
temsil etmiştir.
Ankara Üniversitesi DTCF’de “Âşıklık
Geleneğinde Deyişler ve Atışmalar” etkinliğine, Dünya Söz Akademisi Başkanlığında
Karabük/ Yenice “Âşıklar ve Ozanlar” etkinliğine ve Kahramankazan “Âşıklar Ozanlar” etkinliğine
Kadın Ozanları temsilen ozan olarak katılmıştır.
Görev Aldığı Sosyal
Toplum Kuruluşlar Şöyledir:
“Ankara Azerbaycan
Evi Derneği Yönetim Kurulu Üyesi", MESAM (Türkiye Musiki Eseri Sahipleri Meslek
Birliği), ÎLESAM
"İlim ve Edebiyat Eserleri Sahibi Meslek Birliği Radyo-TV ve Yayın Kurulu
Üyesi", Halk
Kültürü Araştırmalar Kurumu (HAKAK) Üyesi ve "Dünya
Söz Akademisi Derneği" (DÜSA) Üyesi, "KAI Serhatlar
Birliği” Danışma Kurulu Üyesi...
Araştırmacı, gazeteci,
şair ve yazar Songül DÜNDAR, kendi branşında sayısız
başarılara imza atmaya devam ediyor. Çeşitli Halk Kültürü Programları, Halk
Kültürü Dergileri ve Kitaplarına da “Danışmanlık” yapmaktadır.
Evli ve iki çocuk
annesi olan araştırmacı, gazeteci Songül DÜNDAR’ın eşi Âşık
Selâhattin DÜNDAR da kendisi gibi aynı branşta, Mühendis olmasına
rağmen, o da “Öğretmenlik” mesleğinde karar kılmıştır. Her iki
sanatçı da “Öğretmenlik” mesleğinden emekli olarak, hayatlarını
okuma, yazma ve araştırmaya adamış, saz çalıp söz söyleyen, birçok sosyal
etkinliklerin baş sanatçıları olarak her daim adlarından söz
ettirmektedirler.
“ŞOFÖR AGA”
ADINDAKİ KİTABI:
Kitapta Terekeme
(Karapapak) Hikâyeleri: Yazarın
yaşadığı yöredeki insanların hayatlarından kesitlerin alındığı gerçek
hayattan olaylar ele anlatıyor:
“Barıştırma, Model Uçak, Almancı Zeko ve
Suya götürüp Susuz Getirme, Pamuk işçileri, Hayâl Perdesi,
Düğünde Silah Yasağı, Ziyaret Dağı, Cin Deresi, Kemer
Davası, Meyhane, Kelbayi Emi, Şemil Kişi, Dayının
Ayakkabılarını Düzelt, Motosiklet, Güğüm, Diş Çekimi, Kan
Davası, Radyo Tamiri, Diri Adama Sala, Yürüyen
Sepet, Beşik Kertmesi, Asker Mektubu, Kitapta Geçen
Tekerleme Sözcükleri, Kaynakça” olmak üzere bölümlere ayrılıyor.
Kitaptaki
Hikâyelerden Örnek:
ŞOFÖR AGA:
Şoför Aga, kitapta yer
alan hikâyelerin tamamının kahramanı olarak tanıtılan, yaşamış gerçek bir
şahsiyettir. Hikâyelerini okudukça, kendisi hakkında bütün detayları öğrenmek
mümkün olmaktadır.
Şoför Aga gerçekte yaşamış, mizah ustası,
halk kültürü taşıyıcısı, anlatıcısı ve kahramanı olarak geçmektedir. Halkın
içinde yetişmiş ve ölünceye kadar da halkla haşır neşir yaşamış, bir halk
kültürü anlatıcısı ve taşıyıcısıdır. Halkla bütünleşmiş, halktan aldığını, yine
halka sunmaktan ve yine onların ağzından ve tecrübelerinden yararlanarak,
farkında olarak ve yine onları güldüren, düşündüren, eğlendiren ve kıssadan
hisse çıkaran unutulmaz dersler aktarmıştır.
Şoför Aga: Çevresinde yetişen birçok
sanatçıya da ilham kaynağı olmuş, onların toplum içinde yetişmelerine katkıda
bulunmuştur.
Şoför Aga’nın Halk Ozanı olan iki yeğeni:
Âşık Hasan ve Âşık Mürsel, onun bilgi yüklü kütüphanesinden dersler almış, Halk
kültürü pınarının kaynağından içmiş ve gelenekleri ondan öğrenmiştir.
Şoför Aga’nın mizah yeteneğini, hayatı
boyunca toplumdaki problemlerin çözümü için kullanmış, halkın yaşadığı
mekanları, kendisine açık sahne olarak kullanmış, halkı da kendisine rol
arkadaşları olarak seçmiştir. Şoför Aga Kitabı, her okuyucunun
gülümseyerek ve bir nefeste bıkmadan sıkılmadan okuyacağı kitaptır. Bu kitabı
okurken, kimi zaman kahkahalarla gülecek kimi zaman sessiz sessiz düşünecek ve
mutlaka içinde bir kıssadan hisse ile gülüp eğlenirken, birçok dersler alacak
hikâyelerden oluşmaktadır. Kitapta geçen Hikâyelerin tamamı gerçek hayattan
alınmış birkaç kesitinden ibarettir.
TRAKTÖRDE
KÜSÜLÜLERİ BARIŞTIRMA
Hikâyenin Konusu: Aynı köyden, birbirlerine küs
iki komşu, oyuna getirerek birbirleri ile nasıl barıştırıldığı hadisesi konu
ediliyor...
Şoför Aga: Hikâyeleri baş kahramanı.
Himmet Ağa: Köyün Ağası
Hacı Gara: Köyün ileri gelen Ak
Sakallılarından biri.
Musa: Gür sesli dükkân sahibi,
Şoför Aga’nın büyüğü, ağabeyi.
Hikâyenin
Kahramanları: Şoför
Aga, Ali, Veli ve Köylüler
Olay: Şoför Aga köyde sevilip
sayılan ve keskin zekâsını pratik olarak kullanabilen bir köy delikanlısıdır.
Traktörü ile dikkat çekmekte ve bu traktörü, halkın mizahı ile de birleştirerek
halk oyunlarında görülen Karagöz, Hacivat ve Orta
Oyunu, Meddah rolünde köylü vatandaşlarını dükkân önünde toplayarak,
onları açık sahnede eğlendirmektedir. Onlara olmadık zamanlarda şakalar
yaparak, birçok kıssadan hisse ile eğlendirirken aynı zamanda onları
düşündürmektedir.
Hikâyeden yapılan
aktarmalar:
“Şoför Aga, ciddî olduğunu ve yarın
ikindiden sonra, Ali ile Veli’yi barışmış olarak ve hemen de kucaklaşmış
vaziyette, köy dükkânının önüne getireceğini söyleyince, dükkândakilerin alaycı
tavrı, bu sefer yerini ciddi bir havaya bıraktı. Bu işi nasıl yapacağını
sordular.
Şoför Aga:
“O benim bileceğim iş.
Siz karışmayın; ama buradaki adamları, dükkânın önünde eksiksiz isterim” diye
de ekledi.”
Şoför Aga keskin ve kıvrak zekasını
kullanarak, birbirlerine küs, iki köylü, Ali ve Veli’yi bir oyuna getirir.
Kendisinin sürdüğü traktördeki çamurluğun üzerine karşılıklı oturtarak Köyün
düzlüğünü çıktıktan sonra, traktörü derin sürülmüş ekinlerin içine son sürat
bir hızla sürer. Koca Traktörün tekerlekleri havaya bir kalkıp bir inmeye
başlar. Böylece iki küs komşu da düşmemek üzere birbirlerine sıkı sıkıya
sarılırlar. Traktörün kontrolden çıktığına ve Şoför Aga’nın da bu
konuda bir şey yapamadığına ve korkup, ürktüğüne inandılar. Şoför Aga
elinden bir şey gelmediğini onlara iyice inandırır.
Şoför Aga yarım
saatten fazla traktörü tarlanın içinde döndürüp durdu. Şoför Aga, Ali ile Veli
birbirlerine sarılmış vaziyette iken dükkânın yolunu tutar. Halk
dükkânda toplanmış merakla beklemektedir. Ali ile Veli traktörün
üstünde sarmaş dolaş gelmektedirler. Bu vaziyette Şoför Aga traktörü dükkânın
önünde durdurur.
Şoför Aga ilk anda
gülümsemesini gizleyerek: “Çok şükür sağ selamet kurtuldunuz!”
der. Ali ve Veli: “Çok şükür! Çok şükür!..” diyerek traktörden
inerek tekrar birbirlerine sarılırlar. Ne yaptıklarının farkında değildirler.
Onlar sadece kurtulmuş olduklarına sevinirler.
Şoför Aga bıyık altından gülümser. Halk da şaşkın şaşkın onların hallerini izler. Şoför Aga gülmeye başlar. Bu arada köyün aksakallılarından Hacı Gara: “İkinizi bu vaziyette görmek hepimizi memnun etti. Doğru değil mi ey cemaat” diyerek köylülere seslenir. Hacı Gara’nın bu sözleri karşısında halk arasında bir kahkaha kopar ve iş, tatlıya bağlanır. Bir oyuna getirildiklerini anlarlar; ama iş işten çoktan geçmiştir.
“CEZO GARDAŞ”
ADINDAKİ KİTABI:
Kitap, dokümanlarından
yararlandığı eşi ve Halk Ozanı olan Selâhattin DÜNDAR’a ithaf ediliyor. Ön
kapak fotoğrafı için Eğitimci yazar Hıdır UĞURSU, arka kapak için de iş adamı
Zafer GÜRBÜZ’e sonsuz teşekkür edilerek başlanıyor.
Kitabın yedinci
sayfasında, Victor HUGO’nun bir şiiri “DİLENCİ” yer alıyor. İçindekiler bolümü
ile devam eden kitap, üç bölümden oluşuyor:
Sayfa 11-111 Birinci
Bölüm;
Sayfa 111-181 İkinci
Bölüm;
Sayfa 118-240 kadar da
üçüncü Bölüm olarak tasarlanıyor.
İşte o şiirin Metni:
DİLENCİ
Sen her gün köşe
başlarında,
Yırtık urbanla, kirli ellerinle,
Avuç açan, sefil
insan.
İnan, yok farkımız
birbirimizden,
Sen belki tüm yaşamın
boyunca dilenecek;
Beklediğin beş kuruşu
biri vermezse,
Ötekinden
isteyeceksin.
Ama ben, tüm yaşamım
boyunca,
Tek bir kez dilendim,
Bir acımasız kalbin,
sevdasıyla alevlendim.
Öylesine boş, öylesine
açık kaldı ki elim,
Yemin ettim, bir daha
dilenmeyeceğim.
Victor Hugo
“CEZO GARDAŞ” ROMANI İÇİNDE GEÇEN KISA BAŞLIKLAR:
BİRİNCİ BÖLÜM:
“Yer Sofrası” adı ile okuyucuya sunuluyor.
Bu bölümde:
“Ah, İstanbul!”, “Cemal Öğretmenin Dilinden Keban”, “Keban’da Beklenen Bebek”, “Köy Okulu”, “Hayat Bilgisi Dersi”, “Cemo’nun Aşk Umutları Kararıyor”, “Bir Mucize Gerçekleşiyor”, “Anılar”, “Cemo Cemal Öğretmen Olma Yolunda”, “Kan Davası”; “Sevginin Gücü Yetmedi”, “Sevginin Gücü Yetmedi”, “Karar Çıkıyor”, “Kurye Haydar”, “Aşkın Göğsü Kurşuna Siper”, “Yeni Bir Hayat Başlıyor”.
İKİNCİ BÖLÜM:
“Demir Köprü” adı ile devam ediyor. Bu
bölümde ise:
“Kuru Dere”, “Köyün ilk Radyosu,”, “Fidan Bilinçleniyor”, “Kaçış”, “Demir Köprü”, Ölüme Kıl Payı”, “Yalnız Yıllar”, “Kaderin Cilvesi”, “Karneler Veriliyor”.
ÜCÜNCÜ BÖLÜM:
“Cilligöl” başlığı il eyer alıyor. Bu
bölümde de şu başlıklar yer almaktadır:
“Baskın”, “Ciligöl”,
“Bayram Ziyareti”, “O Fotoğraf”, “Afiş”, “Demokratik Tepkiler”, “Son Yolculuk”,
“Ölüm Uykusu”, “İnsan Manzaraları”, “Telepati”, “Mektup”, “Dernek”, son sayfa
kitabın adına konu olan “Cezo Gardaş”’ın bir fotoğrafı ve altında geçmiş
yıllardan bu zamana yolculuk yapmış Halk Ozanı Selâhattin DÜNDAR’a ait bir
dörtlük:
“Görmedim yıllardır
sinemde kalsın,
Senin bu hakkını felek
mi alsın?
DÜNDAR’ım goy sazın
ağlayıp çalsın,
Garip bir insandı bay
Cezo Gardaş.
Sanatçı kitabını şu
başlıklarla ortaya seriyor; ve yanında bir şiirle görücüye çıkartarak kitabı
okuyucusuna tanıtmaya çalışıyor:
“Zalimlerin
mazlumlara zulmünü;
Güçlülerin
zayıflara hükmünü,
Barış kalkanını,
savaş okunu;
Uygarlıkla,
barbarlığın kodunu;
İlmin cehalete
hükmedişini,
İyiyle kötünün
çelişkisini;
Uygarlıkla
medeniyet farkını,
Garibanı ezenlerin
çarkını;
Emekçiyi semirenin
fendini,
Seven ile
sevmeyenin kalbini;
Bütün insanlığı,
sizi ve bizi;
Tezi, anti tezi ve
de sentezi; “Cezo Gardaş” Romanında
görebileceğimizi kitapta verdiği şiirle de dile
getirmektedir.
Sanatçının bu eserini,
sadece köy hayatını, şehri, ilçeyi, değil; topyekûn Türk Halkının yaşadığı
macerayı, Cumhuriyet Döneminde yaşanan yokluğu ve Köy Enstitüleri kurularak
eğitim konusunda, o dönem lideri Atatürk’ün verdiği mücadeleyi
anlatarak da geçmişten geleceğe ışık tutmaktadır.
KİTAPTAN ÖRNEK PARÇALAR:
CEZO GARDAŞ
Köyün, Benliahmet;
Kars’a bağlısan,
Aklıma tüşüfsen ay
Cezo Gardaş.
Dilenip dururdun
elinde torban,
Yaktın yine beni vay
Cezo Gardaş…
Ayağında çarık elinde
ağaç.
Sakalın uzanıp
kesilmeyip saç.
Üstün başın yırtık,
demek karnın aç.
Görmedin bir bardak
çay Cezo Gardaş…
Başına yığılır çoluk
çocuğu.
Ekmek gösterirdi kimi
boncuğu.
Oynatırlar seni
gülerdi çoğu.
Sebebi bir lokma pay
Cezo Gardaş...
Hem yazın hem kışın
dolanıp durdun.
Her bayram olanda
boynunu burdun.
Kapı kapı gezip kendini
yordun.
Karşılık kaç para say
Cezo Gardaş…
Acı gerçeklerden sen
bir tekisin.
İnanmayan varsa köyüne
gelsin.
Vicdansızlar garip
halin ne bilsin.
Bunca hak olursa zay
Cezo Gardaş.
Görmedim yıllardır
sinemde kalsın.
Senin bu hakkını felek
mi alsın?..
DÜNDAR’ım koy sazın
ağlayıp çalsın.
Garip bir insandı Bay
Cezo Gardaş…
GIMISMA “TEREKEME
FIKRA ve GÜLMECELERİ” (FIKRA) KİTABI:
Dost okurlarım,
hepinizi sevgi ve saygılarımla selâmlıyorum. Yolculuğunuza yoldaş,
yalnızlığınıza ses, daraldığınızda nefes, yüzünüze gülücük olacağına inandığım
ve Terekeme şivesinde GÜLÜMSEME anlamına gelen, GIMIŞMA adlı kitabımı
yüreğinize emanet ediyorum. O, sizi gülümsetecek, siz de onu çok seveceksiniz.
Köşe yazarı olarak, çok sayıda ve çeşitli konularda yıllardır makale
yazmaktayım. Şiir yazıyorum; ama benim asıl ilgi alanım; didaktik, kültürel ve
yaşanmış olaylarla ilgili, roman ve öykü yazarlığıdır. Hal bövle olunca;
bilimsel ve kültürel araştırmalar yapmak, yüreğimde adeta tutku halini
almıştır. Bu nedenle; araştırmalarımın bol miktardaki dokümanları bilgi
dağarcığımda birikmiştir. Bu cümleden olmak üzere; her türlü yaşanmış öykü,
fıkra, öykülü türküler ve yaşanmış hayat hikâyeleri ile arşivim dolu doludur.
Doğduğum, büyüdüğüm ve ait olduğum etnik kültür birikimlerim, deney ve
tecrübelerim de cabası.
Ben, Kars ili Terekeme
kültürüne mensubum. Hâl böyle olunca, zaten var olan Terekeme kültür
birikimlerim üzerine araştırmalarımı da koyduğumda, şu an elinizde
bulunan, "Terekeme/ Fıkra ve Gülmeceleri" kitabının
ikincisi olan GIMIŞMA/GÜLÜMSEME isimli kitap vücut bulmuş
oldu. İlki "HÌNGİLLEME/ Terekeme Fıkra ve Gülmeceleri" adlı
kitabım 2018 yalında okurlarıyla buluştu. Sevgili okurlarımın ilgisi, sevgisi
“GIMIŞMA (GÜLÜMSEME)" isimli kitabın doğuş kaynağı oldu.
GIMIŞMA - TEREKEME FİKRA ve GÜLMECELERİ
Çok zengin bir kültür
olan, Terekeme Kültürü; 0zanlarıyla, âşıklarıyla, şairleriyle, ifacılarıyla,
icracılarıyla, yazarlarıyla, ilim ve bilim adamlarıyla kitaplara sığmayacak
kadar engin, ciltlere sığmayacak kadar zengin bir deryadır. Elinizdeki "GIMIŞMA
Terekeme Fıkra ve Gülmeceleri " isimli kitap, yine o deryada
sadece bir damladır.
Terekemeler hakkında
soy ve boy bilgisini, kitabın en sonunda özet olarak bulacaksınız. Bu size
sadece elinizdeki kitabı okurken yardımcı olmayı amaçlamaktadır. TEREKEMELER konusunda,
daha geniş bilgi edinmek isteyen okurlarımız; danışmanlığımı yapan,
bilgilerinden, eserlerinden yararlandığım sevgili eşim Selahattin DÜNDAR'ın,
TEREKEMELER adlı soy ve boy araştırmalar kitabından yararlanabilirler.
GIMIŞMA isimli elinizdeki kitabınızın
anlatım diline yardımcı olmak üzere, kitabın sonunda Terekeme şivesinde
harflerin okunuşu ve kelime anlamları mevcuttur. Terekeme şivesini bilmeyen
veya az bilen okurlarıma, öncelikle bu bölümü okumalarını tavsiye ederim.
GIMIŞMA'nın gülümseyen yüzü ile sizleri baş başa bırakıyorum. İyi okumalar...
Saygılarımla
Songül
DỦNDAR
(Araştırmacı
Gazeteci, Şair ve Yazar)
GIMISMA:
s. IV-V
TEREKEME FIKRALARI, BÖLGE ve YÖRE TİPİ OLARAK KAYNAKLARDA YERİNİ SAĞLAMLADI:
Terekeme fıkra ve
gülmeceleriyle ilgili olarak Songül DÜNDAR Hanımefendi, HỈNGİLLEME kitabını
2018 yılında Kültür Ajans Yayınları arasında yayımlamıştı. Yine Terekeme fıkra
ve gülmeceleri içeren bu serinin ikinci kitap GIMIŞMA elinizdedir. Ben
inanıyorum ki Terekeme fıkra ve gülmeceleriyle ilgili üçüncü kitabını
GAKGILLAMA'yı birkaç yıl sonra yayımlayacak; çünkü Terekemelerle
(Karapapaklar) ile ilgili derlenmemiş, yayınlanmamış halk arasında,
daha yüzlerce fikra olduğuna inanıyorum. Songül Hanım bu
kitabına neden GIMIŞMA adını koymayı uygun gördü? Çünkü
Terekemeler gülümsemeye "Gımışma" diyorlar.
Peki "Hingirdeme" neydi? O da kikirdeme yani
gülme. Bu arada çok gülene kikirik" dediklerini de söyleyeyim. Terekemeler
kahkaha ile yani yüksek sesle gülmeye de "gakgıllama" derler.
Ayrıca Terekemeler arasında sırıtmak, alaycı bir biçimde gülmeye yani tabirimi
mazur görün 'pişmiş kelle gibi' gülmeye de "irişme" derler.
Songül DÜNDAR Hanım üçüncü bir Terekeme Fikra ve Gülmeceler kitabını çıkarırsa adının GAKGILLAMA olması benim temennimdir. Songül Hanim böyle bir niyetinin şimdilik olduğunu ben sanmıyorum; ama ben şuna inanıyorum ki Songül Hanım yayımlanmamış ve bilinmeyen Terekene fıkralarını derlemeye devam edecektir. Ben bile Hingilleme adlı kitapta ve bu elinizdeki Gımışma kitabında olmayan iki Terekeme Fıkrasını katkım olsun dikerek aşağıya yazıyorum.
(GIMISMA: s. V)
Bu iki fıkrayı nerede,
ne zaman ve kimden dinlediğimi hatırlamıyorum. Ben yazacağım bu fıkralara
başlık da koydum.
GIMISMA (s. V)
GIMISMA ADLI
KİTABINDAN ÖRNEK FIKRALAR:
GÖZÜNÜ ÇERELT
Terekene kadınlarından
birisi ağr bìr hastalık sebebiyle evinde can çekişir vaziyette yatakta yatarken
kadın komşusu ziyaretine gelir. Hastayatan Terekeme kadın, komşusuna ağır ağır
şu konuşmayı yapar:
Vallah konşum, Azreil
(Azrail) kaç gündü başımnın ucundan ahan öteye gitmer. Başımın ucunda heral
(herhalde) ölcem (öleceğim).
Deyince komşu
ziyaretçi kadın:
-Giz! Eya?..
Ezreil kimdi ki?
Çerelt gözünü (gözünü
kızgınlıktan fazla açip bakmak), çerelt gözünü, verme özünű…
(GIMIŞMA: s. V-VI)
MEHERREM'İN ARVADI
Bìr gün öğretmen
Meherrem'e sorar:
Sövle bakalım Meherrem
sen büyüyünce ne olmak istiyorsun?)
Meherrem:
-Öğretmenim:
Çoğ çoğ zengin biri
olmax istéyerem. Arvadıma beşibirlik, kızıl üzük, gat gat elbise, televizyon,
çamaşır makinas.adına köşk alajam. Harava(araba) alıf dünyayı dolaşdırajam.
Öğretmen:
- Aferin, otur! Sonra
Dildar'a sorar:
Dildar, sen ne olmak
istersin?
-Dildar:
Düşünür, düşünür ve
der ki:
Öğretmenim Men
Muharrem’in arvadı olmax istéyerem. (Kaynak: Özyaşar Elyildırım)
(GIMIŞMA:
s. 162)
TEREKEME ŞAHİTLİK
ÜCRETİNİ İSTİYOR:
Bir Terekeme
köylerinden birinde bir adam öldürülüyor. Adamın nasıl öldürüldüğünü gören,
bilen, katili de tanıyan bir yaşlı adamı şahit olarak gösterirler. Katili
yakalarlar ve dava açılır. Duruşma günü Ağır Ceza Başkanı, duruşmada yaşlı
şahide sorar:
- Filan adam, filan
adamı öldürmüş. Sen de olayı görmüşsün. Ne gördüysen anlat bakalım.
Yaşlı şahit Terekeme
Mahkeme Reisine şöyle der:
- Hayır Reis Beg!
Kuran hakkı için söyleyemem.
Reis:
- Söyle baba, neden
söylemiyorsun?
-Başım içinde söylemerem.
Ver bragonumu söylöyüm.
Reis anlamaz, yerli
halktan biri olan mübaşire seslenir:
-Cemil Efendi! Sor bu
yaşlı amcaya, neden söylemiyormuş? Bragon nedir Cemil Efendi?
Mübaşir Cemil:
-Efendim! Bragon,
Rusça ücret demektir. Bu şahit amca sizden: “Devletin verdiği şahitlik
ücretini verin sonra
söylerim.” diyor.
Toplumsal sıkıntıların
yaşandığı, salgın hasatlıkla zor şartlarda mücadele edildiği, karamsarlığın
etrafımızı sardığı, geçim sıkıntısı içinde kıvranıldığı çaresizliğin had
safhaya gelerek umutlarımızı kırdığı bu dönemde Terekeme fıkra ve gülmeceleri,
bizleri
gülümsetebiliyor, gönlümüzü ferahlatıyorsa, Songül Hanım’ın
amaçlarından en az birisi yerine gelmiş sayılacaktır. Fıkra
konusunda çalışanlar, bundan böyle tasniflerimizde bölge ve yör8e tipi olarak
yer verdiğimiz Terekeme fıkralarını daima göz önünde bulunduracaklardır. Songül
DÜNDAR Hanım’ın bu konudaki kitapları, literatürlerde daima anılacaktır.
Kendisini kutluyor, bu kitabının da halk edebiyatı kaynaklarına hayırlı uğurlu
olmasını diliyorum.
Hayrettin
İVGİN
Halk
Bilimci
(GIMISMA: s.VI)
TEREKEME GIZIBülbülller ötüşüp
gülller açanda,
Terekeme gızı yaktı
sinemi.
Çilli Göl üstünde
durna uçanda,
Terekeme Gızı yaktı
sinemi.
Bend olmuşam,
zülfündeki tellere.
Bal kimi dudağı şirin dillere.
Mecnûn kimi saldı beni
çöllere.
Terekeme Gızı yaktı
sinemi.
Âşık DÜNDAR, âşıkları
selâmlar.
Âşığın halinden
âşıklar anlar.
Diyar diyar gezdim
hayli zamanlar.
Terekeme Gızı yaktı
sinemi.
(Âşık
Selâhattin DÜNDAR)
(Bu şiir,
altında Âşık Selâhattin DÜNDAR’a ait olduğu belirtilen HİNGİLLEME (Terekeme
Fıkra ve Gülmeceleri) Kitabının 2018; Yılı, Baskısının “Arka Kapak” sayfasında
yer alıyor.)
TEREKEME FIKRA ve
GÜLMECELERİ TEREKEME
Hos avazlı bülbül güle
aşıktır
Bülbülün bağında gül
Terekeme
Merekle mecliste
seçkin ışıktır
Şekerden de şirin dil
Terekeme
Mertlik meydanında
kurulur toyun
Özgürlük bayrağın
yirmi dört boyun
Dilin Kıpçak. Oğuz
boyu öz soyun
Sonsuza uzanan yol Terekeme
Motal çeçil kaşar
sofranın tacı
Bozbaş hangel haşıl
canın ilacı
Alın teri emek yiğidin
harcı
Ari kovanında bal
Terekeme
“Gülüm Ana” Lele neslin bilgesi
Aşıklar halkının
kültür elçisi
Sevdalı nanaylar barın
ezgisi
Ozanın sazında tel Terekeme
Songül DÜNDAR (“GÜLÜM
ANA”)
(2021 Ekim Ankara Kültür Ajansça
Güncellenerek “GIMISMA” adını almış Kitabının “Arka
Kapak” sayfasında yer alıyor.)
“YARALARIM” Adlı
Kitabın İçinde Yer Alan Konular:
BİRİNCİ BÖLÜM/Müjdemi
Ísterim.......7
İKİNCİ BÖLÜM/Cilavuz Sohbeti...........95
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM/ Aşkım
Buzlukta..,.177
DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM/Konferans……233
BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan………...295 (DİŞİ ASLAN : s.5)
BEŞİNCİ BÖLÜM/DİŞİ
ASLAN…295; (YARALARIM: s.5) BÖLÜMÜNDEN BİR ÖRNEK PARÇA: (“SUÇSUZA CEZA”, s.
371-383). SUÇSUZA CEZA! BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi
Aslan (Suçsuza Ceza: s.371)
Nihayet, Serhat
öğretmen. yedi yıl sonra ifade vermeye çağırıldı. Daha doğrusu gelmedi de bir
kimlik yoklaması esnasında yakalandı. Belki de birileri ihbar etmişti. Her
neyse! O güne kadar, hukuk önünde kaçak gözüktüğü için, tutuklandı ve hapse
atıldı. Gül Öğretmen'in işi, daha da zorlaşmıştı. Hasretine kavuşmuşken;
hasretin de hasreti geldi başına. Gözyaşları bir başka akmaya başladı.
Uykusunda dahi dinmiyordu gözyaşları. Ağlıyor. Ağlıyor. Ağlıyordu… Ne kaynağı
bitmeyen bir vücut organıymış, şu gözyaşı bezleri… Sele dönen onca gözyaşı arasında,
bir taraftan da hayat mücadelesini sürdürüyordu. Serhat ‘in ihtiyaçları için
gelmişti. Ne bileyim, iç çamaşırı, havlu falan gibi... Eşyaları gardiyanlara
bıraktıktan sonra, Cezaevi kapısından ayrılırken Gül öğretmenin dudaklarından
bir türkü döküldü:
Şu sılanın ufak
tefek yolları.
Ağrıdan sızıdan
tutmaz elleri.
Tepeden tırnağa
şiir dilleri .
Yiğidim aslanım
burda yatıyor.
Bugün efkârlıyım
açmasın güller.
Yiğidimden kara
haber verdiler.
Demirden döşeği
taştan sedirler.
Yiğidim aslanım
burda yatıyor.
Ne bir haram yedin
ne cana kıydın.
Toprak gibi temiz,
su gibi aydın.
Kimseler duymadan,
hükümler giydin.
Yiğidim aslanım
burda yatıyor. BEŞİNCİ
BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.372)
- "Ayakta kalmak
ve bu mücadeleyi kazanmak zorundayım." dedi ve kendi kendini telkin etti.
Gül öğretmen. "Bırakma kendini, sen güçlüsün, kazanacaksın. Dost için,
düşman için, çocukların için, kocan için ayakta kalmak zorundasın."
Serhat kollarında kelepçe bir mahkemeden öbürüne girip çıkıyordu. Haksız yere açılan bütün hukuk davalarının tamamı ceza davasına dönüşmüştü. Tabi 12 Eylül ortamı, mafya düzeninin parmağıyla, ceza davalarında, sanığın ifadesi alınmadan karar verilemediği için, bütün mahkemelerde ayrı ayrı ifade vermek zorundaydı.
İki jandarma kolunda biri önde bir diğeri arkada ve beş jandarmanın başında, bir rütbeli komutan olmak üzere; "Sanki toplu katliam yapmış gibi!" Bir ay boyunca ve her gün, üç beş mahkemede ifade verdi. Demek ki emir buydu! İçeriden çıkmaması gerekiyordu. Eğer içeriden çıkarsa, tüm davalarda haklı ve alacaklı olduğu anlaşılacak, davaların tamamına yakınının sahte evrak ve iftiralarla açıldığı, ortaya dökülecekti. Serhat'ın sırtından geçinenler, mafyanın kolları piyasayı sömüremeyecek, şantajlarla piyasadan parsa toplayamayacak ve hesapları tersine dönecekti. BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.373)
Gül öğretmenin
sıkıntılar bitmiyordu ki... Her türlü geçmiş ve harcamaları tek maaşına
bakıyordu. Ucu ucuna denk getirmeğe çalıştığı, üç kuruşluk maaşını
evinde saklayacak emin bir yeri dahi yoktu. Elinde bir evrakla gelen, her icra
memuru, çilingire kapıyı açtırabiliyor, evin her tarafını didik didik, dip köşe
arayabiliyordu. Hiç alacaklı olmadığı halde, kapısını çalan ve açmak
zorunda olduğu adamlar, evin her tarafını talan edebiliyorlardı.
Emin bir yerde
saklamalıydı minnacık paralarını. En azından dosta düşmana muhtaç olmamak için
muhafaza edebilmeliydi maaşını. Bir ay ucu ucuna getiren maaşını alır almaz,
evin çeşitli köşelerine ve abuk sabuk yerlere saklıyordu. Gâh yatağın içindeki
pamukların arasına, gâh ayakkabıların astarının içine, gâh banyodaki kirli
çamaşırların arasına, gâh mutfakta tencerenin içine… Hatta bazen sakladığı yeri
kendisi bile unutuyordu. Bu nedenle, ekmek almaya para bulamıyordu zaman zaman.
Bu tür hesapta olmayan, hayat zorluklarının yanı sıra; bilindik davalardan
temyize verilen dosyalarla, hukuk mücadelesi de veriyordu. Eşinin yanında
olmayışı, verilen onlarca yıl cezalar onu, umutsuz ve karamsar kılabiliyordu.
Ne kadar direnç gösterse de damarlarından kan çekiliyordu adeta. Nefes alamaz
hale geliyordu zaman zaman. Elinde değildi...
Kendince başka
çözümler üretmeyi düşündü. En kısa zamanda ve öncelikle avukat işlerine, bir
çözüm bulması gerektiğini planladı. Hem devam eden davalar için hem de alınan
cezaların temyize verilmiş olması nedeniyle; her an avukata ihtiyacı vardı; ama
yanında sürekli bir avukat bulundurma şansı yoktu. Zaten baştan beri avukatlara
verecek parası da
yoktu! Hiç olmadı! Verememişti de… Öğretmenlik mesleğine devam ederken, hukuk
okumaya karar verdi. Devam mecburiyeti olmayan hukuk fakültelerinin olduğunu
biliyordu.
Öğrencilerin alaylı bakışlarına aldırmadan, üniversite sınavlarına girdi. BEŞİNCİ
BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.374)
Kazandı! Okudu! Hukuk bölümünü bitirdi ve kendi davalarını, kendisi takip etmeye başladı. Hayat mücadelesinin bir yükünü daha, kendi sırtına vurmuştu. Zaten Avukatlar sadece onun hazırladığı metinleri dikte ediyordu. Dava dosyalarını ve yazılı savunmaları kendisi hazırlıyordu. Savunmaları hazırlayabildiğine göre; kala kala davalara girip, çıkmak kalıyordu. Onu da elde etmiş oldu. Bu mücadelenin sonunda inanılmaz bir şey oldu. Gül öğretmen. 12 Eylül Döneminin hukuksuzlukları ve adaletsizliklerine rağmen, mafyaya galip gelmişti. Serhat’ın hapisten çıkmasını ve tutuksuz yargılanmasını sağlamıştı.
Bu başarısından ötürü, dünyalar onun olmuştu. Kavuşmuştu hayat arkadaşına ve çok sevdiği Serhat'ına. İnanılmazı başarmış; ama mafyanın mahkeme kararlarındaki rolünü, bir türlü engellenemiyordu. Kocasının üstüne üstüne çığ gibi cezalar Yığılıyordu. Onlarca uyduruk ceza dosyaları ve müebbettin, birkaç çarpanı hapis! Serhat için verilen cezaların toplamı; müebbet hapsi, çoktan aşmıştı. Aşmıştı ne kelime, üçe beşe katlamıştı. Onca sahte evraklarla hakkında açılan davalardan aldığı cezalar yetmiyormuş gibi, tuhaf tuhaf hapis cezaları da üstüne biniyordu. Kimse inanmaz ama; Serhat'ın müteahhitliğini yaptığı bir inşaat kooperatifinin kendi aralarında hesaplaşmaların- dan doğan husumetten bile Serhat'ta ceza verilmişti. Hem de ağır cezadan... Bunun bir saçmalık olduğunu yanı başındaki başka bir ağır ceza reisi dahi itiraf ediyor ve Yargıtay'dan, bu davanın geri dönmesi gerektiğini söyleyebiliyordu. Bütün bu haksızlıklar karşısında dayanabilmek, ne mümkün? İnsan vücudu, nihayetinde et, kemik, kan ve sinir sistemidir. BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.375)
Can yakıcı
haksızlıklara karşı durabilmek, yıllarca süren tehditlerle mücadele edebilmek,
onlarca davalar ile baş edebilmek, icralarla adeta boğuşmak, akla gelen gelmeyen
her türlü belâ ile didişmek, senelerdir çocuklarının yükün taşımak, onları
okutmak, hayata hazırlamak, eşinin kaçak yılları ve daha sonra hapis yılları,
onca davalarla ve mahkemelerle didişmek, kapısından eksik olmayan polis,
jandarma ile muhatap olmak, bir taraftan da geçimini sağlamak... Üstelik yeni
bir üniversite bitirmek... Tüm bunları yaparken, bir taraftan da topluma
yararlı olabilmek için sosyal sorumluluk projelerinde yer alabilmek... Bu kadar
derde, bu kadar çabaya ne gözyaşı dayanır ne de sağlık…. Bir yere kadar! Vücut
dediğimiz mekanizmanın taşıyabildiği bir kapasitesi var elbet... Taşıyamadı Gül
Öğretmen’in bünyesi bu kadar yükü! Kendini iyi hissetmemeye başladı. Doktora
gitti... Doktorun teşhisi kesindi... Hemen ameliyat dedi! Geç bile kaldığı
söylendi.
-"Kötü mü doktor
bey!" Doktorun yanıtı net!
-Evet! Kötü."; ve
devam etti doktor.
- "Allahtan umut
kesilmez!" Bu cümlenin anlamını biliyordu Gül Öğretmen. Kanserdi... Bir
takım film, ultrason ve tahlillerden sonra, hemen ameliyata yattı. Ameliyat
başarılıydı. Ama, sonuç doktorun söylediği gibiydi. Yani: İyi çıkmamıştı.
Tedaviye devam edilecekti. Hak etmediği halde, kucağında bulduğu onca belâya
bir de ciddi sağlık sorunu eklenmişti. Bu defa göz yaşları bir de kendisi için
süzülüyordu. BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.376)
- “Allah'ım bu nedir
başıma gelenler?" diyerek... Gül Öğretmen, uzun ve riskli bir tedavi
süreci yaşadı. Ameliyat. Işın tedavisi... İlaç tedavisi... Tüm bunlar
yetmiyormuş gibi; ömür boyu ilaca bağımlı hale gelmişti. Hayatta
olduğu sürece ilaç kullanmak zorundaydı Gül öğretmen; "Ben yandım
eller yanmasın" diyordu! İşte bu nedenle: Bunca yaşadıklarını
başka insanlar yaşamasın diye; hayatın acımasızlığını ve mücadele yöntemlerini,
sorumluluk projeleri kapsamında, konferanslar yoluyla topluma anlatmaya
çalışıyordu. İnsanlar ibret alsınlar, kendisinin düştüğü hataya düşmesinler
diye... İyi niyetli olmanın bir ölçüsü olsun diye. Kendi eğitimlerini aldıkları
işleri yansınlar diye... Çarpık düzenin acımasızlığına kurban gitmesinler
diye... Hukuksuzluklar ve adaletsizlikler karşısında dahi mücadeleyi
bırakmasınlar diye... Dik duruşlarından ödün vermesinler ve asla umutsuzluğa
düşmesinler diye... Sosyal faaliyetlerde ve gittiği her yerde ve verdiği
konferanslarda şöyle diyordu:
"Tüm çarpık
düzen çarklarının acımasızlığına rağmen, şans bir insanın yakasını bırakmayıp,
ne kadar dert varsa omuzlarına yüklüyorsa, mücadele edebilmenin ve bu savaşı
kazanabilmenin tek yolu; bilgili ve eğitimli olmaktır."
Diyordu. Gül öğretmen
ve altını çizerek ilave ediyordu. “Ya aldığın eğitimle ilgili iş yap,
ya da yaptığın işin eğitimini al!" Kendi hayat mücadelesinin
insanlara ibret olması için,
tür kurum ve kuruluşların faaliyetlerinde yer tamamen sosyal sorumluluk
projelerine adadı. Bu
isi de hayırsever insanların desteklediği bir vakıf kurdu. Gül Öğretmen, bir
taraftan eşinden gelen sıkıntılarla uğraşırken diğer yandan da kendi
dertleriyle mücadele ediyor, bir taraftan sağlık sorunlarıyla uğraşarak
tedaviler görüyordu… Yaşadıklarının insanlara aktarıyor, kurduğu vakıf
sayesinde de dara düşmüş insanlara hukuk işleri dahil yardımcı olmaya
çalışıyordu. BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.377)
Aynı zamanda bu tür
insanlara ruhsal ve psikolojik destek vermeye çalışıyordu. Vakfın kapısından içeri
girildiğinde, tam karşınızda çerçeve içinde üç kelime yazılıydı. "Eğitim...
Eğitim... Eğitim..." Okulların açılışı ile birlikte vakfın kültür
faaliyetleri de
iyice yoğunlaşmıştı. Her hafta sonu vakfın kendi konferans salonunda, amacına
uygun olmak üzere bir konu işleniyordu. Vakıf Sekretaryası, gelen
ziyaretçilerin eline bir davetiye tutuşturuyordu. O hafta sonu yapılacak
konferans davetiyesiydi bu. Şöyle yazıyordu:
Konu:
"Eğitimin Mücadele Direncindeki yeri"
Konuşmacı:
"Gül Öğretmen!"
Davetiyenin diğer
yüzünde, Shakespear’a ait şu dizeler yazılıydı.
Gezinen bir
gölgedir hayat gariban bir aktör
Sahnede bir ileri,
bir geri saatini doldurur ve sonra duyulmaz olur sesi,
Bir masaldır.
Gürültücü bir salağın anlattığı ki yoktur hiçbir anlamı.
Gül öğretmen, bu
dizeleri okuyarak sözlerine başladı ve şöyle devam etti:
"Hayatta gürültücü bir salak olmamak lazım. Tahsil ayrı, eğitim apayrı bir olgudur. Zeki olmak yetmiyor. Dünyanın en zeki insanıydı. Kırk dil biliyordu; ama bir baltaya sap olamadığı gibi, hiç kimseye de bir faydası olmadı!" Ve her kesimden dinleyicilerin gözlerinin içine baka baka, anlatmaya devam ediyor: BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.378)
"Dünyanın
En Zeki İnsan Olduğu bilinen William
James Sidis 1898-1944 yılları arasında yaşadı.
Hepsi topu topuna 46 yıl ömür sürmüştür.
IQ seviyesi ölçülemez
değerde olduğu iddia edilmektedir. Bununla birlikte uzmanlara göre: Sidis'in
IQ seviyesinin 250-300 arasında kabul edilmektedir. (-ki normal bir
insanın zekâ, yani IQ seviyesi 90-110 arasındadır.) Varın siz değerlendirin.
William James
Sidis Rus
Yahudi 'si muhacir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelmiş.
6 aylıkken alfabeyi
çözmüş,
18 aylıkken New York
Timse okuru olmuş,
2 yaşında Latinceyi,
3 yaşında Yunancayı öğrenmiş. Anatomi üzerine denemeler yazdığında 4 yaşındaymış ve 8 yaşına gelmeden önce: İngilizce, Latince, Yunanca, Rusça, İbranice, Fransızca ve Almancayı öğrenmiş. İlkokul çağı geldiğinde ise Vindergood adıyla andığı “ortak bir de dil” geliştirmiş.
İlkokulu:1. Sınıf 1 gün,
2. Sınıf birkaç gün,
3. Sınıf 3 ay,
4. Sınıf bir hafta,
5. Sınıf 15 hafta,
6. ve 7. sınıfları beş
buçuk hafta, gibi bir sürede bitirmiş…
11 yaşında Harvard
Üniversitesi'ne kabul edilmiş. Aynı sene Harvard'da Profesörlere dört (4)
boyutlu objeler hakkında ders vermeye başlamış,
16 yaşında Harvard
Hukuk Fakültesine geçmiş.
Sidis' in, bir günde bir dili
öğrenebildiği ve ertesi gün diğer bildiği diller ile çapraz
mukayese ve tercüme yapabilir hale geldiği de iddialar arasındadır.
Babası Boris
Sidis, Harvard Üniversitesi'nde Psikoloji ve Psikiyatri eğitimi
veriyordu. Pek çok da kitabı vardı. Annesi Sarah, bir tıp doktoruydu. Bütün
bu zekâ dolu hayatına ve olanaklarına rağmen, Sidis, bekleneni verememiş, çok
kayda değmeyen bir akademik hayat ile silinip gitmiştir. BEŞİNCİ
BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.379)
Evet, bir baltaya sap
olamamış; ama bunun nedeni William Sidis değil,
ondan yararlanamayan ailesi, göçtüğü yerdeki çarpık toplum ve medyadır. Sidis,
haftada 20 Dolar getiren bir iste kâtip olarak hayatını kazanan, dedektif
romanları okumaktan ve Amerikan yerlilerinin ritüellerine merak sarmaktan
başka, pek bir şeyle ilgilenmeyen bir insan olarak kalmıştır,"
Şöyle özetledi
sözlerini Gül öğretmen:
Sidis'in bu hayatından çıkarılması
gereken ders şu olmalı: Zekidir; ama mücadeleci bir eğitim almamıştır. Bir
insanın malını, mülkünü tutabilirsiniz. Hatta bedenini tutabilirsiniz; ama
ruhunu asla... Her insanın kendine göre bir mücadele ruhu vardır. Eğitim bu
mücadele ruhunu işler, azme dönüştürür, şekillendirir, saldırganlığı önler ve
yılmaz savunmacı bir kişiliğe dönüştürürseniz böyle bir eğitimden geçmiş
insanlar yaydan fırlamış ok gibidir. Yaydan fırlayan ok nasıl yaydan ileride
ise; eğitimli insanlar da içinden çıktığı topluma göre hep ileridedir.
Ancak ve ancak şu
husus asla unutulmamalıdır: “İnsan; ya eğitimini aldığı işle uğraşmalı; veya
uğraş verdiği işin, eğitimini almalıdır.”
Eğitilmiş insanların
ruhları ve akılları, hep yarınlardadır. Dünün muhasebesini yaparak, yarınların
savaşını verir. Eğitimli insan pes etmez!
Eğitimli insan,
mücadeleyi kazanıncaya kadar mevziini terk etmez!
Eğitimli insanın, tek seçeneği mücadeleyi kazanmaktır. Ve nihayet, eğitimli ve mücadeleci insan; sadece kendini değil, kendisinin dışında kalan tüm toplum fertlerinin dertlerini kendine dert edinir." Belli ki, Gül öğretmen kendine ait onca sıkıntı ve dertlerden aldığı dersle, toplumun dertlerini kendine dert edinmişti. Kürsünün üstünde dolu duran bardaktan bir yudum su aldı. BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.380)
“Ben onca sıkıntımı
bir yudum su ile yıkadım.” Der gibiydi. Sözlerini şöyle sürdürdü:
Bir batağa
saplandıysanız; yani, başınız belâya girdiyse: Ayakta kalabilmenin yöntemlerini
şu yıldızlı cümlelerde arayınız."
"Düzensizlikler
karşısında umutsuzluğa kapılmayınız."
“Düzensizliklerin,
sizi cesur kılacağını biliniz ve bunu kâr sayınız."
"Karışık
durumlarda basit olanı arayınız ve bulunuz."
"Düzensiz
gidişattan, yeni bir düzen kurmaya çalışınız."
"Zorlukların
içinden fırsatı bulup, çıkarınız."
"Düzensizlikler
ve zorluklar karşısında hayatta kalabilmeyi başarmanın kaçınılmaz yöntemi,
mücadele etmektir!"
"Başarılı olmanın
tek yolu; çok iyi bir öğrenim görmeğe, mücadeleci kişilik kazandıran iyi bir
eğitimdir."
"İyi
öğrenim görmüş ve iyi eğitilmiş insan; haksızlıklara karşı asla eyvallah etmez,
mücadeleyi bırakmaz, hiçbir maddi değere, paraya, pula teslim olmaz. Bireysel
ve toplumsal dik duruşunu asla bozmaz."
"Eğitimli insan;
saltanatların ve gayrimeşru idare yöntemlerinin ebedî olmadığını bilir. Gerçek
yargının halkın değer yargıları olduğunu asla aklından çıkarmaz. Adaletin,
toplum düzeninde, vazgeçilmez ve tek değer olduğunu bilir. Ozanın dediği
gibi!" diyerek sözlerini bir şiirle pekiştirdi: BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi
Aslan (Suçsuza Ceza: s.381)
Şu dünyayı köşe bucak
dolandım
Baki kalan saltanatı
görmedim
Vâkıf oldum her insanı
anladım
Cahillerde kerameti
görmedim.
Haklı olan takmaz kara
zindanı
Boynuna takılsa ölüm
fermanı
Asıl olan yargı kamu
vicdanı
Halktan üstün kanaati
görmedim
Asaletten gelir
Lokman,
Eflatun Soysuz devlet
olsa gözü aç
Karun Nice Nemrut
geçti onca Firavun
Zalımlarda merhameti
görmedim
DÜNDAR der ki sor soruştur nasıl kim
Tarih dede belgelidir
nitekim
İster kadı deyin
isterse hâkim
Kanunsuzda adaleti
görmedim.
- "Şimdi
diyeceksiniz ki.." diye sözüne devam edecekti ki, dinleyicilerden biri;
- "Hocam sözünüzü
kestim; ama bir soru sorabilir miyim?"
Gül öğretmen
gülümseyerek şöyle dedi:
- "Kestiniz
artık! Yapacak bir şey yok... Önce kendinizi tanıtın lütfen!"
- "Ben Orhan!
Hukuk fakültesi mezunuyum. Atama bekliyorum,"
-"Güzel… Buyurun
sorunuzu sorun Orhan Bey!"
-"Mademki çok iyi
bir öğrenim ve iyi bir eğitimle, hayatta her türlü zorluğun üstesinden
geliniyorsa; çok iyi öğrenim görmüş ve eğitim görmüş biri olarak; niçin onca haksızlığın
üstesinden gelemediniz?" BEŞİNCİ BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza:
s.382)
Gül öğretmen bu soru
karşısında yıllar öncesine gitti, Başından geçen sıkıntıları hatırladı ve
uğradığı hukuki haksızları anımsadı. Boğazına bir şeyler düğümlendi. Yutkundu
ve devam etti.
- "Ben de tam
bunu anlatmaya çalışıyordum Orhan Bey, Sorunuz için teşekkür ederim, ama
unutmayın ki; her şeye rağmen, bakın ben buradayım ve ayaklarımın üstünde
dimdik durmaktayım. Bunu, gördüğüm eğitime ve öğrenime borçluyum. Eğer iyi bir öğrenim
ve iyi bir eğitim almış olmasaydım, bırakın buralarda olmayı, belki hayatta
bile olmayabilirdim. yanı sıra ve üstüne üstlük; gördüğüm iyi bir öğrenim ve
iyi bir eğitim sayesindedir ki; benim yasadıklarımı insanların yaşamaması için,
tecrübelerimi, tespitlerimi ve önerilerimi topluma aktarmak üzere; sosyal
sorumluluk projelerinin içinde yer almaktayım. Bu da eğitimli
bir insanın yapabileceği bir insanlık görevidir. Gelelim sorunuzun net
yanıtına! Başıma gelen, felâket düzeyindeki olayların kötü sonuçlanmasının
nedeni, eğitimsizlik değil, yönetim düzensizlikleri, toplumsal çarpıklıklar ve
hukukî adaletsizliklerdir. İşte sorunuzun yanıtı da buradadır. Bu
nedenle adalet, her insan için önemlidir. Önemlidir önemli olmasına
ama; adalet yerini bulmasa da eğitimli insan asla boyun eğmez, asla pes
etmez!" Che Guevera'nın dediği gibi;
- Dizlerimin
üzerinde yaşamaktansa, ayaklarımın üstünde ölmeyi tercih ederim!"
- “Ben de dik duruşumu asla bozmadım! "Büyük
bir alkış tufanı koptu. Alkışlar sönümledikten sonra, söz almak isteyen bir
hanımefendi, ön sıralardan el kaldırdı ve şöyle dedi: BEŞİNCİ
BÖLÜM/Dişi Aslan (Suçsuza Ceza: s.383)
- 'Ben Ayten! Emekli
öğretmenim. Dik duruş tavrınızı çok sevdim; ama bu bana göre, bireysel bir
tavırdır. Adaletin toplumsal yönü yok mudur? Bilge kişiler bu hususta bir
şeyler söylememişler midir? Örnekleyebilir misiniz?"
- "Elbet var
Ayten öğretmenim! Hem toplumsal hem de evrensel yönleri ve önemi hakkında çok
şey söylemiş bilim adamları ve bilge kişiler. Birkaç örnek vermek
gerekirse: Aristo der ki:
"Adalet, ilkin
devletten gelmelidir; çünkü kanun devlettin toplumsal düzenidir."
"Bakın hemen karşınızda Atatürk'ün sözü yazılı… Aynen okuyorum." -
"Adalet gücü bağımsız olmayan bir milletin, devlet halinde varlığı kabul
olunamaz." Bunların
hepsinden daha önemlisi halkın dediğidir ve halkın değer yargısıdır. Bu
cümleden olmak üzere; büyüklerimden duyduğum ve çok beğendiğim adaletle ilgili
bir atasözü ifade etmek istiyorum:
- 'Suçsuza ceza
veren yargıcın kendisi hüküm giymiştir!" Bu sözler karşısında tüm salon ayağa kalktı ve
hep bir ağızdan, Gül Öğretmen'in son sözlerini tekrar etti. Hem de üç defa:
SUÇSUZA CEZA VEREN
YARGICIN, KENDİSİ HÜKÜM GİYMİŞTİR!
SUÇSUZA CEZA VEREN
YARGICIN, KENDİSİ HÜKÜM GİYMİŞTİR!
SUÇSUZA CEZA VEREN
YARGICIN, KENDİSİ HÜKÜM GİYMİŞTİR!..
Songül DÜNDAR’ın “YARALARIM” adlı Romanının kısa bilgi, ana hatlarını kitabınınarka kapağında bulunan bu yazılar, romanın bir bakıma özeti niteliğinde olduğu gibi, bu bilgiler, aynı zamanda yazarın nasıl bir karaktere sahip olduğunu ispatlayan, bir delil ve belgenin göstergesi olarak karşımıza çıkarmaktadır..
YARALARIM
(Öğretmenin Gözyaşları):
Kadınların aslan
pençelerini,
YARALARIM romanında
görürsün.
Cahillikle mücadele
azmini,
YARALARIM romanında
görürsün.
Zalımların
mazlumlara zulmünü,
YARALARIM romanında
görürsün.
Emekçinin nasıl
ezildiğini,
YARALARIM romanında
görürsün.
Adaletin bozuk terazisini,
YARALARIM romanında
görürsün.
Yiğide tuzaklar kurulduğunu,
YARALARIM romanında
görürsün.
İnsanın insana ettiklerini,
YARALARIM romanında
görürsün.
Ailenin hukuk
savaşlarını,
YARALARIM romanında
görürsün.
Sevenlerin kor alev
yandığını,
YARALARIM romanında
görürsün.
Eğitim inanılmaz gücünü,
YARALARIM romanında
görürsün.
“SAVAŞLARIN KADINI”, ADINDAKİ KİTABI:
Savaşların Kadını
Romanı, üç bölümde ele alınıyor:
“Kınalı Gerdek,
Son Beşik,
Ana Yüreği”
Kitap, Türk halkının
yaşama biçimi, örf, âdet, gelenekler, bu değer yargıları, inanç içinde, hayatı
anlama ve anlamlandırma ve hayata bakış açıları ele alınıyor. Bu
değerlendirme içinde insanımızın hayvanlara olan sevgisi, hayvanların insanlara
olan sadakati, insanımızın, tabiata bakışındaki yüce değerler, insanî ölçüleri
de sergileniyor. Bu anlayış ve bakış açısı içerisinde akrabalar arasındaki
sadakat, bağlılık, yardımlaşma, komşuluk ilişkileri, gibi konulara da açıklık
getirilerek, örnek davranışlar sergileniyor.
Kitap sadece bir
roman değil, okuyucu üzerinde pedagojik
formasyonu gerçekleştiren etnografik değerleri de ele alan, bir
üniversite kürsüsü gibidir. Bu roman edebiyatımızın tarihine, etimolojisine,
filolojisine, katkılar sağlayan bir edebiyat
literatürüdü ve edebiyat tarihidir.
Romanla
düğünlerimiz, toylarımız, şölenlerimiz, sevinç ve yaslarımız ile Türk
Milletinin tabiata, bitkilere ve hayvanlara olan sevgi, anlayış, duyuş,
düşünüşündeki özellik ve güzelliklerin sergilenişi. Özellikle haşır
neşir oldukları at, köpek, kedi, kuşlar, ağaç sevgisi, orman, ormanlık bölgenin
yabani hayvanlarına olan tavırları ve anlayışları, edebiyat tarihine ve insanlık
tarihine kaynaklık edecek, bir belgesel niteliğindedir. Roman, Türk
Edebiyatının Tükenmez Menbaı, her vakit avuç avuç içilebilecek temizlikte,
berrak, bin bir gözeli pınarı olarak: Türk Edebiyatı, Türk Folkloru, Türk
Töresi, Türk Örf, âdet, gelenek, görenek, hars, Türkün hayat tarzı açısından
etnoğrafik araştırmacılarının her vakit elinin altında bulunduracağı bir,
başvuru kitabı olarak karşımızda durmaktadır.
“SAVAŞLARIN
KADINI”, ROMANININ KONUSU:
Roman, 1828’li
Türkmençay Antlaşması’nın yapıldığı yıllardır. Osmanlı birçok
cephede savaşlarla boğuşmaktadır. Dağıstan, Gürcistan ve Kafkaslardan göç
eden, Terekeme Türkmenleri Osmanlının Mecburî İskân Politikaları gereği,
Kars, Çıldır Eyaleti Bölgelerine yerleştiriliyor. Daha sonra, Kurtuluş
Savaşı yıllarında dış güçlerin, Ermenilileri (Sadık
Teb’a) ayartmasıyla olaylar zinciri başlıyor. Yerli halk içindeki Ermeni
Çetelerinin cebir, korku ve şiddet yaratmaları sebebiyle halk göçe
zorlanarak, Kars ve Çıldır Eyaleti yöresine gelip
yerleşen, Terekeme Türkmenlerinin başından geçen olayları konu
ediniyor.
Yöreye gelip
yerleşen Terekeme Türkmen Oynaklarının, çilesi yerleştirildikleri
yerlerde de bitmiyordu. O dönem Osmanlı Türkiyesinin başını
kara bulutlar sarmıştı. Çoğu yerleşim yerlerinde halk sürgün ve perişandı. Eli
silah tutan erkeklerin hemen hemen tamamı, birden fazla cephede yapılan
savaşlarda vatanlarını savunmak üzere cepheye gitmişti. Yörede silahsız ve
korumasız kalan yaşlılar, çoluk çocuk ve kadınlar ise savunmasız ve çaresiz
kalmışlardı. Bunu fırsat bilen Ermeni Çeteleri düşman
güçlerinin de kışkırtması ile yörede yaşayan yerli halka rahat vermez ve her
gün bir ilçeyi köyü basarak, baştan aşağı yakar, yıkar ve halkına olmadık
işkencelerle, gazap ederlerdi.
“Savaşların Kadını
Romanı” da Ermeni
Çetelerinin zulmüne uğrayan ve uğramamak için yurtlarını bırakarak
dağlara ve ormanlık bölgelere kaçan köylülerin çektiği çile, işkence ve yaşanan
zorlamalar ve gerçeğin dramıdır.
Bu romanda, Türk
Halkının Rus, Fransız, Yunan ve kimi yerde de Rum, Ermeni gibi
yerli işbirlikçilerle Birleşen Ermeni Çetelerinin Türklere yaptıkları
zulmü anlatıyor.
Romanda, Gayri
Müslüm Çetelerin zulmünden, kendilerini ve çocuklarını korumak için,
yurt ve yuvalarından gizlice kaçarak, uğradıkları yerlerdeki mekanlarda
yaşadıkları korku, açlık, susuzluk, vahşi hayvanların varlığındaki tedirginlik,
çaresizlik ve içine düşürüldükleri zorluklar ele alınıyor.
Romanda, köylerinde katliam yapacağını haber alan köylü hanımların tamamına yakını, yaşlıları, çocukları ve işe yarayacak ne varsa yanlarına alarak ormanlık bölgelere kaçar, ormanın derinliklerine saklanırlar. Orman içinde saklanan diğer aşiret ve köylülerle, aynı gizlilik içerisinde dağ ve ormanlık bölgelerde faaliyet gösteren Türk Milis Güçleri’nin korumasına sığınırlar.
ROMANIN
KAHRAMANLARI:
Asıl Karakterler
1) Ali: Roman kahramanlarından Melek
Hanım’ın, Kurtuluş Savaşı yıllarında cepheye giden kocası.
2) Melek: Ali’nin hanımı.
3) Hür Kız: Melek ve Ali’nin kızları
4) Karabaş: Ailenin köpeği
Tali Karakterler:
1) Zilli: Karabaşın sevgilisi köpek.
2) Temel Teğmen: Milis Kuvvetlerinde Teğmen
rütbesinde görev yapan Karadenizli bir genç.
3) Piyo Namaz: Milis Kuvvetleri komutanı
4) Leylâ: Temel Teğmen’in nişanlısı
5) Âşık Balabey: Hür Kız’ın öz amcası, babasının küçük kardeşi. Göle tarafındaki cephede savaşa katılıyor.
OLAYLAR:Kurtuluş Savaşı yıllarında Ermeni
Çetelerinin baskınlarından ve zulmünden iki küçük kızını ve henüz
kundaktaki oğlunu koruyabilmek için köyünden kaçarak ormana gizlenen genç
hanımın, karşılaştığı zorluklar; ve içine düşürüldüğü psikolojik sarsıntılarla
tabiata karşı verdiği mücadelesi.
Annenin küçük
çocuklarını Ermeni Çetelerinin vahşetinden, yabani
hayvanlardan ve açlıktan koruyabilmek için verdiği mücadele.
Köpeklerin sadakati,
örf âdet ve geleneklerin yaşatılması, olmayan öğünlerin bile, birlikte olduğu
hayvanlarla paylaşılma konusunda çocuklarına anlattıkları ile verdiği öğüt ve
eğitimler.
Köpeğin, kuşun
ve Hür Kız’ın hayvanlarla olan muhabbeti ve onların vahşi tabiata
kaşı verdiği mücadele.
Savaş içinde bulunulan
durumda terk edilen güvenli bir köye yerleşme,
Bu köyde başlanılan
yeni hayat, Hür Kız’ın büyüyüp serpilmesi ve on yedi yaşında
başından bir evlilik geçmiş genç ile evlendirilmesi ve gerdek gecesinin
hikâyesi.
Düğün günü için
yapılan hazırlıklar: At, Gerdek, Toy, Şölen hakkında verilen
bilgiler ve yaşatılan değerlerimiz, kanunlardan da keskin yargılarımızla,
onları yaşatmak, varlığımızı devam ettirmek için verilen mücadele,
Türk tarihinde
kadınların saygıdeğerliği,
Türklerde tarihten günümüze
kadar gelen, kadın haklarının nasıl kullanıldığı ve bu hakların din
değişmeleri, sosyalleşme, çeşitli değişimlerle sosyal farklılaşmalar sebebiyle
kadınlar açısından yitirilen değerler ve sosyal hakların kullanışının
sergileniyor olması.
Bütün bu çetin, zor ve mücadele dolu hayata rağmen, Türk kadınlarının dayanıklılığı, yaşamak ve gelecek kuşakları örf, âdet ve gelenekler içerisinde yaşatmak için verilen mücadele azim, kararlılık ve gönüllerde taşınan ülkü, olayları oluşturmaktadır.
RUH TAHLİLLERİ:
“Gün ışığında Ermeni
Çetelerinin etrafta kol gezdiğini çalılar arasından gören Melek
Anne, yerinden kıpırdamadı. İki gün boyunca, çalıların dibinden hiç
ayrılmadı. Karabaş’ın da çıkmasına müsaade etmedi. Kundaktaki
çocuğunun ağlama sesi duyulmasın diye çocuğunun ağzını eliyle kapatarak engel
olmaya çalıştı. İki gün boyunca annesi kucağındaki erkek kardeşiyle
uğraşırken, Hür Kız da iki yaşındaki kız kardeşine eşlik
ediyordu. (DÜNDAR, Songül, “SAVAŞLARIN KADINI”, ‘Kınalı
Gerdek’ s. 36)”
“Hem ağlıyor hem de
ağıt yakıyordu: Dört beş ay önce (Nisan 1918), Kars’ın Galo
Köyünde, Ermeni Katliamı sonucunda Âşık Kahraman’ın
yazdığı dillere pelesenk olan destan aklına gelmişti. Ermeni Katliamını bütün
çıplaklığı ile anlatan ve tüyler ürperten bu ağıtı hem söyledi hem de
dakikalarca ağladı:
Hey ağalar nasıl diyem
derdimi?
Bu zulümüm sonu arşa
dayandı.
Ermeni İslâm’ı gırdı
taladı,
Mazlumun amanı arşa
dayandı.
Galo’nun Köyü’nü bastı
cenk açtı,
Mitralyoz, tüfenkle od
ateş saçtı,
Ana evlâdıyla dağlara
kaçtı,
Sebinin figanı arşa
dayandı.
Mevlâ’nın takdiri
erişti başa,
Sahip çıkamadı gardaş
gardaşa,
Üç yüz atmış canı attı
ataşa
Yanan cani dumanı arşa
dayandı.
Bir cenaze gördüm kan
olmuş yüzü,
Portlamış kenara
sıçramış gözü,
Üç yüz altmış canın
sönmemiş közü
Yanan can dumanı arşa
dayandı.
Bir yiğit vurmuşlar
parmaklar gamış,
Giderken düşmanlar
yolunu kesmiş
Ermeniler tike tike
doğramış
Hançer, kılıç kanı
arşa dayandı.
Bir gelini gördüm
ayağa kalkmış,
Sandım ki canlıdır
gözüme bakmış,
Ermeni çiviynen direğe
çakmış,
Mısmar çivi ünü arşa
dayandı.
Bir hamile kadın
davranmış kaça,
Ermeni eylemiş, hep
parça parça,
Kılıç ile vurmuş,
bölünmüş kalça,
Akan kızıl kanı, arşa
dayandı.
Çocuğu karnından
çıkarmış, bakar,
Can teslim etmeden,
süngüye takar,
Bebeğin figanı, dağ
taşı yıkar,
Dağın taşın şanı, arşa
dayandı.
Tanrı Ermeni’ye vermiş
fırsatı,
Katliamlar yapıp kırar
milleti,
Ruz i kıyamete, kaldı
müddeti,
İntikamın günü, arşa
dayandı.
KAHRAMAN, kan ağlar
bir serin duman,
Çatan bu zaman ki ol
ahir zaman,
İslâm’a yâr olsun,
ahrete iman,
Kafirin isyanı, arşa
dayandı.
(DÜNDAR, Songül, “SAVAŞLARIN KADINI”, ‘Kınalı Gerdek’ s. 79-80)”
SONGÜL
DÜNDAR’IN ESERİ: “BİZİM ELLER”
(Songül DÜNDAR’ın
Kaleminden, Âşık Selahattin DÜNDAR’ın Şiirleri):
Âşık Selahattin DÜNDAR:
Öğretmen, Bestekâr, Halk Ozanı, Araştırmacı ve Yazar kimliği
ile Terekemeler’in ileri gelenlerinden ve Araştırmacı,
Gazeteci Yazar Songül DÜNDAR’ın da eşidir.
Selahattin DÜNDAR, adına Borçalı’da Köy
kuran Hacı Kara İsa’nın torunudur. 1946 yılında Kars’ın Merkez,
Dikme Köyünde doğuyor.
Âşık Selahattin DÜNDAR İlkokulu doğduğu köyde;
ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsünün Fen Bölümünden
mezun oluyor. Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendisliği Bölümünü bitiriyor.
Mühendis olarak mezun olmasına rağmen, öğretmenlik mesleğinde karar kılan Halk Âşığı DÜNDAR, yurdun çeşitli yerlerinde, otuz yıl (30) boyunca öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen olan Halk Ozanı Âşık Selahattin DÜNDAR’ın, EZGİ adında bir kızı ve OZAN adında bir oğlu bulunuyor. Âşık Selahattin DÜNDAR:
Bana Kültürünü Anlat, Sana Secereni Söyleyeyim.” Demiştir.
Dedesi, Hacı
Kara İsa da bir Terekeme şairi olan Âşık Selahattin
DÜNDAR, henüz ortaokul sıralarında şiir yazmaya, lise yıllarında da saz
çalmaya başladı. Daha önceki yazdıklarını, deneme şiirleri olarak nitelendiren DÜNDAR’ın
ilk kayda değer şiiri, 1972 tarihini taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin, müziğini
de kendi yapan Halk Âşığı Selahattin DÜNDAR’ı, ilk
defa, Sazı, Sözü ve Sesiyle 1973 yılında, bir radyodan
dinliyoruz.
1974 yılında ilk
televizyon programını gerçekleştiriyor. Bundan sonra DÜNDAR’ı, Sazı,
Sözü ve Sesiyle, yine radyo ve televizyonlarda sık sık dinlemekte ve
görmekteyiz.
Âşıklık geleneğinin,
tüm dallarını, başarı ile sürdüren Âşık Selahattin DÜNDAR’a, yurt
içi ve yurt dışı, festival ve programlarda da rastlıyoruz.
Türkiye’yi karış karış
dolaşmıştır. Âşık Selahattin DÜNDAR, Kültür Bakanlığının da kadrolu
âşıklarındandır. Çok sayıda şiir, deyişler ve halk müziğinin değişik
makamlarında besteleri bulunmaktadır.
Ödülleri, Takdir
Teşekkür ve Plaketlerin de sahibidir.
Âşık Selahattin DÜNDAR, 1991 yılında Kültür Bakanlığının
yurt çapında açmış olduğu: “Tasarrufa Çağrı” konulu şiir
yarışmasında, birincilik ödülü aldı. Bir başka çalışması
ise DÜNDAR’ı, Türk Folklor Kurumunun, Özel Şeref Ödülü ile
onurlandırıyor…
Sosyal yönden oldukça
faal olan Âşık Selahattin DÜNDAR:
Demokratik kurum ve kuruluşların bizzat içinde yer alıyor. Bu kurumların bizzat
kuruculuğunu üstlendiği gibi etkin çalışmalarında da bulunup yönetimlerinde
görev aldığını görüyoruz.
MESAM’ın nüvesini
teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar Birliği”nin ilk
kuruluşuna yine Âşık Selahattin DÜNDAR imza atıyor.
Ozanlar Vakfı Yönetiminde yer alıyor. Kars
Dikme Köyü, Kültür Derneği’nin kuruculuğunu ve aynı zamanda başkanlığını üstleniyor.
1997-1998
yıllarında, Kars Kültür Festivalleri düzenliyor.
Âşık İslâm ERDENER,
Anma Gününü organize
ediyor. Bu etkinliklerin komitesinde yer alıyor. Âşık Selahattin DÜNDAR, aynı
zamanda bir araştırmacı, şair, bestekâr, yazar ve gazetecidir.
Yakın tarihte yayınlanacak olan, iki adet araştırma ve inceleme kitabı,
basılmayı beklemektedir…
Kars “Ölçek”
Gazetesinde “Gurbet
Selamı” adıyla köşe yazarlığını devam ettirmektedir.
“Halay Dergisi”ni kurarak, bu derginin uzun
yıllar, yayın yönetmenliğini sürdürüyor. Eğitim ve Kültür ağırlıklı “Menekşe
Dergisi”nin kurucusu ve yayın yönetmenliğini yapıyor.
Selahattin DÜNDAR’ın Fizik Dersi ile ilgili bir
kitabı da yayınlanmıştır. Bunun dışında, ozanlığı ile ilgili olarak: “BAŞAK”,
“BAĞDAŞ” ve “ÇUVAL”, adını taşıyan üç şiir kitabı yayınlanmıştır.
Kültür Bakanlığı Arşivlerinde şiirleri ve TRT Arşivlerinde ses bantları
mevcuttur. Selahattin DÜNDAR’ın dört adet kaseti, piyasalarda
satışa sunulmuş bulunmaktadır.
Alet çalıp parmakları
ile tellere dokunmaya mandolinle başlan Âşık Selahattin
DÜNDAR Bağlama, Tar ve Koşasaz adını verdiği, birleşik sazı, maharetle
konuşturmayı başarmıştır. Saz sözden sonra bestenin de ustası ve üstadı
olmuştur…
Âşık Selahattin DÜNDAR, Terekeme-Azeri, Anadolu Ağızları, tarzındaki
deyişlerini Koşasaz, Tar eşliğinde, büyük bir maharet, hüner
ve kendine has üslûpla, seslendirmekte ve yorumlamaktadır.
ŞİİRLERİ: “BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “ÇUVAL”, “SEVGİ GÜNEŞİ”, “TEREKEMELER KARAPAPAK TÜRKLERİ: 2025, Şubat”, “HALAY DERGİSİ”, “MENEKŞE DERGİSİ”, “FİZİK DERS KİTABI”, “TÜRKÜLER ve TOPLUM (TÜRKÜLER ve TÜRKLER’İN TARİHİ) ve AYRICA ARAŞTIRMACI GAZETECİ, YAZAR, ŞAİR SONGÜL DÜNDAR’IN DERLEDİĞİ: “BİZİM ELLER” ADLI ŞİİR KİTABINDA GÖREBİLMEKTEYİZ
ŞAİR SONGÜL DÜNDAR’IN DERLEDİĞİ: “BİZİM ELLER” Adlı kitabından seçtiğimiz şiirlerinden Örnek:
YÂR GELMEDİ
Gözüm yollarda kaldı,
Yâr gelmedi
gelmedi,
Bu canım oda yandı,
Yâr gelmedi
gelmedi.
Bahar geçti kardayım,
Sanmayın hovardayım!..
Öyle âh ü zardayım,
Yâr gelmedi
gelmedi.
Güzel göz, kara kaşı,
Aktı gözümün yaşı,
Yandı ciğerim başı,
Yâr gelmedi gelmedi
DÜNDAR aradı durdu,
Yandı canım kavruldu,
Ay oldu yıllar oldu,
Yâr gelmedi gelmedi.
DÜNDAR, Selahattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 6)
SONGÜL DÜNDAR’IN
ESERİ: “SEVGİ GÜNEŞİ (ŞİİR)”
SUNUŞ
Dost okurlarım,
hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum...
Şimdiye ve kadar sekiz
tane kitabım okurlarıyla buluştu. Bunlar: örkü, roman ve araştırma türünden
kitaplardır. Kitap çalışmalarımla birlikte zaman zaman şiir yazmaktaydım. İlk
şiirimi 1979 yılında yazdım. Şiirlerimde hece ölçüsü ve serbest vezin
kullanmaktayım.
Şiir yazmanın da
önemli kuralları vardır. Hece ölçüsüyle şiir yazma kurallarını, cesaretini
sevgili eşim, eşitim, bağlama hocam Âşık Selahattin DÜNDAR üstadımdan
aldım. Teşekkürler sevgili eşim, eşitim Âşık Selahattin DÜNDAR,
Şiirlerimi kısa bir
süre “Gülüm" mahlasıyla yazdım. Daha sonra "“Gülüm
Ana”" mahlasıyla yazdım ve yazmaktayım. Şiirlerimde belirli bir
konu sınırlaması bulunmamaktadır. Üstadımın "Sunuş" yazısında
belirttiği gibi insan yaşamını ilgilendiren ve insanın yaşamına dokunan her
konuyu işlemeye çalışmaktayım. Bunlar;
"Doğa, sevgi,
aşk, insan davranışları, insan yaşam, insan unsurları, felsefe, eleştiri,
taşlama, öğütleme, barış, vatan sevgisi, bayrak sevgisi, milli bayramlar, dini
bayramlar, toplumsal birimler, sevinç üzüntü.
"Köşe yazarı
olarak, çok sayıda ve çeşitli konularda yıllardır makale yazmaktayım.
Makalelerimde zaman zaman konu uyumu içerisinde şiirlerime yer vermekteyim. Çok
sayda şiirim antoloji. Ansiklopedi ve dergilerde yayımlandı, yayımlanmaktadır.
Okurlarımdan aldığım beğeni yorumları şiir yazma cesaretimi daha da artırdı. Birçok
şiirim bestelendi. bazıları;
Ana Yüreği, Kurban
Olduğum, Atatürk Çizgisi, Ankara, Yaralar Beni, Sevgi, Yüreğimiz Karabağ’da,
Güldüğüme Ne Gurbet Ele Düştü, Selam Olsun Size Canlar, Bakarsın, Yönüm
Kumdan Kale Yaptım Sevgi Doldurdum, Sevgi Güneşi, Sabret Gönül, Vefasız, Anam,
Bu Hayatın Çelesine, Başarmak, Barış İster, Yürek Yaram, Yoruldum.
Bestesi yapılmış bu
şiirlerim de dahil olmak üzere; tüm şiirlerimin bir kısmının yer aldığı
elinizdeki "SEVGİ GÜNEŞİ” adli şiir kitabımı siz değerli
okurlarımın, emin ellerine ve yüreğine emanet ediyorum.
Sevgi ve Saygılarımla.
Songül DÜNDAR/ “Gülüm
Ana”
(Araştırmacı Gazeteci,
Yazar, Şair) (SEVGİ GÜNEŞİ “ŞİİR” s. 5-6)
“SEVGİ GÜNEŞİ” ADLI
ŞİİR KİTABINDAKİ ŞİİRLERDEN ÖRNEKLER:
SINIRI YOKTUR
Sevgi eken sevgi biçer
Sevginin siniri yoktur
Deli gönül şahnaz
seçer
Sevginin sınırı yoktur
Gönüllere köprü kurar
Her yarayı candan
sarar
Mecnun Leyla'sını arar
Sevginin sınırı yoktur
Mutluluktan oldun deli
Coşsun yine sazın teli
Çağlasın hep sevgi
seli
Sevginin sınırı yoktur
Açık olsun her dem
bahtın
Sah divanı cümle ahtın
Sevgi sevda olsun
tahtın
Sevginin sınırı yoktur
“Gülüm Ana” barış
bengi
Yüreklerin dostluk
rengi
Acıyı bal eyler sevgi
Sevginin siniri yoktur
Bengi: Ölümsüz, ebedi
Şahnaz: Çok nazlı
(SEVGİ GÜNEŞİ
“ŞİİR” s.29)
SEVGİ GÜNEŞİ
Sevmekle sevilmek yüce
bir kavram
Dostluğun sözüdür
sevgi güneşi
Toplum yüreğinde en
güzel ikram
Umudun özüdür sevgi
güneşi
Mısralar hassastır
ahengi tartar
Ezgili şiirler uzun
yol tutar
İlim sözcükleri
duyguyu yutar
Tezimde yazıdır sevgi
güneşi
Şiirler türküler şair
dilidir
Güzel söz tatlı dil
gönül telidir
Bülbülün cilvesi bağın
gülüdür
Goncanın nazıdır sevgi
güneşi
Günler aylar yıllar
geçer de gider
Geleceğe bizden
kalmasın keder
Güzellikler artsın
olmasın heder
Yaşamın dozudur sevgi
güneşi
Sevgiyle mutluluk
ummana döner
Sevgiyi taşımak ne
büyük hüner
Sevgi yüreklerde
ışıklı fener
Sevdanın közüdür sevgi
güneşi
“Gülüm Ana” gönül
bağında uçar
Aşkın deryasında
gönlünü açar
Sevdalı türküler
nağmeler saçar
Ozanın sazıdır sevgi
güneşi
(SEVGİ GÜNEŞİ adlı “ŞİİR” kitabının
arka kapağına yazdığı şiiri bu kitabın adı da
“SEVGİ GÜNEŞİ” adını taşımaktadır) Ayrıca şiir s.102’de bulunuyor olup, sanatçının bu şiiri bestelenmiştir.
ANA DİLİM
Fikrim duygum hayal
dünyam
Ünüm sözüm ana dilim
Yürek sesim sevgi
deryam
Canım özüm ana dilim
Çağlar gelir döner
devran
Onsuz olur hayat
zindan
Kimliğimdir kopmam
ondan
Kaşım gözüm ana dilim
Yaz baharda açan
güldür
Karlar gibi temiz
haldir
Benliğimde petek
baldır
Kışım yazım ana dilim
Özgür kalmak için vize
Tükenmez bir ulu göze
Atalardan miras bize
Oğlum kızım ana dilim
Kültür yuvam
temelimdir
Milliyetim özelimdir
Soyum sopum ezelimdir
Yolum izim ana dilim
“Gülüm Ana” der çok
yaşa
Ayağın değmesin taşa
Nağmeler telinde coşa
Mahnım sazım ana dilim
SONGÜL DÜNDAR
Songül Hanım bugün
çalsın sazını
Teller birbirine
Hasret Kalmasın
Unutma Songül can
benim özümü
Eller birbirine Hasret Kalmasın
Bura Uzak Gelen Yoktur
Bizlere
Yıllar oldu Hasret
Kaldım sizlere
Nur Yağıyor Melek Gibi
Yüzlere
Diller birbirine
Hasret kalmasın
Çalışmakla geçer bütün
gününüz
İnsanlıktır bu gününüz
dününüz
Yollar birbirine
Hasret kalmasın
Bu Öztürk'ün sizden
vardır dileği
Bükülmez ki Kalem
Tutan Bileği
Çok temizdir Songül
Hanım yüreği
Kullar Birbirine
Hasret kalmasın
(SEVGİ
GÜNEŞİ “ŞİİR”, “Dostların Dizelerinden” s.156),
(Gazeteci Yazar, Yapımcı, Yönetmen ve Şair. Öztürk ERBEK.)
ARAŞTIRMACI GAZETECİ,
ŞAİR ve YAZAR SONGÜL DÜNDAR’A TAKDİM EDİLEN BELGE, PLÂKET; TEŞEKKÜR,
TAKDİR ve ONUR ÖDÜLLERİ:
1) 1999; M.E.B. Ayrancı Lisesi Koruma
Derneği tarfından: PLAKET
2) 2013, Birleşen Yürekler Derneğine,
Sağladığı Katkılar Sebebiyle dernek başkanı Yasemin Meydan tarafından: TEŞEKKÜR
BELGESİ
3) 2015, Nisan 13; Birharf 6. Nesir Yarışması, Jüri Üyeliği ve hizmetleri sebebiyle, Birharf Genel Yayın Yönetmeni Nur ERSEN tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
4) 2015, Mayıs 30; İLESAM’ın kültür faaliyetlerine katkılılarınızdan dolayı İLESAM Genel Başkanı/Mehmet Nuri Parmaksız tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
5) 2016, Aralık 10; Halk Kültürü Araştırmaları Kurumu’nun “TÜRK HALK KÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ” HKAK Genel Başkanı Prof. Dr. İrfan NASRATTINOĞLU tarafından: ONUR BELGESİ
6) 2016, Ekim 01; “BARIŞ ve KARDEŞLİĞE EVET, TERÖRE HAYIR! ÖDÜLÜ” Ankara Sincan Aşıklar Şölenine Katkılarınızda dolayı Dünya Aşıklar Derneği Başkanı/ Aşık Yakup TEMELİ tarafından: ONUR BELGESİ
7) 2016; Başkent Edebiyat, Kültür, Sanat ve Eğitim Derneğinin düzenlediği etkinliğe hizmet ve katılımları sebebiyle Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet KURT tarafından: TEŞEKKKÜR BELGESİ
8) 2016, Aralık 23; Anadolu Halk Ozanları Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma Derneğine Katkıları sebebiyle, AN-DER Yön. Kur. Adına, Haşimî ASLIHAK tarafından verilen: ONUR BELGESİ
9) 2016, Aralık 10; Halk Kültürü Araştırmaları Kurumunun “TÜRK HALKKÜLTÜRÜNE HİZMET ÖDÜLÜ”, HKAK Genel Başkanı Prof. Dr. İrfan NASRATTINOĞLU tarafından: PLAKET
10) 2016 Aralık 01; Dünya Âşıkları Derneği, Ankara Sincan Belediyesi ile T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yapılan etkinlikte: (ATIŞMA GELENEĞİNE HİZMET ÖDÜLÜ): PLAKET
11) 2017, Mart 03; Sakarya Büyük Şehir Belediyesi Başkanı: Zeki TOÇOĞLU tarafından “Molla Penah Vagif Paneline” katılımları sebebiyle: PLAKET
12) 2017, Ekim 30; Kars Ardahan Iğdır Serhatlılar Birliği, KAI Serhatlılar Birliğimizin Millî Gününde, Kültür ve Dayanışmamıza göstermiş olduğunuz ilgi, katkı ve üstün başar sebebiyle, KAI Serhatlılar Genel Başkanı, Yavuz EGER tarafından: PLAKET
13) 2017, Mart 18; “18 Mart Şehitleri Anma Günü” Programı’na katkılarınızdan dolayı Lokman ERTÜRK/Kahramankazan Belediye Başkanı ve Yakup TEMELİ/Dünya Aşıklar Derneği Başkanı tarafından: ONUR BELGESİ
14) 2017,
Mart 27; Anadolu Halk Ozanları Kültür Dayanışma ve Yardımlaşma
Derneğine Katkılarından Dolayı: AN-DER YÖN. KUR.ADINA /HAŞİMİ ASLIHAK
tarafından:
ONUR BELGESİ
15) 2017, Kasım 02; Ankara’da Millî Kütüphanede gerçekleştirilen “Doğumunun 300. yılında Molla Penah Vagif Anma Toplantısı’na katılım ve katkıları sebebiyle, TÜRKSOY Genel Sekreteri Düsen KASEİNOV tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
16) 2017, Ekim 15; Vefatının 3. Yıldönümünde “Kerkük Kültür Derneği” tarafından düzenlenen Prof. Dr. İsa KAYACAN’ı anma toplantısına katkı ve katılımlarından dolayı, Kerkük Kültür Derneği Başkanı, Dr. Şemsettin KÜZECİ tarafından: ONUR BELGESİ,
17) 2018, Ağustos 24; “Vezirköprü Aşıklar ve Şairler Buluşması” etkinliğine yapılan katkı ve katılımları sebebiyle: İbrahim Sadık EDİS, Prof. Dr. Hayrettin İvgin; Dr. Osman BAŞ, Vezirköprü Belediye Başkanı, DÜSA Başkanı DÜNYADER Başkanları tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
18) 2018, Nisan 14; OZAN-DER Etkinliklerine katkılarınızdan dolayı Ozan -Der Yönetim Kurulu Adına Başkan, Kenan Şahbudak tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
19) 2018, Nisan 14; Kültür Çalışmaları Etkinliğe katkılarınız nedeniyle MERKEZ PARTİ Başkanlığı tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
20) 2018, Mayıs 3; Kayseri Turan Sarımsaklı Kültür ve Turizm Derneği, Yunus BEKİR’i Anma ve Türkçülük Günü Etkinliğine katılımları sebebiyle: PLAKET
21) 2018, Aralık
01; Türkiye
İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM)’ın kültürel
faaliyetlerine katkıları sebebiyle İLESAM Genel Başkanı, Mehmet Nuri PARMAKSIZ
tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
22) 2019, Aralık 28; “TOKAT 1. AŞIKLAR BULUŞMASI” programımıza katılımları sebebiyle: Av. Eyüp EROĞLU, Dr. Ozan BALCI, Tokat Belediye Başkanı ve Tokat Valisi tarafından verilen: KATILIM BELGESİ
23) 2019, Birleşen Yürekler Engelliler Kültür Sanat Edebiyat Eğitim Derneğinin Faaliyetlerine Katkıları sebebiyle, Birleşen Yürekler Derneği Başkanı: Yasemin MEYDAN tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
24) 2019, Kasım 16; Vezirköprü Belediyesi ile Dünya Söz Akademisi Başkanlığı’nın birlikte düzenlediği “Vezirköprü Ozanlar/Aşıklar Buluşması” etkinliğine yapılan katkılar sebebiyle; Vezirköprü Belediye Başkanı İbrahim Sadık EDİS tarafından; TEŞEKKÜR BELGESİ
25) 2020, Eylül 07; Mehmet Akif Ersoy Anma Etkinliği, Mamak Belediyesi-DünyaÂşıklar Derneği tarafından: PLAKET
26) 2021, Aralık; Iğdır Azerbaycan Kültür Evi, Iğdır Azerbaycan Dil, Tarih ve Kültür Birliği Yardımlaşma ve Destekleme Derneğine yapılan katkılar sebebiyle Yönetim Kurulu Başkanı, Ziya Zakir ACAR tarafından: PLAKET
27) 2021; Dünya Aşıklar Şairler Yazarlar Kahramankazan Sanatçılar Derneği Başkanı ve Kahramankazan Belediye Başkanı tarafından: ONUR BELGESİ
28) 2021, Kasım 27-29; Ankara-Sivas, TÜRKSOY, Azerbaycan Millî Meclisi Kültür Komitesi ve Azerbaycan Kültür Bakanlığı İş Birliğinde, Türk Dünyası’nın büyük saz ve söz üstadı ÂŞIK ELESGER’in doğumunun 200.yılı anısına düzenlenen programa katkıları ve katılımları sebebiyle Genel Sekreter Düsen KASEİNOV tarafından verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ
29) 2021, Aralık 18; Aşık Elesger Doğumunun 200. Yılı sebebiyle, Xatai Elesgerli, “Dede Elesger Ocağı” İctimai Birliği Sedri Adına: TEŞEKKÜR BELGESİ
30) 2021, Temmuz 29-31; “Âşık Sanatı Sempozyumu”, T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Kapadokya Üniversitesi ve Ahiler Kalkınma Ajansı’nın İş Birliği ile Üniversitemizin Ev Sahipliğinde, Çevrim İçi ve Yüz Yüze Olarak gerçekleştirilen Âşık Sanatı Sempozyumu’na “Terekeme Kültürü ve Âşık Şenlik Kolunun Sürdürülebilirliği”, başlıklı bildiri ve katılımı sebebiyle, Dr. Öğr. Üyesi Halil İbrahim ÜNSER Prof. Dr. Hasan Ali KARASAR’IN Düzenleme Kurulu Başkanı Rektör Tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
31) 2021, Kasım 04; “Kültür ve Eğitim Çalışmaları” etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen etkinliğe katkıları sebebiyle Merkez Parti Genel Başkanı, Prof. Dr. Abdurrahim KARSLI tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
32) 2022; T.C. Millî Eğitim Bakanlığı, Keçiören Kaymakamlığı Hacı Mustafa Tarman ilkokulu Edebiyatın Mihenk Taşı Şiire Gönül Veren Kelimelerin Ustası, Olması Sebebiyle, Hacı Mustafa Tarman İlkokulu Müdürü Yakup ÖZEN tarafından “BİR BAHAR AKŞAMINDA ÇANAKKALE” Şiir etkinliğine teşriflerinden dolayı: PLAKET
33) 2022, Eylül, 17; SİNCAN BELEDİYESİ ve Dünya Aşıklar Derneği Yapmış olduğu Programa verilen destek sebebiyle Sincan Belediye Başkanı: Murat MERTCAN tarafından verilen: PLAKET
34) 2022; Sivas Şarkışla Sivrialan Köyü, 2022 Yılı 4. Dönem Anadolu Halk Ozanlarının ve Halk Şairlerinin Sivrialan’da Halk Ozanı Ahmet HOŞNUT ile Kültür ve Sanat Etkinliği Buluşması sebebiyle: PLAKET
35) 2022, Haziran 27; 1. Uluslararası Posoflu Âşıkları Anma, “Köklere Tutunmak” Programına Katılımları sebebiyle Dernek Başkanı Ayhan Yener Anısına: PLAKET
36) 2022, Mayıs 07; “Güfteden Besteye Sanat Gecesi” etkinliğine yapılan katkılar sebebiyle, İbrahim Sadık EDİS Prof. Dr. Hayrettin İvgin Prof. Dr. Celal Demir, Vezirköprü Belediye Başkanı, DÜSA Başkanı, DÜNYADER Başkanı ve Yönetim Kurulları tarafından: KATILIM ve TEŞEKKÜR BELGESİ
37) 2022; Öğretmen Okulları Öğretmen Liseleri
ve Eğitimciler Birleşme ve Dayanışma Derneğine gösterdiğiniz çaba, destek ve
harcanılan emekler için Yönetim Kurulu tarafından: TEŞEKKÜR
BELGESİ
38) 2022; Ankara Cem Kültür Evleri Yaptırma Derneği, Etkinliklerine değerli katkıları sebebiyle Yönetim Kurulu Adına, Dernek Yönetim Kurulu Başkanı, Kul Kemal, Mehmet UZUNER tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
39) 2022; İç Anadolu Birliği tarafından düzenlenen, “Bana Bir Gün Ayır” etkinliğimizin başarılı bir şekilde gerçekleşmesinde göstermiş oldukları üstün hizmet, özveri ve katkılarından sebebiyle, İç Anadolu Birliği Genel Başkanı İsmet TAŞ, 28. İç Anadolu Birliği Genel Başkan Yardımcısı Seher ÇAYIROĞLU tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
40) 2022; Çerkeşliler Sosyal Kültürel Yardımlaşma Derneği (ÇELDER) Kültürel Faaliyetlerine katkıları dolayısıyla: TEŞEKKÜR BELGESİ
41) 2022; ANADOLU AZERBAYCAN KÜLTÜR SANAT DÜNYASI YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ; “MAKAM’İ ŞUARA” Adlı Kültür Sanat ve Şiir Şölenine katkı ve yardımları sebebiyle: ONUR BELGESİ
42) 2023, Ocak 15; Kızıl Elma, Kadın Gençlik Çocuk Kültür Sanat Edebiyat ve Eğitim Derneği Genel Başkanı Yasemin MEYDAN tarafından yapılan 1. Olağan Genel Kurulunun gerçekleştirilmesi anısına katılım sağlayan üyelerine ve misafirlerine, kuruluş anısı adına verilen: “KATILIM BELGESİ”
43) 2023, Mart 23; ALEVÎ İNANÇ BİRLİĞİ VAKFI Alevî İnanç Birliği Vakfı Genel Başkanı Faruk Ali YILDIRIM tarafından Vakfa yapılan katkı ve yardımları sebebiyle verilen: “TEŞEKKÜR BELGESİ”
44) 2023, 6-8 Kasım; Türkiye İlim ve Edebiyat Eseri Sahipleri Meslek Birliği (İLESAM) ve T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla gerçekleştirilen “5. TÜRK DÜNYASI YAZARLAR KURULTAYI” projesine katkı katılımları sebebiyle, İLESAM Genel Başkanı Mehmet Nuri PARMAKSIZ tarafından verilen: “KATILIM BELGESİ”
45) 2023, 30 Kasım; 1-2-3 Aralık; Ardahan Dernekler Federasyonumuzca Ankara Altınpark Fuar ve Kongre Merkezinde düzenlenen “Ardahan Tanıtım Günlerine” katılımları sebebiyle Ardahan Dernekler Federasyonu Genel Başkanı Ergüder ŞİMDİ tarafından verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ
46) 2023 Ekim 16; MEYAD-Mobing Eğitim Araştırma Derneği MEYAD Genel Başkanı İsmail Akgün tarafından: PLAKET
47) 2023, 28-29 Nisan; ANKARA ATATÜRK ve CUMHURİYET ANSİKLOPEDİSİFatma Özger Bilgiç-Orhan Oyanık tarafından: PLAKET
48) 2023; KAI DERNEKLER FEDARASYONU YÖNETİM KURULU Başkan: Dr. Erdoğan Yıldırım tarafından: PLAKET
49) 2024, Mayıs 12; Kıbrıs Barış Harekatının Ellinci Yılı münasebetiyle düzenlenen II. LEFKARA EDEBİYAT ŞÖLENİ/ KKTC tarafından: PLAKET
50) 2024, Eylül; KAI Dernekler Federasyonu KAI Lezzetler ve Kültür Festivali Genel Başkanı Dr. Erdoğan Yıldırım tarafından: PLAKET
51) 2024, Kasım; ALEVÎ İNANÇ BİRLİĞİ VAKFI, Alevî İnanç Birliği Vakfına yapılan hizmet verilen katkılar sebebiyle Genel Başkan Faruk Ali YILDIRIM tarafından verilen: PLAKET
52) 2024, 20-21-22 Eylül; 1.TÜRK DÜNYASI YAZARLAR BULUŞMASINA katkı ve katılımları sebebiyle Türk Dünyası Yazarlar Birliği Derneği Başkanı Yasemin MEYDAN tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
53) 2024, Mayıs 18; Yenice Kaymakamlığının himayelerinde, Yenice Belediye Başkanlığı ile Yeşil Yenice Spor Kulübü’nün katkılarıyla, Karabük Yenice Trabzonspor Taraftarları Yardımlaşma ve Kültür Birliği Derneği’nin koordinatörlüğünde düzenlenen Dünya Söz Akademisi’nin sunduğu “Yenice Ozanlar ve Şairler Gecesine” yapılan katılım ve katkılar sebebiyle Yenice Kaymakamlığı tarafından verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ
54) 2024, Mayıs 30; DOĞUMUNUN 100. YILINDA ATA TERZİBAŞI Ata TERZİBAŞI’nın doğumunun 100. Yıl etkinliklerine katılım ve katkıları sebebiyle Kerkük Kültür Derneği Başkanı Dr. Şemsettin KUZECİ tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ
55) 2024, Mayıs 30; Alevî İnanç Birliği Vakfımıza yapılmış olan yardım ve katkılar sebebiyle ALEVÎ İNANÇ BİRLİĞİ VAKFI Genel Başkanı Faruk Ali YILDIRIM tarafından verilen “TEŞEKKÜR BELGESİ”
56) 2025, Şubat 01; TÜRKİYE İLİM ve EDEBİYAT ESERLERİ SAHİPLERİ MESLEK BİRLİĞİ İLESAM’ın kültürel faaliyetlerine katkıları sebebiyle Genel Başkan Mehmet Nuri PARMAKSIZ tarafından verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ
57) 2025, Mart 09; HALK OZANLARI KÜLTÜR DERNEĞİ 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliğimize katkılarınızdan dolayı OZAN-DER Başkanı Kenan ŞAHBUDAK tarafından verilen: “TEŞEKKÜR BELGESİ”
58) 2025, Mart 09; ANADOLU AZERBAYCAN KÜLTÜR SANAT DÜNYASI YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ Dünyamızın Güzelliğini Paylaşmak, Alaka ve İştirakleri sebebiyle, Anadolu Azerbaycan Kültür Sanat Dünyası, Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı: Aida ZEYNALOVA tarafından verilen: ONUR BELGESİ
1) 2008, Mart, DÜNDAR, Songül, “Şoför AGA” (Hikâyeler), ISBN: 975-605-0068-00-9, Kitap Matbaası, Babıali No:14, Cağaloğlu/İstanbul, Tel: 0212 528 33 14 – 0212 527 79 82, Cinius Yayınları, Çağdaş Türk Yazarları. 224 s.
2)2009, DÜNDAR, Songül, “ŞAVAŞLARIN KADINI” (Roman), ISBN: 978-605-4177-36-3, Kitap Matbaası, Cinius Yayınları, Çağdaş Türk Yazarları. 24O s.
3) 2013, DÜNDAR, Songül, “CEZO GARDAŞ” (Roman), ISBN:978-605-127-595-6 Cinius Yayınları, Babıali Caddesi, No:14 Cağaloğlu/İstanbul, Tel: 0212 528 3314-0212 527 79 82 Baskı ve Cilt: Cinius Soysal Matbaası, Çatal Çeşme Sokak Nu.1/1 Eminönü/İstanbul 240 s
4) 2016, DÜNDAR, Songül, “DAMLADAN DERYAYA” (DÜNDAR Meclisinde Atışmalar), (Araştırma-Derleme); İSBN 978-605-66185-4-5, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 50086 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 429; s.386
5) 2019 Ocak, DÜNDAR, Songül, “YARALARIM” (DÜNDAR Meclisinde Atışmalar), (Araştırma-Derleme); İSBN: 978-605-66185-4-3, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 17634 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 372; s.364
7) 2021 Ekim, DÜNDAR, Songül, GIMISMA “Terekeme Fıkra ve Gülmeceleri (Ankara, Günceleme 2021” (Fıkra), ISBN: 978-605-66185-6-7, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 50086 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA. 2021: Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 429; 194s.
9) 2022 Eylül, DÜNDAR, Songül, “SEVGİ GÜNEŞİ” (ŞİİR), ISBN: 978-605-66185-7-4; Aşıkça Yayınları, Ozanlık Geleneği:3; www.asikcayayınevi.com, Zübeydehanım Mah. Elif Sok. Sütçü Kemâl İş Merkezi, No. 7/240, İskitler/Altındağ/ ANKARA, Âşık Ofset, 162.s.
FAYDALANILAN
KAYNAKLAR
1) 2008, Mart, DÜNDAR, Songül, “Şoför AGA” (Hikâyeler), ISBN: 975-605-0068-00-9, Kitap Matbaası, Babıali No:14, Cağaloğlu/İstanbul, Tel: 0212 528 33 14 – 0212 527 79 82, Cinius Yayınları, Çağdaş Türk Yazarları. 224 s.
2)2009, DÜNDAR, Songül, “ŞAVAŞLARIN KADINI” (Roman), ISBN: 978-605-4177-36-3, Kitap Matbaası, Cinius Yayınları, Çağdaş Türk Yazarları. 24O s.
3) 2013, DÜNDAR, Songül, “CEZO GARDAŞ” (Roman), ISBN:978-605-127-595-6 Cinius Yayınları, Babıali Caddesi, No:14 Cağaloğlu/İstanbul, Tel: 0212 528 3314-0212 527 79 82 Baskı ve Cilt: Cinius Soysal Matbaası, Çatal Çeşme Sokak Nu.1/1 Eminönü/İstanbul 240 s
4) 2016, DÜNDAR, Songül, “DAMLADAN DERYAYA” (DÜNDAR Meclisinde Atışmalar), (Araştırma-Derleme); İSBN 978-605-66185-4-5, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 50086 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 429; s.386
5) 2019 Ocak, DÜNDAR, Songül, “YARALARIM” (DÜNDAR Meclisinde Atışmalar), (Araştırma-Derleme); İSBN: 978-605-66185-4-3, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 17634 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 372; s.364
6) 2021 Ekim, DÜNDAR, Songül, HİNGİLLEME “Terekeme Fıkra ve Gülmeceleri” (Fıkra), ISBN: 978-605-66185-6-7, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. 2018 Kültür Bakanlığı Sertifika No: 50086 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 429; 192s.
7) 2021 Ekim, DÜNDAR, Songül, GIMISMA “Terekeme Fıkra ve Gülmeceleri (Ankara, Günceleme 2021” (Fıkra), ISBN: 978-605-66185-6-7, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. Kültür Bakanlığı Sertifika No: 50086 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA. 2021: Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 429; 194s.
8) 2022 Ekim, DÜNDAR, Songül, “YARALARIM” (Roman), ISBN: 978-605-66185-4-3, Kültür Ajans Tanıtım ve Organizasyon, Ltd. Şti. 2011 Kültür Bakanlığı Sertifika No: 17634 Konur Sok. No:66/7, Kızılay/ANKARA Tel: 0312 425 93 53, Kültür Ajans Yayınları No. 372; 386.s.
9) 2022 Eylül, DÜNDAR,
Songül, “SEVGİ GÜNEŞİ” (ŞİİR), ISBN: 978-605-66185-7-4; Aşıkça
Yayınları, Ozanlık Geleneği:3; www.asikcayayınevi.com, Zübeydehanım Mah.,Elif Sok. Sütçü
Kemâl İş Merkezi, No. 7/240, İskitler/Altındağ/ ANKARA, Âşık Ofset, 162.s.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder