HALK OZANI SELÂHETTİN DÜNDAR
Abdullah Çağrı ELGÜN
SELÂHETTİN DÜNDAR’IN HAYATI HAKKINDA BİLGİLER
Öğretmen, Halk Ozanı,
“Araştırmacı Yazar”, kimliği ile, Terekemeler’in ileri
gelenlerindendir. Adına Borçalı’da Köy kuran Hacı Kara İsa’nın torunu olan DÜNDAR; 1946 yılında. Kars’ın Merkez, Dikme Köyünde doğdu.
İlkokulu doğduğu köyde; ortaokul ve liseyi Erzurum’da okudu. Erzurum Eğitim Enstitüsünün Fen Bölümünden mezun olduktan sonra, Ankara Üniversitesi’nin Fizik Mühendisliği Bölümünü bitirdi.
Mühendis olarak mezun olmasına rağmen, öğretmenlik mesleğinde karar kılan Halk ozanı DÜNDAR, yurdun çeşitli yerlerinde, otuz yıl (30) boyunca öğretmenlik yaptı. Eşi de öğretmen (Araştırmacı Yazar, Songül DÜNDAR) olan Halk Ozanı Selâheddin DÜNDAR’ın, EZGİ adında bir kızı ve OZAN adında bir oğlu bulunuyor.
Dedesi, Hacı Kara İsa da bir Terekeme
şairidir. Dededen toruna, ozanlık geleneğinden gelen Ozan Selâhattin DÜNDAR,
henüz ortaokul sıralarında şiir yazmaya başladı. Lise yıllarında ise saz
çalmaya başlamıştı bile…. Daha önceki yazdıklarını, deneme şiirleri olarak
nitelendiren DÜNDAR’ın, ilk kayda değer şiiri, 1972 tarihini
taşımaktadır. Yazdığı şiirlerin, müziğini de kendi yapan ve kendi şiirini kendi
besteleyen Halk Ozanı Selâhattin DÜNDAR’ı, ilk defa sazı ve sözüyle 1973
yılında, bir radyodan dinliyoruz…
1974
yılında Ozan Selâhattin DÜNDAR’ın, ilk televizyon programını
gerçekleştirmiş
olduğunu öğreniyoruz. Bundan sonra DÜNDAR’ı:, Sazı,
Sözü ve Sesinin Nağmeleriyle radyo ve televizyonlarda sık sık dinlemekte ve
görmekteyiz. Âşıklık geleneğinin, tüm dallarını başarı ile sürdüren Ozan
Selâhattin DÜNDAR’a, yurt içi festival ve programlarda da rastlarız.
Türkiye’yi
karış karış dolaşan ozanımız, yurt dışında da programlar yaptı:Yurt dışındaki
festivallere ve kültür etkinliklerine de davet
edilerek o bölge ve yöreleri görme fırsatı elde etti. Kültür Bakanlığının
kadrolu ozanlarından olup, çok sayıda şiir, deyişler, halk müziğinin değişik
makamlarında besteleri bulunmaktadır. Çok sayıda ödülleri: Takdir Teşekkür,
Onur Belgesi ve Plaketlerin sahibi olan Halk Ozan Selâhattin DÜNDAR,
1991 yılında Kültür Bakanlığının yurt çapında açmış olduğu: “Tasarrufa
Çağrı” konulu şiir yarışmasında, “Birincilik Ödülü” aldı. Daha
sonraki Çalışmaları içerisinde Türk Folklor Kurumunun, “Özel Şeref Ödülü” ile
ödüllendirildi.
Sosyal
yönden oldukça yoğun olan Ozan Selâhattin DÜNDAR, birçok demokratik
kurum ve kuruluşların da kuruculuğu ve kurucu
üyeliklerinde çalışmalar yaptı, hizmet etti ve Yönetim Kurullarında bulundu.
MESAM’ın nüvesini teşkil eden ve 1978’de kurulan “Türkiye Sanatçılar
Birliği”nin ilk defa olarak kuruluşunda imzası bulunmaktadır.
Ozan Selâhattin DÜNDAR, Ozanlar Vakfı Yönetiminde de yer aldı. Kars
Dikme Köyü, Kültür Derneği’nin kuruculuğunu ve aynı zamanda başkanlığını
üstlendi ve uzun süre bu Derneğin başkanlık görevini yürüttü.
1997 ve 1998 yıllarında, Kars Kültür
Festivalleri düzenledi.
“Âşık
İslâm ERDENER, Anma Gününü” organize etti; ve bu etkinliklerin
Komitesinde yer aldı. Ozan Selâhattin DÜNDAR
aynı zamanda bir araştırmacı yazar ve gazetecidir. Yayınlanmış beş (5) adet
araştırma ve inceleme kitabı, mevcuttur. Kars “Ölçek” Gazetesinde “Gurbet
Selamı” adıyla köşe yazarlığını devam ettirmektedir.
“HALAY” dergisini
kurarak, bu derginin uzun yıllar, yayın yönetmenliğini sürdürdü.
Eğitim ve Kültür ağırlıklı “MENEKŞE” dergisinin kurucusu ve yayın yönetmenliğini yaptı.
Selaheddin
DÜNDAR’ın Fizik Dersi ile ilgili bir kitabı da yayınlanmıştır. Bunun dışında,
ozanlığı ile ilgili olarak “TEREKEMELAR”, “BAŞAK”, “BAĞDAŞ”, “FİZİK
KİTABI”, “ÇUVAL” ve “TÜRKÜLER ve
TOPLUM” adlarını taşıyan altı (6) adet kitabı yayınlanmıştır. Kültür
Bakanlığı Arşivlerinde şiirleri ve TRT Arşivlerinde ses bantları
mevcut olup; Selâhattin DÜNDAR’ın dört (4) adet kaseti, piyasalarda
satışa sunulmuş bulunmaktadır.
Alet
çalıp parmakları ile tellere dokunmaya mandolinle başlayarak:Bağlama,
Tar ve
Koşasaz adını verdiği, birleşik sazı, maharetle konuşturmayı başarmıştır. Saz ve sözün de ustası olan Ozan Selehattin DÜNDAR, Terekeme-Azeri, Anadolu Ağızları, tarzındaki deyişlerini Koşasaz eşliğinde, büyük bir maharet, hüner ve kendine has üslûpla, seslendirmekte ve yorumlamaktadır…
HAKKINDA YÜKSEK LİSANS
TEZİ:
Selâhattin DÜNDAR hakkında T.C.
Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana
Bilim Dalı Öğrencisi; Adil GÜNEŞ tarafından Kars’ın Koşasazlı Âşığı Selâhattin
DÜNDAR hakkında “Yüksek Lisan Tezi” Hazırlatmıştır. Tez
Danışmanlığını: Doç. Dr. Hüseyin Kürşat TÜRKAN, jürü üyeleri ise: Doç.
Dr. Erhan TEKİN, Prof. Dr. Nedim BAKIRCI’dir. Enstitü Müdürü: Doç. Dr.
Sinan ERDOĞAN imzalarıyla tez; 08.07.2024 tarihinde jürüye sunulup, savunması
yapıldıktan sonra, okul bitirme tezi olarak kabul edilip Enstitü Müdürlüğünce
de onaylanarak ilgili kurumlara dağıtılmıştır.
BAŞAK (DENELENDİ) KİTABI:
Kitap
normal (Standart Kitap) boyutlarının biraz dışında basılmış görülüyor.
Ebatları: İnce kapak, 75 gramajlı 2. Hamur kâğıda (19,5 x 21) ebatlarında
olduğu anlaşılıyor. Birinci (1.) Baskı olarak çıkan kitapta, sayfa sayısı 176
olarak görülmektedir. Kitabın arka kapak tanıtımında yer alan şiir: Şiir
kitabının muhtevası, konusu ve temasının ne şekilde gelişeceği hakkında
okuyucusuna daha kitabı okumadan önemli bir ipucu bilgileri vermektedir.
Ankara’da, 2023 tarihinde, “Âşıkça Yayınevi” tarafından güncellenerek
çıkartılıyor.
EY
İNSANOĞLU
Sana
bir sualim: Ey, insanoğlu?
Dünyanın
halından ne ibret aldın?
Çalıştın,
didindin, bir ömür boyu…
Eldeki
malından, ne ibret aldın?..
Kafa
yormak gerek her bir soruya,
Yeşil
tarla, nasıl döner sarıya?
Hercai
çiçeği sunar arıya,
Arının
balından ne ibret aldın?
Kudreti
ilâhi emir buyurdu,
Gönülleri
hikmetiyle doyurdu.
Dört
kapıda kılı kırka ayırdı,
Erenler
yolundan ne ibret aldın?
Bak,
eşit yaratmış çift cinsiyeti!
Kutsal
herkesin öz milliyeti.
Orman
kardeşliği, fert hürriyeti,
Çınarın
dalından ne ibret aldın?
Kimi,
mala mülke daldıkça daldı.
Bakın
tabutuna elde ne kaldı?
Hakkı
helâl için huzura geldi.
Salaca
salından ne ibret aldın?
Dündar,
Hak ekmeği eşit dilimler.
İlmi
şahanedir, müspet bilimler.
Diyalektik
yazar, sosyal ilimler.
Ozanın telinden ne ibret aldın?..
2023 (Güncelleme Aşıkça
Yayınevi), (1977 İlk basım), DÜNDAR Selâhattin “BAŞAK”, Alf Matbaası, Ankara, Özel Konur Menekşe
Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
“BAĞDAŞ” KİTABI:
1991, DÜNDAR Selâhattin “BAĞDAŞ”,
Alf Matbaası, Ankara, Özel Konur Menekşe
Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
“ÇUVAL” KİTABI:
Toplam iki yüz (200) sayfadan
oluşan “Çuval” adlı şiir kitabında, Selâhattin DÜNDAR’ın çift bağlama
(koşasaz) çalan bir fotoğrafı, dikkat çekiyor.
Kitap, karton kapağa
24X16 ebatlarında büyük boy olarak basılmış. Arka kapakta ise âşığın hocası ve
ilham aldığı ustası olarak Âşık Şenlik ile ilgili beş dörtlükten oluşan bir
methiyesini görmekteyiz.
Sanatçı, kitabın
sayfasının ilk girişine, duygusal kelimelerle değindiği: “Selam sana Kitabın
kapağını açan dost.” yazısını okuyarak giriyoruz. Daha sonra bu satırın altında
şiir kitabına ad olan “Çuval” ismine yer veriliyor.
Arkasında
baskı yeri, matbaa, basıldığı tarih ve dizgi yapanların ismine değiniliyor.
Kitabın üçüncü
sayfasında Âşık DÜNDAR’ın:
“Kerem’in
aşkına gönlüm tutuştu.
Yunus ile Hak yolunda
buluştu,
Aldım Pîr Sultan’ın
toplum aşkını,
Şenlik Meclisinden
DÜNDAR oluştu.”
Sözlerini
söyleyerek kimlerden feyz aldığı, kimleri üstad olarak gördüğü anlaşılmaktadır.
Gıpta ettiği sanatçıların isimlerini kendi
ağzından çıkan sözlerle belgelendirebilmekteyiz.
Daha altta
bir yazıda ise “Bendeki ’Ozanlık’ oluşumuna katkısı olan herkese şükran
borçluyum. Saygılarımla. Halk Ozanı Selâhattin DÜNDAR” diyerek bitirmektedir.
Dördüncü sayfada Ankaralı ve Ankara’da yaşayan hemen her sanatçının kitabına
önsöz yazmakta mahir, üstad, Prof. Dr. Hayrettin İVGİN’in, DÜNDAR ve şiirlerini
tanıtan “BU KİTAPTA” başlıklı bir yazısına rastlıyoruz.
ÖNSÖZ’ü ise yine değerli
dost ve ilim adamı Prof. Dr. İrfan Ünver NASRATTINOĞLU (Folklor
Araştırmaları Kurumu Genel Başkanı) sıfatıyla yazıyor.
2022 (Güncelleme, Âşıkça Yayınevi), 1999 Ocak, DÜNDAR Selâhattin “ÇUVAL” Alf Matbaası, Ankara, Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA, Tel: 0312 419 31 44
TEREKEMELER (KAFKAS TÜRKMENLERİ) KİTABI:
Toplam dört yüz yetmiş beş (13+462=475) sayfa olarak
piyasa sürülen bu kitap İlaveli üçüncü baskısı ile SELÂHETTİN DÜNDAR -
Haydar ÇATİNKAYA adlı araştırmacı yazarlar tarafından; TEREKEMELER
(Karapapak Türkleri) adları ile piyasaya sunuluyor..
El Kitabının dizgisi Satı YURTBAŞI, Ahmet YURBAŞ
tarafından yapılıyor. Bir El Kitabı niteliğinde “Araştırma-İnceleme” olarak
piyasaya sürülen kitap: Dündar Eğitim Yayınları. Alf Matbaası, 3. Baskı, Eylül
2004, Ankara’da basılıyor.
Kitap büyük boy bir ders kitabı niteliğinde ve hacimli
olup karton kâğıda; 80 gramajlı kapak olarak basılıyor. Kapağın ön yüzünde:
Yazarlarının adları ve üstünde Osmanlı Türkleri Dönemi gravürlerinden biri
kullanılıyor.
Kapağın arka yüzünde TEREKEMELER
(Kafkas Türkmenleri) şeceresi bir şema halinde verilmektedir.
2004, DÜNDAR Selâhattin-ÇATİNKAYA Haydar; TEREKEMELER (Karapapak Türkleri) El Kitabı “Araştırma-İnceleme”DÜNDAR Eğitim Yayınları. Alf Matbaası, 3.Baskı, Eylül 2004, Ankara
(TÜRKKLERİN ve TÜRKLERİN TARİHİ)”
Elimize ulaşan kitap: Araştırma, Derleme, İnceleme
olarak karşımıza çıkmaktadır.
Kitap toplam: 408
sayfadan oluşmaktadır. “Türküsü olmayanın, ülküsü
olmaz!..” diyen OZAN DÜNDAR: “Türküler ve Toplum” kitabında s. 4, başına, Mustafa Kemal ATATÜRK’ün bir sözünü alarak: “Türk Milletinin tarihî bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve
onda yükselmektir!..” diyor. s.5’te: “Türkünün söylendiği, her yer, Türk’ün vatanıdır. Türk’ün
ayak bastığı her yerde, türkü söylenir.” Diyerek kitabına
çizdiği ana hattı belirtmiş olmaktadır.
Kitabına yansıttığı konuları seksen iki (82) başlık altında toplamış
olduğunu tespit ediyoruz. Bu konular şu şekilde sıralanmaktadır:
2023, Ekim, DÜNDAR Selâhattin “TÜRKÜLER ve TOPLUM”,
“Araştırma,
İnceleme, Derleme” ÂŞIKÇA YAYINEVİ, İstanbul Cad. Elif Sok. Sütçü Kemal İş Merkezi No:7/193, İskitler/Ankara, Tel: 0312 395 71 42-0312 384 05 30, WatsApp Hat: 0530 595 71 42
“TÜRKÜLER ve TOPLUM KİTABI”NDAKİ KONULAR:
Günümüzün
Koşasazlı Dede Korkut'u Halk Ozanı Selahattin Dündar / Hasan Kaplanî.
Âşıklık Sanatını ve
Türküleri Sevdiren Âşık Selahattin Dündar / Hayrettin İVGİN,
Eşim, Eşitim,
Üstadım Aşık Selahattin Dündar / Songül Dündar
Âşık Selahattin
Dündar Kimdir? Ahmet Hüseyin Gürbüz.
GİRİŞ.
Sanat Nedir?
Sanatçı Kimdir
Türkünün Tanımı
ve Türkü Sanatçısı
Gelenekten
Geleceğe Anadolu Halk Şiiri
Türkülerin İnsan
Hayatındaki Yeri ve İşlevleri
Türkülerin
Makamla/Havayla Söylenme Geleneği
Ninni ya da
Laylalar
Türkilerin Saz ile
Söylenme Geleneği
Türküleri
Oluşturan Halk Sanatçılar
Türkülerin Türk
Coğrafyasında Yayılmasına Tipik Bir Örnek (Kaşık Oyunu Türküsü).
Tarihten Bugüne
Türk Halk Şiiri ve Halk Ozanlığı
Türkülerin Gerçek
Sahibi Halk Ozanlarının
Âşıkların ve Ustad
Aşıklar/Ozanların Rolü ve Süreç.
Anadolu Coğrafyasında
Kültürel Yapıda Ozanın Yeri.
Çin ve Doğu
Türkistan 'da Aşıklık Geleneği.
Türkmenistan da
Aşıklık Geleneği Bahşılar
Kırgızistan'da
Aşıklık Geleneği.
Kazakistan 'da
Akınlar.
Özbekistan ve
Karakalpakistan Akınları-Bakhşıların.
Azerbaycan
Aşıklık Geleneği ve Aşık Peri Meclisi
Borçalı Aşık
Mektebi ve Aşık Şenlik Kolu.
Makedonya'da
Aşıklık Geleneği ve Son Türk Ozanı Ohrili Hüseyin Muharrem.
Aşıklık
Geleneğinde Karşılaşma Adabı
Halk Ozanı ve
Özellikleri.
Türkülerin
Anonimleşme Süreci
Türkülerin Konuların
ve Sosyolojik Unsurlar
Sosyolojik Olarak
Bedel Ödenen Şiirler.
Şiirle Terapi.
Dünya Basınında
Dünyanın ve Türklerin ilk Şiiri.
Aprin Çor
Tigin'den Dede Korkut'a Türk Şiiri.
Çin Edebiyatında
Türklerle İlgili Şiirler ve Türküler
Türkülerin
Tarihçesi ve Yeryüzüne Yayılması
Türkü Sözcüğünün
Tarihçesi
Sosyal ve
Ekonomik Hayatın Türkülere Yansıması
Türküleri
Oluşturan Türk Toplumlarında Yapı ve Yapılanmalar
Türk Toplumunun
Özellikleri
Selahattin Dündar
Türk
Toplumlarında Yazı, Dil ve Edebiyat
Başlıca Türk
Destanları.
İlk Türklerde
Bilim ve Sanat
İslamiyet Öncesi
Türk Şiiri ve Türküler...
Yüzyıllara Göre
Türküler ve Türk Halk Şiiri
Türk Halk
Edebiyatı ve Genel Özellikleri
Âşık Edebiyatı ve
Derişler
Türkilerde Ölçü,
Dize ve Uyak
Türkülerin Kalıp
(Dize) Yapısı Şiir Kalıpları
Türkülerin Kafiye
(Uyak) Yapısı
Türkülerin Müzik
Yapısı
Evrende Ritmin
Müzik ve Türkülere Yansıması
Türkülerde Ritim ve
Vuruşlar.
Anadolu
Türkülerinde Saza Göre Ayaklar (Nota Dizilişi).
Anadolu
Türkülerinde Makamlar.
Türkülerde
Kullanılan Halk Çalgıları ve Saz.
Telli Kutsal ve
Kırklar Cemi
Günümüzde Saz
(Bağlama) Çeşitleri.
Sazların Düzeni
/Akort ve Çalgı Türleri.
Anadolu
Sazlarında Zirve.
Türk Dünyasında
Kopuz ve Sazın Kutsallığına Dair
Âşık Şiiri
Anadolu Şamanizm’i.
Türkülerde Din
Ögesi
Türkülerin Öteden
Beri Kabul Ettikleri Dinler, Mezhepler ve İlahiler
Alevî - Bektaşî -
Mevlevî Edebiyatı ve Müziğinin Oluşumu.
Türkülerde Sıkça Yer
Alan Bektaşî ve Mevlevî Tarikatları
Terekeme
Karapapak Semahı /Meylânâ ve llâhiler.
Türkülerde Geçen ve
Modern Tarikat Diyebileceğimiz Diyalektik
Dört Büyük Kitap ve
İlgili Peygamberlerin Tanrısal Vasıflarının Türkülere Yansıması ....
Yeryüzünde Türkü
İzleri ve Tarih Sürecinde Türk Coğrafyası
Türküleri Taşıyan
Türklerin Etnik Yapısı, İnanç Kültürü ve Bulunduğu Coğrafya ....
Tarihteki Büyüklü
Küçüklü Türk Devletleri ve Türkü Coğrafyası.
Tarihler Boyunca
Türkler ve Türküler.
Türküler ve Dokuzuncu
Yüzy1lda Orta Asya Coğrafyası.
Diğer Türk
Devletleri, Türk Toplulukları ve Türküleri.
Türküler ve Türk
Devletleri...
Son Söz (Abdullah
Çağrı ELGÜN)
Yararlanılan Kaynaklar
Ozan Selâhattin DÜNDAR’ın kitabı “Türküler ve Toplum Kitabı” ve içindeki muhtevâ hakkında bilgi vermek amaçlı olarak, kitabının arka kapağına koyduğu: “Tünkülerimiz! başlığını taşıyan şiir, kitabın içeriği hakkında kısa da olsa bize bilgi vermektedir:
TÜRKÜLERİMİZ
Türk gibi asildir
Türk gibi sanlı
Toplumun aynası
türkülerimiz
Yüce dağlar gibi
başı dumanlı
Köyümün yaylası
türkülerimiz
Türküyle ağlarım
yaşlar dökerim
Türküyle tarlada
tohum ekerim
Türküyle oynarım
halay çekerim
Elimin kınası
türkülerimiz
Yemen çöllerinde
ağıta döner
Fırat'ın suyunda
zılgıta döner
Sevda mektubunda
kâğıta döner
Mecnûn'un Leylâ'sı
türkülerimiz
Her bir dizesinde
insan görünür
Yunus deryasında
umman görünür
Dar ağaçlarında
ferman görünür
Pir Sultan
sehpası türkülerimiz
Âşık Senlik kara
atı deh dehler
Kiziroğlu
Mustafa'yi peh pehler
Ehli Beyt'in
nefesidir semahlar
İlahi havası
türkülerimiz.
Dostun bahçesinde
gülü anlatır
Turna kanadında
gölü anlatır
Dündar m sazında
teli anlatır
Âşığın sevdası
türkülerimiz
YÜKSEK LİSANS
TEZİ ve TEZDE DİKKAT ÇEKEN AÇIKLAMALAR:
Çalışmamız, âşıklık geleneğinin
derinliklerine bir yolculuk yaparak, bu eşsiz sanatın izlerini günümüzde âşık
olma özelliklerinin hepsine fazlasıyla vakıf olan, sanatıyla ve birikimiyle hem
akademik camiada hem de sanat camiasında “usta âşık” olarak adlandırılan Kars’ın
Koşasazlı âşığı Âşık DÜNDAR üzerinden sürdürmeyi amaçlar.
Âşık Edebiyatı, binlerce yıllık
geçmişiyle halkın duygu ve düşüncelerini yansıtan, onların hayatlarına dokunan
bir bilim dalı olmakla beraber bu edebiyata bağlı âşık tarzı şiir de geleneğin
içinde yer alıp kökleri asırlar öncesine dayanan güçlü bir sanat dalıdır. Âşık
şiiri, köklü temsilciler yetiştirerek ve bir şekilde kuşaktan kuşağa
aktarılarak bugünlere kadar gelmiş ve hala canlılığını korumaktadır. Geçmişte;
daha çok kahvehanelerde, meydanlarda günümüzde de bu yerlere ek olarak gösteri
merkezlerinde, konferanslarda ve çeşitli sosyal platformlarda nadir görülen
geleneğin bayrak taşıyıcıları âşıklardır. Âşıklar, geleneklere bağlı olarak
usta malı eserlerin farkında olan bu eserleri söyleyip çalabilen, şiir icra
edip, hikâye anlatabilen, atışmalar yapabilen, saz çalabilen ve çoğunlukla usta
çırak çizgisiyle varlığını sürdüren kişilerdir. Toplum içindeki, sıradan
insanların dışında kendini geleneğe adayan kişilerdir. Aşk, yiğitlik ve manevi
temaları eserlerine yansıtarak içerisinde bulundukları toplum ile derin ve
güçlü bir bağ kurmayı başarabilmişlerdir.
Âşıklar yetenekleri, gelenekten
aldıkları özellikler bakımından kalem ve meydan şairi olarak ikiye
ayrılmaktadır. Kalem şairleri, kendi ve usta malı şiirleri yazan,
söyleyebilenler olup bununla birlikte saz çalmayan/çalamayan kimseler iken;
meydan şairleri ise bunları yapıp ayrıca doğaçlama yeteneği kuvvetli olan, bu
yeteneği saz ile bütünleştirip meydanlarda, günümüzde ise farklı mekânlarda,
teknolojinin getirdiği imkân sahalarında sazı ile söyleyebilen şairlerdir.
Günümüzde bu geleneği örf ve âdetine
uygun, nice zamanlardır kaidelerine sadık kalacak biçimde yaşatan âşıklar
nadirdir. Bu nadir âşıklardan biri de Karslı Âşık DÜNDAR’dır. Çalışmada,
geleneğin derinliklerine inerek onun dilini, temasını ve estetik değerlerini
anlamaya yönelik bir çaba içermektedir. Âşık tarzı şiirin toplumsal ve kültürel
bağlamdaki önemini vurgulayarak, bu alanda yapılan araştırmaların ve
çalışmaların önemine dikkat çekmeyi amaçlamaktadır.
Âşıklık geleneğinin evrensel boyutunu
keşfetmek ve bu değerli mirası gelecek nesillere aktarmak adına yapılan bu
çalışma, Türk kültürüne ve edebiyatına katkı sağlamayı hedeflemektedir. Üstelik
bilim, fikir ve sanat üzerine kendini geliştiren, deyim yerindeyse geleneğin
bayrağını taşıyan günümüzün âşıklarına şahitlik ediyoruz. Bu âşıklardan birisi
de Âşık DÜNDAR’dır. Ailesi Kafkaslardan gelip Kars’ın Dikme köyüne
yerleşen Âşık DÜNDAR, Âşıklık geleneğin kaynak bölgelerinden olan Kuzey
Kafkasya’nın, yani şimdiki Gürcistan Borçalı yerleşkesinin ve Doğu
Anadolu’nun kültürüyle büyümüş, oradaki geleneğin önemli temsilcileriyle bir
arada olma kısmetine nail olmuştur. Çocukluktan beri ilgisini çeken bu gelenek,
onu Borçalı âşıklık ekolü ve Âşık Şenlik ile tanıştırmıştır. Tar
ile bağlamayı, Azerbaycan ile Anadolu Türkçesini sentezleyip çoğu âşıklardan
farklı bir şekilde çift kültür lezzetine hâkim olup bunu insanlara sunma
yeteneğini vermiştir. Dolaysıyla çift anlamına gelen “Koşa” kelimesinden
türettiği Koşasazı, Âşık DÜNDAR’ın bu uğurda çok kıymet verdiği yol
arkadaşıdır diyebiliriz. Âşık DÜNDAR, öğretmenlik mesleğinden dolayı genç yaşta
farklı şehirlere gidip daha sonra Ankara’ya yerleşince kendisiyle Kars’ta
birebir tanışıklığımız olmadığını söylemiştim ve kendisini yakından tanımak
istedim. Aynı zamanda hemşerim olan Karslı Âşık DÜNDAR’ı hocamızın
sayesinde yakından tanıma fırsatım oldu.
Tez danışmanım sayın hocam, işte sana
fırsat diyerek tez konumu belirlememde yardımcı olmuştu. Hem hemşerimi hem de
eğitimli, gelenek açısından donanımlı bir âşığı tanımak için yollara düştüm.
Ankara’da kendisiyle iletişime geçerek samimi bir sohbetin ardından yapmak
istediğim çalışmayı ve kapsamını anlattım, kendisi anlattıklarımı heyecanla
dinledikten sonra derleme çalışmaları için evinde ağırladı. Türk Halk bilimi
alanında öğrendiğimiz sahada çalışma yönteminin gereği olan derleme araç ve
gereçleriyle evinde samimi bir ortam içerisinde görsel ve işitsel kayıtlar
aldım. Yine halk bilimi bağlam merkezli kuramlarından olan Performans Teorinin
bu çalışmaya sağlayacağı katkı bakımından icracının âşıklık geleneğinden aldığı
yeteneğini örneklendirmesi için icra ettiği canlı performansı kayıt dışında da
gözlemleyip notlarımı aldım. Gelenek ile alakalı kendisine çeşitli sorular
yönelttikten sonra yakın zamanda Ankara’da yapılacak olan Âşıklar Programına davet
etti. Ben de bunu memnuniyetle kabul edip programı izlemeye gittim. Böylelikle
âşığımızın ev ve sahnedeki performanslarını ayrı ayrı inceleme fırsatında
bulundum. Çalışma:
Ön Söz ile Giriş, Dört Bölüm,
Kaynakça, Sözlük ve Ekler
kısmından oluşmaktadır.
Giriş bölümünde, çalışmanın daha iyi
anlaşılması açısından Âşıklık geleneği ve edebiyatı ile alakalı akademik kaynak
taramalarından bilgiler verilmiştir.
Birinci Bölümde: Âşık DÜNDAR’ın hayatı ve
âşıklığı üzerinde durulup; soyunun, babasının, annesinin, doğumunun, öğrenim
durumunun, askerliğinin, evliliğinin ve çocuklarının etrafında oluşturulmuştur.
Âşık DÜNDAR’ın âşıklığa başlaması, kullandığı mahlaslar, etkilendiği
âşıklar, katıldığı âşık programları ve aldığı ödüllerin bilgisi verildi. Âşık
DÜNDAR’ın hayatı ve âşıklığı ile ilgili bilgiler Âşık DÜNDAR ile
yaptığımız görüşmeler, gelenek üzerine sorulan sorular ve alınan kayıtlar
sonucunda oluşturulmuştur.
İkinci Bölümde: Vezin tanımı yapılıp
şiirlerin hece ölçüsüne göre sayıları tespit edildi. Şiirlerden örnekler verilerek
durak, kafiye ve redif yapısı incelenerek şiir örnekleri üzerinden işlendi;
ayaklar ise tek ve döner ayak şeklinde gruplandırıldı. Ayrıca atışmalar, şiirin
hece ölçüsü, durak, kafiye düzeni, kafiye örgüsü, ayak, dörtlük sayısı, nazım
biçimi ve nazım türü tablo haline getirilerek bir bütün olarak incelendi.
İnceleme sonucu analizleri görsel grafik açıklamalarıyla desteklendi.
Üçüncü Bölümde: Âşık DÜNDAR’ın şiirlerinde
görülen tematik bağlamda konular ele alındı. “Millî Konular, Dini Konular,
Güncel Konular, Tarihî Olaylar, Toplumsal Konular, Yaşam Biçimi, Doğa, Aile,
Halk Kültürü, Toplumsal Eleştiri ve Hayvanlar” adlı ana başlıklar, kendi
aralarında alt başlıklara ayrılarak incelenirken bunlardan bağımsız yirmi adet
konu başlığı da yine bu bölümde ele alınmıştır. Şiirler, yanında şiir ve
dörtlük sayıları da verilerek konularına göre örnek gösterilerek
yorumlanmıştır. Ayrıca, Âşık DÜNDAR’ın şiirleri söz sanatları açısından
ele alınıp değerlendirildi. Âşık DÜNDAR’ın şiirlerinde söz sanatların
tanımlamaları yaparak örneklendirildi. Hüsn-i Tailîl, İstiâre, Kinâye,
Mübalâğâ, Tecâhül-i Ârif, Telmih vb. gibi söz sanatları, şiirlerin yanında
şiir ve dörtlük sayıları belirtilerek incelenmiştir. Dördüncü bölümde Âşık
DÜNDAR’ın sonradan eklenen şiirleri “Ozan’ın Diğer Şiirleri” adlı
başlığa eklenmiştir. Sonradan eklenen şiirler, atışmalar, muammalar ve deyimler
haricinde kalan 197 şiiri 5’li 7’li, 8’li, 9’lu, 10’lu, 11’li, 12’li, 14’lü,
15’li, 16’lı, 19’lu, 22’li, 32’li hece ölçüsüne göre sıralanmıştır.
Tüm şiirler kendi içerisinde birinci
dörtlüğün son mısraındaki ayak seslerinin alfabetik sırasına ve biçimsel
konularına göre düzenlenmiştir. Bu düzeltmeler sonucunda “Şiirlerin Biçimsel
Dağılımı” tablosu oluşturulmuştur. Bu çalışmanın gerçekleşmesinde öncelikle;
lisans ve yüksek lisansta da okuduğumuz bölümün, anabilim dalının ne kadar
önemli bir bölüm olduğunu, yaptığımız değerli çalışmalarla, derin derya olan
alanımızda damla damla katılan neferler olduğumuzu, akademik dünyanın içine
girince daha da iyi anlıyorum.
(“Seleharddin DÜNDAR Hakkında YÜK. LİS.TEZİ pdf,” Hatay Mustafa Kemal Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü,Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Tez. Haz. Adil GÜNEŞ; Tez Danışmanı: Doç. Dr. Hüseyin Kürşat TÜRKAN, 2024 Hatay)
TEZ HAKKINDA BİZİM GÖRÜŞLERİMİZ:
Adil GÜNEŞ, Koşa Sazlı Âşık Selâhattin DÜNDAR hakkında detaylı bir araştırma yapmış,
araştırma ve incelemesini hakkıyla yerine getirmiştir. Bununla birlikte tezin
yazılması şamasında bir bilenden, yeteri kadar faydalanmadığı, ayan beyan
ortaya çıkmaktadır!..
Adil GÜNEŞ, Türkçenin
İmlâ, Noktalama ve Yazım Kuralları açısından âdeta bir matematik gibi keskin olan kurallı, kaideli
özelliklerini, kısa cümle yapısını es geçmiş olduğu dikkatlerden kaçmamıştır.
Türkçenin malûm kural ve kaidelerini bu çerçeve içinde dikkatle yansıtma ve
yerli yerince koymayı ıskalamıştır. Tezin son sayfalarında verilen fotoğraf
belge ve bilgilerini de kopyala yapıştır şeklinde yaptığından, değişik
fotoğraflara aynı isimleri ikinci kez yapıştırmaktan kendini kurtaramamıştır. Üç nokta yan yana, soru ve ünlem işaretlerinin
yerli yerinde kullanılmadığına tezi bizzat inceleyerek şahit olduk!..
Tezin bütününde yer alan harflerdeki uzatma, inceltme, nokta, virgül, noktalı virgül, iki nokta üst , üç nokta, ünlem ve sor işaretleri ve açıklamalardaki büyük harfler ile başlıklarda kullanılan “ve, ile, veya, yahut, ama…” küçük harfler ile yazılmasındaki özelliklerin yerli yerinde kullanmadığını belirtmek gerekir. Yazım kaidelerini yeterince kullanmadığı, Türkçemizin yarınki otoriteleri içinde yer alacak olmasına ve bizzat otoriteler tarafından danışmanlık ve yönlendirme de yapılıyor olmasına rağmen, kendisini yönlendiren hocaları da ikaz etmek yerine, öğrencisine yeterinden fazla güvenin vermiş olduğu gevşeklik olsa gerektir ki birçok yerde aynı hatanın tekrar edilmesini engelleyememiştir…
SELÂHETTİN DÜNDAR ve
ÂŞIKLIK GELENEĞİ:
DÜNDAR’ın âşıklık geleneği içerisinde incelenmesi
gereken Halk Âşıkları arasında yer almaktadır. Hal böyle olunca, âşıklık
geleneği hakkında da kısaca bilgi vermek yerinde olacaktır.
Türk
Halk Edebiyatının, en önemli geleneklerinden biri de şüphesiz Âşıklık
geleneğidir.Bu gelenek çok çok öncelerden bir
işlevi de yerine getirdiği için bu Âşıklar: Hekimlik, danışmanlık, gaipten
bilgiler verme, halk ozanlığı, türkücü, dansçı, çocuklara isim veren saygın bir
kişiliğe sahip, bir halk adamı olma, gibi görevleri de üstlenmişlerdi. Bu
ozanlar, Şamanlık da yaparlar, toplumun dertlerine çare olur, bir müşkülünü
giderir, hamile kadınların doğumuna yardımcı olur, çocuklara isim verir,
ergenliğe geçişteki törenleri yönetir, kopuz eşliğinde, dansla birlikte
türküler, şiirler söyleyen saygın insanlardır.
Oğuznâmelerde, Dede
Korkut Hikâyelerinde de bu ozanların değerinden,
saygınlığından, halk filozofluklarından önemle
bahsedilmektedir. Bu gelenekler, ağızdan ağıza dolaşarak ve hafızalara emanet
edilen her şey gibi unutulmadan korunarak, yazının bulunmasıyla birlikte
kalıcılığı sağlanmış ve kuşaktan kuşağa iletilen kültürel mirasımızın, ölümsüz
değerleri arasında yer alarak, günümüze dek süregelmiştir.
Âşıkların, en eski Türk
topluluklarında da değişik adları vardı. Bu adlar her Türk topluluğunda çok az
farklılıklarla kullanılıyor olsa da yaptıkları görevler ve üstlendikleri
misyonlar aynı idi. Bu Halk âşıklara, bilinen Türk topluluklarından Oğuzlar: OZAN;
Tunguzlar: ŞAMAN; Yakutlar: BAKS; Altay Türkleri arasında da:
KAM adı ile çağırmakta idiler.
Âşıklar, bu halk
filozofları, romanın, hikâye kitaplarının olmadığı zamanlarda pedagojik bir
formansyonu da yerine getirerek, halkı eğitmek gibi bir görevi de
üstlenmişlerdi.
Halk
şiirinde âşıklar, şiirlerini DÖRTLÜKLER (HANE, KITA, BENT) halinde söylerler.
Deyişler dörtlük halinde kurulur; ölçülü, kafiyeli, hece ile örülür ve KATARLAR
halinde dizilirdi. Halk şiirinde HECE’ye, PARMAK HESABI adı verilen millî
ölçünün yedili (7), sekizli (8) , on birli(11); ve on ikili (12), on dörtlü
(14) en işlek yaygın kalıpları kullanılagelmiştir. On ikili kalıpların daha çok
İslâmiyet öncesi Türk şiirinde, diğer kalıpların da İslâmiyet sonrası Türk
şiirinde kullanılarak, çok güzel “Koşuk” örneklerini görebilmekteyiz.
Şairlerin (Âşıkların)
şiirlerini yazdıkları bu deftere de ÇÖNK adını verdiklerini görüyoruz.
Âşık tarzının, Tanzimat
Edebiyatı Dönemi şiir tartışmaları içerisinde Ziya Paşa: “Ölçülü ve kafiyeli
şiirleri” ÜÇLEME, KAYABAŞI, DEYİŞ adı ile dile getirerek,
Türk şairlerinin millî veznimiz olan hece ile yazılması gerektiği üzerinde
durarak, halk âşıkların şiirlerini övmüş, şiirimizin terkiplerden arındırılmış,
âşıkların söylediği tarzdaki gibi ÖLÇÜLÜ ve KAFİYELİ ŞİİRLER olması gerektiğini
savunmuştu.
Bu dönemin âşıkları
şiirlerinde, üçlü gelenek diye bilinen: “Şiir, musiki, ritim” tarzını kuşaktan
kuşağa taşıyarak günümüze kadar sürdürmüş olduklarını görmekteyiz.
Âşıkların Gelenek İçinde Yetişme Safhaları:
1. Mahlas Alma.
2. Rüyada Pîr Elinden
Bade İçerek Âşık Olma. (Bade İçme)
3. Usta – Çırak İlişkisi
İçinde Yetişme
4. Atışma –
Karşılaşmalar Yaparak Yetişme
5. Leb - Değmez (Dudak
Değmez)
6. Askı (Muamma) Çözme
7. Dedim - Dedi Tarzı
Söyleyiş.
8. Tarih Bildirme (Ebced
Hesabı ile Tarih Düşme)
9. Nazire Söyleme. (Usta
Şairlerin Şiirlerine Benzer Şiirler Yazma)
10. Saz Çalma.
1- Mahlas
Alma:
Mahlas: Şairlerin
yazdıkları şiirlerde, asıl adlarının yerine kullandıkları, takma ada verilen
isimdir. Halk edebiyatında mahlas, geleneğe bağlı olarak süregelen bir uygulama
biçimidir. Selâhattin DÜNDAR da aynı yol ile mahlas alarak, bu kültür ortamları
ile birlikte, usta-çırak ilişkisiyle kendini yetiştirmeye çalışmış
ozanlardandır. Ozanın mahlasını, ÂŞIK ŞENLİK’ten ilhamla aldığını düşünüyoruz.
Böylelikle, âşıkların
bir kısmının asıl ismi unutularak mahlasları, isim olarak kullanılır hale
gelmiştir. Dadaloğlu'nun asıl adı (Veli), Köroğlu’nun (Ruşen Ali), Sümmani'nin
(Hüseyin),
Gevherî'nin
(Mehmet), Firkatî (Mustafa ALKAN), Meydanî (İdris EROĞLU),
Sezinî’nin (Ali BAŞ) ... vb. gibi. Oldukları halde
mahlaslarıyla konuşulup mahlasları ile tanınmışlardır.
Âşık, Geleneğe Uygun Olarak Kullanacağı Mahlası Şu Yollarla Almaktadır:
a) Mahlasını Kendisinin Seçerek Alması:
Bu durumda âşık adını,
soyadını mahlas olarak kullanır. Hayatı yaşayış biçimine ve sanatının tarzı ve
şiirdeki ve görünüşündeki özelliklere uygun olarak, kendi seçtiği bir ismi,
mahlas olarak kullanabilir. Âşık Selaheddin DÜNDAR’ın mahlası Derli DÜNDAR,
ÂŞIK DÜNDAR GARİP DÜNDAR, mahlaslarını kullanan Selaheddin DÜNDAR adı da
âşıklık geleneği içinde ÂŞIK DÜNDAR olarak geçmeğe başlar. ÂŞIK DÜNDAR,
mahlasını kendi seçerek aldığından bu maddemize uymaktadır.
b) Bir Usta
Âşıktan İmam, Pîr veya Mürşitten Mahlas Alma:
Bu usûlde usta âşık,
çırağı sınava tabi tutar. Çırağının durumuna göre ona uygun bir mahlası
belirler. Belirlenen bu mahlası âşığa ad olarak verir.
Âşık, Şeyh ve Pîrin
manevî tesiri ve sözlü yönlendirmesi ile mahlas alır. Âşık DÜNDAR (Selaheddin
DÜNDAR)’ın mahlası, ÂŞIK ŞENLİK’ten aldığını yazdığı şiirlerinden anlıyoruz.
Karslı ÂŞIK ŞENLİK
Çıldır Suhara,
Şenlik pes eylemez
çekseler dara,
ŞENLİK ilham oldu ÂŞIK
DÜNDAR’a
Sazımızda, ÂŞIK ŞENLİK
var bizim.
DÜNDAR,
Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval Şiir Kitabı” arka kapak sayfası. Usta
bir âşıktan isim aldığından bu grup içinde yer
almaktadır.
c) Rüyasında Bade İçerek Ad Alma:
Âşık
DÜNDAR (Selaheddin DÜNDAR)’ın mahlası Âşık Şenlik’ten almış olduğundan bu
gruba dahil edilmektedir. Bu grup içerisindeki
âşıklar da rüyalarında On iki İmam, Evliyâ, Enbiyâ, Veli, Şeyh, Hızır, Üçler,
Beşler, Yediler, Kırklar, Peygamber, ...vb ululardan birini görüp, onların
yanında yapılan bir törende; veya uluların elinden, âbı hayat, bade, iksir
içerek, ad alırlar. Bu şekilde ad alan Âşıklar böylece, aşka tutularak şiirler
söylemeğe başlar.
2- Rüyasında Pîr Elinden Bade İçerek Âşık Olma:
Rüyasında Bade İçme
Geleneği Türk Halk Edebiyatında sıkça karşımıza çıkan bir durumdur. Bu durum,
genellikle halk hikâyeleri içerisinde yer alan halk âşıklarının, hayat
hikâyeleri içinde geçmektedir.
Örneğin: Köroğlu (Koca Yusuf’un Oğlu, Ruşen Âli), Âşık Musa
MERDANOĞLU
(MERDANOĞLU), ... vb. bunlardandır. Bunlara Badeli
Âşık adı verilmektedir.
Âşıklar,
âşıklığa başlamayı veya usta elinde yetişerek ustalaşmayı geleneksel bir unsur
olarak
görmektedirler. Ayrıca bu durum ustalarının halk
içindeki itibarlarına göre de kendilerine bir statü kazandırmaktadır.
Bade, aşk
şarabı, âbı hayat, hayat iksiri, köpüklü su (Köroğlu Hikâyesi’nde geçen üç
köpük:
yiğitlik, aşk, nam) gibi içilecek bir materyalin
olması; veya yiyecek cinsinden bir şeyler de olabilmektedir. Bunlar da: kırmızı
elma, ayva, nar, kudret üzümü, bal, tuz-ekmek, ...vb. gibi yiyeceklerdir.
Âşık Edebiyatında bade
içme geleneği, uzun yıllar halk arasında nesilden nesile süregelen
bir inanış ve değerler manzumesidir. Bu tarz
inanış, âşıklar arasında bir şairin âşka düştüğüne delâlet eden en önemli
âşıklık alâmeti olup âşıklık için vazgeçilemez, en yüce değerlerdendir.
Halk
inanışına göre âşık olmak için, ustanın yanında yetişmek veya Pîr elinden bade
içmek gerekmektedir. İçilen bade âşığa aşağıdakilerden:
1) Bir Pîr tarafından verilebilir,
2) Üçler tarafından verilebilir,
3) Beşler tarafından verilebilir,
4) Yediler tarafından verilebilir,
5) Kırklar tarafından verilebilir.
3- Usta – Çırak İlişkisi:
Âşık DÜNDAR (Selaheddin
DÜNDAR), bu grup içerisinde, yani “Usta – Çırak” ilişkisi içerisinde yer
almaktadır. Böyle olunca da yine bu grup içerisinde incelenecektir.
Halk Âşık
Edebiyatında, yüzyıllar boyu yaşatılan geleneklerin en önemlilerinden biri de
“usta çırak” geleneğidir. Âşıklar genellikle bir usta aşığın yanında, onun
çırağı olarak, yetenekleri ölçüsünde olgunlaşırlar. Âşık DÜNDAR (Selâhettin
DÜNDAR)’ın) de ustası ÂŞIK ŞENLİK’ın yanında onun duyuş düşünüş, şiir
söyleyişindeki uslûbu, dörtlük ve üçlüklerindeki tarzı açısından kendisine
örnek bir yol çizecektir. Böylece olgunlaşan şiirleri, usta malı olmaya namzet
olarak görücüye çıkacak ve diğer ustalar tarafından da ölçülüp tartılacaktır.
Usta çırak ilişkisi
gereği, icracılık ve âşığın şairlikteki ustalığı için üstad da denilen bir
aşığın yanında ders alıyor olması, âşığın sanatı, uslûbu şiir söylemekteki
yeteneğini geliştirecek ve ustalaşmasında büyük bir tesiri olacaktır. Sabırla
pişen üzümün pekmez olması gibi âşığın şiirleri de tad vermeye başlayacaktır.
Âşık DÜNDAR (DÜNDAR)’ın şiirleri de tat vermeye başlamıştır. ÖRNEK:
ÂŞIK ŞENLİK
Arzulayıp bizi görmeye
gelsen,
Yüzümüzde ÂŞIK ŞENLİK
var bizim
Oturup halk ile sohbet
eylesen
Sözümüzde ÂŞIK ŞENLİK
var bizim.
Sevgi
deryasından daldı ummana
Barış öğütledi daldı
ummana
Can sağ iken yurt vermedi
düşmana
Özümüzde ÂŞIK ŞENLİK var
bizim.
Ak gözlükle
bakar İslâmiyet’e
Âşıktır insana hem
hürriyete
Tek başına mektep sosyal
fakülte
Tezimizde ÂŞIK ŞENLİK
var bizim.
Kaşar
Kars’ta, kaymak Kars’ta, yağ Kars’ta,
Göğ çimenli yayla
Kars’ta dağ Kars’ta
Mor sümbüllü çiçek
Kars’ta bağ Kars’ta
Yazımızda ÂŞIK ŞENLİK
var bizim
Karslı ÂŞIK
ŞENLİK Çıldır Suhara,
Şenlik pes eylemez
çekseler dara,
ŞENLİK ilham oldu ÂŞIK
DÜNDAR’a
Sazımızda ÂŞIK ŞENLİK
var bizim.
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” ilgili kitabın arka
kapak sayfası.
4- Âşık
Atışmaları (Karşılaşmalar):
Atışma, âşıkların
dinleyenler karşısında, karşı karşıya gelmeleri, birbirlerinin sözlerine belli
bir ayak (kafiye) içerisinde söz söyleme esasına dayalı bir usuldür. Âşıklar,
atışma sırasında birbirini iğneleyici; yerici, eleştirici, hatta zaman zaman incitmeye
varacak kadar sert bir uslûpla; fakat mizah çerçevesi içinde karşılıklı
söyleşmeleridir.
Karşılama,
âşıkların rakibine üstün gelmek için, sorulu cevaplı tarzı seçmesi; veya
rakip âşığı alt etme, fikir ve söz atışmasında
yenme ve galip olma isteğidir.
İrticalen, hiçbir
hazırlık yapmaksızın bilgi birikim ve tecrübeye dayalı, içten gelen ve
kendiliğinden âşıkların belli kurallar içerisinde karşılıklı saz çalıp
söylemelerine Âtışma adı verilmektedir. Bu atışmalar iki veya daha fazla aşığın
bir topluluk huzurunda karşı karşıya gelerek; veya yan yana durarak
birbirlerini sazda ve sözde belli kurallar çerçevesinde denemeleri esasına
dayanmaktadır.
Bunun için bazan bir
usta âşık, atışacak olanlara ayak (kafiye, uyak) verir. Halk arasında “ayak”
olan bu sözün karşılığı “uyak veya kafiye”dir. Her âşık kendi söylediği
dörtlüğün (hane, kıta) sonunda, kendisine verilen bu ayağı söz olarak geçirmek
zorundadır.
Âşık
DÜNDAR’ın diğer âşıklar ile atışmasına dair, şiirlerinden bir örneği aşağıda
görülmektedir.
Âşık DÜNDAR (Selaheddin DÜNDAR) ile YANIK VELİ’nin aşağıda
atışmalarını (Karşılaşma) bulacaksınız:
Âşık
DÜNDAR:
Hele söyle hey genç hoş
sedan gelsin
Gördüm ki bağlarda güle
benzersin
Şirin şirin öten bülbül
mü sesin
Garip sazındaki tele
benzersin
YANIK VELİ:
Bizim elin bülbülü var
gülü var,
Bülbüle benzenmiş dala
benzersin
Yıllardır peşinden koşar
dururum
Hep kaçarsın benden ele
benzersin
Âşık DÜNDAR:
Bir şirin söz için can verilmez
mi?
Bağlarda açılan gül
derilmez mi?
Çiçekte bulunan ballar
yenmez mi?
Arı kovanında bala
benzersin
YANIK VELİ:
Çöllerde kalmışım su veren
yoktur,
Bu iş böyle gitmez sonu
bozuktur.
Nasihat kâr etmez
dertlerim çoktur
Dermanlara giden yola
benzersin
Âşık DÜNDAR:
DÜNDAR, gönlüm yâri arar
gurbette,
Turnalar çözülüp dosta
gitmekte
Güller açılıp çayır
çimen bitmekte
Yâr ile konuşan dile
benzersin
YANIK VELİ:
Yanık veli söyler derdim
bitmiyor
Gül açmış bahçemde bülbül
ötmüyor,
Baykuş gelmiş baş
ucumdan gitmiyor
Sanki bir vefasız ile
benzersin.
Âşık DÜNDAR, (Müslüm DALKILIÇ, a.g.e. s. 190);
Âşık DÜNDAR, (EMİNİ, a.g.e.
s.191); Âşık DÜNDAR,
Yanık VELİ a.g.e. s.192); Âşık DÜNDAR, (Asiye BACI, a.g.e. s.
193); Âşık DÜNDAR, (Âşık
Hasta Hasan “18.y.y. şiirine cevabı”, a.g.e. s. 194-195); âşıklar ile
atışmaları mevcuttur.
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s.192
5- Leb
Değmez:
Leb Değmez sanatı,
âşıklar arasında ustalıkların sergilenmesi ve maharetlerin ortaya çıkarılması
için yapılan atışmalardır. Âşıklar arasında yapılan bu atışmalar esnasında,
alfabemiz içerisinde geçen şu sessiz harfler “B, P, M, V, F” âşıkların
söyledikleri dörtlükler içerisinde bulunmaması gerekirdi. Ayrıca Âşıklar, bu
sesleri yanlışlıkla söylememek için iki dudakları arasına bir iğne koyarak
atışma yaparlardı. Eğer bir yanlışlık yapıp bu seslerden birini söyleyecek
olursa, dudağının arasında bulunan iğne dudaklarına batarak yanlış söylemesini
engellerdi. Böylece âşıklar, söz söylemekteki ustalığını ve maharetini, içinde
bu sessiz harflerin bulunmadığı, şiirler söyleyerek göstermek isterlerdi.
6- Askı (Muamma):
Muamma (Askı), genel olarak
kıraathanelerde, köy kahvehanelerinde, köy odalarında tavanda bir yere, bir
torba veya çıkın denilen bir beze sarılarak kıraathaneye veya köy kahvehanesinin
ortasına asılırdı. Bu yalnız asanın bildiği; fakat herkes tarafından kolaylıkla
çözülemeyecek bir bilmecedir. Buna Askı (Muamma) veya Askı Asma, Tavanda Askı
gibi isimler verilirdi.
Askı
(Muamma) Halk Edebiyatımız gelenekleri içerisinde Âşık Edebiyatının elemanları
olan âşıkların maharetlerini yansıtmaktadır. Âşık Edebiyatı içerisinde
Muammanın özel bir önemi vardır. Âşıklarca muamma düzenlemek; veya bir muammayı
çözmek önemli bir durum olup bilgi ve zeka gerektirir.
Kimi zaman
âşıklardan bu muammayı tavana asan kimse, bulmacanın çözümünün gecikmesi
üzerine âşıklara ipuçları verebilir. Kimi zaman da
çözülmemesi için “ser verilir, sır verilmez” gizliliği içerisinde, muamma
hakkında asla açıklamada bulunmazlardı.
Kıraathaneye gelenlerin
durum ve sosyal statülerine göre ağırlamalar söylerler, onlar da âşıkların
yanında duran tahtaya para yapıştırırlardı. Bu para bazan o kadar fazla
birikirdi ki bilmece çözülünceye kadar hatırı sayılır hale gelirdi. Böylece
bilmece bir hafta çözülemez ise bilmeceyi oraya asan bu bilmecenin cevabını
kendisi açıklayarak paraları da kendisi alırdı.
Muamma Örnekleri: İlk Türkçe muamma örnekleri 15. yüzyıldan kalmadır (Britannica 1989, C.15-16).
Âşıkların Verdikleri Muamma (Sorulu Muamma) Örnekleri
1) Âşık
Hacı
Öyle bir nesne var ki
çektikçe kısalır
Bunu çeken insanın ömrü
biraz azalır (Sigara)
2) Âşık Ozan Mercan
Dört direk üstüne kurulan
yapı
En çok onda bulunur
Açılıp kapanan kapı
(Dolmuş)
3) Âşık Garip
Bir ipim var yedi kazığa
bağladım
Döşünü gıdıkladıkça o
inledi ben ağladım (Saz)
4) (200 yıl boyunca çözümlenmemiş olan muammanın
çözümü)
18.yy. YAŞAYAN HASTA HASAN’ın BİR MUAMMALI ŞİİRİNE
20.yy. YAŞAYAN ÂŞIK DÜNDAR’ın verdiği cevap:
HASTA HASAN
Leyli pünhan gezer âlem
aşkare
Karabulut gibi bu
sarayları
O şahın şahmarın elinden
çare
Acep kim becerdi bu
sarayları?
ÂŞIK DÜNDAR
Leyli
gönüllerde pervane eder
Nurla aydınlatır bu
sarayları
Öz güzelliğini görsünler
diye
Düşündü becerdi bu
sarayları
HASTA HASAN
Aşkın rüzigârı bu canda
eser
Âlim yok ki şeriatı kim
keser?
Ne usta var ne balta var
ne keser
Acep kim becerdi bu
sarayları?
ÂŞIK DÜNDAR
Aşkın öz
yelidir canımda eser
Memuru var şeriatı o
keser
Kendi usta kün baltadır
nur keser
Özü beceripti bu
sarayları
HASTA HASAN
HASTA HASAN dersin alır
günde beş
Dost bağını dolanırım günde
beş
Yılda iki ayda dörttür
günde beş
Acep kimler bilir bu
sarayları?
ÂŞIK DÜNDAR
DÜNDAR mümin abdest alır
günde beş
Huzurdadır eli bağlı
günde beş
Çift bayram, dört Cuma,
namaz günde beş
İman eden bilir bu
sarayları
MUAMMALI ATIŞMA
(200 yıl boyunca
çözümlenmemiş olan muammanın çözümü) 18. yy.da Yaşayan HASTA HASAN’ın bir
muammalı şiirine 20. yy. da Yaşayan ÂŞIK DÜNDAR’ın verdiği cevap;
HASTA HASAN
Bizden selam olsun üstad
olana
Hakkın divanında ne
demek gerek?
Orucun tutmaya, namaz
kılmaya
Yarin mahşer günü ne
demek gerek?
ÂŞIK DÜNDAR
Selam sana üstad divanda
canlar
Göğsümde imanım çok
demek gerek
Mahşer günü kendi hakkın
bağışlar
Kullara tek borcum yok
demek gerek
HASTA HASAN
Muharrem ayı da denmez
her aya
Cebre düşer imdat gelir
araya
Sahrada bir meyyit düşse
oraya
Molla bulunmazsa ne
demek gere?
ÂŞIK DÜNDAR
Her ay gönlümdedir
Muharrem biri
Naçar olanlara yetişir
piri
Amansız sahrada ölüm el
kiri
Veren alır canı ne demek
gerek?
HASTA HASAN
HASTA HASAN deryalara
dalanda
Tabip sensin yaralarım
saranda
Ezrail, göz önen mihman
olanda
Dilin bende düşer ne
demek gerek?
ÂŞIK DÜNDAR
ÂŞIK DÜNDAR bir gün
canım tüterse
Yapraklar dökülür ömür
biterse
Azrail de baş ucumda
öterse
Tevhidi gönülden zikretmek
gerek
1976
(8) Sekiz hece (semai)
(Çuval, “şiirler”,
sayfa 194-195)
7- Dedim - Dedi Tarzı Söyleşi:
Halk şiirinde yaygın
olarak kullanılan bir biçim de “Dedim - Dedi Tarzı Söyleşi” olup koşma ve
semâilerdeki âşık ve sevgilinin (dedim-dedi ifadesine bağlı) karşılıklı
(Erzurumlu Emrah, Ercişli Emrah, Âşık
Ömer ... vb) söyleşmelerdir.
“Dedim: Dilber
yanakların kızarmış,
Dedi: Çiçek taktım, gül
yarasıdır.
Dedim: Tane tane olmuş
benlerin!
Dedi: Zülfüm değdi, tel
yarasıdır. (Âşık Ömer, (1630-1707) ”
8- Tarih Bildirme (Tarih Düşme):
Âşık, kıtlık, yangın,
sel felaketleri, salgın hastalık, önemli savaşlar vb. toplumu yakından
ilgilendiren sosyal hayatla ilgili olaylarla; veya âşıklar kendi doğum tarihini
şiirlerinde belirtebilirler. İşte bu durma Tarih Düşme adı verilmektedir.
Âşıklar, böyle günlerin unutulmayıp hatırda kalabilmesi için şiirlerinin son
dörtlüğünde veya dörtlüklerden birinde tarih belirtirler.
Örnek:
KIRK ALTI
SENESİ
Kırk altı senesi geldim
dünyaya
Köy yerinde bir kundağım
var benim
Bir ömürlük girdim
bitmez kavgaya
Çoğu günüm tipi boran
kar benim
İlim
gereksinim öğretmen dendim
Okudum okulu çok şey
öğrendim
Tek başıma nice
güçlükler yendim
Yaşam mücadelem yaman
zor benim
Şu dünyanın
cilvesine aldandım
Ya dost deyip aşkın
oduna yandım
Dizeleri derde derman
kullandım
Sırdaşım sazımdır bir de
Tar benim
DÜNDAR bu
tellerde çok ezgi çaldı
Kimi cevher sattı
kiminden aldı
Deseler ki ÂŞIK senden
ne kaldı
Söylemedik nice sözler
sır benim
06/08/1976
9- Nazire
Söyleme:
Nazire, bir şairin
şiirini diğer bir şair tarafından aynı kafiye ve ölçüde benzer bir biçimde
yazma demektir.
Örnek:
SELÂM OLSUN
(Büyük Ozan Yunus Emre’ye naziredir.)
Bu dünyanın
cefasını
Çekenlere selam olsun
Sürmeden yar sefasını
Çökenlere selam olsun
Eksik
eyleme aşını
Sağla alem barışını
Yetimlerin göz yaşını
Silenlere selam olsun
Geçici
dünya doğrusu
İyi ol gönül dolusu
Kuruyan dile damla su
Verenlere selam olsun
Her dem ol
düşküm anası
Sarasın dertli yarası
Eline gelin kınası
Sürenlere selam olsun
Yüksekte
görme kendini
Soylu unutmaz ceddini
Her adımında haddini
Bilenlere selam olsun
Çiğ sözüne
sakın bakma
El oduyla ocak yakma
Benim ile iki lokma
Yiyenlere selam olsun
Her an
sevgiyle dol derim
Gülsüz bahçeyi niderim
Bir gün olur ben giderim
Gelenlere selam olsun
Millî dava
olursa tüm
Toplarımız coşar güm güm
Yurt uğruna bölüm bölüm
Ölenlere selam olsun
Dostlarını
düşür yâda
Yoldaş bırakma kavgada
Tek lokmayı bir sofrada
Yiyenlere selam olsun
Bindim
dünya katarına
Düştüm felek satırına
DÜNDAR geldi hatırına
Diyenlere selâm olsun
( 1974 Çuval,
“şiirler” s. 11)
10- Saz Çalma:
Saz, âşık için ilhamını
kamçılayan bir âlet olup âşıklık geleneğinin en önemli unsurlarından
biridir. Âşıkların özellikle saray ve konaklarda
pek rağbet gördüğü bu dönemde âşıkların düzenli teşkilatları ve esnaf
loncalarına benzer loncaları olduğu ve bu loncalar sayesinde organize oldukları
ve korundukları bilinmektedir. Âşıkların hükümet tarafından tayin edilen
saraylarda bir kahyaları bulunurdu. Devletin, âşıkları bazı zamanlar kendi
iktidar propagandalarını yapmak için kullandığı görülmektedir
Diğer âşıklar ise bugün
de olduğu gibi belli kahvehanelerde ellerinde saz, yetenekleri
doğrultusunda düğünlerde dergâhlarda, köy kahvehanelerinde
veya köy odalarında çeşitli
şenlikleri gerçekleştirerek para da kazanırlardı.
19. yüzyılda Âşıklık
Geleneğinin ve Âşık Edebiyatının yeniden canlandığını görüyoruz. Başta İstanbul
şehri olmak üzere, büyük yerleşim merkezlerinde Âşıklık Geleneği yerini, “Semâî
Kahvelerine” bırakmıştır. Bu kahvelerde söz sahibi olan “Meydan
Şairleri”, Semâî Kahvehanelerinde: Koşma, mânî, destan, semâî, divan,
selis, selâmi, kalenderî, vezniahar, gibi şiirler söylerlerdi.
Dinî ve millî bayramlar
olan Ramazan, bayramları ile dinen mübarek addedilen Cuma
Gecelerinde yapılan toplantılarda, bu tür
şiirlerin okunduğunu çeşitli kaynaklar nakletmektedir.
Bu gecelerde sıra takibi
ile “Kılarnet, Darbuka ve Zilli Maşa” gibi çalgılarla mızıka faslı
geçilir, alafranga marşlardan sonra türküler söylenirdi. Fasıl sonunda da
âşıklar şiirlerini okurlardı.
Günümüzde de bu gelenek
devam etmektedir. Bazı âşıklar, bu geleneğin nesilden nesillere
aktarılabilmesi için büyük çaba sarf etmektedirler. Bu âşıklar kendilerinin çalıştırdıkları kıraathanelerde veya İl Kültür Müdürlüklerinin âşıklar için tahsis ettiği tarihi binalarda veya Belediye Başkanlarının tahsis ettiği mekanlar ile özellikle, Ramazan gecelerinde bu geleneği sürdürme çabası içindedirler.
Âşıklar ürünlerini,
müzik ile birleştirirler. Bu makamlar çeşitli âletlerden “kopuz, kara düzen,
bozuk, tambura, çöğür” çalgı aletleriyle dile getirirlerdi. Böylece maharetli
âşıkların burada belli ağırlıklar elde ettikleri ve kendi konularında daha da
yaratıcı hale geldiklerini söyleyebiliriz.
Âşık DÜNDAR
(Selâhettin DÜNDAR) da Sivas, Erzurum, Kars, Ardahan ve Ankara’da hayat süren
âşıklardan: Müslüm DALKILIÇ, EMİNİ; Yanık VELİ Asiye BACI, ÂŞIK İSLÂM ERDENER,
Âşık ŞENLİK, vb âşıklar içindeki kültürle beslenmekte, bağlama ve tar çalıp
söylemekte, kendini ve şiirlerini geliştirmeye devam etmektedir.
Songül DÜNDAR’ın “14 Nisan 2011, tarihli Ölçek Haber”
(http://www.haberolcek.com/makale/544/asik-İslâm-erdener.aspx) köşe yazısında, ÂŞIK İslâm ERDENER’i anlatırken bir bakıma Âşık DÜNDAR (Selâhattin DÜNDAR)’ı da
anlatmaktadır:
“Bir ağaç kök salmış,
Dallı budaklı…
Torunları ozan, şair,
saz ustası…
Halk Aşığı, Hak aşığı…
Kökü Borçalı’ya uzanan dünya mallı dedenin
torunları…
Âşık İslâm ERDENER,
Şair Hakkı KÖSALİ,
Âşık Selâhattin DÜNDAR,
Âşık Mürsel SİNAN….
Aynı
dedenin erkek taraftan torunları ve Kız
taraftan torunları… Hepsi usta, hepsi sanatının
ehli… İşte o torunlardan biri Âşık İslâm ERDENER:
Kars merkeze bağlı, eski
adıyla Ladikars şimdiki ismi ile Kümbetli köyünde 1919 yılında dünyaya gelmiş
olan Âşık İslâm ERDENER, 1992 yılında fani dünyadan ebediyete intikal etmiştir.
Âşık İSLÂM, ilk eğitimini köyünde yapmış ve baba tarafından dedesi Hacı Emir’den
etkilenerek, Âşıklık geleneğine ve şiire küçük yaşlarda ilgi duymaya
başlamıştır.
Bağlama ve
Âşıklık geleneğine ilişkin ilk dersleri, Çıldırlı Âşık Şenlik’in oğlu Âşık
Kasım’dan aldı. Bundan dolayı da özellikle Âşık
Şenlik geleneğini ve anlatılarını çok iyi öğrendi. Âşık Şenlik öğretilerini tüm
yaşamı boyunca sürdürdü.
Ayrıca, doğaçlamadaki
ustalığı, atışma hüneri yanında, Âşık makamlarını da iyi bilmekteydi. Gülistan
Çobanlar, Posoflu Müdami gibi Âşıklarla bir süre yol arkadaşlığı yaptı. Âşık
İSLÂM, Türkiye’de ve Türkiye dışında birçok yeri dolaştı. Çeşitli festival ve programlara
katıldı. Kökü, Borçalı’ya uzanan
Dünyamallı dedenin torunları…
Terekeme/Karapapak
Dil özellikleri üzerine bazı araştırmaları da bulunan Âşık İslâm
Erdener’in ayrıca, “Çıldırlı Âşık Şenlik
Divanı” adlı, yayınlanmış bir kitabı bulunmaktadır.” Bu ve buna benzer
yerlerde âşıklar şiirlerini görücüye çıkarmakta karşılıklı söyleşiler ve
atışmalar yapılmakta ve âşıklar birbirleriyle hoş sohbet içinde kendilerini
geliştirmeye ve şiirlerini test etmeye devam etmektedirler.
Yüzyıllardan beri gelişimini sürdüren Âşık Edebiyatının, sonraki zamanlarda sosyal gelişme ve değişmelere bağlı olarak Âşık Kolu adı verilen Usta ve Çırakla olan ilişkilerinin geliştiğini görüyoruz. Âşık Edebiyatı içerisinde geleneğe bağlı olarak değişerek gelişen Âşık Kollarıdır.
Bu kollar:
a) Emrah Kolu,
b) Ruhsatî Kolu,
c) Şenlik Kolu,
ç) Sümmanî Kolu,
d) Dertli Kolu,
e) Huzurî Kolu,
f) Derviş Muhammed Kolu olarak gelişme göstermiştir.
Son Dönemin
Âşıklarından Birkaçı:
Âşık Şem’i,
Âşık Şenlik,
Kağızmanlı Hıfzı,
Yusufelili Huzurî,
İlhamî,
Posoflu
Müdamî,
Posoflu Zülalî,
Âşık Firkatî (Mustafa
ALKAN, Kayseri)
Habip Karaaslan (Kayseri/Akkışla)
Âşık Zeki YILDIRIM
(Kayseri/Akkışla)
Âşık Meydânî (İdris
EROĞLU, Kayseri/Tuzhisar)
Âşık Sezinî (Ali BAŞ,
Kayseri)
Âşık Hazânî
(Kayseri/Amarat)
Âşık Tahirî,
Bayburtlu Celalî
Bayburtlu Zihnî
Ceyhunî
Dadaloğlu
Deliboran
Dertli
Erzurumlu
Emrah
Gedaî
Hızrî
Kamilî
Kusurî
Meslekî
Minhacî
Müslüm
DALKILIÇ
Muhibbî
Ruhsatî
Serdarî
Âşık Hasan (Kayseri/Erkilet)
Everekli Seyranî (Kayseri/Develi)
Âşık Sefâî
Silleli Surûrî
Şeref TAŞLIOVA
Sümmanî
Tokatlı
Nuri
Tıflî
Bezmi
Devamî
Âşık Veli
Yanık Veli
Asiye Bacı
Âşık Hüseyin
Âşık Serdari
Âşık Mesleki
Âşık Gufrani ... vb
Âşıklar hakkında yeterli
kaynak yoktur. Âşıkların kendi el yazıları ile yazdıkları defterlerde “ÇÖNK”,
(Şairler Teskireleri), Şeriye Sicillerinde, ve çok kısa da olsa âşıklar
hakkında bilgilere rastlanır. Ayrıca seyahatnamelerde de âşık adlarına kimi
zaman yer verilmiştir. (Evliya Çelebi,
C.5: s.281).
Bektaşî Tekkelerinde
tutulan defterler ve cönkler, düzenli değilseler de kaynaktır. (Aslanoğlu 1976:
s.72). Bu alanda önemli kaynaklar olarak şairnâmeleri gösterebiliriz:
Türk edebiyatı, Divan
Edebiyatı, Âşık Edebiyatı, Dinî ve Tasavvufî Türk Halk Edebiyatı gibi türlerin
kültür kaynakları, hemen hemen aynıdır. Bunlar: Kuran ve Hadisler, Peygamber ve
Evliya Menkıbeleri, Tasavvuf Şerhi, Şehnâme, Fars ve Hint İran ve Arap
Edebiyatlarından tercüme edilen Divan Edebiyatı yoluyla Halk Edebiyatına
aktarılan eserler ve sözlü kültürün taşıyıcılığıyla beslenen yerli, millî
malzemelerdir. Bu ortak malzemeler, edebiyatımıza
değişik şekillerde yansımıştır.
15.
yüzyıldan sonra “ozan”ın yerini “âşık”, kopuzun yerini “karadüzen, bağlama,
çöğür,
tambura, cura vb.” gibi telli telsiz çalgıların
almış oldu görülmektedir. (Köprülü 1989:
57).
Âşık DÜNDAR (Selâhattin DÜNDAR) KİŞİSEL
ÖZELLİKLERİ
Karslı olup, Kars’ın
sert ve mert görünümlü Terekeme Türkmenlerindendir. Yüksek tahsil yapan, ender
ozanlarımızdandır. Ağırbaşlı, mütevazi, her gördüğünü öğrenmek isteyen,
büyüklük göstermeyen bilmediklerini bilenlerden sormaktan asla çekinip,
incinmeyen, sürekli yeniyi arayan ve yeniyi nerede olursa olsun bulmak isteyen,
çağdaş bir âşıktır.
Müthiş bir hoşgörü
sahibi, dost bildiklerine sımsıkı sarılan ve her türdeki yardımı dostlarından
asla esirgemeyen şiirlerinin çoğunun özünde ve mısralarında da belirttiği gibi
sevgi yüklü, orijinal ve dahiyane buluşları, annemizin ak sütü kadar sade
Türkçe yazıp Türkçe söyleyen ve Türkçeyi gül dalında bülbül gibi şakıyan,
dillendiren: “Sevgisini bu dünyanın; Pazarladım satıyorum, Sevgi alıp sevgi veren”,
age. (Bu Dünyanın Bahçesinde, Şiiri) s.23, bir âşık şairdir.
Hanımı Araştırmacı Yazar, Songül DÜNDAR‘ın saygı, sevgi ve gıbta ile bakılacaknadide bir
selvi, can alıcı bir gül edasındaki duruşu, yürüyüşü, ve konuşması, nezaket ve misafirperverliği, araştırmacı kişiliği, çeşitli gazetelerdeki köşe yazarlığı, Türk töresini halı desenleri gibi örülmüş gözlemci, millî ve yerli, heyecan verici romancılığı, kendisini ilim camiasında tanıyan biri olarak, ayrıca takdirimizi ve hayranlığımızı cezbetmektedir.
Karı-koca
bu ikilideki memleket sevdası, vatan aşkı, topluma hizmet etmek istemekteki
bitmek tükenmek bilmez, örnek yarışları sebebiyle, mekanlarına uğrayanlar asla
ilgisiz kalmazlar.
Terekeme Türkmenlerinin
özünde yer alan bu güzellik, bu ikiliye de yansımış. İkram ve iltifat ise bu
ailenin geleneklerle almış olduğu emsalsiz Türk kültürü, örf, âdet ve
ananelerinden kaynaklanmaktadır. Karı-koca sanatçılarımızın, birbirleriyle
âdeta yarışırcasına yürüttüğü araştırma, inceleme, gözlem ve deneye dayalı
realist ve natüralist hikâye, roman ve şiir, çalışmaları, memleket insanlarına ve
millî kültürümüze katkı ve hizmetleri; etrafındakilere dağıttıkları olumlu
enerji transferi, insanları mutlu kılma açısından da takdire şayandır. Kızı ve
oğlu ise ayrı bir cevherdir.
Âşık Selâhettin
DÜNDAR, bu kültür çevresi içerisinde, âşıklık gelişimini tamamlamıştır.
Âşık DÜNDAR’ın sanatçılığı, çevresinin genişliği,
gelişmişliği ve yüksek tahsilli bir ozan olması da hesaba katılınca milletimiz
için ayrı bir kıymet ifade etmektedir. Sivas,
Erzurum, Kars, Ardahan ve Ankara…vb gibi şehir bunlara bağlı ilçe ve mahallî
sanatçılarla, âşıklarla haşır neşir olması ve oradan gelenler ve kendisinin
Kültür etkinliklerinde oralarda bulunması sebebiyle şiirleri, Türk Edebiyatına,
Türk Edebiyat Tarihi, Edebiyat Literatürü ve Şehir Yıllıklarına yeni bir
güzellik ve girdiği her bir mekana ayrı bir zenginlik kazandıracak ve Edebiyat
Tarihimizde silinmez bir iz bırakacak güzelliktedir.
Âşık DÜNDAR
tarafından kendisine verilen mahlası, herhalde en verimli çağında yazdığı
âşık tarzı şiirlerindeki özellikler sebebiyle
almış olmalıdır!..
ÂŞIKLIKTA USTA, ÇIRAK İLİŞKİSİ
Âşık DÜNDAR (Selâhattin
DÜNDAR), usta çırak ilişkisi içerisinde yetişen ozanlardandır. Âşık DÜNDAR
mahlası ile şiirler yazmaktadır. Mahlasını usta âşıklardan olan, Âşık
ŞENLİK’ten ilham ile almıştır. Şairin asıl ustası Âşık ŞENLİK’tir Diğer
âşıklarında Âşık DÜNDAR üzerinde tesiri olmasına rağmen, Âşık ŞENLİK kadar
etkili değildir. Bunun sebebi de Âşık DÜNDAR’ın ÂŞIK ŞENLİK’in şiirlerini kendi
uslubuna ve dokusuna uygun buluyor olmasına bağlamak gerekir. Ayrıca Âşık
DÜNDAR’ın Kültür etkinliklerine, âşıklar toplantısına katılarak oralarda
bağlama çalıp şiirlerini sesli olarak okuyabilmiş olması da diğer âşıklar
üzerinde tesirler oluştururken bu durumdan sanatçının da etkilenmiş olması
muhtemeldir.
Başka bir
sebep de Âşık DÜNDAR’ın, sülale olarak âşıklık geleneği ve sazcı sözcü bir
aileden geliyor olmasına bağlamak doğru olur.
Bunun dışında Âşık
DÜNDAR’ın Âşık İslâm ERDENER, Şair Hakkı KÖSALİ, Âşık Mürsel SİNAN, Çıldırlı
Âşık ŞENLİK, Gülistan ÇOBANLAR, Posoflu MÜDAMİ ile aynı kökten geliyor veya
akraba ve yakınlıklarının bulunması, kimileri ile de akraba olmasalar bile en
azından onların şiirleri, sesleri ve sazlarının ritminden, çok tabii olarak
ilham almış olması; şairin Âşıklık geleneğine olan ilgisini artırmıştır. Âşığı,
Halk Âşıkları safına çekmekte etkin olmuştur.
ÂŞIK
DÜNDAR’IN EDEBÎ KİŞİLİĞİ:
Âşık şiirlerinde: “Garip
DÜNDAR, Âşık DÜNDAR, Dertli DÜNDAR, DÜNDAR” Ozan DÜNDAR, Mahlaslarını
kullanmıştır. Kullanılan bu mahlaslar âşık Edebiyatı geleneğinde olduğu gibi ya
şiirlerin son dörtlüklerinin içinde veya son dörtlüğün son mısraında
geçmektedir. Şiirlerinde her türlü konuya yer veren şairin şiirlerinin asıl
konusunu ‘sevda, aşk, güzellik, yâr’ sözcükleri ile zenginleştirmektedir.
Âşık
şiirini öylesine içten, sade, açık, samimi ve halk ağzı ile söylemektedir ki
âşığın şiirleri,
okuyanların dilinde pelesenk olmakta,
hafızalarında derin izler bırakmakta maharet sahibidir. şiirlerine üçlü geleneği “Söz, Ezgi, Musiki”yi mükemmel bir şekilde
yerleştiren DÜNDAR’ın, mahareti emsallerinin çok üstünde, bir yeteneğe sahip
olduğunun da bir belgesidir.
Şiirlerini adeta konuşur
gibi söylemektedir. Pürüzsüz, beliğ, açık, duru ve işlek Türkçesinin, sese,
söze, ezgisi sazın telinden çıkan nağmeli musiki ile insan ruhuna kattığı
haz ile mest etmektedir. Âşık koşasazı ile dinleyicilerin huzurunda onları koşazın
tellerinin tütsüleyici büyüsü etkisinde adeta esrik etmektedir… Dinleyenlerini bir
nebze de olsa kendi bulunduğu dünyasından uzaklaştırıp, çekip alıp, başka
ufuklara başka diyarlara, mekanlara götürüp gezdirmektedir.
Âşığın şiirlerinin büyük
bir bölümünü, gelecek yıllarda da uzun zaman hafızalarda, YUNUS, HACIBEKTAŞ,
MEVLÂNA, PİR SULTAN ABDÂL; Erzurumlu Emrah, Bayburtlu Zihnî, Karacaoğlan,
Gevheri, Seyranî, Âşık Hasan gibi kalıcı izler bırakan ve bırakacak olduğuna
emin olduğumuz Selâhettin DÜNDAR, Türk ve Dünya Edebiyatına bıraktıkları
eserlerle adını gelecek yıllara taşıyacak ve eserleri edebî eser olma yolunda
bizlere ışık tutmaktadır.
ŞİİRLERİNİN KONUSU:
Araştırma, inceleme,
tetkik etme ve şairin ilme ve kültüre merakının bir belirtisi olarak ilk
şiirlerinden başlayarak şiirlerinde her türden konuyu ele aldığını,
şiirlerinde, konu çeşitliliğine önem verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz:
İnsan,
Hayat, Yâr, Bülbül, Ay, Hürü Ana, Selam ve Muhabbet, Başlık Parası, Bahar, Yaz,
Çiçekler, Güller, Köhne Dünya, Dost, Dostluk, Vefa,
İncelikler, Issız Yollar, Dünya Bahçesi, Yıllar, Gardaşlık, Almanya, Derli ve
Dertsiz İnsan, Yük Tutmak, Gamlı Günler, Akşam, Gece, Derman, Dermansızlık,
Can, Canan, Veda Zamanı, Yarin Koynu, Sevgilinin Hasreti, Nevruz Bayramı,
Ceylan Gözlüler, Ozanlar, Köy Tarlaları, Ekinler, Başaklar, Barış, Savaş, Yalan
Dünya, Dağlar, Ata (Atatürk) Cezo Gardaş, Zaferler, Mevlâna, Yunus, Hacı Bektaşî
Veli, Öğretmenler, Tasavvuf, Analar, Babalar, Çocuklar, Saz, Söz, Gönül,
Hürriyet, Yaş ve Yaşlılık, Gören Gözler,Tohum, Tane, Od, Ateş, Yaprak meyve, Vefa,
Vefasızlık, Beddua, Alkış Kargış, Karacoğlan, Kandavası, Yalan Dünya,Tasarruf,
Ağaç Sevgisi Kars, Ardahan, Erzurum, Komşu Kızı, Köy Güzelleri, Toprak Ana,
Bibi Kızı, Kara Koyun, ve benzerleri şairin değindiği konulardan sadece bir
kaçıdır.
ŞİİRLERİNDE KULLANDIĞI MAHLASLAR:
Âşığın şiirlerinde; DÜNDAR, Dertli DÜNDAR, Garip DÜNDAR, Âşık DÜNDAR mahlaslarını kullandığını görmekteyiz:
GARİP DÜNDAR, bağa
varsın,
Bağbana ilacın sorsun,
Kanayan yaramı sarsın,
Derde derman diyen
güller.
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 17)
GARİP
DÜNDAR durur yasta,
Koymazlar ki varam
dosta,
Şu âlemi yapan usta,
Aşk sırrını öğret bana
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 19)
ÂŞIK DÜNDAR
o murada erilmez,
İzin verilmezse bağa
girilmez,
Nazlı yârin huzuruna
varılmaz,
Dumanlı dağlardan
aşılmayınca
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 92)
DERTLİ
DÜNDAR acep aşkın gölü mü?
Bülbülsüz bıraktın bağda
gülümü,
Kader deyip yıktın garip
gönlümü,
Virane eyledin sen beni
beni.
DÜNDAR, Selâhettin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 148)
DERTLİ
DÜNDAR, derdin döker söz ile,
Sinemî dindirsem karlı
buz ile,
Mızrap vurup derman
gezdim saz ile,
Mızrap telden, tel
mızraptan yaralı.
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 170)
ŞİİRLERİNİN ŞEKİL ÖZELLİKLERİ
YÂR GELMEDİ
Gözüm yollarda kaldı,
Yâr gelmedi gelmedi,
Bu canım oda yandı,
Yâr gelmedi gelmedi.
Bahar geçti kardayım,
Sanmayın hovardayım!..
Öyle âh ü zardayım,
Yâr gelmedi gelmedi.
Güzel göz,
kara kaşı,
Aktı gözümün yaşı,
Yandı ciğerim başı,
Yâr gelmedi gelmedi
DÜNDAR
aradı durdu,
Yandı canım kavruldu,
Ay oldu yıllar oldu,
Yâr gelmedi gelmedi.
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 6)
Parmak
hesabı da denilen millî veznimizin 4+3=7‘li hece vezni ile yazılmış bir
GÜZELLEME örneği ile karşı karşıyayız.
Âşık Edebiyatı
âşıkların, halk ozanlarının, tabiat güzelliklerini, aşk ve kahramanlık
duygularını, yiğitlik ve serden geçtiliği, coşkun ve pervasız bir şekilde dile
getiren bir edebiyat türü olarak karşımıza çıkmaktadır.
Âşık Edebiyatı Ürünleri:
Koşma, destan, semai,
varsağı, taşlama, ağıt, güzelleme, koçaklama ve benzerleridir. Koşmanın güzel
örneklerinden saydığımız bu şiir de kafiye yarım ve zengin kafiyeden
oluşmaktadır.
AY OĞLAN Kafiye Dizilişi (Şeması)
Bizim eve
gelende, -a
Bakıp bakıp
gülende -a
Sevmişim
seni men de -a
Yakma meni
ay oğlan -x
Her gün
akar göz yaşım, -b
İşitmesin
gardaşım, -b
Sensin
ekmeğim aşım, -b
Yakma meni
ay oğlan -x
DÜNDAR
sözün menimdi -c
Menim canım
senindi -c
Gelinler
ata mindi -c
Yakma meni
ay oğlan -x (Kavuştak, Nakarat)
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 8
Şiirlerin hemen hemen
çoğu âşık tarzıdır. Toplum dertlerine değinildiği memleket ve
millet sıkıntılarının dile getirildiği toplumsal
şiirlerini de görmek mümkündür. Âşık DÜNDAR (Selâhattin DÜNDAR) şiirlerinin
çoğunu türkü tarzı ile yazmaktadır. Türkü tarzı şiirlerde İlk üç mısrada
(üçlük) söylemek istenilen söylendikten sonra, asıl maksat son mısrada veya
nakaratlarla dile getirilerek, maksat ifade edilerek vurgulanmaktadır.
Üçlükteki son iki mısraya Nakarat (Kavuştak) adı verilmektedir. Bu sözler aynen
veya çok az farklılıkla tekrarlanır.
Şiirin Konusu: Ay yüzlü Sevgilidir. (Erkek, âşığın
kendisi)
Temâ: Aşk. Şair, şiirinde bir bütün güzelliği içerisinde “Ay yüzlü
Sevgili”sine hitap ediyor.
ŞAİRİN ŞİİRİNDEKİ ORJİNALLİKLER:
Şairin şiirlerinde görülen orijinallikleri de burada belirtmek gerekir. Bu
orijinallikler,
şiirde, her şairin rahatlıkla becerebileceği maharet değildir. Şair şiiri konuşma dili haline getiren; fakat az sözle, çok şey ifade eden, müthiş bir güzellik sergiliyor. Kısaca şair, halkın konuşma dilinde kullandığı, söyleyişteki güzelliği, orijinalliği, etkili kullanımı bozmadan, değiştirmeden, olduğu gibi şiire sokarak büyük bir maharet sergiliyor. Aşağıdaki örnekler, bu orijinal söyleyişlerden sadece bir kaçıdır; ÇÜNKÜ Halk Dilinde olduğu gibi açık, sade, külfetsiz, zorlamasız, olduğu gibi kolay bir söyleyişle; ama her şairim diyenin, kolaylıkla yakalayamayacağı bu tarzı usta şair, ÂŞIK DÜNDAR, konuşur gibi içten, en güzel Türkçe bir söyleyişle başarmıştır:
“ Her adımında haddini;
Bilenlere selam olsun” age. (Selam Olsun, Şiiri) s.11
“Âşıklar birbirin buldu; Müjde dostlar bahar
geldi) age. (Bahar Geldi, Şiiri) s.14
“Kuşlar döndü yuvasına”
“Hoş müziktir kuzu sesi,
Çiçek kokuyor nefesi”age. (Bahar Geldi,
Şiiri) s.14
“Gözleri yüzümde kaldı”, age. (Anam, Şiiri), s.18
“Çiçeğe vurgun arılar” , age. (Öğret Bana, Şiiri) s.18
“Bakışlarda kalan izler”, age. (Dosta Gider, Şiiri) s.20
“Sevgisini
bu dünyanın; Pazarladım satıyorum, Sevgi alıp sevgi veren”, age. (Bu Dünyanın Bahçesinde, Şiiri) s.23
“Muhabbete hoş geldiniz, Hal bilip halimden anlar,
Şeker gibi şirin kızlar, Gezişinden titrer yollar, Gönlünüz neşeyle dolsun, En
kötü gün böyle olsun” age. (Hoş
Geldiniz, Şiiri), s.24 “Kim bilir kimin derdini, Neyleyi elin yurdunu.”,age,(Almanya’nın Yolu Uzun, Şiiri), s.28
“Umudumu yıktı gitti, Dolular vurdu tarlayı,
Umudumu yıktı gitti”, age. (Gitti,
Şiiri), s.30
“Zaman geçti vakit doldu, Gönüller demini buldu,
Gün geçti akşamı buldu, Gözümüz gönlümüz doldu, Zaman bir su gibi aktı”, age. (Veda Zamanıdır, Şiiri), s.39
“Yorgan benim neme gerek, Kalbime yazdım adını,
Bin yıl beklerim vallahi.” age. (Yâr
Koynunda, Şiiri), s.40
“Geç otur da konuşalım, Gel birazcık daha
yakın, Çöz göğsündeki düğmeyi”, age.(Gel
Benim Canım Sevgilim, Şiiri), s.41
ÂŞIK DÜNDAR (DÜNDAR, Selâhattin), “ÇUVAL” Alf Matbaası, Ocak
1999 Ankara, Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur Sok. No:47 Kızılay/ANKARA, s.
8
ŞİİRLERİNDEN
ÖRNEKLER:
SEYRİNE DOYULMAZ BİZİM ELLERİN
Seyrine doyulmaz bizim
ellerin
Baharı güzeldir yazı
güzeldir
Cennetten farkı yok
gökçe göllerin
Ördeği güzeldir kazı
güzeldir
Bizim elin
hoştur gülen yüzleri
Hiç tükenmez muhabbeti
sözleri
Öyküsü fıkrası
atasözleri
Sohbeti güzeldir sözü güzeldir
Bizim elde
candır ana babalar
Bileği bükülmez koç
kahramanlar
Gönülleri yakan
güzelleri var
Edası güzeldir nazı güzeldir
Anlatmayla
bitmez bizim elleri
Bağ bahçesi gonca gonca
gülleri
Yaylaları ovaları
çölleri
Dağları güzeldir düzü güzeldir
DÜNDAR
bizim eller, her sabah erken
Koşmalı, mânili,
deyişler derken
Ozanları çalıp, türkü
söylerken
Mızrabı güzeldir, sazı
güzeldir
ÇOCUKLAR
Dünya bir
ağaçtır dallı budaklı
Hayat fidanında dalım
çocuklar
Meyveler çiçeğin içinde
saklı
Gönül bahçesinde gülüm
çocuklar
Çocuk muma
benzer tam şekil verin
Bilmeyen insana haber
gönderin
Yurdumun sahibi onlardır
yarın
Yarına uzanan yolum
çocuklar
Sakın
hırpalayıp koşma sopaya
Sarıl eğitimde çağdaş
çabaya
Görev öğretmene ana
babaya
Tabana serili halım
çocuklar
Kimiler
sarışın kimiler kara
Gönlümün neşesi derdime
çara
Tümü baş tacıdır ozan
DÜNDAR’a
Sazımın göğsünde telim
çocuklar
BARIŞ NE GÜZEL
Oturmuşlar sevgililer
diz dize
Dostun sofrasında barış
ne güzel
Kuşlar avcı yoksa
yayılır düze
Çiftçi tarlasında barış
ne güzel
Gün ışığı
dört bir yanı bürüyor
Kasırga yok katarını
sürüyor
Su yok; ama umudu var
yürüyor
Kervan sahrasında barış
ne güzel
Rüzgar savaşmazsa ıssız
her yerler
Deniz sakin gemiler hoş
yüzerler
Tayfalar ıslıkla türkü
söylerler
Şahın deryasında barış
ne güzel
Ne dolu var ne çekirge
ne kurak
Analar bacılar biçerler
orak
Atlar kişner kötülükler
pek ırak
Köyün yaylasında barış
ne güzel
DÜNDAR suç işlemez suç
olmayınca
Fırınlar yıkılmaz aç
olmayınca
Köyüm şehir olur göç
olmayınca
Yiğit sılasında barış ne
güzel
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 51
CEZO GARDAŞ
Köyün Benliahmet, Kars’a
bağlısan
Aklıma düşüpsen ay Cezo
Gardaş
Dilenip dururdun elinde
torban
Yaktın yine beni vay
Cezo Gardaş
Ayağında
çarık, elinde ağaç
Sakalın uzanıp,
kesilmeyip saç
Üstün başın yırtık,
demek karnın aç
Görmedin bir bardak çay
Cezo Gardaş
Hem yazın
hem kışın dolanıp durdun
Her bayram olanda
boynunu burdun
Kapı kapı gezip özünü
yordun
Karşılık kaç para say
Cezo Gardaş
Görmedim
yıllardır sinemde kalsın
Senin bu hakkını felek
mi alsın
DÜNDAR’ım koy sazın
ağlayıp çalsın
Garip bir insandı bay
Cezo Gardaş
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 61
SU
Adem
toprağından suyla yoğruldum
Su benim hayatım su her
şeyimdir
Tek damla su ile yoktan
var oldum
Su benim hayatım su her
şeyimdir
Buharlaştı
göğe çıktı kalmadı
Rahmet olup geri üstüme
yağdı
Durmadan tükettim hiç
azalmadı
Su benim hayatım su her
şeyimdir
Dere oldu
nehir oldu göl oldu
Dağ ova dolaştı deryayı
buldu
Biz kirlettik o yeniden
duruldu
Su benim hayatım su her
şeyimdir
Kadehte
efkarım mezede tadım
Çiçeğimi bostanımı
suladım
Banyo yaptım vücudumu
yıkadım
Su benim hayatım su her
şeyimdir
Çay
demledim yemek yaptım nan oldu
Hem aziz mübarek hem
tufan oldu
Damarımda al kınalı kan
oldu
Su benim hayatım su her
şeyimdir
DÜNDAR der
ki su sesine dolandım
Şu yalan dünyayı hiç
bitmez sandım
Musallada su dökünüp
arındım
Su benim hayatım su her
şeyimdir
ANAM
Yokken
dünyaya gelmişim
O’nun canından olmuşum
Ak sütüyle can bulmuşum
Emeklerin çoktur anam
Tülbentten
höllük eledi
Uyurken ninni söyledi
Siyah saçın ak eyledi
Cennet sana haktır anam
Gözleri
yüzümde kaldı
Gül iken sararıp soldu
Kendi lokmasını böldü
Sana benzer yoktur anam
DÜNDAR
gerer can okunu
Bu canımın en yakını
Helal demesen hakkını
Ödeyecek yoktur ANAM
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 18
ÇOCUKLAR
Dünya bir
ağaçtır dallı budaklı
Hayat fidanında dalım
çocuklar
Meyveler çiçeğin içinde
saklı
Gönül
bahçesinde gülüm çocuklar
Çocuk muma benzer tam
şekil verin
Bilmeyen insana haber gönderin
Yurdumun sahibi onlardır
yarın
Yarına uzanan yolum
çocuklar
Sakın
hırpalayıp koşma sopaya
Sarıl eğitimde çağdaş
çabaya
Görev öğretmene ana
babaya
Tabana serili halım
çocuklar
Kimiler
sarışın kimiler kara
Gönlümün neşesi derdime
çara
Tümü baş tacıdır ozan
DÜNDAR’a
Sazımın göğsünde telim
çocuklar
ÖNLÜĞÜM
Atölyeden
çıktım çok şükür dedi
Garip hayatından bezen
önlüğüm
Eğeden matkaptan çok
darbe yedi
Tutkallar içinde yüzen
önlüğüm?
Seni üzer
miydim beleşten doysam
İşim olmasa da kirini
soysam
Elimden gelse de müzeye
koysam
Baktıkça bağrımı ezen
önlüğüm?
Emekçi
eğninde sen bir nefersin
Pek dertlisin per
perişan gezersin
Yoksa âşık mısın yar mı
seversin?
Dertler midir seni üzen
önlüğüm?
DÜNDAR der
seninle odlara yandım
Bu zuluma ya ben nasıl
dayandım
Kire pasa her boyaya
boyandım
Keyf ile sırtımda gezen
önlüğüm?
DÜNDAR, Selâhattin (Âşık DÜNDAR), “Çuval” s. 52
68 KUŞAĞI
Zaman tünelinde çok
yiğitler var
Destanlarda altmış sekiz
kuşağı
Tarihler boyunca
yaşayacaklar
Zamanlarda altmış sekiz
kuşağı
Ben buyum
diyene sorulmaz yaşı
Ezilenden yana ezene
karşı
Kazanlarda altmış sekiz
kuşağı
Zamanlarda altmış sekiz
kuşağı
Kara
sevdalıdır seksi bilmezler
Artı üretirler eksi
bilmezler
Halk tipi yaşarlar lüksü
bilmezler
Harmanlarda altmış sekiz
kuşağı
Ne ağa ne
paşa ne de vekildi
Bir gitti bin geldi
tekrar ekildi
Fikir suçlarından dara
çekildi
Divanlarda altmış sekiz
kuşağı
Özgürlükten
yana barıştan yana
Baş koydular demokrasi
uğruna
Ne suçu var, niye düştü
zindana?
Zindanlarda altmış sekiz
kuşağı
Ne bir cana
kıydı ne haram yedi
Zulme karşı olmak tek
suçu idi
Sehpalar kuruldu idam
edildi
Fermanlarda altmış sekiz
kuşağı
Yılmaz koç
yiğitler er oğlu erler
Sömürüye karşı kavga verdiler
Atatürk yolundan hiç
dönmediler
Meydanlarda altmış sekiz
kuşağı
DÜNDAR
onlar bir emekçi el oldu
Tek damlaydı coşkun akan
sel oldu
Ezgi oldu türkü oldu tel
oldu
Ozanlarda altmış sekiz
kuşağı
GİRDİM DOST BAĞINA
Girdim dost bağına,
buldum özümü
Muhabbet tat vermez tel
olmayınca
Kıt kelâm insana dönsen
yüzünü
İnsan neye yarar dil
olmayınca
Ne hallere
saldım dertli başımı
Çileler döndürdü ömür
taşımı
Elimin tersiyle sildim
yaşımı
Sırrım sezilmedi sel
olmayınca
Aşk olmazsa
aşk atına binilmez
Sevilmeyen lokma candan
yenilmez
Uçan her canlıya arı
denilmez
Peteğe yığdığı bal
olmayınca
Ehil olan sözün özünü
söyler
Tutuşan canlara serinlik
eyler
DÜNDAR’ım öylesi
dostluğu neyler.
Kapılar kapıma yol
olmayınca
ÇAREYİ ARARSAN
Çareyi ararsan ehlinde
ara
Lokman olmayanın dermanı
olmaz
Bir menzil seçmeden
düşme yollara
Hedefsiz hayalin kervanı
olmaz
Çiçeksiz
bahçede bülbül öter mi
Kutup ikliminde hurma
biter mi
Yıkılan hanede ocak
tüter mi
Virane yerlerin dumanı
olmaz
Mavi gök
kubbeye ilâhi direk
Tertemiz doğaya sevecen
yürek
Her türlü yeşili korumak
gerek
Baltalı toplumun ormanı
olmaz.
DÜNDAR sır
bilmeze sırrın duyurma
Toy rehberi kılavuza
buyurma
Gözlerini pusuladan
ayırma
Rotayı şaşanın limanı olmaz
1.
1978 Uluslararası Silifke Kültür Festivali, SİLİFKE
KAYMAKAMLIĞI MADALYA.
2.
1979, Mayıs 20-26 TC. SİLİFKE FESTİVALİ SİLİFKE KAYMAKAMLIĞI
TERTİP
KOMİTESİNCE: MADALYA.
3. 1984, Ekim 2, AYRANCI LİSESİ
KORUMA DERNEĞİ tarafından: PLÂKET,
4.
1988, Mayıs, T.C. ANKARA VALİĞİ TERTİP KOMİTESİ1 tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ.
5.
1988, Yıldırım Beyazıt Liseliler Derneği, Derneğe katkılarından
dolayı: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
6.
1988, PLÂKETİ POLATLI KAYMAKAMLIĞI, TERTİP KOMİTESİ Sakarya
Meydan Muharebesi Zafer
Şölenine katkılarınızdan dolayısıyla: TEŞEKKÜR BELGESİ
7.
1991, T.C ESKİŞEHİR VALİLİĞİ,
TERTİP KOMİTESİ Dünya Yunus Emre Sevgi Yılı sebebiyle yaptığı katkılara: MADALYA.
8. 1994, Temmuz 16, ÇAY İLÇE KAYMAKAMLIĞI tarafından 13. Vişne
Şenliğine katkıları sebebiyle: ONUR BELGESİ
9.
1994, Temmuz 16’da T.C. ÇAY KAYMAKAMLIĞI BELEDİYE
BAŞKANI (Şenlik Tertip Komitesi) Çay İlçesi 13. Vişne Şenliğine Katkıları
sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
10. 1994, Mayıs 6–10 tarihleri
arasında düzenlenen T.C. ESKİŞEHİR VALİLİĞİ YUNUSEMRE KÜLTÜR “YUNUS EMRE KÜLTÜR
ve SANAT HAFTASI” programlarına katkılarından dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.
11. 1994, Ağustos, 26–30, T.C.
AFYON VALİLİĞİNİN düzenlediği, ilde kutlanan 72. Zafer Haftası etkinliklerine
gösterdiği ilgi ve katkıdan dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.
12. 1996, Kasım 24, YIL-DER
Yönetim Kurulu MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI KONUR MENEKŞE DERSANESİ, TEŞEKKÜR
BELGESİ,
13. 1996 Yılında Kars-Dikme Köy
Kültür ve Dayanışma Derneğini bizlere kazandırılması sebebiyle TEŞEKKÜR
BELGESİ.
14. T.C KÜLTÜR BAKANLIĞI
(ŞİİR YARIŞMASI TÜRKİYE BİRİNCİLİĞİ) 1.Halk Şairleri Arası, “İsrafı Önleme ve
Tasarrufa Ç:ağrı” adlı şiir yarışması BİRİNCİLİK ÖDÜLÜ.
15. 1997, Mart 22, ANKARA HALK
ÂŞIKLARI KÜLTÜR ve ARAŞTIRMA DERNEĞİ (AŞDER), AŞ-DER Yönetim Kurulu Başkanlığı,
Derneğimiz, “Halk Ozanlığı ve Âşıklık Geleneğinin; Araştırılması, Yaşatılması ve
Tanıtılması” konusunda yapılan çalışmalardan dolayı TAKDİR ve TEŞEKKÜR
BELGESİ.
16. 1997,12-13, Ankara Âşıklar
Şöleni, MİLLİ EĞİTİM SAĞLIK EĞİTİMİ VAKFI, tarafından: TAKDİR ve ŞÜKRAN
BELGESİ.
17.
1998, Mayıs 10 tarihinde, Üsküp /MAKEDONYA Radyosunu ziyareti,
söyleşi ve
katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
18.
1998, AZERBAYCAN/BAKÜ Televizyonumuzda yapılan programda TEŞEKKÜR
BELGESİ.
19.
1998, Mart 22, TC. KÜLTÜR BAKANLIĞI “ÂŞIK VEYSEL ve OZANLAR
HAFTASI
ETKİNLİKLERİ” çerçevesinde,
Bakanlığın öncülüğünde, OZAN VAKIF, KOOPERATİF ve DERNEKLERİNİN İŞ BİRLİĞİ ile
düzenlenen “ÂŞIK VEYSEL’İ ANMA GÜNÜ” programı anısına: TEŞEKKÜR BELGESİ.
20. 1998, Mayıs 9, HIDIRELLEZ
FESTİVALİ ŞENLİKLER Çalıklı, Valandovo, Makedonya, MAKEDONYA CUMHURİYETİ,
Festivalin düzenlenmesi ve yapılmasında sunduğu katkıları sebebiyle: TAKDİR
BELGESİ.
21. 1998, Haziren 5-7
tarihlerinde BAYAT KAYMAKAMLIĞINCA, Birinci Uluslararası BAYAT OĞUZ ve TÜRKMEN
KÜLTÜR ŞÖLENİNE katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR BELGESİ.
22. 1998, Mart 21, Büyük
ozan Veysel Şatıroğlu’nun 25.ölüm yıl dönümü sebebiyle Cumhurbaşkanlığı
Köşkü’nde Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in Huzurunda düzenlenen anma
programında ilk kez oluşturulan Ozanlar Korosu’na katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
23. 1999, Aralık 12-19, FOLKLOR
ARAŞTIRMALARI KURUMU tarafından Halk Kültürüne hizmet etmesi sebebiyle: ŞEREF
BELGESİ.
24. 1999, Aralık 12-19, Halk
Kültürü çalışmalarına yaptıkları değerli katkılarından dolayı: TÜRK
FOLKLORUNA HİZMET ÖDÜLÜ.
25.
2000, 09-23, T.C. KARS VALİLİĞİ, KARS ’ta yapılan “II.
ULUSLARARASI ÂŞIK
ŞENLİK ŞÖLENİ” ne
katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ,
26. 2000, Ekim 13-14-15, T.C.
KÜLTÜR BAKANLIĞI Tertip Komitesi “Geleneksel 2.Ozanlar Haftası Etkinliklerine
Katkılarından dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ.
27.
2000, 07-08, KARS DİKME KÖYÜ DERNEĞİ YARDIMLAŞMA ve KÜLTÜR
DERNEĞİ Hizmetlerinizden
dolayı TEŞEKKÜR BELGESİ,
28. 2000, Temmuz 09, İzmir
Kars-Dikme Köyü Derneği Temsilciliği sebebiyle: PLÂKET
29.
2003, Ekim 27-28, T.C. KÜLTÜR ve TURİZM BAKANLIĞI, ARAŞTIRMA ve
EĞİTİM
GENEL MÜDÜRLÜĞÜ
Cumhuriyetimizin 80.Yılı kutlamaları dolayısıyla düzenlenen “Ankara’da Ozanlar
Şöleni” nde gösterdiği katkılar sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
30.
2014, Eylül 22-24, “27. AHİLİK HAFTASI KUTLAMALARI KAPSAMINDA”.
“AHİLİK” Konulu Halk
Şiiri Yarışmasında gösterdiği başarıya: ŞÜRAN BELGESİ.
31. 2015, KARS, ARDAHAN, İĞDIR
KÜLTÜR ve DAYANIŞMA DERNEĞİ Antalya; 1. Âşıklar Antalya Buluşmasına, katılım ve
Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR PLAKETİ
32. 2016, Aralık 8, MANİSA CELÂL
BAYAR ÜNİVERSİTESİ RAKTÖRLÜĞÜNÜN Manisa Şairler ve Yazarlar Deneği ile Birlikte
Düzenlediği “ÂŞIKLAR BAYRAMI” katılım ve katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR
PLAKETİ.
33. 2016, Mayıs 28, TURAN 100. YIL
ETKİNLİKLERİNE katkı ve katılımları sebebiyle: PAKET.
34. 2016, Şubat 23, AN-DER
(ANADOLU HALK OZANLARIKÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle: ONUR
BELGESİ.
35. 2016, BİRLEŞEN YÜREKLER
DERNEĞİ GENEL BAŞKANLIĞINA yapılan katkı ve katılım sebebiyle: “ONUR ÖDÜLÜ” PLAKET.
36. 2017, ANKARA MİLLÎ EĞİTİM
MÜDÜRLÜĞÜ Etkinliklerine katılım ve katkılarından dolayı: PLAKET
37. 2017, Mart 2; “MOLLA
PENAH RAGİF ANMA YILI AÇILIŞ” Etkinliği çerçevesinde TÜRKSOY GENEL
SEKRETERLİĞİNCE, PROGRAMA katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET
38. 2017, Nisan 8, “DÜNYA,
ÂŞIKLAR, ŞAİRLER, YAZARLAR, SATATÇILAR, EĞİTİML ve YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ ve
ESAV VAKFI’nın Mamak BELEDİYE BAŞKANLIĞI HİMAYELERİNDE düzenlediği “MAMAK
ÂŞIKLAR ŞÖLENİ” ne katılım ve katkılar sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.
39. 2017, Mart 18, “DÜNYA,
ÂŞIKLAR, ŞAİRLER, YAZARLAR, SATATÇILAR, EĞİTİML ve YARDIMLAŞMA KÜLTÜR DERNEĞİ ve
KAHRAMAN KAZAN BELEDİYE BAŞKANLIĞININ, birlikte düzenlediği: “!8. MART
ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNİ ANMA PROGRAM” ına katılım ve katkıları sebebiyle. ORUR
BELGESİ.
40. 2018, ANDER YÖNETİM KURULU,
60. Sanat Yılı sebebiyle: PLAKET
41. 2018, Nisan 16, AZERBAYCAN
EDEBİYATI BÜYÜK İSMİ ANAR’IN DOĞUMUNUN 80. YILI ve TÜRKSOY’un YAYIMLADIĞI:
“ÇAĞDAŞLARIM” Kitabının tanıtım etkinliğine katılım ve katkıları için:
TEŞEKKÜR BELGESİ
42. 2018, Eylül 25, TÜRKSOY GENEL
SEKRETERLİĞİ, “TÜRK DÜNYASININ ÖNCÜLERİ”, Faaliyetleri kapsamında
düzenlenen Etkinliğe Katkı ve Katılımları sebebiyle: PLAKET.
43. 2018, Temmuz 19, SAYE
YAPIM, “MODER OZANLAR BELGESELİ” yapımına katkı ve destekleri sebebiyle:
PLAKET
44. 2019, Kasım 22, DÜNYÜ SÖZ AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI (DÜSA) tarafından “ŞEREFLİ ÖMÜR BELGESİ”
45. 2019, Ağustos 16, HACIBEKTAŞ
DERNEĞİ tarafından: PLAKET
46. 2019, “3 Mayıs Türkçülük Günü”
ve Yunus BEKİR Anma Etkinliğinde, KAYSERİ TURAN SARIMSAKLI KÜLTÜR ve TURİZM
DERNEĞİ, tarafından PLAKET.
47. 2019, Şubat 21, “ANADOLU HALK
OZANLARI KÜLTÜR DAYANIŞMA ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
48. 2019, Şubat 5-15; Arası,
BOLU’NUN SEBEN İLÇESİNDEKİ TÜRKSOY (Uluslararası Türk Kültürü Teşkilatı) SANAT
KÖYÜNDE gerçekleştirilen “4. TÜRKSOY BESTECİLER BULUŞMASI”na verdikleri katkı ve
katılım sebebiyle TÜRKSOY GENEL SEKRETERİ DÜSEN KESEİNOV tarafından: PLAKET.
49. 2019, Mart 6, Doğumunun 650.
Yılına ithafen: “İMADEDDİN NESİMÎ YILI” için düzenlenen TÜRKSOY (ULUSLARARASI
TÜRK KÜLTÜRÜ TEŞKİLATI) ‘nın yaptığı Açılış Törenini, yaptığı katılım ve
katkıları sebebiyle: PLAKET.
50. 2019, TÜRK ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN
YAŞATILMASI İÇİN BÜYÜK ÇABA HARCAMASI SEBEBİYLE, “TÜRK HALK KÜLTÜRÜNE HİZMET
ÖDÜLÜ”: BELGESİ.
51. 2019, Kasım 16.“VEZİRKÖPRÜ-OZANLAR
ve ÂŞIKLAR BULUŞMASINA yapılan katılım ve katkı sebebiyle: DÜNYA SÖZ AKADEMİSİ
BAŞKANLIĞI TARAFINDAN: TEŞEKKÜR ve KATILIM BELGESİ.
52. 2019, Nisan 19, AN-DER
(ANADOLU HALK OZANLARI KÜLTÜR ve YARDIMLAŞMA DERNEĞİ’ne katkıları sebebiyle
Sanatçının 60. Sanat Yılı adına:
TEŞEKKKÜR BELGESİ.
53. 2020,
Ocak 15, “DOĞUMUNUN 100. YILINDA, HASAN YEYİDBEYLİ’ yi ANMA ve “NESİMÎ
FİLMİ”nin gösterimine sunulan katkı ve katılım sebebiyle: TÜRKSOY tarafından TEŞEKKÜR
BELGESİ.
54. 2021, ANADOLU MÜZİK KÜLTÜRLERİ
DERNEĞİ, HİZMET ÖDÜLÜ: PLAKET.
55. 2021, Kasım 18, “ÂŞIK
ALASGAR’IN DOĞUMUNUN 200. YILI” MÜNASEBETİYLE “DED ALASGAR OCAĞI” tarafından:
TEŞEKKÜR BELGESİ.
56. 2022, Eylül 19, KORE SAVAŞ
DERNEĞİ’nin GAZİLER EVİ’ne yapmış olduğu katkılar sebebiyle: PLÂKET.
57. 2022,
4. DÖNEM ANADOLU HALK OZANLARININ ve ŞAİRLERİNİN SİVAS, SİVRİALAN’DA HALK OZANI
AHMET HOŞNUT KÜLTÜR ve SANAT ETKİNLİĞİNDE BULUŞMASI ANISINA: PLAKET
58. 2022 Mart 19, 20, 21; IĞDIR,
AZERBAYCAN DİL, TARİH ve KÜLTÜR BİRLİĞİNİ YAŞATMA ve DESTEKLEME DERNEĞİ ve
IĞDIR AZERBAYCAN EVİ, “NEVRUZ ŞENLİKLERİ” Anısına:
PLAKET.
59. 2022, Eylül 9, KARACOĞLAN
KÜLTÜRÜNÜ YAYMA ve YAŞATMA DERNEĞİ’nin “26. ULUSLARARASI KARACOĞLAN ÖDÜLÜ” ’ne
layık görülmesi sebebiyle: PLAKET.
60. 2023, Eylül 2, “TÜRKİYE
CUMHURİYETİ’nin KURULUŞUNUN 100. YILDÖNÜMÜ ve AZERBAYCAN’IN MİLLÎ LİDERİ SAYIN
HAYDAR ALİYEV’İN DOĞUMUNUN 100. YILI sebebiyle: KIZILELMA KADIN, GENÇLİK,
ÇOCUK, KÜLTÜR EDEBİYAT ve EĞİTİM DERNEĞİ”, 1. Yıl Anısına: “TÜRK DÜNYASI EN İYİ
USTA OZANI ÖDÜLÜ”, PLAKETİ.
61. 2023, Eylül 26, ANKARA
ÜNİVERSİTESİ GELİŞTİRME VAKFI ÖZEL OKULLARI ve FEN LİSESİ TÜRK DİLİ ve
EDEBİYATI ZÜMRE ÖĞRETMENLERİ tarafından hazırlanan: “26 EYLÜL DİL BAYRAMI, ÂŞIK
VEYSEL ve ÂŞIKLIK GELENEĞİ” konulu etkinliğe verilen katkı ve katılım
sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
62. 2023, Mart 9-19, ANADOLU MÜZİK
KÜLTÜRLERİ DERNEĞİ’nin AB SİVİL DÜŞÜNCE PROGRAMI gereğince: 1. BAĞLAR
ANADOLUNUN ORTAK SESLERİ PROGRAMINA katkı ve katılımları sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ
63. 2024, Mayıs 18, YENİCE
KAYMAKAMLIĞI, YENİCE BELEDİYE BAŞKANLIĞI ve YEŞİL YENİCE SOPOR KATKILARIYLA,
KARABÜK YENİCE TRABZON SPOR TARAFTARLARI YARDIMLAŞMA ve KÜLTÜR BİRLİĞİ
DERNEĞİNİN KOORDİNATÖRLÜĞÜNDE DÜZENLENEN, “DÜNYA SÖZ AKADEMİSİ”NİN SUNDUĞU,
“YENİCE OZANLAR ve ŞAİRLER GECESİ” Katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKKÜR
BELGESİ.
64. 2024, Mayıs 17, HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK KÜLTÜR ve SPOR DAİRE
BAŞKANLIĞI MÜZİK ve OYUN DENEME TOPLULUĞU: “BİZ KİMİZ?” KONSER ve GÖSTERİSİNE
yaptığı katkı ve katılımları sebebiyle: TEŞEKKKÜR BELGESİ.
65. 2024, Aralık 17, “HACETTEPE
ÜNİVERSİTESİ TÜRK HALKBİLİM TOPLULUĞU” nun DOĞUMUNUN 100. YILINDA, ÂŞIK MİKAİL
AZAFLI’YI ANMA ETKİNLİĞİNE katılım ve destekleri için: TEŞEKKKÜR BELGESİ.
66. 2024, 21, 22, 23; “I.
ULUSLARARASI BİLİM, SANAT ve TOPLUMDA ÂŞIKLIK GELENEĞİ- ÂŞIK VEYSEL
SEMPOZYUMU’na katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET.
67. 2024, Kasım 27, ETKİN DÜŞÜNCE
AKADEMİ BAŞKANLIĞININ düzenlediği “KABAKÇI KONAĞI ŞİİR ŞÖLENİ”’ne katılım ve
katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
68. 2024 KEÇİÖREN BELEDİYE
BAŞKANLIĞI TARAFINDAN DÜZENLENEN:”Türk müziğinin unutulmaz ozan; Ali KIZILTUĞ’u
Anma ETKİNLİĞİ” ne verilen katkıları sebebiyle: PLAKET.
69. ETİMESGUT BELEDİYESİ
DÜNYA ÂŞIKLAR DERNEĞİ İŞ BİRLİĞİ ile “GELENEKSEL 1. ÂŞIKLAR ŞÖLENİ” ne katılım ve
katkıları sebebiyle: PLAKET.
70. 27 AHİLİK KUTLAMALARINA
KATKI ve KATILIMI SEBEBİYLE: GÜMRÜK ve TİCARET BAKANI, NURETTİN CANİKLİ
tarafından: PLAKET.
71. TÜRK DÜNYASI ŞAİRLER ve
OZANLAR PLATFORMU: “ALTAYLAR7DAN ANADOLU’YA ŞİİR ve TÜRKÜ BULUŞMASI”
Etkinliğine katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
72. MESAM, Muhlis AKARSU
KÜLTÜR EVİ açılışına katılım ve katkıları sebebiyle, MESAM Yönetim Kurulu
Tarafından: PLAKET.
73. AZAFLI SOSYAL YARDIM ve
KÜLTÜR DERNEĞİ, “TÜRK DÜNYASINA YÖNELİK
KÜLTÜREL ve BİLİMSEL ÇALIŞMALARI”NDAN dolayı: ONUR MADALYASI.
74. Millî Eğitim Sağlık
Eğitimi Vakfı Adına (MESEV)’e karşı göstermiş olduğu katkılar
sebebiyle:
TAKDİR ve ŞÜKRAN BELGESİ.
75.
Keçiören Kaymakamlığı Hacı Mustafa
TARMAN İlkokulu Edebiyatın Mihenk Taşı Şiire
Gönül
Veren Kelime Ustası. “BİR BAHAR AKŞAMINDA ÇANAKKALE” Şiir etkinliğine katkıları
sebebiyle: PLÂKET.
76. OZAN-DER
(HALK OZANLARI KÜLTÜR DERNEĞİ) Etkinliğine katkı ve katılım sebebiyle, “SANATÇI
SELEHATTİN DÜNDAR’IN 60.SANAT YILINA İTHAFEN” verilen: TEŞEKKÜR BELGESİ.
77. OZAN-DER’İN
DÜZENLEDİĞİ: “ATATÜRK’Ü ANMA ve ANLAMA ETKİNLİĞİ” ne yapılan katkı ve katılım
sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ
78. ANADOLU
ve AZERBAYCAN KÜLTÜR SANAT DÜNYASI YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA DERNEĞİ’nin
düzenlediği “MAKAM’İ ŞUARA” adlı Şiir ve Müzik Şölenine Katkı ve katılım
sebebiyle: ONUR BELGESİ.
79. İÇ
ANADOLU BİRLİĞİ tarafından düzenlenen: “BANA BİR GÜN AYIR” etkinliğine katılım ve
katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
80. 21
Mart, İĞDIR VALİLİĞİNCE, “GOŞASAZLI ÂŞIK DÜNDAR”,a, Nevruz Bayramı Etkinlerine
Katılım ve Katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR
PLAKETİ.
81.
Ağustos, 01-06, 38. ÂŞIK SEYRANÎ
KÜLTÜR ve SANAT FESTİVÂLİ ETKİNLİKLERİNE katılım ve katkılarından dolayı: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
82.
Kocaeli Anadolu Dernekleri Birliği Platformu tarafından: ŞÜKRÂN BELGESİ.
Ağrı-Ardahan, Erzurum-Erzincan-Kars-Iğdır-Sivas
Dernekleri tarafından: TEŞEKKÜR BELGESİ.
83. ANADOLU DERNEKLER BİRLİĞİ PLATFORMUNA, Destek ve Katkılarınızdan Dolayı: ŞÜKRAN BELGESİ
84. KARS ARDAHAN IĞDIRLILAR BİRLİĞİ DAYANIŞMA PLATFORMU, Platformumuzca düzenlenen “Kars-Ardahan-Iğdır İllerinde, Tarih, Kültür ve Ekonomi Sempozyumu” na katkıları anısına: TEŞEKKÜR BELGESİ
85.
HALK OZANLARI KÜLTÜR VAKFI YÖNETİM KURULU Vakfımızın Kurucu
Üyelerinden Sayın, Ahmet Yılmaz’ın Dostluk ve Dayanışma gecesine verdiğiniz destek sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ
86. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA MÜZİK ve GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, “Âşıklık Geleneği Uygulama ve Araştırma Merkezi” tarafından düzenlenen “ÂŞIKLARLA DİYAR DİYAR” Programına verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ
87. TÜRKİYE CUMHURİYETİ ANKARA MÜZİK ve GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ, “Âşıklık Geleneği Uygulama ve Araştırma Merkezi” tarafından düzenlenen “ÂŞIKLARIN DİLİNDEN” Programına verilen katkı ve katılım sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
88. ERZURUM DERNEKLER FEDERASYONU’NUN, ÖLÜMÜNÜN 101. YILINDA, ÂŞIK SÜMMANÎ’yi ANMA ve 1. ÂŞIK SÜMMANÎ KÜLTÜR ve SANAT ÖDÜLLERİ kapsamında yapılan etkinliğe katılım ve katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR ve ŞÜKRAN BELGESİ.
89. AZERBAYCAN RADYOSUNU
ziyaret ve yapılan program etkinliği sebebiyle verilen katkıya: TEŞEKKÜR
BELGESİ.
90.
AZERBAYCAN EVİ DERNEĞİ YÖNETİM KURURULU BAŞKANLIĞNCA,
Azerbaycan Evi Derneğine yapılan katkılar sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
91.
AŞ-DER Cumhurbaşkanımız Sn. Süleyman Demirel’in himayelerinde
Geleneksel “5.
ANKARA HALK ÂŞIKLARI BAYRAMI”na katkıları sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ
92.
SİNCAN BELEDİYESİ, “TÜRK DÜNYASI
GELENEKSEL ÂŞIKLAR ŞÖLENİ”’ne
katkı ve katılımları sebebiyle: PLAKET
93.
ANKARA AYRANCI LİSESİ Okulumuz ve Millî Eğitim Camiasında
uzun süredir
vermiş olduğunuz kutsal hizmetlerinizden dolayısı ile: TEŞEKKÜR BELGESİ.
94. HALK OZANLARI KÜLTÜR VAKFI TARAFINDAN, Ahmet YAZIN’ın düzenlediği DOSTLUK ve DAYANIŞMA GECESİNE VERDİĞİ KATKILAR sebebiyle: TEŞEKKÜR BELGESİ.
95.
SAYIN: SELAHATTİN DÜNDAR KURUCU ve FİZİK ÖĞRETMENİ OLARAK
DERSANEMİZİN 20.KURULUŞ YILINDA: BUGÜNE KADAR GÖSTERDİĞİ ÖZVERİ sebebiyle: TEŞEKKÜR
BELGESİ,
96. AŞ-DER, ANKARA HALK ÂŞIKLARI KÜLTÜR ve ARAŞTIR DERNEĞİ’nin Derneğe katkıları sebebiyle: PLÂKET
97. İNCESU ANADOLU LİSESİ
MÜDÜRLÜĞÜ, OKULUNA İLGİ ve KATKILARI dolayısı ile TAKDİR ve TEŞEKKÜR BELGESİ
SANATÇININ YAYINLANMIŞ ESERLERİ:
2) DÜNDAR Selâhattin “ÇUVAL”
Alf Matbaası, Ocak 1999 Ankara, Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA,
Tel: 0312 419 31 44
3) DÜNDAR
Selâhattin “BAŞAK”, Alf Matbaası,
1977, Ankara, Özel Konur Menekşe
Dershanesi, Konur
Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
4) DÜNDAR
Selâhattin “BAĞDAŞ”, Alf Matbaası,
1991, Ankara, Özel Konur Menekşe
Dershanesi, Konur
Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
5) DÜNDAR Selâhattin “TÜRKÜLER ve TOPLUM”, “Araştırma-İnceleme
Derleme” ÂŞIKÇA YAYINEVİ, Ekim 2023, İstanbul Cd. Elif Sok.Sütçü Kemal İş Merkezi No:7/193, İskitler/Ankara,Tel: 0312 395 71 42-0312 384 05 30, WatsApp Hat: 0530 595 71 42
KOŞASAZLI
ÂŞIK, SAZLI SÖZLÜ, MİLÎ ve YERLİ OZANIMIZ, SELÂHETTİN DÜNDAR İÇİN ÖNERİMİZ:
Atatürk diyor ki: “Bir
millet, sanattan ve sanatkârdan mahrumsa, tam bir hayata malik
olamaz! Böyle bir millet,
bir ayağı topal; bir kolu çolak, sakat ve hasta bir kimse gibidir. Sanatsız
kalan bir milletin, hayat damarlarından biri kopmuş demektir!”, “Sanatçı el
öpmez!.. Sanatçının eli öpülür!”
“Sanat
güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa ŞİİR, nağme ile olursa MUSİKÎ,
rakş ile olursa RESSAMLIK, oyma ile olursa HEYKELTIRAŞLIK, bina
ile olursa MİMARLIK… olur.”
“Sanatkâr: Toplumda uzun mücadele ve
gayretlerden sonra, alnında ışığı ilk hisseden insandır.” “Hayatta müzik lazım
değildir; çünkü hayat müziktir. Müzik ile ilgisi olmayan varlıklar insan
değildirler. Eğer söz konusu olan hayat, insan hayatı ise müzik mutlaka vardır.
Müziksiz hayat zaten mevcut olamaz! Müzik hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve her
şeyidir.”
“İnsanlarda
bir takım ince, yüksek ve asil duygular vardır ki insan onlarla yaşar. İşte o
ince, yüksek, derin ve asil duyguları, en çok duyabilen ve diğer insanlara
duyurabilen şairdir.”
“Yüksek
bir insan toplumu olan Türk Milletinin, tarihi bir özelliği
de güzel sanatları sevmek ve onunla yükselmektir. Bunun içindir ki,
milletimizin yüksek karakterini, yorulmaz çalışkanlığını, doğuştan gelen
zekasını, ilme bağlılığını, güzel sanatlara olan sevgisini ve
milli birlik duygusunu devamlı olarak ve her türlü vasıta ve önlemlerle, besleyerek
geliştirmek, millî idelimizdir.”
“Güzel sanatların
her dalı için, T.B.M.M.’nin göstereceği ilgi ve emek, milletin insanî ve medenî
hayatı ve çalışkanlık veriminin artması için çok etkilidir.” “Hepiniz millet
vekili olabilirsiniz, Bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz;
fakat sanatkâr olamazsınız...”
“Güzel sanatlarda
başarı; bütün inkılâpların başarılı olduğunun, en kesin delilidir. Bunda
başarılı olmayan milletlere ne yazıktır. Onlar bütün başarılarına rağmen,
medeniyet alanında, yüksek insanlık sıfatıyla tanımaktan, daima yoksun
kalacaklardır.”
“İnsanlar
olgunlaşmak için bazı şeylere muhtaçtır. Bir millet ki resim yapmaz, bir millet
ki, heykel yapmaz, bir millet ki, tekniğin gerektirdiği şeyleri yapmaz; itiraf
etmeli ki o milletin ilerleme yolunda yeri yoktur!..”
“Güzel sanatların
hepsinde, ulus gençliğinin, ne türlü ilerletilmesini istediğinizi bilirim; ancak
bunda en çabuk, en önde götürülmesi gerekli olan Türk müziğidir. Bu, ulusun
yani değişikliğine ölçü, müzikte değişikliği alabilmesi, kavraya bilmesidir…”
“Sanatçı,
esaslı kültür sahibi olmalı ve tarihi iyi bilmelidir.”
“Sanatkar
el öpmez; sanatkarın eli öpülür!”
“Hayatlarını
büyük bir sanata vakfeden bu çocukları sevelim.”
“Türk
milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda
yükselmektir. Bunun içindir ki,
milletimizin güzel sanatlara sevgisini mütemadiyen ve her türlü
vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür.
Kaynakları ile Atatürk’ün Sanat Hakkında Söyledikleri
:
-Sanat güzelliğin ifadesidir Bu ifade sözIe olursa
şiir, nağme oIursa musiki, resim iIe olursa ressamlık, oyma iIe olursa
heykeItraşIık, bina iIe olursa mimarlık olur. (Muhit Mecmuası, Sene:1, No:2,
1928)
-Sanatkâr da, toplum da uzun mücadele ve gayretten
sonra aInında ışığı iIk hisseden insandır. (Atatürk’e Ait HatıraIar, 1949)
-Biz, çok defa, bu musikinin tam haysiyetini
bulamıyoruz İşte bu dinlediğimiz, hakiki Türk Musikisi’dir ve hiç şüphesiz,
yüksek bir medeniyetin musikisidir Bu musikiyi, bütün dünyanın anIaması
Iâzımdır; fakat, onu bütün dünyaya anIatabiImek için, bizim miIIetçe, bugünkü
medenî dünyanın seviyesine yükseImemiz Iâzımdır. (Mesut CemiI AnIatıyor: Nükte,
Fıkra ve ÇizgiIerIe Atatürk II, 1954)
-Dünyada medeni oImak, iIerIemek ve oIgunIaşmak
isteyen herhangi bir miIIet mutIaka heykeI yapacak ve heykeItraş
yetiştirecektir AbideIerin şuraya buraya tarihi hatıraIar oIarak dikiImesinin
dine aykırı oIduğunu iddia edenIer, din hükümIerini gereği gibi araştırıp
inceIememiş oIanIardır ( 1923 ) (Atatürk’ün SöyIev ve DemeçIeri, CiIt:II, 1952)
-Aydın ve dindar olan miIIetimiz, iIerIemenin
sebeplerinden biri oIan heykeItraşIığı en üst derecede iIerIetecek ve
memleketimizin her köşesinde atalarımızın ve bunlardan sonra yetişecek
evIatIarımızın hatıralarını güzel heykeIIerIe dünyaya iIan edecektir ( 1923 )
(Atatürk’ün SöyIev ve DemeçIeri, CiIt:II, 1952)
-İnsanIar oIgunIaşmak için bazı şeyIere muhtaçtır Bir
miIIet ki, resim yapmaz, bir miIIet ki, heykeI yapmaz, bir miIIet ki tekniğin
getirdiği şeyIeri yapmaz; itiraf etmeIi ki o miIIetin iIerIeme yoIunda yeri
yoktur HaIbuki bizim miIIetimiz, gerçek niteIikIeriyIe medeni ve iIeri oImaya
Iâyıktır ve oIacaktır ( 1923 ) (Atatürk’ün SöyIev ve DemeçIeri, CiIt:II, 1952)
-Bir miIIeti yaşatmak için birtakım temeIIer Iazımdır
ve biIirsiniz ki, bu temeIIerin en önemIiIerinden biri sanattır Bir miIIet
sanattan ve sanatkârdan yoksunsa tam bir hayata sahip oIamaz BöyIe bir miIIet
bir ayağı topaI, bir koIu çoIak, sakat ve hasta bir kimse gibidir Hatta
kasdettiğim manayı bu söz de ifadeye yeterIi değiIdir Sanatsız kaIan bir
miIIetin hayat damarIarından biri kopmuş oIur Bir miIIet sanata önem vermedikçe
büyük bir feIakete mahkumdur Birçok unsurIar o feIaketin derecesini farketmez
Farkettiği gün de ne kadar müthiş bir etkinIikIe çaIışmak gerektiğini tahmin
edemez ( 1923 )
-Hayatta musiki Iâzım mıdır? Hayatta musiki Iâzım
değiIdir Çünkü hayat musikidir Musiki iIe aIâkası oImayan yaratıkIar insan
değiIdirIer Eğer söz konusu oIan hayat insan hayatı ise musiki mutIaka vardır
Musikisiz hayat zaten mevcut oIamaz Musiki hayatın neşesi, ruhu, sevinci ve
herşeyidir YaIınz musikinin nev’i, üzerinde düşünmeye değer ( 1925 )
(Atatürk’ün SöyIev ve DemeçIeri, CiIt:II, 1952)
-İnsanIarda birtakım ince, yüksek ve temiz duyguIar
vardır ki insan onIarIa yaşar İşte ince, yüksek, derin ve temiz duyguIarı en
ziyade duyabiIen ve diğer insanIara duyurabiIen şairdir ( 1928 ) (Muhit
Mecmuası, Sene:1, No:2, 1928)
-EfendiIer Hepiniz mebus oIabiIirsiniz, vekiI
oIabiIirsiniz; hattâ reisicumhur oIabiIirsiniz; Fakat bir sanatkâr oIamazsınız HayatIarını
büyük bir sanata vakfeden bu çocukIarı seveIim (1930) (İ GaIip Arcan AnIatıyor,
Ses Dergisinden iktibas Sümerbank Dergisi, CiIt:3, Sayı:29, 1963)
-Bizim hakikî musikimiz AnadoIu HaIkı’nda işitiIebiIir
( 1930 ) (Ayın Tarihi, Sayı:73, 1930)
-Vatan bütün evIatIarının çaIışması iIe ve yardımı iIe
yaşar ve bundan başka topIumunu mekanizmasında faydasız hiçbir parça yoktur
DevIeti idare eden bakanIa, vatanın refahına eIinin işi iIe yardım eden
sanatkâr arasında, yaInız küçük bir fark vardır, o mda şudur Birinin vazifesi,
bir diğerininkinden daha önemIidir Fakat her ikisinde de iyi yapıImak şartıyIa,
ahIaki değer aynıdır (1930)
-Yüksek bir insan topIumu oIan Türk MiIIeti’nin tarihi
bir özeIIiği de güzeI sanatIarı sevmek ve onda yükseImektir Bunun içindir ki,
miIIetimizin yüksek karakterini, yoruImaz çaIışkanIığını, doğuştan geIen
zekâsını, iIme bağIıIığını, güzeI sanatIar sevgisini ve miIIi birIik duygusunu
devamIı oIarak ve her türIü vasıta ve önIemIerIe besIeyerek geIiştirmek miIIi
ideaIimizdir ( 1933 ) (Atatürk’ün SöyIev ve DemeçIeri, CiIt:II, 1952)
-GüzeI sanatIarın hepsinde, uIus gençIiğinin ne türIü
iIerIetmesini istediğinizi biIirim Bu yapıImaktadır Ancak bunda en çabuk, en
önde götürüImesi gerekIi oIan Türk Müziği’dir Bir uIusun yeni değişikIiğine
öIçü, müzikte değişikIiği aIabiImesi, kavrayabiImesidir UIusaI; ince duyguIarı,
düşünceIeri anIatan; yüksek deyişIeri, söyIeyişIeri topIamak, onIarı bir an
önce, modern müzik kuraIIarına göre işIemek gerekir Ancak bu düzeyde Türk
uIusaI müziği yükseIip, evrenseI müzikte yerini aIabiIir ( 1934 ) (Ayın Tarihi,
Sayı:12, 1934)
Sinan’ın heykeIini yapınız ( 1935 ) (TTK BeIIeten,
CiIt:III, Sayı:10, 1939, Lev:XCIII Atatürk eI yazısı ve imzası iIe yazmıştır)
-GüzeI sanatIarın her daIı için, Kamutay’ın ( TBMM’nin
) iIgi ve emek, miIIetin insani ve medeni hayatı ve çaIışkanIık veriminin
artması için çok etkiIidir ( 1936 ) (Atatürk’ün SöyIev ve DemeçIeri, CiIt:I,
1945)
-GüzeI sanatIarda başarı; bütün inkıIâpIarın başarıIı
oIduğunun en kesin deIiIidir Bunda başarıIı oIamayan miIIetIere ne yazıktır
OnIar, bütün başarıIarına rağmen medeniyet aIanında yüksek insanIık sıfatıyIa
tanınmaktan daima yoksun kaIacakIardır ( 1936 ) (Cumhuriyet Gazetesi, 10111941,
Cevat Abbas Gürer)
-Edebiyat deniIdiği zaman şu anIaşıIır: Söz ve anIamı,
yani insan beyninde yer eden, her türIü biIgiIeri ve insan karakterinin en
büyük duyguIarını, bunIarı dinIeyen veya okuyanIarın çok iIgisini çekecek
şekiIde söyIemek ve yazmak sanatı… Bunun içindir ki, edebiyat, ister nesir
şekIinde oIsun, ister nazım şekIinde oIsun, tıpkı resim gibi, heykeItraşIık
gibi, özeIIikIe müzik gibi, güzeI sanatIardan sayıImaktadır.
-İnsanIıkta en müspet iIim ve en ince teknik
esasIarına dayanan hayatIa ve kanIa karşıIamak kendiIeri için kaçınıImaz oIan
askerIik gibi yüksek bir ideaIist mesIek biIe, kendini içinde buIunduğu topIuma
anIatabiImek ve bu büyük insanIık ve kahramanIık yoIcuIuğunu hazırIayabiImek
için uyandırıcı, yönIendirici, harekete geçirici ve nihayet fedakâr ve kahraman
yapıcı vasıtayı edebiyatta buIur. Bu itibarIa, edebiyatın her insan topIuIuğu
ve bu topIuIuğun şimdiki durumunu ve geIeceğini koruyan ve koruyacak oIan her
kuruIuş için en esasIı eğitim vasıtaIarından biri oIduğu, koIayIıkIa anIaşıIır
Bunun içindir ki, Türkiye Cumhuriyeti KüItür
BakanIığı, edebiyat öğretiminde şu noktaIara, özeIIikIe önem ve kıymet
vemeIidir:
1 – Türk çocuğunun kafasını, doğuştan sahip oIduğu
dikkat ve özene göre oIuşturmak; bu, Cumhuriyetin sağIıkIa iIgiIi oIan
bakanIığa da düşen bir vazifedir.
2 – GüzeI korunan Türk kafa ve zekâIarını açmak,
yaymak, genişIetmek Bu, özeIIikIe KüItür BakanIığı’nın vazifesidir BununIa
birIikte, kabiIiyetIi Türk çocukIarının kafaIarına müspet iIim ve maddi teknik
kavramIarı, yaInız nazari (kurumsaI) oIarak değiI, aynı zamanda eceerken.net
pratik vasıtaIar iIe de değiştirmek..
3 – Bir taraftan da, Türk kafaIarındaki kabiIiyetIeri,
Türk karakterindeki sağIamIıkIarı, Türk duyguIarındaki yüksekIik ve
genişIikIeri, kendiIerini hiç zorIamadan, doğaI bir şekiIde ve oIduğu gibi
ifadeye onIarı aIıştırmak. BunIar yapıIınca, netice şu oIacaktır: Türk çocuğu
konuşurken, onun ifade ve anIatış şekIi, Türk çocuğu yazarken, onun ifade ve
üsIûbu, kendisini dinIeyenIeri, onun yürüdüğü yoIa götürebiIecek bu kabiIiyeti
sayesinde, Türk çocuğu kendisini dinIeyen veya yazısını okuyanIarı peşine
takarak yüksek Türk ideaIine iIetebiIecek, uIaştırabiIecektir
Bu edebiyat görüşü, böyIe bir edebiyat öğretimi
sayesindedir ki, edebiyattan anIaşıIan amaca uIaşmak mümkün oIabiIir (1937)
BEN
DİYOR ve ÖNERİYORUM Kİ:
“Yaşayana
verilen bir tek gül, ölüye gönderilen tantanalı çelenklerden çok daha
kıymetlidir. Santçı bu milletin göz bebeğidir. Tutan eli, yürüyen ayağı,
çalışan ve üreten beynidir. Bunun için sanatçı yaşarken taltif edilmeli, değeri
bilinmeli, korunup gözetilmeli, müreffeh bir hayat içinde yaşayabilmesi için
herkesten önce o, ödüllendirilmelidir. Değerine değer katması için sırtı sıvazlanmalı,
gururlandırılmalı, onurlandırılmalıdır. Her makamdaki örtülü ödenekler, Devlet
bütçeleri çoğu kez bunlar için vardır…
İbn
i Sinnâ: “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder.” Der. Bilimin ve sanatın göç ettiği ülke
fakirleşir. Ekonomisi çöker, insanları açlık ve kıtlığa mahkûm olur. O millet tökezler,
diz çöker, tarih sahnesinden yavaş yavaş silinir… Bu sebeple:
Ankara’dan
Koşasazlı Âşık DÜNDAR, Pakize ALTAN (Pîr Bacı Sultan); Kayseri’den Şair Şair
Duran TAMER, Âşık Hayri TOPRAK, Halit GÜNEŞ (Âşık Firkâtî), Zeki
YILDIRIM (Âşık Mahrumî) adlı sanatçılarımıza “Devlet Sanatçısı”
unvanı takdir edilmelidir. Kendilerini şimdiden kutlar Kültür ve Turizm
Bakalığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığına duyurarak görevimizi tamamlamış
olmanın huzuru içerisinde, sözlerime son veriyorum.
FAYDALANILAN KAYNAKLAR
1) DÜNDAR Selâhattin-ÇATİNKAYA
Haydar; TEREKEMELER (Karapapak Türkleri) El Kitabı “Araştırma-İnceleme,”DÜNDAR
Eğitim Yaynları. Alf Matbaası, 3.Baskı, Eylül 2004, Ankara
2) DÜNDAR Selâhattin
“ÇUVAL” Alf Matbaası, Ocak 1999 Ankara, Özel Konur
Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA, Tel: 0312 419 31 44
3) DÜNDAR Selâhattin “BAŞAK”, Alf Matbaası, 1977, Ankara, Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
4) DÜNDAR Selâhattin
“BAĞDAŞ”, Alf Matbaası, 1991, Ankara, Özel Konur Menekşe Dershanesi, Konur
Sok.No:47 Kızılay/ANKARA
5) DÜNDAR, Songül,
“ŞAVAŞLARIN KADINI” (Hikâyeler), ISBN: 975-605-0068-00-9, Kitap Matbaası,
Cinius Yayınları, 2007, Çağdaş Türk Yazarları. 24O s.
6) DÜNDAR,
Songül, “Şoför AĞA” (Hikâyeler), 2008, ISBN: 975-605-0068-00-9, Kitap Matbaası,
Cinius Yayınları, Çağdaş Türk Yazarları. 224 s.
6) YILDIZ, Muharrem;
(DANIŞMAN, Yrd. Doç. Dr. Dilek ERENOĞLU Yönetiminde Tez Çalışması, KARAPAPAK
(TEREKEME) TÜRKLERİ T.C. Osmangazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Türk
Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı.
7) ÖZKAN, Prof. Dr.
Nevzat, Türk Dilinin Yurtları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2002